Bu konuya temel teşkil edecek “Kur’an ve Bilim” ve “İslam’da Kadın Hakları” adlı yazılarımızı da öncelikli olarak tavsiye ederiz.
En başta belirtelim ki, “Kadınlara cuma namazı, cenaze namazı ve bir de cihad hariç, erkeklere farz olanların hepsi farz kılınmıştır.” (Abdürrezzak, Musannef, V/298)
Peygamberimizin kadınlara okuma yazmayı (İbn Hanbel, Müsned, 45/46/h.no: 27095; Ebu Davud, h.no: 3887) ve ilmi (Fethu’l Bari, I/236; Mecmaü’z Zevaâid, I/161) tavsiye ettiği sahih rivayetleri değil de, mevzu/uydurma olduğunu İbn-i Cevzi, İbn-i Hıbban, Zehebi ve İbn-i Adıyy’in özellikle belirttiği ve hadis olarak kabul etmediği (Kitabu’l-Mevzuat, II/268, Zehebi, Telhis, II/396; Mizan, I/419, II/679; Kitabu’l-Mecruhin, II/301), Beyhaki’nin de münker (Beyhaki Şuabu’l-İman, no: 2227) olduğunu ilan ettiği “Kadınlara okuma yazma öğretmeyin.” uydurma sözü üzerinden İslam’a saldırmaya çalışanlara hem kitabi hem pratik hayattan örneklerle kısaca cevap verelim.
Dünyanın ilk üniversitesinin kurucusu Müslüman bir hanımdır. Fatıma el Fihri, 859 yılında Fas’ta, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından da dünyadaki ilk üniversite kabul edilen Karaviyyin Üniversitesini kurmuştur. (Rena D. Dossett, The Historcal Influence of Classical Oslam on Western Humanistic Education, IJSSH, IV/91) Oxford ve Harvard üniversitelerinden de eski olan bu üniversite sadece Müslümanlara değil, Yahudi ve Hristiyanlara da eğitim veriyordu. (AA, 8 Mart 2018) Amerikan kız ‘kolejinin’ açılış tarihi ise 1821’dir. (website.robcol.k12.tr/tr/rc-hakkinda/tarihimiz)
Endülüs İslam devletinde “Kadınlar da eğitimden dışlanmak şöyle dursun erkeklerle aynı konularda eğitim almaktaydı ve hem edebiyat hem de bilimsel çalışmalarda öne çıkmışlardı.” (Charles E. Chapman, A History Of Spain, The Free Press, (2nd Printing), New York USA 1966, s. 51)
“İlim yapmak her (kadın ve erkek) Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 1.378) emri ve “Bir çocuğun babası üzerindeki hakkı, çocuğa yazı öğretmek, ona güzel bir isim vermek ve zamanı geldiğinde de çocuğu evlendirmektir.” (Suyuti, el-Camiu’s-Sağir, I/350; Abdurraûf el-Munavi, Feydu’l-Kadir, II/538) tavsiyesi gereği daha efendimiz döneminde yirmi kadar hukukçu hanım sahabi (İbn-i Hazm, Cevamiu’s Sire, s. 223) ve doktor Zeynep (İsfehani, el-Egani, XIII/114) yetişmiş, “İslam hukuk ilmi ile ilgilenen Kadın alimler bulunduğu gibi profesör makamına ulaşanlara da Şeyha denmekte” (Dr. Sigrid Hunke, Avrupa’nın üzerine doğan İslam güneşi, s. 360) iken, bu dinin kadına okuma yazmayı yasakladığını iddia etmek ne ilmi olmak ne de objektiflikle açıklanabilir.
