Modernizm ve kadın

Within spread beside the ouch sulky and this wonderfully and  as the well and where supply much hyena so tolerantly recast hawk darn woodpecker

Modernizm
Latince, ‘şimdi’ anlamına gelen ‘modernus’ kelimesinden türeyen modernizm, özellikle sanayi devrimi ile toplumda gözüken ve  19. ve 20. yüzyıl ortalarına değin Avrupa’da etkin olan, geçmişe ait yaşantı tarzının artık zamanının geçtiğine inanan, yeni alışkanlıklar ve bu alışkanlıkların meydana getirdiği zihniyeti ifade eden bir kavramdır. Gelenekten ve dinden kopuşu da temsil eden bu akımı Batı’nın tarihi gelişimi içinde olağan karşılamak mümkün iken, benzer bakış açısının zamanla -özellikle işgal edilen İslam toplumlarında meydana gelen kültürden kopuş ve yeniden dizayn edilen eğitim sisteminin sonucu olarak- kendini Müslüman adlandıran toplumlar içinde de yer almaya başlaması normal değildir. İşte burada tarihi köklerden kopma ama başkası da olamamanın ikilemini yaşayan toplumlar büyük bir kaos yaşamaktadırlar. Ne Avrupalı olabilen ve ne de Batılılarca kabul edilen ama yerli de kalamayan bu tür toplumlar iki yaşam tarzı arasında gidip gelmekte ama iki kültürü de tam olarak yaşayamamaktadırlar. Modernizm,  kültürel köklerinden kopmak ve başka kültürlerin gelenek, yaşam tarzını benimsemek olsa da değişmez bir kural vardır ki, taklit edilen taklit edene asla saygı duymamakta ve değer vermemektedir! Bu konudaki örnekleri ‘Oryantalizm Yanılgısı’ adlı yazımızda bulabilirsiniz.

Amacımız ne magazin haberleri devşirmek, ne İslami hassasiyeti olanların hayata bakış açılarına aykırı içeriklerle okuyucuyu rahatsız etmektir! Tek yapacağımız şey, İslam’daki kadın haklarından daha fazla hakka sahip olunduğu iddia edilen Batı medeniyetinden örnekler vererek, gerçekte kadına nasıl ve ne kadar değer verdiğini, kendi dergi/gazetelerinden örneklerle aktarmak, modernizmde kadının konumu ve kadın gerçeğini güncel hayattan alıntılarla gözler önüne sermekten ibaret olacaktır! Örnek verilen olaylar rastgele seçilmiş örnektirler, yoksa her gün yeni örneklerini haberlerde izlemekte, her an bu içerikli haberlere muhatap olmaktayız, ne yazık ki. Özellikle kaynaklık teşkil edebilecek birçok resmin buraya konamadığının altını çizelim. Bu konunun ‘İslam’da kadın’, ‘dinsiz ahlak olur mu?’ gibi konularla beraber okunmasının, kıyaslama açısından faydalı olacağının da altını çizmek isteriz.

Ses Magazin Dergisi’nde bir erkek film artistimiz için şu tarif yapılmaktadır:” Kırlaşmış saçları, Grek/Yunan biçimi ile Avrupai bir havası vardır.” (Ses, 16 Şubat 1963, No: 8) Aynı dergi, Belgin Doruk’un bir film için gittiği Hydra adasından bir fotoğrafını paylaştıktan sonra fotoğrafın altına şunları yazmakta idi: ‘Tam Avrupalı bir sinema artisti olmuş’ (Ses, 21 Eylül 1963, no: 39, s. 8) Batı karşısında eziklik ancak bu kadar açık bir şekilde ifade edilebilirdi! Burun Yunan, hava avrupai! Artist isimli sinema dergisi de bayan bir artist için şu benzetmeyi yapmaktadır: “yabancı artistlerden hiçbir farkı bulunmadığı kolayca anlaşılır.” (Artist, Sayı: 19, 1 Aralık 1960) Yine Ses dergisi bir şarkıcının babalığını kıyaslayarak şu başlık atar:” Baba Cartwright gibi” (Ses, Sayı: 40, 2 Ekim 1982) Bir örneği de ben bizzat yaşadığım olaydan aktarayım. Yıl 1994, fakültede okurken İbni Sina hastanesine muayene için gitmiştim. İlahiyatta okuyorum sakallıyım tabii, sedyeye oturdum. Biri bayan iki doktor karşıma geçip benle ilgilenmek yerine bol imalı ve mesajlarla yüklü kendi aralarında, benim de duyacağım ses tonu ile sohbet (!) etmektedirler. Bir ara bayan doktor erkeğe şöyle demişti: ‘İyi ki bıyığını kesmişsin, İtalyan erkeklerine benzedin!’

Evet, Batının modasını, kıyafetini, geleneklerini, yaşam tarzını hatta dini ritüellerini bile aynen aldık, taklit ettik. Ama en az 150 senelik bu tecrübe bize ‘hiçbir zaman Batı tarafından kabul edilmeyeceğimiz’ gerçeğini göstermiş midir veya biz bu acı tecrübeden ders çıkarmayı kabul edebilmekte miyiz, pek emin değilim…!

Peki, Batı medeniyetinde kadına değer verilmekte, bilgi, zeka ve kültürü ile mi ön plana çıkmaktadır?

“Batının Medeni ülkelerinde, çoğunlukla, kızların kalbi eğilimlerinden çok, para veya unvan veyahut sosyal mevki gibi şeyler, evlenmenin kabul görmesine sebep olmaktadır.” (Max Nordau, Convertional Lies of Our Civilization, s. 266; Docteur Caufeynon, Histoire de la Femme, s.  95); “Behice Boran: “Kadının ekonomik hayatta üretime katıldığı topluluklarda, kadının sosyal statüsünün yüksek olduğu şeklinde bir görüş vardır. Halbuki kadının çok çalıştığı, kadın emeğinin kıymetli olduğu iddia edilen topluluklarda da sosyal mevkilerinin düşük olduğu görülüyor.” (Emel Koç, Behice, s. 57)

Posta gazetesinden bir haber. Haberin başlığı: Ya Avrupalıyız ya değiliz. İçerikte, Cumhurbaşkanı Gül ve ailesi tesettürlü olarak deniz kıyısında dolaşırken batılı başkanların (Blair, Merkel, Sarkozy) eşleri ile mayolu fotoğrafları yan yana konulmuş! Mesaj ise gayet açıktır; Açılmadan Batılı olamayız! 

yaavrupaliyadegil-2

Acaba durum gerçekten böyle midir? Bilim, teknoloji ortak payda tabii ki olabilir ve tarih boyunca da olmuşturda. Zaten bilim, medeniyetler arasında dolaşarak gelişmiştir. Bu konu ‘İslami bilim, felsefe ve Batıya etkisi’ başlıklı yazılarımızda ele alınacaktır. Ama medeniyetler arasında kültür/din farkı göz ardı edilebilir mi? “Eskişehir’in seçkin bir okulunda görevli Rus yabancı dil öğretmeninin facebook fotoğrafları velileri isyan ettirdi. Bir kız arkadaşı ile dudak dudağa öpüşerek lezbiyen pozu veren öğretmen İ.S. bir başka fotoğrafta ise biri erkek diğeri kadın iki kişi ile aynı anda öpüşüyor. (Vatan, 03 Haziran 2010)

Toplumumuzda özden/dinden kopma örnekleri ne yazık ki artmaya başlamıştır. Artık sıradanlaşan (!) birkaç gazete haberleri ile modernizmin konumuza giriş yapalım:

Defne Samyeli, “Eşinin kaçamakları yüzünden HPV virüsü nedeni ile kansere yakalandığını” açıklamaktadır. (Habertürk, 13 Ağustos 2010) 20 Mayıs 2010 tarihli Posta gazetesinde modern Türkiye’nin gençleri olarak mini etekli ve erkeğin elinde yere sırtüstü eğilen kızların fotoğrafları verilmektedir. 17 Temmuz 2010 tarihli bir gazete haberi ise şöyledir: Berrak Tüzünataç’tan ayrılan Nejat İşler yeni sevgili bulur. Haberin başlığı, Ex-aşka misilleme. Günaydın gazetesinden bir haber; Deniz Akkaya ile birlikteliğinden bir çocuğu olan Efe Önbilgin bu gece üniversiteden arkadaşı ile evleniyor. (Vatan, 13 Mart 2011) Şirin Ediger yeni aşkı Eren Kesimer’le gittiği mekanda eski sevgilisi Bahadır Gürceer ile köşe kapmaca oynadı. (Hürriyet, 30 Kasım 2021) 31 yaşındaki sevgilisi öğretmen Rabia Alagöz hamile kalınca Doktor Nurettin Coşkun mahkemeye başvurur: Sevgilim sperm hırsızı. (DHA, 5 Nisan 2010) Ressam Zühre Mostafavi hamile kalınca sevgilisine mesaj çeker. Aşkımız meyvesini verdi. İsmail Özer ise, ‘Huzurum bozuldu’ diyerek sevgilisini mahkemeye verir. (21 Aralık 2011)  Evlilik hazırlığı yaptığı Cem Alper’in kendini aldattığını öğrenen Burcu Esmersoy 3,5 yıllık ilişkisini bitirir. (Vatan, 24 Kasım 2011) Yeşim Salkım; Arkadaşlarım kocamla birlikte oldu. (Vatan, 9 Mayıs 2007) “Birbirlerini aldatan evli çiftler artık medeni durumlarından bahsederken, ‘M.’yim’ yani ‘Evliyim ama müsaitim’ diyor. (Habertürk, 1.2.2007) “Berrin (28 yaşında, sigortacı) “5 yıllık evliyim. Vicdan azabı çekmiyorum.” Gazeteci Ersin M. ise 9 yıllık evli ve üç çocuk babası olduğunu belirtiyor ve ekliyor: Çevremde böyle birçok arkadaşım var. Evli erkeklerin hepsi M.’dir bence. Bu fırsatı değerlendirmeyen erkek görmedim hiç. Burcu (27 yaşında, mimar) 2 yıllık evliyim, amacım macera. Evlendiğimin ertesi günü patronumla beraber oldum. Evlilik terapisti Psikiyatr Dr. Armağan Samancı, “Evli Türk erkeklerinin yüzde 30’u, kadınların yüzde 10’u bu durumda. Bu, yüzyılımızın problemi. Dürüstlük azalıyor. Değişimin en büyük müsebbibi ise televizyon. (Sabah, 01.02.2007) Türkiye’de çocuk pornosunu araştıran Çocuk Hakları İçin Yurttaş Hareketi Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat’a göre, komşu ülkelerden pek çok kişi Türkiye’ye çocuk fuhuşu için geliyor. Dünyada internetten çocuk pornosu araştırması yapan şehirler içinde İzmir birinci, İstanbul ikinci, Ankara dördüncü sırada yer alıyor, pornografik fotoğraf ve görüntülerin yarısından fazlası ise ABD’den tüm dünyaya yayılıyor. (Hürriyet, 27 Ekim 2006; Hürriyet, 4 Kasım 2006) Özel okul idarecileri, erken saatte açılan ve öğrencileri kabul eden barları Ömer Balıbey’e şikâyet etti. Öğrenciler, saat 13.00’ten itibaren bu barlarda rahatça içki ve sigara içiyor, ‘yakın’ arkadaşlarıyla buluşuyor. (Milliyet, 26 Mart 2002)


Cem özer’den ‘Sevgilim başkasıyla yatabilir bunu aldatma saymam. Birlikte olduğum sevgilimin canı bir başka beden çekmiş, gitmiş başka biriyle yatmış, benden genç, benden diri biriyle… Yapabilir. Bunu aldatma saymam ki. Ama gider de dertlerini, sevincini, mutsuzluğunu başka bir adama anlatırsa işte o zaman beni aldatmış sayarım. O zaman ilişki bitmiş demektir. Anlık olarak karşındakiyle bir şey yaşarsın, aşırı insani.’ (Hürriyet, Kelebek, 4.4.2016)

Çağlayan’ın ‘Gör Beni’ programına konuk olan Esra Dermancıoğlu, eşinin kendisini aldattığını söyledi: “Bir erkeğin beni aldatması asla sorun değil. Bir erkek eşine, ‘ya canım başka kadınlar çekiyor” rahatlıkla diyebilmeli.’ (9.4.2021) Bu çağdaş açıklamaya hiç itiraz etmeyen kesim, nedense Sibel Üresin, “Çok eşlilik yasal olmalı” (24.5.2011) dediği için onu  topa tutar. Ne yazık ki günümüzde zina, fuhuş normal, yasal evlilik ihtimali  ise ‘kadın ‘düşmanlığı’ olarak lanse edilmektedir. ‘İslam’da kadın hakları’ adlı yazımızdaki ‘Taaddüd-i zevcat’ başlıklı yazımızın okunmasını tavsiye ederiz.

Metin Akpınar’ın, 1987 yılında Suphiye Orancı ile yaşadığı tek gecelik ilişki sonucu dünyaya gelen ikiz kızlarından biri olan Duygu Nebioğlu’nun ortaya attığı iddialar, ünlü gazeteci Uğur Dündar’ı da içine alan bir çekişmenin fitilini ateşler. (Takvim, 17 Nisan 2024) Usta oyuncu Metin Akpınar’ın 36 yıl önce yaşadığı ilişkiden ikiz kızları olduğu ortaya çıkar. Duygu Nebioğlu, DNA testi ve mahkeme kararı ile 82 yaşındaki sanatçının öz kızı olduğunu resmiyete kavuşturur. (Milliyet, 13.4.2024) Duygu Nebioğlu’nun babalık davasını kazanmasının ardından ikiz kardeşi Sevgi Katkıcı da mahkemeye başvurur. Antalya Adli Tıp Kurumu’ndan alınan DNA raporu, Antalya 5. Aile Mahkemesi’ne ulaşması sonucu, Sevgi Katkıcı’nın da Metin Akpınar’ın kızı olduğu tespit edilir. (Hürriyet, 9.7.2024) 24 Nisan 1985 tarihli Posta gazetesine, ‘Evleneceğim kurtulacağım’ başlıklı röportaj veren diyen Uğur Dündar, ‘Mazbut bir hayatım var. Günün birinde bir kadının kucağında çocuğu ile çıkıp (Uğur beni iğfal etti) diyeceğinden korkuyorum” demektedir. Yıllar sonra ise “Dilara Gülaltan, Uğur Dündar’a babalık davası açar ve adını kendisine annesi Suphiye Orancı’nın verdiğini” söyler. (Hürriyet, 19.4.2024) Suphiye Orancı’nın Uğur Dündar ile ‘arkadaş olduğunu’da öz kuzeni N.H. (Sabah, 23.4.2024) açıklamıştı. Zaten, Uğur Dündar katıldığı bir yayında “O dönem ben de bekar adamım, normal sağlıklı cinsel bir yaşamım var. Bunun konuşulacak başka bir tarafı yok ki” (Haberler, 19.4.2024) diye açıklama da bulunmuştu. Daha sonra Dündar, DNA testi ile baba olmadığının kanıtlandığını açıklar. (Posta, 19.4.2024) Halbuki İslam’a göre bu ilişkiler yasal boyutu ile yani evlilik yolu ile yaşanmış olsa idi iş bu boyutlara ulaşmayacak,  bu iki kız kardeş 36 sene sonra, hem de DNA testi ve mahkeme kararı ile babalarını bulmayacak ve normal bir aile ortamında, madden ve manen sağlıklı bir şekilde büyüyebileceklerdi.

Tabii ki bugünlere bir günde gelinmedi. Bize ne olduysa, hep azar azar oldu!

Erkekleri tanıyor musunuz? Macdonald Carey: Erkekler güzel kadınlara bakarlar. Bir kadının bunu anlaması şarttır. Hatta arada bir yiğitlik gösterip de “bak ne güzel kız” dese ağzı mı kopar? Sonra erkekler, her gördükleri güzel kadına aşık olmayacaklar. (Yıldız dergisi, 11 Eylül 1951) Yıldız dergisi, 8 Eylül 1951 tarihli sayısında toplumu şöyle yönlendirmektedir: “Amerika’da 40’lık artistler bile mayolu resimlerini çektirirler, bizde niye böyle olmasın? Aslında güzel bile olmayan Rita, sırf ‘kendi gayretleri sayesinde’ bir ‘ilahe mertebesine’ yükseldi. Genç kızlar Rita Hayworth’u örnek alın.” Peki nasıl ilahe olunurmuş? Aynı derginin 9. ve 13. sayfalarında detaylar verilmektedir: Rita memnun edilmeyi değil ‘memnun etmeyi’ gözeten, daima etrafındakileri, ‘bilhassa erkekleri memnun etmeye çalışan’ bir kadındır. Pasiftir, gezmeye gittiği zaman kavalyesi nereye gitmek isterse oraya gider, kendi arzusu kavalyesinin arzularıyla çarpışıyorsa derhal arzusunu saklar ve kavalyesinin arzusuna tabi olur. Bir gezmeye gittiği zaman mümkün mertebe ‘güzel görünmeyi’ ihmal etmez, zira ‘erkekler yanlarındaki kadınların iyi ve müsbet bir şekilde dikkati çekmelerini’ isterler; ‘güzellikleriyle veya iyi giyinmiş’ olmalarıyla.” Yıldız dergisinin 15 temmuz 1939 tarihli sayısında Tokalon pudrasının reklamı şöyle yapılmaktadır: “Erkekler size hayran olacak, kadınlar güzelliğinizi kıskanacak.” 2018 yılında televizyonlarda yapılan Blendax reklamları, hiç bir şeyin değişmediğini göstermektedir. (Reklam özetini aşağıda vereceğiz.) Kendisi için yaşamasına izin verilmeyen hep başkalarına için yaşayan kadın projesi ne yazık ki başarılı olmuştur. Kısaca “Modernite, tek tipçi dayatmayla kültürü yozlaştırmıştır.” (Prof. Dr. Cağfer Karadaş, Ateist ve Deistlere Cevap, s. 39)

Peki, medeni, modern olmak ülkemizde nasıl anlaşılmaktadır?

