Yaygın Kuran imajları

Within spread beside the ouch sulky and this wonderfully and  as the well and where supply much hyena so tolerantly recast hawk darn woodpecker

Nasıl bir Kur’an imajına sahibiz? İnsanın okuduğu kitap/metin konusundaki ön tahmini veya önyargısını oluşturan imajı, söz konusu metnin anlaşılmasında son derece belirleyici bir etkiye sahiptir. (Richard E. Palmer, Hermenötik, s.182-183) Metin hakkındaki yanlış imaj ise, metnin anlaşılmamasına ve çarpıtılmasına yol açacaktır.  

Müslümanların temel dini metinleri Kur’an hakkındaki imajlarına göz atacak olursak, hemen anlaşılacaktır ki, onların bu konuda pek çok farklı imajları, yani farklı Kur’an tasavvurları vardır. Bu farklı imajlar da farklı anlayış ve okumalara yol açmaktadır. Bu imajlardan fazlaca yaygın olanlarını şöyle sıralayabiliriz:

Geçmişle İlgili Haberler Taşıyan En Doğru Tarih Kitabı

Kur’an’da geçen pek çok kıssanın bazı tarihi olayları içerdiği bir gerçektir. Ancak Kur’an’da bu tarihi olayların tarih ilminde veya tarih kaynaklarında ele alındığı gibi ele alınıp nakledildiğini söylemek ciddi bir yanılgı olur. Çünkü Kur’an her şeyden önce dini bir metindir ve tarih ilminin kullandığı dilden farklı bir dil olan din dilini kullanmaktadır. (Turan Koç, Din Dili, ,17; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, s.127128; Frederick Ferre, Din Dilinin Anlamı, s. 164166) Tarihi bir olayın anlatımı bile dini metinlerde dini alana uygun olarak şekillenmekte ve farklı bir karakter arz etmektedir. Bu çerçevedeki metinler muhatabına tarihi olayları içeren kıssaları bir anlatım tekniği içinde tarih ilminin fazlaca üzerinde durmadığı mesajları ve ibretleri vurgulamak üzere anlatır. Kıssa tekniğinde, tarih ilminde olduğu gibi (Tarih ilminin konusu hakkında bk. A Zeki Velidi Togan, Tarihte Usul, Enderun Yayınları, s.711; Mübahat S. Kütükoğlu, Tarih Araştırmalarında Usul, s. 14; Kasım Şulul, İslam Düşüncesinde Tarih Tasavvuru ve Usulü, s. 106113; Mehmet Mahfuz söylemez, Klasik Dönem İslam Tarihçilerinin Tarih Anlayışı, İslami İlimler Dergisi, c.III, sayı: 2, s. 14) bir olayın nerede, ne zaman, niçin, kim ve kimler arasında vs. gibi durumlarının detayıyla ortaya çıkarılması hedeflenmemektedir. Kur’an’ın kıssa anlatım tekniğinde, tarih ilminde olduğu gibi, bir olay bütün detaylarıyla anlatılmamakta fakat verilmek istenilen mesajı taşıyan tarihi kesitler anlatılmaktadır. Çünkü bu olayın anlatılmasındaki temel amaç, muhataba içinde bulunduğu inanç, ahlak ve sosyal hayatla ilgili doğru inanç ve davranış biçimlerini kazandırmaktır. (Ömer Faruk Yavuz, Bir Anlatım Tekniği Olarak “Kıssa”nın rolü, Milel ve Nihal, İstanbul 2010, c.VI, sayı:1, s.125-136)

