Oryantalistler peygamberimizin okuma yazma bildiğini ileri sürmektedir. Bundaki amaçları ise, O’nun eğitimli biri olduğunu kabul etmeleri değil, Kur’an’ı, Tevrat ve İncil’den alıntılar yaparak “yazdığı” iddialarına bir altyapı oluşturma çabasıdır. Bizler efendimizin okuma yazma bilse bunu ilan etmekten asla geri kalmayız! Batılı oryantalistlere göre efendimiz sadece Arapça okuma yazma bilmekle kalmıyor ayrıca, Fars, Latin, Hint gibi başka dillere ve yine arkeolojik kazılarla yüzlerce yıl sonra ortaya çıkacak olan eski hiyeroglif metinlere de vakıf birisidir ki, bu konudaki iddialarını ileriki sayfalarda ele alıp cevaplayacağız! Kısaca, bizler gerçeği gizleyip efendimizin okuma yazma bildiğini gizleme gibi bir gizli ajandaya asla sahip değiliz; tarihi belgeler ve objektif akıl bizi bu sonuca ulaştırdığı için bu görüşü bizler kabul ediyoruz.
Ümmi, “Anasından doğduğu gibi kalan; yeni bir bilgi edinmemiş olan; okuma-yazma bilmeyen” gibi anlamlara gelir. Arap dilinde “ümm”; anne, “bir şeyin aslı” anlamına gelir. (Firûzâbâdî, el-Kamûsu’l-Muhît) Kur’an’da bazen de mecaz anlamları ile; ‘Anne, asıl (kaynak) dönülecek yer ve süt emziren’ anlamlarında kullanılmıştır. (Abdurrahman İbnu’l-Cevzî, Nüzhetu’l A’yuni’n-Nevazır fî İlmi’l-Vücûh ve’n-Nezâir, s.141-142)
Rasulüllah’ın okuma-yazma bilmediği, genel ulema tarafından kabul edilen bir görüştür: “Ey Resulüm! Sen vahyimizden önce ‘kitap okuyan veya yazı yazan’ bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi.” (Ankebut, 48) ayeti de bu hususa işaret etmektedir. Elmalılı Hamdi Yazır şöyle bir değerlendirme yapmaktadır: “İlmi yüceliği ve mükemmelliği, okuyup yazanları aciz bırakan bir peygamber hakkında ‘ümmi’lik, her türlü şüpheyi ortadan kaldıran ve onun doğrudan doğruya Allah’tan gönderildiğini her türlü şüpheden arınmış olarak ispat eden harikulade bir üstün özelliktir, yani başlı başına bir mucizedir.” (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak dinî Kur’an Dili, IV/2297; Kurtubî, el-Cami’li Ahkâmi’l-Kur’ân, VII/298-299) “Tahsil görmemiş bir ümmi iken, Kur’an gibi bir kitap getirmiş olması onun bir mucizesi kabul edilir.” (Fahreddin er-Râzî, XV/20) “Hz. Peygamber, yazılı kültür ve ilahi kitap geleneğinden uzak bir çevrede doğmuş ve büyümüştür. Okuma-yazma bilmemesine rağmen bu kadar mükemmel bir hitap tarzı ile ‘gelmiş ve geçmişi’ kuşattığı gibi ‘geleceğe de’ ışık tutan ilahi kitabı getirmesi, bu şartlarda onun peygamberliğinin en büyük mucizesi olarak alınmıştır.” (Gazali, el-İktisad fi’l-İtikad, s. 224; Razi, en-Nübüvvât, s.181)
“Peygamber’in okuyup yazdığına dair açık ve kesin bir haber bulunsaydı hiç bir Müslüman onun okuyup yazma bilmediğini söyleyemezdi.” (İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm, V/331) Ama tarihi bir gerçekliktir ki, “Hz peygamber okuma yazma bilmemektedir.” (İbrahim Çoban, Ateizm ve Deizm Eleştirisi, s. 177) Şimdi bunun delillerini yerli yabancı kaynaklardan istifade ederek delillendirelim.