‘Seviyorsan Git Ayrıl Bence’ oyununda Görgüzel ve Kangı’nın öpüşmesi çok konuşuldu. Oyunu izleyenler arasında Görgüzel’in eşi Hamdi Alkan da vardı. Oyunun ilerleyen dakikalarında ise bir öpüşme sahnesi gerçekleşti. Sahne öncesi Kangı, Hamdi Alkan’dan izin istedi. İrfan Kangı, oyunu keserek eşi Selen Görgüzel’i izlemeye gelen yönetmen Hamdi Alkan’a dönerek, “Hamdi Ağabey, şimdi Selen Hanım’ı öpeceğim ama sonra bu ilişkimizi etkilemesin, öpebilir miyim? Benim eşim de burada, hanım beni eve almayacak.” diyerek izlemeye gelenleri güldürdü.” (Hürriyet, 18.11.2021) Eşi Hamdi Alkan’ın da izlediği tiyatro oyununda İrfan Kangı ile rol gereği öpüşen Selen Görgüzel, “Hamdi medeni biri. Bizi alkışladı, çok da keyif almış, beğenmiş.” dedi. “Nedense eşim hakkında kabadayı havası yaratılmaya çalışılıyor. Gayet mülayim, entellektüel bir kişiliği olan, medeni bir yönetmen olan çok değerli eşimin sanata da bakış açısı gayet destekleyici. Hamdi Bey’e işimi, kararlarımı çok sormam.” şeklinde konuştu. (En son haber, 18.11.2021) İkili 4 ay sonra, 19 Mart 2022 tarihinde boşandı. Halil Ergenç, “Eşimde bende oyuncuyuz. Bergüzar’a nasıl ‘Rol gereği öpüşme’ derim. Bu ona güvenmediğim anlamına gelir.” dedi. (Posta, 9.11.2014) Eski manken Bozok Gören aynı anda iki kadınla görüşmektedir. Bozok’un açıklaması: “Ben modern bir insanım.” (Posta, 2007; Haberin ekran görüntüsü sitemizde) İşadamı Nureddin Hasman sevgilisinden ayrılır ve şu açıklamayı yapar: Ayrılsak ta görüşeceğiz, ‘anadoluda’ yaşamıyoruz.” (Sabah, 26.07.2009) Sevgilisi Eda Taşpınar kendisini daha önce “Alaturka, taşlı-pullu hiçbir şeyi asla giymem. Kendimi daha doğal, daha Avrupai görüyorum. Annem, anneannem İsveçli. Babam Türk; ama Avrupa görmenin vermiş olduğu hava var.” (Hürriyet, 19 Mayıs 2006) diye tanıtmakta idi. Acun Ilıcalı, iş ve özel hayatında tam bir “modern aile” kurmuş durumda. Halen birlikte çalıştığı ilk eşi Seda ve şimdiki eşi Zeynep ile dördüncü kızının annesi Şeyma ve yaz aşkı Kardelen, bu geniş ailenin üyeleri. (Habertürk, 15.12.2014) Modern dünyanın sembolü: Sakallı kadın Conchita Wurst! (Hürriyet, 13. 7.2014) Kocam aldatırsa affederim, o da beni affeder. ABD’li ünlü oyuncu Gwyneth Paltrow ihanetin kendisi için boşanma gerekçesi olamayacağını söyledi. (Posta, 27 Eylül 2013)

Sadece o mu af ediyor peki? Artık biz de avrupai olduk! “Her erkek yapar. Hülya Avşar ile yaptığı aşk kacamağı dillerden düşmeyen Tanju Çolak, “Bana evine bağlı ama karısını hiç aldatmayan bir erkek gösterebilir misiniz?” diye kendini savundu.” (Tan, 22.04.1989) Kibariye, eşinin adının sürekli ihanet haberlerine konu olmasıyla ilgili soruya şu şekilde cevap verir: “Her erkek yapar, yapmayan yok.” (Milliyet, 30.4.2024) Araştırmalara göre aldatmaların yaşandığı ilişkilerin %70’i devam ediyor. Affeden taraf sizseniz asla geçmişe geri dönmeyin. (Sabah, 5 Mart 2022) Aydemir Akbaş’tan tartışılacak sözler: “(Eşi) Beyhan bana dedi ki; Bir şey yapacaksan benim klasımda olsun. Aşağısında yaparsan canını okurum, gururumla oynamayacaksın. Kimse bilmeyecek. Erkek aldatır! Yapmayan erkek mi var? Fırsatını bulacak, yapmayacak? Erkeklere güvenmeyin. Biz 3 kez evlendik 2 kez boşandık. Ama ufak sebeplerden.” (Hürriyet, 14.06.2022) 8 yıl iş ilişki yaşadığı Feyza Çıpa’dan ‘evliliğe hazır değilim’ diyerek ayrılan Kutsi, 4 aylık sevgilisiyle sessiz sedasız evlendi. (10.03.2021) 

Evlilikte aldatmak affedilir mi? Erkeklerin sık başvurduğu bir yöntemdir. Barda flört ettiği bir kadınla veya bir fahişeyle beraber olan erkekler az değildir. Kadınlar da barda, tatilde tanıştıkları biriyle tek gecelik ilişkiler yaşayabilirler. Ahlaken çok kınansa da, ‘evliliğe en az zarar veren aldatma türü’ budur. ‘Aldatan erkekse, karısının fazla üzülmesine gerek yok.’ Erkek için tek gecelik ilişki, son derece önemsiz ve gelip geçicidir. Kadın tek gecelik ilişki yaşıyorsa, burada zaten, aldatmanın çok ötesinde, ciddi kişilik problemleri vardır. (Hürriyet, 2.6.2009) Otilia’dan cüretkar sözler. Romen güzel verdiği röportajda “Sinan bir kere aldatsa affederim, erkeklerin kaçamak yapması ilişkiyi sağlamlaştırır.” dedi. (Milliyet, 18 Kasım 2017) Elif Gönlüm: Kocam aldatırsa affederim. (Hürriyet, 10.2.2018) Kaçamağı affederim. Manken Tülin Şahin, eşi Mehmet Özer’e o kadar ‘aşık’ ki, “tek gecelik bir ilişki ise eşimi affederim” diyor. Eşi ise, ‘hemen boşardım.’ diye karşılık veriyor. Şahin, 2005 yılında evlendiği Özer ile, 2017 yılında boşanır. 

istenensonuc-1
                                          Bu mantığa göre her dertleşen dost, eşlerini ile aldatmış oluyor…!

09 Kasım 2014

 modernizmbu-2

        modern-lukushayatnedir-1     modernerkek-3

 gunes_291115-modernizm

 

basnyonldrm-1


nasilsirkedusulur-1

modernkadin-aldatilma-1

         İslam’da evlenilecek ve eğlenilecek diye kadınlar ikiye ayrılmaz, hele üçe asla!

                                                          Kendi için yaşamasına izin verilmeyen, hep başkası için yaşayan kadınlar.

Görüldüğü gibi modernizmde kadın evliliğe 1-0 yenik başlıyor, o da aldatan eşini yakalarsa! Kadınlara bunları yaşatmaya kimin hakkı vardır?!

Evli, bir çocuk babası sunucu Murat Başoğlu 31 temmuz’da Bodrum’da teknede bir kadınla öpüşüp sevişirken görüntülenmişti, kadının yeğeni olduğu bile iddia edilmişti. Eşi Hande Bermek, Murat başoğlu’nu affetti. (Posta, 10 Ağustos 2017) Tuvana Türkay eski sevgilisi fenerbahçeli Alper Potuk’un bir esmerle yakalandığı gecenin ertesi kontra atağa kalktı, eski basketbolcu Kerem Tunçer’i ile yemekteydi. (Medyafaresi, 1.1.2018) Fenerbahçeli futbolcu Alper Potuk’un kendisini aldatmasıyla yollarını ayıran Tuvana Türkay, sevgilisini affetti. (Hürriyet, 4.9.2018)

Dünya Kadınlar Günü için yazdığı yazıda, “Bir erkeği büyütmek için kaç kadın lazım? Her başarılı erkeğin ardında bir kadınlar mezarlığı yatar. Tanrı erkek mi? Asırlardır erkeklerin tek başına dişleyegeldiği ego elmasına kadın da ortak oluyor. Başarılı kadınların ardında erkek mezarlıkları görmemiz yakındır.” (Milliyet, 8 Mart 2010) diye yazan Can Dündar, 6 Mayıs 2016’da silahlı saldırıya uğradığında, kendisinin daha önce defalarca aldattığı eşi Dilek Dündar “Ben adamı gördüm silahı görünce üzerine gittim.” diye anlattığı olayda, “Saldırganın yakasına ilk kendi yapışır” ve canını tehlikeye atarak araya girer ve Dündar’ı kurtarır! Sonra ne mi olur?  “Ben böyle gözü pek bir kadın görmedim” (7.5.2016) dediği ve “Arkasına saklandığı karısını yine aldatır.” (Takvim, 5.9.2017) Halbuki, “Can Dündar’ın yasak aşkı nedeniyle evliliği bitme noktasına gelmiş ancak, “Sevmek suçsa sevdim. Hesabını da eşime verdim” şeklinde açıklama yapmıştı. Bu aşk kaçamağı sonunda Dilek Dündar eşini bağışlamış ve çift ilişkilerine devam etme kararı almıştı.” (Süper Haber, 05.09.2017)

3 ay flört eden reklamcı Ali Nur Velidedeoğlu 18 Ağustos 2006’da modacı Enci Teker ile evlilik kararı alır. Teker, 2015 tarihinde “Beni aldatmadığı kadın kalmadı. Kendi yaşını 10 yıl küçük gösterip genç kızlarla birlikte oluyordu” diyerek tek gelsede boşanır.

Tuğba Ekinci: “İnan ki hiç aldatmayan erkekte sorun vardır, anla yani bu konuda, yani erkeğin elinin kiridir, anladın mı, birazcık aldatabilir, bilinçli bir erkek, ‘elinin kiri’ der ama daha değer verir ‘temiz olana.’ Ben hep diyorum, bi Rusya’ya gidilsin evlenmeden.” (29 Mayıs 2024) Hem cinsinin kullanılıp kirli mendil gibi atılmasını normal olarak nitelendirip, aldatılmayı içselleştirip bunu yapmayan erkeklere de ‘anormal’ gözü ile bakmak…

İbrahim Tatlıses’in kadınlarla ilgili görüşü: “Üç  türlü kadın vardır; günlük haftalık ömürlük.” (Tan, 16.3.1985) Sayı doğru ama aslında İslam’a göre kadınlar; Ana, eş, bacı şeklinde üçe ayrılırdı! Meryem Uzerli, evlilik dışı çocuk sahibi olduğu Can Ateş’in çocuğu kabul etmemesi üzerine bebeğini babasız büyütmeye karar alır. (Posta, 18.06.2006;  Hürriyet, 25.08.2013) Özgür Mumcu: İkimizin de ‘sevgilisi’ var, mahvoluruz! Gazeteci Özgür Mumcu ile Tarkan’ın eski sevgilisi Bilge Öztürk Asmalı Mescit’te dudak dudağa yakalandı. Mumcu muhabirlerden fotoğrafları silmelerini istedi. Öztürk ise, ‘sevgilimiz var, mahvoluruz’ dedi. (Habertürk, 29 Kasım 2014) Bekarlığa en güzel veda meyhanelerde olur. (Sabah, Günaydın eki, 10 Mayıs 2013) Bekarlığa veda partisinde gelin hamile kaldı. (Takvim, 18 Mayıs 2013) Bekarlığa veda partisinde cüce striptizciden hamile kaldı. (Mynet, 13 Kasım 2019) Herşey bir anda oldu. Sosyeteyi sarsan siyahi bebeğin babasını Takvim buldu. Bekarlığa veda partisinde sosyetik gelini hamile bırakan Nijeryalı dansçı A.Y. o gece yaşanan rezaleti tüm çıplaklığıyla anlattı. (Takvim, 18.5.2013)

Büyük kentlerde ahlaki çözüntü hızla artıyor. “Sokakta öpüşmek modernlik değildir diyen Goncagül, eskiden gizli kapaklı olan şeylerin artık aleni yapıldığına dikkat çekiyor. “İlişkilerin çabuk bitmesinin en önemli sebebi, insanların evlilik öncesinde her şeyi yaşıyor olması” diyor. (Milliyet, 5 temmuz 2010) “Medya,  kadınları öncelikle  “bedene” indirgemekte ve kitleyi bedenleri üzerinden sömürmektedir. Reklamlar ise, ister istemez izleyenlerini şöyle bir kadının varlığına inandırmaktadır. Kadın, genç (muhtemelen 35 yaşı geçmemiş), vücudu kusursuz ve daima bakımlı (hiç ter kokmayan), güzel (rüzgarda saçı bozulmayan), zayıf, makyajlı ve daima modaya uyumlu (pahalı markalı) şık giyinen ve daima cinsel çekiciliği ön planda olandır. Kadın ve erkek parfümlerinin ikisi için de, ayrı ayrı kadın vücudu sergilenirken, erkeklerin traş bıçağı reklamında, yine kadın kullanılıyor.” (Ekrem Ergin Karaismailoğlu, Medyaya eleştirel bir bakış: kadınları ve çocukları algı zindanlarına kapatan güç, s. 22, 24) “Kadın dergileri, sanki erkeklerin hoşuna gidecek kadınları hazırlamak için çıkarılır. Güzel olmanın yolları, iyi yemek yapma, iyi giyinme, iyi sevişme ve erkek tavlama yöntemleri üzerinde durulur. Amaç sanki erkeği mutlu edecek kadını hazırlamaktır.” (Yazgülü Aldoğan, Medyanın Kadına Bakış Açısı, Yeni Türkiye Medya Özel Sayısı, Kasım- Aralık 1996,  s. 1318-1322)

John Terry’nin eşi Toni Terry: “Mutlu olacaksa başka kadınlara da gidebilir.” (Hürriyet, 15 Şubat 2010) Hülya Avşar: Mutlu evlilik için erkek arada aldatmalı! (Hürriyet, 21 Haziran 2009) İvana Sert’de Posta’dan Oya Germen’e (30.05.2010) benzer açıklamayı yapıyordu, “Kocam başka kadınla birlikte olabilir, hiç kıskanmam!”  Ünlülerden Başak Sayan’da Twetter’den bir paylaşımda bulunur; Bir gecelik ilişki aldatma sayılmaz! (2 Şubat 2010) Zaten bu artık bilimsel (!) bir gerçekliğe de oturtulmuştur: ABD’li psikoterapi merkezi müdürü Mira Kirshenbaum, ’30 yıllık mesleki tecrübeleri ‘ ile kaleme aldığı kitabından; Evlilikte aldatma iyidir! (Habertürk, 10.02.2008) Berlin’li Sıla Şahin da, ‘Ben özgürüm, Türk kadınlarına çıplaklığın ucuz olmadığını göstermek için playboya soyundum.” der. (14 Nisan 2011)

Peki tüm bu haberler toplumu ne hale getirmiştir?

19 yaşındaki Gamze Süsemcik sevgilisi Hasan’la birlikte olur. ‘Bekâretimi kaybettim, evlenelim’ der. Sevgilisinin, ‘beni bağlamaz’ demesi üzerine siyanür içerek intihar eder. (27 Aralık 2012) Manken-oyuncu Leyla Kömürcü (30) Amerika-New York’taki bir sperm bankasından aldığı spermle hamile kalır. 2.5 aylık hamile Leyla Kömürcü’nün bu işlem için 25 bin dolar ödediği öğrenilir. (Milliyet,17 01. 2007)  Kızının bebeğini doğuran anne. 51 yaşındaki S. K. bebeğin hem annesi hem anneannesi, hem de sütannesi oldu.  (Sabah, 24.12.2006) Eşi Elvan Yıldız’ı dövdüğü iddiasıyla gündeme gelen oyuncu Metin Yıldız, önceki akşam sevgilisiyle öpüşürken görüntülendi. Elvan Yıldız görüntüleri yayınlayan kanala giderek ihaneti önce kendi izledi, gözyaşlarına engel olamadı. (Gazete Vatan, 10.04.2012) O. Baştürk: “Epeydir kulağıma çalınan bir fısıltıydı. Deniyordu ki sağdan soldan, “Taksim’deki bilmem ne mekanında ‘eş değiştirme partisi’ yapılmış, duydun mu?” Nihayetinde ne yapıp edip Harbiye’de partinin yapılacağı mekanın kapısında buldum kendimi.” (Hürriyet, 6 Aralık 2006) Hafızam beni yanıltmıyorsa eğer, İstanbul’da ya da diğer şehirlerde sadece lezbiyenlerin gittiği ve eğlendiği bir kulüp olmadı hiç. O yüzden B.’yi duyunca şaşırdım ve “ilk” olduğu için de yazmak istedim. (Hürriyet, 18.12.2006) Uzak deniz kaptanı, çok sevdiğini söylediği eşini yurtdışına her çıkışında aldatıyor. ‘Eğitimli bir insanım. Kadının benim yanımda yatıyor olması bana inanılmaz rahatsızlık verir; çünkü ben evli bir insanım. Kendimi suçlu hissederim. Hollanda’da bunu yaptıktan sonra eşime telefon ettim, içimdeki pişmanlığı kapatmak için. Eşimi seviyorum.’ (Radikal, 23 Ocak 2006)

can-1-2

zatenmhvdnz-1

basin-kadin-1

mondernizm-es-opusturme-1

flort--1

 modernkadin-1-2-3-4-5

Ve sonuç, kadınların içine düştüğü durum, Kadınlar adeta paranoyak yapıldılar.