Gelecek Olayları Haber Veren Kehanet Kitabı

Çok yaygın olan imajlardan bir diğeri de Kur’an’ın gelecekte ortaya çıkacak hadiselerden söz etmiş olduğunun kabul edilmesidir. Bu yaklaşımın temelinde Kur’an’ın evrenselliğini ve mucizeliğini ispat etme endişesi bulunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, Kur’an indirilmesinden itibaren bütün tarih, zaman ve zeminlerde geçerli bir kitaptır. Geçerliliğini de kıyamete kadar meydana gelecek pek çok olay ve olgusal durumları metninde şifrelenmiş bir şekilde barındırmasıyla sağlamaktadır. İlgili zaman ve zeminlere ulaşıldığında, bu şifreler deşifre edilerek yani tefsir edilmek suretiyle anlaşılmaktadır. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Kur’an Mucizesi, s.132, 175) Kur’an, indiği tarihsel kesit dikkate alınarak anlaşılmalı, yani tefsir edilmeli ve yine aynı kesitin örnekliğinde başka tarihlere yansıtılmalı, yani yorumlanmalıdır.

İbadet Kitabı

Kur’an’ın temel amaçları göz ardı edilerek, salt ibadet kitabı olarak görülmesi de Müslümanlar arasında yaygın Kur’an imajlarındandır. Özellikle laik sistemlerle tanışan ve pozitivizmin etkisi altında kalan ulus devletler içinde yaşamını sürdüren Müslüman kitlelerin İslam’ın en temel kaynağı olan Kur’an’la irtibatları iyice zayıflamıştır. Bunun sonucu olarak da bazı çevrelerde sadece şekilsel görünüm arz eden bazı ibadet formları dışında onları dinle ya da Kur’an’la bağlayacak bir şey kalmamıştır. Bunun neticesinde de şöyle bir Kur’an imajı yaygınlaşmıştır: Kur’an sadece Cuma, bayram, mevlit, kandil, namaz, hatim ve mezarlarda okunan bir kitaptır. Kişi hayatını ibadetlerin bir kısmı dışında bütün öğretilerden uzak yaşayabilir ara sıra cuma, bayram, kandil, mevlit gibi münasebetlerde Kur’an okuyarak ve ibadet ederek sosyal hayatında yapmış olduğu bütün günahlardan arınır. Bir yakını vefat ettiğinde ona hatim ve mevlit ya da mezarında Yasin okutarak onu günahlarından arındırdığını düşünür. Böylece Kur’an onun için bir ibadet ve arınma kitabı olarak ortaya çıkar. Bir başka ifadeyle, kişi Kur’an’ın yasakladığı içki, kumar vs. gibi pek çok şeyi yapar ve emrettiği şeylerden de uzak durur fakat yine de “kalbinin temiz olduğu iddia eder” ve kutsal gecelerde ve bazı dini münasebetlerde bulunarak veya okuttuğu Yasin, hatim ve dualarla kendisini ve kaybettiği yakınlarını arındırdığını düşünür. Böyle kimselerin hayatında Kur’an bazı ibadetlerle sınırlı bir şekilde ibadet kitabı olarak işlev görür ve böyle bir imajla Kur’an’la ilişkiye geçer. Bazı Müslümanlar da inanç esasları ve ibadetler konusunda son derede dikkatli gözükmelerine rağmen ahlaki ve sosyal konularda aldırmaz gözükmektedirler. Bu tarzdaki bireyler ibadetlere son derece düşkün gözükmekte ve Kur’an’ın yasakladığı içki, kumar, zina gibi şeylerden uzak durmalarına rağmen Kur’an’ın getirdiği ahlak ilkelerinden nasiplerini almamış gözükürler. Zira bu kimseler gece namazlarını bile aksatmamalarına rağmen komşularına ve etraflarındaki insanlara kötü davranmakta, ticaretlerinde haksızlık etmekte bir beis görmemekte ve Kur’an’ın insanlara öğrettiği ahlaki tutumdan uzak bir sosyal hayat sürdürmektedirler. Bunun sebebi dünya hayatını kazanma ile ahireti kazanmanın farklı şeyler olduğunu düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Yani çokça ibadet ederek ahiretlerini inşa ettiklerini düşünmekteler ve dünyadaki davranışların ahireti inşa etmede pek etkisi olmadığını varsaymaktadırlar. Onlar, Kur’an’ın bir bütün olarak getirdiği sistemi parçalamaktadırlar. Halbuki Kur’an’ın getirdiği sistem içinde ibadetle salih amelleri besleyen ve teşvik eden bir kurucu unsur olarak yer almakta (Bu hususu namazın fonksiyonunu ifade eden şu ayet vurgulamaktadır. “…Muhakkak ki namaz insanı hayasızlıktan ve kütülüklerden alıkor.” Ankebut, 29/45) ve ahiret sosyal hayat içinde gerçekleşen ameller neticesinde inşa olunmaktadır. Bazı Müslümanlar Kur’an’ın dünya-ahiret ve ibadet-salih amel bütünlüğü konusunda parçalanmıştır. (Ömer Faruk Yavuz, “Kur’an Perspektifinde Dünya Ahiret Bütünlüğü” Dinbilimleri, Eylül 2006, c.VI, sayı:3, s. 183184.) Kanaatimizce ibadet Kur’an ilişkisi konusunda sahip olunması gereken imaj, Kur’an’ın getirdiği ibadetler dahil bütün öğretiler bir bütünlük arz etmektedir. Bunlar yaşadığımız hayat boyutunda sergilediğimiz bütün davranışların sağlıklı adil ve ahlaki olmasını sağladığı gibi sözünü ettiğimiz bu davranışlar aynı zamanda ahiretimizi de inşa etmektedir. Eğer ibadetler dünya hayat boyutundaki eylemlerimizin kalitesini artırmıyorsa yani işlevsiz kalıyorsa, yanlışlıklardan uzaklaştırmıyorsa o zaman onların ahiretteki hayatı da olumlu etkilemesi düşünülemez. Bir başka ifadeyle parçalanmış ibadet-amel ilişkisi Müslüman’ın ahiretteki kurtuluşunu gerçekleştiremez. Kur’an, ahiret boyutundaki kurtuluştan bahsettiği zaman imandan hemen sonra salih amelden söz etmektedir. (Asr, 103/13; Nahl,16/97)

