Dinsiz ahlak olur mu?

9 yıl önce
Resim bulunamadı

  Konuyu tamamladığını düşündüğümüz, ‘Deizm 2’ , ‘Deizm eleştirisi’, ‘Batı medeniyeti’ , ‘Evrim’ , ‘ Ateist akıl’ , ‘Din, Bilim, Ateizm: Bilim ne değildir?’ , ‘ Modernizm ve kadın’  ve ‘Ahlakın dini temeli’ , ‘Naturalizm’, ‘ Eşcinsellik ve İslam’ adlı yazılarımızı da tavsiye ederiz.

.

.

  “Bir kahraman ile bir tecavüzcü arasında fark yoktur, çünkü her ikisi de evrimin geliştirdiği duygulara uygun olarak davranmıştır.” ( Ateist evrimci Michael Ruse)

  “Çılgınlıkların en büyüğü doğanın bize verdiği eğilimlerden dolayı yüzümüzün kızarmasıdır.” (Fransız ateist yazar Marquis de Sade)

 Ateist felsefeci Peter Singer, ‘Anne babasız bebeklerin veya zihinsel engelli bireylerin ölümcül bilimsel deneylerde kobay olarak kullanılabileceğini ileri sürer. Çünkü bu bireyler, hayvanlar gibi belli zihinsel yeteneklerden mahrumdur, dolayısıyla onları hayvanlardan üstün görmenin rasyonel bir gerekçesi yoktur.” ( Singer, Practical Ethics, s. 51) Ateist düşünür Yuval Noah Harari, “Dini inancın sorgulaması durumunda, insanların özel varlıklar olduğu inancının da sorgulanması gerektiğini ifade eder.” ( Harari, Homo Deus, s.112)

 Celal Şengör’e göre doğa, neyin ahlakî olup olmadığını da belirleyen bir otorite halini almıştır. Halbuki bilim bize, Şengör’ün düşündüğü gibi, doğada gördüklerimizi kopyalayın, taklit edin demez. ( Alper Bilgili, Bilim ne değildir?, s. 53) Halbuki, doğada hırsızlık yapan sırtlan, tilki gibi hayvanlar; eşini öldüren örümcekler vb. bulunmaktadır. Bunlardan ahlaki ilkeler çıkarılamayacağı ortadadır. Hitler Almanya’sında doktor Mengele tarafından yürütülen ve 900 kadar çocuğun ölümü veya ciddi sakatlığı ile sonuçlanan deneyler nasıl yasaklanacaktır? Bilimin hangi teorisi, hangi dalı, bu eylemleri yasaklamaktadır? Mengele’ye kızmamıza neden olan ahlaki öğretilerin, bilimsel metotla elde edilmediği açıktır. Doğa bilimlerinden iyiliğin kötülüğe tercih edilmesi gerektiği konusunda bir tavsiye edinemeyiz. (Alper Bilgili, Bilim ne değildir?, s. 76) Neyin iyi neyin kötü olduğu tartışması, Felsefe ve dinin konusudur. ( Bilgili, s. 77)

Armstrong, ateistlerin teist olan muhataplarını aşağılayarak sohbete başladığını söyler. (Emine Öğük, Yeni ateistlerin yanılgıları, s. 19) Fern Elsdon-Baker Yeni ateizme eleştiri getirdiği için, kendisi de bir ateist olmasına rağmen yeni ateistler tarafından ‘yobazlıkla’ suçlanır. (Öğük, s. 22) Ünlü ateistlerden Sam Harris, Irak Savaşı’nı “Medeni Batı toplumu tarafından İslam barbarlığını yenmek için başlayan asil bir haçlı seferi” olarak değerlendirir; “işkencenin ahlaki olduğunu” öne sürer. (Öğük, s. 28)  Amerikalıların Afganistan’da yaptıklarının meşru olduğunu ileri sürer. (Öğük, s. 36) Halbuki Amerika’nın Irak, Afganistan müdahaleleri sonunda 1.24 milyon insan ölmüş ve 10.1 milyon insan evsiz yurtsuz kalmıştır. (Öğük, s. 113) ‘İster ılımlı ister fanatik olsun bütün dindarlara karşı hoşgörüsüz olmalıyız’ der. (Öğük, s. 21) 

Naziler de, hayvanlar alemine atıfla, birçok insanlık karşıtı suç işlemişlerdir. Örneğin Martin Staemmler, devlet tarafından finanse edilen eserinde, “doğada eşit haklardan söz edilemeyeceğini, Nazilerin de ırksal temizlik için doğayı örnek alması gerektiğini hatta, doğa kadar acımasız olması gerektiğini” ileri sürmüştür. (R. Weikart, The Role of Evalutionary Ethics in Nazi, s. 208) “Bilimin değerler konusunda söyleyeceği hiçbir şey yoktur. ‘İyilik zorbalıktan daha çok istenir’ gibi önermeleri ortaya koyamaz.” ( Bertrand Russell, Din ile Bilim, s. 125) Evrimci Y. N. Harari,  Sapiens adlı eserinde ( s. 145), ‘İnsan hakları, eşitlik gibi kavramların bizim yarattığımız birer mit olduğunu‘ söyler.   Ateistler, ahlak konusunun ateizm için sıkıntılı sonuçlara gebe olduğunu fark etmişler ve bu konuda argüman geliştirmeye çalışmışlardır. M. Ruse, R. Dawkins, E. Wilson gibi ateist düşünürlere göre, ahlaki eğilimlerimizin altında evrimsel süreç yatmaktadır. ( Bilgili, s. 80) “Bazı eylemler, örneğin aynı türün diğer üyeleri ile yardımlaşma, evrimsel süreçte hayatta kalma olasılığını artırmış, zamanla bu eylemler bize iyi gibi görülmeye başlamıştır. Oysa bunlar, işe yarayan illüzyonlardan ibarettir. Yani gerçekte bu eylemler iyi ya da kötü değildir.” ( M. Stenmark, How to Relate Science and Religion, s. 6) Bu mantık üzerine nasıl bir ahlakî sistemi kurulabilir ve bu sistem nasıl kalıcı ve etkili olabilir?! Ahlaki normların objektif olduğunu iddia etmek için başka kaynağa referans verilmelidir. ( Bilgili, s. 81) Sosyolog Max Weber, ‘Rasyonelleşme neticesinde dünyanın büyüsünün bozulduğunu, bu durumun beraberinde bir anlam kaybını getirdiğini.’ söylerken önemli bir noktaya işaret eder. ( John Grumley, History ABD Totality, s. 85) Bilimle büyülenen toplumlar, geleneksel-dinî anlamlandırma çabasını terk etmiş ancak, onların yerine bir şey koymakta zorlanmışlardır. ( Bilgili, s. 84)

Dawkins, ‘Sadece insanların hayatlarında derin bir anlam aramanın değil, evrenin var olmasının ardında da bir anlam aramanın gereksiz olduğunu‘, ileri sürer. ( Dawkins, The Selfish Gene, s. 21) Freud da, insanların tek tanrılı dinlerin iddia ettiği gibi özel varlıklar olmadığını, dünyada var olmalarında kutsal bir amacın bulunmadığını ileri sürer. Ama bu iddianın sonuçları sanıldığından daha korkunçtur. Sözgelimi bu durumda, hayatını insanların iyiliği için adamış bir doktorun, köle ticareti yapan bir aristokrattan bir farkı kalmayacaktır. Doğa bilimleri, şu an rüyada olmadığımızı kanıtlayamaz, insanları gaz odalarında yakmamak gerektiğini öğretemez, hayatımızı neye adamımız gerektiğini belirleyemez.  Bilimden ahlaki kurallar çıkarmasını beklemek, bilimin sınırlarını aşan konularda rehber olmaya zorlamak anlamına gelir. ( Bilgili, s. 86, 87, 88) Yaşayan evrimsel biyologlardan Francisco Ayala’nın da altını çizdiği gibi, ‘bilimi kendi uzmanlık alanı dışında konuşmaya zorlayarak bilime iyilik değil kötülük yapılmaktadır.’ ( Ayala, Darwin’s Gift to Science ana Religion, s. 173) Dawkins, “Ben, hastanın bakıldığı, güçsüzün kollandığı, ezilenin gözetildiği bir toplumda yaşamak istiyorum ki, bu da anti darwinist bir toplumdur.” (Dan Arel, “Dawkins:’We need an anti-Darwinian society”, 9.12.2014, patheos.com ) derken aslında, darwinist dünya görüşünü savunduğu halde, bu bakış açısına sahip bir toplumda insanca yaşanamayacağını da açıkça itiraf etmiş olmaktadır.

“Günümüzde, cinsel istismarın cirit attığı yerlerde, dinin zaten çoktan rafa kaldırılmış olduğu, bilinen bir gerçektir. İnsanın, sadece biyolojik bir varlık olarak konumlarsak, para, haz ve tüketim kaçınılmaz olacaktır.” ( Aliye Çınar, Deizm ve ateizm üzerine, s. 273)

Dawkins, iyilik yapmanın altındaki sebepleri 4 ana başlıkta toplar: Birincisi karşılıklı çıkar, ikincisi akrabalık bağları, üçüncüsü şöhret kazanma, dördüncüsü toplum içinde onaylanmak,  kabul görmek. ( Dawkins, Tanrı Yanılgısı,  s. 202-206) Aslında bunların tümü ahlak değil, ahlaksızlıktır! Dawkins, menfaatçiliği iyi işlerin nedeni olarak düşünmektedir.  

 “Ateist felsefeci J. L. Mackie, “Eğer Tanrı fikri yoksa, nesnel anlamda bir ahlakilikten söz edilemeyeceğini” itiraf eder.” ( Mackie, Ethics, s. 15) 

“Aklı temel alarak iyi kötü şeklinde kararlar alma noktasında insanların ittifak edeceklerini zannetmek, sadece geçersiz bir inançtan ibarettir.  Her insan hırsızlığın yanlış olduğunu bilir fakat, bu prensibe uyulmadığı da açıkça ortadadır. Merhamet, fedakarlık, cömertlik gibi insanı özellikler aklın gölgesi altında kalırsa bu toplumda yaşama imkanı mümkün olmaz. Din ise hem akla hem iç dünyaya seslenerek bir bütünlük oluşturur. Din, insan tabiatında aklın ulaşım imkanının olmadığı alanlara girerek kişiyi ‘gerçekten iyi bir insan olmaya ikna edecek’ donanıma sahiptir. ( Selçuk Kütük, Deizm, s. 70-71) Bir deistin ahlaka aykırı gördüğü bir durumu, bir başka deist erdemli bir davranış olarak algılarsa bu sosyal bir kaosa yol açmaz mı? Neden ahlak diye bir kavramın olması gerektiğinin doğal din anlayışından hareketle ortaya koyması mümkün değildir. Bir deist, akıl yoluyla ahlaki doğruları bulmuş olsa bile bu doğrulara uymazsa ne olacaktır?” (s. 74) 

