İslam, kölelik ve cariye

1.311 kez görüntülendi

Resim bulunamadı

Önce zihin açıcı bir soru ile konuya giriş yapalım: İslam’ın köleliğe bakışı pozitif- olumlu olsa acaba ilk Müslümanlar hep köle, fakir insanlardan oluşur muydu? “Peygamberimizin etrafında ilk etapta köle, mazlum ve fakir insanlar çoğunluktaydı.” (Abdülcelil Candan, Kur’an okurken zihne takılan ayetler, Müşkilü’l-Kur’an, s. 286) “Bu yeni din İslam’ın birçok üyesi köle idi.” (Molla Musa Celali, Ateist İtirazlara Cevaplar, s. 25)  İslam’a karşı çıkan “İnkârcıların önderleri ise güç, mevki ve sermaye sahipleri idiler.” (İzzet Derveze, Kur’an cevap veriyor, s. 56; Enam, 123; Ahzab, 37; Sebe, 31) Kur’an inananları sürekli olarak yoksulları doyurmaya, fakir ve güçsüzlere iyilik yapmaya, yetimlere yardım, acıma ve haklarını korumaya, malın zekatını verilmesine, infaka, ilişkilerde iyilik ve bağışla davranmaya, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmaya davet etmiştir. (Edward Said, Haberlerin ağında İslam, s. 66; Araf, 33, 157, 199; İsra, 26-38; Fussılat, 33; Necm, 29; Vakıa, 41; Müddessir, 38-45; Kıyamet 20; Fecr, 17-20; Beled, 11-18; Leyl, 5-21; Duha, 9-11; Adiyat, 6-11; Hümeze, 1-9; Maun, 1-7) Zaten bu nedenle “Zenginler, Kur’an’ın çağrısını kendi servetleri için tehlike görerek engelleyip yok etmek için ayaklanırlar.” (Edward Said, Haberlerin ağında İslam, s. 70) Batı âlemi daha yeni köleliği kaldırdı. Güney Afrika’da 1994’te, ABD’de ırk ayırımı 1964’te son buldu. Ama bunun da nedeni konusunda oldukça farklı görüşler de ileri sürülmektedir. “Fernand Braudel açıkça söylüyor: Lafı gevelemeden, Avrupalılar tarafından yapılan zenci köle ticaretinin, Amerika’nın artık bu kölelere acil ihtiyacının kalmadığı bir sırada sona erdiğini kabul edelim.” (Dr. Ebubekir Sifil,  Semerkand, Eylül 2006) Tabii ırkçı saldırılar hala ABD ve Avrupa’da devam etmekte ve bunu ‘islamofobi’ ile katmerleştirmekteler ki ayrı olarak bu konuyu da ele alacağız.

“Müslümanlar, İspanya’da köleler tarafından sevinçle karşılandılar. Bu ezilmiş köleler, İspanya’da İslam’a ilk girenlerdi. Benzer durum Hindistan’da da görülmüş, Kast Sistemi’nin en altında bulunan fakir insanlar; balıkçılar, tarım işçileri İslam’a sevinçle girmişlerdi, tıpkı ilk Müslümanların kölelerden oluşması gibi! ” (Thomas Walker Arnold, İslam’ın tebliğ tarihi, s. 182) İslam’a önyargılı bir oryantalistin dilinden: “Kölelik, en sert özelliklerinin birçoğundan arındırılmış durumdaydı. Kölelerde diğer vatandaşlar gibi kendi haklarına sahiptir ve hatta Bir kölenin, sahibini kötü muameleden dolayı kadıya şikayet edebildiği bile söylenir.” (Mevanio, s. 96; John Harris, Navigantium atque Itinerantium Bibliotheca, II/819) “Dinlerini değiştirmiş olan kölelerin büyük çoğunluğu dinlerini kendi hür iradeleriyle değiştirmiştir.” (Thomas Walker Arnold, İslam’ın tebliğ tarihi, s. 234) Batıda “Kölelik resmi olarak kalmasına rağmen, sömürü ve haksızlık çok daha büyük ölçekte ve çok daha rafine yollarla devam etmektedir.” (Selçuk Kütük, Deizm, s. 284)  Batılılar hala “Çağdaş dünyadaki kadınları ve hatta çocukları bir ticaret ve eğlence malzemesi olarak kullanan kölelik düzeni konusunda çözüm getirici bir fikir üretemiyorlar. Çağdaş dünyada hala renge ve etnik kökene göre ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı son hızıyla devam etmektedir.” (Prof. Cafer Karadaş, Ateist ve deistlere cevap, s. 52) Hâlbuki “Kur’an uygulandığı takdirde köleliği yok edecek eylemleri ibadet olarak sunmuştur. Günümüzde birçok kimse ekonomik yoksulluklar ve cinsel istismarlar yaşamakta, iradelerini özgürce kullanamamakta, zorla seks kölesi yapılmaktadır. Uluslararası İş Örgütü’ne göre şu anda, kimisi seks işçisi, kimisi zorla çalıştırılan 40 milyon civarında modern köle mevcuttur. Bazılarına göre, dünya tarihinde sayı olarak en çok kölenin olduğu dönem içinde bulunduğumuz dönemdir. (Caner Taslaman, Neden Müslüman’ım? s. 311) Kur’an köleler için yapılacak harcamaların ibadet olduğunu ifade etmiştir. Kur’an hiçbir şekilde özgür bir bireyi köleleştirmeye cevaz vermemiştir. (Muhammed, 4) “Bodley: Müslüman orduları fethettikleri yerleri, hiçbir zaman birer köle ve ta’bi devlet halinde koymadılar, onların doğal kaynak ve maddelerini kendi faydalarına olarak kullanmadılar.” (Bodley, Hz. Muhammed, s. 106)

İslam’a göre köle ve cariyeden kast edilen savaş esirleridir. “İslâm, hür insanların kaçırılıp, köle olarak alınıp satılmalarını bütünüyle yasaklamıştır. Savaş esirlerinin ise, Müslüman savaş esirleriyle değiştirilinceye ya da fidye karşılığında serbest bırakılıncaya kadar köle olarak tutulabilmelerine izin vermiş fakat bunu emretmemiştir.” (Mevdudi, Tefhim’ül Kur’an, III/485-486;  Muhammed b. Tahir Aşur, İnsan ve Toplum, s. 221; M. Hamidullah, Devlet İdaresi, 263); “Savaş esirleri konusu, dünyada süregelen savaş politikası ile ilgilidir. Günümüzde savaş esirlerini değişimine razı olmayan düşman bir ülkeyle savaşıyor olsak, bizim tek taraflı olarak esirleri serbest bırakmamız uygun olur mu?” (Yardımcı Doçent Doktor Abdülcelil Candan, Kur’an okurken zihne takılan ayetler, Müşkilü’l Kur’an, s. 285) Bir kişiyi çalışma kamplarına kapatmak, kölelikten daha iyi midir? (Mevdudi, Resâil Mesâil, II/225-226) Bedir esirlerinden Ebu Aziz esaret durumunu şöyle anlatır: “Beni teslim ettikleri Ensârînin ailesi sabah akşam sadece hurma ile yetinirken, bana yemek ikram ediyorlardı.” (Mevdudi, Resâil Mesâil, 1/373)  “Müslümanların kölelerinin hayatı 19. yüzyıl Avrupa’sındaki bir fabrika işçisinden daha emin ve daha iyiydi.” (Will Durant, İslam medeniyeti, s. 41) Aslında İslam’a göre kölelik kavramı “Bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik ve politik esaret- biçimlerini kapsar.” (Esed, Mesaj, III/1274)  İnsanın, nefsini dünyaya aşırı bağlamaktan, arzulardan kurtarması da hürriyete kavuşma ve kavuşmama kapsamındadır. (Yardımcı Doçent Doktor Abdülcelil Candan, Kur’an okurken zihne takılan ayetler, Müşkilü’l Kur’an, s. 512) İnsanı dünyanın endişe, aldatmacalarından azade edip cehennem azabından kurtarmaya yönelik her amel, esaretten kurtulma kapsamındadır. (Yazır, Hak Dini, 8/5843) “Köleliğin aslında savaş esirlerinden ibaret olması gerekir. Hz peygamber; ‘Huzuru ilahide üç kişi beni kendilerine hasım olarak bulacaktır. Bunlardan bir tanesi de insan alıp satandır.’ buyurmuşlardır. İslamiyet daha başlangıçta köleliği ortadan kaldıracak hükümleri ortaya koymuştur.” (Hilal ve Haç Çekişmesi, Halil Halid, s. 216, 217) Muhammed Suresi 4. ayeti, elde ettiğiniz esirlerin fidyeyle veya karşılıksız olarak serbest bırakılmalarını emreder. “İslam köleliği başlatmamış, var olan kölelik stokunu eritecek emirler ve yasaklar ortaya koymuştur. Hz Peygamber de esirleri kurtulacağı güne dek himaye edilmek üzere bazı ailelere vermiştir.” (Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, II/688)  Bernard Lewis: “Müslüman teologlar ve hukuk bilginleri, hiçbir zaman Doğu tarafından oluşturulan veya Allah’ın köle olmaya mahkum ettiği insan ırkları fikrini kabul etmemiştir.” (Levis Ortadoğu’da ırk kavramı ve kölelik, s. 91)