“Sosyetenin çapkınlık ablukası. Son dönemde evli beylerin kaçamak yaparken sık sık uğradığı mekanın çıkışında paparazzilere yakalanması, söylentilere göre acemi çapkınların eşlerini harekete geçirdi. Magazin ilavelerinde kaçamak yapan eşlerini gören kadınlar artık mekanın en sadık müdavimleri olup çıktı. Öğle saatlerinden itibaren gruplar halinde gelerek ellerine çay ve kahvelerini alarak Brasserie’yi mesken tutan sosyetik hanımlar, mekandan ayrılmak bilmiyormuş. Saatlerce bir umutla eşlerini yakalamayı uman kadın müşteriler yüzünden kısa sürede müşteri portföyü de değişmiş. İddialara göre mekana artık erkekler adım atmazken neredeyse tüm masaları kadınlar parsellemiş durumda.” (Akşam, 24 Nisan 2005) Ve bir gazete haberi: “Aldatma sorunu yeni değil. Acaba kocam ihanet ediyor mu?” (Hürriyet, 23 Haziran 1968) Yine Hürriyet’ten 17 Kasım 1969 tarihli bir haberi; “Kocaların aldatıp aldatmadığını tespit eden elektronik beyin yapıldı.” 20 Ekim 2013 Hürriyet’ten yine bir haber: “Aldatma nedir?” Ve 10 Şubat 2013 tarihli Hürriyet; “Eşim beni aldatıyor mu?” 28 Mayıs 2011 Hürriyet; “Aldatanlar nasıl yakalanır?” Bu defa,  2 Temmuz 2012 tarihli Milliyet: “Aldatan eş nasıl yakalanır?” İtalyan kadın yazarın kitabı Avrupa’da kapışılıyor. Çapkınlık yapan erkek nasıl yakalanır? Elena Santini 190 sayfalık kitabında çapkınlık yapan kocaların hangi davranışlarıyla kendilerini ele verdiğini anlatıyor. (Tan, 14 Eylül 1984) Ajda Pekkan: Erkekler çorap gibidir, ikisinin de kaçmasını beklemeden değiştiririm, erkeklere inanmamak gerektiğini anladım, dünyada terk edilen bir kadın kadar hiç kimse bedbaht olamaz. (Günaydın, 6 Nisan 1972)  Kadınlar hayatları boyunca dışarı çıkmadan yaptıkları hazırlıklar için 2 yıl harcıyor. (Vatan,11.11.2005) Peki işe yarıyor mu?: “Yılın bebeği seçilen Aktris Scarlett Johansson, Yaşayan en sexi erkek 2010 seçilen 2 yıllık eşi aktör Ryan Reynold’dan boşanır.” (15 Aralk 2010) “Aldatma, ‘en yaygın insan davranışlarından’ biridir.” (NTV, 6.7.2012)

‘Biranda’ isimli bir kullanıcının “kadinlarkulubu” adlı web sayfasındaki bir paylaşımı: “Herkes mi aldatır? Ben hayatımda tek bir erkeğe bile güvenemeyecek miyim? Yıllarca babam annemi aldattı, 5 yıllık bi ilişkim vardı, varımı yoğumu verdiğim, nişanlanmıştık ki beni aldattığını yakaladım ve bitti. Aradan 2 yıl geçti arkadaşlar aracılığıyla biriyle tanıştım ve onda da aldatıldım. Sonra başka bi ilişki ve yine aldatılma. Ve yine bir aldatılmanın sonundayım sorun bende mi bilmiyorum, çirkin değilim, güzel bi işim var ama hep aldatıldım, lanet olsun hayata, yaşama. Aklımdan binbir türlü intiharlar geçiyor, susturamıyorum içimdeki sesleri… Ben bunları haketmedim ki…” (29 Mayıs 2013) “Ne kadar sürüyor ilişkilerin? “Bir ya da bir buçuk sene. Sonra hep bir problem çıkıyor. Geçen sene Romalı bir yapımcı, “Sizler de bizim gibi olmaya başladınız. İstanbul’da kadınlar kafelerde ya yalnız başına oturuyor, ya da kadın kadına” dedi. Amerikalı film yapımcısı da “Pelincim senin için üzülüyorum. Yoksa sen de kedileriyle yalnız yaşayan birine mi dönüşeceksin!” dedi.”  (Ayşe Arman’ın Pelin Batu ile röportajı, Hürriyet, 21.11.2011)

“Kadınlar için giyinir, erkekler için soyunurum.” (Ayşe Arman, Hürriyet, 20 Haziran 2012) “Boğaziçi Üniversitesinde okuyanlar bilir. Öğrenci işleri müdürümüz vardı, Metin B. Güzel kızlara düşkündü. Bizlerde krediye ihtiyacımız olunca, ders bırakmak-ilave etmek istersek “File çorap çeker, hafif dekolte yapar, ayakkabıları da eçirdiğimiz gibi alırdık soluğu Metin Hoca’da. Biraz da flörtöz konuştunuz mu işiniz halloldu demekti.” (Sabah, 04.10.2003) Bir zamanlar ‘yatak altına’ gizlenen, hatta insanları utandıran “porno” artık günlük yaşamın göz önünde yaşanan sıradan bir parçası haline geldi. Özellikle de görselliğin ön plana çıktığı işlerde cinsellik prim yapıyor. Doğal olarak bunu kullanan insanların sayısı da giderek artıyor.  (Hürriyet, 04.06.2007) Adli tıp uzmanı Prof. Sevil Atasoy, babalık testi için başvuran 4 babadan biri kuşkusunda haklı çıkıyor. (Milliyet, 8 Temmuz 2007) Tecavüz şurubunun düşmanı içki dedektifi: Bir kadına tecavüz ettiğini gösteren kayıtlar, akıllara ‘tecavüz şurubu’nu getirdi. İçeceğe karıştırılan ve hafıza kaybıyla vajina kayganlığı sağlayan .. isimli ilaç, ‘içki dedektifi’ denilen bir tür aparat sayesinde teşhis edilebiliyor. Bu kartonlar yurtdışında ‘barlarda’ kullanılıyor. (Sabah, 03.09.2005) Okullarda taciz oranı yüzde 92: Çeşitli illerdeki 1136 ilköğretim öğrencisiyle yapılan anketten: Ankete katılan öğrencilerin yüzde 47’si sözlü, yüzde 26’sı fiziksel, yüzde 27’si ise cinsel tacize uğradığını belirtti. (Hürriyet, 24.08.2005) Ürküten akım: Annesinin Lolitası: Anneler ‘Anasının kuzusu, annesinin bir tanesi’ diye severlerdi evlatlarını. Ama durum değişiyor. Anneler küçük kızlarını Lolita’ya dönüştürmek için yarışıyor. Dünyada yayılan bu ürkütücü akım artık Türkiye’de de görülüyor. (Hürriyet, 21 Ekim 2014) Tecavüzden nasıl korunulur? Boğaziçi üniversitesi rehberlik ve psikolojik danışmanlık araştırma ve uygulama merkezi, kadınlar için “tecavüzden nasıl korunulur” rehberi hazırladı. Kadınlar en çok tanıdık erkeklerin tecavüzüne uğruyor. Bir kişiyi ırkı, dış görünümü, sosyal konumu ve sizinle olan ilişkisiyle değil, davranışlarıyla değerlendirin. ‘Sınırlarınızı belirleyin.’ Karşınızdakiyle ne kadar bedensel yakınlık kurmak istediğinizi belirleyin; ‘el sıkışma’ yanaktan öpme, dudaktan öpme, sarılma, vb. (Milliyet, 21.02.2005) “Doğum kontrol hapını  kızına elleriyle içirtti: Aygen T.’ İkinci eşimin ilk eşinden olan kızı, 13’üne bastığında annesi kendi jinekologundan randevu aldı ve kızı için doğum kontrol hapı reçetesi istedi. Sonra da kızını karşısına alarak, hapları almaya başlamasının neden önemli olduğunu, nasıl kullanması gerektiğini, çok güzel bir kız olduğu için okuldaki erkek arkadaşlarının ilgisini çekmesinin doğal olduğunu, seksin tabu olmadığını, ancak ‘tercihen ilk denemesinin’ karşılıklı derin duygular yaşadığı bir kişiyle olmasının önemini, aksi halde duygusal travma yaşayabileceğini, çok doğru seçimler yapmasının ilerideki cinsel yaşamını etkileyebileceğini söyledi. İlk hapı da kendi elleriyle kızına verip içirtti. Merak edenler olur diye: Olay, Quebec’de yaşandı. Yıl 1972, ülke Kanada. Saygılar.’ Çok çok teşekkürler Aygen Bey. Türkiye’de pek çok insanın “Aman Allah’ım olur mu böyle rezillik!” deyip kınayacağı bir öykü. Bense bayıldım. 30 yıl önce Kanada’da yaşanan bu diyalogun benzerini Türkiye’de yaşayabilmemiz için 30 yıl daha mı geçmesi gerekiyor?” (Hürriyet, Ayşe Arman, 27 Ekim 2008) Aslında fazla beklemesine gerek kalmadı. “On yıl önce kızımın cinselliğiyle ilgili yazım kıyamet koparmıştı. Kızımın cinselliğine ilişkin olarak on yıl önce Hürriyet’te yazdığım bir yazı o sıra kıyametler kopartmıştı. Hatta kıyamet ne kelime, skandal yaratmıştı. Nedeni mi? Çünkü o sıra ‘artık ergenlik çağına gelmiş’ olan kerimem/kızım aramızdaki ilişkinin samimiyet ve dürüstlüğüne güvenerek, bana, artık sevgilisiyle yatmaya karar verdiğini söylemişti. Ben de, ‘AIDS ve hamilelik tehlikelerine dikkat etmesi kaydıyla’, kendisinin özgür ve sorumlu olduğu cevabını vermiştim. Bunu gazetedeki sütunuma aktarınca da af buyurun, ‘pezevenkliğim’den (!) bile dem vurmak cüretini gösterenler çıktı. (Hadi Uluengin, Hürriyet, 12 Ağustos 2005) B u da ateist bir akademisyen olan Celal Şengör’den: “Benim bir kızım olaydı, onun kiminle yatıp kalktığı beni ilgilendirmezdi. Söyleyebileceğim tek şey ‘Aman dikkat et, herifin AIDS’i olmasın’ diye açıklama yapar. (Medya Radar, 29 Nisan 2024)

“Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Hayrettin Karaman köşe yazısında ‘‘Vücudun cinsi cazibesi olan yerlerini kamuya açık yerlerde göstermek tacizdir’’ demiş. Biz ‘kadınlar, çoğumuz tahrik etmeyi severiz.’ Göğsümüzün, bacağımızın, dudağımızın ‘bize birtakım menfaatler olarak geri döndüğünü keşfettiğimizden beri’ yaparız bunu. Her yerde bunu yaşam biçimi haline getirmiş kadınlar vardır. Hiçbir menfaatimiz olmasa da ‘sırf arzu edildiğimizi görmek için’ yaparız. ‘Bayılırız tahrik etmeye. Ötesini istemeyiz, o başka.’ Ama çok samimiyetsizizdir bu konuda. Kendimize bile yalan söyleriz.” (Pakize Suda, Hürriyet, 24.01.2002) Bu da erkek versiyonu; “Rodos sokaklarını gezerken ister istemez kadınları da gözlüyorum. Yüzde 70’i göğüslerini cömertçe ‘teşhir’ ediyor. Teşhir kelimesini en çok göğüslere yakıştırıyorum. Bana göre ‘kadınlığın en güzel duygularından biri’ bu. Öteki de teşhir cüreti. Düşünüyorum. ‘Acaba kadın bilinçlendikçe teşhir duygusu da artıyor mu?’ Başka bazıları ise kadının bilinçlendikçe örtündüğünü iddia ediyor. Ben şunu biliyorum: İnançlar kadını sevmiyor. Hatta ona düşman. O nedenle şuna inanıyorum: ‘Bu çağın en büyük mücadelesi, inanç ile kadın arasında olacak.’ Ve kendim kadar eminim ki bu savaşı kadın kazanacak. Öyle yaparken ‘dünyaya da çok şey’ kazandıracak.” (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 7 Ağustos 2006) ‘Bazı’ kadınlar bikiniyi vücutlarının güzel taraflarını ‘göstermek için’ değil de, ‘gerçekten güneşlenmek için’ giyiyorlar. (Ses dergisi, sayı: 54, 1 Aralık 1962)

“Modern zamanlarda kadın, fıtratına ihanet edercesine erkekleşmeye başladı. Kadın, daha az kadın, daha az anne, daha az eş olmakla ‘özgürleştiğini’ sandı. Evin yerini sokak, mutfağın yerini büro, anneliğin yerini iş hayatı, ‘mahremiyetin yerini teşhir aldıkça’ kadının erkekleşmesi kaçınılmaz oldu. ‘Modern kadın özgürleştikçe, yani özüne, doğasına, nefsine bırakıldıkça açılıyor, teşhir ediyor; göze hitap etmek, gözün dikkatini çekmek için elinden geleni yapıyor.’ Öyle ki sadece süslenmekle, takınmakla, takıştırmakla yetinmiyor; doğal süsleriyle ortaya çıkıyor; ‘mümkün olabildiğince bedenini gözler önüne seriyor.’ Çünkü karşıt cinsin kendisinden bunu talep ettiğini, ancak böyle yapmakla göze gireceğini biliyor; beğeninin biçimi sadece beğenilenin tercihiyle değil, beğenenin talebiyle de belirleniyor.” (D. Cündioğlu, Philo Sophia Loren, s. 58-59) “Teşhir, tahrik ve taciz: İnsanın, temel içgüdülerinden biriyle harekete geçmesi, esas olarak ‘tatminsizlikten’ doğar. Ancak vitrine konmuş bir tepsi baklava tok insanın bile beslenme dürtüsünü uyarır. Ama toplum hayatında bunlardan çok daha önemlisi ve ‘tehlikelisi’ zaten yaradılış icabı hayvan yönü baskın olan ‘erkeklerin cinsel dürtülerinin sürekli tahrik’ edilmesidir. Bir insanın başına gelebilecek en korkunç şey, cinsel tecavüze uğramaktır. Erkeğin mütecaviz eylemleri de, kadınların derin dekolteli ve mini etekli elbiseler giyip bedenlerini teşhir etmeleri de içgüseldir. ‘Tarih boyunca bütün dinlerin ve günümüzde özellikle İslam’ın üzerinde en çok titizlendiği konu, kadının örtünmesidir.’ Nedense kadınların, erkeklerin zoruyla kısıtlanmış yurttaşlık ve insanlık haklarının teslim edilmesi, kadınlar tarafından kadın olmanın avantajını kullanmaya yaradığı için olsa gerek “açık saçık giyinme özgürlüğü” şekline dönüştürülmüştür. Son Söz: Teşhirin rantına tamah eden, saygınlığından ödün verir.” (Ege Cansen, Hürriyet,  04 Temmuz 2011) “Kadınların, hayatın çeşitli alanlarında vitrin süsü gibi kullanılmasına hep tepki duydum. Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim. Bilişim 98’i dolaşırken yine aynı mide bulantısını yaşadım. Göğüslerini ve uzun bacaklarını açıkta bırakan giysileri ve frapan makyajlarıyla hostes kızlar yine iş başındaydı. Hayatlarında tek bir tuşuna basmadıkları, en basit bir soruya cevap verebilecek kadar bile tanımadıkları bilgisayarların yanında durarak, bulundukları standı bir cazibe merkezine dönüştürmeye çalışıyorlardı.” (Gülay Göktürk, Yeni Yüzyıl Gazetesindeki yazısından) “Kadın dergileri, sanki erkeklerin hoşuna gidecek kadınları hazırlamak için çıkarılır. Güzel olmanın yolları, iyi yemek yapma, iyi giyinme, iyi sevişme ve erkek tavlama yöntemleri üzerinde durulur. Amaç sanki erkeği mutlu edecek kadını hazırlamaktır.” (Yazgülü Aldoğan, Medyanın Kadına Bakış Açısı, Yeni Türkiye Medya Özel Sayısı, Kasım- Aralık 1996,  s. 1318-1322)

Kavun festivalinden araba lastiği satışına; yemek tabağı yerine kullanılmaktan sehpa yerine kullanılmaya dek, kadın vücudunu istismar edip kullanan kapitalist sistemin görsel öğelerini buraya alamıyoruz…! 

modernkadin-guven-1                                                                                                      Günaydın, 06 Nisan 1972

 

modernizm-1962-1

gunes-ortululerelafedenlere-1

Kadınları nasıl bir psikolojiye sokuyorlar ki, buz gibi havalarda bile mini ile dolaşma mecburiyetinde hissettiriyorlar kendilerine?! 

Erkek eller cepte, paltosunun yakasını kalkdırmış, kadın palto giyiyor ama alttan mini etek. 