Dennett ve Dawkins gibi katı naturalistler, ahlakiliği ve değerin zorunlu şartlarını yok etmektedirler. ( S. Goetz, Naturalism, s. 85) Dennett ve Dawkins’in ifadeleri ile bilinçsiz bir tür robot-makine isek, değerlerimiz olabilir mi? Naturalist de göre, ‘iyi’ diye bir şey olmadığı için ayırıcı bir etik algı yoktur. Etik, materyalistler her şeyi maddi olarak maddeye göre değerlendirdikleri ve madde olan dışında hiçbir şeyi kabul etmedikleri ne göre, doğa bilimlerinden biri değilse iyilik ve kötülük bilimsel bir mesele değil ise, bu konuda hiçbir değerlendirme doğru ya da yanlış olmayacaktır. ( Kemal Batak, Naturalizm Çıkmazı, Dennett’ten Dawkins’e yeni ateizmin felsefi temelleri ve teistik eleştirisi, s. 127) Dawkins, Bencil gen ( s. 11-12) adlı eserinde şöyle söyler:” Bu kitaptaki tez, bizim, diğer bütün hayvanlar gibi, genlerimiz tarafından ‘yaratılmış makineler’ olduğumuzdur…Ben, gende, baskın özelliğin ‘acımasız bir bencillik’ olduğunu savunacağım. Evrensel sevgi ve türün iyiliği hiç de evrimsel anlamı olmayan kavramlardır.” Yaratılan gen; makine yaratıcısı oluyor, cansız ve akılsız bu gen; acımasız ve bencil gibi maddi olmayan, bilim dışı kavramlarla ifade ediliyor ve sevgi veya iyilik gibi kavramlar evrime göre anlamsızdır! Kısaca bu bakış açısı bize, “Acımasız bencillik dışında baskın bir değerin olmadığını” söylemektedir! Tabii mu mantığa göre bir yetişkin bencilce bir iş yaptığında bunu bilinçsizce yapmış olmaktadır, çünkü o, özgür iradeye sahip olmayan programlanmış bir robottur! ( Batak, s. 137) Dawkins şöyle devam eder:” Bir bilim insanı olarak, Darwinizmi desteklediğim kadar, insan ilişkileri söz konusu olduğunda, tutkulu bir anti-Darwinciyim.” ( Dawkins, A devil’s Chaplain, s. 11) İyi, cömert bir toplum meydana getirme konusunda, ‘bilimsen- Darwinizmden-‘ yararlanamayacağımıza göre, bu, bizim ‘bilim’ (!) dışına çıkmamız gerektiği anlamına gelmez mi? Ahlaki bir toplum meydana getirmek konusunda biyolojik doğamızdan ve tabii ki naturalizmden umudumuzu kesmeliysek, nasıl ve neden iyi, cömert ve bencil olmayan bir insan ve toplum olmalıyız? Neden iyi olmalı ve doğamıza karşı gelmeliyiz? İyilik ve özverili olmak, bilindiği gibi yaşama olasılığını azaltır!  (Batak, s. 132) Bencil bir politikacı iyi bir politikacı mıdır? Bir makine ya da robot, neden ahlakî değerleri benimsemek için yapısına karşı çıkmalıdır? Ahlakı, bilimci natüralist felsefeden çıkaramazsak, nereye dayandırmalıyız? ( Batak, s. 133) Natüralist yaklaşıma göre ahlakilik, evrimin bize kabul ettirdiği bir yanılsamadır. Dawkins şöyle der: “Doğa zalim değildir, sadece acımasızca kayıtsızdır. Bu, insanların çıkaracağı en güç derslerden biridir. Şeylerin iyi ya da kötü, zalim ya da sevecen olduğunu kabul edemeyiz,. Ancak sadece duyarsız -kayıtsız ve amaçtan yoksun- olduğunu kabul edebiliriz.” (Dawkins, River out of Eden, s. 96) Dawkins’e göre evren, kör ve acımasızlık gibi özelliklere sahiptir. (Dawkins, Eden, s. 133) Bilinci olmayan bir varlık, nasıl bilinç değerlerine sahip olabiliyor? Yaşam kalım olasılığını arttıran fiillerden ahlaki ne kadar değere ulaşılabilir? Bencil gene sahip birey için gerçekten bir fedakârlıktan söz edilebilir mi? Fedakarlık, karşılıksız ve beklentisiz olarak yapılan ahlaki bir değer değil midir? Dawkins’in bu değerden anladığı şey, bizi, umutsuzca faydacılığın zirvesine taşıyor görünür. Dawkins bu konuda şöyle der: ‘Önemli bir kavram olan karşılıklı özveriden söz edeceğim:” sırtımı kaşı, sırtını karşıyayım.’ ilkesi.” (Dawkins, Bencik gen, s. 273) Bu mantık üzerine bir ahlak prensipler bütünü bina edilebilir mi? “Bir yaşam kalım makinesi, bencil genlerini körükörüne korumak üzere programlanmış bir robot araç olan insan, neden cömert ve iyi olmalıdır? sorusuna Dawkins cevap verememektedir. ( Batak, s. 141) Bilinci olmayan bir varlık ( çünkü materyalistlere göre gen tarafından yaratılmış bir makinedir insan ) nasıl bilinç değerlerine sahip olabilir? (Batak, s. 142) “Bütün bir gece boyunca, hasta çocuğu sebebiyle uyanık kalan anne, çocuğu vasıtasıyla ‘genetik yatırımını’ devam ettirmesi nedeniyle bu davranışı davranışa motive edilmiştir. Bir insan,  komşusuna fedakar biçimde davrandığında, onu motive eden şey, toplumdaki şöhretini artırma için evrilmiş olmasıdır.” ( Stephen J pPope, Relading Self, Others, and Sacrifice in the Ordering of Love, s. 171) Kısaca, materyalizme göre ahlaki fiillerin ortaya çıkmasını sağlayan temel motivasyon, egoizm ya da bencilliktir. Karşılıklı yapılan fedakarlık, temelde bencilce bir davranış değil midir? (Batak, s. 139) Dawkins’e bakarsak, iyi olmak zorunda değiliz. ( Dawkins, Tanrı Yanılgısı, s. 104) Bir robot, iyi ya da kötü olabilir mi? Sevgi, adalet gibi değerler, naturalizme göre biyolojik olarak var olmayan halkça konuşma biçimlerine aittir. Dennett ve Dawkins’in savunduğu gibi, özgür iradesi olmayan robotlar isek, doğada yeri olmayan değerlerin insanda da yeri olmayacaktır. ( Batak, s. 147) Dawkins’e göre akıl dışı olan din, beyindeki başka bir irrasyonel mekanizma olan aşık olma eğilimimizin yan ürünüdür. ( Tanrı Yanılgısı, s. 173)

 “Aklın en temel ilkeleri hususunda bile tam bir olarak fikir birliği oluşturulmamışlardır. (Erol Çetin, Deizm eleştirisi ve yapılması gerekenler, s. 73) Bilgilerin temelinde, doğrulanamayan inançlar vardır. (s. 77) Günümüzde insanların bilime olan inançlarının ardında, bilimsel bilginin doğru ve güvenilir olduğu düşüncesi yatmaktadır. (s. 83) Her bilimsel teorinin doğru olamayabileceği ya da belli bir süre sonra yanlışlanabileceği unutulmamalıdır. Bilim, henüz tamamlanmamış ve belki de insanlık var oldukça tamamlanamayacak bir araştırma sürecidir. (s. 84) Her bilimsel yöntemin ve bulgunun temelinde bir dünya görüşü yatar. Dünya görüşleri ise bir takım ön kabullere dayanır. Dolayısı ile bilimsel önermelerin mutlak ve evrensel olduğu iddiası akla uygun değildir. ( s. 86) “Her insan aklınca bir ölçü ya da değer takdir edebilir. Ancak bunun bir kesinliği veya evrenselliği olmaz. Deistler, dini bireyselleştirmek suretiyle onu, sosyal yönü zayıf bir forma dönüştürmüşlerdir. İnsan aklı ile insanların ideal bir şekilde olgunlaştırılması imkânsızdır. Hangi ahlaki normların evrensel olduğu konusunda dahi bir fikir birliği yoktur. Din ve vahiy olmadan, İnsanın neden ahlaklı olması gerektiğinin, ahlaklı davranmamasının sonucunda ne gibi yaptırımların olacağının salt rasyonel çıkarımlar ile izah edilmesi pek mümkün görünmemektedir. (Erol Çetin, Deizm eleştirisi ve yapılması gerekenler, s. 90) İnsanın aklının yanı sıra, inanç dünyasının, gönlünün, duygularının, hislerinin, kaygı ve endişelerinin de tatmin olması gerekir. İnsanın sadece akılla, maddi ve manevi dünyasında ideal bir mutluluğu yakalaması imkânsızdır. Herkes için geçerli olabilecek bir değer, insan aklı tarafından inşa edilememektedir. Bunun için aklın üstünde, her kişinin saygı göstereceği bir makamın olması gerekir. Bu merci ise, ilahi vahiy ve peygamberdir. Tanrı inancı ile beraber vahiy ve peygamber olmaksızın bütün insanların kabulleneceği bir değer oluşturmak mümkün değildir.” (s. 122) 

“Ahiret inancını dışlayan bir tanrı fikri, aynı zamanda dünyada insanlık yararına yapılacak iyi işlerin yapılma sebebini de ortadan kaldırır. Anormalliğin hiçbir sınırının olmaması ve bu kapının açılması durumunda, kişi ve toplumların nelerle karşılaşacaklarının İyi hesap edilememesi eşcinselliğin yasaklanmasının hikmetlerindendir.” (Namık Kemal Okumuş, Sağlam kulpa Tutunamayanlar, Ahlak, eşcinsellik ve deizm üzerine, s. 199, 235)

“İnkarcı akımların insana anlam ve değer sistemini asla sunamazlar.” (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Komisyon, Soru ve Cevaplarla Niçin İnanıyorum? s. 29) 

“Materyalist felsefede, ‘başkasını kendine tercih etme, gücünün üstünde olan şeyler meydana geldiği zaman kadere razı olmak ve sıkıntılara katlanmak insanlık veya vatandaşlık kardeşliği’ gibi kavramlar anlamsız boş şeyler olmuştur.” (Muhammed el-Behiy, İslami düşüncede oryantalist etki, s. 188)

“1662-1867 yılları arasında, Afrika kıtası’ndan Amerikan kıtasına, Portekizliler, Hollandalılar, Fransızlar, İspanyollar, Danimarkalılar, Norveçliler ve İngilizler tarafından ekonomik faydacılık hedefi ile toplam 10 milyon köle zorla taşınmıştır. Ateist Kuzey Avrupa ülkeleri, aynı zamanda faşist ari ırk teorisinin de uygulandığı ülkeler idiler. İsviçre, Danimarka, Finlandiya, İsveç, Norveç bu teoriyi zamanla kanunlaştırmıştır.” (Sefa M. Yürükel, Batı tarihinde insanlık suçları, s. 36, 64)  

Nietzsche, ‘sevgi, merhamet ve tevazu’ gibi kavramların üstün insanın çıkışına engel olduğunu, ‘savaşçı, acımasız ve sert’ olmanın en büyük güç olduğunu söylemektedir. Onun için faşizmin babası da denilmektedir. Zira Hitler, Nietzsche’nin kitaplarını kutsal kitap olarak benimsemişti. ( Şiddet karşısında İslam, Komisyon, DİB, s. 98) 

“Bir ateistin ahlâklı olmasının rasyonel bir temeli yoktur.”  ( Alper Bilgili, Yeni Asya, 01 Haziran 2012)

“İnsanın iradesini iyi ve güzel yönde yönlendirecek dış bir değerler manzumesine ihtiyaç vardır. Bu değerleri, ilahi öğretiler ve peygamber yöntemleri oluşturur. (s.22) İnançsız insan, değerleri bencilce kendi çıkarları uğruna kullanmanın yollarını aramaya başlar.” (Modern Çağın İnanç Sorunları, Komisyon, DİB, Profesör Metin Özdemir, s. 25)