Kölelik İslam öncesi başlamış ve İslam dışı emperyalist, feodal sistemlerin eseri olmuş ve bunlarla varlığını devam ettirmiştir. İslam öncesi devirde Arabistan’da ve genel olarak dünyada iki çeşit kölelik vardı;

a) Hür insanları bazı ülkelerden zorla toplayıp köle olarak satmak şeklinde oluşan kölelik,
b) Savaşlarda esir düşenleri köle statüsüne sokarak oluşturulan kölelik.

İlk şekli Allah ve Peygamber tarafından bize aktarılan şu sözle kesin olarak yasaklanmıştır;

“Allah şöyle buyurdu: Üç topluluk vardır ki ben kıyamet günü onların karşısındayım, onların düşmanıyım. Benim düşman olduğum kimsenin durumu ise perişandır. Birincisi benim adıma söz verip sonra sözünden dönen, ikincisi hür bir insanı köle yapan, üçüncüsü, çalıştırdığı işçinin ücretini vermeyen” (Buhârî, Büyû 106, İcâre 10; İbni Mâce, Ruhûn 4)

Böylece İslam hür insanın köle edilemeyeceğini açıkça ifade etmiş, köleliğin tarihsel temelini yıkmıştır. Çünkü islam’a göre önce insan olmada herkes eşittir: “Hepiniz birbirinizdensiniz. “ (Nisa, 25 );  “Siz Ademoğullarısınız, Adem de topraktandır” (Buhârî, “Ḥac”, 13); “Biliniz ki hiçbir Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayan kimsenin de bir Araba, hiçbir beyazın siyaha, hiçbir siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allah’a yakınlık, mükemmellik ve arınma iledir” (İbn Hanbel, 5/411; Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, h. no:5622; Ayrıca, Hucurat, 13) Bu ayet ve hadisler gösteriyor ki, İslam ırk, renk, soy üstünlüğünü kesinlikle reddetmiştir.

İkinci şekildeki kölelik hakkında ise İslam’ın hükmü şöyledir; Müslümanlarla savaşan emperyalist ve zalim milletler ‘savaşta ellerine geçen tutsakları karşılıklı olarak salıvermeye yanaşmadıkları takdirde’ savaş esirlerinin köle yapılmasına izin vardır. Fakat buradaki köle kavramı tarihteki kölelik kavramından farklıdır; Diyelim ki İslam devleti ile emperyalist bir ülke savaştılar ve her iki tarafta da savaş esirleri var. İslam devleti bu durumda esirlerin karşılıklı salıverilmesini teklif eder. Karşı taraf bu teklifi kabul etmezse İslam şu ihtimalleri ortaya koyar;

a) Salıverilmeleri İslam devleti için zararlı değilse, serbest bırakılırlar. Savaş esirlerini iyilik ve ihsan ile salıvermek hayırlı işlerdendir: (Muhammed, 4)

b) Esirleri Müslüman ailelerin evlerine yerleştirmek.

“Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin El Kassam Tugayları tarafından rehin alınan iki İsrailli kadın dün akşam serbest bırakılmıştı. O kadınlardan biri olan Yochaved Lifshitz, Tel Aviv’deki Ichilov Hastanesi’nde basına açıklamalarda bulundu: Haklarını teslim etmem lazım. Bizi ilk götürdüklerinde Müslüman olduklarını ve bize zarar vermeyeceklerini söylediler. Bizimle kendi yedikleri yemekten paylaştılar. Her ihtiyacımızla ilgilendiler, çok naziklerdi. Hijyenden ve yemek yediğimizden emin oldular. Kendi yedikleri yemeklerin aynısını bize de yedirdiler. Krem peynirli pideler, eritilmiş peynir, salatalık… Gün aşırı nasıl olduğumuzu görmek için gelen doktorumuz vardı. Sağlık görevlisi bizimle devamlı ilgilenip ilaçlarımızı ihmal etmiyordu. Bize çok iyi davrandılar. Tüm ayrıntılarla onlar ilgilendi. Her şeyimizin eksiksiz ve tuvaletlerin de temiz olduğundan emin oldular. Tuvaletleri biz değil onlar temizliyorlardı. Şampuan, saç kremi ve klima dahil ihtiyacımız olan her şeyi hazırladılar.” (TVnet, 24 Ekim 2023)

Burada şunu belirtelim ki; Batı dünyası, savaş esirleri sorununa toplama kamplarıyla çözüm aramıştır. En bilinenleri Nazilerin kampları, Sovyet esir kampları, Gulag ve Afganistan’daki Müslüman esirler kampları, Fransa’nın Cezayir’deki ve İtalya’nın Libya’deki milyonlarca Müslümanın esir tutulduğu kamplar ile günümüzde Çin devletinin Doğu Türkistan Müslümanlarını topladığı kamplar, ABD’nin Guantanamo, Ebu Gureyb Cezaevi, Manzanar vd. Buralarda savaş esirleri bütün insani haklardan yoksun bir şekilde karşılıksız çalışmaya zorlanarak uzun yıllar hapishane hayatına mahkûm edilmektedirler. Buna karşın İslam’ın getirdiği çözüm yolu, bu esirleri Müslümanlar arasında fert fert dağıtmaktır. Müslümanların ‘hukuki sorumluluğuna verilen’ bu savaş esirlerinin ‘kanuni statüleri’ vardır. Esirlerle Müslümanlar arasında İlahi sevgi ve adalete dayalı olarak kurulan ilişki, onların toplumda insanca yaşamalarını ve İslam’ı her yönüyle tanımalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Kısacası İslam’daki kölelikten kasıt savaş esirliğidir. Köleden kasıt, kesinlikle üzerinde sınırsız yetkiye sahip olunan kişi demek değildir. İslam esirlerle ilgili olarak şu sorumlulukları getirmiştir;

Elinizin altında bulunan kölelere iyilik ve güzellikle davranın. Köleleriniz kardeşlerinizdir. Kimin kardeşi elinin altında (yani hukuki sorumluluğunda) bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara yapamayacakları işi yüklemesin, zor işlerde onlara yardım edin (Taberi, II/526; Muhammed b. Tahir Aşur, İnsan ve Toplum, s. 222) Kölelerin duygularına saygı ve onun haysiyetini koruma konusunda Hz. Muhammed şöyle demiştir; “Sizden hiçbiriniz, bu benim kölemdir, bu benim cariyemdir, demesin. Ancak kızım, oğlum veya kardeşim, desin” (Muslim, Elfaz 15, (2249); Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi,16/218; Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir, El Ebedül Müfred 1, s. 208; Mevdudi, Tefhim, III/500)  Onlarla serbest kalmak üzere anlaşma yapılır. Yani belirlenecek bir ücret karşılığında her esir serbest kalma anlaşması yapar. Kuran’ın bu konudaki açıklamasından, kölenin bu konuda getireceği teklifi kabul etmenin zorunlu olduğu anlaşılır. (Nur, 33) Ve onlara yaptıkları iş karşılığında ücret ödenmesi gerekir. Karşılıksız olarak serbestte bırakılabilirler. Bu konuda bizzat Peygamberimiz 63 köle azat ederek örnek olmuştur. Hz. Aişe 67, Hz. Abbas 70, Hz. Abdullah bin Ömer 100, Hz. Abdurrahman bin Avf 3000 köle azat ederek İslam’ın bu konudaki anlayışını, uygulamalarıyla gözler önüne sermiştir. Şu da bilinmelidir ki, Müslümanlar başkalarının kölelerini de satın alıp azat etmişlerdir. Sonuçta dört Halife devri sona ermeden İslam öncesi köle olanların hepsi hürriyetlerini elde etmiş bulunuyorlardı. Bu sayede tarihten miras alınan kölelik pratikte kaldırılmış olmuştur. Süveyd b. Mukarrin: “Bizim sadece bir tane de cariyemiz vardı. En küçüğümüz onun yüzüne bir tokat vurdu da (ceza olarak) Peygamber (s.a.) bize (onun) azad edilmesini emretti.” (Müslim, eyman 31-33.)