Kanun Kitabı

Yaygın Kur’an imajları arasında zikredebileceğimiz bir başka baskın Kur’an imajı da Kur’an’ın kanun kitabı olarak algılanmasıdır.  Bu Kur’an imajı, özellikle Müslümanların içinde yaşadıkları devletlerin uyguladıkları kanunların dini özgürlüklerini kısıtladığı ortamlarda öne çıkmaktadır. Kur’an’a gerçekten devlet yönetimini kapsayan bir kanun kitabı olarak bakılabilir mi? Her şeyden önce Kur’an’ı tek bir şeye indirgemeci yaklaşımların doğru olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira biliyoruz ki, Kur’an hitap ettiği toplumun karşılaştığı dini, ahlaki ve sosyal pek çok konularda mesajlar vermiş, hatta siyasi yönlendirmelerde bile bulunmuştur. Dolayısıyla bu noktadan hareketle Kur’an’ın inanç, ahlak, siyaset, kanun vs. “tek bir meseleye indirgenerek anlaşılmaması gerektiğini” söyleyebiliriz. Dolayısıyla Kur’an’ı, salt anayasa ya da kanun kitabı gibi görme eğilimi, Kur’an’ın amaçladığı şeyleri yansıtmaktan uzaktır. Kur’an sabit bir yönetim şekli belirlememiştir. Yaptığı şey, hangi devlet yönetim şekli olursa olsun, bu devletin adil bir devlet olması, başındaki yöneticinin de yönettikleri kimselere adaletli davranmasını vurgulamak olmuştur. (Nisa, 4/58,105; Maide, 5/42) Kur’an’da elbette ki adil bir devlet yönetimine temel teşkil edecek pek çok hüküm bulunmaktadır. Hatta Kur’an, verdiği örneklemelerle adil devlet sisteminin tümellerini ortaya koyduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu tümellere uygun işleyen her yönetim adil ve sağlıklı bir yönetim örneği oluşturacaktır. Kur’an her zaman, zemin ve dönemde hayatta olan devletlerin anayasalarına temel teşkil edecek ilkeleri barındırmakta olduğunu söyleyebiliriz. Ancak doğrudan her dönemde uygulanabilecek detay bilgileri barındırmamaktadır. 