Bozulan kavramlar

Aşk: Kural dışılık, zina, esrar, çırılçıplak grupların adı, ‘Aşk-gökkuşağı çocukları’ (Hürriyet, 08.08.1989); Ahlaksız teklif çıldırttı. Sokakta yüyürken “aşk teklif eden 3 travestiyi dövdü.” (Vatan, 12.07.2012) Sevgililer günü: 14 Şubat’a viagra dopingi. Viagra, sadece Sevgililer Günü’ne mahsus olmak üzere bir gün süresince reçetesiz satın alınabilecek. (12 Şubat 2007) Spor: Arjantin Voleybol Federasyonu, kadın maçlarına ilgiyi artırmak için ilginç bir yola başvurdu. Kadın voleybolcular maçlara ‘süper mini’ şortlarla çıkıyor. (Hürriyet, 20.11.2014) Olimpiyat: İngiliz The Times gazetesinin spor yazarı Matthew Syed, ülkesini 1992 ve 2000’de olmak üzere iki kez olimpiyatlarda temsil etti.  “Her olimpiyat köyünde en çok tüketilen şey prezervatiftir.”  (Hürriyet, 24.08.2008) Yardım: Yardım için soyunan anneler borca girdi. (Milliyet, 15.4.2008) Kanser araştırmalarına destek olmak için çırılçıplak soyunup takvim için resim çektirdiler. (Habertürk,17 Ağustos 2009) AIDS araştırmaları için yarı çıplak defile yapılır, Viyana’da hayat felç olur. (Hürriyet, 18 Mayıs 2008) Alkol ve uyuşturucuya karşı “İç çamaşırı koşusu” (Milliyet, 29 Mart 2009) Asker eşleri yardıma muhtaç askerler için soyundu. (Hürriyet, 4.11.2008) İngiltere’de yaralı askerler için çırılçıplak soyundu. (Milliyet, 15 Aralık 2009) Bu da Türk versiyonu: Ünlüler meme kanseri için soyunur. Memem vakfı kampanyayı sahiplenmeyince zor durumda kalırlar. (27 Eylül 2008) Eskort: 70 yaşındaki adama eskort gelin şoku. Anlaştığı kız, oğlunun sevgilisi çıktı. (9 Mart 2014) O bir ‘dijikız’ : 3 yıl önce kısmen şanssızlık kısmen mecburiyetten karanlık bir iş seçti kendine: Eskort kızlık. Ama şimdi o müşterilerini sanal ilan sitelerinde buluyor. (24.09.2012) Manken: Eski manken Ayşe Baceoğlu annelere seslendi, ‘Kızlarınızı manken yapıp harcamayın.’ (Haber7, 17 Ocak 2010) Manken haberleri: 10 bin dolara mankenlerle seks. (Gazetevatan, 8.1.2011) Fuhuş baskınında manken şoku. (Hürriyet, 3.4.2006; Cumhuriyet, 15.6.2010 vd.) Şenay Akay: “Modacıların defilelerine çıkmak isteyen mankenler, cast görüşmelerinde çırıpçıplak soyuluyor. Sadece modacılar değil. Aynı şekilde fotoğrafçılar ile moda sektöründeki benzer işleri yapanlarda mankenleri çırılçıplak soyup, ‘inceliyor.’ Kuliste de anadan üryan kalıyorsunuz, giyinip soyunurken. Erkek mankenler de var. Ama orada herkes işini yapıyor. Profesyonel bir gözle bakıyor.” (6 Temmuz 2007) Manken Ece Sükan, Bizi de soydular. (Habertürk, 9.8.2007) Victoria Secret’in eski mankeni Kylie Bisutti, “Sex işçisi gibi idim.” (CNNTürk, 4 Ekim 2014) Miss Asya Pasifik Güzellik yarışmasına katılan 19 yaşındaki İngiliz güzeli Amy Willerton, ‘tüm jüri üyelerinin’ kendisine gelip, kendisi ile “yatmaları karşılığı kendisine oy vereceklerini” teklif ettiklerini söyler ve “Jürinin dışında organizatörler tarafından da seks yapmak için zorlandım” diyerek bunlardan bıktığını belirtip yarışmadan çekilir. Yarışmanın birinciliğini Hindistanlı Tanvi Singla alır. (Posta, 21 Ekim 2011); Top model, telekızlık yaparken yakalandı. (Hürriyet, 20 Kasım 2007) Bale: Eski balerin A. Voloçkaya: “Bolşoy geneleve döndü.” Sanat, Özgürlük, tapma, dost: Avrupa’da yılın artisti seçilen Karin Schubert, “Çıplaklık başka şey müstehcenlik başka şeydir. Çıplaklık artık müstehcenlik değil, sanat sayılıyor.” (Okey, 22 Temmuz 1974); Yedinci güzel sanat: Göğüs (Akşam, 23.5.1965) Tapılacak kadın: Hülya Avşar (Hürriyet, 25.3.1992); Gençlerin taptığı kadın; Madonna. (Tan, 24.12.2014); Göğüslere özgürlük (Hürriyet, 18.1.1992); Seks turizmi (Hürriyet, 3.7.1984); Avrupa’da Çinli dost tutmak moda oldu: Avrupada yaşayan Çinli kadınların en tantanalısı olan Tana Li, ‘sahibi’ Herb Andress’in kollarında. (Okey, 26.7.1974); Aşk çocuklarının parolası: Sevmek ve sevilmek.” (Hürriyet, 03 Ağustos 1971) “Hippiler: Uyuşturucu, sapık ilişkiler ve kuralsızlıklara tanınan bir akımın üyelerine verilen isim güzellemesi ilginç! ‘Aşk çocukları!’ Aynı haberin yan sayfasında ise başka bir haber: ‘Hippiler, Hollanda polisinin başına dert oldu!’ Avrupa’da ‘tutucularla özgürlükçüler’ birbirine girdi. Göğüsler kapansın mı? (Milliyet, 24 Temmuz 1983)  Van Halen gençliğin yeni ilahı. Rock müziğinin bu yeni isminin konserlerini binlerce genç izliyor ve çılgınlık son haddine varıyor. Seks, uyuşturucu madde ve rock müzik birbirine karışıyor. Gençler konserinde uyuşturucu içiyor, ‘doyasıya’ sevişiyor. (Hey dergisi, 22.11.1982) Romy Schneider kalp krizinden öldü. Alain Delon’la büyük aşk yaşayan ve onu kendi yatağında bir erkekle yakalayan ve teselliyi lezbiyen ilişkilerde arayan Romy, kalp krizinden öldü. (Star, 20 Ekim 1991) Yüz güzelliği mi, vücut güzelliğimi? Yüz çirkinliğini gidermek mümkündür, fakat çirkin vücudu düzeltmek asla mümkün değildir. Diğer taraftan ‘asıl mesele’ erkeklerin tercihleridir. (Yedigün dergisi, sayı:19, 20 Temmuz 1950) 

medyayagore-sanat-1

ozgurluk-tapma-1

 2353126426475
Açılması özgürlük! (24 Temmuz 1983 Milliyet)

345234647357

kavram-3-4zina, esrar, çırılçıplak grupların adı ‘aşk- Gökkuşağı çocukları’  (03 Ağustos 1971- 08.08.1989, Hürriyet)

Batıda kadın

Avrupa’da kadın cinayetleri ne boyutta, ne tür önlemler alınıyor? “Kuzey İrlanda’daki Kadın Yardım Derneği’nden (Womenis Aid Norhtern Ireland) Sonya McMullan’a göre, “aile içi şiddet sorunu devam ediyor ve her yıl pek çok kadın bu nedenle hayatını kaybediyor.” Baltık ülkelerinde de kadın cinayeti oranı oldukça yüksek. Litvanya’da aile içi şiddet mağdurlarına hizmet veren bir yardım kuruluşunda gönüllü çalışma yürüten aktivist Modesta Kairyte, “Sovyet dönemi bir tür travma bıraktı, ama sorun çoğunlukla toplumdaki tutumlarla ilgili” diyor. “Toplum hala kadını suçluyor, onu kınıyor.” İspanya’da bu yıl öldürülen kadın sayısı şimdiden 2018 rakamlarının iki katını aşmış durumda.” (BBC, 9 Eylül 2019)

ABD’li kadınlar sadakatsız erkekleri ifşa etmek için özel bir internet sitesi kurdular. (Milliyet, 19.9.2005) Kadına yönelik şiddet arttı: Uluslararası Af Örgütü’nün hazırladığı raporda her yıl yaşları 5 ile 15 arasında değişen 2 milyona yakın kız çocuğunun fahişeliğe zorlandığı ve kadınların fuhuşa zorlanmasıyla ortaya çıkan ticaretin boyutunun yılda 7 milyar dolara kadar yükseldiği kaydedilendi. Dünyanın en ileri ülkesi sayılan ABD’de bile her 15 saniyede bir kadının eşi ya da sevgilisi tarafından dövüldüğü, her 90 saniyede bir kadının tecavüze uğradığı bildirildi. Fransa’da her yıl 2500 kadının tecavüze uğradığına da işaret edildi. (Hürriyet, 6 Eylül 2005) Ürküten gelişme: Avrupa’da çocuk seks ticareti artıyor: Çocuk seks ticareti konusunda hazırlanan bir rapor, Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya çocuk ticaretinin artık ”günlük” hale geldiğini, her yıl çok sayıda çocuğun fahişeliğe zorlandığını ortaya koydu. Kısmen Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen rapor, Doğu Avrupa’daki hemen hemen her ülkeden, İngiltere, Belçika, Finlandiya, Fransa, Almanya, İtalya, Norveç ve Hollanda’dan oluşan 8 ‘alıcı’ ülkeye yönelik acımasız ticaretin korkunç yüzünü gözler önüne seriyor. Raporda, çoğunluğu 15 ila 18 yaşlarında olan çocukların, zorla fahişe olarak çalıştırılmak için kaçırıldıkları, baskıya maruz kaldıkları ya da kandırıldıkları kaydediliyor. (Milliyet, 19.12.2001)  Şimdi çıplak haberler: İngiltere’de yayın yapan .TV yeni bir ‘hizmetle’ izleyenlerinin ilgisini çekmeyi planlıyor. TV, ABD’de büyük ilgi görüp reyting rekorlarını altüst etmesi üzerine 16 Ağustos’tan itibaren İngiltere’de de “Çıplak Haberler”in yayınına başlayacak. Sunucuların giyinik olarak ekranda belireceği haber bülteninde, spordan eğlenceye kadar tüm dünyadaki gelişmeler aktarılacak. Spikerler, bülten ilerledikçe üzerlerindeki giysilerinden birini çıkartıp yavaş yavaş soyunacak. (Milliyet, 12 Ağustos 2004) Çıplak spiker ilgi gördü: Bulgaristan’da uydudan ve kablolu sistemden yayın yapan . adlı özel TV kanalında ilk çıplak haber yayını 10 Aralık’ta yapıldı. Büyük ilgi gören haber yayınında, spiker Galya ilk haberde ceketini, ikinci haberde gömleğini, üçüncü haberde sutyenini, dördüncü haberde ise eteğini çıkararak çıplak kaldı. (Milliyet, 13 Aralık 2001)

Amerika’da kadına şiddet konusunda çarpıcı veriler sunan iki araştırma: Amerikan Üniversiteler Birliği’nin, 27 üniversitedeki cinsel saldırı ve suistimalle ilgili yaşadıklarını sorduğu 150.000’den fazla öğrenciden aldığı cevaplarla hazırladığı raporun genel sonuçları:  %20’den fazla kız, önde gelen üniversite öğrencisi, bu yıl cinse saldırı ve suiistimal mağduru olduklarını ifade ettiler. 27 Üniversite ortalaması, %23, yani tüm bu 27 üniversitede okuyan ABD’li kız öğrencilerin %23’ü cinsel saldırı yahut suiistimale maruz kalmışlar. Harvard da ise ortalamanın üstünde olarak sonuç, %26 çıkmış. (Washington Post, 21 Eylül 2015) Adalet Bakanlığı ve Federal Araştırma Bürosu gibi yerlerin raporlarına istinaden ortaya konulan verilerde içler acısı bir durum göze batıyor. Amerikan Kadınlarının hayatlarının bir döneminde %52’si fiziksel, yüzde 17.6’sı cinsel saldırıya uğramış. Bu oran, gelişmiş ülkelere göre yüksek. Mesela İsveç’te %25, İtalya’da ise %18 olarak gözüküyor. ABD’li Kadınların her yıl neredeyse %25’i, yakın ilişkisi olan bir kişi tarafından fiziksel yahut cinsel saldırıya uğruyor. Ayrıca her 5 kadından 1’i hayatın da tecavüze uğradığı ortaya çıkıyor. (vox.com, 16 Eylül 2014)  Peki, geçen yaklaşık 10 yılda bir değişme var mı?

Rapor: Avrupa’da kadın ve çocuklara yönelik cinayet oranı endişe verici. Avrupa Konseyi Kadınlara Yönelik Şiddete ve Aile İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanları Grubu raporunda, Finlandiya, İsveç, Portekiz, Hollanda, Sırbistan ve Avusturya’nın aralarında olduğu Avrupa’daki çok sayıda ülkede aile içi şiddet tanığı ve mağduru çocuklara yönelik kısıtlı destek verildiğine dikkat çekildi. Fransa, İtalya, Hollanda, Polonya gibi ülkelerde aile içi şiddet muhatabı çocukların “velayet ve erişim” hakları belirlenirken mahkemelerde “çocukların yüksek menfaatleri göz önünde bulundurulmadan” kararlar alındığı belirtilen raporda, Fransa ve Andora dahil bazı ülkelerin ebeveynlerin aile içi şiddete maruz kalan çocuklarını ziyaretlerinde çocuklar açısından yeterli güvenlik önlemleri alınmadığı anlatıldı. (AA, 14.06.2022) Erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadınların oranı. Letonya ve Danimarka’da kadına şiddet oranı yüzde 32. Bu oran Finlandiya’da yüzde 30 ve İngiltere’de yüzde 29. Kadına şiddet oranı diğer ülkelerde ise şöyle: İsveç yüzde 28, Norveç yüzde 27, Hollanda yüzde 25, Belçika yüzde 24, Almanya yüzde 22, İtalya ve Yunanistan yüzde 19, Japonya yüzde 15 ve Meksika yüzde 14. (Euronews, 31/03/2022) Almanya’da Kadın Hakları. Yasalar birçok ülkede kadın haklarını korusa da, çoğu toplumda kadınlar için eşit haklar hala tam olarak mümkün değil. Almanya’da bu durum, özellikle iş ve siyaset alanındaki fırsat eşitsizliğinde açıkça görülüyor. Bunun yanı sıra, kadına karşı cinsel ve aile içi şiddet ve uluslararası kadın ticareti de dikkat edilmesi gereken başlıca konular arasında geliyor. Genel Eşit Muamele Yasası’na (AGG) göre Almanya’da kadın ve erkeklerin eşit olduğu düşünülmektedir. Ancak kadınların büyük bir yüzdesi erkeklerle aynı veya ‘daha yüksek eğitim ve yeterliliğe sahip olsa da’ Almanya’daki yönetici pozisyonlarında ‘hala çok az kadın’ bulunmaktadır. Bu durum siyasal alanda da aynı, kadınların siyasal alandaki ‘temsili yeterli değil.’ Kadınların siyasal alanda genel olarak ve özellikle de yerel düzeydeki oranı hala erkeklerden ‘daha düşük’ durumda. Ortalama olarak, Almanya’da kadınlar erkeklerden ‘daha az kazanıyorlar.’ Fuhuş Almanya’da 2001 yılından beri yasaldır ve meşru bir iş olarak görülmektedir. Bu yasa değişikliği, seks işçilerini istismar etmeyi suç sayarak daha iyi koruma sağlamayı amaçlıyordu. Ne yazık ki, yasa istenen etkiyi sağlayamamıştır ve istismar ve insan ticareti büyük bir sorun olmaya devam etmektedir. İnsan ticareti (buna fuhuş adına yapılan kadın ticareti de dahil) ciddi bir insan hakları ihlalidir. “Modern bir kölelik biçimi olarak adlandırılan” bu durum, AB’nin insan ticaretine karşı olan yönergesine rağmen organize suç örgütleri tarafından yapılmaya devam edilmektedir. (handbookgermany.de/tr/womens-rights,  07.10.202, erişim; 25.01.2023) İzlanda’da, devlet başkanı kadın olan ülkede geçen yıl striptiz kulüpleri taciz olayları nedeniyle kapatıldı. (Milliyet, 26.09.2011)