“Dinin etkinliğinin olmadığı durumda insani olmak yerine ırkî, milli, sınıfsal, siyasi yaklaşımlar ön plana çıkar. (Emine Öğük, Yeni ateistlerin yanılgıları, s. 9) Amerikalı felsefeci William Lane Craig, Harris’in “insanın mutluluğuna sebep olan fiillerin neden ahlaki olması gerektiği” görüşünü temellendiremediğini söylemektedir. Ateist olduğunu iddia eden topluluklarda daha güzel bir ahlaki hayat mevcut değildir. Zencilere yönelik ayrımcılığın nedeni bir din olabilir mi? Güçlü devletler tarafından sömürülen ülkelerde yaşayan insanların açlığa mahkûm edilmelerini hangi dini öğreti emretmiştir? Dawkins’in ateist olan Stalin ve Hitler’in bu kötülükleri ateist oldukları için gerçekleştirmediklerini söyler. Ancak ateistler, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde gerçekleşen her türlü eylemden İslam’ı sorumlu tutmaktadırlar. Ahlak kuralları tamamen insanların inisiyatifine bırakıldığında ahlaki öğretilerde birlik sağlamak zorlaşacak, hatta imkânsız hale gelecektir. Tolstoy ve Dostoyevski gibi birçok düşünür tanrısız ahlakın mümkün olmadığını dile getirmek ihtiyacı hissetmiştir. Din açık olarak kötülükleri reddeder. İyilikte bulunma, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma tutumları hakkında yapılan araştırmalar dindar insanların ateistlere kıyasla önde olduğunu göstermektedir. (Öğük, s. 95-97, 99) Mesela Dawkins kürtaj, eşcinsellik ve hayvanlarla ilişkide bulunmak gibi ahlak açısından sakıncalı görülen bazı uygulamaların meşruiyetinden bahsetmektedir. (Dawkins, Tanrı yanılgısı, 262-265)  Kur’an öfkenin kontrol altında tutulmasını ve affetmeyi tavsiye etmekte, şefkat ve merhameti insanlara tavsiye etmektedir. “Sizin en hayırlınız ahlaken en üstün olanınızdır.” (Buhari, Menakıb, 23) buyrulur. İslam’a göre insanlar arasında tek üstünlük vesilesi takva sahibi olmaktır. Takva sahiplerinin özellikleri; iman eden, namazlarını kılan, zekat veren, yoksullara ve yetimlere yardım eden, öfkelerine sahip çıkan, bağışlayan, hanımlarına karşı hoşgörülü davranan, günahlardan af dileyen, sözlerini tutan, sabreden kimseler olarak Kur’an’da vasıflandırılmıştır. (Öğük, s. 124, 129) Dinin önerdiği ahlak akla ve vicdanı hapsedilen ve bu nedenle de herkeste farklı olan teorik ahlak değil tutarlı ve ihlaslı olmayı gerektiren pratik ahlaktır. (Öğük, s. 202) İnanç, ahlaki yaşayış için bir motivasyon sebebidir. Mesela hırsızlık yapmak ahlaki açıdan kötü bir davranıştır. Ancak bu dini açıdan kötü olmanın da ötesinde günah bir fiildir ve bu ayrı bir motivasyon kaynağıdır. (Öğük, s. 203-204) Dindeki ahiret inancı ölüm korkusunu önler, sorumluluk bilinci ile hareket eden insanın ahlaki gelişimine katkıda bulunur. (Öğük, s. 213) Ateist düşünce sadece inançlara değil aynı zamanda akla ve ahlaka da zarar vermektedir. Dolayısıyla ateizmi ahlaki ve insanı bir problem olarak da değerlendirmek gerekir.” (Öğük, s. 223) Konuyu tamamlayan ‘İslami emirler ve hümanizm’ adlı yazımızı tavsiye ederiz.

Freudcü psikanalizme göre anne, baba, vatan ve Allah sevgisi gibi yüksek değerlere kaynaklık eden cinsellik ve korku duygusudur. Sevgi, şefkat gibi kavramlar cinsellik duygusu temelinde izah edilemeyecek kadar yüce ve ulvidir. (Prof  Dr Temel Yeşilyurt, Çağdaş inanç problemleri, s. 55, 58)  Her şeyin cinselliğe bağlandığı bir sistemden ne kadar ahlaki bir düzen kurulabilir?

“Modern zamanın ‘güçlüleri’ akılcı ahlak sahibidir. Bu akıl, her konuda teknik yararlılığı ve kişisel çıkarı temel alan araçsal akıldır.  Bu ahlak sisteminde yardımlaşma, vefa yoktur. Buna karşılık ekonomik çıkarları ayakta tutacak, maddi değerler özenle korunmaktadır. Örneğin iş ahlakı, işe zamanında başlayıp zamanında bitirmek, sistemli bir şekilde çalışmak. Alman filozof Kant bu ahlak sistemine ‘ödev ahlakı’ adını vermiştir. Akılcı ahlak, felsefi temelli bir ahlaktır. Her zaman çıkar hesapları yapmakta, çıkarı olmadığı yerlerde yıkıcı tezgahlar kurabilmektedir. Rasyonel/akılcı ahlak kurucuları, çıkarlarının olmadığı yerde kıvılcımı bir alev topuna dönüştürebilmekte, sömürmek istedikleri toplumlarda özellikle kapanmış yaraları kaşımaktadırlar. Akılcı ahlak, belli bir ırkın menfaatlerini temel aldığı, ahlaki sorumluluğun sınırlarını ülke sınırları ile eşdeğer kabul ettiği için uzun vadede ırkçılığı körükler. Günümüzde yaşadığımız küresel ahlaksızlıkların, çifte standartların, etnik şiddetin temelinde de, bu ahlak vardır. Batı ülkeleri kargaşayı ve açlığı, kendi ülkelerinden ‘öteki’ olarak adlandırdıkları toplumlara ihraç etmişlerdir. Onlarda göre ahlaki değerler, toplumların sınırlarının ötesinde geçerliliğini kaybeder ve ihlal edilebilirler. Her zaman çıkar hesapları yapan, çıkarının olmadığı yerde selam bile vermeyen rasyonel ahlak sahipleri, daha çok para kazanmak için çevreyi, atmosferi, denizleri ve bütün yeryüzünü çöplük haline getirmişlerdir.” (Hasan Ayık, Ahlak sorunumuz, 36-41 ) 

Materyalist ahlak/huzur olur mu? “Sadece kartezyen anlayışla hareket eden bir kişi ruhsal açıdan sağlıklı kabul edilemez. Bu tür kişiler tipik bir biçimde ‘Ben’ merkezli, rekabetçi ve amaca yönlendirilmiş bir hayat sürerler. Bu kişiler, gündelik hayattaki sıradan faaliyetlerden çok az mutlu olabilirler. Hayat standartlarını maddi servet ile  ölçerler. Oysa böyle yapmakla farkında olmadan iç dünyalarına daha da yabancılaşmış hale gelirler. Bu insanlara hiçbir servet, güç ya da şöhret düzeyi gerçek mutluluğu getiremez. Bu kültürel çılgınlığın belirtilerin en psikotik tezahürü muhtemelen nükleer silahlanma yarışıdır.” (Fritjof Capra, Batı düşüncesinde dönüm noktası, s. 432) 

Bir kısım ateistler nezdinde de özünü dinden alan kültürel değerler pekala önemlidir. (Prof. Adnan Bülent Baloğlu, Son hurafe Deizm, s. 19) Ahlaksız imanın kıymeti harbiyesi yoktur. Dini devreden çıkaran ahlak anlayışında menfaat hakimdir; menfaatin bittiği yerde sorumluluktan bahsetmek imkânsızdır. (s 22 ) Devlet otoritesi insanların cinsel yönelim, istek ve arzularını dinsel dogmalarıyla baskılamamalıdır. (s. 37) Zina konusunda deistin cevabı:” iki taraf anlaşmışsa bunda bir beis yok.”( Francis Gastrell, The Principles of Deism, s.45)  Ateist Botton, seküler toplum ahlak sözcüğünden bile korkar hale gelmiştir.(Alain de Botton, ateistler için din, s. 15) iddiasında bulunur. 

Ahlaki sistemlerin Allah’ın buyrukları olmadan rasyonel temeli olamaz. (Caner Taslaman, Neden Müslümanım? s. 222) Gerektiğinde şahsi çıkartan vazgeçmenin akılcı bir temeli olmalıdır. Nietzche, ‘iyi ve kötü ancak Allah’ın varlığı doğruysa bir doğruluk değeri olabilir. O, Allah ile ayakta kalır Allah’sız çöker.’ (Walter Kauffmann, Portable Nietzche, s. 515) Ünlü ateist Richard Dawkins, merhamet duymamızı, ‘Darwinci hatalar: mutluluk veren, değerli hatalar’ şeklinde tarif eder. ( Dawkins, The God Delusion, s. 253) Materyalist ateist Michael Ruse ve Edward Wilson: “Ahlak bize ortak hareket etmemiz için genlerimiz tarafından yutturulan bir illüzyondur, ahlakın objektif bir temeli yoktur, fakat biyolojik yapımız bizi öyleymiş gibi düşünmeye sevk etmektedir.” demektedir (The Evolution of Ethics, Philisophy of Biology, s. 314) Ateist ontolojide insanın hayvanlardan farklı ahlaki bir varlık olmasını temellendirecek rasyonel bir temel gözükmemektedir. (s. 226) ‘İyi’, insanların çıkar hesaplarının üzerinde olan bir standarttır. Doğuştan ahlaki özelliklerimizi tesadüfen oluşmuş doğal süreçler sonucu görenlerin, rasyonalitemizi tesadüfi süreçlerin sonucu olarak görenlerin, gereklilik-bağlayıcılık hislerini rasyonel bir zeminde temellendirememektedirler. (s. 227) Ahlakın uygulanmasında kuralları empoze edenin kim olduğu önemlidir. (s. 231)

Sonradan Müslüman olan Esed; “İnsanlık, İslam’ınkinden daha güzel bir ahlak düzenini ortaya koyamamıştır.” (Muhammed Esed, Yolların ayrılış noktasında İslam, s. 112)

“Emperyalizm, İslam’a karşı bir dayanak olarak Hıristiyanlığı ve daha sonra da seküler hümanizmi daima kullanmaya devam etmiştir.” (Yücel Bulut, Oryantalizmin kısa tarihi, s. 73) Kısaca, dinsiz ahlak ancak emperyalizme maşa olabilir. 

 

.

.

             Dinsiz ahlak olur mu?

.

Soru:

dinsizahlakolurmu-cevap-1

Cevap

Cornell Üniversitesinden evrimci William Provine, evrim teorisinin beş sonucu olduğunu söyler: ” Hiçbir tanrının varlığına ihtiyaç yoktur.  Ölümden sonra hayat yoktur.  Etik değerler nihai olarak her türlü temelden yoksundur. Hayatın nihai olarak hiçbir anlamı yoktur. İnsanın özgür iradesi diye bir şey yoktur.” ( William Provine, Evolution: Free will and punishment and meaning in life, Darwin Day Keynote Address, 1998) 

Dawkins, ” Gözlemlediğimiz evrenin neticede hiç bir tasarıma amaca, iyiliğe, kötülüğe sahip olmayan, amaçsızlık dışında hiçbir özelliği olmayan bir evren olduğunu kabul etmeliyiz.” demektedir. (Metin Aydın, Ateizm Yanılgısı, s. 94) Peter Atkins, The Second Law isimli kitabına şöyle başlar: “Biz kaosun çocuklarıyız, temelde bozulma ve kaos vardır, amaç yoktur; yön vardır. Evrenin derinliklerine indikçe kabullenmek zorunda olduğumuz kasvet ile karşılaşırız.  Stephen Jay Gould, ” İnsan ırkının, evrimsel tarihin çılgın bir kazası olduğunu.” söyler. Bertrand Russell, “Durgun bir suda meydana gelen bir kazada başka bir şey değiliz.” demektedir. ( s. 94) Bu düşünceye göre evren acımasızdır, en temel kural, ‘hayatta kalmak için güçlü olmak’ gerekliliğidir. Böyle bir mantığa sahip olan kişi, hayatını başkaları için neden feda etsin? Evrenin zaten kendisi amaçsızdır, var olmanın kaçınılmaz sonucu ise çatışmadır. (s. 95)

Ben evrim geçirerek tesadüfen oluşmuş ve dünyadaki olayları da “Güçlülerin hayatta kaldığı, zayıfların ezilip yok olduğu” bir mekan olarak görüyorsam neden zamanla yok olacak insanlara yardım edeyim? – Darwin’in Türkler hakkındaki görüşlerini de burada hatırlayalım! – Nedensiz bu aleme gelmişim ve hayat yaşadığım bu andan ibaret ise, ölünce toprak olup yok olacaksam, hiç bir şey de hatırlamayacaksam, yapacağım kötülükler yakalanmadıktan sonra yanıma kar kalacak ve “güçlü olduğum için” zaten tabiat kuralı gereği (!) hayatta ancak bu şekilde kalabileceksem, bedensel ihtiyaçlarımı bu dünyada ne kadar tatmin edebilirsem bu dünya o kadar benim için cennet olacaksa, arzularımı tatmin edemezsem zavallı biri gibi olacaksam, iyilikleri  neden yapayım? Bu bakış açısına sahip biri neden ve nasıl ahlaki prensipler bütünü oluşturabilir? Oluşturduğu bu prensipler ne kadar evrensel ve kapsayıcı olabilir? Ayrıca vicdan kavramını dine inanmayanlar nasıl açıklayabilmektedirler?