Şöyle bir soru sorulabilir; “İslam niçin ilk anda toplumda bulunan köleleri hemen hürriyetlerine kavuşturma yoluna gitmedi?” İslam, toplumun eğitiminde kişisel ve toplumsal yasaları göz önüne alarak çözüm yoluna gider. O devirdeki köleler yüzyıllardır kölelik kurumuna sahip bir toplumda yaşıyorlardı. Bu durum kölelerin üzerinde öyle bir etki yapmıştı ki; tek başlarına karar veremiyor, bir şey yapabilmek için başkasından gelecek emirleri bekliyorlardı. Her zaman emir almaya ve bu emirlerle iş yapmaya alışmışlardı. Tam bir kişisel özgürlük içinde kendi başlarına yaşamaları çok zordu. İşte İslam köleye benlik bilinci, insanlık onuru ve özgürlük bilinci kazandırmakla işe başlamış, yüzyıllar süren esirlik kültürünün etkilerini ortadan kaldırarak sadece kâğıt üzerinde değil insanların ruhlarında devrim yapmış, böylece kölelik zihniyetini ortadan kaldırmıştır. “Köleliği içten değiştirmek lazımdır. İslam, köleye insani itibarını kazandırmada akıllara hayret verecek bir dereceye ulaşmıştır.” (Prof. Muhammed Kutup, İslam’ın etrafındaki şüpheler, s. 68) “Kur’an kölelerin hürleştirilmesi için ilk ve en büyük çalışmayı başlatmıştır.”  (Molla Musa Celali, Ateist İtirazlara Cevaplar, s. 26) Sadece kağıt üzerinde yapılan kölelerin özgürleştirilmesinin sonuçlarını ABD köleliği kaldırması (1862) sonucu olan olaylarda gördük. İş bulamayan ve düzen kuramayan köleler yeniden eski sahiplerinin yanına dönmüşlerdir. 1939’da ABD’de zenciler beyazlarla aynı musluktan su bile içemiyor, 1959’da aynı okula gidemiyorlardı. Rosa Parks adlı bayan 1 Aralık 1955 tarihinde otobüste bir beyaza yer vermediği için tutuklanmıştı. Eğitimde bile üniversitede zenciler beyazlarla aynı sırada oturamıyorlardı. 18 Haziran 2015 tarihinde bile bir beyz siyahilerin gittiği bir kilisede 9 kişiyi katletmekte, Genç ve silahsız bir siyahi olan Michael Brown, 9 Ağustos 2014 tarihinde Missouri eyaletinde beyaz bir polis olan Darren Wilson tarafından öldürülmektedir. Son olarak bir siyahi olan 23 yaşındaki Zakia Cumming’in sözlerini paylaşalım; “1960’lara geri dönüyoruz. Amerika’da halen ırkçılık ile uğraşıyoruz ama bu kez farklı bir ırkçılık biçimi bu. Eskiden siyahlar bazı lokantalara gidemez veya otobüslerde ön sıralara oturamazdı. Şimdi ise belki her türlü lokantaya gidebiliyor ve otobüslerin önlerinde oturabiliyoruz. Ama örneğin biz aynı şehirde Washington’da yaşamamıza rağmen, kentte siyahların ve beyazların oturduğu yerlerde verilen eğitim çok farklı.”

Kölelik

Kölelik İslam’la birlikte başlamamıştır. Kölelik İslam’dan öncede var olan Hz Resul ve İslam’la şekil değiştirip, askeri (esir statüsü) ve dini (tebliğ vasıtası) bir hüviyet kazanıp kölelik müessesesinin kaldırılması için tüm şart ve prensipler hazırlanmıştır. Son hamleyi yapması istenen Müslümanlar İslam’ın pek çok konusunda olduğu gibi köleliğin kaldırılması konusunda da İslam’ın çizgisinden sapıp, konuyu amacından saptırmışlardır. Mesela, içki İslam’da yasak olduğu halde ve içen kişilere sorulduğunda “Elhamdülillah Müslümanım.” dediği halde, ülkemizde içki satışı hala daha yüksek düzeydedir. Bunda sorumlu olan İslam değil, (Adı) Müslümanlardır. Yani İslam farklı şeydir, Müslüman farklı şeydir. İslam insanların dünya ahiret saadetini hedefleyen kurallar bütünüdür, onu kabul edip (Mü’min) uygulayan (Müslüman) ise insandır. Pratikte İslam namazı farz kılar, içkiyi yasaklar, zikri, okumayı, düşünmeyi emreder, gıybeti, kumarı  yasaklar. Müslümanım diyen; düşünmeyi terk eder, gıybeti bırakmaz, namaz kılmaz, içki içer, Kur’an’ın ilk emri oku iken Müslüman’ım diyen kitaplardan fersah fersah kaçarsa, burada  İslam ile Müslüman birbirinden çok farklı olabilmektedir. Bunu durumu Kuran’ın “Müslüman oldum de, iman ettim deme.” (Hucurat, 14) ayeti, M A. Ersoy ise: “Avrupa’nın işleri dinimiz, işlerimiz dinleri gibi.” şeklindeki tanımı özetlemektedir. Kuran sabun gibidir, evine alıp duvara asmakla insan temiz olmaz. Kuran ilaç gibidir, reçeteyi muska gibi üzerinde taşımakla iyileşemez insan. Kuran güneş gibidir, güneşten kaçanı, güneş aydınlatmaz. İslam’la, İslam’ın emir- yasaklarını kabul edip yaşayacağını iddia edenler (Müslümanlar) arasında dağlar kadar fark olabilmektedir. Bu fark azaldıkça Müslüman kazanır, insanlığa örnek olur, fark arttıkça hem kendini hem İslam’ı karalar, kötü gösterir hem de dünya ahiret saadetine ulaşamaz, tıpkı günümüz Müslümanlarının içinde olduğu hal gibi. Kölelik konusunda da durum aynıdır. Biz İslam’ı savunuruz, İslam’ı yaşamayan adı Müslüman, dini para, makam, dünya, karşı cins olan insanları ve hatalarını değil. Yoksa günümüz Müslüman prototibine baktığımız zaman namaz kılmayan, içki içen, faiz yiyen, şans oyunları oynayan, okumayan vd.” özelliklere sahip olanlara Müslüman dendiği sonucuna ulaşmamız gerekir ki, bunun İslam ile bir alakasının olmadığı ortadadır.

Peki, Müslümanlar değil ama İslam (Kur’an ve hadis) köleliğe nasıl bakmaktadır?

İslam’a saldıran önyargılı kişilerin sömürdüğü çağdaş köleler: Emeği verilmeyen işçi, memur, köylüler, bedeni kullanılan fahişe, telekızlar, çocuk işçiler konusunu şimdilik bir tarafa bırakırsak şunu rahatlıkla görürüz ki ne İslam’ın ilk dönemlerinde ne de günümüzde köleliğin kökeni İslam değildir, varlığı da İslam’la devam etmemektedir.