ABD’de günde 1900 kadına tecavüz ediliyor. (Amerikan tecavüz merkezi raporu), her 23 dakikada bir cinayet, her 49 saniyede bir saldırı gerçekleşiyor. ABD’de kadın nüfusunun %50’si kocasından veya bir erkekten dayak yiyor. (Milliyet,  5.8.1990) “Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia kentinde banliyö treninde bir kadına tecavüz edilirken yolcuların müdahale etmemesi hukuki tartışma konusu oldu. Polis, olaya müdahale etmek yerine cep telefonu ile video kaydı alanların suçlanmasının mümkün olduğunu söyledi.” (Euro News, 19.10.2021) İngilizler uçtu: Teenager adı verilen İngiliz gençliği, tam bir cinsel kriz içinde. 13-15 yaş arası gençlerin %25’i seks yapmaya başlamış. ‘Cinsel ilişkiye girmiş 13-15 yaş arası’ gençlerin %42’si ‘tek gecelik seks’ yaşamış. Her 10 gençten biri ‘hemcinsleri’ ile ilişkiye girmiş. Gençlerin %42’si marihuana kullanmış, 13-19 yaş arası gençlerin %96’sı alkol kullanıyor. Dr. Sarah Giil’in raporunda adı gecen Samantha: “Normal bir haftasonu, cuma akşamı körkütük sarhoş olmak, c.tesi öğleden sonra parkta bir kaç bira ve cinsel ilişki… Şu an 3 erkek arkadaşım var. İngiltere’de pek çok yaşıtlarım da benim gibi “normal” bir hayat sürüyor.” (Şok, 14.09.2004) İngiltere’de 15 yaşındaki kıza ‘alışveriş merkezinde’ tecavüz ettiler. (Milliyet, 23.11.2001) ABD cinsel taciz suçlularını uydudan izleyecek. (Milliyet, 24.12.2001) Almanya’da iki genç kız şimdiye kadar görülmemiş bir iddiaya girdi: Bir günde kim en çok erkekle yatacak? 19 yaşındaki Nathalie bir günde 64 erkekle seks yaparak iddiayı kazandı. (Milliyet 10 Ağustos 2005) 51 yaşındaki Çinlinin internette asıldığı kız, öz kızı çıktı: Çin’de İngilizce yayımlanan China Daily gazetesinin haberine göre, ismi sadece ‘Zhu’ olarak açıklanan adamın 1 hafta boyunca yazıştığı kız, kendi kızı çıktı. (Milliyet, 19 Eylül 2005) ABD’li zengin bir adam, oğlunun nişanlısına 1 milyon dolar karşılığında seks yapmayı teklif etti. (Milliyet, 24 Temmuz 2004) İngiltere’nin başkenti Londra’da çıplak yaşama öğretisini benimsemiş kişilere yönelik alışveriş merkezi ‘büyük ilgi’ topladı. Oxford caddesi’nde dün açılışı yapılan plazada müşteriler alışverişlerini üzerlerinde hiç bir kıyafet olmadan yapacak. (Milliyet, 22 Haziran 2004) Almanya’da 18 yaşın altında kürtaj yaptıranların sayısı hızla artıyor, 2003 yılında kürtaj yaptıran yaklaşık 120 bin kadından 7 bin 600’ünün ‘18 yaşın altında’ olduğu dikkati çekti. (Milliyet, 12 ağustos 2004) Anket: Ankete yaklaşık 3 bin Alman, 2 bin ABD’li, 2 bin Britanyalı, 2 bin Çinli ve 2 bin Fransız katıldı. ‘Hiç tek gecelik ilişki yaşadınız mı’ sorusuna Almanların yüzde 57’si, Fransızların yüzde 54’ü, Britanyalıların yüzde 45’i, ABD’lilerin yüzde 44’ü ve Çinlilerin yüzde 26’sı ‘evet’ dedi. (Milliyet, 10 ağustos 2004) Elle tacizin başkenti: Tokyo: Japonya’nın başkenti tokyo’da 20-30 yaş arası kadınların yüzde 64’ünün trenlerde, metro trenlerinde ve istasyonlarında ‘elle tacize’ uğradığı bildirildi. (Milliyet, 23 kasım 2004) Avrupa’da Sen’de intihar eden sayısı 700.000’dir! Avrupa’daki cinayetlerin %50’si karı koca arasındaki kavgalardan olmaktadır! Gelir düzeyi en yüksek olan Norveç, intihar vakalarının en çok olduğu bölgedir! (Banu Avar, MPL TV, 11.11.07) Akşam saatlerinde seks serbest: Hollanda’nın en ünlü parkında akşam saatlerinde ve gece seks yapmak yasal hale getirildi. (Vatan, 11 Mart 2008) Kadın feministler. Çıplak vücutlarına yazdıkları ile feminist mesajlar veren grup, ‘Erkekler çıplak kadına bakıyor, bizde bedenimizi kullanıyoruz.’ (Vatan, 11 Mart 2012) Feministlerin yeni manifesto/bildiri aracı, kadın pornosu. (Taraf, 22.11.2007) Playboy’un sahibi H. Hefner; ‘Kadınlar sex objesidir.’ (3 Ağustos 2010) Amerika’da üniversiteye başlayan öğrenciler için tecavüz seminerleri düzenleniyor. Bazı seminerlerde ‘ideal yaklaşma’yı ‘uygulamalı olarak’ gösteriliyor. (Hürriyet, 31.10.1993) Avrupa’da çocuk anneler artıyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde ‘‘çocuk anneler’’ sorunu, yetkilileri ve uzmanları düşündürüyor. Henüz ‘çocukluk çağındayken anne olan kız çocukları’ hem aileleri, hem toplum için sorun oluşturuyor. Çocuk anneler, özellikle İngiltere’de hayli fazla. İngiltere’de Yorkshire’da geçen hafta 12 yaşındaki bir kız çocuğunun anne olmasının ardından, önceki gün de yine 12 yaşında Sheffield’li bir başka kız çocuğunun hamile olduğu ortaya çıktı. Almanya’da da çocukluk çağında anne olan kızların sayında artış var. Haftalık Stern Dergisi’nin son sayısındaki bir habere göre, Almanya’da her yıl 4 bin 800 kız çocuğu anne oluyor. (Hürriyet, 4.9.1999) Hamilelik moda oldu! Avrupa’da genç kızlar arasındaki en yüksek hamilelik oranına sahip ülke konumundaki İngiltere’de, bir lisede okuyan 13 yaşındaki erkek arkadaşıyla ilk kez seks yaptıktan sonra hamile kaldığını belirten Kizzy Neal’in açıklamaları İngiltere’de şok etkisi yarattı. ‘Daliy Mail’ gazetesine konuşan genç kız aynı sınıfta okuduğu dört kız arkadaşının da yılbaşından sonra hamile kaldığını belirtirken, gençler arasındaki yeni trendin hamile kalmak olduğunu söyledi. (Milliyet, 27 Şubat 2007)  İngiltere’nin en büyük sorunlarından biri ergenlik dönemindeki kız çocuklarının hamile kalması. Son araştırma ‘hamile kalan kızların yaşlarının 10’a kadar gerilediği’ yönünde. Araştırmaya göre, son 8 yıl içinde henüz ilkokulu bitirmemiş 54 kız çocuk hamile kaldı. Bu çocuklardan 15’i sadece 10, 39’u ise 11 yaşındaydı. Hükümet rakamlarına göre, her yıl İngiltere ve Galler’de 13 ve 13 yaş altı 300 kız çocuk hamile kalıyor. 2002’den bu yana ise 15 yaş altı 63 bin 587 çocuk doğum yaptı. İngiltere’de Bilgi Alma Özgürlüğü Yasası çerçevesinde basına açıklanan verilere göre, 2002’den bu yana hamile kalan 63 bin 587 çocuğun yaş dağılımı şöyle: 12 yaşında 268, 13 yaşında 2 bin 257, 14 yaşında 14 bin 777 ve 15 yaşında 45 bin 861. (Hürriyet, 09 Şubat 2010)

“Berlin’in göbeğinde seks filmleri ve aletleri satan bir mağazaya girdim. Moda olan seks filmleri. Girişte en öne konulan DVD’lerin konusu neydi biliyor musunuz? Pislik yedirme! DVD’lerin kapağında, ortalarına yatırdıkları kadının ağzına işeyen erkeklerin, hemcinsinin ağzına kusan kadınların, birbirlerinin vücuduna sıvadıkları (“havyar” diye adlandırılan) dışkıyı teninden yalayan grupların fotoğrafları vardı. Atlar ve köpeklerle çiftleşme, işkence yaparak ırza geçme. İnsanoğlu sevgiden koptukça b.ka bulanıyor.” (Can Dündar, Milliyet, 8.10.2006)  Belçika’da eşcinsellere evlilik hakkı tanıyan yasanın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2003 tarihinden sonra 3200 eşcinsel çiftin evlendiği bildirildi. (Akşam, 20.03.2006) İstanbul’da ilk eşcinsel evlilik (CNNTürk, 24.09.2014) Evlenen ilk Türk lezbiyenler ayrıldı. Lilifer ile Duygu’nun arasına bir erkek girdi. Evlenen ilk türk lezbiyen çift ayrıldı. (Hürriyet, 13.01.2008) Aile değerleri zayıflayan Avrupa’da 12. yüzyıla dönüş. Avrupa’da çöplerden çıkan ölü bebek sayısındaki artış endişe verici boyutlara ulaştı. Çare olarak 12. yüzyıldan kalma bir geleneğe sarılan Avrupalılar, hastane önlerine ‘özel bebek kutuları’ yerleştiriyor. Aile değerlerinin yok olmaya yüz tuttuğu Avrupa’da evlilik dışı ilişkiler sürekli yaygınlaşıyor. Bu durumdan en büyük zararı ise çocuklar görüyor. Uygulamaya göre belirli hastanelerin önlerine yerleştirilen ‘Babyklappe’ adlı kapaklı kutulara ‘istenmeyen’ bebekleri anneleri yerleştiriyor. İçeriden kimsenin göremeyeceği şekilde tasarlanan kutu, bebek içine konulduğunda otomatik olarak kendini kilitliyor. Anneye izini kaybetmeye yetecek süre tanındıktan sonra içerideki görevliye sinyal gönderiliyor. (Haber 7, 14.11.2006)  Dünyada 3 milyonun üzerinde çocuk fahişe olduğu tahmin ediliyor. Yine bir başka gerçek de, her yıl ‘Avrupa ülkelerine’ Uzak Asya’dan çocuk fahişelerin gönderildiği iddiaları. Raporda çocukların ‘seks işçisi’ olarak pazarlandığı yerler de sayılıyor. Barlar, masaj salonları, özel evler ve bazı otel, motel gibi konaklama yerleri başlıca cinsel sömürü mekanları. (Milliyet, 30.06.2000) Marie Claire dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, ABD’de 12-18 yaş arası her 6 genç kızdan biri, evlenmeden önce hiç kimseyle cinsel ilişkiye girmeyeceğine dair babasıyla sözleşme yapıyor. (Habertürk, 30.06.2007) Saklanan AIDS balonu: 25 yıl önce ortaya çıkan ve şu ana kadar 25 milyon kişinin hayatına mal olduğu tahmin edilen AIDS hastalığının heteroseksüel (Normal ilişki; Karşı cinse ilgi duyan) çiftler arasında yayılma tehlikesi olmadığı açıklandı. (Vatan, 09 Haziran 2008)

modernkadin-4

modernizm-4

Elini değil de bira şişelerini mi tutsa idi centilmenlerimiz!

tekdis_1-5

 


batidakadin-1-2-3-4

Cinsellik ve eğitimi

Eğitim seviyesi ile taciz arasında ters orantı yok ne yazık ki! Çocuklara taciz eğitimli kişilerden: “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nu verilerine göre, çocuk taciziyle itham edilenler genellikle ‘eğitimli, düzgün görünüşlü, çocuklarla sıcak ilişkiler kurabilen’ kişiler. Olguların yüzde 90-95’inde tacizci erkek.” (Hürriyet, 6 Ocak 2007) “Öğretmenlerin yüzde 23.5’i sözlü, yüzde 30.5’i gözle, yüzde 9.7’si dokunma yoluyla, yüzde 10.2’si cinselliğin çıkar sağlamak için kullanılaması gibi cinsel istismar ve taciz davranışlarıyla karşılaşmıştır.” (Ayşegül Oktay, İşyerinde Cinsel Taciz ve İstismar, 2012, s. 88) Çocuk tecavüzcüsü, ‘ödüllü tenor’ çıktı. (Hürriyet, 26 Ekim 2000) İngiltere’de ‘bale öğretmeni’ 15 yaşındaki öğrencisi ile yatak resimleri ortaya çıkınca büyük tepki uyanır. (Hürriyet, 1 Mart 2011) ‘Mühendis’ kiraladığı ata tecavüz etti. (Hürriyet, 16 Mayıs 2006) Çocuk tacizcisi ‘doçente’ gözaltı (Milliyet,  29 Temmuz 2010) Tacizci ‘profesöre’ gözaltı. (Yeni Çağ, 29.11.2022)  Toplumda saygın yerleri olan, yüksek eğitimli kişiler: ABD, çocuk pornosu ve tecavüzünün de ötesinde inanılmaz iddialar ile çalkalanıyor. Çocuk istismarcılığıyla alakalı iğrenç skandalda Obama, Clinton, Soros gibi isimlerin adı geçiyor. 1995 senesinde Belçika’nın bir kasabasında kaybolan kız çocuklarıyla ilgili olarak başlayan olaylar zincirinde Amerika’nın önemli sermaye sahipleri yer alıyor. Benzeri olayların Norveç’te de yaşandığı ortaya çıktı. Norveç polisinin dünkü basın toplantısında tümü erkek olduğu açıklanan 51 sanığın cinsel tacizine uğrayan çocukların bebekler de dahil olmak üzere her yaş grubundan çocuk olduğu açıklandı. Bergen kentinde 22 yaşındaki bir Norveçlinin 2015 yılında ihbar edilmesi ile başlatılan soruşturmada tutuklanan 51 kişi arasında iki politikacının da olduğu belirtilen polis açıklamasında, sanıkların çoğunluğunun ‘toplumda saygın yeri olan, yüksek eğitimli’ kişiler olduğu belirtildi. (HaberTürk, 21.11.2016) “Fransız sinema sanatçısı Gerard Depardieu, 13 kadına cinsel saldırıyla suçlanıyor.” (Euro News, 13/04/2023) “Rose McGowan, Annabella Sciorra, Ashley Judd, Mira Sorvino, Angelina Jolie, Uma Thurman, Salma Hayek, Gwyneth Paltrow, Cara Delevingne, Lea Seydoux’un da aralarında bulunduğu onlarca kadın Amerikalı eski film yapımcısı  Harvey Weinstein’ın tacizlerini dünyaya duyurdu.” (Habertürk, 12.12.2020) “Dünyaca ünlü sanatçı tenor Placido Domingo’ya cinsel taciz şoku.”  (Sözcü, 19.7.2021) “İstismarcı bale öğretmenine 27.5 yıl ceza.” (Sputnik, 29.5.2017) “ÇOMÜ’de Tacizci Akademisyen Skandalı.” (canakkalezafertv, 14.6.2024) “7 yılda tacizci 60 akademisyen ihraç edildi” (Bianet, 3.6.2021) “Selçuk Üniversitesinde taciz iddiası: İki akademisyen açığa alındı.” (NTV, 8.9.2020) “Antalya’da 7 kadın hastaya ‘nitelikli cinsel saldırı’da bulunduğu suçlamasıyla tutuklu yargılanan Uzman Doktor Ahmet Taner C.” (Milliyet, 22.6.2024)

Dünyaya seks öğreten adama sapık suçlaması. Yüzyılın seks raporunu hazırlayarak tarihe geçen Profesör Alfred C. Kinsey’in sapık olduğu iddia ediliyor. Houston Üniversitesi tarihçilerinden James Jones, yıllarca cinsel konularda bir numaralı otorite sayılan ve bu konuda dünyayı yönlendiren Alfred Kinsey’in ipliğini pazara çıkarıyor. Jones, Kinsey’in hayat hikayesini anlattığı kitabında, profesörü ‘‘gizli eşcinsel, mazoşist, seks müptelası, röntgenci ve sorunlu bir adam’’ olarak tanımlıyor. Ayrıca Kinsey’in, mastürbasyon yapan erkeklerin fotoğraflarını çektirmekten de büyük zevk aldığını iddia ediyor. Kinsey’in ‘‘Erkeğin Cinsel Davranışı’’ adlı kitabı 10 milyonun üstünde satmış, kadının cinsel hayatını araştıran raporu da benzer bir başarı sağlamıştı. (Hürriyet, 27 Ekim 1997) Almanya’da ‘sapıklık’ eğitimi. Almanya’nın Stuttgart kentinde öğrencileri arasında Türklerin de olduğu anaokulunda büyük skandal yaşandı. 3-6 yaşındaki minikler “çocukların cinselliğini pekiştirme odası” denilen yerde çıplak olarak soyunduruldu, birbirlerine dokunmaları istendi. (Yeni Şafak, 7/03/2021) Avrupalı kadınlar da şiddet ve taciz maduru. (Cumhuriyet, 6.3.2014) Avrupa Birliği’nde kadınların yaklaşık üçte birinin 15 yaşından sonra fiziksel ya da cinsel şiddete hedef olduğu bildirildi. (BBC, 5 Mart 2014) Kadına yönelik şiddet ve taciz vakalarında zirve Avrupa’nın. Tüm dünyadaki çocuk istismarı görüntülerinin yüzde 60’ı Avrupa’dan internete yükleniyor. Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerde ortalama her 20 kadından biri tecavüze uğruyor, her üç̧ kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. AB’de her yıl 15 yaş altı yaklaşık bin çocuk cinayete kurban gidiyor. Her 7 dakikada bir genç̧ şiddet sonucu öldürülüyor. Çocuklara yönelik şiddet ve cinsel içerikli yayınların 2016 yılı rakamları incelendiğinde, çocuk istismarına dair içeriklerin yer aldığı 57 bin 335 internet sitesi tespit edilirken, internet kurbanlarının yüzde 89’unun kız çocukları olduğu ve bu içeriklerin de yüzde 60’ının Avrupa merkezli sunuculardan elde edildiği bilgisine ulaşıldı. Aynı şekilde tüm dünyadaki çocuk istismarı görüntülerinin neredeyse yarısı Hollanda sitelerinden, yüzde 60’ı Avrupa’dan internete yükleniyor. (İlkha, 13.02.2020) AB’de kadına şiddette Fransa ve İngiltere başı çekiyor. AB ülkelerinden Fransa’da 2017’de 601 kadın cinayete kurban giderken, İngiltere’de aynı dönemde 48 bin 122 kadın tecavüze uğradı, 46 bin 465 kadın da tacize maruz kaldı. (AA, 18.12.2019)

