Ateist yazarlar ve eserlerindeki iddialara cevaplar IV
Erdoğan Aydın’a cevaplar
Kendilerini entelektüel, okumuş, aydın, rasyonalist gören ateistlerden biri olan Erdoğan Aydın, eserinde her seferinde Allah (cc) adını yazınca “Allah’ın -varsa eğer- ve onun peygamberi olduğunu iddia eden muhammed’in.” diye yazındığını görünce, Turan Dursun ve İlhan Arsel’in eserlerini okurken fark edilen ‘hınç ve öfkeyi’ aynen hissedilmektedir. Bu kadar önyargı ve düşmanca yazılan kitaplarda da yalan, iftira, okuyucuyu yönlendirme bolca görülmektedir.
Peki ya bu cümlenin, mantık ve saygıdan vazgeçtik, seviyeli bir tarafı var mıdır? “muhammed’in okur-yazar olması ‘ihtimali’ de var. muhammed, okur-yazar ‘olmasa bile’ kör ya da sağır da değildi.” Okuryazar mı değil mi, “Ben her iki ihtimalle de saldırmalıyım” mantığı ile yazılan bir kitap, seviyeli, objektif ve bilimsel bir çalışma olabilir mi? Biz tüm ateistlerin baş harfini büyük yazarken, gerek ‘Allah’ gerekse ‘Hz muhammed’ adının ‘özellikle’ küçük yazıldığına birçok ateist eserde şahit olduk!
Yine oryantalistlerin her defasında bıkmadan ortaya attığı, ‘Kur’an’ı Muhammed Tevrat ve İncil’den alıntılayarak yazdı.’ iddiasını oryantalistlerden iktibaseden ateist yazarlar asıl intihalci olmuş olmuyorlar mı?! İddianın devamı olan ve peygamberimizin “kölelerden” öğrendikleri ile Kur’an’ı yazdığı iddiası ne kadar mantıklıdır? Bu iddiaya cevap için ‘Kur’an’ın kaynağı nedir?’, ‘Kur’an ve bilim’ adlı yazılarımıza müracaat edilebilir. Aydın iddialarının devamında, Kur’an’ın yazılması, Nuh tufanı ve Gılgamış destanı benzetmelerinin, Kur’an’ın Tevrat-İncil’den alıntı ile yazıldığı gibi klasik oryantalist iddialarını tekrarlamaktadır ki, aynı başlıklar altında bu iddialara cevaplar için de, ‘Dinler, Sümerler ve Gılgamış destanı?’, ‘İslam tüm dinlerin özüdür.’, ‘Kur’an’da çelişki yoktur.’ adlı yazılarımıza bakılabilir.
Temel amacı, insanların tevhit eksenli erdemli, ahlaklı, yardımsever bir hayat yaşamalarını sağlamak olan bir kitabın içeriği hakkında yazarın merak ettiği konulara da bir göz atalım: “hangi tarihte, aralarında ne kadar yaş farkı , kıyafetleri nasıldı?, meyvenin adı neydi?, ne kadar yaşadılar? kaç yılında öldüler? eger siz allah-varsa eğer- olsa idiniz:….ya… yoksa” İnsanlığın hem dünya hem ahiret mutluluğunu sağlamak için gönderilen ve evrensel bir içeriğe sahip kitapta renk, tarih, elbise modeli arayan bir zihniyet ile karşı karşıyayız! Rasyonalist ve mantık sınırları içinde sayılabilecek soru ve sorunların cevabı Kur’an’da zaten var iken, hayatta hiçbir karşılığı olmayan soruların cevabını, bir bakıma İslam’ın anayasa kitabı sayılacak kutsal bir kitapta arama gayreti hangi mantıkla açıklanabilir? Renk, isim, detay hadis kitaplarında bulunur, Kur’an ise ana hatları belirler ve Hak yolun sınır çizgilerini belirler. Kısacası, yanlış sorunun cevabı da yanlış yerde aranmaktadır. Üstelik ateistlerin bu tür gereksiz sorularına Kur’an’da cevap bulamayınca, ‘Kur’an soru sormayı yasaklıyor’ diye yaygara başlatmaları da ayrı bir garabettir. Bu konuda, “İslam’da soru sormak yasaklanmış mıdır?” adlı soruya verilen cevabımıza da bakılabilir.