Edebiyat Başyapıtı

Müslümanların zihinlerini baştan beri meşgul eden baskın imajlardan biri de Kur’an’ın edebi bir şaheser olma imajıdır. Öncelikle Kur’an’ın mucizeliğinin edebiyat açısından mı, yoksa mesajların içeriği açısından mı olduğunun ayırt edilmesi gerekir. Genellikle Kur’an’ın nüzul ortamındaki karşıt muhataplarına meydan okuması ve bir benzerini getiremeyeceklerine dair vurgusu, cahiliye Araplarının şiir ve nesirdeki gelişmişlikleri de dikkate alınarak, edebiyat ya da edebi sanatlar açısından ele alınarak değerlendirilmektedir. Bu imaja göre vurgu, Kur’an’ın muhataplarına sunduğu mesajdan ziyade edebi üstünlüğünedir. Kur’an’ın muhataplarına benzerini oluşturma konusundaki meydan okuması ve acziyetlerini vurgulaması baştan beri genellikle Kur’an’ın edebi sanatları kullanmasındaki üstünlük olarak algılana gelmiştir. (Celaleddin Abdurrahman b. Ebi Bekr esSuyuti, elİtkan fi Ulumu’lKur’an, Mektebetu’lMearif, c.II, s.330331; Mu’teraku’lAkran fi İ’cazi’l Kur’an, s. 56; Subhi esSalih, Mebahis fi ulûmi’l Kur’an, s.313; Muhammed Abdulazim ezZerkani, Menahili’l İrfan fi Ulumi’lKur’an,  C.II, s. 334335) Bu sebeple de Kur’an bir edebiyat ve belagat mucizesi olarak algılanmıştır. Konu artık Kur’an’ın mucizevi bir söz sanatı kullanmış olduğu çerçevesinde ele alınarak asıl hedeflenen içerik ihmal edilmektedir. Halbuki ayetlerle asıl söylenmek istenen şey, insanların ve cinlerin bir araya gelse bile insanlara dini, ahlaki ve sosyal hayatta tutarlı bir şekilde rehberlik eden hiçbir zaman tüketilmesi mümkün olmayan tümelleri olan böyle bir kitap getiremeyecekleridir. Yani vurgu özellikle Kur’an mesajının içeriğiyle ilgilidir. Dolayısıyla icaz konusunda Kur’an’ın belagati ve fesahati konusunun ikincil bir husus olması özellikle Kur’an’ın evrenselliği açısından daha uygun gözükmektedir. Elbette ki Kur’an indirildiği dönemde edebi sanatları en güzel şekilde kullanan bir kitaptır. Bu yönüyle de edebiyatta son derece ileri olan cahiliye Araplarının dikkatin fazlasıyla çekmiştir. Ancak kanaatimizce bu durumun ötesinde asıl dikkat çeken ve kıyamete kadar kalıcı bir nitelik taşıyan husus, onun mesajlarının çelişkisiz oluşu ve bütün asırlarda geçerli olmasında yani tüketilemez evrensel bir içerik taşımasındadır. Bu imajla Kur’an’a yaklaşıldığında, onun sırf muhatabın dikkatini üzerine çekmek için kullandığı edebi yönüne odaklanıp, icazını bu noktada aramak ve içerikten ziyade şekilsel yönü öne çıkarılmaktadır. Bu da en kötü ihtimalle Kur’an’ın din, inanç, ahlak ve sosyal hayatla ilgili olarak verdiği mesajları perdelemekte ve amacın sapmasına yol açmaktadır. Böyle bir baskın imaj Kur’an’ın amacından uzaklaşmaya sebep olabilmekte ve asıl özden ziyade şekille uğraşmaya sevk etmektedir.