Hayata ‘libido’ eksenli bakan materyalist dünya görüşü ne yazık ki tacizlerin yaygınlaşmasına da neden olmaktadır. Uzman görüşler de, sapıklık veya cinsel alandaki sapmalar/doyumsuzların “eğitim, yaş veya gelişmişlik düzeyi” tanımadığını göstermektedir. Avrupa’daki eğitim  seviyesi, cinsel eğitim dahil, bizden ileride ama sonuç nasıl acaba? Ne yazık ki onlarda da tecavüz, sapıklık, ahlaksızlıkta sınır tanınmıyor. Batıda çocuk tacizinde, tecavüz ve sapıklıkta sınır kalmadı; Hayvanlarla sex, homo/lezbiyen/eş değiştirme gibi her türlü sapıklık için artık ‘özgürlük’ sesleri dillendiriliyor! Ya normal cinsellikler nasıl? Batıda -mesela İngiltere’de- anne olma yaşı 10’lara dek düştü.  Tüm bunlarla ilgili örnekler yukarıda (Ve ‘Dinsiz ahlak olur mu?’ ve ‘Batı medeniyeti’ adlı yazılarımızda) bol miktarda mevcuttur! Cinsellikteki aşırılık/doyumsuzluklar (Tecavüz, sarkıntılık, sapıklıklar) eğitim, kültür, zenginlik, refahla alakalı değildir! Konunun çözümünün temelini “Ahlak Eğitimi” oluşturur! Temel cinsel eğitimin önemi tabii ki inkar edilemez ama, asıl ana gövdeyi ‘ahlaki’ eğitim oluşturmalıdır! Batıda da bu eksik olduğu için cinsellikte doyum sınırı kalmamış, doyumsuzluk baş (f)aktör haline gelmiştir! Ülkemizdeki ‘cinsel eğitimin tabu haline getirilmesi’ şeklinde başlayan cümlelerin içi boştur ve amaç da çok farklıdır! Cinsellik, ahlaki sınırlar içinde tutulmazsa, nefsin isteklerinin sınırı yoktur, olmazda! Delili Batı dünyasında yaşanmaktadır. Erken yaşta cinsellik ve buluğ yaşının gittikçe aşağı düşmesi, çocuk tacizi, eşcinsellik, dışkı yedirme, eş değiştirme, aile içi taciz-ensest-, çocuk anneler vs. Ülkemizde, insanların cinsel olarak bilgisizlikleri yanında, basın/internet üzerinden devamlı yapılan cinsel içerikli dizi/sinema/reklam/haber ve programlar ve ekonomik ve statü merkezli yaşam tarzı nedenler ile de evlilik müessesinin devamlı ertelemesi de, toplum olarak bizleri istenmeyen noktalara getirmektedir. Namus kavramını önemsemeyen kesim, dindar kesimi cinsel eğitimsizlik ithamı ile devamlı suçlarken, kendilerinin evlenmeden cinsel hayat yaşamaları, erken ve özgürce (!) yaşanan bu deneyimlerinin sonucunda, beraber yaşadıkları kişileri  aldatmaları, partnerleri ile anormal ilişkilere yönelmeleri ve hatta eş değiştirme gibi en aşağılık sapıklıklara yönelmeleri, metres adı altında kullanıp kadınları sokağa atmaları, hayat kadını adı altında ömürlerini huzur ve mutlu bir aile ortamından uzakta geçiren kurban kadınların sex kölesi olarak kullanmaları gerçekleri ile artık yüzleşmekten kaçınmamalıyız. Ahlaki eğitim ve ortam içinde, uzmanlarca verilecek cinsel ağitim dışındaki tüm talepler, kadını, çocuğu, aileyi ve toplumu hedef alan art niyetli fikirlerdir. Batıda yaşanan toplumsal deprem bunun en büyük kanıtıdır. Ne ifrat ne tefrit; doğru araçlarla doğru amaçlara yönelinmelidir.

cinselegitim-modern-2

 

Çalışan kadın

Amerika ve İngiltere’de üniversite mezunlarının yüzde 60’ı kadın olmasına rağmen şirketlerin yönetim kurullarında kadınların oranı tüm dünyada %15’un altında. (Vatan, 07 Aralık 2013)  “Kadınların büyük bir yüzdesi erkeklerle aynı veya ‘daha yüksek eğitim ve yeterliliğe sahip olsa da’ Almanya’daki yönetici pozisyonlarında ‘hala çok az kadın’ bulunmaktadır.” (handbookgermany.de/tr/womens-rights,  07.10.202, erişim; 25.01.2023) Haziran ayında başlayacak Wimbledon Tenis Turnuvası’nın para ödülleri açıklandı. Şampiyonlara, erkeklerde 525.000, bayanlarda 486.000 sterlin verilecek. Wimbledon ve Fransa Açık’a bakınca erkekler, bayanlardan yüksek para ödülü alıyor. Sürekli erkek-kadın eşitliğinden söz edilir, ama gerçek bir eşitlik söz konusu değil. Kadınların aynı işi yapıp erkeklere göre daha az para almaları her yerde yaygındır. Teniste de durum farklı değil. Hem erkekler, hem bayanlar aynı kortlarda, aynı amaç için raket sallıyorlar, ama emeğin karşılığı değişiyor. Böylesine büyük organizasyonların, eşitliğe bakışı gerçekten çarpıcı! (Bülent Boğ, Hürriyet, 11 Mayıs 2002) İslam’a en uzak gruplardan olan ve materyalist/ateist bir ideolojiyi savunan marksist örgütlerde de durum farklı değildir: “1960 devrimci sol gruplar içinde yer alan çok sayıda kadın militan, en fedakarca görevleri yerine getirmelerine rağmen birkaç istisna hariç önder görevlerde yer alamamış, kenarda kalmış ve erkeklerin yardımcı rolünü oynamaya zorlanmışlardır.”  (68 kuşağı liderlerinden Gün Zileli, Yarılma, s. 389) Thorpe, büyük muhasebe şirketi PricewaterhouseCoopers’ın Londra’daki ofisinde resepsiyon görevlisi olarak çalışırken, evine gönderilmişti. Gün boyunca yüksek topuklu ayakkabı giymenin sağlığı için kötü olduğunu söyleyen Thorpe, erkek iş arkadaşlarına aynı kuralların uygulanmadığına dikkat çekti. Thorp’un girişimi üzerine milletvekillerinin başlattığı soruşturmada, daha kısa etekler giymeleri, gömleklerinin düğmelerini açmaları söylenen ve tırnak cilasından, saç renklerine sıkı bir giyim/kuşam yönetmeliğine bağlı kalmaları talep edilen kadınlar ifade verdi. (BBC, 26.01.2017)  Avrupalı şirketler kadın yönetici istemiyor: European Professional Women’s Network ile danışmanlık şirketi Mercer’in yaptığı bir araştırmaya göre, Avrupa ülkelerinde şirketlerin üst düzey kadrolarında yer alan kadınların sayısı çok düşük. Avrupa’nın en büyük 300 şirketinde yönetim kurulu sandalyesinde oturan kadınların oranı sadece yüzde 8,5. Araştırmaya göre, Avrupa’da kadının iş dünyasındaki konumu açısından bölgeler arasında da büyük uçurumlar var. Yönetim kurullarında kadın üyeye hiç yer vermeyen ülkeler Lüksemburg ile Portekiz. Araştırmada şirket patronlarının kadınların insan kaynakları ya da pazarlama gibi işlevsel görevlerde başarılı olduğuna inandığı belirtilerek, kadınlara şirketi farklı bir yönetim kalıbına sokma konusunda güvenilmediği vurgulandı. (15.12.2007) The Newyork Times’ın genel yayın yönetmenliğine 160 yıl sonra ilk kez bir kadın getirilir. (Hürriyet, 25 Mart 2012) Galatasaray lisesine ilk kadın müdür. (Milliyet, 2 Kasım 2007) Hollywood’da neden kadın yönetmen az? (HaberTürk, 21.3.2016) “Kadınlar iş dünyasında niye erkeklerin oyununa tam olarak katılamıyor? Bu soru hep sorulur, hep ayrımcılıkla ilgisi kurulur. Oysa bana sorarsanız, kadınlar ve erkekler milim milim eşit haklara, olanaklara sahip olsalar bile kadınlar, erkekler dünyasında erkekler gibi ‘top koşturamaz’. Çünkü hisleri vardır, olup biten en küçük şeylere dair bir hisleri. Bu da ‘hissiz bir dünyada’ yorucudur elbette. Kadınlar bu yüzden daha çok yorulur. Hatta bu yüzden kadınların erkekler dünyasında erkekler gibi (!) top koşturamamaları iyidir. Çok sağlıklıdır. Başarının esas olduğu bir toplumda bu sözler kulağa iyi gelmeyebilir ama kadınların ‘başarısızlığı’ (?) insanlık adına iyi bir şeydir. Erkekler, kendilerinden beklenen ‘duygusuzluk’ mitine rağmen nadiren insan kalacaktır! ” (Ece TemelKur’an, Milliyet, 05 Temmuz 2004)

Kadın erkek eşitsizliği Türkiye kadar AB ülkelerinin de sorunu. Kadının toplumsal alandaki yerinin tartışıldığı bir sempozyumda konuşan Avrupa Kadın Lobisi Başkanı Lydia la Riviere Zijdel, Avrupa’da da pek çok kadının şiddet ve cinsel suistimale maruz kaldığını söyledi. Zijdel, küreselleşmenin bir sonucu olarak kadın cinselliğin bir ticaret aracı haline geldiğini dile getirdi. Zijdel, “Fahişeliği kadına yönelik bir şiddet olarak görüyoruz. Kadınların yaşam standardındaki düşüklük ve kadın erkek ayrımı onları ‘fahişelik gibi şiddet ve suistimal unsuruna’ maruz bırakıyor. (Sabah, 15.09.2004)  Cinsel taciz alarmı. Avrupalı kadın parlamenterlerin neredeyse yarısı mağdur. Parlamentolardaki milletvekili ve görevli toplam 123 kadın üzerinde yapılan araştırma, bu kişilerin yüzde 47’sinin ölüm, dayak, tecavüz tehdidiyle karşılaştığını, yüzde 68’inin fiziksel görünüşleriyle ilgili cinsel içerikli sözlü tacizlere hedef olduğunu, yüzde 25’inin ise cinsel şiddete maruz kaldığını gösterdi. Araştırmaya göre, kadın parlamenterlere ve çalışanlara yönelik tacizin yüzde 69’u erkek parlamenterlerden geliyor. Kadın milletvekilleri ve parlamentolardaki kadın çalışanlarının uğradıkları cinsel tacizleri şikayet edip gerekli mercilere bildirme konusunda da ihmalkar davrandıklarını gösteriyor. Araştırmaya göre, cinsel tacize uğrayan ‘kadın milletvekillerinin yüzde 23,5’i, kadın görevlilerinin ise sadece yüzde 6’sı polise şikayette’ bulunmuş. (EuroNews, 19/10/2018) Avrupa’da ‘çalışan kadınların yarısından fazlası’ cinsel taciz mağduru. Avrupa’da kadınların yüzde 60’ının iş yerlerinde cinsel tacize hedef olduğu ancak bunlardan ‘çok azının’ polise şikayette bulunduğu ortaya çıktı. (MepaNews,  13 Ekim 2019) Avrupa Birliği’ne bağlı Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Kurumu tarafından hazırlanan “4’üncü Avrupa Çalışma Koşulları Anketi” açıklandı. İşyerinde taciz: Kadınlar Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 10, Norveç’te yüzde 7, Türkiye ve Hırvatistan’da yüzde 6, Danimarka, İsveç, Litvanya ve İngiltere’de yüzde 5 oranlarında bu olaylardan en çok etkilenmektedirler. (Hürriyet, 3 Mart 2007) Çalışan kadınların % 14’ü tacize uğruyor. Türkiye’de kadın ve erkekler için fırsat eşitliği’ konulu araştırmaya göre, kadınların yüzde 14’ü işyerinde cinsel tacize uğruyor. (08 Aralık 2004) Çin’de, işyerinde kadına taciz oranı % 20 (5 Mayıs 2011) İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Hukuk Anabilim Dalı öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Kadriye Bakırcı’nın, “İşyerinde Cinsel Taciz” adlı kitabında, “modern zamanların en iyi sırrı” olarak nitelendirdiği işyerinde cinsel tacizin “Türkiye’de de yaygın olduğu ancak mağdurların suskun kaldığı” belirtilmektedir. (06.12.2004)  AB’ye bağlı Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Kurumu tarafından, 30 bin işçi arasında, Türkiye dahil 31 Avrupa ülkesinde yapılan “4. Avrupa Çalışma Koşulları Anketi”nin sonuçlarına göre; işçilerin %51’i işyerinde çalışma arkadaşlarından şiddet görüyor. Şiddetle ya da şiddet tehdidiyle karşılaşma oranı Hollanda’da %10, Fransa ve İngiltere’de %9, İrlanda’da %8, Türkiye’de ise %4,7. Kadınların bu tür eylemlerle karşılaşma oranı erkeklere göre 3 kat daha fazla. (https://mobbing.org.tr/is-hayatinin-karanlik-yuzu, Ulaşım: 25.01.2023) İş Yerinde Kadın: Sömürü, Mobbing, Şiddet ve Taciz. Avukat Özge Demir, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunda bilgi verdi. Özellikle büyük hukuk bürolarında kadın avukatlara yönelik zorbalıklara tanık olduklarını belirten Demir, zaman zaman bu zorbalıkların gizlenmeye çalışıldığını bildirdi. Özge Demir, cinsel taciz konusunda dünyada kadınlar ne yaşıyorsa Türkiye’de de kadınların çok yaygın olarak aynı şeyleri yaşadıklarını anlattı. Kadın avukatlara yönelik cinsel tacizle ilgili bir rapor bulunduğunu belirten Demir, 28 bin avukatın bulunduğu Ankara’da 3063 kadının katıldığı ankette kadınların %40’ının hakarete uğradığını, aşağılama, küçük düşürme ile karşılaştığını, bu %40’ın %84’ünün de cinsel tacize uğradığının tespit edildiğini kaydetti. (https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=15596&Desc=%C4%B0%C5%9F-Yerinde-Kad%C4%B1n:-S%C3%B6m%C3%BCr%C3%BC,-Mobbing,-%C5%9Eiddet-ve-Taciz, Ulaşım: 25.01.2023) Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet Araştırması Sonuçları: Katılımcıların %41,3’ü psikolojik şiddete uğramıştır. Yani, her beş eğitim ve bilim emekçisi kadından ikisi görevi sırasında psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Anketimizin sonuçlarına göre eğitim ve bilim emekçisi kadınların %14’ü görevleri sırasında cinsel tacize uğramaktadır. Araştırmasının sonuçları üzerine yaptığımız değerlendirme ile; 1. Eğitim ve bilim emekçisi kadınların neredeyse yarısının cinsiyetlerinden dolayı psikolojik şiddete uğradığı, en sık rastlanan taciz davranışlarının gözle taciz, cinsel içerikli şakalar ve cinsel yorumlar olduğu ortaya çıkmıştır. (Eğitsen, Ağustos, 2015) Tabii Batı’da bir de olayın farklı boyutu var: “Binlerce kadının katıldığı anket bayanların iş yerindeki ‘yaramazlıklarıyla’ ilgili çok ilginç sonuçlar ortaya koydu.‘New Woman’ dergisinin yaptığı ankete katılan kadınların %43’ü iş arkadaşlarından biriyle seks yaptığını itiraf etti. Çalışan kadınların ofisteki ‘yaramazlıklarını’ araştıran ankete katılan her dört kadından biri partnerini iş arkadaşıyla aldattığını belirtirken katılımcıların %82’si beraber çalıştığı bir erkekle ilgili fanteziler kurduğunu belirtti. ‘İş yerinde seks’ konulu ankete katılanların %94’ü ofiste flört etmekten hoşlandığını belirtirken %20’lik bir kısmı terfi etmek için patronlarıyla seks yapmaktan çekinmeyeceklerini bildirdi.” (Milliyet, 09 Mayıs 2007) “Aldatan erkeklerin yüzde 40’ı partnerini işyerinde buluyor.” (Alaturkaonline, 19 Mart 2018)

Nereden nereye!

“Niçin çıkıyoruz? Yaşadığımız 20. asırda kadın, erkek arkadaşının yanında her sahada yer almak için yetişmek yolunda bulunuyor. Kadınlar seferber olunuz. Türk kadınının evi bütün vatandır. Yuvamıza, yurdumuza aynı heyecanla çalışmalı, ne onu, ne öbürünü ihmal etmeliyiz.” (Şekufe Nihal, Asrın Kadını Dergisi, Sayı: 1, Haziran 1944, s. 1,3) “Ev Divalarının zamanıdır şimdi: ‘Çocuk da yapan ama kariyer de isteyen’ modern kadın imajı yıkılıyor! Yerini ‘evde oturan ama ev işi yapmayan’ kadınlar alıyor. Reklam sektöründe strateji şefi olarak çalışan Marian Salzman, bu araştırmaya dayandırarak yazdığı raporda, çalışan modern annelerin yerini ‘ev divaları’nın alacağını söylüyor. ‘Trend gurusu’ Salzman, kadınlar arasındaki yeni trendin stresli iş yaşamından vazgeçip evde oturmak olacağını söylüyor. Çift maaşlı, çift kariyerli ailelerin modasının geçtiğini söyleyen Salzman, “Kadınlar iş hayatının gerçeklerini gördü; stres, entrikalar, baskı, kıyafet yönetmelikleri yüzünden kendilerine ayıracak zamanları kalmadığını fark ettiler” diyor. Erkek, istemiyor: Araştırmanın ilginç bir bulgusu da, bir zamanlar kadınların evlerinde oturup kariyer peşinde koşmamalarını tercih eden erkeklerin de, bu tercihlerinin değişmiş olması. Kadınların yüzde 69’u maaş almamak ve ev kadını olmayı iyi bir tercih olarak değerlendirirken, erkeklerin yalnızca yüzde 48’i kadınların iş hayatından uzaklaşması gerektiği görüşünde birleşti. Sebep, kişisel: Salzman, bu konuda erkeklerle kadınların yine görüş ayrılığı içinde olduğunu söylüyor. Bu kez de evde oturmak isteyen kadınlar, kadınların çalışmasını isteyense erkekler.” (Milliyet, 12 Mayıs 2004) Astım hastalığı tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor. Amerika’da yapılan araştırmalarda hastalığın; kadınlarda erkeklere oranla daha fazla etkili olduğu görülüyor. Bunun en önemli nedeni ise kadınların yaşadığı stres. Modern yaşam şartları, kadınları aktif iş hayatının içinde daha etkili kılarken artan sorumlulukları nedeniyle daha fazla stres yaşamalarına neden oluyor. (Harpersbazaar, 21.02.2013) Kalkınmaya kalkışmadık ama. Kapitalistler kadınları feministler eliyle kullanır, erkeklerle eşit olacağını sanan zavallılar tulum giyer, kazmaya küreğe sarılırlar. Fuhuş, uyuşturucu, kumar da yayılır, değer yargıları değişmeye başlar. İşte materyalistler, inkarcılar bu bataklıkta yetişir. Marks, Engels, Darwin bu sistemin ürünüdür. (İrfan ÖzfaturaTürkiye, 12.03.2016) “Çocukla kariyer olmaz. Nurgül yeşilçay, ikinci çocuk olursa sinemayı bırakacağını söyledi. “Çocuk da yaparım, kariyer de” diyorlar ya, işte o en büyük yalan. Kimse inanmasın. İkisi aynı anda yapılmıyor.” (Haber 3, 14 Ağustos 2010) “Çocuk ve kariyer aynı anda olmaz. Berna Laçin, okula bu yıl başlayan kızı Ada’yla, ‘anneyiz.biz’ dergisine poz verdi. 32 yaşımda çocuk doğurdum. Doğurduktan sonra da, her şeye ara verip sadece hayatımı çocuğa göre planladım. Önce çocuk yapsaydım, kariyerimi yapamazdım. Çocuk çok büyük bir mesai çünkü. Gün yetmiyor insana.” (Hürriyet, 30 Aralık 2008) “Emina aşkı seçti. Popçu Mustafa Sandal’ın sırp eşi, şarkıcı, oyuncu Emina Sandal, “Hem evli ve mutlu olabilmek hem de başarılı bir kariyer elde etmek mümkün değil.” (NTV, 24.2.2011) Çalışan annelerin can simidi (!) kreşler: “Özellikle toplu bakım olarak adlandırılan kreş ve yuva bakımındaki küçük çocukların bakım şartları sonucu sağ beyin gelişimlerindeki aksaklığın, yetişkinlikteki stresli durumları yönetmeyi zorlaştırdığı tespit edilmiştir. Çocuğun özelliklede ilerleyen yaşlarda stresli durumlarda kendisini yönetmede çeşitli problemlerle karşılaşabileceğini, örneğin bireyi olumsuz etkileyen anti depresyon ve alkol tüketimi gibi performans düşürücü davranışların segilediğini ifade etmektedir.” (Seyhan Büyükcoşkun, Kadın İstihdamının Ortaya Çıkardığı Anne-dışı Bakım Sorunu ve Türkiye’nin Kadın İstihdamı Politikasının Muhtemel Sonuçları” Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi. 73-(2), s. 87)

Kadınlar tabii ki isterse çalışacak; öğretmen, doktor, avukat, akademisyen vd. olacak. Ama bunu, istismar edilmeden, bilgi ve kültürü öncelenerek, taciz/mobbing tehdidi altında kalmadan ve aile mutluluğunu da ihmal etmeden yapacaktır. 