“Muhammed, medeni bir insan olmakla beraber ümmi idi. Ku’ran gerçekten akıllara hayret vericidir.” (Mr. Marmaduc Bicthall, Londra’daki Müslümanlık ve çağdaşlık adlı konferanstan nakleden, Ömer Rıza Doğrul, Kur’an nedir? s. 107) “Gerçi Muhammed ümmi idi, fakat dünyaya içinde her şeyi barındıran bir kutsal kitap tebliğ etti. Hz Muhammed, bu kitabın sonsuza kadar yaşayacak bir mucize olduğunu söylüyor ki, gerçek olan da budur.” (Boswert Shimith, Hz Muhammed’in hayatı adlı eserimden nakleden, Ömer Rıza Doğrul, Kur’an nedir? s. 122)
Resulullah efendimiz ile Kureyş arasındaki antlaşmayı Hazret-i Ali yazmıştı. Hz Ali antlaşmanın başına “Bismillahirrahmanirrahim, Muhammedün Resulullah” yazar. O sırada henüz iman etmemiş olan Süheyl bin Amr, “Bizim kitabımıza göre ben Rahmanı bilmem, onun yerine Bismike Allahümme yaz. Muhammedün Resulullah yerine de Muhammed bin Abdullah yaz. Eğer biz Onun Peygamberliğini kabul etseydik, zaten Onunla savaşmazdık.” diye itirazda bulunur. Resulullah: “Ya Ali, onu sil, Süheylin dediği gibi yaz.” buyurur. Hazret-i Ali’nin, edebinden silmeye eli varmaz. Resulullah efendimiz, “Silinecek yeri bana ‘gösterin de’ orasını sileyim” buyururu. Gösterirler ve orasını siler. (Müslim, Sahih, III/1411; İbn Hişam, Tarih, III/332; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, IV/325) Hudeybiye anlaşması sırasında, bir metin üzerinde anlaşmazlık çıkınca, Hz peygamber Hz Ali’ye kelimenin nerde olduğunu sormuş, gösterdiği yeri bizzat kendi eli ile silmiştir. (Prof Dr. Abdülaziz Hatip, Kur’an ve Hz Peygamber aleyhindeki iddialara cevaplar, s. 63) Bu olay, peygamberliğinin 18. yılında gerçekleşmesi de, olayın önemini büyük oranda armaktadır!
Hz. Abbas Mekke’de iken Efendimiz’e hitaben, Kureyş’in toplanıp yola (Uhut muharebesi için) çıktığını bildiren bir yazı kaleme alır. Abbas’ın Benu Gıfar’dan bir adamla gönderdiği mektup Medine’ye ulaştığında Efendimiz mührünü açar, ‘okuması için’ Übeyy b. Ka’b’a verdi. Übeyy, okuyunca da ondan mektubu sır olarak saklamasını ister. (Eğer Allah Resulü okuryazar olsaydı stratejik önemie haiz bir mektubu Übeyy’e okutmaz sonrasında da ondan saklamasını talep etmezdi. (Muhammed Rıza, Muhammed Resulullah, s. 80) Hz. Musa, Miraç Gecesi’nde onunla karşılaştığında efendimizi “Merhaba ümmi peygamber” diyerek selamlamıştır. (Ahmed, Müsned, I/257)
Kur’an bunu açıkça söylerken (Ankebut, 48) ona düşman olanlarda Kur’an’daki kıssaları kendisini yazdığını (Ketebeha) söylememişler, Onu başkasına yazdırdı (İktetebeha) ifadesini kullanmışlardır. (Furkan, 5) Hz peygamberin diplomatik mektuplarından söz edilirken ‘Ketebe ila fülan’ ifadesi kullanılmaktadır ki, bununla onun ‘katiplerine yazdırmış olduğu’ mektuplar kast edilmektedir. (Prof Dr. Abdülaziz Hatip, Kur’an ve Hz Peygamber aleyhindeki iddialara cevaplar, s. 62) Zaten Kur’an’da Hz Muhammed’in okuma yazma bilmediğini ifade eden ayetler doğru olmasa idi, o dönemdeki müşrikler kesinlikle susmaz, itiraz ederlerdi. (Prof Dr. Abdülaziz Hatip, Kur’an ve Hz Peygamber aleyhindeki iddialara cevaplar, s. 65)
