Denemeler
Denemeler; az, öz…
.
.
“Kişinin dindarlığı ekmeğinin helalliği kadardır.” Süfyanı Sevri
“Herkes neyi düzelteceğini, neyin düzeltilmesi gerektiğini biliyor; ama bu düzelecekler, düzeltilecekler arasında kendisi yok” İsmet Özel
Hayat, iman ve mücadeleden ibarettir! Bu yolda seferde olabilmek, inşallah ahirette mazeret olarak kabul görür…
İslam’ı unutunca; Futbol fanatikliğini, artist fanlığını, beşeri ideolojileri, parayı, makamı .. ilahlaştırdık.
Yaşadığımız din dünyayı düzeltemiyorsa, ahiretimizi hiç düzeltemez!
.
İSLAM DÜNYASINI BEKLEYEN 3 TEHLİKE:
Selefilik, sufilik ve şiilik arasındaki mücadele!
Selefiler; Tekfirden kaçınarak,
Sufiler; Şirk konusunda hassas davranarak,
Şiiler; Ashaba küfürden vazgeçip, sünnileri şiileştirme faaliyetlerini bırakmadıkları sürece bu yara daha çok kaşınabilecek ve kan akacaktır! Harici, gulat ve şirkten uzak olalım! Çözüme; Dini ihtilafların siyasi meselelere karıştırılmaması ve siyasi alanlarda ümmet fikrinin benimsenmesi, dini ihtilafların ulemaya bırakılması ve tekfircilikten kaçınılması ile ulaşılır!
Şirke düşmeden, tekfirciliğe bulaşmadan, hurafelerden uzak bir tasavvufi anlayışla ehli sünnet çizgisini ihya edersek Ümmet kurtulur, bi-iznillah
“İnanıyorsak üstün biziz.” (Ali İmran, 139)
“Her konuda savunmaya geçmeye, sürekli kendimizi suçlamayı ve her suçu üstlenmeye zorlanmayı bırakalım. Sağlam bir imanı takviye edecek olan şey, katıksız bir ‘özgüvendir.’ Biz Müslümanlar, ayaklarımızı nereye bastığımızı bilmeli ve inandıklarımızı cesurca sahiplenmeliyiz.” (Taha Kılınç’tan alıntı)
Deist, Allah’ın yarattığı dili çözüp, yarattığında söz hakkı olduğunu kabul etmeyen kimse.
.
Ateist, Allah’ın evreni yaratırken kullandığı dili araştırmayı (Bilimi) kutsallaştırıp, o dili yaratanı inkar eden kimse.
.
.
Şirksiz iman+ ihlaslı amel= cennet
BİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN, BUNA KENDİNDEN BAŞLAMALIDIR!
.Şeyh, ahirette seni kurtaracak, Mehdi, dünyayı kurtaracak, Allah, ‘belasını, rızkını’ verecek. E sen ne işe yarıyacan be Müslüman kardeşim?! Yatıyoruz, erteliyoruz, iş/görevlerimizi başkasının yapmasını bekliyoruz!
Bazı bilgileri sadece bilmek yetmez, hissetmekte, yaşamakta gerekir! İşte bizim asıl problemimiz bu!
.
Ey tekfirci (selefi/şii/indirilmiş dinci) kardeşim!
Bizim din anlayışımıza, yorumumuza ( Selefi, şii, sufi vb.) uymuyor diye ötekileştirmek, tekfir etmek sadece İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmek olur, onların işine gelir, onların işini kolaylaştırır. Haricilerden itibaren ve en son 100 yıldır tekfirciliğin bir işe yaramadığını, sadece kafirlere yaradığını ‘yaşayarak’ gördük! Hatırlat, uyar ve dua et, gerisi bölücülüktür! Bu işin çözümü, ” küfür olan fiili ” eleştirip, gündeme getirip, bu işi yapanları tekfir etmemektir! İsteyen buna, ‘mürcie’ adını versin, kurtuluş bu formüldedir.
Allah bize İslamiyet’i göndermiş, Müslümanların tek bir ümmet olmasını bizlere emretmiştir. Biz Müslümanların temel problemi, Kuran’dan ve hadislerden sınırlı bilgimiz ve aklımızla anladığımızı yorumların Kuran’ın-sünnetin tek gerçek,doğru yorum olduğunu iddia etmemizdir! Bir tarikatçı da Kuran’la konuşuyor, tarikatçıyı tekfir eden harici zihniyette, hariciye düşman olan şii de…Tekfir konusunda benim şahsi görüşüm, ehli sünnetin temel prensiplerinden birisi olan ‘ehl-i kıblenin tekfir edilemeyeceği’ prensibinin tüm Müslümanlarca kabul edilmesi görüşüdür!Bırakalım herkes inandığı şekilde yaşasın, ortak noktalarda birleşelim, onları önplana çıkaralım! Kimin haklı olduğunu, kıyamet günü Allah bizlere haber verecektir! Kimileri bu görüşün ‘mürcie’cilik olduğunu olduğunu ileri sürse de, ümmete bu kadar çok zarar veren tekfirci olmak yerine, tek ve sadece bu konuda mürcie (!) olmayı ben kabul ediyorum! Kabe’de Şafi olan Hanefi, bunda bir sorun görmüyorsa, ümmeti bölük pörçük yapan bu konuda da ve tek bir seferliğine bırakalım, mürcie damgasını yesin! Ehl-i Sünnetim, tekfirci değilim!
“Ehli sünnetin hangi yorumuna bağlı kalacağız, tek değil ki?!” diyenlere: Nasıl ki mealciler, solcular veya bilim adamları aynı konuda farklı görüş ileri sürüyorlarsa, ehli sünnette de farklı görüşlerin olması normaldir insan aklı devreye girdi mi görüşler farklılaşır! Ama ehli sünnet ümmetin köküdür, geçmişidir. Köke bağlı kalarak yola devam edenler ayakta kalır. Ehli Sünnet, Ne radikal, ne modernist, ne ılımlı; 1400 sene ümmeti idare eden yorumun izinde, hurafeden, yozlaşmadan arınarak, devam…
İSLAM MEDENİYETİ!
Kur’an merkezli ve onun açıklaması olan hadis (Beyan) ile pratiği olan Sünnet üzerine kurulabilir. 1400 senelik köklerle tarihi ve fikri derinliğe sahip olan bir gövde ancak dallarını göğe doğru uzanabilir. Geri kalan tüm yorum ve teoriler ise sadece, köksüz, metotsuz, batı karşısında eziklik göstergesi ve zaman kaybı olacaktır!
.
Bizim kültürde “verdiğin senindir.”
Ümmetin sorunları ve çözüm önerisi: Toplum, Batı medeniyeti karşısında eziklik ya da tepkisellik arasında kalmıştır. Eziklik, modernizm ve tarihselciliği- mealciliği ortaya çıkarmışken tepkisellik ise, selefilik ve tekfirciliği. Modernistler halkta kafa karışıklığına; tarihselci mealistler ise, deizme sebep olmaktadırlar. Çözüm ise, ehli sünnet ruhunu yeniden diriltmekte, hurafeden uzak, usul kurallarına uygun yeni içtihatların önünü açmaktadır!
Ümmetin genel sorunlarını ilgilendirmeyen usul konuları, şaz denen detay konular veya müteşabihe giren meseleler, alimlerin ilgi alanına giren uzmanlık gerektiren konulardır. Yoksa, İslami ilimlerde derinleşmemiş hatta, ilmihal konusunda bile cahil bir kitlenin veya kamu önünde bu konuları konuşmak sadece kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Halbuki yapılması gereken, alimlerin kendi arasında bu konuları tartışıp, sonuçları halka duyurması olmalıdır. İlmi tartışmalar, felsefi konular âlimler arasında halledilmeli, sonuçlar topluma aktarılmalıdır.
Ümmeti oluşturan biz avam kesim ise, gıybet, gösteriş, zina, yolsuzluk, israftan uzak; sabırlı, ahlaklı, adaletli emin/güvenilir olmalı, iyiliği hatırlatıp, kötülükten sakındırmaya çalışmalıyız.
Ümmet oluşturamamamızın en büyük sebebi, herkes, kendi veya cemaati dışındakilerin, kendi anladığı şekilde İslam’ı anlamasını istemizdir. Halbuki ümmet; tarikatçılar, şiiler, selefiler, mealciler vb. dahil, geniş bir kitleden oluşuyor. Asıl mesele, ” Şirk ve tekfire ” düşmeden, olabildiğince birbirimize yaklaşabilmek! Ümmet ancak böyle var olur ve devam eder.
DİN, AKIL, BİLİM
Aklı olmayanın dini yoktur ama akıl da – tıpkı bilim gibi- sınırları olan bir kavramdır. Aklın en üretken olduğu saha olan bilim dünyasında değişkenlik artık bir realite! (Bilim yanılmaz mı adlı yazımıza bakılabilir) ‘Dinin sınırları içindeki akıl mı, aklın sınırladığı bir din mi?’ sorusunda ben, ilkini tercih edenlerdenim. Dini doğru anlamak için akıl şart ama aklında sınırları zorlamadan, aklı/bilimi putlaştırmadan!
ÜMMET NE ZAMAN KURTULUR?
Ebubekir Sıfıl ile Mustafa İslamoğlu arasında ayırım yapmak zorunda kendimizi hissetmediğimiz, birisinin ağacın kökü ise diğerinin meyvesi olduğunu anladığımız ,
Cemaatlerin dini sadece bir alanında uzmanlaşmış kurumlar olduğunu, tüm cemaatlerin hizmet alanlarının toplamının ancak İslam ile eşdeğer sayılabileceğini, tarikatlar de şeyhlere peygamberlerde bile olmayan sıfatları izafe etmediğimiz zaman,
Mezhepler ve fıkıh önderlerinin yorum-görüşlerinin din ile özdeşleştirilmediği; Başta wahhabi, zeydiyye olmak üzere ehli sünnet dışı olsa da İslam dairesinde mezhepler olduğunu, yine imamiyye mezhebi ile asla ve kata takribin – mezhepsel yorumlarda yakınlaşmanın – mümkün olmadığının bilinmesi kadar siyasi birlikteliğinde zorunlu olduğunu anladığımız,
Kuran ve onun açıklaması hadis/sünnet arasındaki bağın önemini kavradığımız,
her yeni görüşün aslında mutlaka daha önce de İslam tarihinde gündeme geldiğini ve yanlış görüş sahiplerinin de samimi iseler bir sevap aldığının bilincine vardığımız zaman,
Cihad kadar boykot kavramının önemi anladığımız zaman,
Ümitsizliğin bu dine mensup insanlar arasında kabullenilebilecek bir kavram olmadığını anladığımız , kısaca; İslam’ın ehli sünnet çizgisini özümseyip orta ümmet olduğumuz zaman bu ümmet kurtulacaktır!
İslam medeniyeti yeniden nasıl kurulur?