İslam’a düşmanlığı bakın bu yazarı ne şekillere sokuyor. İslam domuz etini yasakladı ya, “kaldı ki, domuz besiciliği karlı bir istir. domuz, bir yılda 15-20 yavru doğurur bir senede. bir domuz, kesilme zamanına bir seneden kısa surede gelir.kesilme zamanında 150 kilo tartar….bugun, et fiyatlarının yukseklıgı karsısında yeterince et alamayan kisiler, domuzun pazara girmesi ile, daha ucuza daha cok et alabilirler.” Şimdi dikkat lütfen şu domuzun marifetlerine ” abd ve avrupa’nın onde gelen gelismis ulkelerinde, domuz eti bol miktarda, salam, sucuk, sosis, lop et olarak tuketilir. ve, bu ulkelerin insanları, daha gelismis daha yapılı vucuda sahiptirler, daha uzun boyludurlar. sporun her sahasında daha basarili olurlar, cunku daha saglam bir vucuda sahiptirler. beyinleri de daha iyi calısır, bilim-teknik, ekonomi alanında daha ileridedirler. ulkeleri daha gelismis, daha temizdir. yollar, evler, arabalar, evlerindeki esyalar, hersey.. daha gelismis ve daha moderndir. (bunlar, akıllı olduklarını gosteriyor). cunku, bu insanlar, cocukluklarından beri “yeterli hayvansal protein ve et” tüketiyorlar. bu da et verimi yuksek domuz sayesinde oluyor….” Demek ki bizim kalkınamamamızın sebebi ilim, okuma, düşünme, araştırma eksikliği değilmiş. Mesela domuz eti yemediğimiz Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı dönemlerde İslam alemi gerek ekonomik gerek siyasi olarak dünyaya hakim değildi demek! Bu konuda, “İslam ülkeleri neden geri?” adlı yazımıza da bakılabilir. Peki domuz eti yediği halde ilerleyemeyen Hristiyan ülkeler hangi kategoriye sokulacak? Hadi bir genelleme yapalım, dünyada emperyalist faaliyette bulunmayıp domuz eti yediği halde ilerleyemeyen, Asya’dan Afrika; Avustralya’dan Amerika kıtasına kadar birçok ülke için ne diyecek acaba sayın Aydın?
Çok yaşamanın sırrını da çözmüştür sayın Aydın. Spor, yüksek yaşam standartları, bilgi vs değil: “domuz eti yemeyen İslam ulkelerindeki insanlara gore cok daha fazla yasıyorlar. demek ki, daha saglıklılar. demek ki, yedikleri domuz etinin bir zararı yok.. bilakis, faydası bile olabiliyor..din yasaklamıs, bilimsel gecerligi olmayan kısıtlamaların esiri olmamak lazımdır” Bilimsel geçerlilik bakalım nasılmış? Bilimsel açıdan domuzun sağlığa zararları: Domuz eti çok yağlı olması, domuz yağı içerisinde “sutoksin” denilen zehirli maddelerin olması, vücuda giren bu maddelerin dışarı atılması için lenf bezlerini daha çok çalıştırması ve sonuç itibari ile lenf düğümlerinin (bademcik gibi) iltihaplanması ve şişmesine neden olması, domuz etinde bulunan anormal miktarda kükürtün kıkırdak kas ve sinirlere oturarak eklemlerde iltihaplanmalara yol açması, kireçlenme ve bel fıtığına yol açması, domuz eti ve yağı kullanan kişinin derisinde “imidazol” denilen maddelerin kaşıntıya yol açması, egzama dermati, nörodermatit gibi iltihabi deri hastalıklarına zemin hazırlaması, domuz etiyle insanlara geçen bu hastalıkların domuzlarda ağır bir hastalık yapmamasına rağmen insanlarda öldürücü etkiye sahip olması ve bu hastalığın tek kaynağının domuzlar olması, trişinellozise neden olması vd. Ottowa Üniversitesi araştırmacıları domuz eti tüketimi ile karaciğer iltihaplanması olan siroz arasında orantılı bir artışta tespit etmişlerdir. Araştırmayı yapan Dr. Amin Nanji ve Dr. Samuel French domuz eti ile alkol tüketildiği zaman