İlk ayet indiğinde, Her ‘Oku!’ emrine efendimizin verdiği cevap hep aynıdır: ” Ben okuma bilmem!” (Buhari, Bediul Vahy, 3; Müslüm, İman, 252) Hz Peygamber, ümmi olduğunu söylediği zaman, ona karşı olan hiç bir kimse çıkıp da aksini iddia etmemişti. (Dr. Mehmet Ali Derman, Çürütme (reddiye), s. 52) Furkan, 5. ayetin bize haber verdiğine göre Mekke müşrikleri de ‘Kur’an ayetlerinin peygamberimizce başkasına yazdırdığından” bahsedilmekte idi! Eğer müşrikler efendimizin okuma yazma bildiğine dair bir delil bulsalar bunu kullanmaktan çekinmezlerdi. (Bakıllani, İcazul Kur’an, s. 62; İbni Cevzi, Vefa, I/269) Ama aksine, onların iddiası ancak ‘başkasına yazdırmakla’ sınırlı kalmıştır. Taif heyeti Müslüman olmak için bazı şartlar ileri sürerler. Bunlardan biri de faizin yasak olmamasıdır. Efendimiz, “Elimi bu cümlenin üzerine koyun.” buyurur. Elini koyunca da faiz ayetini okuyup bu talep cümlesini siler. (İbni Esir, Usdu’l-Gabe, I/216) Efendimiz okuma bilse idi yardım istemeden yazıyı bulur ve silerdi. (Muhammed Rıza, Muhammed, s. 66)
Ankebut, 47. ayette: “Sen Kur’an’dan evvel bir kitap okumaz ve sağ elin ile onu yazmazdın. Eğer okuyup yazsa idin müşrikler şüphe ederlerdi.” ayeti inince hiçbir müşrik bu ayete itiraz edip, ‘Yazdın!’ dememişlerdir. Peygamberimizin okuduğunu daha önce çevresi görse idi, onun ilim ve kültürünü, vahiyden değil, başka kaynaklardan elde ettiğine inanılabilirdi. Fakat ümmiliği bu tür bütün ithamları ortadan kaldırmıştır. (Mevdudi, Tarih boyunca tevhid mücadelesi ve peygamber II/240) Küçük bir kasabada ümmi bir kavmin arasında büyümüş, dağlarda koyun gütmüş, hiçbir eğitim almamış bir kimsenin ne kadar zeki olursa olsun, Kur’an gibi mucizevi bir kitabı meydana getirmesi, topluma dönük kurallar koyması, ahlaki kurallar getirmesi mümkün değildir. (İ. F. Ertuğrul, Hakikat nurları, s. 53)
J. Schoeps Hz. Muhammed’in okuma yazma bilmediği için Tevrat ve İncil’i ‘kulaktan duyma’ bildiğini ileri sürer. (Ekrem Sarıkçıoğlu, Batı Dinler Tarihinde İslam, s. 222; Benzer görüş için: G. Weil, Biblische Legenden der Müselmaenner, s. 274)İslam düşmanı ünlü oryantalist Leon Caetani’nin bu husustaki yorumu ise oldukça ilginçtir: “Muhammed’in okuma-yazma bilip bilmediğini tayin etmeye kalkmak boşuna bir gayrettir. Çünkü ‘Muhammed bunu çağdaşlarından bile saklamıştır.’ Bununla beraber ‘kanaatimize göre’ okuma-yazma bilmesi ‘muhtemeldir.’ Fakat bunu itiraf etmek istememiştir.” (L. Caetani, İslam Tarihi, IX/163) Yani oryantalist yazar şunu demek istiyor, ‘Boşuna uğraşmayın, biz kararımızı önceden verdik! O; okuryazardı. Hatta herkesten de bunu gizliyordu. Ama bazı oryantalist 1400 sene sonra bunu tespit edip ortaya çıkarabilmişti! İşin ilginci okuma yazma iddiasında oryantalistte emin değildir; ‘Kanaatine göre’ olabilirmiş!’ Richard Bell adlı oryantalistte benzer iddiada bulunur: “Muvahhidlerden yani Yahudi ve Hristiyanlardan aldı ama ilk dönemlerde onlardan tanınmamak için, onların arasında görülmedi.” (R. Bell, Who Were the Hanifs? The Moslem World, XX/122) ‘Saklandı, görülmedi.’ Halbuki bizzat yine oryantalistler de itiraf etmektedir ki, tarihte O’nun hayatı kadar her adımı kayıt altına alınan başka bir lider yoktur! (Voltaire, Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler, s. 6; Lord John Davenport, Hz Muhammed ve Kur’an’ı Kerim, s. 1; M. Hamidullah, İslam peygamberi, I/8)