Bilim Kitabı

Yaygın Kur’an imajlarından biri de Kur’an’ın keşfedilen bilimsel buluşları kapsayan bir metin olarak algılanmasıdır. Bu yaklaşımın hakim olduğu yorumlara, tefsirlerde ve Kur’an’la ilgili diğer çalışmalar da sıklıkla rastlamak mümkündür. Bu baskın imaj özellikle yaşadığımız modern dönemde pek çok Müslüman’ın hatta bilim adamının zihnini meşgul etmekte, Kur’an’ın anlaşılmasında ve yorumlamasında onları etkilemektedir. Bu baskın imajın etkisiyle insanlar Kur’an’ın insanlığa indirilmesindeki asıl amacı dikkatten kaçırarak artık Kur’an’da günümüze kadar bulunmuş bilimsel buluşlardan ve üzerinde konuşulan bilimsel teorileri aramaktadır.

 Kur’an’da hiç mi bilimsel diyebileceğimiz bilgilere temas edilmemiştir, şeklinde bir soru yöneltilebilir. Buna şöyle bir cevap verebiliriz: Kur’an’da konuşan âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Dolayısıyla gerçek ilah’ın sıfatlarından yani tevhitten, ahiretten, ahlaktan, sosyal hayattan vs. söz ederken satır aralarında evrenin bazı kurallarına temas etmiş olabilir. Ancak bu temas ettiği şeyler, Kur’an’ın temel amaçları çerçevesinde Allah’ın gücünü, kudretini, ahiretin mümkünlüğünü vs. göstermek üzere zikretmiştir. Dolayısıyla göklerden, yerlerden, rüzgârdan, yağmurdan, denizlerden, gece ve gündüzden, bitkilerden, hayvanlardan, insanın yaratılış ve biyolojik yapısından (Ra’d,13/2; Enbiya,21/30; Hac,22/65; Mü’minun, 23/86; Rahman,55/7; Yasin,36/38; Bakara,2/22,164; Ra’d,13/3; Hicr,15/1921; Taha, 20/5354. Naziat,79/30-33; Hicr,15/22; Furkan;25/4849; Rum, 30/57;Fatır,35/9; Ra’d,13/17; Mü’minun, 23/1819; Zümer,39/21Kaf,50/911; İbrahim,14/32; Nahl,16/14; Furkan,25/53;Lokman,31/31; Fatır,35/12; Yasin, 36/4144; Rahman,55/1920,22, 24; En’am,6/9697; A’raf, 7/54;İbrahim,14/33; Nahl,16/12; Yasin,36/37; En’am,6/95,99; Nahl,16/1011; Taha, 20/53; Yasin,36/36; Kaf,50/911;; Hac,22/5; En’am,6/38; Nahl,16/58,6869,79; Ankebut,29/41;Necm,53/4546; Mülk,67/19; Nahl,16/4; ; Hac,22/5; Mü’minun, 23/14; Secde,32/9; Nuh,71/14; Kıyamet,75/3738; Alak,96/2) bahseden ayetlerle amaçlanan şey bilimsel bilgi vermek değil, Allah’ın gücüne, kudretine, bilmesine, diğer sıfatlarına, yeniden dirilmenin mümkün olmasına vs. dair delillendirmelerde bulunmaktır. Bu çerçevede diyebiliriz ki, Kur’an muhatabına itikadi, ahlaki ve sosyal konularda delillendirme yaparak yol gösterirken, bazı ifadelerinin ancak sonraki dönemlerde keşfedilecek bilimsel verileriyle uyuşması son derece doğaldır. Çünkü Konuşan evrenin yaratıcısıdır.