Sonsuz bir hayata inanmayan, cennet cehennemi kabul etmeyen, öldüğünde ahirette hesap vermeyeceğine inanarak yaşayan bir insan iyilik yapar mı, yaparsa onu buna iten nedenler neler olabilir, amaç tamamen insani mi olur yoksa, reklam, kibir, çevreden ilgi görme gibi yine ahlaka aykırı tutumlar olabilir mi? Yolda gördüğü para dolu cüzdanı: kamera, polis yoksa insan cebine indirmez mi? Emek harcayıp kazandığı parayı dünyalık bir menfaati olmadan bir ateist başkası ile paylaşır mı, bir ateist yılbaşında yediği hindi’den komşu veya fakirlere neden ikram etsin?

Bireysel bazda – ki Allah’ın insana verdiği vicdanın yönlendirmesi ile – ahlaklı davranışlar sergileyen insanların istisnai davranışlarını şimdilik konu dışı bırakacak olursak üzerinde öncelikle durulması gereken  soru şudur: Dinden tümüyle bağımsız bir ahlak anlayışı kurulabilir ve kurulan bu düzen devamlı olacak şekilde korunabilir mi? İstisnai olarak dinsiz olup ahlaki tavırlar sergileyen insanlara baktığımızda aslında bu insanların içinde yaşadıkları toplumun dini tavırlarını özümsemiş ve topluma sinmiş olan din kökenli ahlaki değerleri pratiğe geçirmekte olduklarını görürüz. Ama bu özellikler dini havanın hakim olmadığı ortamlarda ne kadar ortaya çıkar ve devam edebilir? Merhamet, yardımseverlik gibi kavramlar dini temel olmadan  insanlarca ne kadar benimsenebilir? Mesela ateist ve din düşmanı olan Ayn Rand gibi ” Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmemesi gerektiğini, rasyonel bencillik ” savunucularının etkin olduğu toplum ne kadar ahlakî olabilir? Ahlak sadece bir var olma ve çoğalma mekanizmasından ibarettir diyen  Kanadalı bir bilim filozofu olan Michael Ruse mantığı ile toplum ne kadar ayakta durabilir? Ateist bakış açısına göre bir kişiye tecavüz etmenizde sosyal yaptırımlar dışında yanlış olan başka ne taraf bulunmaktadır? İnsanlar üstü otoriteye inanmadan ve bu dünyada olmasa da ahirette mutlaka her iyiliğin karşılığının olduğu inancı olmadan bir insan hayatının ne kadar süresince ahlaki olabilir ve neden? Daha da önemlisi insanların iç alemlerinde ahlaki erdemler özümsenmeden, dıştan yapılan ve ahlaka uygun gözüken davranışların acaba amacı ne kadar “Menfaat, reklam, ileriye dönük yatırım” gibi kavramlardan uzaktır  ve devamlı olabilecek özelliğe sahiptir? ” Fedakarlık, şefkat, edep, tevazu, ihlas, saygı, hibe , gıybet etmeme, zina hatta göz zinasında bile olsa uzak durma, haset etmeme, karşılıksız verme ve bir elin verdiğini diğer elin görmemesi”  vb. özellikler dinsiz bir toplumda oluşturulabilir mi? Bunlar oluşturulamadan ahlak ne kadar devamlı olabilir?

Bir örnek verelim: İki hakim düşünelim. Biri dini inancı sağlam diğeri ise materyalist bir ateist. Hayatını adalet için acaba hangisi tehlikeye atabilir, ölümle karşılaşınca hangisi korkmadan yola devam edebilir? Tehdit edilince ateist olan neden ve ne kadar yola devam edebilir? Ama dindar olan kişiyi ahiret inancı güdüler ve sonuna kadar adalet için mücadele etmeye devam ettirir.

Bir ateist, ” Yarın kıyamet kopacağını bilseniz ağaç dikin.”  ( Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168, Heysemî, Mecmâuz-Zevaìd 4,  63. Münâvî, Feyzul-Kadîr 3, 30 ) şeklindeki yönlendirmeye kendini ne kadar muhatap kabul eder, gerek rasyonalizm – akıl – gerek pragmatizm – menfaat- ve gerekse pozitivizm – bilim – açısından bu söz kendini asla güdüleyemez ama bu teşvik ile bir çok inanan , sadece ağaç değil, yaptığı bir çok iyiliğin karşılığını bu dünyada görmeden iyiliği yapmaya devam etmektedir. O dikilen ağaçtan ” insan dışında vahşi hayvan, kuş faydalansa bile  ” (Müslìm, Musâkât 7, 10, Buharî, Edeb 27)  bir materyalist – madde üzerinden dünyayı değerlendiren – kendi çıkarına olmayan bu tür eylemlere neden tenezzül etsin veya kaç ateist bu tür direk yararını görmeyeceği faaliyeti kendine iş edinir. Kaç ateist ” Dere kenarında bile abdest alsanız suyu israf etmeyiniz.” (Ebu Davud, Cihad, 21, III/27) hassasiyetini işlerinde gösterebilir? Neden göstersin? Ne kadar gösterebilir? Gıybet etmenin – Arkadan insanların hakkında duyduklarında hoşlanmayacağı şeyleri konuşmanın- kötü bir şey olduğuna bir ateisti kim, hangi argümanlarla ikna edebilir? ” Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz” (Araf, 31; Tirmizî, Bir 41, IV/343) prensibini hatırlattığınız ateistin “Sana ne ben kazandım” demesi üzerine ona ne cevap verebiliriz? Gıybet eden, israf eden bir ateist ahlaklı mı hareket etmiş olur? İsraf, gıybet ahlak sınırları içindeki davranışlardan mıdır?

“Asıl iyilik, sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, dilencilere, yolda kalmışlara ve boyunduruk altında bulunanlara vermek; Anlaşma yaptıkları anlaşmaları yerine getirmek” (Bakara,177), ” Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.” ( Bakara, 280) , ” Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.” ( Araf,199), ” Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” ( Nisa, 135), “Ey inananlar, Allah için adaletle şahitlik edenlerden olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya yakışan budur. Allah’tan korkun, şüphesiz Allah yaptıklarınızı haber almaktadır.” (Maide, 8), “Onlar büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman onlar, affederler. Rablerinin çağrısına gelirler, namazı kılarlar. İşleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.” (Şûrâ, 37-39) ve benzeri bir çok prensibi insana uygulatacak insan kaynaklı bir ahlak sistemi ne kadar mümkündür?

Batı ülkeleri Müslüman olmadığı halde trafik kurallarına uyuluyor, kanunlar harfiyen yerine getiriliyor, insan haklarına itaat ediliyor, o halde özelde İslam’a genelde ise bir dine gerek midir?

Batı ülkelerinde kanunların yaptırımları, tanrı inancı yerine geçmiştir.Batıda kanun için yapılan ve yapılmadığında başta maddi cezalar olmak üzere dünyada verilen her türlü cezai kurumların olması, insanları belli davranışları yapmaya itmektedir ve bu dışarıdan bakılınca ahlaktan kaynaklanan davranışlar zannedilmektedir. Bu ahlak, içten gelen ve insanın iç dünyasını geliştirmesi ile dışa yansıyan davranışlar bütünü değil, aksine dıştan gelen ve zorlama ile yürütülen bir sistem olmaktadır ve bu asla ahlak olarak isimlendirilemez. Zaten bu durum bir çok sorunları da beraberinde getirmektedir. Mesela, insanlar arası iletişim ile karşılıklı yardımlaşmayı emreden İslam dininin emirlerinden olan zekattan kurban ibadetine dek tüm emirler insanların kaynaşması ve birbirleri ile iletişimini ahlaki temelde sürmesini amaçlarken batıda oluşturulan ve sosyal devlet adı ile yürütülen sistemde insanlar vergilerini verdikleri ve kurallara uydukları müddetçe başkalarına yardım ve insanın iç alemindeki duyguların yaşanması ve geliştirilmesinden  uzak bir ortamda hayatlarına devam etmektedirler. Fakir birinin gözüne bakmanın bile insan vicdanında meydana getireceği duyguları tatmadan uzak olan insanlar, vergimi verdim, devlet yardım etsin mantığı ile insani özelliklerden hızla uzaklaşmaktadırlar. Bu tür toplumlarda çok sık görülen tecavüzden intihara eğilim aslında durumun vahametini de ortaya çıkarmaktadır.

ABD’de sigara izmaritini yere atmanın bedeli bin dolar,  İspanya’da yere kağıt, sigara izmariti, çekirdek atanlara veya düştüğünde yerden almayanlara 60 Euro’dan 750 Euro’ya kadar para cezası yazılıyor ayrıca çöplerini ayırmayanlara da para cezası kesilmektedir. Londra’da ise yere tükürenler 500 sterlinlik para cezasına çarptırılmaktadır. (Milliyet, 02.03.2009; Hürriyet, 22 Kasım 2013; Cihan, 01.01.2014) Avrupa’da yere çöp atanlar en az 800 avro ceza öderken, 17 yaşındaki İngiliz ile 18 yaşını bitiren ABD’li genç isterse evi terk edebilirken aile de isterse ona maddi desteği kesebilir. Batıda dıştan ahlaki gözüken ama özünde kanunların yönlendirmesi ile uygulanan kurallara en büyük örnekte 18 yaşını dolduran bireylerden alınan kiralardır çünkü artık kanunen onu bakmak zorunda değildir ailesi!

Batıda dıştan ahlaki gözüken ama özünde kanunların yönlendirmesi ile uygulanan kurallara en büyük örnekte 18 yaşını dolduran bireylerden alınan kiralardır çünkü artık kanunen onu bakmak zorunda değildir ailesi! Batıda dıştan ahlaki gözüken ama özünde kanunların yönlendirmesi ile uygulanan davranışlarda temel faktör; yaptırım- kanun ve bunlara uygulanan ceza sistemidir! Batıda; ahlak, vefa, edep aranmamalıdır; Bunlar kendi menfaatlerine uygunsa kabul edilir ve savunulur. Yoksa, dünyanın öbür ucundaki insanlara götürülen ‘demokrasinin’ içeriğini herkes bilmekte ve ne yazık ki medeni, uygar ve kendilerine göre ahlaka sahip bu insanlardan hemen hiç biri buna engel olmak istememektedirler. Batı için “uygarlık, demokrasi, ahlak ” sadece, kendilerinin menfaatini desteklediği müddetçe savunulan kavramlardır! Menfaat varsa kral da savunulur ( Suud gibi), menfaat yoksa seçim, demokrasi yerine darbe de ( Cezayir, Mısır, Filistin gibi desteklenir! Ama hırsızlık yok batı ülkelerinde diyenler çıkabilir, bunu birey değil dünyayı soyarak batı zaten gerçekleştiriyor! Sus payı da bireylere bölüştürülüyor!!! İş ahlakı (Kant’ın deyimi ile ödev ahlakı) dedikleri: Özü menfaate dayalı, ceza ile desteklenen bir yapıdır sadece! İşliyor mu evet ama bu ahlak değildir; egoizm merkezli pragmatizmdir!