Amstrong; Hazreti Muhammed’in okuryazar olduğunu gösteren hiçbir kayıt yoktur. (Amstrong İslam peygamberinin biyografisi Hz Muhammed, s. 122); Margoliouth: Onun okuma yazma eğitimi almadığı açıktır. (Margoliouth, Muhammed ve İslam’ın Yükselişi, s. 68); Hitti, Hz Muhammed’in ümmi olduğunu kabul eder. (Philip K. Hitti, Siyasi ve kültürel İslam Tarihi, s. 173); Mickener: “Muhammed’in okuma yazması yoktu.” (James A. Mickener, İslam: Yanlış Anlaşılan Din, s. 68); Thomas Carlyle: “Hiç okul tahsili görmemiştir.” (Thomas Carlyle, Peygamber Kahraman Muhammed, s. 19) “Muhammed’in yazı yazmasını bilmediği kesindir.” (Thomas Carlyle, Peygamber Kahraman Muhammed, s. 32, 35); John Devenport, “Hz Muhammed’in tahsili yoktur, fakat yüksek bir insandı.” (Dr. Mehmet Ali Derman, Çürütme (reddiye), s. 72); “Muhammed bütünüyle ümmidir.” (Charles Stuart Mills, History of Muhammadanism) M. Watt da, Hz Muhammed’in ümmi olduğunu açıkça ifade etmektedir. (Watt, Mohamet, s. 37) Ünlü İslam düşmanı Renan dahi Hz. Muhammed’in ümmi olduğunu ifade eder. (Roger Arnaldez, Fransız kültüründe Muhammed peygamberin tasviri, s. 74) Oryantalistlerin yazdığı İslam Ansiklopedisinde efendimizin ‘Tevrat ve İncil’i okuyarak bilgi elde etmediği’ açıkça ifade edilir. (Muhammed maddesi, VIII/454) “Hz Muhammed’in tahsili yok idi.” (Lord John Davenport, Hz Muhammed ve Kur’an’ı kerim, s.10) İslam düşmanı ünlü Toledo külliyatının baş mimarı Peter el Venerable bile, ‘The Summa Totius’ adlı kitabında, Hz Muhammed’in ümmi olduğu yazar. (İngiliz ve Alman oryantalistlerin Hz. Muhammed Tasavvuru, s. 70) Nöldeke: Peygamber, her halükarda ne İncil-Tevrat’ı, ne de başka bir eseri okumuştur. (Geschichte des Corans, s. 16; Zwemer, The Illiterate Prophet, s. 352) derken Kazimirski, Edward Montet ve Michele Amari gibi oryantalistlerde Hz Peygamberin okuma yazma bilmediğini itiraf etmektedirler. (Prof Dr. Abdülaziz Hatip, Kur’an ve Hz Peygamber aleyhindeki iddialara cevaplar, s. 64) Diğer oryantalistlerin itirafları ile devam edelim: “Muhammed medeni bir insan olmakla beraber ümmi idi.” (Mr. Marmaduc Bicthall, Londra’daki Müslümanlık ve çağdaşlık adlı konferanstan nakleden, Ömer Rıza Doğrul, Kur’an nedir? s. 107) “Peygamber, ümmi yani okuma yazma bilmez bir peygamber, ilahi kalemin önünde duran boş bir sayfadır.” (Gai Eaton, İslam Ve İnsanlığın Kaderi, s. 124) E. H. Palmer, “Belli ki Muhammed okuma yazma bilmiyordu.” (The Quran, s. 14); Julius Wellhausen, “Muhammed, okuma yazma bilmezdi” (Reste Arabischen Heidentums, s. 230); Tor Andrae, “Muhammed hiçbir zaman okuma yazma eğitimine sahip değildi.” (Mohammed, s. 40); Armstrong, “Hz. Peygamber’in okuma yazma bilmiyordu.” (Karen Armstrong, Islam, s. 4); Thomas Carlyle, “Hz. Muhammed’in okula gitmediğini, okuma yazma bilmediği hakkındaki görüşün gerçek olmaması için hiçbir sebep yoktur.” (Thomas Carlyle, kahramanlar, s. 48) demektedirler. Sonradan Müslüman olan Bucaille’in “Hatırlamak gerekir ki, Muhammed ümmi idi.” (Dr. Maurice Bucaille, Müsbet ilim yönünden Tevrat İnciller ve Kur’an, s. 212) ve yine sonradan Müslüman olan Fransız profesör Meyerovitch’in “Muhammed peygamber bir ümmi, okuma yazma bilmez biri idi.” (Prof. Dr. Eva de Vitray Meyerovitch, İslam’ın Güler yüzü, s. 49) “Hz Peygamber okuma yazma bilmiyordu. Hz Meryem’in bedeninin bakire olması gibi onun da fikren bakir olması lazımdı.” (Prof. Dr. Eva de Vitray Meyerovitch, İslam’ın Güler yüzü, s. 53) sözleri ile alıntılarımızı noktalayalım.
