Tevbe suresindeki “müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın)” ve “küfrün önderleri ile savaşın.” (Tevbe, 12) ayetler, ile tüm müşriklerin öldürülmesi mi emredilmektedir.
Ayetin niçin indiğini, kimlerden bahsettiğini, anlam çerçevesinin ne olduğunu bilmeyen bir kişinin bu ayetlerden müşrik avına (!) çıkılması gerektiğini anlamaması için hiçbir sebep yoktur. Halbuki bu ayet, Resulullah ile anlaşma yapıp da bu anlaşmaya uymayan müşrikler hakkında inmiştir. (İbnül Cevzi, Zadü’l-Mesir, II/230) Evet, bu ayeti nerde ise 70 yaşında iken Müslüman olan Fransız Komünist partisi Genel Sekreteri bile anlamış ama günümüz ateistleri anlayamamıştır. Roger Garaudy bu ayetle ilgili, “Tevbe 5. ayet, kendileriyle anlaşma yapıldıktan sonra anlaşmayı çiğneyen ve Müslümanları dinlerinden alıkoymaya yeltenenlerle ilgili olduğu apaçık ortadadır.” (Roger Garaudy, İslam’ın vadettikleri, s. 48) demektedir. Ayette kastedilen müşrikler, ‘sözlerini bozan ve anlaşmaya uymayan’ (Ebu Suud, İrşadü’l-Akli’s-Selim, IV/43) ve “antlaşma ile belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen saldırgan” (Esed, Kur’an Mesajı, I/346) bir topluluktur. Yoksa “İslam tarihi boyunca hiçbir halifenin böyle bir uygulamasının olmaması bir yana, şayet ayet böyle anlaşılsaydı tarihte İslam ile yönetilmiş devletlerde sokaklarda müşrik aranmış olması lazım gelirdi.” (Ömer Faruk Korkmaz, Sorun kalmasın, s. 317) “Tevbe suresinin 5. ayetinde, ilk satırda Müslümanlar ile Mekke müşriklerin arasındaki barıştan söz eder. İşte bu barış Mekkeli müşrikler tarafından bozulmuştur. 5. ayetle müşriklere barışı sağlamalar için 4 ay müddet verilir. Aksi takdirde bir savaş olacağı haber verilir. Yani Tevbe 5. ayet, savaş ortamında inmiş bir ayettir. Devamındaki 6. ayette; “Barış isterse öldürmeyin. Onları güvenli bir yere götürün.” Buyrulmaktadır. Rabbimizin ‘bırakın gitsinler’ demiyor, güvenli bir yere kadar ‘eşlik edilmesini’ de istiyor.” (Zakir Naik, Gençlerin inanç sorunları, s. 106, 107)
Surenin birinci ayeti ültimatom, uyarı ile başlar. Bu uyarı yapılan kesim ise, “müşriklerden” sözleşme yapılanlardır. Ayette geçen “min” edatı, Arapçada ‘min-i ba’ziyye’ diye isimlendirilir. Anlamı, ‘bütünden bir parça’ demektir. Mesela elma yedim denirken, aslında elmalardan bir parça, bir kısmı yenmiştir. Bu edat işte bu anlamı verir. Aynı anlamda olan kelimeler başka birçok dilde de mevcuttur.
El-müşrikun kelimesindeki ‘el’ takısı da, Arapçada ‘marife’ görevine işaret eder. İngilizcedeki ‘the’ eki ile aynı görevi gören ‘el’ takısı, ‘belirlilik’ ifade eder. Müşriklerin tümü değil, ‘belirli olan, bilinen’ bir kısım müşrikler kastedilir. Tevbe 1. ayette zaten, ‘Müşriklerden söz aldığınız kimseler’ diye başlamaktadır. Tevbe, 12. ayette de, ‘küfrün önderleri ile savaşın’ denmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi, elebaşları söz vermiş ve daha sonra ateşkes sözünü ihlal etmişlerdir. Tevbe, 13. ayette de, ‘Yeminlerini bozanlarla savaşmaktan’ bahsedilmektedir.
Tevbe 5. ayet inene kadar yaşanmışlık vardır. Ateşkes ilan edilmiş, karşı taraf sinsi bir şekilde ateşkesi ihlal ederek kanlı saldırılar düzenlemiştir. Sürekli Medine’ye saldıran, Bedir, Uhud, Hendek gibi savaşlarla bitmek bilmeyen bir kinle yönettikleri toplumu İslam’a karşı düşmanca şekilde devamlı yönlendiren, Hudeybiye anlaşmasını 2. yılında savaş suçu işleyerek anlaşmayı bozan müşriklere 4 ay süre tanınmıştır. ‘Ya tövbe edecekler ya da bu süre içinde Mekke’yi terk edeceklerdir.’ Mekke’deki müşriklerin çoğu da tövbe etmiştir. (H. Kemal Gürger, Ateizmin ve deizmin sorularına karşı İddialar ve izahlar, s. 229)
Kısaca, ayette de bahsedilen kesim, müşriklerin hepsi değil kendileriyle anlaşma yapılan bir kesimdir. Bu müşriklerle anlaşma yapılmış ama kendileri bu ‘anlaşmayı bozmuştur.’ Zaten gelecekteki (Tevbe, 8. 10. 12. 13.) ayetlerde anlaşmayı bozan müşriklerden bahsetmektedir: 4. ayet: Anlaşmayı ‘bozmayanlarla’ bir sorun olmadığını ifade eder. 5. ayet: Anlaşmayı bozanların, yaptıkları suçlara göre cezalarından bahseder. 6 ve 7. ayetler: Müşriklerden ihanet edip sonra pişman olan, Müslümanlardan eman dileyen (koruma isteyen) öldürülmez, ülke sınırları dışına çıkarılır. İslam ülkesinde yaşayıp anlaşmalara uygun davrananlar -Tıpkı Müslümanlar gibi- vergi vermek şartı ile istediği gibi yaşayabilir. Cezalandırılması istenen müşriklerin özellikleri şunlardır: Tevbe, 8. ayet: Anlaşmaya uymayan, sözlerini tutmayan; 10. ayet: Anlaşmaya aykırı davranan; 12. ayet: Anlaşma olmasına rağmen İslam’ı kötüleyen ve 13. ayet: Anlaşmayı bozup ilk saldıranlar. İşte Tevbe suresinin ilk ayetleri bu ‘anlaşmaya uymayan müşriklere’ uyarı ile başlar ve suçlarının cezalarını bildirir.
Ama ateist ve oryantalistler, aslında birer sulh çağrısı ile dolu olan bu ayetlerden farklı anlamlar çıkarmaya çalışmakta ve İslam devleti aleyhine işlenen fiilleri yapanları savunmaktadırlar. Onlar görevlerini yerine getirmekte ve İslam karşıtlarını savunmaktadırlar, bize de düşen, ‘Hak, adalet, emanet ve en önemlisi tevhid’ savunucuları tarafında olmaktır!
“Zülme uğramaları sebebi ile savaşmaları için izin verildi.” (Hac, 39); “Zalimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur.” (Bakara, 193) İslam’da savaş izni zulme uğramamak için verilmiştir. Konu hakkında daha detaylı bilgi için, “İslam savaş hukuku” adlı yazımıza bakılabilir.