1800’lü yılların başında Avrupa ülkelerini gezen Mirza Ebu Talip, gözlemlerini şöyle aktarır: “Çoğunluğu ceza alma korkusu ile ülke kanunlarına karşı çıkmamaya özen gösteriyordu. Eğer yakalanmama ihtimali olan bir durumda da, hırsızlık yapmaktan geri durmuyorlardı. ( Mirza Ebu Talep Han, Oksidentalizm, s. 176) Kanunlara karşı saygılı olmaları ve korkmaları en iyi özellikleriydi. Bu yüzden çok nadir kanunlar karşısında ağır cezası olan bir eyleme giriyorlardı.” ( s. 192)  Gece olduğunda bütün sokaklarına en dip köşelerine kadar aydınlatan lambaları sayesinde rahat dolaşmakta, eğlenmekte ve gezmekte idiler ama bu lambalar bir anlığına söndüğünde şiddet hemen kendisini göstermektedir. Bana göre er ya da geç kötülük onlara da bulaşacak ve güzel sokaklarını esir alacaktır. ( s. 190) 

Batı mantığı ile seküler ahlakın insanı götürebileceği son nokta, dünyadaki konforunun sınırına kadardır ki konforu bozulmaya, maddi olarak zarar görmeye başlayınca batı dünyasının, daha önce sloganlığını yaptığı her türlü kavramları adeta birer put gibi yediğine, bu kavramları göz ardı ettiğine  her zaman şahit olmaktayız. Demokrasi, insan hakları, adalet, paylaşım gibi kavramlar ne yazık ki batıda sadece kendi vatandaşları ve çoğu zamanda sadece kendi dindaşlarını kapsar özellikler olmaktadır.

Ayrıca İslam ahlak sistemi ile batı ahlak normları arasında arasındaki en büyük fark, Müslüman’ın ahlakının evrensel olması, her insanı kapsayıcı olmasıdır ( Bu konuda İslami emirler ve hümanizm adlı yazıyı tavsiye ederiz ) Batının ahlaki ise rasyoneldir; akılcıdır; kendi menfaatleri ile sınırlıdır. Batı sadece kendine ahlaklıdır, kendi menfaatine olan konularda gerektiğinde zulüm, baskı, yağma, işgal;  gerekli-zorunlu, kendi zararına ise iyilikler bile kötü-zararlı ilan edilebilmektedir.

avrupa-ate-1

intihar-tecavuz-ateist-1

                                                               Dinlere ve yıllara  göre intihar oranları

                                                            Milliyet, 18 Ağustos 1955

İsveç örneğinden devam edelim: Yıl 13 Ocak 2023.  Per Carlbring adlı profesör, Stockholm Üniversitesi’ne staj için müracaat eden Fatma Zehra S.’nin müracaatını “Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya girişini engellemesini” neden göstererek engeller! ‘Hak, hukuk, adalet, eşitlik, eğitim hakkı, ırkçılık, ayırımcılık’ mı dedi birisi?

“Amerikalı gazeteci J. N. Hawsson, “İsveç’teki genç kızların 15-20 yaş arasındakilerinin yüzde 90’ının bakire olmadığını” belirtir. Ülkede din dersi seçmeli iken cinsellik dersi okulklarda zorunludur. Ülkede genç kız hatta evli kadınlar yabancı erkeklerle beraber çırılçıplak denize girmektedirler.” (Son Telgraf, 8.12.1955) 14 Eylül 1985 tarihli Sabah gazetesi “iki İsveçli kız kardeşin türkiyede güneşe aşka doyduğunu” yazarken, 16 Haziran 1992 tarihli Hürriyet gazetesinde İsveç’li kadınların park ve kırlara akın etmesini haber yaptığı metnin başlığı ‘çıplaklar tarlası’dır. 05 Ağustos 1955 tarihli Milliyet gazetesinden bir haber: “İsveç’te 20 kişiye bir homoseksüel düşüyor. İskandinavya’da mevcut 200 homoseksüel kulüpte, erkekler kendi aralarında dans edip ahbaplık ediyorlar. “Bizde cinsellik serbesttir” diyen  İsveç’in Uddevalla limanında, Brezilya gemisinde, çırılçıplak dans edip tayfalarla yatan 15-16 yaşlarındaki kızları gemiden alamayan annelerin acıklı feryatları henüz dinmemişken, lisede beraber okuyan kız-erkeklerin çocuk sahibi olmaları gazetelerde yer almaktadır.”

“Avrupa Birliği Anayasal Haklar Bürosu’na göre AB’de yaşayan 15 yaşın üzerindeki her üç kadından biri yaşamında en az bir kez şu veya bu şekilde (fiziki veya sözlü) cinsel şiddete uğruyor. Bazı AB ülkelerinde bu oran yüzde 50’ye yaklaşıyor. Uluslararası Af Örgütü, Hollanda’da cinsel taciz ve tecavüze uğrayan kadın sayısının yılda 100 bini bulduğunu bildiriyor. Kovid-19 kapanma döneminde yardım kuruluşlarına başvuranların sayısına bakılınca cinsel taciz oranında Hollanda’da artış yüzde 60, Belçika’da ise yüzde 70. Ama polise kayıtlı tecavüz olaylarında artış ise yüzde 20. Mağdurlara destek kuruluşları, polis kayıtlarının görece azlığını, kadınların korkup başvurmamasına ve polisin başvuru sırasında kadını şikayetten caydırmaya çalışmasına bağlıyor. Hollanda Mağdurlara Yardım Fonu’na göre üniversite ve yüksek okullarda kız öğrencilerin yüzde 11’i eğitim döneminde tecavüz yaşamış ve çoğu şikayet etmeye cesaret edememiş durumda.” (Ali Develioğlu, Aydınlık, 07.08.2022) 

Cinsel Şiddet ve Cinsel Ayırımcılık Gözlemevi tarafından yapılan (12 Ekim 2020) araştırmada, Fransa’da 50’den fazla eğitim kuruluşunda 10 binden fazla öğrenci ile görüşüldü. Buna göre, yüzde 76’sı genç kız olmak üzere öğrencilerin yüzde 5’inin tecavüz yüzde 11’inin cinsel taciz mağduru olduğu belirlendi.

World Population Review (WPR) adlı internet sitesinin raporuna göre 2023 yılında dünyada en çok tecavüz suçunun işlendiği ülkeler listesinde İsveç, Avustralya, Belçika, ABD, Birleşik Krallık ve Yeni Zelanda gibi ülkeler demokrasi ve insan haklarının sözde en gelişmiş olduğu ülkeler listenin başında yer alıyor. Tecavüz listesinde ilk sıralarda yer alan gelişmiş ülkelerin birçoğunda eşcinsel evliliklere devlet tarafından izin veriliyor. (Haber 7, 17.06.2023)

Fransa’da neredeyse her 3 kadından birinin tecevüze uğradığı belirtildi. Viavoice Enstitüsü tarafından HCEFH için yürütülen araştırmaya göre, ülkede cinsiyetçilik azalmazken kadınların yüzde 37’si rızası dışında cinsel ilişkiye zorlandı. Kadınların yüzde 80’i erkeklere göre daha kötü muamele gördüğünü belirtirken neredeyse üçte biri tecavüze uğradığını ifade etti. (AA, 24.1.2023) Bu sayı 2018’de “Fransa’da her sekiz kadından biri tecavüze uğradı” şeklinde idi. (BBC, 24 Şubat 2018)

 

.

  Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının 28 Avrupa Birliği üyesi ülkesinde, 42 bin kadınla yüz yüze gerçekleştirdiği raporda vahim duruma işaret ediyor. Araştırmanın sonuçlarına göre, her üç kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Her 20 kadından 1’i ise tecavüze uğruyor. Araştırmada, kadınların yaygın biçimde istismara uğradığı ancak bunların çok azının kayıtlara geçtiği, aile içi şiddet vakalarının sadece yüzde 14’ünün ve diğer şiddet vakalarının ise sadece yüzde 13’ünün rapor edildiği belirtiliyor. ( 1.12.2018)

Batı’da da eşitsizlik her alanda. Avrupa’daki kadınların yüzde 33’ü şiddet mağduru: Kadınlar dünyanın her yerinde büyük risk altında. Evlerinde bile güvende değiller. Her gün çok sayıda kadın şiddet ve tecavüze maruz kalıyor. Üstelik kendi evinde. Bu konuda yine Hollanda’dan dikkat çekici bir başka örnek: Hollandalı kadınların beşte biri evinde eşi ya da sevgilisinden şiddet görüyor. Her 10 kadından biri ise, tecavüze uğruyor. Araştırmaya göre şiddet en yoğun şekilde Kuzey Avrupa ülkelerinde görülüyor. Danimarka yüzde 52 oranıyla bu konuda en önde. Şiddet gören kadınların oranı Finlandiya’da yüzde 47, İsveç’te de yüzde 46. Şiddetin en az olduğu ülkeler ise, yüzde 20 oranıyla Polonya, Avusturya ve Hırvatistan. Almanya’da bu oran yüzde 35. ( BBC, 8 Mart 2015)

.

 Sabah, 24 Şubat 1986

  İngiltere’de bilinen 750 bin pedofili hastası var ve bu hastaların aynı uyuşturucu bağımlılarının rehabilite edildiği çeşitli merkezlerde rehabilite edilmesi amacıyla bazı STK’lar çalışma başlattılar. ( 3 Ağustos 2017 ) 

dinsizahlak-norvec-2

Evlilik dışı doğumların oranı

avrupa-evlilik-disi-cocuk-1

Hayvanlığın sonu yoktur, lgbp’ye eklenecek sıradaki harfler: Önce Z, sonra P…!!!

Almanya’da bir grup, hayvanlarla cinsel ilişki özgürlüğü istedi.

ateist-danimarka-ahlak-1

           1969’daki serbest, özgürlükten (!) 2012’de sapıklığın dibine… ‘Esfele safilin’ olana dek, ‘Bel hüm edal’!

sadakat-1

 

‘Avrupa uyuşturucu raporu 2020’ye göre, uyuşturucu nedeni ile en çok ölüm olan ülkeler sıralamasında ilk sırada İsveç, ikinci sırada İngiltere, üçüncü sırada Finlandiya ve İrlanda gelmektedir. Rapora göre, 15-64 yaş arası yaşam boyu uyuşturucu kullanım bağımlılığı %30 dur. Yani Avrupa ‘da, her üç kişiden biri uyuşturucu bağımlısıdır. 

Önce eşcinsellik, sonra pedofili, hayvanla sex …vs

Hem ateist hem katil seviciler!

Sadece manevi temizlik değil, maddi temizlikte yok!

Avrupa’nın en bilinen saraylarından olan Fontainebleau ve Versailles, içine tuvalet konulmadan inşa edilmişti. Mark Kemmerich’in “Tarihteki Garip Vak’alar” isimli kitabında, bu konuda şunlar anlatılır: “Paris’te (Ondördüncü Louis) zamanında hiç kimse sokakta giderken tepesine pis bir şey dökülmeyeceğinden emin olamazdı. Her an bir pencere açılarak süratle söylenen bir (Gare L’eau) seslenişinden sonra bir lâzımlık veya leğen muhteviyatı aktarılırdı. Şehrin hiçbir sokağında bundan ve korkunç bir kokudan kurtulmak mümkün değildi. (Üçüncü Henri) biraz titizlenmiş ve 1587 senesi ağustosunda bir tebliğ ile her sabah kendisi kalkmadan önce, bahçedeki ve salonlardaki bütün pisliklerin temizlenmesini emretmişti. Dr. A. Brager’in, 1836’da basılan “Neu Annees a Constantinople” adlı eserinde de şunlar kayıtlıdır:“Türkler’de yıkanma işi hayrete değer. Bugün bir Avrupalı, en fakir bir Türk köylüsü kadar temizlik kurallarına uymaz. XII. yüzyılın ortalarına kadar Paris’in ne derece pis bir şehir olduğunu herkes bilir. O zamandan beri, bu konuda ilerlemekle övünürüz ama, Türklerin bugünkü temizlik seviyesine gelmemiz için daha en az elli yıla ihtiyacımız vardır.”