“Okuma yazma bilmeyen, hesapla iştigal etmeyen bir ümmi.” (Kurtubi, VII/190) olan peygamberimiz bir hadisinde de, “Biz ümmi bir ümmetiz; ne yazı ne de hesap biliriz.” (Buhari, Savm 13, 5, 11, Talâk 29; Müslim, Savm 13-15, Hadis no: 1080; Ebu Davud, Savm 4, Hadis no: 23129-2321; Nesâi, Savm 17; Ahmed b Hanbel, Müsned, İstanbul 1982, 3, 122,129; er-Razi, Fahrüddin, et-Tefsirü’l-Kebir, XV/ 20) demekte idi ki, o dönemde zaten okuma yazma bilenler toplumda az sayıda idi ve ‘herkesce tanınırlardı’ O dönemde “Kureyşliler arasında yazı bilen 17 erkek bulunduğu” rivayet edilmekte idi.” ( Belâzuri, Futuhu’l-Buldan, s. 663-664)
Evet, “Hz Muhammed’in okuma yazma bilmemesi Kur’an’ı kendisinin yazmadığını gösteren büyük bir delildir.” (Hamid Cengiz, Ateist ve deistlerin modern sorularına cevaplar, s. 25) ki, Harvard Üniversitesi üyelerinden Prof. Dr. Annemarie Schimmel’in “Hz. Muhammmed” adlı kitabında da konu hakkında şu görüşler ifade edilmektedir: “Hz. Peygamber’in ümmi olması, yani ‘okuma-yazma bilmemesi’, O’nun aldığı ilhamın ve tebliğ ettiği mesajların gerçekliğini kanıtlayan harika bir delildir. Okur-yazar olmayan bir kişinin, Kur’an’da zikredilen geçmiş ve geleceğe dair o kadar olay hakkında bilgi sahibi olması başka nasıl açıklanabilir? Hz. Peygamber’in ümmiliği, Kur’an’ın Allah’ın kelamı; saf, bozulmamış ve hiçbir tahrifata uğramamış Allah’ın vahyi olduğunun en sağlam kanıtı değil midir? Yetim bir Arap çocuğunun, Kutsal Kitap’ın hemen her sayfasında anlatılan fen ve tarih bilgilerine vakıf olması başka nasıl mümkün olabilirdi?” (Schimmel, Ve Muhammed O’nun elçisidir, s. 137)
Okuma yazma bilmeden, başta ticaret olmak üzere hayatta başarılı olmak mümkün müdür_ Çok uzağa gitmeden, günümüzden bir örnek verelim. Ülker şirketinin kurucusu Sabri Ülker’in hayatının anlatıldığı kitapta, Ülker firmasının Mersin distribütörlüğünü yapan ve bir de fabrika sahibi olan Hasan Yozgat bakın ne anlatıyor? “Hiç okul hayatım olmadı. Okumam-yazmam yok, hala da bir ‘Ayşe’ yazamam. Ama hesabım- matematiğim- var.” (Sabri Ülker’in Hayat Hikayesi, s. 595) Sıfırdan kurduğu ülkeyi yönetip, bunun yanında komutanlık, imamlık (Önderlik), vaizlik vb. görevler ifa eden bu büyük insanın okuma bilmemesinin hikmeti de, ileri zamanlarda ortaya çıkmıştır. Bu ümmi sıfatı, ileride kendisine yapılacak saldırılara karşı, onu temize çıkaran bir kalkan görevi görmüştür. Okuma yazma bilmeyen biri, başka kitap ve kaynakları tarayarak, onların yanlışlarını almayıp eksiklerini de düzelterek ve o zamanlarda Arap yarımadasında olmayan tıp, astronomi, coğrafya, matematik gibi ilimleri özümseyecek, yüzlerce yıl güncelliğini koruyacak ve milyonlara hitap edecek çok yönlü -inanç, ibadet, ahlak, muamelat, ukûbât, kıssa vb.- içeriğe sahip bir kitabı ‘yazmacak’ ve bunun kaynağının da – Mekke’de yazdı, Medine’de yazdı, Yahudilerden aldı, Hristiyanlardan aldı, Müşriklerden aldı, ortaya karışık yaptı, iç dünyasından üretti, hastalık sonucu ortaya çıktı vs.- gibi birbirini çürüten iddialar oluşturup bir noktada uzlaşı olamayacak?! Tüm bunlar Kur’an’ın kaynağının ilahi olduğunun göstergesi değil midir zaten?!
