Allah kalpleri mühürler, dilediğini doğru yol
Bakara, 7. ayet: “Allah, onların kalpleri ve kulakları üzerine mühür vurmuştur; gözlerinin üzerinde perdeler vardır.”; Tevbe, 87. ayet: “Kalplerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar “; A’raf 101. ayet: “İşte kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.”; Nahl, 108. ayet: “İşte onlar Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir.”; İbrahim, 4. Ayet: “İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.”
Allah kalpleri mühürlüyorsa insanın ne suçu vardır, cehenneme gitmesi haksızlık değil midir? “Kur’an’ı bir bütünlük içinde ele aldığımızda, kalplerin neden mühürlendiğini görmemiz mümkün olacaktır.” (Abdülcelil Candan, Kur’an okurken zihne takılan ayetler, s. 102) “Bazı ayetlerde, hidayet ve delalet mutlak bir şekilde Yüce Allah’ın dilemesine bağlanmaktadır. Kaldı ki, Kur’an’ın bütününe baktığınız zaman, hidayet ve sapıtmanın ‘insanların kendi iradeleri ile yaptıklarının sonucunda’ kazandıkları işler oldukları görülecektir. Zaten, Kur’an’daki ayetlerin anlamı bu şekilde olsaydı, neden iman küfür savaşıyor var olsun, cihat, imtihan gibi kavramlar neden daima gündemde kalsın? Nasılsa, her şey Allah’ın elinde!” (İzzet Derveze, Kur’an cevap veriyor, s. 355) Kur’an’ın mesajının anlaşılabilmesi için, araştırma yaptığımız konudaki tüm ayetler bir araya toplanmalıdır. Ayetler birbirlerini açıklar ve bir düzen içinde bizi aşama aşama amacına ulaştırır. Şimdi aynı konudaki ‘diğer ayetleri de’ bir araya getirip ateistlerin tek taraflı sübjektif yaklaşımlarını aşarak gerçeğe ulaşalım.
Nisa, 155. ayet: “Onların kendi ‘sözlerini bozmaları, Allah`ın ayetlerine karşı inkara sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: “Kalplerimiz örtülüdür” demeleri’ nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah, inkarları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar.”; Münafikun, 3. ayet: “Bu, onların iman etmeleri, sonra ‘inkar etmeleri dolayısıyla’ böyledir. Böylece kalplerinin üzerine damga vurulmuştur (mühürlenmiştir), artık onlar kavrayamazlar.”; Tevbe, 80. ayet: “Allah onları asla bağışlamayacaktır! Bu, şüphesiz ki onların, ‘Allah’ı ve Resulünü inkar etmeleri’ sebebiyledir. Allah ise, (inkarlarındaki ısrarları yüzünden) fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”; Mutaffifin, 14. ayet: “Hayır hayır! Doğrusu onların ‘kazandıkları günahlar’ kalplerini paslandırmıştır.”; Saff, 5. ayet: “Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı”; Nahl, 106-108. ayetler: “Kim inandıktan sonra ‘kafirlik eder, Allah’ı görmezlikten gelir, dünya yaşayışını ahirete tercih’ ederse, Allah, kalp, göz ve kulaklarını mühürler.”; Bakara, 88. ayet: “Kalplerimiz perdelidir” dediler. Hayır; ‘küfür ve isyanları sebebiyle’ Allah onlara lanet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.”; Bakara, 93. ayet: “Onlar: İşittik ve ‘isyan ettik’ dediler. ‘İnkarları sebebiyle’ kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu.”; Yunus, 74. ayet : “Onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte ‘haddi aşanların’ kalplerini biz böyle mühürleriz.”; Nahl, 104. ayet: “Allah’ın ayetlerine ‘inanmayanlar’ yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez.”; Sâf, 5. ayet: “Onlar yoldan ‘sapınca’ Allah da kalplerini saptırmıştı.”; Mü’min, 35: “Allah, ‘kendini beğenmiş’ her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.”; Mutaffifin, 14. ayet: “Onların ‘işlemekte oldukları kötülükler’ kalplerini kirletmiştir. ” Konuya ışık tutan bir hadisi şerif ile devam edelim: “Günah ilk defa yapıldığı zaman kalpte bir siyah nokta yani kara bir leke olur. Eğer sahibi pişman olur, tövbe ve istiğfar ederse kalp yine parlar. Etmez de günah tekrarlanırsa, o leke de artar, sonra arta arta bir dereceye gelir ki, leke bir kılıf gibi bütün kalbi kaplar ki Mutaffifin suresinde “Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas tutmuştur.” (Mutaffifin,14) ayetindeki “rayn” da budur.” (Tirmizi, Tefsiru Sûre, 83, 1; İbn-i Mace Zühd 29, Ahmed b. Hanbel, II/297)