1- Köleliğin bir vakıa, hayatın içinde var olduğu bir dönemde Hz. Resul  şu prensipleri getirmiştir:

“Kim kölesini öldürürse, hapseder, gıdasını keserse onu hapsedin, gıdasını kesin öldürün.” (Ebû Davud, Diyet 7; İbn Mâce, Diyet 23; Nesâî, Kasem 10);  “Hizmetçi ve köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Ona yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Eğer onlara zor işler teklif ederseniz derhal onlara yardım ediniz.” (Müslim, Eyman 29; Müsned 5/161; M. Hamidullah, Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed, s. 126, 127);  “Sizden biriniz bu kölemdir, bu cariyemdir demesin. Kızım veya oğlum yahut kardeşimdir, desin.” (Muslim, Elfaz 3; Müsned 2/484); Köle zor işlerde çalıştırılmaz. (Buhârî, “İmân”, 22; Müslim, “İmân”, 40) “Hz. Resul kölesi Zeyd b. Harise’yi serbest bırakır fakat o peygamberimizi terk etmez ve Hz. Resul’e hizmete devam eder. (İbn-i Hişâm, I, 267; İbn-i Sa’d, III, 42; Tirmizî, Menâkıb, 39/3815; Buhari, 3/303) Hz. Ömer (ra) Mescid-i Aksâ’nın teslim alınması için yaptıkları seyahatlerinde, bineği Medine’den oraya kadar hizmetçisiyle nöbetleşe kullanır. Hz. Osman devlet reisi olduğu dönemde kölesinin kulağını çektiği için, halkın gözünün önünde, kulağını köleye uzatıp çektirir. Ebû Zer’de takım elbisesinin bir parçasını hizmetçisine giydiriyor, bir parçasını da kendi sırtına alıyordu. (Ebû Avâne, Müsned 4/72; Beyhakî, Sünen 8/7) Görüldüğü gibi birinci merhalede kölenin insan olarak hakları topluma yerleştirilir. Bu öyle bir eğitim sürecidir ki Hollandalı bir oryantalist olan Snouck Hurgronje: “Avrupalılar, İslâm’da kölelik hakkında Amerika ile doğudaki şartları birbirine karıştırmaktan dolayı hatalı hükümler vermişlerdir. Bundan dolayı İngilizler’in köle ticaretini men için koydukları nizamlar hakkındaki övgüler pek yerinde değildir. Bugünkü şartlar içinde onlar için köle olmak bir saadettir. Denemek için kendilerine, benimle birlikte yurtlarına dönmelerini teklif ettiğim kölelerin hemen hepsi, bu teklifimi, ancak kendilerini tekrar Mekke’ye getirmem şartı ile kabul ediyorlardı.” (İslâm Ansiklopedisi, MEB, 1/113) demektedir.

Peygamberimizin de kölesi ve cariyesi vardı. Hz Muhammed’in kölesi Zeyd b. Harise, efendimiz tarafından azad edilmesine, babası ve amcasının bütün ısrarlarına rağmen yinede hizmette kalmayı tercih etmiştir. (DİB Ansiklopedi, Zeyd b. Harise maddesi; Prof. Dr. Abdülaziz Hatip , Kuran ve Hz. Peygamber Aleyhindeki İddialara Cevaplar, s. 50) Azadlı kölesi Bilal-i Habeşi’yi ise, hem müezzin hem de çoğu zaman devlet hazinesi sorumlusu yapmıştır. (İbn-i Hacer, el-İsabe, I, 165) Efendimiz tüm kölelerini azad etmiştir! (Buhârî, Itk, 1; Ebû Dâvud, Edeb, 120; Askalani Buluğu’l-Meram, Trc. 4/294) Diyarbekri, Tarihu’l-Hamis adlı kitabında (2/178- 179) azad edilenlerin tek tek isimlerini sayar! Kölesini dövdüğünü duyduğu sahabeleri uyarıp kölelerin azad edilmelerini sağlamıştır. (Müslim, Eyman, 32,35) Sadece Müslümanlara değil, haberi olduğu her yerdeki köleleri hürriyetlerine kavuşturmaya çalışmıştır. Mesela, Yemen Hükümdarı Zülkelâ el-Himyeri’ye bir mektup göndermiş ve eli altındaki 4.000 kölenin azat edilmesine vesile olmuştur. (İbn Düreyd, s. 308; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 2/176-177; İbn Hacer, el-İsabe, 1/492-493)

2- Kölenin de bir insan olduğu bilincine ulaştırılan topluma, ikinci merhale olarak savaşta esir edilen bu insanların hürriyetlerine kavuşmaları için çeşitli sebepler oluşturulmuştur. Mesela: yeminini bozan, yanlışlıkla  adam  öldüren, sevap için veya anlaşma ile köle azat etme gibi. “Hangi mü’min, bir köleyi azat ederse, Allah da o azat ettiği kölenin her bir organına karşılık bir organını cehennem ateşinden azat eder.” (Buhârî, `Itk”, 1; Müslim, ‘‘`Itk”; 21(1509); Tirmizî, “Nüzûr”, 20); “Hanginizin yanında bir kız köle (velîde) bulunur, onun yetişmesi için eğitim imkânı tanır, en güzel bilgilerle donanmasına yardımcı olur ve sonunda azat edip onunla da evlenirse, kendisi için iki ecir vardır. (Aynî, Bedreddin Ebî Muhammed Mahmud b. Ahmed, XVI/267-268; Ayrıca: Buhârî, “`İlim”, 31; “`Itk” 14, 16, “Nikâh”, 12, “Enbiyâ” 48, “Meğâzî”, 35,“Cihâd”, 145, “Salât”,12; Müslim, “İmân”, 241 (154), “Nikâh”, 84 (1365); Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 5(2053); Tirmizî, “Nikâh”, 25 (1116); Nesâî, “Nikâh”, 65)

Köleler İslamordusuna komutan da (İbn Manzûr, Muhtasaru Târîhu Dımaşk li İbn Asâkir, I/42) olmuştur, şehirlere valie. (Belâzurî, Ensâb, I/163)

İslam köleyi azat etmeyi tavsiye etmiştir de toptan köleliğin kaldırılması için niçin açıkça emir vermemiştir? Mesela bir savaş yapılır. Esirler elde edilir. Bu esirlere uygulanacak maddeler şunlar olabilir: Esir idam edilir, bu ise zalimliktir ve İslam’da zulüm yasaktır. Toplama kamplarında esirlerin bir arada tutulması ihtimali ki esir kamplarında yapılan zulüm örnekleri işkence, öldürme, tecavüz, gayri insani muamelelerim çeşitleri, birinci, ikinci dünya ve çağdaş dünyanın devletleri arasındaki savaşlarda bol bol görülmüştür ve bu da İslam’a, insanlığa yakışmaz bir tutumdur. Esiri serbest bırakma ihtimali ki bu durumda düşman tarafı serbest bırakmayabilir veya serbest bırakılan esir tekrar savaşa katılabilir. Ve son ihtimal:

İslam’ın köleliğin (Savaş esirliğinin) kalkma şartları olgunlaşana tek savunduğu görüş: Esirleri önce Müslüman ailelerine taksim edip, böylece onların karşı çıktıkları dünya görüşünü, yaşayarak görüp, öğrenip insanca muamele görüp İslam’ı tanıttıktan sonra bu insanların çeşitli sebepler bulunarak (sevap, yemini bozmanın cezası vd.) serbest bırakılması veya Müslüman esirlerle karşılıklı değiştirilmeleri. “İslam birçok cezadan kurtulma kefareti olarak öncelikle köle Azat etmeyi şart koşmuştur.” (Molla Musa Celali, Ateist İtirazlara Cevaplar, s. 84)  

Özetle; esir edilen kişiye insanca muamele edilir, yanlışları, ön yargıları gösterilir, gerçek (Teori ve pratiğiyle yaşanarak) öğretilir sonrada esir serbest bırakılır. İslam’da kölelik budur, eğer bu insani ve ahlaki duruma kölelik adını verebilirsek! İşte tüm bu sebeplerden dolayı Ahmet Cevdet Paşa, “Müslümanlıkta köle almak, köle olmaktır.” der. (Kamil Miras, Tecrid-i Sarih Tercümesi, 7/466) İslam’ın kölelere bakışını anlatacak en iyi örnek, kölelikten müezzinlerin efendiliğine yükselen sahabi Bilal-i Habeşi’den siyasilerin köle ile ikinci sınıf vatandaş kabul edildiği yıllarda Osmanlı devletinde dünyanın ilk siyahi pilotu olan İzmirli Ahmet Ali Efendiye örnekler ortadadır.

