600’lü yıllardan 2000’li yıllara, değişen sadece isim ve insanlar; zihniyet hep aynı!
“İçinde bulunduğumuz düzen, İslam öncesi Arap coğrafyasında cahiliye olarak tanımlanan toplum yapısı ile bazı yönlerden paralellik arz etmektedir.” (Emine Öğük, Yeni ateistlerin yanılgıları, s. 118)
600’lü yıllarda adı müşrik olanlarla günümüz ateist/oryantalistleri arasında hiç bir fark yoktur. O gün adları putperest idi şimdi ise materyalist, yani fark sadece isimlendirmede. Fikirler hiç değişmedi hatta vahiyden uzaklaşıldığı için daha da kötüye gidildi!
Deist (Yaratıcıya inanıp, dünyayı yarattıktan sonra vahiy göndermediğine inananlar): Bakara, 97: “Söyle; her kim Cebrail’e düşman ise iyi bilsin ki, ‘Kur’an’ı senin kalbine Allah’ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı’, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi.”; En’am, 91: “Onlar: ‘Allah insanlara hiçbir şey göndermemiştir.’ demekle, Allah’ı gereği gibi tanıyamadılar.”
Materyalist (Maddi alem dışındakilere inanmayan, ahireti inkar edenler): En’am, 29: Dediler ki: ‘Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz diriltilecek değiliz’; İsra, 49: “Dediler ki: “Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, ‘gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?’; Casiye, 24, 32: “Bu dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur. Ölürüz, yaşarız; Kıyamet kesin değil.”
Vahşi kapitalizm: Bakara, 275: “Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlar, “alışveriş de faiz gibidir” demeleri yüzündendir.”; A’raf, 85: “Ey kavmim! Ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.”
Oryantalist: En’am, 105: “İşte böylece ayetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz ki, onlar sana: ‘Sen bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin’ desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice açıklayalım.”; Ali İmran, 186: “Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. ‘Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan ‘size eziyet verici bir çok söz’ işiteceksiniz.’ Eğer sabreder ve Allah’tan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.”; Nisa, 46: “Yahudilerden bir kısmı, ‘Allah’ın kitabındaki kelimeleri esas manasından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak’, “Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve raina (bizi gözet)” diyorlar.”; Kalem, 2: “Sen ‘mecnun’ (Sara hastası veya cinlenmiş) değilsin.” İbrahim, 3; Hud, 19: “O zalimler ki, Allah’ın yolundan alıkorlar, onu ‘eğri göstermek’ isterler.”
Sahte resuller: En’am, 93: “Allah’a karşı yalan uyduran, yahut ‘kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı halde: “bana vahyedildi” diyen’ ve: “Allah’ın indirdiği gibi bir kitap da ben indireceğim” diye iddiada bulunandan daha zalim kim olabilir?”
Sekülerizm, dünyaperestlik: A’raf, 51: “O kafirler ki, dünya hayatı onları aldattı, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler. Böylece onlar bugünlerine ulaşacaklarını nasıl unuttular.”
Dindara hakaret (Akılsız, gerici, çağdışı, yobaz, dinci, örümcek kafalı vd.): Tarih boyunca dindarlar (Gerçek Yahudi ve Hristiyanlar dahil) hep aşağılanmıştır. Bakara, 13; A’raf, 60, 66 gibi ayetler bunlara işaret eder.
Alkol: Şaraptan rakı, votka, cin, viskiye… 600’lü yıllarda insanlar şarap içerdi ve bu konu Maide, 90-91. ve Bakara, 21. ayetlere de konu olmuştu. Cahiliye döneminde yaygın olan şarap içme adeti şiirlere bile konu olmuştur. Ama ne zamanki içki yasak olmuş, Medine sokaklarında sel gibi içki akmıştır. (Müslim, Eşribe, 3) Günümüzde ise değişen sadece, kötülüğün adı ve türünün artmasından başka bir şey değildir. Bir de, yasak olan şeyi Müslüman olduğunu söyleyenlerin yapması ve sonra ortaya çıkan kötülüklerden yine İslam’ı suçlamalarıdır! Şiirlere konu yapanlar da (Örneğin, rakı için Tayfun Talipoğlu, Orhan Veli Kanık, Edip Cansever şiirleri ve Yılmaz Özdil köşe yazısı (Sözcü, 14.12.2021), Aydın Boysan yöntemleri… ile) hala devam etmektedir.
Irkçılık: 600’lü yıllarca ‘Asabiyyet-i Cahiliyye’ denen ırkçılık o dönem Arap toplumu arasında çok yaygındı. İslam geldikten sonra ırk kavramını kabul etmiş ama üstünlük aracı olmaktan çıkarmıştır. İslam, üstünlüğün ölçüsü olarak Allah’ın kurallarına uymayı (Takva) belirlemiştir. Ama ne yazık ki, günümüzde “Türk, Kürt, Arap…” adına hala ırkçılık yapılabilmektedir. Daha da ilginci bu ırkçılık çoğalmış; aile-sülale, köy, şehir (Hemşericilik) adları altından futbol fanatizmine dek çeşitlenmiştir. İslam ise bunları kökten yasaklamıştır. (Buhari, Mezâlim, 4, îkrâh, 6; Tirmizî, Fiten, 68) Detay için, ‘Müslümanların iç sorunları’ adlı yazımıza bakılabilir.