1- Allah’la ilişkimizde Tevhid, insanlarla ilişkinizde adalet ve ahlak, diğer canlı-cansız tüm alemle ilişkimizde, emanet bilincinde olunmalı,
2- Merkezde Kur’an olan, sünnet ve hadisi reddetmeyen ve Ehli sünnet omurgasında ilerleyen bir anlayış tesis edilmeli,
Mutezîlî, modernist hatta sosyalist fikirlerden de İslam’ın bünyesine uygun olanlar alınarak, Ehli sünnet çizgisinde yola devam edilmeli,
3- Selefiler tekfirden, tarikatlar şirkten, şiiler sahabeye hakaretten vazgeçmeli,
4- Mesnevi’den Risale-i Nur’a, ne yazık ki dini bazı eserlere sonradan eklemeler yapıldığı kabul edilmeli,
5- Ayet veya hadis merkezli en aşırı fikirler, kabul edilmese bile dışlanmamalı, ilmi cevap seviyesinde kalınmalı.
Tek başına hiçbir insan tüm doğruları ihata edemez, kuşatıcı bir şekilde kavrayamaz. Bir Müslüman Kur’an ve sünnet çerçevesinde herkesten doğru olanı alabilir. Mesela bir sosyalist ekonomistten faizsiz sistem konusunda yardım alabilir… Ama bizim temel sorunumuz bir kişi grubu sevdik mi yanlışlarını görmüyor başkalarının doğrularını da kulak tıkıyoruz… Mesela, İslam tarihinin en akılcı ekolü olarak tanınan mülteciler bile Mine gibi bir tarihin en baskıcı meczibe haline dönüşebilme durumu olmuştur veya bir olayın sıcak anında taraflar birbirlerine aşırı yorumlarda bulunabilmektedir, örneğin Ebu Hanife ve Buhari yorumları… Ama sular durulunca ümmet her ikisini de önder konumuna yükseltebilmiştir! O nedenle bence biraz daha geniş açıdan olaylara bakmak her zaman daha iyidir..
Mealci ve selefilerin tekfircilik kardeşliği: Mealci zamanı, selefi ayet hadisin zahirini mutlaklaştırır! Mealci Kur’an’ı zamana uydurur, selefi zamanımıza Kuran ve hadisi getiremez!
“Türk tarihini İslamiyet ile sınırlandırmayalım!”, “İslam Hz Adem ile başlamıştır, lütfen dinimizi Türklük ile sınırlandırmayalım!” desem ne olur? Irklar da İslam’da Hz Adem ile başlamıştır!
İslam inançta tevhid; Siyasette adalet ve istişare; Sosyal hayatta emanet ve ahlak ile temsil edilebilir!
.
MEALCİLER ve SELEFİLER
Biz, “mezheplere karşıyız” deyip;
“Allah’a, Kuran’a çağırıyoruz” dedikten sonra, mealini veya eserini okudukları bir hocaya çağırmaları da yok mu?Tıpkı selefiler gibiler; hem Kuran-hadise çağırıyoruz derler hem çağrıya uymayanları, uydurulmuş dinci, bidatçi, müşrik diye tekfir ederler…
Mealci kardeşlerim, eğer peygamberimiz şu an hayatta olsaydı, O (sav) Kuran’a davet ettiğinde; “Ben artık Kuran’a bakarım, peygamberin söylediklerine ve yaptıklarına bakmam.” derler mi idiler acaba…?!
SELEFİLİK VE SUFİLİK ÜZERİNE
Selefiler; ‘La ilahe’de takılı kalarak tekfirciliğe; Sufiler; ‘Fenâ fiş-Şeyh’ makamında takılı kalarak şirke düşebiliyorlar!
Her şeyi; ta ki kendileri -yorumları- dışında her şeyi inkar, ret, tekfir eden ve kendilerini daha çok selefi ki, tarihi anlamda değil, günümüzde bu adla kendilerini tanımlayan ve daha çok wehhabi merkezli olup ameli imandan cüz kabul edenleri, Allah ıslah etsin!
Şirke açtıkları savaşı Müslümanlarla cihada (!) dönüştüren bu kitle doğruyu yanlış metotla anlamaktadırlar, ne yazık ki…!
Sufiler ise, “Ğassal elinde meyyit olmak” ve ” Fena fi-Şeyh” makamlarını yanlış anladıkları için, Allah’a ait sıfatları şeyhe; peygamberde olmayan nitelikleri mürşide izafe edebilmektedirler!
Halbuki sufideki ahlak ve selefideki iman ümmetin önünü aydınlatabilirdi…
.
ŞERİAT TASAVVUF İLİŞKİSİ
– Orta Yol-
“Kim ki fıkıh öğrenir de tasavvufu bilmezse fasık olur. Kim tasavvafu öğrenir de fıkhı bilmezse zındık olur ve kim de her ikisini birleştirirse ehl-i tahkik olur.” İmam Malik
(Ebû Medyen El-Mağribi, Tasavvufun incisi, s. 65; Ahmet İnce, Tasavvufun Hakikaleri, s. 33)
Şeyh Ahmet Zerruk, Tasavvufun Kaideleri isimli kitabında şöyle der: “Fakih mutasavvıfa hükmedebilir, fakat mutasavvıf fakihe hükmedemez. ” ( Said Havva, Terbiyetune’r-Ruhiyye, s. 68 )
“Sufinin sıfatlarından birisi, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifin zahiri ile çatışan batınî bir hükümden bahsetmemesidir. İş, ahlak ve davranışlarda Habibullah ‘a (s) tabi olmaktan daha şerefli bir makam yoktur” (İbn Haldun, Şifau’s-Sail, s. 292)
Seriyy-i Sakati diyor ki: ”Bir insan önce zühd ile meşgul olur, sonra hadis yazarsa ayağı sürçer, fakat önce hadis öğrenir sonra zühd ile meşgul olursa durumunu sağlamlaştırmış olur. ” (İbn Haldun, Şifau’s-Sail, s. 293-294)
Bu dünyadan;
Tarikatçılara; şirke düştükleri konuları, tarikat düşmanlarına ise tasavvufun incelik ve ahlak dolu olduğunu…
Selefilere; mücessimenin yanlışlığını, tekfirin ümmete verdiği zararı, selefi karşıtlarına ise selefilerin imanlarının berraklığını ve temizliğini…
Nurculara; risale-i nur’daki hataların olduğunu, risale karşıtlarına ise risalenin birçok imani hakikati barındırdığını…
Milli görüşçülere; partinin bir araç olduğunu, parti karşıtlarına milli görüşün ekonomik sisteminin önemini…
Süleymancılara; ümmetten bu kadar kopmamaları gerektiğini, süleymancı karşılarına ise Arapça ve Kur’an öğretiminde süleymancıların mükemmel olduğunu….
Mealcilere; metotlarının tümüyle yanlış olduğunu, ehli sünnetin ve hadisin önemini kavrayamadıklarını, ehli sünnet taraftarlarına ise ehli sünnetin mealcilik, mutezile dahil birçok görüşten istifade ederek yoluna tarih boyunca devam ettiğini…
Şiilere; takiyye ve sahabeye hakareti bırakmaları gerektiğini, Şii karşıtlarına ise şiileri dışladıkça bunun sadece kafirlere yaradığını…
Ateistlere, deistlere, oryantalistlere ise tek yönlü olarak hep yanlış yolda olduklarını…
Anlatamadan şu dünyadan göçüp gideceğim ya, ona yanarım…
TARİKATÇI KARDEŞLERİMİN DİKKATİNE!
1- Hz Muhammed: “Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.” Sahabe sorar: “Sen de mi ya Resulallah!” Efendimiz cevap verir: “Evet ben de meğer ki Rabbim beni rahmetinin kucağına almış olsun.” (Buharî, Rikak, 18; Müslim, Münafikîn, 71-73)
2- Yusuf (as): “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder.” (Yusuf, 53)
3- Hz Muhammed: “Ey Resulullah’ın kızı Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey yapamam.” (Buharî, Vesâyâ 11; Tefsir (26) 2; Müslim, İman 348-352)
Nefsini ‘her daim’ yenmiş, ahirette şefaati ‘kesin’ hak etmiş birine inanmak dinden çıkarır!
EHLİ SÜNNET, MEALİZM!
Sadece Kur’an diyenlerin sonu malum! Ne ilk insan HZ Adem (Peygamber mi, babası var mı anlaşamadılar) ne en önemli ibadet; namaz; nedir, var mıdır belli değil! Liste uzun! Akılcıların tarihinde bir de “Mihne olayı” var ki, ibretlik! Harici tekfircilik, gulat şia, hurafe yığını tarikatlar önümüzdeki sorun yumakları. İran ve Suud örneklerince çıkarılacak dersler çok! “Namaz kılmayanı öldürür, zina edeni öldürür, dinden çıkanı öldürürler.” gibi konular ictihadi konulardır, edille-i şeiyye merkezli tekrar ictihat edilmelidir! Mezhep; yorumların kurumsallaşmasıdır. Kendi yorumunu indirilmiş din, diğer yorumları uydurulmuş din diye nitelemek harici tekfirci zihniyettir. Yol uzun, sorunlar yumak olmuş ama ümitsizlik asla yok! ‘Ne cennet ucuz ne cehennem lüzumsuz’.
.
Suç ‘bizde’!
İçeride fetö, dışarıda işid! Bizler; Kuran ve sahih sünnet merkezli örnekler olamayınca; ateistte; deistte olur insanlar. Bu onların yanlışa kaymasına mazeret teşkil etmese de, bizim sorumluluğumuzdan kurtuluşumuz, mazeretimiz asla yok!
Hakikate engel olan bazen, biziz!
Yanlış üslup, tekfirci veya dışlayıcı metot nedeni ile, kendimizden her uzaklaştırdığımız insanın vebali üzerimizdedir! ( Müracaat: Ali İmran, 159; Nahl, 125)
Halk arasında İslam diye bilinen , hurafelerle dolu tarikatların öğretileri ile, eski Türk-iran kültürlerinin karışımından oluşan mozaikten başka bir şey değil, ne yazık ki!
Müslümanlık kalitemiz
Atadan, ana babadan 40 yıllık Müslüman hala neyin abdesti, namazı, orucu bozduğunu öğrenememiş! Doğal olarak bu bilgi ve kalite(-sizlik) yaşamımızın da her alanında kendini gösteriyor…
Tesettür, tezeyyün; Umre, gezi; Namaz, spor; Oruç, perhiz … vb. demek değildir!
Kâfirlerin planı varsa elbette Allah’ın da bir planı vardır. Asıl mesele, bizim o planda hangi rolü oynadığımızdır!
Ahlaksız ve teröristlerin size akıl vermeye çalıştığı çağa “kıyamet zamanı” denir!
.Oryantalizm özet
Oryantalizm: Önceden verdikleri kararlara kendilerini ulaştıracak delilleri İslami kaynaklarda arama metoduna oryantalizm denir. Kuran’ı (Haşa) Hz. Muhammed; Hadis ve İslam tarihini sonradan Müslümanlar yazdı. Kuran’daki güzel şeyler İncil-Tevrat’tan alıntıdır, kötü (İşlerine gelmeyenler) Muhammed uydurmuştur! Hadislerin “siyasî, fıkhî ve kelamî çatışmaların bir sened eklenerek hadis formunda Peygamber’e isnat” edildiğini kabul ederler. Sonradan ‘Müslümanların uydurdu, yazdı’ dedikleri hadis ve İslam tarihinden ‘seçtikleri’ ile de, ‘önceden’ yaşayan Hz resule saldırırlar! Bilimsel oryantalizm özet işte bu.