Feminizm: “Kadınları ev dışında ve başkalarının evinde istediğin kadar hizmet etmeye ve hatta kölece çalışmaya teşvik et, ama kendi evinde gönüllü olarak çalışmaya “hizmetçi” de ve damgala! Patronlara hizmet mubah, kocaya günah. Erkek patrona hizmet etmek iş, kocaya hizmet etmek hizmetçilik. Başka kadınların evde hizmet etmesi normal, kadının kendi evinde hizmet etmesi anormal. Bir modernite manyaklığı bu!” (Prof. Ergün Yıldırım, Yeni Şafak, 10.11.2019)

Medya, işten eve yorgun dönen eşinin ayağını yıkatan bir koca görse manşetten idamı için kamuoyu oluşturur. Ama, yabancı bir erkeğin ayağını kucağına alıp yıkayan, tırnaklarını törpüleyen kadını “özgür, ayakları üzerinde duran kadın” diye yüceltmektedir.

Diyanet, eşine çay getiren ev hanımı içerikli kamu spotu (6.11.2019) hazırlayınca feministler, ‘kadının evde hizmetçi olarak gösterildiğini’ söyleyip tepki gösterirler. Ama o ikramı eğer kadın, ‘Fuar tanıtım hostesi; uçak kabin memuru’ gibi adlar altında onlarca tanımadığı erkeğe yaparsa olay bir anda normalleşmekte, hatta ‘kadının özgürleşmesi’ adına aynı feministlerce alkışlanmakta ve teşvik edilmektedir! Kadının eşinin (artık kalmadı da, mesela) ayağını yıkaması veya eşine çay getirmesi ‘kadını aşağılama’ yabancı birinin ayağını yıkaması ise ‘çağdaşlık ve özgürlük!’

Bizzat ben, çalışan bir kadının tuvalet ve yemek için müdüründen izin almak zorunda kalanı, amirinden kaba söz işitince ağlayanı, ‘iş yerine gelince ben dinleniyorum’ diyen bayan görevlileri, 2-3 dakika önce gitmek için kart basan kadının, erkek olan şefine ezik ve zoraki tebessüm eden alttan ezik bakışını, amirince azarlanan kadınları vb. defalarca gördüğümü de burada ifade edeyim.

“Anneliği kölelik olarak niteleyenler, kendi çocuklarını ihmal ederek, kreşte başkalarının çocuklarına ders vermesini yere göğe sığdıramadılar. Kocasına hizmet esirlik, patronunun bin türlü nazına katlanmak hürriyet idi.”  (Ömer Faruk Korkmaz, Sorun Kalmasın, s. 265) “Günümüz modern kadını, giysisinden yaşam tarzına, bütünüyle İslam dışı mihrakların yönlendirmesi altındadır. Fakat o, bu yönlendirmeyi medyanın süslü göstermesiyle ‘çağa ayak uydurmak’ olarak benimsemiştir.” (Ömer Faruk Korkmaz, s. 269) “Kapitalist zihniyet, kadını sürekli olarak kendini beğendirme hissiyatına yönlendirmektedir. Moda aracılığı ile gönüllü ve zorunlu bir köle haline getirilen kadını, kendine rol model olarak gösterilen güzellik seviyesini yakalayabilmek için ihtiyacı olmayan şeyleri tüketmeye de adeta zorlanmaktadır. Kapitalist anlayışın dişilikle ilgili söylemi, moda, kozmetik, giyim ve beden endüstrisinin üzerine yoğunlaştı görülmektedir. İlgili ilgisiz her şeyin reklamında kadın figürünü görmek mümkündür, buna erkek ürünleri de dahildir. Cinsellik üzerine kurulmuş reklamların sonucu taciz vakaları artmaktadır. Reklamlarda aşırı kadın sömürüsüne dönüşen cinsellik katkılı gösteriler, ‘kadını bir cinsel objeye’ indirgemektedir. Günümüz dünyasında kadın teşhir aracı olarak görülmektedir, bunu gizleyebilmek adına içinde ‘özgürlüğüne’ sıkça vurgu yapılmaktadır. Kadını İslam’ın istediği çizgiye getirdiğimizde, ortada ne kadın ticareti, ne reklam sektörü, ne bar/kafe kazancı, ne de medya kanallarının reyting çıkarcılığı kalmaktadır.” (Ömer Faruk Korkmaz, s. 273-275)

modernnizmvekadin-tadimlik-1

modernizm-kadin-1-6

modernitevekadin-1

calisan-kadin-4 

Kocasının ayağını yıkaması, kadını aşağılama, asgari ücretle yabancı birinin ayağını yıkamak çağdaşlık, yersen! 

Kadın bedeninin istismar

Günümüzde kadın cinselliğini en fazla sömüren araçların başında kuşkusuz kitle/iletişim araçları gelmektedir. (Nurettin Güz, Yazılı Basın ve Aile, s. 67; Nevzat Yüksel, Türkiye’de Gençlik Sorunları ve Çözüm Yolları, s. 67-68; Cihan Aktaş, Mahremiyetin Tükenişi, s. 272-274) Kitle-iletişim araçları, ardındaki felsefenin bir yansıması olarak bedensel/ruhsal tüm insani öğeleri cinsellikle süsleme eğilimindedir. Kadın, günümüzde cinselliğin sembolü ve tüketim vasıtası olarak aşağılanmaktadır. (Ayhan Songar, Müstehcenlik ve Ruh Sağlığı, s. 67; Viktor Frankl, Duyulmayan Anlam Çığlığı, s. 72) Sonuç,  kadının cinsiyetinden doğan zarafet ve onurunu ayaklar altına almakla, asla hak etmediği bir değersizliğe mahkum edilmesidir. Ayrıca, insanları en zayıf oldukları duygusal yanlarından yakalayarak haksızca, sadece tüketmeyi amaçlayan ve mutluluğunu tüketim çılgınlığında arayan maddeci toplumların oluşmasına yol açılmasıdır. Modern kadın ekonomik bağımsızlık arzusunun etkisiyle paranın, lüksün, modanın, kısaca tüketiciliğin esareti altına girmiştir. (Abdulkerim Bahadır, Tarihte ve günümüzde kadın; www.enfal.de/ev18.htm) “Bu sebeple kapitalizm kadınlara, zevk, eylence ve hazzın kaynağı nazarıyla baktığından, sosyal medyada, piyasada reklamını gerçekleştirdiği ürünün yanına kadının hazzı uyandıran bedenini öne çıkartmaktadır. Sosyal medya, bireylerin haz duygusunu bu alanda kadının bedeni üzerinde gerçekleştirmektedir.” (Dilek İmançer, Cinsiyet Rolü Temsili: Medya Kültürü, Feminizm, Televizyon ve Seriyaller, (Ed. Dilek İmançer). Medya ve Kadın, s. 47) “Kazanç elde etme aracına gelen kadın bedeni, daha çok cinsellik ve güzelliği kodlanmaları sembolize edilerek piyasada satılmaktadır.” (Aslıcan Kalfa-Topateş, Tüketim Toplumunda Tükenen Bedenler: Kozmetik Reyonu Çalışanları ve Estetik Emek, Çalışma İlişkileri Dergisi, 6 (2), s. 34)

Avustralya ordusu, yeni askerler bulmak için üzerinde seksi kadın çizimleri olan bir dizi broşür yayınlayınca gerçek kadın askerler ayağa kalktı. Kampanyada, daracık pantolon ve bluz giymiş kumral bir kadın asker, mutfak, hastane odası, helikopter gibi farklı mekanlarda seksi pozlar vermiş şekilde resmediliyor. Posterlerin üzerinde de “Seni istiyoruz” yazıyor.  (Vatan, 29.07.2007) CeBit 2010 başladı: Almanya Hannover kentinde bilgi, teknoloji ve iletişim fuarı başlar. Galeride, ise hep mayolu kadınlar ve omuz veya kalçalarında minik telefonlarla manken resimleri gözükmektedir. Araba fuarında ise bir mini giyen manken araba bagajında veya seksi pozlarla arabanın üstündedir. Bir cam sehpa ise vücudu ortada olan bir kadının üstündedir; kadın sehpa ayaklığıdır. Suşi yemeğini çıplak kadın bedeninde yiyenler, bilgisayar fuarında vücutları boyalı, nerede ise tamamen çıplak gibi gözüken ama ellerinde laptop tutan kadınlar, kavun reyonunda elinde bir kavun ile kavunların üzerine oturmuş kadın, mayolu kadınların elinde cola, fotoğraf makinesi, yarış arabalarının ortasında dolaşan ve göze hitap dışında fonksiyonları olmayan minili/bikinili kadınlar, ayakkabı reklamında kadınların ayağını bile göstermeyen afişler, lastik veya kravat reklamında mayo ile boynuna taktığı kravat veya araba lastiği ile poz veren kadınlar, dev alışveriş merkezlerinde veya sokağa kurulan platformlarda  mayolu tanıtım yapan mankenler, erkek elbise ve erkek ayakkabı reklamında çıplak kadın, sigara, kek, hamburger, dondurma reklamlarında cinsel öğeler, satılan ürünlerin önüne kapatıp önünde mini etekleri ile ürünleri tanıtan kadınlar, ponpon kızlar, “köle pazarından farksız” mankenlik yarışmaları, arabaları bikini giyen kızların yıkadığı araba yıkama yerleri, ‘ürünlerden daha fazla dikkat çekti-ilgi gördü’ haberleri ile verilen mankenli tanıtım haberleri…!

Reklamların içerdiği gizli şiddete dikkat. 9 Nisan 2018 Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Gökaliler ve öğrencisi Asuman Özer’in,  26 dergide 773 reklamı inceleyerek yaptığı araştırma; reklamların sadece pazarlama unsuru değil içerdiği gizli şiddet içerikleri ile kadınlar ve erkekler üzerinde, duygusal, ekonomik ve cinsel şiddet etkisine sahip olduğunu ortaya koydu. (İnterpress, 9 Nisan 2018)

Reklamcılıkta Retorik Bir Unsur Olarak Kadın Bedeli Temsilleri: Nesne olarak kadın bedeni; %60; Farklı kadınlık rolleri;%8.44; Bedeninin parça olarak sunulumu; %24,50; Soyunan beden imgesi: %10,81; Saf güzellik vurgusu: %17,67; Doğrudan seks aracı olarak beden: %38,78; Bedene yönelik şiddet: %10,00; Denetim altındaki kadın bedeni: %8.17. Liste; Egzotik ve gerçeküstü beden imgeleri, Fetişleştirilmiş kadın bedeni, Aşağılanan kadın bedeni, Ürünle bağlantısız beden, Rekabet halindeki kadın bedeni, Aktif cinsellikte sunulan beden, Duygusallaştırılmış kadın bedeni, Kadın bedeninin lezbiyen sunulumu, Kenti cinselleştiren beden… diye devam ediyor. (Uğur Batı, Kültür ve iletişim, 2010, 13(1)  kış, s. 103-133)

Blendax reklamı: Başdöndüren dolgun saçlar. Reklam filminde, kadın dolgun saçları ile yolda yüyürken, elindeki çayı üstüne ve yere dökenler,  ekmek teknesi el arabasının elinden kayıp gitmesini önemsemeyenler, rap dinlemek isteyen erkeğin dolgun saçların cazibesine kapılıp duygusal izlemeye karar vermesi, erkeğin doberman almak isterken fifi almaya, erkek dinlenmek isterken dolgun saçlı kız saçlarını savurması üzerine eğlenmeye gitmeleri, kadını süzerken ağızları açık dona kalan erkekler, reklam çekecek ekibin işlerini yapamaması. Kısaca, erkekleri değiştiren şey” olarak sunulan kadın saçları. 1936 yılından bir reklam: “Erkekleri kendinize hayran etmek için VOG kremi kullanınınz.” (Yarım Ay Dergisi, 15.02.1936) 1936’dan 2020 yılına, bir şey değişmiyor! Boşuna, Laurie Penny adlı yazarın 2018 tarihinde yazdığı eserin adı ‘Meat Market, Female Flesh Under Capitalism:  Et pazarı, Kapitalizmde kadın bedeni.’ değil!


Süslenmeden gaye erkek dikkati çekmek! (Yarım Ay dergisi ) 1936’dan 2020 yılına, bir şey değişmedi…

Laurie Penny adlı feminist bir yazarın 2018 tarihli “Meat Market: Female Flesh Under Capitalism: ‘Et Pazarı: Kapitalizmde kadın bedeni” adlı eseri.

Basında kadın

Kadın Bedeni Metadır: Eşyanın doğasına uygun olan da yeryüzündeki her canlının, nesnenin, varlığın da meta haline gelmesiydi. ‘Eskiden köleler, cariyeler vardı.’ Sonra insan düşüncesi kendi içinde devrim yaptı. Kadın da bu gösteride rolünü kısa bir süre içinde aldı. Önce dergilerde görülmeye başladı. ‘Kadın özgürleşirken’ sistem onu içine dahil edip, zaten ‘insan doğasında var olan güdüyü de kullanarak’ daha kolay ‘bir meta’ haline gelmesini, üstelik ‘bunu da gönüllülük esasıyla’ gerçekleştiriyordu. Bu noktada şunu söyleyeceğiz; kusura bakmayın ama kadın bedeni metadır. Düzen her şeyi kendi istediği şekilde formatlayıp kullanırken ve biz de bunun içinde yaşarken, ‘çocuk da yaparım kariyer de’ nispetiyle biraz da kendi doğasını sorgulamadan, erkek duruşunun karşısına ayna gibi dikilen kadının mücadelesini geldiği nokta burasıdır. (Uzay Gökerman, İngido dergisi, Şubat 2008) British Council’in desteğiyle AÜ İletişim Fakültesinden Doç. Dr. Mine Güncel Bek’in hazırladığı bir projenin ilk ayağını oluşturan projenin konusu “Medya ve Toplumsal Katılım”dı. Araştırma için ülkemizin dört büyük gazetesi olan Hürriyet, Sabah, Vatan ve Akşam seçilmişti. Gazetelerde Ocak-Ekim 2005 tarihleri arasındaki 18.310 haber incelenerek sınıflandırılmıştı. Haberlerin yaklaşık 14.000’i kadınlarla, 3000’i çocuklarla ilgiliydi. Cinsellikle ilgili haberlerde kadınlar ilk sırada yer alıyordu. Bu haberlere “malzeme” olan kadınların yaş aralığı 18-35’di. Araştırmayı yapan Doç. Bek konuyla ilgili şu açıklamayı yapıyordu: “Kadınlar haberlerde daha çok görüntüleri ve güzellikleriyle varlar. Çoğu zaman bir sağlık haberi bile kadın bedenini teşhir eden fotoğraflar eşliğinde sunulabiliyor.” (Sabah gazetesi, 15 Haziran 2006) Genç yaşta cinselliğe özenme, yanlış anlamanın sonucu! Şarkılardan filmlere bol bol cinsel mesajla karşılaşan gençler, kendisi dışında herkesin ‘seksi denediğini’ sanıyor. (Milliyet,04 Nisan 2006) ABD’de yapılan bir araştırmada, cinsel çağrışımlar içeren müzik, magazin, televizyon programları ve filmlerin, gençlerin daha erken yaşta cinsel ilişkiye yönelmesine yol açtığını ortaya koydu. Araştırmayı kaleme alan Kuzey Carolina Üniversitesi’den Jane Brown, “çocuklar medyada ne kadar çok cinsellikle ilgili unsurlara maruz kalırlarsa, cinsel yaşamlarının o kadar erken başladığı ilk kez saptandı” dedi. (CNNTürk, 04.04.2006) Reklamlar seks üzerine kurulu: Araştırmacılar çalışmalarının, reklamcıların ürünlerini satmak için sürekli seksi kadınları ön plana çıkarmaları konusuna bir açıklama getirebileceğini söylüyor. Van den Bergh, “pazarlama ve reklam faaliyetleri çoğunlukla güzel ve seksi kadınlar üzerinden yürütülüyor. Güzel bir kadın görüntüsü, erkekleri daha geç ama daha fazla nakit alacakları bir aktiviteyi hemen ama daha ucuza gerçekleştirme eğilimine sokuyor. (Milliyet, 24 Nisan 2006) Pornografi her şeyin içine sızmış: Radikal yazarı Hasan Bülent Kahraman, ‘Cinsellik, Görsellik, Pornografi’ adlı son kitabında moda ve reklamların cinsellik, görsellik ve pornografi etrafında kümelenmesinden hareketle bu imgelerin nasıl pornografiye açıldığını göstermeye çalışıyor. ‘Pornografinin özünü şiddet oluşturur’. Özne ile nesne arasındaki mesafe kalkıyorsa, maksimum bir görünürlük ortaya çıkmışsa, burada şiddet var demektir. Dolayısıyla ‘pornografik toplum şiddete yatkın, açık şiddeti içinde yaşatan bir toplumdur.’ Kapitalizmin getirdiği cinsellik ‘sürekli olarak tahrik edilen ve asla tatmin edilmeyen bir arzu temeline’ oturur. Özellikle reklamlar aracılığıyla arzuyu sürekli tahrik edip asla hazzı somutlaştırmayan bir cinselliğe dayanır. Cinselliğin objeleri bile kapitalizmin mantığı içinde dejenere olmuştur. ‘Gece-gündüz spor yapmak, estetik ameliyatlara başvurmak, sürekli olarak diyetlerle yaşamak, bedeni marka denilen nesnelerle örtmek, onu bir arzu nesnesi olarak sunmak’ fakat bunu arkasında asla bir tatmin aramamak. (Radikal, 01.08.2005) Her yerde erotizm. İnsanlar erotizmin egemenliği altına girdi. Erotizm, 900’lü telefonlardan moda dünyasına, sinemadan reklamlara, günlük yaşamın her alanında karşımıza çıkıyor artık. Çevremizdeki her şey erotik mesajlar taşıyor. (Hürriyet, 4.11.1993) Reklamlarda müşteriler için seks tuzağı. (Sabah, 13 Eylül 1988)