İslam bazı haramları aşama aşama ortadan kaldırmıştır. İçki, kölelik gibi. Çünkü toplumu o haramın kaldırılacağı ortama hazırlamak lazımdır. Bu da belli bir eğitim ile tedricen, aşamalı olarak sağlanmıştır. “İslam köleliğin kaldırılmasını aşamalı olarak hedeflemiştir” (Molla Musa Celali, Ateist İtirazlara Cevaplar, s. 25)  Namazdan içkiye İslam’a aykırı işler yapıp kendine Müslüman diyenlerin yaptıkları suçun şahsiliği kuralı gereği kendilerini bağlar!

Günümüzde savaş esiri olan köle ve cariye hukuku yerine çağdaş hukuk ile kıyaslanamayacak düzenlemeyi de dünya İslam alimleri ve devlet yöneticileri birlikte karar vereceklerdir.

Cariye

Cariye; Savaşta esir edilen, savaşa bizzat katılan kadın asker, düşman safları içinde yer alan esir kadın savaşçılardır. Günümüzde artık cariyelik konusu tarihi ilgilendiren bir konu haline gelmiştir ve tarihî bir hadise olan cariyelik müessesesi günümüzde hiçbir şekilde uygulamak mümkün görünmemektedir. Ama gerek tarihte gerek günümüzde İslam dışı uygulamalar ile kıyaslanamayacak derecede ileri seviyede düzenlemelere sahip olduğu da bir realitedir.

Ali Rıza Demircan, ‘Kuran ve Sünnet ışığında cariyeler’ isimli kitabında, ‘Allah, meşru savaş sonrasında -geçici süreli- esir alınmasını onaylamıştır.’ demektedir. Nisa, 36. ayette Allah şöyle buyurur: “Esirlerinize ihsan ile (Allah görüyor bilincinde iyilikle) muamele edin. “İslam dini, tarihten ve cahiliyet toplumundan devraldığı insanlık dışı köleliği, kendine özgü insancıl kuralları olan ‘İslam savaş esirliği sistemini’ kurarak, ‘kurumsal ve kuramsal’ olarak yasaklamıştır.  (Metin Aydın, Ateizm Yanılgısı, s. 151, 152) İslamî dönemde meşru savaşlar sonucu alınan esirlerin hiçbirisi köleleştirilmemiştir. Onlar kısa süre içinde özgürlüklerine kavuşturulmuştur. İslam yalnızca karşılıksız veya fidye karşılığı bırakılmalarını esirlerin emreder. (Tevbe, 60; Nur, 33; Nisa, 92; Maide, 89; Mücadele, 3-4; Nur,32; Nisa,3, 25; Müslim, Eyman, 30-30; İbni Mace, 2525; Müslim, Eyman, 12) Cariyeler, geçici statülü savaş esirleridir. (Aydın, Ateizm Yanılgısı, s. 153)  İslam evlendirilmelerini teşvik eder ve onlarla cinsel ilişkiye girmesi için rızaya dayalı nikâh şartını koşar.  (Aydın, Ateizm Yanılgısı, s. 150)

Kur’an’da carye değil, “meleket eymanuhum” yani “Sağ elin sahip olduğu” anlamındaki deyim geçer ki bundan maksat nikâh sahibi olmaktır. Zira bu tabir henüz savaş ve esir kadın ele geçirmenin söz konusu olmadığı Mekke dönemi ayetlerinde geçmektedir (Mearic, 30) Bu kavramın maksadı insanları zinadan menetmek ve yeni bir nikâh bulunmaksızın veya eğer kadın memluke (esir, köle) ise nikah sahibi olmaksızın onlarla cinsi temasta bulunmaktan men etmektir. Savaşta esir alınan kadınlar, esir değişimi veya serbest bırakma söz konusu değilse, siyasi olarak esaret altında olurlar fakat onlarla cinsel ilişkiye girilemez. Bunun için her normal kadınla yapıldığı gibi ayrıca nikâh kıyılması gerekir. Buna ise “eş” denilir. İslam vicdanı her ne şekilde olursa olsun “nikâhsız” ilişkiye cevaz vermez.  Şu ayet ise, esir alınarak köle yapılan ve böylece evlilik dışı nikâhsız cinsel ilişki kurulabilen kadın demek olan “cariye” uygulamasına yol olmadığının apaçık delilidir: Hür mümin kadınlarla (muhsanât) bir yuva kurmaya güç yetirecek durumda olmayanlarınız, savaşta esir alarak sahip olduğunuz (ma meleket eymânukum) iman etmiş kadınları düşünebilir. Allah imanınız ile ilgili her şeyi biliyor. İman edenler artık birbirinin can yoldaşıdırlar. Şu halde onları namusuyla yaşamaları şartıyla, ailelerinden izin alarak ve mehirlerini vererek nikâhlayın.” (Nisa, 25)  Dikkate edin, düpedüz ailesinden izinli, mehirli, normal (meşru) evlilikten bahsediliyor. (Muhammed Rıdvan Sadıkoğlu, Hz Havva’dan Günümüze Kadın, s. 125-128)

“Bugün bir savaş olsa ve Müslümanların eline erkek ve kadınlardan oluşan yüzlerce esir düşse şunlar yapılır: Güvenliği sağlanmış korunaklı bir yerde bekletilirler. Ganimet olarak görülemezler. Esir alan askerlere dağıtılamaz, hiçbiri köle ve cariye yapılamaz. Evli olanların evlilikleri devam eder. Esir düştü diye ailesinden veya eşinden zorla koparılamaz, hangi dine göre kıyarsa kıymış olsun nikâhı feshedilemez. Her türlü kötü muamele, angarya, işkence, tecavüz, cinsel taciz yasak olur. Misafir muamelesi görürler.  Ya esir mübadelesi karşılığında serbest bırakılırlar. Ya fidye veya tazminat karşılığı salıverilirler. Ya örneğin, lisan belletme, teknoloji öğretme, meslek kazandırma vs. karşılığı üçer beşer serbest bırakılırlar. İçlerinden kendi istekleri ile evlenmek ve Müslüman toplumda yaşamak isteyen olursa, kendi rızasıyla, ailesinin izni alınarak (hatta çağrılarak) ve mehirleri tastamam verilerek bekârlarla telli duvaklı, davullu zurnalı baş göz edilip serbest bırakılırlar.”  (R. İhsan Eliaçık, İslam’da “Cariye” Var mı? Adil Medya, 22 Ekim 2014) Hz. Peygamber’in cariyesi Mariye ile evlenmiştir. Kur’an içlerinde Mariye’nin de olduğu Hz. Peygamber’in hanımlarından ayırt etmeksizin “Ey peygamber eşleri” diye bahseder. (Tahrim, 1-2)

Hz. Ömer’in hilafeti sırasında Suriye’nin fethi sebebiyle sayıları yüz bini bulan erkekli kadınlı esirler ele geçmişti. Bu kadar insana ne yapılacağı sorun olunca Hz. Ali: “Ey Ömer! Bunların hepsi Bizans’ın zulmü altında inleyen sefil ve biçare insanlardır. Artık bunlar bizim halkımızdır. Bunların kolları ve cesetleri kazanıldı, şimdi de yüreklerinin kazanılmasına sıra geldi. Görüşüm şudur: Hepsini kayıtsız şartsız serbest bırak! İslam’ın sevgi, merhamet ve adaleti altında saadetle yaşasınlar. Varsınlar çoluk çocuklarına kavuşsunlar.” (Filibeli Ahmet Hilmi; İslam Tarihi, shf. 287) Hz. Ömer bu görüşü kabul etti. Yüz bin esirin serbest bırakılması için derhal bölge komutanı Ebu Ebeyde b. Cerrah’a emir gönderdi.