Oryantalistler!
Hristiyan olan oryantalistler daha baştan, Hz İsa’nın Tanrı olarak çarmıhta gerildiğini kabul etmeyen Hz Muhammed’in sahte bir peygamber olduğunu, kendi dinlerini aykırı fikirler ileri sürdüğü için ilk andan itibaren O’nu kabul ettikleri için Peygamberimizin hayatı ve Kur’an-ı Kerim’e bakışları hep ön yargılı olmuştur. Mesela onlar, Kur’an’ın İncil’den kopya edilerek Muhammed tarafından yazıldığını ileri sürmüşlerdir. Dolayısıyla Peygamberimizin ümmi yani okuma yazma bilmeyen birisi olduğunu görüşünü reddederler. Ama birçok oryantalist ise Peygamberimizin ümmi olduğunu da kabul ederek mezkektaşları ile ters düşmüşlerdir. Bu nedenle de bu iddialarını topluma benimsetemeyen oryantalistler, bu defa Peygamberimizin yazarak değil de ‘dinleyerek’ İncil’den (veya Tevrat’tan hatta her ikisinden) kopya ettiğini ileri sürmüşlerdir. Fakat kimden duyduğu konusunda bir türlü ortak noktada buluşamayanz oryantalistler, her ileri sürdükleri kişi için başka oryantalistlerden yalanlama almışlardır. Yazarak veya duyarak Kur’an’ı Muhammed’in yazdığını ispatlayamayan oryantalistler bu defa Muhammed’in psikolojik hasta olup, içten gelen dürtülerden hareketle Kur’an’ı ortaya çıkardığını ileri sürerler ama yine birçok oryantalistte bu görüşü kabul etmemiş ve reddetmiştir. Tabii Müslüman araştırmacılar da her aşamada gerek İslami, gerek ilmi ve tarihi kaynaklardan hareketle tüm bu iddialara cevaplar vermişlerdir! Detay, ‘Kur’an’ın kaynağı nedir?’ adlı yazımızda bulunmaktadır.
Tüm bu mücadelelerden habersiz gözüken modernist Müslümanlar da, Peygamberimizin okuma yazma bildiğini ileri sürerek filmi tekrar başa sarabilmektedirler…
Peki biz ” Oku ” ayetini nasıl anlamalıyız?
Okuma yazma öğrenerek ve her türlü müspet ilmi okuyup, yorumlayacak seviyede kavrayarak “Kâinat kitabını” okumaya çalışmalıyız. Efendimiz gibi direk muhatap olduğumuz Cebrail gibi bir melek ve Yüce yaratan (cc) gibi bir yönlendiricimiz yok ama elimizde bizlere gönderilen rehber Kuran-ı Kerim var ve O’nun çerçevesinde tüm evrenin gerçek mahiyeti, anlamı ve tüm yaratılanların hikmeti de ancak ilim ile anlaşılabilir.
Soru-cevap: salam aleykum… Peygamber(s) okuma biliyordumu? Neden sordun derseniz neml (91-92)
w.a.s. kardeşim. Efendimiz hafız idi ama karşılıklı mukabele yolu ile – cebrail’e ezberlediğini okuma ile – hafız olmuştu, bu gizlenen bir şey değil aksine mukabele geleneğinin dayanağıdır bu durum zaten. Geri kalanı yukarıda. muhabbetle.