riskin daha da arttığını belirtmektedirler. İsviçre, Norveç ve Finlandiya gibi ülkelerde kişi başı ortalama domuz eti tüketimi ile sirozdan ölenlerin oranları da doğru orantılıdır. Domuz eti ve yağı, cilt kanseri, mide kanseri, bağırsak kanseri, lenf kanseri gibi kanser çeşitlerine yakalanma riskini de arttırmaktadır. Ayrıca taşıdığı aşırı büyüme hormonu nedeniyle kanserin gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Yapılan araştırmalarda vücudun metabolizmasının dengesizliği ile oluşan bir tür hastalık olan obeziteye yakalanma riskinin domuz eti kullanımı ile doğru orantılı olduğu belirtilmektedir. İşte bu nedenle de özellikle Hristiyan ülkelerde obezite çok yaygındır. Kısaca, domuz eti kanserojen maddeler taşımakta, pellegra hastalığına, siroza ve multiple sklerozis hastalığına yol açmakta, insanlara bulaşıcı olan hepatit virüsünü, Toksoplazma parazitini, Yersinia bakterisini barındırmaktadır. Yine 100 yıl önce, İspanyol gribi 500 milyondan fazla kişiye bulaşmaş ve 18 ay içinde 50 milyon dolayında insanın ölümüne sebep olmuş ve insanlık tarihinde bilinen en büyük salgınlardan biri olmuştu. Yıllar sonra açılan bazı toplu mezarlardan alınan örnekler sonucu ölüme neden olan H1N1 virüsün domuz gribi ile aynı virüs olduğu tespit edilmiştir. Domuz etinin haram olmadığı Hristiyanlıkta bile artık papazlar domuz etinin zararlarını anlatmaktadırlar. (Video; youtube.com/watch?v=RqZCvYGacMc)
Aydın devam ediyor: “tüm dinler bir masaldır. Günümüzdeki tek tanrılı dinler, çok tanrılı dinlerin değişimi sonucu meydana gelmişlerdir.” Bu iddiaya cevaba “İslam tüm dinlerin özüdür” adlı yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Aydın bir başka yerde de, “demek ki hadislere yalan karışmış” derken daha sonra o uydurma, yalan hadisleri delil gösterip İslam’a saldırmaktadır : “özellikle “Türkler” için “hadis”ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler…” yine yazardan bir itiraf: “hadis uydurmacılarıyla savaşıyor görünenler, uydurma diye nitelediklerini toplamıslardır da. bugun elimizde uydurma hadislerin toplandığı kitaplar vardır. içlerinde Türklerle ilgili uydurma hadislerde geçiyor o kitapların ama Sayın Aydın onları görmemiş demek ki! Evet, İslam alimleri, Efendimiz adına uydurulan birçok hadisleri ifşa etmiş, yalan olduklarını belgelemişlerdir. Bunlar arasında ırkçılık kokan birçok hadiste bulunmaktadır. Unutmayalım ki sadece Türkler, Araplar değil, birçok ırkla ilgili yalan hadisler uydurulmuştur. Peki, bu hadisin neresinde ırkçılık vardır? “şu da kıyamet alametlerinden: kıldan(keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz “ hazreti Resul gelecekle ilgili bir haber veriyor ve bu aynen oluyor. Araplar Müslüman olmadan önce Türklerle savaşıyor, burada ırkçılık yoktur, aksine kıyamet kopmadan olacak olaydan haber veren bir mucize söz konusudur. Ama ateist yazar buradan hareketle Hz. Resul’ü “Türk” düşmanı ilan edebilmektedir. Bu hadisin aksine bazı ırkçılar da, Hz. Resul’ün ağzından “Türkleri öven” birçok hadis uydurmuşlardır. İşin ilginç yönü ateist mantalite sahipleri ile faşist mantaliteye sahip olanların uydurma hadislere sarılmaları, onlardan medet ummada yarışmalarıdır! Bu konuda ‘Tefsirde israiliyyat, hadiste mevzuat”’ ve ‘Türkler hakkındaki uydurma hadisler ve Türklerin Müslüman olması.’ adlı yazılarımıza da bakılabilir.