.
Tarihselciler: Kuran ayetlerinde ne varsa hepsini aynen kabul ederiz ama onlar o tarihte, Mekke döneminde kaldı, derler.
Modernistler: İşlerine gelmeyen ayetleri; mecaz, benzetme, teşbih diyerek, günümüzdeki ortamla ‘uyumlu’ hale getirmeye çalışırlar
Ehli sünnet ise, Kuran’ın çözümlerinin günümüzde uygulanabileceğini ileri sürüp, zamana uydurulan değil zamana hitap eden çözümlere odaklanırlar!
.
.
Sünnet, tarihselcilik: Kuran’ın anlamını bozulmaktan koruyan sünnettir. Tarihselcilik ise gönüllü oryantalizmdir.
.
.
Metin/fikirler savaşsın, insanlar değil!
“Şiddet uygulayan taraflar, kendilerini haklı çıkartacak metinlere dayanırlar. Aslında şiddet değil, farklı tarafların oluşturduğu metinler arası çatışmalar vardır. Oluşan şiddet ise, metinler arası çatışmaların bir sonucundan ibarettir.” ( Prof Şinasi Gündüz, Dinsel şiddet, Hıristiyanlık, s. 27)
“Soğuk savaş, aynı zamanda sosyalist ve kapitalist aydınlar arasındaki bilimsel, fikri mücadeleydi.” ( Enver Altaylı, Ruzi Nazar, s. 379)
Ehli sünnet müdafii ile ehli sünnet canavarı arasındaki fark
“Ehli sünnet müdafii, kişinin imanına delil sayılabilecek en küçük işareti veri kabul edip kulu İslam dairesinde sayar iken ehli sünnet canavarı ise, kişinin sapmasına delil olacak en küçük işareti bir tekfir mekanizması olarak kullanır.” Bu arada tekfircilikte; selefiler, tarikatçılar veya Şiiler arasında farkta kalmadı, ne yazık ki…!
.
Ateizm ve bilimsellik (!)
Çoklu Evren teorisi; evrim teorisi ile aynı mantığı taşır. Dünyada hayat nasıl ki uzay zaman içinde, tesadüfen başladıysa (!) birçok evren içinde de bizim evrenimiz tesadüfen, ‘uygun ortamda’ devam etmektedir. Evrim de, çoklu evren teoridir ve temelini bilinemezliğe ve ispat edilememezliğe dayalıdır.
Ateistlerin kehanetleri ve realite: “Evrenin öncesi yok” dediler, tutmadı; “İnsan maymundan gelme” dediler, ispatlanamadı; “bilim ilerledikçe din ortadan kalkacak” dediler, ateizmin kalesi SSCB bile yıkıldı, din hala ayakta! Ama hala hurafeci olan biziz!
Türk ateisti din değil; İslam düşmanıdır! Zihin inşasının arka planı ve bilgi birikiminin altyapısında; oryantalist zihniyet hakimdir.
Dinsiz Ateist olmaz! Onlar; Ya bir kişiyi idol edinmiş, Ya bir ideolojiyi din edinmiş veya bilimi kıble edinmişlerdir.
Ateist, deist: ” Ey Müslüman! Ben senin reddettiğin dinlerden, bir fazlasını reddediyorum.”
Müslüman: “Ateist yoldaş, 2+2= 4 dediğimiz zaman biz de, milyonlarca sayının hepsini reddedip sadece birisini kabul ediyoruz. Sen, içinde doğru olan cevapta dahil, tüm sayıları reddediyorsun!”
Türkiye’de ne ateizm ne deizm problemi var, asıl sorun nihilizm; umursamazlık!
Tanrıya inanıp yokmuş gibi yaşamak, ahireti kabul edip hesap verileceğini unutmak, akla getirmemek! Belki de en kötüsü, “Müslüman anne babadan doğulduğu için” , “azıcık yanıp ‘kesin’ cennete gidileceği” yanlış inancına sahip olmak! Halbuki hesap var ve Allah merhametli olduğu kadar, “gerçekten cezası pek şiddetli” olandır. ( Maide, 98)
.
.
MÜMİN
İslam’a göre bir Mümin;
Allah’a karşı tevhid,
İnsanlara karşı adalet,
Diğer tüm canlılara karşı emanet eksenli hareket etmelidir. Muvahhid mümin olmak bunu gerektirir!
Ümmet şuuru ile tevhid ekseninde buluşmasını, cemaatler içindeki klikleşmelerle iyice ufalan İslam toplumunun yeniden bir araya gelmesini ümit ediyorum. Kendi kliklerini din edinenleri Allah ıslah etsin. İslam’ı kendi geddolarına hapis edenleri Allah’a havale ediyorum!
Hristiyanlar Hz İsa ve Meryem’e olan sevgimizi, Şiilerde Ehli beyt’e olan saygımızı bilmiyor. E bunu uygun tarzda dile getiremeyen biz Ehli Sünnet’inde payı var!
“Ne ulus merkezli, ne ırk merkezli, ne ideoloji merkezli, ne din merkezli düşüneceğiz. Hak ve adalet merkezli düşüneceğiz. İnsan merkezli bile değil. İnsan hayvana zulmediyorsa o hayvandan da aşağıdır. Bir kere “Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek”. ” (A. Dilipak, Yeni Akit, 28.08.2019)
.
MÜSLÜMAN…?!
İlk emir OKU, İkincisi TEMİZ ol.
Okumayan ve temizlik bilmeyen Müslüman (!) olduk….
.
Tıbbu’n-nebevi kadar; Ticaretu’n-Nebevi ve Siyasetu’n- Nebevi de önemli!
.
Akıl; Bilim ve cennet ile, Ruh; Tasavvuf* ve Rü’yat’ullah ile huzur bulur! ( *Şirke bulaşmış tarikat değil! )
.
.
Sohbet: Sonradan dönüş yapmış Arkadaşla konuşuyoruz: “Ben içki içerken dışarıdan namaz kılanlara bakıyor, birlik beraberlik kardeşlik ruhu içindeler diye Onlara gıpta ediyordum, sonra tevbe ettim içlerine girdim. cemaatlere bölünmüş birbirini çekmeyen, mücadele eden İnsanlar hayal kırıklığına uğradım…” İnsanın olduğu yerde her zaman eksiklik noksanlık hata yanlış aşırılık acelecilik olacaktır Sıffin Savaşı’nı Eskiden düşünürken Neden böyle bir savaş olmuş diye hep kendi kendime sorardım sonra anladım ki Allah Müslümanlara daha başta ders ibret Olacak örneği gösteriyor Asıl sorun ibret ders alıp almamakta ama görülen o ki alınmamış alınmadı. İslam tarihinde her zaman Müslümanlar arasında sorunlar olmuştur Osmanlı kurulmadan önce beyliklerle kendi aralarında mücadele etmiş, Endülüs’te emirlikler haçlılara karşı bir olacaklarını kendi aralarında iktidar savaşları’na girişmişler Kudüs işgal altındayken Müslümanlar birlik olup Kudüsü Kurtarmak yerine kendi aralarında bölünmüş ve savaşmışlardır…liste böyle uzuyor. Moskova’da yaşayıp cenneti gidebilen de var Mekke’de yaşayıp cehenneme gidende. İnsan ve insanlık her zaman imtihan halindedir. Her zaman doğru yerde olmak insanların kendi sorumluluğundadır yoksa Tüm insanlar, dinler, ideoloji daima kendi içlerinde veya dışarıya karşı mücadele halinde olmuşlardır İstanbul fethedildikten 50 sene sonra Endülüs Emevi Devleti ortadan kalkmıştır ama aynı dönemlerde Endonezya ve civarında İslam yayılmaya başlanmıştır. Viyana kuşatmasını kaybetmemizin nedeni, Osmanlı paşasını çekemeyen Kırım Hanı’dır! Yani kaybetmemizin nedeni dışarıda değildi. Ama savaşı kaybeden Osmanlı askerleri şehit oldu; kazandı, Kırım Hanı ise, savaşmadı ama kaybetti. Herkes, sorumluluğu oranında mesüldür. Başa dönecek olursak Müslümana düşen seferde olmaktır içinde olduğu şartlara göre kıyamet günü hesaba çekileceğini unutmamalıdır herkes Tek Tek yapması gerekeni, zamanda yapıp yapmadıklarından sorumlu olacaktır dünyanın imtihan alanı olduğunu unutmamak Herkesin içinde bulunduğu şartlara göre imtihan edildiğini unutmamak gerekir. İmtihansız, rahat bir dönemin olmayacağının bilincinde olmak unutulmaması gereken en Temel husustur.
.
UYANIŞ!
Birinci ve özellikle II. dünya savaşından sonra işgal edilen islam aleminde, işgalcilerin eğitim sisteminden geçen insanlar ve işgalci zihniyeti taşıyan yerli (!) yöneticiler Müslüman halkın İslami bilinçten uzaklaşmasına neden oldular. Toplum tamamı ile batılı emperyalistlerin amacına uygun eğitildi. Sonunda ise yetişen yeni nesiller ve onların oğul-torunları artık İslam adına gelenek, şirk, cahiliye dönemini andıran alışkanlıklar içinde kendini Müslüman adı ile anarak yaşar oldu! İnsanları putlaştıran, mehdi-Cebrail…vb olduğunu iddia edenlere inanan, içki-fuhuş-fal… vs içinde yaşayıp adı Müslümanların yeniden İslam’ın aslı ile buluşması başladı… II. cahiliye döneminin sonu gelmeye başladı, sadece doğum sancılı olacak, sabreden ve sebat edenler kazanacak!
.
Köyde çeşmeden su taşımayan şehirde damacana ile su taşır, Köyde yürümek veya tarlada çalışmak istemeyen şehirde yürüyüş bandında veya fitness salonlarında Lat Pulldown, halter ile çalışır, Köyde hayvan beslemeyen şehirde evde köpek, kedi besler, köyde tuvalet dışarıda idi şimdi artık avrupa sokaklarında ve açıkta…
.
FIKIH, KELAM, TASAVVUF İLMİNİN DOĞUŞU
Kur’an’daki ibadet, muamelat ayetleri “zaman içinde” fıkıh ilmini; iman ile ilgili ayetler kelam ilmini nasıl ortaya çıkardı ise, ahlak ile ilgili ayetler de tasavvuf ilmini ortaya çıkarmıştır! Temel mesele, tasavvuf yolunda olduğunu ileri süren tarikatçıların şeriata muhalif içlerindeki görüşlerdir, menkıbeler, şeyhe hasredilen ve peygamberimizde bile olmayan özelliklerdir! Tarikatta şirk var dikkat edin deyince tarikatçı arkadaşlar; tasavvuf İslam’da var deyince, tarikat karşıtları ile anlaşamıyoruz. İslam orta yol, vasat ümmet çizgisidir! Tekfircilikte şirkte aşırılıktır…!!!