Peki, günümüzde durum ne?

2022 Katar Dünya Kupası sona erdi. Futbol keyfini sonuna kadar yaşayan taraftarlardan bazıları ise farklı bir deneyimle ülkesine dönecek. Hırvat bir taraftar, Katar’da tanıştığı taharet musluğuna olan hayranlığını gizleyemedi. Hırvatistan’da hayli ünlü olan David Vujanic, attığı tweet’te taharet musluğunu çok beğendiğini söyleyerek, “Katar’da 1 aydır tuvalet su pompalama şeyini (taharet musluğu) kullanıyorum… İngiltere’de/Avrupa’da sadece tuvalet kağıdı kullandığımız için kesinlikle dehşete düştüm. Bu şimdiye kadarki en iyi şey adamım. Popom bu durumdan çok memnun” dedi. (Posta, 19 Aralık 2022); Dünya Tuvalet Günü – Dünyayı bölen tartışma: Yıkayarak mı, silerek mi temizlenmeli?Çok sayıda Batı ülkesinde, tuvalette temizlenme yönteminin, yıkanmak yerine silinmek olması dünyanın birçok yerindekileri hayrete düşürüyor. Tuvalette suyla temizlenmeyi tercih edenler şu soruyu soruyor: “Elinize bulaşan çikolatalı pudingi sadece peçeteyle mi temizlerdiniz?”  (BBC,19 Kasım 2019)

‘Elini tuvaletten sonra yıkar mısın?’ sorusuna en çok ‘evet’ cevabı veren 2 ülke Müslüman. 

 

Dinden bağımsız ahlak, olabilir mi, ona ahlak denir mi? Batı kaynaklı, evliliği uzatma formülü (!)
( Hürriyet, Cezmi Ersöz ile söyleşi, 4.11.2018) 

Kadına şiddet

 Avrupa’da kadına karşı şiddetle ilgili olarak yapılan en kapsamlı anketin sonuçları dehşet verici.  Avrupalı kadınların üçte birden fazlası 15 yaşından itibaren fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Çocukken şiddet gördüklerini söyleyenlerin oranı da aşağı yukarı aynı; yüzde 12’yse (yarısı tanıdıkları erkekler tarafından olmak üzere) çocukken cinsel istismara uğradığını söylüyor. Kadınların bildirdiğine göre takip yoluyla taciz, cinsel taciz ve sosyal medya, e-posta ya da telefon mesajları üstünden siber taciz de yaygın. İstatistiklerden belki de en üzücü olan, partneri tarafından istismara uğrayan kadınların ancak yüzde 14 gibi küçük bir bölümünün polise haber vermesi. Partneri olmayan kişiler tarafından istismara uğrayanlarınsa yüzde 13’ü şikayette bulunmuş. Yani şiddetin en kötüsü açığa çıkmıyor ve cezasız kalıyor. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın yaptığı anket, türünün ilk örneği. Birliğe üye 28 ülkede 42 bin kadına sorular soruldu. Verilen cevaplar, kadına karşı şiddetin aile ve toplum hayatına ne kadar kök salmış olduğunu gösteriyor. Cinsiyet eşitliği bakımından uzun bir geçmişe sahip olan İskandinav ülkeleri, ilginçtir ki kadına karşı en çok şiddetin bildirildiği ülkeler. Danimarkalı kadınların yarıdan biraz fazlası fiziksel veya cinsel istismara uğradığını söylemiş. Bu oran Finlandiya’da yüzde 47, İsveç’te yüzde 46.  Fransa’yla İngiltere’deyse bu oran yüzde 44. ( Hürriyet, 5 Mar 2014) Kadına şiddet sadece Türkiye’de mi? Kesinlikle hayır. Üstelik gelişmiş ülkelerde daha çok. Çünkü gelişmiş ülkelerde kadının ekonomik özgürlüğü daha çok ve sesi daha gür çıkıyor. Bununla baş edemeyen erkek de dövüyor… Avrupa’da 42 bin kadınla araştırma yapıldı. Araştırmaya göre her 10 kadından biri, 15 yaşından bu yana bir tür cinsel taciz kurbanı olduğu her 20 kadından birinin tecavüze uğradığı belirlendi. Bu kadınların yüzde 22’sinin eşleri tarafından şiddete maruz bırakıldığı, yüzde 67’sinin ise bunu polise bildirmediği belirlendi. Kadına yönelik şiddetin en yüksek olduğu ülkeler de, ‘cinsiyet eşitliğini’ en çok savunanlar oldu. ( 6.3.2016)

 

Sonuç

İslam adalet ve tevhid odaklı bir dindir. İslam hem maddi  ilkeler ile dışarıdan hem manevi – itikadi  ( Ahiret; cennet cehennem inancı, meleklere iman ve davranışlara etkisi, başta “Basir, Adil” olmak üzere bir çok sıfata sahip bir yaratıcıya olan iman… vb ) prensiplerle iki boyuttan insanı iyi, doğru adalete yönlendirir; kötü, zararlı şeylerden uzak tutar. Adalet kullar arasındaki ilişkide , tevhid ise Allah ile olan ilişkisinde insanın temel hareket noktasıdır.

Din güzel ahlaklı olmayı sistemli hale getirmiştir. Dinsiz ahlaklı değil ancak etik olunabilir. Sınırları belli olmayan, kişi- klana göre değişkenlik arz eden kişisel tecrübelerin bileşkesi yani. İslam’da ise, yaratıcı iyi olanları emreder (Emir = Yarar), ilahi kitaplar ile insanlara iyi, yararlı, güzel olanların listesini gönderir, İyi, ahlak için örnek şahsiyetler vardır; peygamberler, insan içinde bir polis görevi gören vicdanı da yerleştirir ve en sonunda, iyi ol, karşılığında cennet var diyerek son noktayı koyar. Ayrıca gözükmeyen bekçi  (melek) ve ahirette sorgu gibi kavramlarla insan davranışlarını kontrol altına alır. Kısaca din çıkar gözetmeden, içtenlikle ahlaklı olmayı sağlar.

                          

                                                                    Modern çağın rahibi Hariri ve laik ahlak teorisi

Bilimi kendine din edinen ve evrimsel bakış açısı ile olayları değerlendirilen ey Hariri, ‘din zaten insanlara zararı olan şeyleri yasaklayan kurumun adı değil midir? Birbirini seven olarak ileri sürdüğün eşcinsel evliliklerin insanlık geleceğini nasıl tehlikeye sokacağını, insan neslini yok edecek bir birliktelik olduğunu görmüyor musun, bu insanlığa zarar vermez mi? Eşcinselliğin insanların iyiliğine olduğunu ileri süren Hariri, hayvanlarla cinsel ilişkinin insanların iyiliğine olmadığını ne ile temellendiriyor acaba? Hayvanları insanlardan çok seven insanlar var…!? Ensest ilişkinin psikolojisine iyi geldiğini iddia eden bir insana ne cevap vermeyi düşünürsünüz? ‘Sapiens ruhunun gelişmesi’ ne kadar bilimsel ve ispat edilebilmiş bir iddiadır?! Neden tanrı böyle yarattı değil de inadına tanrısız bir teori arayışı; Yaratılana taratıcı özelliği verme gayreti?! 

.

dinsizahlakolurmu-1-4

                                     Konuya ek bilgiyi  ” Ateizm ve eleştirisi” adlı yazımızda bulabilirsiniz.

 

 

                                                                     ATE NEDEN YAPSIN, YAPINCA NEDEN DUYURMASIN?

atenedenversin-yalinayak-1

                                                                      

                                                                                     Ate neden iade etsin?!

_2011-11-1_yeni_safak_

 

 dinsizahlak-ornekler-1

haramyedirmem-1-2

                                                                    Bulduğunun sahibini aramak için bir de ilan veriyor, tam yobaz 🙂

Taberi anlatıyor: Müslümanlar, Medain şehrini fethettikleri zaman bütün ganimetleri topladılar. Bir adam, küçük bir küp altın getirip memura verdi. Müslümanlar, ‘elimizdeki eşyalar bunun diğerine ulaşmaz, şimdiye kadar böylesini hiç görmedik.’ dediklerinde adam, ‘Allah’a yemin ederim ki, Allah korkusu olmasaydı bu küpü size getirmezdim.’ dedi. ‘Sen kimsin?’ dediler. ‘Allah’a yemin ederim ki, sizler ve başkaları beni sevsinler diye kim olduğumu söylemeyeceğim. Ancak şu kadarını belirteyim ki ben, Allah’a hamd eden ve mükafatını ondan bekleyen bir kulum.’ ( Taberi, 4 /16)

                                                                                                  Din, iyiliğe motive eder!

   Faruk kardeşimiz devam ediyor: “Yavru kedileri yaşatmak zor oluyor. Biz üzerimize düşeni yapalım da, gerisi Allah’ın takdiri. Kedi ne bilecek ona ne yaptığımı, belki de gözlerini bile açamadan ölecek…, ya kedinin sahibi ? O herşeyi görüyor biliyor. Ne kadar günahımız da olsa, her ne kadar gayret etsek de, dinimizi yaşamak için, yapsak da ibadetlerimizi, Belki de, yarın mahşer gününde bizi kurtaracak olan, terazinin kefesini bir dirhem de olsa aşağıya inmesini sağlayacak olan, bir kedinin miyavlaması, belki bir köpeğe verdiğimiz su, ihtiyaç sahibine verdiğimiz bir sadaka, yaptığımız küçük bir iyilik… Allahu alem ( herşeyin en dorusunu Allah bilir ) Bundan sebep, gelirse fırsat, iyilik ve hayırda, durma geri… “
  “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile bugün elinizdeki fidanı dikin.”(Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168, Heysemî, a.g.e. 4, 63. Münâvî, Feyzul-Kadîr 3, 30) gibi bir çok İslamî hükmü ateist mantığın anlamasını beklemiyoruz zaten!

Deprem gibi ulusal felaketlerde dini vakıf ve derneklerin hem sahada hem maddi destek anlamında canhıraş çalışmalarına karşılık ateist derneklerde hiç bir faaliyet gözlemlemedim!

Ateizm derneğinin Maraş depremlerinden sonraki bir haftalık (7-13 Şubat) paylaşımlarının ekran görüntüsü. Bir tane bile yardım yaptıklarına dair bir haberi yok! Sosyal medyada sadece haber paylaşıp, Retweet yaptılar, tabii bu arada bir tane dindarlara saldıran bir haber eklemeyi ihmal etmediler!

Ateist örgütlerden ses çıkmazken, İslami hassasiyeti olan kurumlar hem sahada insan kurtarırken hem de ahlak nasıl olur örnek teşkil etmektedirler! 

Din; zor anda yapılan eylemlerden bile vicdanı hesaba çektirir! Materyalist bir ateistin bu ruh halini anlamasına imkan yoktur!

 12.2.2023

Din, Yardımlaşmanın dünyevilikten uzak ve devamlı olmasını sağlar.

.