Ya şu mantığa ne demeli?: “biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. ille de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin.” (ibrahim suresi, ayet: 4.) demek ki, kur’an’a göre, “tanrı’nın elçisi”nin bir “toplum”u var. Şimdi soralım, Aydın’a göre Allah (cc) Arap toplumuna Çinçe konuşan birini mi göndermeliydi? Hz Muhammed’in ilk muhatap çevresi kendi kabilesi idi ve onlarla doğru iletişim kurabilsin diye Allah Kur’an’ı Arapça olarak indirmiştir! Kur’an, Hz. Resul’e hitaben “Seni alemler -yani hem tüm insanlara hem cinlere- rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 107); “Biz seni tüm insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe, 28) ayetleri, oryantalist iddia olan Hz Muhammed’in sadece Araplara gönderildiği iddialarını tekrarlayan Aydın’ı çürütmektedir. Kur’an önce “Yakın çevrene” (Müddessir, 1-2) sonra ‘Mekke’ ve ‘çevresi’ne (En’am, 92) uyarıcı olarak Hz. resul’ün gönderildiği bizlere haber vermektedir. Daha sonra İslam yayıldıkça tedrici olarak, kademe kademe hedef kitle genişletmiştir. Mekke’den tüm alemlere rahmet mesajları yayılmıştır. Ama yazar bu tedrici/aşamalı tebliğ metodunu kavrayamamakta ve bakın ne demektedir :“muhammed’in “tüm insanların peygamberi”, kur’an’ın da “tüm insanlara yönelik” olduğunun anlatıldığı ayetler de var. kur’an’daki nice çelişkilerden biridir bu” Aydın hem olayı anlamamakta hem de anlayışsızlığının faturasını da yine İslam’a çıkarmaya çalışmaktadır! Bu konu daha detaylı olarak ‘Kur’an’da çelişki yoktur’ adlı yazımızda, “Kur’an sadece Araplara mı indirilmiştir?” başlığı ile ele alınıp cevaplanmıştır.
“Ben de diyorum ki: Müslüman erkek, Müslüman olmayan kadınla evlenebiliyor ama, Müslüman kadın Müslüman olmayan erkekle evlenemiyor. bu da islamın kadın-erkek eşitliğine bakış açısını gösteren bir diger örnek!.. insan haklarından söz eden “türban”lılar.. ne dersiniz? “
İslam, başka dinden olanların “zorla” İslam’a sokulmasını yasaklamıştır. ‘La ikrahe fiddin’: ‘dinde zorlama yoktur’ ayeti bunun en büyük delilidir. O nedenle Müslüman bir erkek Müslüman olmayan bir kadınla evlenebilir çünkü onu Müslüman olması için zorlama diye bir şey söz konusu olmaz, bu İslam’a aykırıdır. Ama diğer din, fikir sistemlerinde bu hoşgörü- insan hakkı yoktur. Kadın kendini zorlayan kocası karşısında zor durumda kalabileceği ihtimaline karşı İslam -çünkü Müslüman olmayan kocayı sınırlayacak, Kur’an ayeti gibi kesin bir kısıtlayıcı hüküm yoktur başka din ve fikir akımlarında- Müslüman kadınların, Müslüman olmayanlarla evlenmesine izin vermemiştir. Zaten aradaki dini farklılığı göz ardı edip evlenen kadınların daha sonra evlendiği yabancı erkek ile evliliklerinin yürümediği ile ilgili birçok gazete haberi ve araştırması sık sık basına aktadır. Boşanmalardaki ortak yön, ‘Kültürel uyuşmazlık’ şeklinde özetlenmektedir. (Abdulmuttalip Baycar, Türk-Alman Evliliklerinde Yaşanılan Problemler ve Başaçıkma Yöntemleri (Dini-Kültürel Farklılıklar Bağlamında), Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 40, Yıl: 2019, Aralık, s. 408) Bu kadın erkek eşitsizliği değil, tam aksine kadınların geleceklerinin ve huzurlarının korunmasına yönelik bir tedbirdir. “Oyuncu ve sunucu Hande Ataizi ile Amerikalı gazeteci eşi Benjamin Harvey boşandı. Evlilik birliği süresince evliliğin ilk günlerinden itibaren taraflar arasında var olan sevgi ve saygının azaldığını anlatan Hande Ataizi’nin avukatı Şeyda Yıldırım dava dilekçesinde, “İlerleyen zamanlarda ‘farklı kültürlerden yetişmiş olmalarından kaynaklı’ olarak baş gösteren geçimsizlik daha çok artmış, fikri ve ruhi anlaşmazlık nedeniyle müşterek hayatın devamı çekilmez hale gelmiştir.” (Hürriyet, 6.6.2018) “Kiliseye çok gidiyor boşanmak istiyorum. Oyuncu Perihan G., Nijeryalı eşinin haftanın 4 günü kiliseye gittiğini ve kendisini de kilisiye gitmeye ‘zorladığını’ ileri sürerek boşanma davası açtı.” (Milliyet, 07.02.2017) “Yahudi veya Hıristiyan biriyle Müslüman kadının evliliği durumunda bu dinler, Müslüman kadının kendi dinlerine girmesini istemektedirler.” (Şemsuddin Muhammed b. Muhammed el-Hatib Şirbini, Muğni’l-Muhtac ila Ma’rifeti Maani Elfâzı’l-Minhac, III/187; Vehbe Zuhayli, Fıkhu’l-İslami ve Edilletuhu, VII/153) “Halbuki İslâm’da “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara, 256) anlayışı gereği Müslüman bir erkeğin, ehl-i kitap bir kadınla evlenmesi durumunda, bu kadının kendi dininde kalmasına müsamaha ile yaklaşılmaktadır.” (Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 65) Bu konuda ayrıca, ‘İslam barış dinidir.’, ‘İslam kılıç zoru ile yayılmadı’, ‘Modernizm ve kadın’ ve ‘İslam’da Kadın Hakları.’ başlıklı yazılarımıza bakılabilir.