Mukabele: Karşılıklı ezberden veya yüzüne okunan Kuran’ın dinleyenlerce takip edilmesi geleneğidir. Sünnettir. Kökeni: Her yıl ramazan ayında vahiy meleği Cebrail’in gelip, o zamana kadar gelen ayetleri Peygamberimizle karşılıklı okumalarına dayanır (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid Terc, VII, 316) Önce Cebrail okur, Peygamberimiz dinlerdi; daha sonra Peygamberimiz okur, Cebrail dinlerdi. Cebrail aleyhisselam’ın Kuran’ı getiren bu meleğin yazılı metinden Kuran’ı okuması ne kadar mantıklı ise, Her gelen ayeti önce ezberleyip sonra ümmetine okutan ve yazdıran ( Kuran’ın yazılması konusunda bu konu detayları ile ele alındı ) ve okuma yazma bilmeyen efendimizin de Kuran’ı ezbere değil de yüzünden Kuran’ı okuduğunu iddia etmek o kadar mantık dışıdır. Zaten günümüzde de devam eden mukabele geleneğinde hafız ezbere Kuran’ı okur, diğer dinleyenler Kuran’dan takip ederler.
Allah razı olsun,güzel bir çalışma,Allah devamını getirsin inşallah.
Hocam bazıları Hz Muhammed tuccardi bu bilgileri tüccar oldugu için diğer geleneklerden ve okuma yazmayı da onlardan öğrendi diyor cevabiniz nedir
CEVABEN
“Kuran’ı Muhammed mi yazdı?” adlı yazıya bakmanızı tavsiye ederim
http://islamicevaplar.com/kuranin-kaynagi-nedir.html
Not, Bi-iznillah, sitemizi pdf e-kitap olarak indirip tümünü okursan çoğu sorunun cevabına ulaşacağına eminim. Siteye yazılar eklemeye devam ediyorum. Selamlar
hocam son soru olarak sunu sorucagım not:Allah razı olsun cok yardımcı oldunuz ama bu soru cok aklımı kurcalıyor lutfen ayrıntılı bır sekılde cevaplar mısınız)
19 culara gore 19 sıstemı tek tevbe suresının son 2 ayetı olan 128 ve 129. ayetlere uymuyor bu yuzdende -haşa- tevbe suresını hz Muhammed kendısı Kuran’a sonradan ekledı dıyorlar hocam benım aklımı karısturan husus bu sıstemın tek tevbe son 2 ayete uymaması bunu bı acıklar mısınız
CEVABEN
Cevap yukarıda verildi.
Son iki ayetle ilgili, Kuran’ın yazılması adlı yazımızdan alıntı ile konuyu noktalayalım:
“Zeyd’in; ‘Tevbe Sûresi’nin son ayetini buluncaya dek aradım’ şeklindeki sözü; bir gevşekliğin değil, ciddiyet ve gayretin işaretidir. Demek ki, Zeyd ve onun gibi ayetleri ezberlemiş hafızlar, Tevbe Suresi’nin son ayetini kesinlikle biliyorlardı; ancak belgelenmesi için şahitli yazılı belge aranıyordu. Nitekim, mezkur ayet de, bir sahabinin yanında yazılı olarak bulunarak belgelenmiş ve mushafa alınmıştır. Bu ayetin yazılı olarak sadece bir sahabi de bulunması, bu ayetten başka bir kimsenin haberinin olmaması anlamına gelmez. Dikkat edilirse; bu iddiada bile, bilinen bir ayetin araştırıldığı itiraf ediliyor. Yoksa, tesadüfen ele geçmiş bir yazının derlenmesi söz konusu değildir. Kur’an’ın bugünkü haline gelişinin, sadece tek kişinin çalışmasıyla olduğu iddiası da yanlıştır. Çünkü Zeyd b. Sabit; Ömer, Osman, Ali, Ubey b. Ka’b, İbnu Mesud, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ez-Zübeyr, Abdullah b. Said, Talha, Sa’d, Huzeyfe, Amr b. el-As, Ebu Hureyre, Halid b. el-Velid, Ebu Musa el-Eş’ari, Ebu Zeyd ve Ebu Derda’dan oluşan, gerçekten her biri bir zirve olan keyfiyetli onsekiz kişilik bir komisyonun başkanıydı (Ö.N.Bilmen, Tefsir Tarihi, Ank.1955, s.22). Buhari’nin, Zeyd b. Sabit’ten rivayet ettiği hadiste, Tevbe Suresinin son iki (128,129) ayetini “Ebu Huzeyme el-Ensari’den başkasının yanında bulamadım” demesi, “yazılı nüsha olarak” demektir. Çünkü sahabeden birçoğu, bu ayetleri ezbere biliyordu. Zeyd de, bunlardan biriydi (Tarih-i Kur’an, s.11; Menahil, I/ 245; Mebahis, s.74) Hadiste ismi geçen Ebu Huzeyme, Resulullah tarafından, şahitliği iki kişi yerine geçmesi hususunda müjdelenmiş bir kimsedir (Tefsir-i İbni Kesir Zeyli, s.9, Tabakat-i İbn-i Sa’d, c.4, s.90-91; Üstü’l-Gâbe)”
o ayet dıger ayetlerle uyusuyormu yanı 128 ve 129 oncekı ayetlere badasıyor mu neden 19 sıstemıne tek bu 2 ayet uymuyor
CEVABEN
19 rakamına uyan kaç ayet varki, uymadı diye 2 ayeti de listeden çıkarabiliyor bu zat?!