Kalbin mühürlenmesi, boş arzuları ilah edinme (Casiye, 23), Allah’ın nimetlerine nankörlük (A’râf, 101), azgınlık, zulüm (Yunus, 74), bilgisizlik (Rum, 56; Tevbe, 87, 93) gibi sebeplerden olmaktadır. İnsanlar kendi fiilleri, yaptıkları ile kalplerini günahlarla karartıp katılaştırmakta, kulaklarını gerçeğe karşı tıkamakta, gözlerini hakkı görmemek için kapamakta, hatta bizzat kendileri kalplerinin katılığını itiraf etmekte (Bakara, 88) tüm bunların sonunda da Allah hastalıklarının teşhisini koyarak, son noktayı koyup mührü basmaktadır. Yani insan kendi özgür iradesi ile bizzat kendi eylemleri sonucunda kalplerinin mühürleneceği aşamaya adım adım gelmekte, Allah’ta günahlarla kararmış o kalplere insanın kendi tercihi olan bu mührü basmaktadır. Yoksa Allah (cc) daima biz kullarının iyilik istemekte, kitap, nebi gönderip cennet yolunu göstermekte, akıl ve vicdan ile fıtrata çağırmaktadır. Bu konuda, ‘Kader’ ve İslami emirler, yasaklar ve hümanizm’ adlı yazılarımıza da bakılabilir.
“Allah zalim topluluğa hidayet vermez.” (Bakara, 258; Ali İmran, 86; Maide, 51; Ahkaf, 10; Saf, 7) Allah hidayeti vermediği için insanlar zalim olmadılar, zalim oldukları için hidayete insanlar ulaşamamaktadırlar. Tıpkı bu soruyu gündeme taşıyan ateistlerin önyargı ile Kur’an’a yaklaşıp, ayetleri genel bütünlüğünden koparıp Kur’an’ın amacının dışında bir sonuca ulaşmaya çalışmaları gibi. Kısaca, “Hz. Peygamber hakkında kullanılan hidayet kelimesi doğru yola davet etmek, Allah’a izafe edilen hidayet kelimesi bizzat ‘hak edeni doğru yola ulaştırmak’ anlamındadır.” (Flamur Kasami, Kur’an’da çelişkili gibi görünen ayetler, s. 129) “Doğru yolu bulmak veya doğru yoldan sapmak, insanların ‘kendi iradede ve tercihlerine’ bağlıdır.” (Sabri Demirci, Kur’an’da çelişkili ayetler meselesi, s. 110)
“Mücahid bu ayet hakkında şöyle dedi: Bildirildi ki, günahlar her noktadan kalbin çevresini sarar ve nihayet onun üzerine üşüşür ve işte bu, kalbin mühürlenmesidir.” (İbn Kesir, II/183); “Günahlar, insanların kalplerinde uyarıları tesirsiz, Hakk’ı kabulü neredeyse imkansız kılar. Bu durumda olanlara benzetme yoluyla “mühürlü” denir.” (İsmail Hakkı Bursevi, Ruhü’l Beyan, I/180)
“İnsanlar kendi öz iradeleri, hür iradeleriyle ya bu kilidin kapatılmasını Allah’a arzederler, Allah da kapatır onu. Ya da açılmasını isterler Allah’tan, Allah da açıverir onu. İsteyen kuldur, ama açan ve kapatan da din sahibi olan Allah’tır her zaman. (Ali Küçük, Besair’ul Kur’an, Bakara, 7. ayet tefsiri)
Kısacası, “Allah’ın dilediğini delalete dilediğini hidayete iletmesi öncelikle kulun, iyi ve kötü bütün yolu kendisinin özgür iradesiyle seçmesinden sonradır.” (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Komisyon, Soru ve Cevaplarla Niçin İnanıyorum? s. 149); “Allah’ın hidayeti, kulun istemesine bağlıdır.” (Prof. Cafer Karadaş, Ateist ve deistlere cevap, s. 47); “Kul mühürlemedikçe yüce Allah kulunun kalbini mühürler mi? Nankörlük, zulüm, günah, yalancılık gibi kötü özelliklere ‘ısrarla devam edenlerin’ kalpleri mühürlenmektedir.” (Osman Nuri Topbaş, Aklın cinneti Deizm, s. 118)
‘Biz gidilecek yolu gösterdik, artık dileyen inanır dileyen inkar eder.” (İnsan, 3)
.