Aydın’ın mantık ve kıyas seviyesi hakkında ipucu veren bir örnekle devam edelim: Soru (Diyanete sormuş bir vatandaş): Mahkeme kararı ile boşanmış eşler, dini açıdan da boşanmış sayılır mı? Cevap (diyanetten): Mahkeme kararı ile boşanmış eşler, dini açıdan da boşanmış sayılır. Devam ediyor yazar ” tam bir çelişki daha.. muhammed zamanında medeni kanun ve mahkeme mi vardı.” Peki sayın Arsel, ya medeni kanunlar İslam’ın kuralları ile örtüşmüş ise?!
Devam ediyor Arsel, “İslamiyet dinini benimseyenlerin arasında bu denli cogunlukta “kör cahil” insan olması neden? eger, ıslamiyet insanlara fayda saglayan bir din olsa idi, kendisini benimseyenlerin bu denli cahil kalmalarını onlerdi. “
Günümüz Müslümanlarının içler acısı hali acaba kimin suçudur? İlk emri “Oku” olan, “Düşünmüyor musunuz, aklınızı ne de az kullanıyorsunuz” şeklinde yüzlerce ayeti bünyesinde barındıran bir kitaba inandığını söyleyenler, o kitabın gereğini yerine getirmiyorlar, düşünüp, araştırmıyorlarsa suç kimindir? Bir insan doktordan reçeteyi alıp okusa ama uygulamasa ve ölse, suç kimindir? Yazara göre doktorun ve reçetenin! Binlerce yıldır sabun var ama hala pis insanlar da bulunmaktadır. Suç sabun da mı, sabuncuda mı yoksa alıp kullanmayan veya alıp sabunu duvara asan insanlarda mı? İlaca sahip olmak yetmez ilacı kullanmak da lazımdır! Yoksa ortaçağ döneminde durum böyle mi idi Müslümanların durumu?
“İslam medeniyeti, Helenizm ile modern dünya arasında bir geçiş olmaktan başka kendisi de başlı başına bir medeniyet ve kültür dünyası kurarak üçüncü ve en zengin halkayı oluşturmuştur. Nitekim Philip Hitti: “İslam medeniyetinin modern dünyaya en büyük yardım ve hediyesi ilimdir”, R.V. Bodley de: “Rönesansı İslâmiyete borçluyuz” gibi sözleriyle bu gerçeği dile getirmişlerdir. Çağdaş düşünürlerden W.M. Watt da yakın dönemlerdeki gelişmeler neticesinde Orta Çağ Hırisyan yazarlarının çizdikleri İslam tablosunun tamamen iftira olduğunu, İslamın Batı bilimsel düşüncesine yaptığı tesirin kasıtlı olarak ya küçümsendiğini ya da gözmezlikten gelindiğini itiraf etmek zorunda kalmıştır.” (Prof. Dr. Adem Yerinde, Kur’an-ı Kerim’e Göre Bilimsel Düşüncenin Temelleri, Ağrı İslami İlimler Dergisi, 2018 (2), s. 26) Ama bu iftiralara inanan içimizdeki birçok ateist sanki gerçekmiş gibi bu iddiaları tekrarlamaktadırlar.