TASAVVUF
İslami ahlak ve ibadet kurallarının kurumsallaşmış hali olan tasavvuf, İslam’ın önemli disiplinlerinden biridir. Fakat özellikle “gavs” ve “Fena fi’ş-şeyh” kavramları zamanla insanı islam itikadının dışına çıkaran unsurlar barındırmaya başlamıştır. Kurallar zamanla amacı dışına hizmet etmeye başlamışsa değiştirilmelidir! Ahlaki olgunluğa değil de artık şirke vesile olan bu iki kavramın yeniden islami açıdan gözden geçirilme zamanı gelmiş demektir. İslam’da peygamberimize verilmeyen özellikler artık bu kavramlar vasıtası ile şeyhlere izafe edilmeye başlanmıştır! Allah’ın ‘Basir, Alim, Kadir’ sıfatları ile, peygamberlere özel olan ‘İsmet’ sıfatı artık bu iki kavram ile şeyhlerin sıfatları haline gelmiştir. Bu şirktir ve bünyesinde bir çok güzel güzelliği barındıran tasavvuf kurumunun haklı olarak eleştirilmesine neden olmaktadır. ŞİRKSİZ TARİKATLAR ÜMMETİN OLGUNLAŞMASINA BÜYÜK HİZMET SAĞLAYACAKTIR!
Kişi merkezli din anlayışı
Kişi merkezli’den kasıt, dinî yaşamda yol haritasını direkt Allah’tan aldığı işaretlerle belirleyen sistem kastedilir. Hristiyan dünyasında Katoliklerde özellikle çok belirgin iken, Müslümanlarda ise şiiler ve tarikat şeyhlerinde bu belirginlik göze çarpmaktadır! İlham var ise de şeytanî vesvese ile farkını ayırt etmek çok zordur ve şeytanın vesveselerine aldanan tarikat şeyhleri ile tarih doludur ve ne yazık ki günümüzde de bu aldanışın haberleri basına yansımaktadır. Tarikatlarda, “Ğassâl elinde meyyit olma” prensibinin ana nedeni olan “fena fişşeyh” denen makam ne yazık ki, bir çok kötü olaylara (imandan çıkmadan ahlaksızlığa dek) neden olmaktadır! Tarikat şeyhi şii siyasi-ekonomik nedenlerle şiilere yaklaşıyor, bir bakıyorsunuz eskiden şii karşıtı olan mürid, şii kaynakları önemseyip ehli sünnete saldırmaya başlıyor… vb.
Tarikatlarda “şirk sohbetleri” başladığı an; ne hurafe kalır, ne şeyhe ilahi sıfat izafe etme ve ne de şeriata aykırı iş-olaylar!
“Fıkhı, Tasavvufu, Kelamı yanlış anlamanın sebeplerinden biri herkesin dünyaya kendi penceresinden bakmasıdır. Din tek başına bunlardan biri değildir. Her biri dinin bir yönüdür.Kelamda ve Fıkıhta anlama aracı ağırlıklı olarak akıldır, Tasavvufta ise gönüldür. Gönülsüz bir akıl da akılsız bir gönül de eksiktir.meseleye bir bütün olarak bakmazsak ya fıkıh dogmatizmine ya Kelam rasyonalizmine ya da Tasavvuf batıniliğine düşeriz.Birbirlerini ancak bir araya gelerek tamamlayabilirler. İsmail Raci el-Farukî’nin Kültür Atlası’ndan da yine onun yaklaşık şu ifadelerini hatırlıyorum: ‘Tasavvuf gönülleri fethederek İslam’ın en uzak diyarlara kadar taşınmasının ve yayılmasının şerefini taşıdığı gibi, pek çok yerde bâtıni ve sapık düşüncelerin yayılmasının, insanın insanı ilahlaştırmasının ve İslam ümmetinin geri kalmasının da sorumluluğunu üstlenmelidir’. İmam Rabbani bile bâtın ilmini keşif ve ilham olarak tanıttıktan sonra bunlarla elde edilen bilginin hatalı olabileceğini söyler ve bunun zahir, yani tefsir, hadis ve fıkıh gibi, onun tabiriyle doğrudan peygamberlik mişkâtından alınmış ilimlere ters düşmesi halinde, bu ters düşme kıl kadar bile olsa keşif ve ilhama asla itibar edilmeyeceğini ve atılacaklarını söyler. (Faruk Beşer, Yeni Şafak, 1.11.2020)
(Kadiri olan) İbni Teymiyye’de bizim, tasavvufta! Biz -tarikat içindeki- şirke ve -selefici geçinen- tekfire karşıyız!
Tarikata düşman olan tarikatın faydalarını bilmiyor: olabildiğince kötülüklerden uzak, ahlaklı bir çizgide tutması gibi…Tarikatçı da, tarikattaki tehlikeleri bilmiyor…Bence orta nokta, şirkin tarikattan silinmesi, geri kalanını ( tevessül, rabıta, cehri zikr … ) serbest olması….
.
Hangi siyasi görüş, sendika, ideoloji veya dinden olursa olsun, insan bulunduğu grubun içinde belli bir makama gelmişse; içinde olduğu camiada verilen bilgilerin yanlış olduğunu idrak etse bile elindeki statüyü kaybetmemek için sesini çıkarmaz veya aksi düşünenlere ve fikir sahibine düşman olabilir.. Hak ve hakikatin yanında değil, nefsinin/egosunun peşinden koşabilir.
.
Huzur, para, gençlik, sağlık. Bunlar hiçbir zaman bir arada olmaz, en az biri mutlaka eksik kalır…
.
ALİMLER
Hiç bir alim hatadan münezzeh değildir, üretken, samimi her alimden mutlaka alınacak ilim vardır! Tek alim, hoca, cemaat lideri ile yola devam eden zamanla o alimi ilah edinmeye – emir ve yasaklarını din ile ozlestirmeye – baslar ki hem Kuran hem hadis bunu yasaklamıştır! (Tevbe,31) Mustafa İslamoglu hocadan da İhsan Senocak veya Ebubekir Sifil hocadan da, nurculardan da suleymancilardan da milli görusculerden de, tarikatcılardan da alınacak çok şey vardır, çünkü; Bizim hedefimiz Kuran’ı anlamak buda bir cemaat veya alimi aşan bir durumdur!
Nasipse şia, mezhepler ve sünnet konusundaki çalışmalarımızı da sitemizde yayınlarız inşallah
İSLAM TEBLİĞCİSİ OLDUĞUNU, İSLAM’I TEMSİL ETTİĞİNİ İDDİA EDENLER, YUMUŞAK SÖZLÜ OLMALI VE KABA SÖZDEN UZAK DURMALIDIR!
Hata yapan ( Uhud savaşında zor anda dağılan )Müslümana :
“Allah’ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.” ( Âli İmrân ,159 )
Günümüzde herhangi bir cemaatte belli kademelerde olanlar alttakilere sanki köleleri gibi davranmaktadırlar. hata yapanlar ise zaten bittiler; sanki kendileri melek!!!
( Rab olma iddiasında olan Firavun ) Müşrik kafire:
“Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.” (Taha, 43)
Rabbim o firavunun denizde boğulacağını bilmiyor mu, mesaj bize!
.
NAMAZ
Bir iyiliksever zengin düşününüz. Yolda gördüğü, aç-sefil birini alıyor, kanser iken bakımını yapıyor; iyileştiriyor. Gözleri kör olacaktı, elleri-ayakları kangren olmuştu kesilecekti; kurtarıyor… İyileşince de yediriyor, içiriyor onu mükemmel bir hale getirdikten sonra da uğurlarken ona tekrar hasta olmaması için gerekli reçeteyi veriyor ve diyor ki, ” Günde 5 kere haberleşelim, senden haber alayım, iyi olduğunu, yeniden hastalanmadığını bileyim.” Adam söz veriyor ama sonra sözünü tutmuyor.
O yer senin bu yer benim dolanıyor sağlığına aykırı işler yapıyor. iyiliksever zenginin çağrılarına cevap vermiyor. Bir gün geliyor, hastalıklarından biri nüksediyor; ayağı kangren oluyor. Hemen aklına o zengin geliyor ona ulaşıyor ve bütün suçu iyiliksever zengine yıkmaya çalışıyor, başlıyor yakınma, ” Benim ne suçum vardı da beni unuttun, beni hiç aramadın, sağlığımla ilgilenmedin?”
Siz o zengin yerinde olsanız ne yapardınız?
” Başınıza her ne musibet gelirse, kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir. Allah yine de çoğunu affeder.” ( Şuara,30)
“İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.” ( Adiyat, 6)
Ellâhümme inneke afüvvün, tühibbu’l-afve fa’fü annî: “Allah’ım! Şüphesiz Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet.” (Tirmizi, Da’avât, 89)
YARATICIYI UNUTAN AKIL- BİLİM ATOMU PARÇALAMAKLA YETİNMEZ ATOM BOMBASI YAPARAK ONU KULLANIRDA!
Gazali, el-Maksadu’l-Esnâ fî Şerhi Esmâ’illâhi’l-Hüsnâ adlı eserinde bir örnek verir: Zamanında yapılan bir su saati vardır.Cahil bir köylü bu saatin sadece dışını görür. Çalışan bir saat. İçindeki mekanizmadan haberdar değildir. Saat kendi başına işliyor zanneder. O saate gördüğü kadarı ile hayran kalır. Saati temizleyen görevli ise o saati yapan mühendisin ürettiği şeyi bizzat görmekte ve onu yapan mühendise hayran kalmaktadır. O da mühendisi takdir etmektedir. Saati yapan mühendis ise eğer yaratıcıya inanmıyorsa aklını yüceltir ve o eseri ortaya çıkardığı için kendi ve aklı ile gurur duyar. Ama bir yaratıcıya inanıyorsa o aklı verdiği için O’na ( cc) teşekkür eder, O’nu över ve asıl hayranlık duyulması gerekenin de farkına varır.
AKLI VERENİ UNUTMAMAK KADAR ONU NEREDE KULLANMAMIZI İSTEDİĞİNİ DE HATIRLAMAK ÖNEMLİDİR!
SORUN TEŞHİSİ KADAR TEDAVİ-ÇÖZÜM ÖNERİSİ DE ÖNEMLİ!
Vahiyden uzak tedavi önerileri sadece sorunu artırır! Herbert marcuse, batıda annelik şefkatinin kalkmasının zamanla sevgisiz ortamda büyüyen çocukları ırkçılığa ittiğini söyler! ( Kurtuluş önerisi ise, özgür cinselliktir!) Jean-Jacques Rousseau, batı bakış açısını, güçlünün hakim olduğu sistemi olabildiğince eleştirir ve reddeder. (Ama çözüm o…larak eski Yunan site devleti modelini önerir!) Max Weber: üret ve biriktir diye özetler kapitalist sistemin teorisini. Ama İslam;
Lonca teşkilatları ile, Ahilik ile ; ” üret ve paylaş ” öğretisini yayar! Tevazu, edep, ahlak, zekat, kurban, selamlaşma, cemaatle namaz… ile insanlar arası sıcak teması, duygu alışverişi ve manevi yükselmeyi amaçlar!