Tamam, bir şeyler var ama ne kadar?! Asla tümünü kapsar bir durum yok, dolayısı ile verilen tepki yani ayetleri reddetme, direk küfürdür, Allah muhafaza!
Selametle
hocam bır sorum olucaktı Âişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem oruçlu olduğu halde hanımlarından birini öperdi” (Hz. Âişe bunu söyleyip sonra güldü.)
Bir başka rivayette şöyle der:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem oruçlu iken mübaşerette bulunurdu. O, nefsine hepinizden çok hâkimdi.”
(Buhari, Savm: 24, 23; Müslim, Sıyâm: 62-65; Muvatta, Sıyâm: 14; Ebu Dâvud, Savm: 33; Tirmizî, Savm: 31)
Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Bir adam, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme oruçlunun hanımıyla mübaşeretinden sordu.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem müsaade etti.
Arkadan bir başkası geldi, o da aynı şeyi sordu. Buna mübâşereti yasakladı.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin müsaade ettiği kimse yaşlı birisiydi, yasakladığı kimse de gençti. (Ebu Dâvud, Savm: 35)
Câbir Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Ömer ibni Hattâb Radiyallâhu Anh (bir gün telâşla gelerek):
“Ey Allah’ın Resulü! Bugün ben büyük bir hatada bulundum, oruçlu iken (hanımımı) öptüm!” dedi.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem de şöyle cevapladı:
“Sen oruçlu iken mazmaza yapmaz mısın (abdest alırken ağzına su vermez misin? Bu orucunu bozar mı?)”
(Ravilerden İsa ibni Hammâd rivayetinde) der ki:
Dedim ki: “Bunda bir beis yoktur.”
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
“Öyleyse niye (öpmekle telaşa düşüyorsun?)”
(Ebu Dâvud, Savm: 33)
bu hadıslerı ateıstler hasa hz Muhammed hasa cınsel ılıskı ıcın dın uydurdu dıyorlar bunu cevaplar mısınız 🙂
CEVABEN
Furkan kardeşim,
Önce yasaklayıp – oruçla- sonra kısmen serbest mi bırakıyor?
Veya ‘eşi’ ile ne yaptığından ateistlere ne?!
Onlar kendi eşcinsel, hayvanlı sex veya grup sexlerine vb baksın! Detay, ‘Dinsiz ahlak olur mu adlı’ yazımızda!
Selametle
hocam okur yazarlık ile okuma yazma bilmemek aynı şey değildir. bu konu hakkında cevabınızı bekliyorum. okuma yazma bilmemek a harfini okuyamamakm ve yazamamaktır. okur yazar olmamak ise hayatın da hiç bir kitap oıkumamış demektir
CEVABEN
Aykut kardeşim,
Okumayacak olan neden öğrensin?!
İşin özü;
İddia: okuma bilirdi, Kuran’ı gizlice okuduğu incil-tevrattan alıntılarla yazdı. Cevabı sitemizde, ‘Kuran’ın kaynağı nedir’ adlı yazıda!
Yani burada amaç okuma bilme değil, amaç oradan hareketle İslam, Kuran, peygambere saldırı!
Konuya yaklaşım ilmi değil ideolojik. Ama, her halükârda sonuç aynı:
O , bir ümmi idi!
Selametle.