                                            Din İnsanlara iyilik yapmaya ve bu yolda sabit kalmayı gerçekleştirir

Bu sitenin sahibi olarak ben, kendi hayatımdan bir örnek vereyim: Yıllarca bir yardım kuruluşunda gönüllü olarak çalıştım, hala çalışıyorum. İnsanların ne kadar nankör, bencil, egoist, kibirli, vefasız, iyiliği unutan, menfaatperest vb. özelliklere sahip olduğunu defalarca yaşayarak gördüm. Eğer ben Allah’a inanan ve ahiret gününe iman eden birisi olmasaydım, Allah rızasını kazanmak için bu yola çıktıığım bilincinde olmasaydım, yıllar önce bu yardım faaliyetlerini bırakmış, hatta insanlardan nefret eder hale gelmiştim! Fakat ahirete iman, Allah inancı, Allah rızası odaklı çalışma niyetim, yardımlara devam etmeme neden oldu. Ama bir ateist ateist/deist/materyalist vb. için böyle bir güdüleme, böyle bir motivasyon kaynağı yoktur! Kendi egosunu tatmin için, ideolojisi için, reklam için veya vicdanının sesini dinleyerek bir süre yardım da bulunsa da, bir zaman sonra bunlardan vazgeçer. Mesela, ateist derneği de kısa bir süre sokakta çorba dağıtmış, resimlerini paylaşmış, kısa süre sonrada bu reklam faaliyetlerini sonlandırmıştı.

Bir arkadaşım, yetimlere yarım eden dernek kapanmasın diye tüm yaz tarlalarda çalıştı, elde ettiği parayı derneğe aktardı. Araba almak için para biriktiren aile, bu parayı Afrika su kuyusu açılması için bağışladı. Daha ilginci, tüm bunlardan kimsenin haberi yok! 

Borç verdiği adamın ağacının gölgesine oturmaktan kaçınan insanların inceliğini, gel de materyalistlere anlat anlatabilirsen! 

Materyalist açıdan bakan sadece zarar eden bir emekçi görür. İyiliğe güdüleyecek bir manevi güç olmadan, ‘neden ve nereye kadar’ iyilik?

.

                                                      DİNSİZ AHLAK OLUR MU, ATELER CEVAP VERİYOR:

Ateist Sartre: “Tanrı olmadığı için insanın hiçbir içsel değeri yoktur. Ahlak dâhil tüm değerleri insan kendisi yaratır.” ( Sartre, Jean-Paul (1957) Existentialism and Human Emotions ( New York: Philosophical Library), s. 15) Ateist Nietzsche: “Ahlak, “sadece Tanrı gerçekse gerçekliği vardır, o Tanrı’ya inanıp inanmamakla ayakta kalır ya da yıkılır.” (Nietzsche, F. (1968) Twilight of the Idols and the Anti-Christ (New York: Penguin Books), s. 70) Ateist Russell: “Ahlak, toplumun birey üstündeki baskısından doğar.” (Russell, Bertrand (1954) Human Society in Ethics and Politics (London: Allen & Unwin), s. 124 ) Ateist Dawkins: “Gözlediğimiz evren, temelinde, tasarım olmayan, amaç olmayan, iyi ve kötü olmayan, kör acımasız bir umursamazlık dışında hiçbir şey olmayan bir evrenden beklediğimiz tüm özelliklere sahiptir.” ( Dawkins, Richard (1995) River Out of Eden: A Darwinian View of Life (New York:Basic Books/Harper Collins), s. 132-133)

 

 

      Dinsiz ahlak, kendilerinden alıntılarla;

       Ensest sapıklığı doğal, eşcinselliğe normal karşılayıp kendilerine hayvanları örnek olarak alan, evlilik dışı ilişkiyi savunup, kadın haklarına aykırı olan genelev türü ortamları erkeklere de genelleştirmeyi talep eden, kötü alışkanlıklara başlayan ve sorumsuz olan, aynı evde kızlı erkekli kalıp sonra kürtajı savunan, kendi iç dünyalarındaki sapıklığı  Müslümanlığa mal eden, sadist ruhlu-bencil bir etik anlayıştır dinsiz ahlak!

enses-hom-icki-sorumsuz-sadi-1

evrimciate-ahlak-1

Öjenizm: “Temelinde evrim teorisi yer alan, engelli, hasta, insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla insan ırkının ıslah edilmesi” anlamına geliyor.  Öjeniği Almanya’da ilk benimseyen ve yayan kişi ise, ünlü evrimsel biyolog ve filozof Ernst Haeckel idi. Haeckel’in düşünceleri ve çalışmaları “saf” ve “üstün” bir Alman ırkı yaratmak isteyen Nazilere miras kaldı.

Prof. Ali Demirsoy: “İlk virüs yayılmaya başladığında, oradaki 50-60 kişiyi itlaf ederdim. İşte biz buna bilim diyoruz, bilim.” (8.4.2020)

ateistahlak1-2-3

ateahlak-1-9

nietzsche-ahlak-1

                                       Yıllarca Müslümanlar organ bağışına karşı diye iftira atan ateler, buyrun!

Ateist Şengör Eduard Suess abisinin mezarı başında kozmik enerji yayarken

Ateistim hümanizmi: “İstanbul’da şöyle yakışıklı bir deprem olsun, herkes ölsün, şehir temizlensin.”

.

                                                                        Son noktayı atelerden alıntı ile koyalım!

984112_643070472453765_1694129240648650374_n

T. R. Malthus, insanların dine bağlı kalmadan da ahlaklı olabileceğini ileri sürerken, fakirlere verilecek olan sadaka, bağış veya zekatları, doğal seleksiyona aykırı bulduğunu ileri sürebilmektedir.’Fakirlere, zayıflara yardım etmeyin; bırakın güçlüler ayakta kalsın’ diyordu…

Machiavelli, “Bütün dünya nimetleri güçlülerin hakkı.” derken, “İyi insan daima ezilmeye mahkum bir ahmaktır.” demekte idi. 

A. Comte ise, ” Ahlak kurallarını sömürünün ajanları” olarak görürken, 7 ay akıl hastanesinde yatar, Clotilde adlı bir kadına öldükten sonra ‘Büyük varlık’ diyerek tapar ve onun kullandığı bir masa önünde diz çökmüş, ibadet ederken ölür. 

.

               

“Tanrı olmasa her şey mübah olurdu.” ( Fyodor Mihayloviç Dostoyevski) sözünün haklılığına yeteri kadar delil verdik zannederiz!

                

                Ve ateistlerin asla anlayamayacakları bilime, matematiğe, akla ve realiteye aykırı bir bakış açısı!

dinsizahlakironi-1

.

.

                                                   ” İslam güzel ahlaktır.” (Hanbel, Müsned, II/117)

                                                    “Ahlak ve hukukun ilk kaynağı dindir.”  Leibniz 

.

Müslüman ve ahlak

İslamiyet Allah inancı, Melek inancı, ahiret inancı temelinde ahlaki sistemine oturtmayı amaçlar ama, günümüzde bu inanç temelli eğitim hemen hemen hiç kavratılamadığı için bu defa, İslam’ın topluma sağlık huzuru sağlamada ikinci kademe aşama kuralları gündeme gelir : Kul hakkı, komşu hakkı, insan hakları temelli kurallarını ve cezaları uygulamak! 

.

 

                                                             Bu yazıya ek olarak ‘ Ahlakın dini temeli’ adlı yazımızı da tavsiye ederiz!

.

imagesCAGFGT9V

Dinsiz ahlak olur mu? Konusuna Ait Etiketler

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

  1. Ramal dedi ki:

    Yuxarıdakı -yaxşı əxlaqi davranışlara verilən örnəklərdən – neçəsinin – bu davranışları dini təməl(in)ə dayanaraq etdiyi – mübahisəli olsa da – dini təməl olmadan – əxlaqi baxımdan yaxşı hesab olunan davranışların edilməsinin – ağıla batan səbəbinin olmadığı – qətidir.

  2. berkay dedi ki:

    Öncelikle şu eleştirilerinizde şu yanlışlık var, bir ateist olarak , ölümden sonra herhangi bir cezalandırmayla karşılaşmayacağım için ahlaklı olmamın imkansız olduğunu söylüyorsunuz.
    Evet ama, yaptığım iyilikleri ödül almak için yapmıyosam ya, veya kötülük yapmamam için illa ilahi bir ceza olmasına gerek yoksa?

    Bakın biz insanlarda empati kurabildiğimiz için saygı ve acıma duygusu vardır, ahlak denen şey aslen bu saygıdır zaten.

    Bakın ben bir insandan bişey çalmıyorsam eşyanın izinsiz alınmasını karşı tarafı rahatsız edeceğini bildiğimden, ve ona saygı duyduğumdan dolayıdır.

    Ama işte sizinle farkımız bu, sizin ahlak anlayışınızda adalet, ve saygıdan çok sex yer alıyor.Sevgilimle sevişince ouww oluyor, ama ouww diyen adam, adam kayırıyor , torpil yapıyor.

    Gece rakı sofrası kurunca ouww oluyor, ama o ouww diyen çok müslüman, ahlaklı kardeşimiz hemşerisinin işini daha önce hallediyor

    Kardeşim bak bi adam gerekirse tüm yollardan grup sex yapsın, bana göre hemşerisinin işini önce yapan adamdan daha ahlaksızdır.

    CEVABIMIZ:
    Aslında uzunca ele alınıp, psiko-sosyal temelden hareketle irdelenmesi gereken bir mesajınız var. Ama ben kısaca cevap vereceğim: Müslüman’ın yaptığını iddia ettiğiniz bir yanlışı başka bir yanlışla kıyaslamanız ve iki yanlıştan birini seçme eğiliminiz bile aslında bizlere dinsiz ahlak konusunda önemli bir gösterge sunmaktadır…
    “İslam’da ise her ikisi de yanlıştır.”
    Adalet İslam’da büyük önem arz eder. Siz adaletli olunca ahlaksız olunabileceğini ima etmenizde aslında yine aynı yanlış eğilime sahip olduğunuz sonucuna bizi götürmektedir.
    Saygı kavramı islam’a aykırı bir kavram değildir ve ateist olan birisinin yani hayata bakan ve ” Evrende güçlü olanların yaşadığına ” inanan bir insan topluluğunda yüzdelik olarak kaç kişinin saygı kavramına önem vereceğini hiç düşündünüz mü? Ayrıca bu saygı ateist bir ortamda yetişen insanlarda kazanılabilir mi idi acaba, çünkü bu kavram maddi-somut değil tamamen manevi bir kavram… 😉
    İnsan sadece ceza korkusu ile hareket etmez Berkay arkadaş, Allah rızası, cennet ümidi – Bu defa da menfaat dicen buna 🙂 – hatta mana aleminde ileri gidip ” Bana seni gerek seni” diyerek tamamen bu kavramları aşan bir bakış açısına da insanlar sahip olabilir. Hem unutmamalıdır ki ateist ülkelerdeki “sosyal devlet “anlayışı veya kanun kurallara uyma- cezalarından kaçınma amaçlı yapılan iyilik görüntüleri de aslında yine kanun temelli zorlamalar ile yapılan davranışlardır. Onlarda da sevgi, hümanizm aramak beyhude bir çaba olur!
    Son olarak; ateist etik hatta ahlaklı da olabilir ama bu ahlakının temelinde ateizm veya sizin deyiminizle “saygı” değil, Ateizm öncesi içinde yaşadığı toplumdan aldığı manevi değerler ve yaratıcının insan içine yerleştirdiği vicdanın bunda önemli rol oynadığı iddiasındayız. Gerisi siz ve vicdanınıza kalmış. saygılar

    1. berkay dedi ki:

      Bu arada güzel kardeşim dinzsizlik oranının fazla olduğu ülkelerde suç oranı daha az olduğu müddetçe bana çıkıp diyince sana gülesim geliyor 😀

      CEVABIMIZ:
      İstatistikler ne yazık ki gülme eylemini ertelemeniz gerektiğini göstermektedir. Ekonomik yönde güçlü olmaları belki hırsızlık gibi adli vakaların görülmesine engel olsa da, suç teşkil eden olayların sadece ekonomik-maddi gelişme ile paralel olmadığını da açıkça göstermektedir. Manevi boşluğun neden olduğu sonuç istatistiklerle ortadadır. Gerisi sadece olaylara ideolojik bakış açısı ile yorumlanabilir. Umarım gülümsemeniz yüzünüzden hiç eksik olmaz 😉
      Bu arada İngiltere, Almanya başta ekonomisi ileride olan ülkelerin dünya emperyalizm alanında oynanıkları birincilikleri de umarım aynı mütebessim yüzle karşılamıyorsunuzdur!