MODERNİZM
Hıristiyanlık inancından kaynaklanan heykel,org ve şarap kültürü bizde sanat, piyano ve şarap şeklinde çağdaşlık olarak kabul edildi.
Şikayetler; ihtiyaçların karşılanamamasından değil, Daha lüks yakalanamadığı içindir!
DİNLERİNİ TAKLİT MODERNLİK ZANNEDİLİYOR!
Org, sonradan piyano olmuş; kilise kökenli!
Heykel, Avrupa’da yaygın çünkü kökeni, İsa heykellerine dayanıyor!
Şarap batıda yaygın, çünkü şarap Hıristiyanlıkta İsa’nın kanı kabul ediliyor!
Biz de ise tüm bu Hırıstiyan temelli adetler hep modern olmanın sembolü kabul ediliyor…!
KOLAYCILIKTAN KURTULALIM!
“Ey Allah’ım , şu İslam düşmanlarını kahreyle…” türü beddualar bana hep Yahudilerle Musa (as) arasında geçen konuşmayı hatırlatır: “Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.” (Maide, 22)
ALLAH KAHRETME İŞİNİ MÜSLÜMAN ELİ İLE YAPMAK İSTİYOR, YOKSA MUSA’NIN ÜMMETİNDEN FARKIMIZ KALMAZ!
” Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin..” Tevbe, 14
KAHRETME ÖNCE BOYKOT İLE BAŞLAR!
Özgür irade ile insanı yaratıp, akıl ve vicdan ile donatıp vahiy ile yönlendirip, peygamber ile yol gösteren yüce Allah (cc): ‘Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Şüphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız.” (Kehf, 29) buyurmuştur. Seçim bizim! Dileyen cennete dileyen cehennem!
.
.
GDO’DAN CRISPR/GEN TEKNOLOJİSİNE 1400 SENE ÖNCEDEN HABER
“Hâkimiyeti ele aldığında ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. ” (Bakara, 205); Şeytan: “Kullarını mutlaka saptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” (Nisa,119)
METAVERSE NE DEMEK?
Evrenin ötesi; reel dünyaya alternatif, yeni sanal dünya; sahte cennet.
ANNELER-BABALAR DİKKAT! Çocuklarımızı internete en az %50 kaptırmıştık, ‘Önümüzdeki 10 yılda’ bu oran ‘Metaverse’ ile %90 olacak.
FIKIH, KELAM, TASAVVUF İLMİNİN DOĞUŞU
Kur’an’daki ibadet, muamelat ayetleri “zaman içinde” fıkıh ilmini; iman ile ilgili ayetler kelam ilmini nasıl ortaya çıkardı ise, ahlak ile ilgili ayetler de tasavvuf ilmini ortaya çıkarmıştır! Temel mesele, tasavvuf yolunda olduğunu ileri süren tarikatçıların şeriata muhalif içlerindeki görüşlerdir! Tarikatta şirk var dikkat edin deyince tarikatçı arkadaşlar; tasavvuf İslam’da var deyince, tarikat karşıtları ile anlaşamıyoruz. İslam orta yol, vasat ümmet çizgisidir! Tekfircilik te şirk te aşırılıktır…!!!
.
Müslüman ve ahlak
İslamiyet Allah inancı, Melek inancı, ahiret inancı temelinde ahlaki sistemine oturtmayı amaçlar ama, günümüzde bu inanç temelli eğitim hemen hemen hiç kavratIlamadığı için bu defa, İslam’ın topluma sağlık huzuru sağlamada ikinci kademe aşama kuralları gündeme gelir : Kul hakkı, komşu hakkı, insan hakları temelli kurallarını ve cezaları uygulamak!
.
Faşizm ve şirk üzerine
Ey insanlıkta kardeşim olan arkadaşım. “Üstün ırk” diye bir kavram yoktur. Zaten ilerleyen gen teknolojisi, tüm ırkların birbirine karıştığını ispat etmektedir. İnsanlık özelliklerini koruyabiliyor, hele de ‘mümin bir Müslüman’ olabiliyorsan bu sana yeter. Irk doğuştandır, Allah’ın verdiği ile insan hangi akla hizmet başkalarına üstünlük taslayabilir ki?! Ümmete 1400 senelik tarihinin ilk yarısında Arapların, ikinci yarısında Türklerin önderlik yaptığını kabul eden, Çeçen Şamil, Kürt Selahattin’leri minnetle anan, ümmete liderlik yapmasını rabbimizin bize lütfetmesini temenni eden bir Türk kardeşiniz.
Ey tarikatçı kardeşim. Eğer şeyhinin senin “yatakta kaç kez döndüğünü bildiğine”, “mezarda senin yerine sual meleklerine cevap vereceğine”, “sırat köprüsünden seni direk geçireceğine” vb. inanıyorsan, bunlar şirk kokan inanışlardır, hemen terk et! Şeyh, manevi öğretmendir. ‘Keramet haktır’ ama ‘şeyh isteyince olmaz!’ Allah isterse görünür! Şeyh her istediğinde olur demek, Allah’ı -haşa- bir konuda zorunlu yapmak zorunda kabul etmek olur ki bu şirktir! Şirkten uzak tevessül, rabıta olur mu, olur! Nasıl olduğu, bu konularda anlaştıklarımızla paylaşılacaktır! Sadece tasavvuf ile tarikatı ayırdığımı ifade edeyim şimdilik…Not: Şahsi bilgi ve tecrübelerimi paylaşıyorum, her şeyin en doğrusunu Allah bilir!
.
SİZE KARIŞAN MI VAR?
Eşcinsellere özgürlük isteyen, yabancı müzik dinlemeyi modernlik, Yunan adalarında, Paris’te tatil yapan, yılbaşında hindi kesip çam ağacı süsleyen, özgürce giyinip liberalce yaşayan, bale meditasyonu çağdaşlık zannedenlerden din dersi: Namazı Türkçe kılın, hacca gitmeyin parasını fakirlere verin, ezanı Türkçe okuyun, tesettür İslam’da yok, kurban hayvan katliamı, oruç ayı düşman saldırabilir, çocuğunuzu Kur’an kursuna ortaokuldan sonra gönderin.
Japonların çiğ balığına suşi adı altında yiyen, Çinlilerin çubuklarıyla canlı maymun beyni ve kızarmış köpek eti ve canlı ahtobat yiyenler; elle yemek yeme örfünden dolayı Araplara pis Arap diyor. İspanya’ya boğa güreşlerini izlemeye giden veya Yahudilerin günahlarından kurtulmak için tavukların kafalarını duvara vura vura öldürmelerine ses edemeyenler “Kurban bayramına hayvan katliamı”; Yunan adalarına gezmeye gidenler de “hacca gitmeyin parasını fakirlere verin” diyor. Namaz kılmayanlar ezanı Türkçe okunmasını ve namazı Türkçe kılmamızı istiyorlar…
PKK’dan IŞİD’e
Terör olaylarının arkasında ekonomik ve siyasi güç kavgaları vardır!
DEAŞ öyle bir mantığa sahipki Hz resul döneminde yaşasa idiler, Mekke’de boykotu sonlandıran anlaşmayı yaptığı için,Medine’de Hudeybiye anlaşması yaptığı için Peygamber Muhammed (sav) ile bile savaşırdı bunlar, tabii sahabinin çoğunu da tekfir ederlerdi! Allah ıslah etsin!
.
BATI, İLİM VE EMPERYALİZM!
1- Önce bilimi sahiplerinden isim değiştirerek aldılar. ( İbni Sina; Avicenna, İbni Rüşt; Averroes, el-Kindi; Alkindus diye isimlendirilirdi) Sonra bunu insanlığa hizmet için değil sömürü için kullandılar.! GDO’dan atom bombasına dek…
2- Ülkeleri işgal ettiler. Yeraltı-üstü zenginlikleri sömürdüler, insanları köle ettiler, sonra rahat yönetebilmek için önceden topladıkları bilimsel verileri (!) – Oryantalist çalışmalar, misyonerlik faaliyetleri raporları, azınlık okulları.…..- ile kaşınacak noktalara çalıştılar: Milleti sadıka’yı ermeni terörü ASALA yaptılar, Çanakkale de beraber savaştığımız Arap, Kürt dindaşlar ile aramıza suni ayıraçlar – Milliyetçilik, yalan haber ile düşman etme- koyup bizi ayırdılar. İstihbarat servisleri ile halk arasında ikilikler çıkarıldı, eğitim, kültür emperyalizmi ile sadece topraklar değil beyinler de işgal edildi.
3- Artık ülkelerin özgürleşme vakti gelmişti, nasılsa eğittikleri yerli (!) kişiler iktidarda idi ve hala onların kuralları/talepleri ile ülke yönetilecekti.
4- Ve bir gün yeter! mi dedi, O batı düşmanı, demokrasi-özgürlük karşıtı, radikal … idi! Hapsedilse de , öldürülse de özgür batının kurallarını kabul etmediği sürece her şeye müstahaktı!
Kapitalizm de komünizm de ‘karın’daştır! İkisi de materyalisttir, farklılıkları sermayenin nasıl bölüşüleceğinden kaynaklanır, gerisi ruh ikizliğidir!
Dünyadaki her pis işi; İngiliz planlar, Yahudi finanse eder, Amerika uygular.
MÜLTECİLER
Avrupa’nın kapısına dayanan mülteci çocuklar, alacağını tahsil etmeye gelmiş olabilir mi? 200 yıldır sömürülen ülkelerinin haklarını öyle veya böyle alacaklar bir gün!
Ensar olmak ayrıcalıktır! Herkes her an muhacir olabilir, ensar olmak ise bir lütuftur. Allah bu ikramı bize nasip eyledi, şükrünü eda eyleyenlerden oluruz inşallah.
YAĞMUR EKEN FIRTINA BİÇER!
Avrupa’da göçmen halk, Avrupalı olmayanlar, özellikle Müslüman halk her zaman II. sınıf vatandaş olarak kabul edilmiştir. Baskı, aşağılama, hor görme… Bunun sonunda Paris başta bir çok yerde gençler ayaklanmıştı… Ülkede huzur ve adalet görmeyen Müslüman gençler bir bakıma dolaylı yönden IŞİD’e yönlendirildi! Şimdi de onlardan şikayet eden yine Avrupa’lı ülkeler…!
.
TÜRK İSLAM, MÜSLÜMAN SOL… ÜZERİNE!
İslam’ın sağına soluna, neresine eklerseniz fark etmez: Alim sıfatlı yaratıcının gönderdiği İslam eksik mi ki yanına illa başka bir fikir akımı eklenmek zorunda hissediliyor?! Eksiklik sende, anlayış kapasitende! Korkma, sadece Müslümanım demek te yeter ( Hicr, 78)
” Kürt sorunu, Arap sorunu, Arnavut sorunu, Türk sorunu yoktur. İslam Milleti’nin parçalanmışlık sorunu vardır.” Sezai Karakoç
“Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmeyelim dedik, lakin yolda satışa getirenler oldu. Yol değişmez lakin yolcu değişir. Karakter ve şahsiyetler kolay değişen değerler değildir. Kolay değişenler kolay ve ucuza giderler. Baharın çiçeklerini sevenler kışın ayazını da sevmek zorundalar. Bir atımlık barutu olan savaşa çıkamaz. Küheylan koşmuyor ise onu doğuran kısrak utansın.”