Her Şeyi Kapsayan Kitap

Yukarıda açıkladığımız imajları da kapsayan ve son derece yaygın olan imajlardan biri de Kur’an’ın yaş kuru ne varsa insanla, tabiatla, evrenle ilgili her şeyi kapsaması düşüncesidir. Bu çerçevede delil olarak en sık şu ayetlere başvurulmaktadır:  “Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (En’am, 8/38) Bu ve benzeri ayetler, Kur’an’ın temel misyonu ve muhataplarla ilgili amaçları dikkate alınmaksızın genelleştirilerek anlaşılmakta ve yorumlanmaktadır. (Suyuti, II,357; J.J.G. Jansen, Kur’an’a Bilimsel-Filolojik-Pratik Yaklaşımlar, 70-71) Bu durum, Kur’an’ın temel maksatlarının kaybolmasına ve çoğu zaman onların geri plana itilmesine, Kur’an’ı asıl amacından yani dini, itikadi ve ahlaki ve sosyal konularda rehberlik eden bir kitap olmaktan uzaklaştırmaktadır. Artık bu imaja sahip kimse Kur’an’da bilim, sanat, gelecek, astronomi ve tabiatla ilgili her şeyi arayabilmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere böylece Kur’an sulandırılmakta ve temel maksatları işlevsiz hale gelmektedir. Aslında yukarıdaki ayetteki “kitap”tan maksadın Kur’an olmadığı fakat bundan maksadın Allah’ın sonsuz ilmini sembolize eden “levhi mahfuz” olduğu belirtilmektedir. (Şatıbi, II, 78; Sait Şimşek, Kur’an Mucizesi, s. 106)

Önerilen Kur’an İmajı

Kur’an’ın amaç, gaye, söylem ve temel ilkelerine uygun Kur’an imajı nedir ve nasıl olmalıdır? İlahi vahiy kaynaklı kitaplar ve onların uygulayıcısı peygamberler dini, ahlaki, ve sosyal konularda çıkmaza giren, kaos yaşayan toplumlarda ortaya çıkmışlardır. 

Kur’an, muhataplarına dinİ inançlarında, can güvenliklerinde, mal dağılımlarında, toplumda neslin ve aklın korunmasında ve bütün bunlarla irtibatlı olarak ahlakİ yönlerinde ortaya çıkan ciddi sorunlarda rehberlik etmiştir. Kur’an’ın rehberlik ettiği sorun ve konulara bakılarsa, bizzat canlı muhatabın sorunları üzerinde durulduğu rahatça anlaşılabilmektedir. Örnek olarak, Mekke döneminde muhatabın içinde bulunduğu şirk sorunundan ve ahireti inkar etmelerinden dolayı özellikle doğru Allah ve tevhit inancını vurgulayan Allah’ın sıfatlarından ve yeniden dirilmenin imkanlarından sıkça söz edilmiştir. Medine döneminde de mal, can, nesil, akıl güvenliğini hedefleyen mesajlar verilmiştir. Her iki dönemde verilen bütün mesajlar da fert ve topluma bir ahlaki nosyon kazandıracak şekilde sunulmuştur. Yani Kur’an tabiattan ve diğer şeylerden bu temel konularda delillendirmelerde bulunmak için söz etmiştir. Toplum ve bireylerin akıl ve tabi gelişmeleriyle ilgili hususta düşünmeye ve salih amele genel vurgular yaparak medeniyet kurmaya yönlendirmelerde bulunmuştur.  

Kur’an, insanın itikadi, ahlaki ve sosyal hayatında rehberlik eden bir kitaptır. Bunun dışındaki konuları, akla ve tabi gelişmelere bırakmıştır. Kur’an insana itikat, yani Allah, ahiret melek, kader vs. gibi inançları ve ibadetlerinde ve birey ve toplumların mal, can, nesil ve akıl güvenliği gibi sosyal konularda ve bütün bunların gerçekleşmesi esnasındaki ahlaki işleyişte doğru yolu göstermiştir. Farklı yaklaşımlar, Kur’an’ın temel misyon ve sulandırmaktadır. Kur’an, dini, ahlaki ve sosyal konularda rehberlik eden bir kitaptır. (Prof. Ömer Faruk Yavuz, Yaygın Kur’an İmajları, Din bilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 11, Sayı 2, 2011 ss. 43 -71)

 

Leave a comment