Hem bilim hem ekonomik anlamda Müslümanların Batıya etkileri hakkında, ‘Batı medeniyeti’nin Doğu kökenleri’ adlı eserinde Prof. John M. Hobson şöyle demektedir: “900’lü yıllarda Ortadoğu ile kuzey Afrika, o dönemde medeniyetin beşiğiydi. Buralar sadece dünyanın en ileri bölgeleri olmakla kalmamış, aynı zamanda müthiş bir ekonomik büyüme de göstermişlerdi. İslam aleminde 800 yılından itibaren bilimsel düşünce hızlı bir şekilde gelişiyordu. ‘Protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu yerine’, aslında Müslüman ahlakı ve kapitalizmin ruhu’nun yazılması gerekirdi. Böylece de neden sadece İslam’ın önemli iktisadi gelişmelere refakat edebilecek bir nitelik taşıdığı ve neden Avrupa’nın savaşçı durgunluğunun esiri olarak kalacağı kesin bir şekilde ispatlanmış olurdu.” Yazar, “Oryantalistlerin, ticareti desteklemeyen despot devletlerin yönettiği Doğu’nun küresel bir ticaret ağı oluşturamayacağı inancını, İslam dünyasının ticareti destekleyen görüşlerini ortaya koyarak, Kuran surelerinden ve hadislerden ve İslam tarihinden örnekler vererek çürütüyor.” (Gülmis V. Canik, Tarih Okulu Sonbahar 2009 Sayı V, s. 222) “XII. yüzyılda Müslümanların sahip olduğu bilgiyi öğrenmek amacıyla Asya’dan, Afrika’dan ve Avrupa’dan Endülüs’e insanlar akın ediyordu.” (Philip Khuri Hitti, History of The Arabs, s. 530; Ivan Van Sertima, Golden Age Of The Moors, s. 206) “Yüzlerce Arapça kitap Latince’ye çevrilmişti ki (Abdul Haq Compier, “How Europe Came to Forget About İts Arabic Heritage” Al-Islam eGazette, January 2011, s. 2; Marilyn Penn Allen, Cultural Flourishing in Tenth Century Muslim Spain Among Muslıms, Jews, and Christians, s. 62-64) bu da Rönesansı başlatmışı. ‘İslam Biliminin Rönesans’a Etkileri’ adlı yazımız tek başına Aydın’a cevap için de yeterli olacaktır! Ayrıca, ‘Kur’an ve bilim’, ‘Müslüman bilim öncüleri’ adlı yazılarımızı da tavsiye ederiz. Peki, ne oldu da daha sonra İslam alemi geriledi. Cevap için de, ‘Müslümanların iç meseleleri’ ve ‘İslam ülkeleri neden geri?’ adlı yazılarımızı tavsiye ederiz. En azından Aydın, yazar Michael H. Morgan, yazar Jonathan Lyons, İngiliz mühendis ve bilim ve teknoloji tarihçisi Donald R. Hill, Cambridge Üniversitesinden Prof. Dr. Jack Goody, New York’taki Columbia Üniversitesinden Prof. Dr. George Saliba veya İslam tarihi, bilim ve teknoloji tarihi uzmanı Prof Fuat Sezgin’in eserlerinden hiç olmazsa biri okusa idi…! Aydın’a cevap niteliğinde, bin sene önce yaşamış Arap matematikçi, astronom ve fizikçi İbn Heysem’den bir alıntı ile devam edelim: “Gerçeği arayan kişi, eskilerin yazdıklarını araştırarak ve doğal eğilimini takip ederek onlara güvenen kişi değildir. Tam aksine onlara kuşkuyla yaklaşan, onlardan topladığı bilgileri sorgulayan, türlü türlü kusur ve eksikliklerle dolu yapıya sahip insanların sözleri yerine ‘delillere ve kanıtlara boyun eğen’ kişidir.” (Caner Taslaman-Enis Doko, Kuran ve Bilimsel Zihnin İnşası, s. 72) Hakikati arayanlar için hakikatten değerli bir şey yoktur.” (Kindî, Felsefi Risaleler, s. 4); “Bizi hakikate götürecek ilim gayrimüslimden bile olsa onu alır ve ona teşekkür ederiz.” (İbn-i Rüşt, Faslu’l-makâl, s. 81)
Aydın evrim teorisini de savunmaktadır ki, bu konuya cevap niteliğinde ‘Evrim teorisi’ adlı yazımızı tavsiye ederiz.