.
Irkımız Kader, dinimiz tercihimizdir!
Kader değil tercihlerimiz ile varız, övünürüz, örnek alırız. Tarihte Peygamberimiz ile İslam dinini yayan Araplar, Bu dine hizmet eden, koruyup Osmanlılar ve günümüzde bu davayı önderlik edecek her kim ise, onu sever ve ona dua ederiz.
* insanın doğuştan gelen cinsiyeti, göz rengi… nasıl bir övünç meselesi değilse, ırkımız için de aynı şey söz konusudur. Rabbim dinine hizmet eden bir milletten olmayı nasip eylesin, amin.
Rahman Allah (cc)
Ben insanların iyilikleri için bir kere uğraşırım, umursamazlar; iki kere uğraşırım, aldırış etmezler; üçüncü kez ya çabalarım ya bırakırım. Her iyi niyetimde nankörlükle karşılaştığım da olmuştur!
Ben, “sizle mi uğraşacağım, kendini düşünmeyeni ben mi düşüneceğim.” der, kızar kenara çekilirim!
Ama, yer ve gökleri ve içindekileri yoktan var eden Yüce Allah (cc) kendisini kabul etmeyen ateiste bile, bir gün değil, 3 gün değil, binlerce kez rızıkta verir, nefes alacak ciğer ve hava, el de ayak ta. Hem de kendisine o kadar nankörlük ettiği halde her insana; Münafık, fasık dahil her kuluna…,
O (cc) Rahman, Rezzak, Latif, Sabur olandır.
İnsanların %10’u siyah, %10’u beyazdır! Geriye kalan %80 gri renklerden oluşur. Bu,ahlaktan ibadete; siyasetten insanlığa böyledir.
.
İslam davamız! Ateist Allah’ı inkar ederken eziklik hissetmiyor, Müslüman Ateist karşısında evrimi inkar ederken eziklik hissediyor.
.
UNUTMA!
Patavatsızlığın açık sözlülük olmadığını,
cahilin cesur olduğunu,
hayata zevk penceresinden bakanlardan uzak durmak gerektiğini,
Taassup tan uzak durmak gerektiğini,
İlk emrin OKU olduğunu,
Unutmayalım!
SAYGI, EMPATİ
“Namazı Türkçe kıl” diyenlerin kendileri namaz kılmaz, “hac paranı fakire ver” diyen, kendi tatil parasına elletmez, “kurban hayvan katliamıdır” diyen, hamburgerciden çıkmaz! Bizler oruç tutarken, azıcık terbiyeli olsa gizli yerde yiyebilecek olan, burnumuzun dibinde göstere göstere yer içen ve çıplak gezip sokak ortasında çiftleşenine bu kesim sonra bize; “saygı göster” der! Saygı hak edilen bir meziyettir ve karşılıklıdır! Bizim kesim cidden sabır taşı imiş!
Sevdiği ile evlenip kavga etmeyen, hoşlandığı yemekten bıkmayan, tatilde bile canı sıkılmaya kimse var mı?! Huzur, …hepsi ahirette.
.
Pasif iyiler geçmişte helak oldular.İyi olduğunu iddia eden insanlar, sadece kanunların kendine tanıdığı yetkileri kullanıp kötülük ile mücadele etse, kötülüklerin en az %50’si ortadan kalkar!Polise zabıtaya o kadar çok şikayet etme hakkımız olan konular rahatça toplumda işleniyor ki, bizlerin herhangi bir konudaki pasifliği kötülüklerini sürmesine yardımcı oluyor.İslam’da nemelazımcılık yoktur. ” Ben mi uğraşacağım, bana ne ?” gibi yaklaşımlar kendinizi olmasa bile ailenizin zarar görmesine neden olacak silsilenin ilk adımını teşkil eder…Bu da iyilere bir uyarı idi.
Ateizm bir inançtır!
Evrimi savunurlar: Ne fosil kayıtlarının onları yalanlaması ne de DNA’nın şifresinin bulunması, onların evrimi savunmalarına engel olmuştur!
Evren Ezeli ebedi’dir derler: Bang teorisi ve entropi yasası gerekli cevabı bilimsel bazda verdiği halde görmezden gelirler!
komünizm yani dinsiz bir hayatın olacağını ileri sürdüler: Ne Göbeklitepe’deki kazılar ne de yıkılan komünist Rusya’dan sonra ortaya çıkan devletlerdeki dini uyanış bunu doğruladı!
Ne tarih ne bilim ne psikoloji ateizmi doğrulamadığı halde, bir inanç olduğu için hala savunulmaktadır…
Naturalizm, Her şey doğadır ve sonsuzdan beri vardır, teorisidir! Ama bilim evrenin 13.8 milyar yıl önce ortaya çıktığını söylüyor. Madde ve zamanın bir başlangıcı vardır! O halde, evreni yaratan, evrenin için de olamaz, zamanın da bir başlangıcı olduğuna göre zamanın da için de olamaz! Hassas ayar problemi de, ateistlerin önünde büyük bir problemdir. Yaşamın ortaya çıkma ihtimali hemen hemen imkansızdır. yerçekimi sabiti, kozmik sabit hep belli değerlere sahiptir.
Ateist ve deistlerin anlamadığı şu: Sebepler ( Termodinamikten çekim yasalarına, genlerden atomlara) ilah (Yöneten, yaratan, akıl, irade sahibi) değildir. Aracıları, vasıtaları aşıp/geçip amaca, asıla ulaşmaktır marifet!
Toplumsal değişimin şifreleri
“Nasılsınız öyle idare edilirsiniz.” (Rad, 11)
“Amelleriniz amirlerinizdir.” (Acluni, I / 146, II / 127)
“Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez.” (Rad, 11)
“Ferdi planda vicdanlara, toplumsal planda camilere hapsedilmeye çalışılan din, ‘Allah’ın dini’ değildir.” (A. Dilipak, Yeni Akit, 12.08.2019)
İyilikte maraz doğar mı?
Hayır! Sadece iyiliği hak edene yapacaksın, Yinede maraz doğarsa Allah rızası için yaptığından dolayı, geriye bakmayacak, yola devam edeceksin!
“Yaptığın şeysin, söylediğin değil!” Konfüçyüs
İş yapan , insanlık gereği yaptığı işte eksiklikler olur, İş yapmayan zaten iş yapmadığı için , hiç hata yapmaz , sonra da iş yapanın eksikliklerini eleştirir! Iş yapmayanların dünyada işin iş, ama ahirette hesapları çok zor!
Gençler
“Gençler dünyanın kendi etraflarında döndüğünü zannediyorlar. Aslında dünya, kendi etrafında dönüyor! “
“Siz nefsinizi meşgul etmezseniz, o sizi meşgul eder.”
Hz. İbn Abbas: “Devamlı yapıldığında küçük günah yoktur, tevbe edip yapılması bırakıldığında büyük günah yoktur.“ ( Taberi,8/245; İbn Ebi Hatim,3/934; Suyutî/ed-Durru’l-Mensur, 2/500; Beyhakî, Şuabu’l-İman, 5/456)
“MÜSLÜMAN’IM KESİN CENNETE GİDECEĞİM” DİYENLERE HATIRLATMA!
“Cehennemde yanıp sonra nasılsa cennete gireceğim.” demek küfürdür.
Allah korku ile ümit arasında olmamızı ( “Onlar korkarak ve ümit ederek Rablerine dua ederler. ” Secde, 16; “Gerçek şu ki, kâfir olanlardan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” Yûsuf, 87; ” Allah’ın azâbından ancak hüsrâna uğrayanlar emin olabilirler.” A’râf, 99; “Müminler Allah`ın azap ve azabının miktarını bilselerdi hiç biri Cennet`i ümit etmezdi. Kâfirler de Allah`ın rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilselerdi hiç biri O`nun rahmetinden ümit kesmezdi.” Müslim, Tevbe 23; “Kul sıhhat halinde korkulu ve ümitli bulunmalı, havf ve recâsı birbirine eşit olmalı; hastalığı halinde de recâ (ümit) yönü kuvvetli olmalıdır.” Nevevî, Riyazü`s-Salihîn Tercümesi, I, 479) istiyor, o korkuyu göz ardı etmekte, tam tersi ümidi gözardı etmekte küfürdür.
Yahudilerin mantığıdır bu bakış açısı: Yahudiler, “Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacak, dediler.” ( Bakara, 80)
Bu bakış açısı, geleceğinden emin olmak, ölene dek imanından garantili olmak anlamına geldiği gibi, azabı hafife almak anlamına da geldiği için küfürdür! Allah Azze ve Celle, son nefese dek imanlı yaşamayı nasip eylesin, Amin!
İSLAM GÜNEŞ GİBİDİR!
O ışıktan ne kadar istifade edebilirsek o kadar cennette derecemiz artar! Kimisi, üzerine aldığı ayna ile güneşin ışığını “kendinden” gibi gösterebilir veya o ışıktan kaçıp mağaraya saklanabilir hatta kimisi de güneşe ateş edebilir… Biz, o güneşin ışığını işaret eden, o ışıktan istifade etmemizi bize hatırlatanlarla beraber olalım, yoksa zaten her türlü insan çeşiti ile bu imtihan dünyasında, her an karşılaşabileceğiz! İman edip, güzel ameller yapan ve bu yolda sebat edebilenlere ne mutlu
İMTİHAN
Hz Nuh ve Lut’un hanımları cehenneme; firavunun hanımı cennete gitti. (Tahrim, 10-11)
Bidat
Dini anlamda sonradan çıkan ( Bidati seyyie) şeylerdir. İşin aslı, her şeye nasıl baktığınla alakalıdır.
Mevlid: Mevlidin kendisi değil, vasıta oldukları sevaptır düşüncesi, bidat olmaz.
Yasin’i cuma akşamı okumak: Cuma gecesine özel ibadet zannetmek bidat, ama Kuran’ı okumadan dolayı, vasıta olduğunu düşünmek, Kuran’dan dolayı sevap ummak, caizdir.
Ölünün ardından 40. günü Kuran okutmak: Dinde yoktur ama içeriği düşünülünce, olabilir diye kabul edilmeli, yapılmayınca günah olmadığı bilinmelidir.
Cenazeye çelenk göndermek, tabuta resim, flama koymak…bunlar bidattir!
Dinin aslından olmadığı bilinecek, “dinin aslı ile çelişmeyen ve iyiye vesile olan”, kendinden sevap umulmayacak, yapılmayınca günah kazanıldığını düşünülmeyecek, dinin aslından olmadığı bilinecek ama, vasıta olduğu şeylerden ( Kuran okuma, muhabbete vesile…) sevap beklersek, bu caizdir.