  3. karspersk dedi ki:

    verdiğiniz bütün örnekler kadın cinselliği üzerine. dindarların dönüp dolaşıp ahlakı kadın cinselliğine getirip seks üzerinden vermelerinden benim yüzüm kızarır oldu. aslına bakarsak kendi reisleri 13 karılıdır ne ki. cariyeleriyle olan ilişkileri de kısıtlanmaz.
    dünyaya bir bakın doğa ve hayvanların yaşam alanı için mücadele edenlerin tamamı sizin ahlaksız dediğiniz anarşistler ya da sol gruplar. azıcık gözünüzü açın dünya da mutsuzluk batıda mı yoksa ahlaklı ortadoğu ve afrikada mı ? 1500 yıldır savunduğunuz dininiz ne gün ne asırda huzur vermiş inançlılara. batıya her fırsatta küfreden müslümanlar ilk fırsatta batı kapılarına hücüm ediyor ahlaksız batıdan medeniyet direniyor. kılıç üzerinden ve yağmaya dayalı ekonominizi asrı saadet diye yutturmayı ancak cahil cühelaya; garip gurebaya yutturabilirsiniz.

    CEVABIMIZ:
    Selcan hanım,
    Yazınız paradokslarla dolu, olaylara ideolojik ve tek taraflı hatta tarafgir bakıyorsunuz ve farkında bile değilsiniz ne yazık ki!
    Yazımızın konusu ahlak! Ayrıca keşke sadece ahlak denince kadın söz konusu olsa! Ama ne yazık ki ahlaksızlığın sınırı yok…! Ahlak başlıklı yazıda nasıl örnek vermemizi beklerdiniz acaba? Ayrıca İntihar oranları, hastalıklara yaklaşımları veya bulunan paraların iadesi gibi extra bilgiler de mevcut yazımızda. Ama eksik şurada diyebilirsiniz, Dinsiz toplumlarda var olan sömürü düzeni, baskı, katliamlar neden yok yazımızda, ne de olsa bunlarda ahlaksızlık olarak nitelendirilebilir, değil mi? O zaman size hak verebilirdim!
    Reis kavramı ile olayları ne kadar politize ettiğiniz ortada ayrıca! İslam tarihinde efendimize bu lakabı takan ilk kişi ünvanını kazandınız bravo! Ayrıca efendimizin evlilikleri konusunu ele aldığımız yazıyı okumadığınız belli, OKUmamak ateizmin önşartı mı oluyor ne?! Cariyeler konusu da ayrıca sitemizde ele alınmasa dicez eleştiride haklı olabilirsiniz ama onu da es geçmişsiniz!
    Solcuların insanlara mutluluk getiremediği malum! Artık şanslarını doğa, hayvanları korumaya adıyorlar burada size kısmen katılabilirim. Katılırım da ama nedense bazı emperyalist devletlerin güdümünde başka emperyalist devletlere karşı maşa olarak kullanıldıkları iddiasına siz ne diyeceksiniz? Ağaç veya doğayı savunuyorum derken aslında dış istihbarat örgütlerinin kuklası olarak kullanılan eylemlerde solun kullanıldığını biliyor musunuz acaba?! Ya benzer şeyleri sol kökenli hareketler yapınca bunların görmemezlikten gelinmesine ne denmeli? Ya da hayvan haklarını savunanların, ‘ nasılsa doğada da gözlemleniyor’ diyerek, evrim teorisinden hareketle, özgürlük adına eşcinselliği savunanların aynı gruplar olması size bir şey anlatmıyor mu…!? Sadece bir yüzyıl eşcinsellik dünyada hakim olsa insanlığın kökeni kurur yahu!…
    Peki siz sol ve ideal sistem diye bir yazı, mutlu bir ülke bize gösterebilir misiniz acaba? ( İdeal sistem örnekleri yazımıza bakınız 🙂 )ÇİN komünizm ile yönetiliyor hala öyle mi? En büyük işçi emek sömürüsü şu an bu ülkede. Ya Küba? Kapılarını kapitalizme açtı, görünüşü kurtarıyor. Ya Stalin Sovyetleri: Baskı, zulüm, cinayet ve ekonomik yıkımların oluşturduğu yamyamlığa varan ( Benzer süreç ÇİN’de de amo sayesinde yaşandı ) yüz binleri kapsayan ölümler olmadı mı? Sol adına Politbüro ülkeyi saltanata çevirmedi mi? Castro yerine krallık gibi kardeşini bırakma dı mı? Pol bot, Kamboçya’da bir kaç yılda ülke nüfusunu 6 milyondan 4 milyona indirmedi mi?
    En büyük paradoksunuzda emperyalizm ile ortaya çıkan ülke refahlığını savunabilmeniz. Dünya nüfusunun yüzde 5 ini oluşturan ABD, dünya kaynaklarıunın yüzde 25 ini tüketiyor. Petrol pardon demokrasi ihracı ile dünyaya özgürlük getiren sadece ABD mi? Avrupa ülkelerinin sömürü düzeni hakkında belki bilgi edinmek istersiniz hem neden doğu ve afrika geri onu da görebilirsiniz; İslam ülkeleri neden geri adlı yazımızda!
    1500 yıldır İslam ne kadar huzur verdi, örneklerimiz var ama OKUmadınız yine: Pratik örnekler diye aratın isterseniz, belki OKUrsunuz!
    Batıyı bu kadar idealize edip kılıç ile ülkelerin kalkındığını ileri sürmeniz ancak oryantalizmin hedefe ulaşdığının göstergesi olarak görebiliriz, zalimi savunan, mazlımu suçlayan bakış açınızı bir daha sorgulamanızı rica edicem. selamlar

  4. Kadın dedi ki:

    Konu cinsel ahlâk ha! Yazınızın bir kısmını okudum, bir kısmını okumaya erindim. Haber başlıklarındaki örneklere göz gezdirdim. Ateist sitelerine girin, orada ne haberler görürsünüz gerçek yaşamdan alınma, sizi hemen dinden çıkartmaya yeter. Yorumum yayınlanır mı bilmiyorum ama bir tarafın dini haklı çıkarmak için avrupa ülkelerini baz alıp oralardan örnekler vermesi, diğer tarafın da islâm ülkelerinde yaşanan rezilliklerinden örnekler verilmesi bu konuyu hiç bir yere götürmez. Her iki tarafa da dürüst bir değerlendirme önerebilirim. Hac vazifesine bir kadının tek başına gitmesinin güvenli olmayacağını duyduğumda ve nedenlerini dinlediğimde dudağım uçuklamıştı. Sizin bu haber başlıklarınızda neden islâm ülkelerinin cinsel ahlâkı ile ilgili haberler yok? Ha yok o bazı islâm ülkelerinde yaşanan islâm değil, onların çoğu münafıktır diyorsanız konuya bir de bu açıdan bakın mesela çünkü münafıklık ya da dinini bilmemek ateistliğe en yakın durumdur. Bir de bu cahiliye toplumlarındaki tecavüzleri anlatın. Mesela şeriatla yönetilen ülkelerde tecavüze uğrayan kadının eğer şikâyet ederse kendisi de direkt olarak tecavüzcüsünü tahrik ettiği gerekçesi ile ceza alacağından dolayı hiç bir kadının böyle şeyleri ihpar etmeye cesaret edemediğini ya da tecavüze uğrayan bir çocuk ya da genç kızın ailesi tarafından ya öldürülüp ya da tecavüzcüsüyle evlendirilmek zorunda kalınarak olayın kapatıldığı İslâm ülkelerinin haberlerini de yayınlayın mesela. Tabi böyle şeyler o ülkelerde haber konusu yapılıyorsa. Ya da tecavüz vakaları bu ülkelerde kayıt altına alınıyorsa. Ya da buluğ çağına girdi diye adet görmeye başlayan kızların ahlâklı islâm ülkelerinde evlendirilip ilk gecelerinde, vücutları cinsel ilişkiye hazır olmadığı için rahimleri yırtılıp aşırı kanama sonucu hayatını kaybeden kızların haberlerini paylaşın. Mesela deyin ki bir de İslâmın layık olduğu şekilde yaşanmayan ve cehaleti sürdüren sözde İslâm ülkelerinde cinsel ahlâk yerlerde sürünmektedir, Allah onları hidayete erdirsin gibi bir başlık atın. Suud gibi bir ülkeye bir kaç gereksiz cümle ile değinmişsiniz. En azından sizin dürüstlüğünüze inanalım.

    CEVABEN
    Hanım efendi, yazının konusunu ‘dinsiz ahlak’ olabileceği iddiasına cevap verilmek üzere hazırlanmış yazı okuyorsunuz! Bizde önce dinsiz ülkeleri sonra ahlaklarını (!) delilleri ile sıraladık. Bence siz konuya önyargılı yaklaşıyorsunuz. Eğer İslam ülkelerinde ahlakî sorun var mı derseniz, cevabımız Evet! olacaktır. Ama site;ateizm-oryantalizm üzerine hazırlandı ve konu da ‘dinsizlerin’ ahlakı…
    “Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen” (Muvatta, Husnü’l Halk, 8; Müsned, 2/381) bir dinde tecavüzün göz ardı edildiği iddiasında bulunmanız üzücü.Mesela İslam ülkeleri dediğiniz ülkelerde içki, kumar, faiz, genelev, …vb şeyler bulunuyor ama bu, İslam’da bunun var olduğu, bunların dinimizde caiz olduğu anlamına gelmez, aksine; halkın İslam’dan uzak olduğu izlenimini doğurur.
    İslam’da evlilik yaşı sitemizde ele alınıp işlendi, keşke subjektif yorumunuzdan önce OKUsa idiniz; bi umut adresi verelim: İslam’da kadın hakları adlı yazımız!
    ” İslâmın layık olduğu şekilde yaşanmayan ve cehaleti sürdüren sözde İslâm ülkelerinde cinsel ahlâk yerlerde sürünmektedir, Allah onları hidayete erdirsin.” AMİN!

    Not, İslam ülkeler,; başta İran ve Suud ( Şii ve vehhabi kardeşlerimizdir ama bu ülkeler bela!) olmak üzere, ateizm- oryantalizm konuları bitti mi ele alınacak konular arasında bulunuyor ama ‘müsaade edin’ bi ate’leri bitirelim.
    selametle

  5. Halil dedi ki:

    Cornell Üniversitesinden evrimci William Provine, evrim teorisinin beş sonucu olduğunu söyler: ” Hiçbir tanrının varlığına ihtiyaç yoktur. Ölümden sonra hayat yoktur. Etik değerler nihai olarak her türlü temelden yoksundur. Hayatın nihai olarak hiçbir anlamı yoktur. İnsanın özgür iradesi diye bir şey yoktur.” ( William Provine, Evolution: Free will and punishment and meaning in life, Darwin Day Keynote Address, 1998) yani evrim kanitlanirsa haşa Allah yok mu diyecegiz

    CEVABEN
    Bilim değişken parametreler üzerinde ilerler, bugün ‘bilimsel’ olan yarın olmaz!
    Bu nedenle, 150 senedir ispatlanamayan bu ‘teori’ için fazla kafa yormaya gerek yok!
    Bu arada, teist evrim diye bir kavram var. Yani, yaratıcının canlıları evrim vasıtasıyla yarattığını iddia eden bir yaklaşım. Caner taslaman, Mustafa İslamoğlu … şu an bu yaklaşımı savunuyorlar AMA ben asla bu görüşte değilim!
    Not, ” Evrim, bilim değişmez mi ve Bilim ne değildir” adlı yazıları tavsiye ederim.
    Not 2: Bir kaç gün içinde “evrim, dinsiz ahlak olur mu?” vb. yazılara eklemeler yapacağım.
    Selam ile

Yorum Yaz


Yukarı Çık