Bizim bu bakışımızı hayranlıkla ifade eden Avrupalılarsa şöyle diyorlar: Fransız yazar D’Ohsson, 1791′de Paris’te yayınladığı ‘Tableau General De L’Empire Othoman’ isimli eserinin 4. cildinin 381. sayfasında şöyle diyor: “Dünyada esirlere, kölelere, cariyelere ve hatta kürek mahkümlarına Müslüman Türklerden daha iyi muamele eden bir millet daha yoktur.” Türk ve İslam düşmanlığıyla tanınan Baron De Tot, 1785 yılında yayınlanan ‘Memorye Surles Turcs’ isimli eserinin 2. cildinin 251. sayfasında şöyle demektedir: “İtiraf etmeliyiz ki, köleleriyle cariyelerine fena muamele edenler yalnız Avrupalı Hırıstiyanlardır.”                                                                                                           

Irak içişleri bakanlığının açıkladığı ‘resmi’ verilere göre ABD’nin Irak işgali sonrası esir olan Irak’lı kadın sayısı 5130. Tecavüze uğrayanların sayısı 3330, hamile kalıp hapishanede doğum yapanların sayısı 1200, zorla kürtaj yaptırılanların sayısı 1830, toplu tecavüz nedeni ile hayatını kaydebedenlerin sayısı 180. İşkence altında öldürülenlerin sayısı 120. 4.000 kadından ise haber alınamıyor! (Yeni akit, 26.02.2013) Bunlar işgal altındaki ülkenin açıklayabildiği ‘resmi’ rakamlar ve medeni batılı ülkeler dünyanın birçok ülkesini işgal etmiş ve hala işgal etmektedirler.

“İslam eski kölelik bağlarının tümünü kurutmuştur. Kurutulmayan memba harp köleliğidir. Resulullah Bedir Savaşı’nda mübadelesiz olarak müşriklerin esirlerini serbest bırakmıştır. Fransız ihtilâli, köleliği Avrupa’da ilga etti. Peki o zaman Müslüman Cezayir’de Fransa’nın yaptıklarının adı nedir? Amerika’nın Afrika’daki siyahlara yaptıklarının adı nedir? İslam insanlara karşı açık sözlüdür, köleliği ilga yolu da mevcuttur, fakat o yolu açmak, alemin harp esirlerinin köleleştirmemeye ittifak etmesine bağlıdır. Amerikalılar kulüp, lokanta ve otellerine ‘yalnız beyazlara’ veya ‘köpeklerin ve siyahların girmesi yasaktır’ ibaresi yazıları levhaları asmıştı. Harp esiri cariyeler konusunda İslam’ın suçu (!) serbest fuhşu (genel evler veya randevu evi gibi birleşme tarzını) serbest bırakmamış olmasıdır. Sadece unvan değiştiği zaman kölelikte değişen nedir ki? Fuhşun çukuruna itildikten sonra, hiçbir istekliyi redde malik olmayan kadının şeref ve hassasiyeti nerededir? Sahte medeniyet, kölelikten beter olan serbest fahişeliğe kölelik demez. Çağdaş Avrupalı erkek, şehevi isteklerini tatmin etmek istiyor. Bir kadın bedeni arıyor. İslam’daki cariye nizamı geçici bir nizamdır. Mevcut nizamlardan cariye nizamı çok daha haysiyetli ve çok daha temizdir.” (Prof. Muhammed Kutup, İslam’ın etrafındaki şüpheler, s. 72, 79, 82-87 )

ABD’de ara seçimlerin yanı sıra Tennessee eyaletinde “köleliğin yasaklanması” da oylandı. Seçmenlerin yüzde 20,3’ü ise uygulamanın devamı yönünde görüş belirtti. (Euro News, 10.11.2022) Tarihteki ataları da, “İngiliz, İspanyol, Portekiz ve Fransız gemileri Avrupa’dan kumaş, tuz, incik-boncuk, silah, içki alıp Afrika kıyılarında satıyor ve yerine zenci köle alıyorlar, sonra o köleleri Amerika’da satıp oradan kahve, tütün, şeker alıp Avrupa’ya götürüp satıyorlardı.” (Hıfzı Topuz, Elveda Afrika hoşça kal Paris, s. 311)



Günümüzde adı konmamış kölelik sistemi ve cariye meselesi, İslam dışı kanaklardan beslenerek aynen devam etmektedir. İşin ilginç yönü, İslam’a kölelik meselesi üzerinden saldıranların hem tarihte hem günümüzde köleliği çok daha kötü bir şekilde uygulayıp, hala daha da devam ettiriyor olmalarıdır!

“Asgari ücret, kölelikten de aşağıdır.” İbrahim Halil Er

                                                      

                                                                                 

Öz Gıda İş Genel Başkanı Mehmet Şahin “Modern kölelik sistemi kaldırılsın.” (Milat, 17 Mayıs 2017); “Antep’te işçilerinden “Asgari ücret” tepkisi: Bunun adı modern kölelik” (2 Temmuz 2022)

“Asgari ücretle çalışan milyonlarca kişi yokmuş ta günümüzde, o zamanın kölelerini konuşuyoruz.” (Ahmet Bayraktar, Ateizmus 1, s. 195) Kölelik kendi başına bir olgu değildir. Onu besleyen savaş, sınırları aşan borç ve adalete dayalı olmayan sınıf ilişkilerinin sonucudur. (s. 25) “Bugün ayıla bayıla anlattığımız Yunan medeniyeti, bu kadar ilerlemesini köle ve hizmetçilere borçludur. Bugün, insanların köleden beter yaşamalarına neden olan ücret politikası vardır: Asgari ücret.” (s. 26) “Kölelik bir sosyal kurumdur, yerine bugün asgari ücretli, karın tokluğuna işçilik ikame edilmiştir. Kölelik ya da benzeri bir sistem hep var olacaktır. Kuran bu yüzden kölelikten çok, onu ortaya çıkaran bozukluklarla savaşmıştır.” (s 28) “Ne yapmıştır peki? Kazancın ihtiyaç fazlasının muhtaçlara paylaşılmasını emretmiştir. (Bakara, 219; Bakara, 261) İhtiyaca dönük olmayan her türlü biriktirme ve yığmanın, Allah tarafından yasaklandığı bildirilmiştir. (Tekasür,1; Tevbe 34-35) İslam toplumunu tehdit eden bir hareketlenme olmadığı müddetçe, savaş emredilmemiştir. (Hac, 39; Bakara, 193) Var olan kölelerin özgürleştirilmesi için teşvik edici hükümler konmuştur. (Nisa, 92; Maide, 89; Mücadele, 3; Beled, 11-13) Kölelere zulmedilmesi yasaklanmış, onlarla iki arkadaş gibi geçinilmesi, eşit ilişkiler kurulması emredilmiştir.” (Buhari, 15, 16, İman, 22; Müslim, Eyman, 10)

 

“Karaköy’de küçük yaşta kızlar köle gibi çalıştırılmakta, kadınlar seks kölesi gibi satılmaktadır.” (Gökmen Ulu, uğur Dündar, s. 204)