Rabıta: Ne dindir ne şirktir. Rabıtanın dini dayanağı yoktur, rabıta yapılan şeyh, yüceltilirse sirke de kayabilir. Şeyhteki feyzin kalbe akmasını düşünmek şirk değildir, sadece gönül eğitiminde bir metottur. Ama bu dinleştirilmemelidir. Dini değil, dini bir hedefe vasıtadır. İbadete vesilesi önplana çıkarılmalıdır, vasıta olan kendisinin dini olmadığı bilinmelidir. Şeyhe bakmaktan sevap beklemek: Bundan sevap beklemek bidattir! “tefekkürü saatin” …hadisi uydurmadır ( Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa, c: 2, s. 276; Şevkânî, el-Fevâidü’l-Mecmûa, s: 251) ama, “kunu maassadıkin” ayeti gereği yapılıyorsa ve ibadet maksadı ile yapılmazsa, sorun teşkil etmez.
Allah rızası için bir iş yaptığımızı iddia ediyoruz ama, dünyalık karşılığını, para makam tatlı söz…, olarak görmeyince, kırılganlaşıyoruz …Demek ki niyette sorun var! Dön başa!
“İslam zafer değil, sefer dinidir” diyenler, ufukta zafer gözükmeyince, ne yazık ki, seferi de terk ediyorlar…
İdeali gözden kaçırmadan realitenin sınırları içinde hareket etmek, Umut ve umutsuzluk arasında bir dengede, mücadeleye devam etmek! çizgimiz bu olsun inşallah..
Kandil geceleri üzerine: Kadir gecesi hariç diğer geceler veya onlara özel ibadet yoktur, doğrudur ama bu cümlenin devamı şu olmalı: O geceden değil de, ‘o gecede yapılan ibadetlerden dolayı sevap beklemek’ İslam’a aykırı değildir! Yanlışı bilin ama, doğruyu TERKETMEYİN
Dünyaya, Prens/prenses ‘gibi’ yaşamak için gelmedik, ‘Kul’ olmak için geldik! Biri imkansız diğeri tercih bağlı.
Müslümanlığımız; Adaletten paraya, menfaatimize aykırı durumda gösterdiğimiz tavırlara göre ortaya çıkar! Yoksa laf, herkeste bol…
Her birimizin zengin, güzel, huzurlu, sağlıklı olacağımızın hiçbir zaman garantisi yok. Ama kesin olan tek bir şey var o da, imtihan dünyasında olduğumuz! Ne yazık ki en az düşündüğümüz şey de, bu kesin olan konu.
İslam, güneş gibidir! Ama ışıktan kaçan yarasalara ( Ateistinden adı Müslüman’a) güneş ne yapsın? Herkes, kendisi cenneti isteyecek!
Evlenmeye niyeti olan kız ve erkeklerin, halk Eğitim’den “evliliğe hazırlık, anne baba ve karı koca ” eğitim sertifikası alması zorunlu kılınmalı! Yoksa 30 yaşına gelmiş, hala anne baba veya karı koca olamamış evli insanlarla dolu ortalık. Sonra uğraşsın emniyet, uğraşsın öğretmenler… !!
.
İLİM, AMEL, İHLAS
1- Seküler kesim bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor, bilmeye de niyeti yok ama bilgiçlik taslıyor,
2- Biz dindarların okuyan kesimi işin felsefesini yapıp yaşamıyor, yaşayan da hurafe’ye dayalı İslam’a zıt menkıbelere meyilli,
3- Bunları aşıp bir de ihlaslı olarak yaşamak var ki, cennet boşuna 8 derece değil.
.
Eksik bilgiden kaynaklanan bazı galat-ı meşhurlar: Allah’ın 99 sıfatı yok, daha fazla var; Mesela Şafi sıfatı Kur’an’da var ama 99 sıfat içinde yok. Kur’an’da 6666 ayet değil, 6236 ayet vardır. Resul ile Nebi tanımı Kur’an’a göre aynı anlamda da kullanılmıştır…
.
Ateistlerin İslam’a karşı iddiaları sadece “teori” düzeyinde. Evrim Teorisi, Çoklu evren teorisi…
.
Kurtuluş Ümmet olmaktır: Kur’an dışında insan eli değmiş her eserde (hadis alanında yazılmış eserlerde dahil çünkü uydurma zayıf Mürsel mudal … gibi hadis türleri zaten buna işaret etmektedir. Bu eserlere mektubat, risaleler, mesneviyi de de ekleyebiliriz) eksik hata olabileceğini kabul edip ama hiçbirini reddetmeden tüm İslami eserlerden faydalanmaya çalışsak tüm aşırı fikirlerden (tekfircilikten indirilmiş Kur’an iddialarına dek ) kurtulmuş oluruz.
Tesettürü savunurken bizi “kadınları cinsel obje” olarak görmekle itham edenler, araba lastiği satarken bile çıplak kadın bedenini kullanırlar! Halbuki pirleri olan Freud her şeyin kökenini “cinselliğe” bağladığı için en sadık öğrencisi Carl Jung tarafından bile eleştirilmişti ama yine suçlanan biz oluyoruz… ! Kışın ortasında mini etek giymek, topuklu ayakkabılar ile zar zor yürümek zorunda kendini hisseden insanlar İslam’ın Emir ve yasaklarının zorluğundan şikayet ediyor…
Kadınlar beğenilmek erkekler beğenmek üzerine kodlanmıştır ama İslam, kadının kendi eşine beğenilmek ve erkeğin de kendi eşini beğenmek üzere bir hayat sürmelerini istemektedir. Zaten dünya hayatında mutlu veya mutsuz olmak ta burada kopmaktadır!
Dünyada ekonomi çökerken kozmetik sanayiye neden yükseliştedir, erkekler giyinip evden çıkması 1-2 dakika alırken kadınların neden daha uzun sürer, kuaför güzellik salonları neden bu kadar pahalı olduğu halde hala dolup taşar, erkekler normal giyinip çıkarken neden kadınlar dekolte giyinme yarışı içindedirler?
İçimizdeki ajanlar bizi yönlendiriyormuş! O ajanların davalarına sadakatleri kadar biz dinimize sahip çıksak, ümmet kurtulurdu!
Cennete talip olan biz Müslümanların bu çabası-zlığı-nı okulda gösterseydik, öğretmenler bizim sınıfta bırakır, okuldan atardı .
Dünyayı ıslah edecek olan tasavvuf ruhunu ihyadır! Bunun da yolu şirk konusunda sohbetlerinin başlaması, hurafelerden ve şeyhlerin keramet hikayelerinden arındırmasından geçer.
Metaverse, blockchain, transhumanism, Neuralink: Eskiden GDO’lu gıdalardan şikayet ederdik, yakında her gıda sentetik olacak. Biyolojik değil yapay; sosyal değil sanal insan oluşturuluyor!
Mekke’nin fethinin yılbaşı ile çakışması: Tepkisellik gibi görülse de, dünyadaki kurulu sisteme muhaliflik olmazsa, fikirlerde zamanla yozlaşma başlar! Reaksiyon zamanla aksiyona da dönüşebilir ama tepkisizlik, dejenerasyona, kesinlikle dönüşür!
Gençlerin yeni dini; Özgürlük! Onun uğruna okulu, işi, aileyi, dini feda edebiliyorlar. ‘Haz, egoizm ve hız’ cabası.
NAMAZ KILMAK ZORUNLU MU? Konu aslında namaza ve onun amaçladığı ruha verilen önemle paraleldir. “Kötülüğe engel olmak” (Âl-i İmran 104, 113…) ve “namazın kötülükten alıkoyması” (Ankebut, 45) gibi Kur’an ayetleri paralel düşününce konunun mezheplerin uydurması iddiasını aştığını rahatlıkla ifade edebiliriz!
Hayatta en önemli şey imandır! İmanda ise en önemli şey, ‘şirk’e bulaşmamış olmasıdır. İmandan sonra, imanın tezahürü, göstergesi olan amel, ahlak gelir, buradaysa en önemli şey ihlastır! Ihlassız yapılan ameller rabbimiz katında makbul değildir; kibir, gizli şirk merduttur!
.
MÜSLÜMANLAR ARALARINDA ÇOK KIRICI VE ÖTEKİLEŞTİRİCİ HATTA TEKFİRCİ OLDULAR: Yapıcı eleştiri ve günahkarı değil günahı hedefe alan yaklaşım esas olmalı: “Ey Musa, firavuna git ve ona yumuşak söz söyle!” ( Taha, 44); “Kaba ve katı yürekli olsan yanından dağılıp giderler.” ( Ali İmran, 159); “Aralarında yumuşaktırlar.”( Fetih, 29)
Kapitalist sistemin arz talep putu: 3 sene önce tanesini 1 TL’ye bulamadığımız maskelerin, 3 sene sonra 50 tanesi 20 TL’ye satılıyor. Aynı marka, aynı kalitedeki iki elbisenin birinin rengi daha fazla tutulunca diğerinden neredeyse %50 daha fazla fiyata satılıyor.
Emperyalist Avrupa ve demokrasi, uygarlık: Avrupa devletleri dünyayı sömürmek için koloniler (civilization) kurdular. İşin ironi tarafı bu kelime, ‘gelişme, uygarlık’ anlamlarına geliyordu. Zaten İngiltere, Fransa ve Almanya kendi aralarında dünyayı uygarlaştırmak için savaşlar yapıp duruyorlar…
Tamam, teşhirci kadın vücudunu göstermek, sapık erkekte görmek ister ama kimse bunu bana çağdaşlık diye pazarlamasın, lütfen!
TOPLUM NEDEN BOZULDU? “Siz kendinizi değiştirmedikçe Allah sizin hakkınızdaki hükmü değiştirmez” (Rad, 11) Biz, başkaları bizi düzeltsin diye bekliyoruz, halbuki bizi düzelecek olan kendimiziz! Toplum yukardan aşağı değil, aşağıdan yukarı değişir!
D. Cündioğlu, E. Yüksel, H. Baş, Y. N. Öztürk, M. İslamoğlu, A. Oktar, …ne olduysa bize azar azar oldu …
Tamam, teşhirci kadın vücudunu göstermek, sapık erkekte görmek ister ama kimse bunu bana çağdaşlık diye pazarlamasın, lütfen! Teşhircilik psikolojik bir hastalıktır. Eşcinsellerin ve röntgencilerin hoşuna gitse de, biz o sapıklığa karşıyız!
.
İki büyük sorunumuz: Boş vakit meselesi, kendini başkasına beğendirme çabası.
.
Davaya bağlılık seviyemiz
İslami dava içinde olduğunu iddia eden kişilerin önüne Allah bazı engeller koyar, kişinin bizzat kendisine davaya aslında ne kadar sadık olduğunu göstermek, kaç karatlık olduğunu bizzat kendisi bilsin görsün diye! Şimdi her birimiz hangi aşamada pes ettiğimizi, mazeretlerimizi ne kadar geçerli olduğunu düşünerek ahiret hesabına ön hazırlık yapabiliriz…
PRATİKTEKİ DİNİN ADI? İlk emri ‘okuma!’ olan; ritüelleri arasında içki içmek, zina etmek, kumar oynamak, türbelere çaput bağlayıp dilekte bulunmak olan, senede bir ay diyet, bir kaç gün kavurma bayramı yapılan yapılan, senede 2 gün sabah erkenden kalkılıp spor niyetine ibadet yapılan, yalanı ve emanete hıyaneti normal kabul eden … Ama, kimi 30 kimi 40 yaşına geldiğinde mürted olup İslam dinine avdet edilen İnsanların yaşadığı bu dine ne ad verilir?