“Biz Kur’an’da son derece orjinal bir dindarlık, derin bir adanmışlık ve şairane bir dil görüyoruz. Hz Muhammed’in basit bir hilekar olarak değerlendirilmesi imkansızdır.” (Hans Küng, Islam, s. 75)
‘Rabbiniz ki, sizin için yeri döşek, göğü bina(tavan) kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık siz de bile bile O’na eş ve ortaklar koşmayın.
burada dosek kullanılıyor ama’
CEVABEN
Mecaz dosyamızı okudunuz inşallah sayın misafir adlı kullanıcımız.
Yeryüzü düz iken şimdi de yatak olmuyordur herhalde, di mi? Döşek kavramına itiraz etmedik zaten, sadece anlamını, kastedileni iyi kavramak gerekir. Mesela, ‘ Ateist akıl’ adlı dosyamıza bakarsanız orada Big Bang ile Kuran ayetlerinin kısa bir karşılaştırmasını göreceksiniz. Bence o gözle bu ayetlere bakın!
1350 yılında vefat eden İbn Kayyım, Bakara 22. ayeti açıklarken, “bu âyetteki satıh (sutihat) ifadesiyle arzın üzerinin canlıların yaşamasına, yerleşmesine elverişli hale getirildiğinin kastedildiğini, bu durumun arzın kürevî olmasına aykırı olmadığını” söylerken (İbn Kayyımi’l-Cevziyye, et-Tibyân fî Aksâmi’l-Kur’ân, Dâruİhyâi’l-Ulûm, Beyrut, 1988, s. 372); 1064’te vefat eden İbn Hazm, “Arzın yuvarlaklığının beyanı” başlığı altında, ilimde önder vasfını hak etmiş hiçbir İslâm âliminin dünyanın yuvarlaklığını inkâr etmediğini, onlardan hiçbirinin buna aykırı bir söz söylemediğini, bilakis Kuran ve sünnette arzın kürevî olduğuna dair deliller bulunduğunu” (Muhammed Ali b. Hazm el-Endelusî ez-Zâhirî, el-Faslfi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal, Dâru Sâdır, Beyrut, II, 97) belirtir. 1925’te vefat eden Râzî ise, “küre çok büyük olunca onun bir parçası üzerinde yerleşmeye imkân vermesi açısından satıh gibi olur.” (Razî, Mefâtihu’l-Ğayb, II, 95) der.
Kuran’daki bilimsel ayetlere itirazlar adlı yazımızdaki “Bakara 258. ayet” ve “Müminun 80. ayet” hakkındaki yazdıklarımız ve Kuran’da çelişki yoktur adlı yazımızdaki “Zülkarneyn ayeti” adlı bölümlerde de görüleceği gibi, Kuran’da asla yeryüzünün düz olduğu iddia edilmez, aksine kanıtlar ise belirttiğimiz yazılarda defalarca dile getirilmiştir.
Aynı durumikinci sorunuz için de söz konusudur:
‘ayrıca gogu bınca(tavan) yapmak ne demektır tavan duz degılmıdır’
CEVABEN
Camininki de kavislidir!
Kardeşim, döşek, yaymak, tavan…bunlar mecazdır ve Allah kullarının bakış açısı ile yet ve gökleri bize anlatmaktadır. Eğer, önce karar verir sonra ayetlerden delil aramaya kalkarsak sadece yanlış sonuca ulaşırız.
İlk sorunuz ve cevabımız:
” Yeryüzünü size döşek kıldık.” (Evinizde döşekte yatıyormuşsunuz gibi yeryüzünü sizin emrinize, size hizmete amade kıldık anlamındaki)
bu konuyu acıklar mısınız merak ettım de dosek derken duzluk mu kastedılmıs
CEVABEN
AŞAĞIDAKİ UZANTILARDA “DÖŞEK” DİYE ARATIRSANIZ 3 YAZI BULACAKSINIZ!
http://islamicevaplar.com/kuran-ve-bilim.html
http://islamicevaplar.com/kuran-ve-bilim-itirazlara-cevaplar.html
http://islamicevaplar.com/ateistlere-cevaplar-2.html (Kuran’a göre yeryüzü düz müdür? )
AYRICA:
http://islamicevaplar.com/kuran-ve-mecaz.html
ADLI YAZININ DA FAYDALI OLACAĞI KANAATİNDEYİZ.
SELAM İLE.