Günümüzde 27 milyon köle var. Modern köleliğin ne kadar yaygın olduğuna ve insanların nasıl acımasızca sömürüldüğüne dikkat çekilen Colors adlı dergide, sömürülen çocuklardan, seks işçisi olan, satılmak üzere kaçırılan, terör için kullanılan, babalarının borcuna karşılık çalıştırılan insanlardan örnekler yer alıyor. Fransa, Los Angeles ve Hong Kong’daki bu zor durumdaki insanlarla yapılan söyleşilere yer verilen Colors’un dergisine göre, 1850’lerde ABD’de bir köle satın almanın bedeli 50 bin dolara eşit olurken, 21. yüzyılda 100 doların altına inmiş durumda bulunuyor. Belirlemelere göre, dünyanın yarısı günde 2 doların altında bir gelirle geçiniyor. Bu da potansiyel köleler için uygun ortam yaratıyor. Kölelik dünyanın her ülkesinde yasak olmasına rağmen, günümüzde 27 milyon köle var. Çin’deki Laogai, dünyada çalışma zorunluluğu olan hapishanelerin en büyüğü. Bin 200 kampta yaşayan tutukluların ürettiği telefon çipleri, deri eşya, kozmetik ürünleri, ilaçlar gibi 200 farklı ürün dünyaya ihraç ediliyor. Dünyada üretilen çayın üçte biri bu işçiler tarafından toplanıyor. Dünyada kakao tohumu üretiminin yüzde 45’i Fildişi Sahili’nde gerçekleştiriliyor. Burada çalışanların yüzde 80’i köle işçiler. Yani dünya kakao üretiminin yüzde 36’sı köleler tarafından yapılıyor. Dünyada köleler tarafından kurulan ilk ve tek ülke olan Haiti’de fakir anne ve babalar çocuklarını daha iyi bir eğitim ve bakım vaat eden bakıcı ailelere veriyor. Ama sözler her zaman yerine getirilmiyor. Yüzde 75’ini 7 ile 14 yaş arası kızların oluşturduğu çocukların çoğu, hayatları boyunca yeni ailelerine hizmet ediyor, diğer çocuklardan farklı muamele görüyor ve hiç eğitim almıyor. Hindistan’da çocuk evliliklerinin yaygın olması, çocuklara erken yaşta sorumluluk yüklenmesine neden oluyor. Ailelerin kararıyla gerçekleşen bu evliliklerde iletişim kopuklukları yaşanıyor. Kız çocuklarının eğitimleri yarım kalıyor ve hayatlarının geri kalanını kendileri için seçilmiş kocalarının mutluluğuna adamak zorunda bırakılıyor. Kaçak işçiler, sırf bir iş sahibi olmak için haftada 7 gün, günde 14 saat zor koşullara razı olup, işi ayarlayan aracılara büyük miktarda borçlanıyor. Maaşlarıyla ne insan gibi yaşamaları ne de borçlarını geri ödemeleri mümkün olmuyor. Pasifik’teki Saipan adasına çalışmak için gelen Asyalı göçmenler, iş bulma bedeli, kira ve gıda için çok yüksek ücretler ödemek zorunda kalıyorlar. Dünyaca ünlü markaların fabrikalarında çalışan işçiler, vaat edilen maaşı almak için mesaiye kalıyor. İlk çalışma yılının sonunda eve dönüş ücretini bile karşılayamayan işçiler, ancak 150 dolar biriktirebiliyor. Ayrıca, modern dünyanın sorunsuz insanlarının ise kendilerini güzelliğin, paranın ya da alışverişin köleleri haline getirdiklerine işaret edilen dergide, gerçekten kölelik yapanların ya seslerini kimseye duyuramadığı, ya da cehaletin karanlığında içinde bulundukları durumu kader olarak kabul ettikleri vurgulanıyor. (NTV, 8 Ocak 2022)

Olayın vahim tarafı tüm bu kölelik düzenine karşı olan ve ortadan kaldıracak olantek sistem olan İslam hala kölelik üzerinden eleştirilmektedir. Acaba amaç ta bu suçlamalar üzerinden insanların gerçeği görmesine engel olmak mıdır?!!

Köle Pazarı. İstanbul’da köle pazarı Ayda 400 ‘a kimi seks, kimi yemek yaptırıyor! (Milliyet, 18.10.2005);”Unvanı değiştiği zaman kölelikten değişen nedir ki?” (Profesör Muhammed Kutup, İslam’ın etrafındaki şüpheler, s. 86); İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, “Kadınları köleleştiren fuhuşu yasaklayacağım.” (BBC,18 Ekim 2021); Yıllık cirosu milyar dolara varan ABD’li iç giyim firması Victoria’s Secret, köle çocuk işçi çalıştırmaya göz yummakla suçlanıyor. (16 Mar 2012)

Japon askerinin seks kölesi olarak kullandığı kadınların görüntüleri ortaya çıktı. 2. Dünya Savaşı’nda Japonya ordusunun seks kölesi olarak çalışmaya zorladığı kadınlara ait ilk video ortaya çıktı. Güney Koreli uzmanlar görüntülere ABD’ye ait arşivlerde ulaştı. (Cumhuriyet, 10 Temmuz 2017) ABD çok temiz mi?

Koreli Kadınlar, ABDli Askerlere Seks Kölesi Oldu. Uluslararası Göçmen Örgütü’nün bir raporuna göre, 1990’ların ortalarından bu yana 5000’den fazla kadın ABD askeri personeline pazarlanmak üzere Güney Kore’ye kaçırıldı. Filipinler, Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinden kaçırılan bu kadınlar, Güney Kore’de ABD üslerinin çevresinde konuşlanan barlarda fahişe olarak çalışmaya zorlandılar. Filipinler, Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinden 1990ların ortalarından itibaren 5 binden fazla kadın kaçırıldı. Kadınlar, Güney Korede ABD askerlerine pazarlandı. (09 Nisan 2003);  II. Dünya Savaşı’nda Japon ordusunun her 70 askere bir seks kölesi talep ettiği ortaya çıktı. (Indyturk, 8 Aralık 2019); İngiltere’de ‘modern köle ticareti. İngiliz Daily Mail gazetesi, İngiltere’ye yurtdışından getirilen kadınların, daha ülkeye ayak basar basmaz, havalimanlarında açık artırma yöntemiyle köle gibi satıldığını ortaya çıkardı. (08.03.2007); İngiltere’de araştırma: En az 100 bin modern köle var. İngiltere’de yapılan yeni bir araştırmaya göre, ülkede en az 100 bin modern köle bulunuyor. Bu rakam, resmi tahminlerin 10 katı. Kölelik karşıtı çalışma yürüten kuruluşlar, kurbanların yüzde 90’ının tespit edilmemiş olduğunu söylüyor. (BBC, 15 Temmuz 2020); Diplomalı seks köleleri. Aksaray’da polis, 20 kadını fuhuştan gözaltına aldı. Gözaltına alınan kadınların meslekleri duyanları hayrete düşürdü. Aksaray’da polis, Türkmenistan’da çocuk doktoru, gazeteci, bankacı, öğretmen ve hemşirelik gibi meslekleri olan 20 kadını gözaltına aldı. (İnternet Haber, 11 Nis 2008); İstanbul’un Afrikalı seks işçileri.  Burası İstanbul’un kurtlar sofrası. Bir taraf, Afrika’dan kaçıp burada yaşam mücadelesi veren siyahilerin mahallesi Kumkapı. Diğer taraf fuhuş mekânlarıyla Aksaray: Yanıp sönen neon ışıkları, taksilerden inen hayat kadınları, kapı girişleri kalabalık barlar, “Ortam lazım mı?” diye soran ağır abiler, seyyar satıcılar, polis sirenleri… Alışık olduğum görüntüler. Kumkapı’ya çok yakın, etrafta yüzlerce siyahinin varolması da sıradışı bir durum değil. (Hürriyet, 12 Nisan 2018); Menajerim beni seks kölesi yaptı. Geçen ay intihar eden dizi yıldızı Jang Ja-yeon’un 7 sayfalık veda mektubu Güney Kore’yi karıştırdı. Mektupta “Menajerim beni seks kölesi gibi kullanıp, medya patronları ve yöneticileriyle yatmaya zorladı” itirafları var. GEÇEN ay başında evinde kendisini öldüren genç yıldız, intiharıyla bütün Güney Kore’yi yasa boğarken, sanat dünyasını suçladığı intihar mektubuyla ülkede yeni bir şok yarattı. 26 yaşındaki Jang Ja-yeon, intiharından bir hafta önce yazdığı 7 sayfalık mektubunda menajerinin kendisini seks kölesi olarak kullandığını, rol kapabilmesi için medya yöneticileri ve CEO’larıyla yatmaya zorladığını anlatıyor. Dün ortaya çıkan mektupta Jang, eğlence endüstrisini yöneten erkeklere ağır suçlamalarda bulunuyor. (Hürriyet,  Nisan 02, 2009)