.
Namaz kılmakla, puan toplamak arasında fark var. İbadetlerde amacı hep ıskalıyoruz
.
CEMEVİ İBADETHANE OLUR MU? Alevilik eğer kendi kaynakları ile beraber tanımlanacak bir fikir akımı ise, İslam’ın içinde olup tarikat olarak farklı bir çizgide giden bir ekolün adıdır !Yok siyasi olarak tanımlanacak ve ateizm ile Avrupa istihbaratının uzantısı olarak kullanılacak bir argüman olarak düşünülecek ve tarihi geçmişi ile bilimsel kaynaklar reddedilecekse, Alisiz Alevilik başta, kendilerine ‘ibadethane, tarikat’ gibi içinde dini kavramların olmadığı bir terim kullanmaları zorunlu olmaktadır!
.
İngiltere’de Kraliyeti destekleme oranı % 78’dir! Demokrasi, sendika, sosyalizmin merkezi (!) bu ülke de avam kamarası 625, Lordlar (efendiler) kamarası 850 kişiden (70’i papazdır;pastör) oluşur. Lordları kraliçe seçer, avamı (ayak takımını) halk seçer. İngiltere, Müslüman toplumların şeceresini en iyi bilen ülkedir! 12 Avrupa ülkesinde krallık vardır.
.
Çoğumuz kolayca statü kazanma derdindeyiz. Küpe, uzun saç, mini etek vb. veya sakal, cemaatle…Öz, nitelik, ihlas, okuma vd. zor iş.
İslamiyet’e ‘durmadan’ laf sokan bir çevreniz varsa veya yolunuz üzerinde teşhirci kıyafetle dolaşan birileri mi var?Yapmanız gereken tek şey, onları yok saymak; görmemezlikten gelmek!
İnsanların yaptığı kötülüklerden tanrıyı sorumlu tutana ateist, o kötülükleri ortadan kaldırmaya çalışana halife denir.
Faşizm öyle bir illet , hastalık ki Türkiye’ye para kazandıran Araplara cemkiren bu faşist zihniyetliler, ülkenin parasını çalan, sömüren, darbeler yapan, zulmeden İngiliz, İsrail, Amerika… için gık çıkaramamaktadırlar…!
Hepimiz kendimizi olduğumuzun dışında gösterip, başkalarına beğendirmeye çalışıyoruz. Bilmiyoruz ki, ” hedefe varınca hedef ölür” NFK
“Her şey para değil, sosyal hayatın yok” Teşhis ve tedavi bu mu? İkisi de dünyevi amaçlı şeyler, nerede İslami (dengeli) hayat?
İnsanlar Dünyanın kendi etraflarında döndüğünü zannediyor, herkesle de kavgalılar. Çünkü kendileri ile barışık değiller hep mutsuzlar.
Ayağımızın altı Ateş (magma) Başımızın üstü Ateş (Güneş) hala ibadet etmeyi erteliyorsak, o zaman olur sonumuzda ateş (malum)
‘Tasavvuf: “Asr-ı Saadette adı konmayan ama var olan, daha sonra adı konup kendisi kaybolan ilimdir.” Prof. Hasan Kamil Yılmaz
Nefis mücadelesi her Müslüman’a farz! At yarışı, uyuşturucu, sigara, alkol… Adrenalin, zevk uğruna harcanan aile rızıkları…
İnsan ölümsüzlüğe, huzura, gençliğe özlem duyuyor, çünkü hepsini cennette bırakıp dünyaya geldik. Hadi, yeniden anavatanımıza dönelim!
Yüzde 90’ı Müslüman olan ülkede, Seküler kesim, “diyanet kapatılsın, biz kılmayız ama siz kılarken namazı Türkçe kılın, başınızı örtmeyin…” diye bize akıl (!) verirken biz onlara; “İçki içmeyin, zina etmeyin, eşcinsellik yapmayın” demeyi boşverin, “Ramazan’da ulu orta yerde yemek yemeyin” bile diyemiyoruz…!!!
İslami bilinçte kırılma
Modern hayatın nimetlerinden liberelce faydalanıp, ferdi olarak seküler bir ortamda yaşamayı Müslümanlık zanneden yeni bir nesil ortaya çıktı. Acele tekfirci, şirk kokan İslam anlayışından uzaklaşıp sağlam bir iman, ahlaklı bir duruş ve istikamet üzere olan Müslüman moduna geçmemiz gerekiyor…
Halk İslam’ı
İslam’a göre ‘bu hayatı nasıl yaşadığımız’ ve kimin söylemine dikkate aldığımız önemlidir. Ama bizler islamı ölünce hatırlıyor ve ‘millet ne der’e dikkat ediyoruz…
“Biz hadisi inkar etmiyoruz Kur’an’a uyan hadisleri kabul ediyoruz” diyenlere! Kusura bakma güzel kardeşim ama siz, Kur’an’a uyan hadisleri değil “Kur’an’dan sizin anladığınız ‘yorumlara’ uyan hadisleri” kabul ediyorsunuz!
.
Gençlerin yeni dini; Özgürlük! Onun uğruna okulu, işi, aileyi, dini feda edebiliyorlar. ‘Haz, egoizm ve hız’ cabası…
Büyük oranda; “Casusların yerini uydular; Savaş pilotlarının yerini dronlar; zekanın yerini algoritma aldı.”
Mark Zuckerberg Metaverse ile bize sanal arazi satarken, Bill Gates, Jeff Bezos reel alemden arazi satın alıyor!
Ülkemizin temel sorunu; “Plansızlık” ve Fırsatçılara, spekülatörlere karşı “Yaptırım ve denetim eksikliği!
Tüm kitaplar, tek bir kitabın daha iyi anlaşılması için okunur.
“Fakirin ihtiyacı, zenginin israfı kadardır. ” Hz Ali
Bilimi yaratan, kurallarını koyan Allah’a ulaştırana ilim denir. Allah’a götüren bilime ilim denir, seküler ilime bilim!
Kuran’ı herkes, ilmi ölçüsünde anlar. Hadissiz anladığını zannedenler ise, kendi yorumlarını hadisleştirenlerdir.
Şeytan önce günaha mazeret buldurur,sonra günahı işlettirir! İsteyen nefistir, mazeret şeytandan!
Hiçbir insan tam, mükemmel değildir! Paraya düşkündür, kibirlidir, samimidir ama cahildir, tez canlıdır vb. Dolayısıyla önce Herkes kendi çöplüğünü temizlese daha güzel olur.
İnsanlar Allah’ın imtihan için yarattığı dünyada yeteri donanım ve ortam olduğu halde, cennetteki ortamı talep edip var olan ortamı sorgulamaktadır.
Ezanı Arapça okuyunca Arapçı oluyorsun ama, şarkıları İngilizce dinleyince gavurcu olmuyorsun öyle mi?
İnsanlar hayatlarını, kendilerini başkalarına beğendirme için harcayarak heba ediyorlar.
Doğruyu yumuşatarak insanları anlatmakla, insanların hoşuna gidecek diye, bozarak anlatmak, farklı şeylerdir!
Din değil; şirk ve nifak (münafıklık) toplumun afyonudur!
Herkes kısa yoldan köşe dönme peşinde Ramazandan Ramazan ibadetle cennete; Milli Piyango ile zenginliğe; bir kitap okuyarak ise ateizme ulaşmaya çalışıyor insanlarımız.
.
Bazıları İslam’a her türlü saldırırken bunun adı Özgürlük olacak. Biz İslam’a saldırmalarına itiraz edince, özgürlük düşmanı ilan edileceğiz, yok öyle!
.
Irkçılık tekfircilik gibidir! Başladın mı, kendin dışında herkesi dışlarsın, ötekileştirir, düşman ilan edersin! İnananlar kardeştir.
Çocuğunuzun her istediğini yerine getirmeyin, yoksa ellerindekilerin kıymetini bilmez, doyumsuz olur ve onları da kaybederler.
İki büyük sorunumuz. Boş vakit meselesi, kendini başkasına beğendirme çabası.
“Kadını savunurken erkeği, çocuğu savunurken anne-babayı, hayvanı savunurken insanı kurban ediyoruz.”
Yapıcı eleştiriye kapalı grup, cemaat, hizipler zamanla karşı olduklarına dönüşürler.
İslam’da cemaat rahmet, Tefrika felakettir!
Faiz, sosyal riba; Riba, ferdî faizdir!
ÇOK OKUYAN, BİLİR (İlim); ÇOK GEZEN, KAVRAR (İrfan)
.
VİCDANIN HER DAİM CANLI KALMASINI SAĞLAYAN SİSTEME İSLAM DENİR
İSLAM ve LIGHT MÜSLÜMAN
İkra (Alak,1); Okumam,
Fekkir (Âl-i İmrân, 191); Düşünmem,
İ’kıl (Bakara, 171): Akletmem,
İctehit (Necm, 39: Çalışmam.
AMA MÜSLÜMANLARIN GERİ KALMASINDAN İSLAM SORUMLU!
.
.
SARACEN, TÜRK, ?…
Batılı zalim sömürgeciler önce “Saracen” kavramı ile Arapları kendilerine düşman ilan ettiler. Bunu daha sonra, Selçuklu ve Osmanlı ile, “Türk” kavramı takip etti. Günümüzde sömürgecilerin çekindiği yeni bir kavram bekliyoruz!
Arap Müslümanlar, Hristiyanlığın doğduğu yeri bir kaç senede, o zamanın ABD ve Rusya’sı olan Bizans ve İran’ı bi kaç on senede, yüz yıl olmadan Endülüs’ten Hindistan’a uzanan fetihleri gerçekleştirince Avrupalılar, aynı zamanda İsa’yı öldürttükleri için düşman oldukları Yahudileri kastederek kullandıkları bu kavramı, ‘çöl bedevisi, barbar” anlamında Müslümanlar için kullanırlar… Zamanla bu kavramın yerini “Türk” kelimesi alır!
Zamanımızda Avrupa’nın kime bi kavram uyduracağını merakla bekliyoruz, henüz ne Arap ne Türkler onları “tasalandırmıyor”; sömürülerine engel olmuyor…
Bizi İslam’a hizmete layık görülmek üzere yeniden seçilmemiz tek temennimiz…
.
.
EZİĞİM EZİKSİN EZİK… MÜSLÜMAN
Avrupa’da en çok starsbourg cafe niçin Türkiye’de var; Avrupalılar hala tuşlu telefon kullanırken biz en son model neden iPhone’u borçla alıp kullanıyoruz; mealizm/modernizm Türkiye’de neden artıyor? Hepsinin tek bir nedeni var eziklik! İslam’ı kavrayamadık, batılı bir materyalist olamadık, arada ezilip duruyoruz…
Mutluluk Geçici, Huzur Kalıcıdır !