“Her camide, her medresede, her mescidde erkeklerin olduğu her yerde, kadınlar da onlar kadar aktifti. Araştırmalarımda, daha derine indim, bir noktada durmak zorunda kaldım. Çünkü hep daha fazlası vardı! Sadece hadis alanında 9 binden fazla hadis alimi kadın vardı. İslam’ın dörtte biri, sadece kadınların verdiği derslerin üzerine kuruludur. Eğer kadınların öğrettiklerini çıkarırsanız, İslam’ın dörtte biri yıkılır. Başka hiçbir dinde kadınlar, oluşum döneminde bu kadar önemli bir rol oynamamıştır. Büyük Hadis kitaplarının çoğu kadınlar tarafından yazılmıştır. İlim için seyahat eden birçok hanım alim vardır. Fatıma bin Sa’d el-Hayr’ın seyahat güzergahı aşağıdadır.” (Dr Muhammed Ekrem Nadwi, Derin Tarih, Nisan 2018, Sayı, 73, s.79-83)
Efendimiz Hz Aişe ve Hafsa’nın eğitimleri ile özel ilgilenmiş, yetiştirmiştir. (Buhari, İlim, 36; Tirmizi, Menakıb, 62; Zerkeyî, el-İcabe, s. 103; Taberani, el Kebir, XXIII/182; Müstedrek, IV/11, Müsned, VI/67; Tabakat, II/32–33; İbn-i Hacer, T. Tehzib, XII/457) Efendimiz sadece Müslüman bir hanımları ilme teşvik edip önderlik etmemiş, Müslümanlarla savaşırken esir alınan gayri Müslim bayanları bile ilme teşvik ettirmiştir: “Bir insanın cariyesi olur, ona güzel bir tahsil ve eğitim verir, sonra da onu azad ederse, Allah onu iki katıyla mükafatlandırır.” (Buhari, Cihad, 145) buyurmuştur.
Zamanında yasak olan başörtüsü haberlerinin her biri aslında büyük itirafları içerinde barındırmaktadır: “Dicle Üniversitesi’nin mezuniyet törenine okul birincileri türban takarak katıldı.” (Sabah, 04.07.2004)Viyana’nın göbeğinde beş katlı bakımlı bir bina. 34 dairesinde Viyana üniversitelerinde eğitim gören tam 200 kız öğrenci kalıyor. Hepsi de imam hatip mezunu, türbanlı ve bu yüzden Türkiye’de üniversiteye gidememiş. (Hürriyet, 02.11.2003) Ukrayna’daki üniversitelere türbanlı öğrenci akını var. Tıp ve diş hekimliğini tercih eden öğrenciler, üniversitede mescit bile açtırdı. (Milliyet,27 Ağustos 2004) Üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı ne Etiler İmamı’nın kızı Nagihan Haliloğlu’nu ne de Tıp Fakültesi’ni yarıda bırakmak zorunda kalıp yurt dışına çıkan Nurevşan Bastem’i yıldırmadı. Eğitimlerini Avrupa ülkelerinde tamamlayan bu iki genç, şimdi Almanya’da hem çalışıp hem de akademik kariyer yapıyor. (Yeni Şafak, 3.10.2005) ÖNDER’in 5 yıl önce Avusturya’ya gönderdiği Nur Akbıyık, Saadet Pekzorlu ve Seyhan Yılmaz aynı zamanda yüksek lisanslarını da tamamlayarak okullarını bitirdi. (Haber 7, 28.03. 06)
Katsayı, polis, medya, sosyal baskılara rağmen ‘OKU’ emri gereği bunca çileyi göze alıp başarılar elde eden bu hanımlara dinleri ‘okuma’ diyecek ve buna da bazıları inanacak, öyle mi?!
Bir haber ile 28 Şubat zihniyetine selam gönderelim: Fransız düşünürden peçe çıkışı! Fransız düşünür Marc Edouard Nabe, katıldığı bir televizyon programında peçeyi savundu. Nabe, karşısındaki diğer Fransız katılımcılara ‘Siz o kadınların nasıl düşündüğünü anlamıyorsunuz. Onların kadınları sizin kadınlarınızdan daha onurlu’ dedi. (Haber 7, 10.06.2013)