Kız çocuklarına değer verilmemesi: Cahiliye döneminde kız çocuklarına değer verilmez ve çeşitli nedenlerle diri diri toprağa gömülürlerdi. Bu nedenle Zuhruf, 17; Tekvir, 8-9; Nahl, 58-59. ayetler indirilmiştir. (Mahmud Esad, Târih-i Dini İslam, s. 255) Günümüzde bazı bölgelerimizde bu inanç aynen devam ederken aynı zamanda kapsamı genişletilmiş, artık erkek çocuklar da dahil, daha doğmadan ‘kürtaj’ adı altında her iki cinsi de kapsar duruma getirilmiştir. Bu konu ayrıca, ‘Turan Dursun’a cevaplar’ başlığı altında ‘Kız çocukların diri diri gömülmesi yalan mı?’ sorusuna verilen cevapta ele alınmıştır.
Tefecilik- faiz: Ali İmran, 130 ve Bakara, 275. ayetlerinde ifade ettiği gibi, o dönemde tefecilik/faiz toplumda çok yaygın idi ve insanların yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyordu. Günümüzde ise artık bu sorun fertleri değil, ‘toplum ve ülkeleri’ başka ülkelerin uydusu haline getirecek evrensel bir sorun haline gelmiştir. Tefeciliğin toplumsal boyutu olan faiz yüzünden dünyadaki ülkeler, 8-10 ailenin elinde yaz-boz tahtasına döndürülmüş, satranç tahtasındaki taşlar gibi kullanılır olmuşlardır.
Zina: Araplarda fuhuş yapan kadınlar tanınmaları için kapılarına bayrak asardı. (Buhari, Nikah, 36; Muhammed Ali Sabuni, Ahkam Tefsiri, II/ 203; İbn-i Kesir, Tefsirû’l Kur’ân’il Aziym, III/289) Bu konu Bakara, 169; Nur, 33. ayet gibi Kur’anda ele alınmış ve eleştirilerek yasaklanmıştır. (Buhari, İsti’zan 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21; Ebû Davud, Nikâh 43; İbn Kesir, Tefsir, V/98) Günümüzde “telekız, eskort, dijikız” gibi adlarda genelleşmiş, yayılmıştır. Buna ‘metres’ adı altında kullanılıp, sıkılınca atılan kadınlarda eklenebilir.
Kumar: Cahiliye çağında kumar (meysir) çok yaygındı. Cahiliyye Arapları kumar oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katılmamak ayıp sayılırdı. O zamanın şairlerinden biri karısına şöyle vasiyette bulunmuştur: “Ben ölürsem, sen, aciz ve konuşma bilmeyen, ikiyüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme.” (D. Pusmaz, A. Ahmed, Câhiliyye, Şâmil İslam Ansiklopedisi, I/296) Kumar İslam’da yasaklanırken ne yazık ki günümüzde kumar evleri, kumar şehirlerine ve sonunda sanal aleme taşınmış olarak evleri, yuvaları yıkmaya devam etmektedir.
Fal: Eskiden Kureyş’in en büyük putu Hübel’in bekçisinin elindeki torbadan “Ezlam” denilen fal okları çekilirdi. Cahiliye’de, kahinler daha çok geçmişe ait bilgileri, arraflar ise gelecekten haber verirdi. İslam, tüm bu hurafeleri yasaklamış. (Müslim, Selam, 124) Ama günümüzde bu kötü alışkanlıkta ne yazık ki gazetelerde burçlar, sosyal hayatta kahve, tarot vb. türlü adlar altında yaygınlaşarak devam etmektedir.
Uğur(suzluk) İnancı: Cahiliye Arapları arasında uğursuz sayma inancı hayli etkindi. Uğursuz sayılan kötü ve çirkin kabul edilir; ondan uzak durulmaya çalışılırdı. Günümüzde de ‘baykuş sesi, kara kedi’nin uğursuz sayılmasından ‘totem’ inancına dek çeşitlenerek devam etmektedir. İslam’da bir delili bulunmayan ve yasaklanan (Kütübi Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan, 17/455, Buhari, Tıb, 54, Müslim, Selam 102, İbn-i Mace, V/482) bu tür inanışlar ne yazık ki artarak çeşitlenmiş ve gerek uğur gerek uğursuz sayılanların sayısı hayli artmıştır.
Kur’an, geldiğinde 600’lü yıllarda toplumda var olan tüm kötü alışkanlıkları kaldırmayı başarmıştır. Günümüzde, adı Müslüman olan ama cahiliye dönemi Mekke müşriklerinin zihin yapısına, adetlerine sahip olanları yine aynı reçete kurtaracaktır! Tarihte denenmiş ve defalarca başarılı olmuş bu reçeteyi yeniden uygulayan kısa sürede hem dünya hem ahiret huzuruna kavuşacaktır. Kur’an ve sahih sünnet bir ışık olarak yolu aydınlatmaktadır, o kutlu yolda (sıratı mustakim) yürüyenlerden olmamızı ümit ediyoruz!