Köle ticareti Avrupa’ya pahalıya patlayabilir. 14. Karayip ülkesi, 400 yıl süren esir ticareti yüzünden ortaya çıka felaket sebebiyle İngiltra, Fransa ve Hollanda’ya karşı hukuki süreç başlattı.  Köleliği 1934’te kaldıran İngiltere, kölelere değil sahiplerine bugünkü parayla yaklaşık 240 milyar Euro ödemişti. Kölelere ise, “Hürriyetinizi kazandınız, gidin kendinizi geliştirin” denmişti. (3.10.2013)

Ayşe Tükrükçü’nün akıllara durgunluk veren hikâyesi. Genelevdeki herkes, sizin gibi kaderin sillesini yemiş insanlar mı? Kolayına geldiği için orada olmayı tercih edenler var mı? Hayır, çünkü kölelik bu! Kolayı-molayı da yok. Ben gün geldi, bir günde 60-70 kişiyle yattım. Bunun nesi kolay? 365 gün çalışıyorsun. 12 ayda, 12 kere regl olman gerekiyor değil mi? O günlerde de çalışmak zorundasın. Bir genelev kadınının zevk alması mümkün mü? Hayır. O bir şehir efsanesi, bir fantezi. İğrenç şartlarda çalışıyorduk, yaşıyorduk. Oraya gelen erkeklerin de insanlıklarından utanması lazım… Bir kadın, o haldeki bir erkekle yatmaz, yatamaz! Yüreği kaldırmaz. Ama erkekler yatabiliyor. Adam geliyor seninle yatıyor. Sonra, “Kızım, sen niye orospu oldun?” diyor. “Kızım” diyor, çünkü kızı yaşındayım. Döven, söven, ağlayan, hakaret eden, sapık taleplerde bulunan…Bir günde 70 kişiyle yattıktan sonra insan ne hissediyor? Ölüm. İçine hortum sokarsın, yine de temizlenemezsin. Regl, kürtaj fark etmez, her zaman çalışacaksın. Benim 8 tane kürtajım var genelevden. Peki bu kıskaçtan kurtulmak mümkün değil mi? Çok zor. Ben 240 milyona satılmıştım. Kazanıyorsun zannediyorsun ki, borcunu ödeyebileceksin. Bir hesap çıkarıyorlar sana, sigorta parası, işçi parası, yemek parası, kuaför parası, vekil parası, yakıt parası, su parası, elektrik parası, bilmem ne parası… Sen hep borçlusun! Sonra nasıl kurtuldunuz? Bir müşterim âşık oldu bana. “Seninle evleneceğim!” dedi. Ama onun düğün yapacak parası yoktu. Benim borcumu ödeyip, o düğünü yapabilmek için 700’e yakın erkekle yatmam gerekiyordu. (Ayşe Arman, Hürriyet, 24 Mayıs 2015)

“Savaş esiri” olan “kölelere” günümüzle bile kıyaslanamayacak birçok hak tanıyan İslam’ı eleştirenler, sıra “sex işçisi” diye tanımladıkları milyonlarca kadına, asgari ücretle çalışan emekçilere sıra gelince sus pus oluyorlar nedense!

.

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

  1. Kubilay dedi ki:

    Hocam merhaba. Geçen şöyle bir şey gördüm:
    “Kadın peygamber yok.
    Kadın müezzin yok.
    Kadın müftü yok.
    Kadın imam yok

    Neden İmam Hatip Kız Lisesi var acaba?”
    Bu konu hakkındaki düşünceniz nedir?

    CEVABEN
    Selam Kubilay.
    İmam hatipler değil ilahiyatlar bile değil kadın, erkek “peygamber” bile yetiştiremez. Bu zekaları (!) muhatap alıp seviyeni düşürme!
    Kadın müftü yardımcısı her ilde var, vaize var ve kadınlar kadınlara imam olur ama kadınlara özel cami olmadığı için özellikle kadın imam atanmaz!
    Ben de ihl ve ilahiyat mezunuyum…! Okumakla peygamber olunmuyor! Gördüğün gibi, olsa olsa ve hatta bu okulları okumasan bile, ancak o ulvi ve yüce insanların izinden gitme görevi bizlere verilmiştir. Kuruluş amacı imam yetiştirmek olsa da halkımız oraya “dinlerini öğrenip yaşasın” diye çocuklarını gönderiyor!
    Bu gezi zekalıların amacı ihl kapansın istiyorlar.
    Daha önce de yazdım, bunları muhatap alma, amaçları hakikati aramak değil ortamı bulandırmak!
    Not: Kadınlardan peygamber yoktur çünkü peygamberlik çok zorlu bir görevdir. Mal, can, zaman, emek fedakarlığı ister. Düşmanlarla çevrili ve her zaman mücadele içinde olman gerekir. Münafıklar devamlı eleştirir, müminler her daim eziyet ve meşakkat içinde olur. Saldırırlar, öldürmek isterler, küfür eder, taşlar, laf eder, dedikodunu yapıp evinden yurdundan sürerler. Zorda kalırsan savaşman, gerektiğinde komutanlık yapman, siyasi faaliyetlerin merkezinde kalman, her türden insan ile muhatap olup onlara dini ama hem dünya hem ahirete dönük bilgi vermen gerekir. Öldürülen, işkence gören, uzun yıllar sadece bir kaç kişiyi imana döndürüp ömrünün sonuna kadar aynı şehirde tüm halkın düşmanlığı ile muhatap olan peygamberler vardır. Ailen, çocukların ve akrabaların dahil “herkes” ile ve her saniye imtihan olman demek! Kadınlara özel haller, gebelik gibi durumlar, onların ince ve nazik dünyaları bu ağır yük, güç görev ile paralellik arz etmez. Allah azze ve celle bu zor görevle kadınları muhatap etmeyip bu zorluğu erkeklere yüklemiştir! Malum zihniyet bu “pozitif ayırımcılığı” bile anlamak istemez!
    Not 2: Yıllarca devrimci solcularla yedim, tartıştım, kavga ettim… Onları dahi iyi bilirim. Eski tüfekler hariç, gençlerin amaçları başka…neyse. Kubilay kardeşim, acizane tekrar ediyorum, sağdan soldan laf atanlarla değerli zamanını harcama; islam’ı yaşa, bana da dua et. selam ile

    *

    İyi de hocam günümüzde erkeklerden daha cesur kadınlar yok mu? Günümüzde mal, can, zaman, emek, fedakarlık yapan kadın yok mu? Onlardan daha ağır iş yapan kadın yok mu? Ve çoğu da isteyerek yapıyor. Mesela diyelim ki bu fedakarlıkları yapan kadın erkekten boşandığı zaman neden erkekten daha az alıyor? Miras aldığında neden daha az alıyor erkekten?

    CEVABEN
    Kaç Tane maden işçisi kadın var Kubilay kardeşim? Peygamberlik kurumu bir iş değil, hayatın her anı ve her yerde direnç, güç, savaş, psikolojik harp gerektiren bir görevdir. Ayrıca bu konuyu günümüz şartlarında düşünme ki, ş hayatında kadınlara uygulanan mobbing hala gündemdedir! Peygamber zaten ahlaksız, zalim, kötü alışkanlıklara olan topluma gelmektedir! Ayrıca, erkeklere göre daha zor olan hangi görevi kadınlar isteyerek yapmaktadır? Ben bir memurum ve sadece bu meslekte bile ne isyan edenlerle karşılaşıyorum. Müdürü tarafından eleştirildiği için ağlayan vd. birçok örneklere şahidim…
    Miras ve mihir konuları ‘İslam’da kadın hakları’ adlı yazımızda ele alınmıştır! Ayrıca ‘Modernizm ve kadın’ adlı yazımızı da öneririz. Selamlar.
    Not: Bayram telaşı ve site yazılarını düzenleme çalışması nedeni ile hemen cevap yazamıyorum…

Yorum Yaz


Yukarı Çık