Kadını sadece birer sex objesi, et parçası olarak gören bu haberleri (!) yapanlara ne demeli?: ‘En öpülesi dudaklar’ Jessica Alba’nın Colgate’in ‘Ağız Sağlığı Haftası’ için gerçekleştirdiği ankete göre erkekler en çok seksi yıldız Jessica Alba’yı öpmek istiyor. (Milliyet, 04.10.2006) En güzel kalçalar Beyonce Knowles, ABD’de yayınlanan In Touch dergisinin gerçekleştirdiği bir anketle, ‘Hollywood’un en güzel kalçalı yıldızı’ seçildi. (Milliyet, 02 Ekim 2006) En güzel ve en çirkin bacaklar seçildi. (Milliyet, 28 Kasım 2006) İşte en seksi sarışın: Grammy ödüllü pop müzik şarkıcısı Christina Aguilera, ‘en seksi sarışın’ sıralamasında birinci oldu. (Hürriyet, 10.03.2007) Sevgililer gününü hangi ünlüyle geçirmek isterdiniz? Ankette yer alan 20 çekici kadın veya erkekten birini seçerek hayalinizdeki “14 Şubat”ı ortaya çıkarabilirsiniz. Ancak “Fotoğraf Galerisi”nde yer alan adaylardan yalnızca birine oy atma hakkınız var. (Milliyet, 10 Şubat 2007) İşte yakalanmadan aldatmanın altın kuralları: 6- İz bırakmayın! 7- Sevgilinizden ayrılmak istediğiniz zaman bunu çok diplomatik bir şekilde yapın. Asla damarına basmayın, canını acıtmayın ki intikam almaya kalkmasın! 9- Yakalandığınızda daima inkar edin, her şekilde inkar edin. 17- Sevgiliniz ve eşinizin benzer parfümleri kullanmasını sağlayın. 19- Yanınızda prezervatif, doğum kontrol hapı taşımayın. 25- Özel günler için çift mesai yapmanız gerekecektir, hem cinsel performansınızı hem cüzdanınızı hazır tutun. 28- Aşık olmamaya bakın, aşık olmanız en büyük falsonuzdur. 30- Vücudunuzda asla iz bıraktırmayın. 33- Tek gecelik ilişkiler en iyisidir. 36- Sevgilinizle çılgın aktivitelerden uzak durun, yaralanma ya da hasar durumunda açıklayamazsınız. 39- Sevgilinizi hamile bırakmayın, sevgilinizden hamile kalırsanız (kadınsanız) eşinizden kalmış gibi yapın. Ya da kürtaj için en uygun zamanı bulun. İş seyahati veya sabah erken; böylece dinlenmeye vaktiniz olur. (Arzu Erdoğan, Tempo,  30.03.2006) 

Tecavüzcü coşkun: “Lütfen bana tecavüz et” diyen öyle çok kadın oldu ki! Tecavüzcü Coşkun röportajda bir çok kadının kendisine tecavüz et diye yalvardığını anlattı. Posta da bunu birinci sayfadan anonsladı. (Posta, 29.11.2019) Karikatürdeki kızın yüzündeki tepkisiz ifadeye dikkat! Kadına taciz olunca da ilk haber yapacak olan da yine aynı gazetelerdir!

“Olmaz olsun böyle Hürriyet. ‘Yaptığınız gazetecilik değil taciz’ Türk medyası bugün büyük bir rezalete daha sahne oldu. Hürriyet Gazetesi, dizi oyuncusu Hande Soral’ın habersizce çekilen mahrem fotoğrafını magazin haberi olarak yayınladı. Utanç veren haberciliğe isyan eden oyuncu Soral, Twitter’dan “Sırf tanınan biri olduğum için mi bir kadını aşağılama, afişe etme hakkını habercilik gücünün altında kullanıyorsunuz. Bu kesinlikle gazetecilik değildir. Kadına şiddetin başka bir türüdür, istismardır.” şeklinde isyan etti.” (Yeni Şafak, 25/03/2016)

Teşhircilik, sapıklık ‘normal’; aile izin-onaylı dindarlık sakıncalı:

Darda kalan gençlerin cankurtaran simidi. Yatak nikahı. Ailelerin rızası ile evlenemeyince kendi rızaları ile ‘işi bitirdiler.’ Kuyumcu Vahit . yanında çalışan Olcay’ın kalbini çalıp evine götürdü, ‘bir güzel iğfal etti.’ Kız tarafı yatak nikahının gücünü kabul etti. (Tan, 27.11.2017)  İğfal etmek: “Birini aldatarak, kandırarak ırzına geçmek” (TDK, İğfal Etmek) demektir. Gazete, ‘Aile izin vermiyorsa, zina edin hatta ‘bir güzel ırza geçin’, merak etmeyin aile ikna olur’ mesajı veriyor! 

Evlenme karşıtı reklam yap, zina; sevgili, soyunma; sanat, eşcinsellik; normal ama kapanma problem!

13 yaşında bir çocuğun yarı çıplak fotoğraf çektirmenin ‘şöhret yolunu açtığını’ bu basın olmasa toplum nereden öğrenecekti? “Roffaella Carra’yı şöhret yapan fotoğraf. Acaba, 13 yaşındayken, yanda gördüğünüz fotoğrafı çektirmeseydi, Rafaella bugünkü şöhretine erişir miydi?” (7 Gün Dergisi, 24 Şubat 1975) “LGBTİ haklarının sıkı savunucularından olan Carra 2021 tarihinde hayatını kaybeder.” (NTV, 06.07.2021)

TV8’de yayımlanan ‘Yetenek Sizsiniz’ programında yaşları 7 ile 11 arasında değişen çocukların şortlu dans gösterisi için RTÜK rapor hazırlar: ‘Çocukluğun saflık ve masumiyetine tezat görüntüler içinde sahnede arzı endam eden kızlar, yaşlarına uygun olmayan kıyafet ve makyajlarla dans gösterilerini tamamlamışlar, söz konusu yarışmada yayın yoluyla istismar edilmişlerdir.’  (28.12.2017) 1975’ten 2017’ye, görüldüğü gibi toplumu yönlendirmek isteyen algı üreticileri yollarından milimsapmadan yola devam ediyorlar!

Lolita kavramını ülkemize getiren de basındır. “Lolitalar, bir başka deyişle ‘masum dişi’ler. Türkiye’ye gelen moda. Vanessa Parrad, Paris’li lolita, 14 yaşındayken doldurduğu plağıyla dikkatleri çekti. Bir Boticelli tablosunun hüznünü ve melek saflığını yansıtan yüzü.” (Hürriyet, 27.4.1991) ‘Melek, saflık, hüzün, cesaret, masum’ Her kavramın içini boşalttı ne yazık ki medya!

medyayonldm-1-2

  3573573738753                                                              Sabah, 13 Eylül 1988

                     posta_291115  kadinsalakerkeksapik3

                                        Sapıklığı normal gösteren medya!

 

27 Kasım 1986, Tan

Teşhircilik, sapıklık ‘normal’; aile izin-onaylı dindarlık sakıncalı: 

Hiç bir şey değişmemiş, 1975, 2017…Yaş, 13 ve bu normal (!) bir haber gibi sunuluyor, daha da önemlisi teşvik ediliyor, özendiriliyor!

 

Medyanın empoze ettiği aile biçimi

Dizilerde sıkça duymaya başladık artık, “Kızımızın erkek arkadaşını evimize yemeğe davet edelim, böylece onu tanımış oluruz!” Acaba? Kaç genç erkek genç bir kızla arkadaşlık ederken evlenmeyi düşünerek bu yola çıkar? Gerçekçi olalım, evlilik yaşı hızla ileri yaşlara ertelendiği günümüzde genç bir erkek eve gelecek ve size asıl yüzünü/niyetini gösterecek, öyle mi? “Ben kızınızla şunları yapmayı düşünüyorum.” mu diyecek!? Bu gencin size rol kesmediğini nasıl anlayacaksınız ki, ciddi olarak evliliği düşünen ve flört ile birbirini tanımaya çalışan gençlerin çoğunun evlenseler bile aslında ‘birbirlerini tam tanımadıklarını’ ve birçoğunun boşanma ile sonuçlandığının delillerini ‘Modern hayat ve kadın’ başlıklı yazımızda sunacağız. Bizden okey alan gençbir  erkeğin, kızımızla baş başa kaldığında neler yapabileceklerini nereden bileceğiz? Gençler arasında hızla yayılan ‘alkol, esrar, oral, anal sex, lezbiyenlik, homoseksüellik, satanizm, nihilizm’gibi akımların kızınızın başına erkek arkadaşı veya onun arkadaşlarının vasıtasıyla gelmeyeceğinden nasıl emin olacağız? Eğer sizler aşağıdaki haberlerdeki ailelerdenseniz sorun yok; “Artık kadınlarda ‘çok aşıklı.’ Sadece kendini tatmin ve zevk amacı ile cinsel ilişkiye yönelebiliyor.” (Milliyet, Bakış eki, sayı: 60, s. 28) “Eşcinsellik ne bir sapıklık ne de bir hastalıktır. Sadece ‘alışılmışın dışında’ bir cinsellik biçimidir. Özgürlüklerin yayılması ile…” (Hürriyet, 101 soruda sex, s. 39) Bu mantıkla şöyle desek: Hırsızlık bir suç değildir sadece alışılmışın dışı bir gelir elde etme yöntemidir veya cinayet ne bir suç ne de bir katliamdır, sadece alışılmışın dışında bir ölüm şeklidir! Mademki mesele  ‘alışılmışı aşmak!’ (Eşcinsellik gerçeği için, ‘Eşcinsellik, gen/hormon ve İslam’ adlı yazımızı tavsiye ederiz.) Cinsellikte son tabu: Ensest: Ana-babasıyla sevişenler.” (Milliyet, Bakış eki: Kasım 1987, s. 38) Haberde kullanılan ‘Tabu’ kelimesi çok iyi (!) seçilmiştir. Tabu; “Toplumca yasaklanarak, yaptırımlara bağlanarak korunan, dokunulması, eleştirilmesi, değiştirilmesi olanaksız olan”; “Kutsal olarak kabul edilen şeyin yapılmasının yasak olduğu, yapıldığı taktirde zarar vereceği düşünülen bir inanç” (TDK, Tabu kelimesi) demektir. Ateist T. Dursun’da İslam’a savaş açtığı (!) kitabının ismi; ‘Tabu can çekişiyor’ idi! (T. Dursun hakkındaki yazılarımıza bakılabilir.) Bu kadar da olmaz mı dediniz, düne kadar burada saydıklarımızda “olmaz” denilenler sınıfında değil mi idi! “Torba tatil köyüne personel sağlayan Geriş adlı muhitin ‘muhafazakar’ halkı artık üstsüz turisti de doğal karşılayabiliyor.” (Milliyet, 06.011.1985)

Bitti mi, tabii ki asla! Devam edelim: Bekaret kavramı ile neden hep olumsuz kelimeler yan yana getiriliyor; Acı, budalalık, esir etmek, hapis, sorun, Kıskaç, Tabu, kıskaçlık… Hiç düşündünüz mü?!

“Namusun manası nedir? Bir genç düşünürken fikirleri bir çıkmaza girmiş, ‘namus’ diye bir kafamda bir ‘acılık’ var, her hareketimi bu çerçeveye uydurmak için kendimi zorluyorum, fakat hareketlerimi köstekleyen bu çerçeve içinde ‘kendimi kaybederken’ etrafıma bakıyorum, benim namus dediğim şey başka bir yerde ‘budalalık’ oluyor, benim ‘namussuzluk dediğim şey gayet doğal bir hal’ alıyor, bu namus denen şeyin manasını bir türlü bulamıyorum. Kafamızın içi sabit fikir ‘Prejuja’ denen dairelerle çevrilidir Biz fikirleri alır kafamızın içindeki daireye hapseder ve kendimizi bu fikirlere ‘esir’ ederiz. Mesela ‘dürzü adama göre’ kadının saçını göstermesi, yüzünü açması namussuzluktur. Sen buna gülersin, çünkü bugün kadınım baloya ‘dekolte ile’ gitmesi sana göre namusla hiç alakası olmayan bir şeydir, fakat kadının sevdiği bir adamla ‘nikahsız yaşamasına’ kızarsın, çünkü kafandaki daire henüz bu fikri hazmetmek için sana hürriyet vermiştir. ‘Yarınki genç de sana gülecek.’ Namus zamana, mekana devre göre değişen görüşlerdir. Kafamızı böyle daireler içine ‘hapsedip’ fikirlere saplanmak, kafamızın hürriyet ‘ufuklarını kapamak’ demektir. Namusun, manası yok, dairesi vardır. Bu daireleri genişletmek lazım.” (Cumhuriyet, 11.4.1930)

Bekaret tabu olmaktan ‘çıkıyor.’ Gazetelerin eş bulma sutünlarında evleneceği kişide kızlığın söz konusu olmadığını belirten erkekler giderek çoğalıyor. Namus kavramının düşünsel bir özellik olup anatomik yapılarla ölçülemeyeceği düşüncesi yaygınlaşıyor. (Hürriyet, 24.1.1980) Gençlerin bekâaret anlayışı ‘değişti.’ Buna göre, ODTÜ’deki kız öğrencilerin yüzde 96.3’ü ”bekaret ve namus arasında ilişki olmadığını” belirtirken, yüzde 3.7’si ”kişi kendi iç huzuru için bekaretini korumalıdır, bu da namustur” yorumunda bulundu. AÜ’deki kız öğrencilerin yüzde 70’i ”bekaret ve namus” kavramlarını birbirinden ayırırken, yüzde 16’sı ”Bekaret namus için gereken şartlardan biridir”, yüzde 8’i ”Namus bekareti korumaktır”, 6’sı da ”Bekaret namustur” anlayışına sahip. ”Bekaretin evliliğe saklanmasının gerekliliğine” ilişkin soru üzerine ODTÜ’deki kız öğrencilerin yüzde 81.5’i bunun şart olmadığını belirtirken, yüzde 3.7’si ”gerekli” yüzde 14.8’i de ”kesinlikle gerekli” yanıtını veriyor. AÜ’deki kız öğrencilerin ise yüzde 2’si ”hiç gerekli değil”, yüzde 60’ı ”gerekli değil”, yüzde 6’sı ”gerekli” ve yüzde 30’u ”kesinlikle gerekli” yorumunu yapıyor. Öğrencilerin yüzde 2’si ise görüş bildirmek istemiyor. Aynı soru ”Evleneceğiniz kızın bakire olması gerekiyor mu?” şekliyle erkek öğrencilere sorulduğunda ODTÜ’dekilerin yüzde 33.3’ü ”kesinlikle gerekli”, yüzde 7.4’ü ”gerekli”, yüzde 33.3’ü ”gerekli değil”, yüzde 26’sı ”hiç gerekli değil” karşılığını veriyor. AÜ’dekilerin ise yüzde 50’si ”kesinlikle gerekli”, yüzde 2’si ”gerekli”, yüzde 48’i de ”gereksiz” olduğuna inanıyor. (Hürriyet, 4.7.2002) Bekaret bir toplumsal ‘sorun.’ (Nokta Dergisi, 29 Eylül 1985, Yıl:3, Sayı:38) Kadına bekaret ‘kıskacı.’ A&G’nin Milliyet için yaptığı ankete katılan her 10 kişiden 8’i ‘Evlenen kadın mutlaka bakire olmalıdır’ görüşünü savundu. (Milliyet, 12.6.2009)

TV’de gerçek seks. Dizi “Sevişme nasıl olmalı ki, kadın da erkek de zevk alsın” konusunu işliyor, gerçek sevişme sahneleri ile. Sevişmeyi öğrenmek, Alman TV kanalı ARD’de üç bölümlük dizinin başlığı. İlk bölüm dün akşam yayınlanıyor. (Yalçın Doğan, Hürriyet, 16 Kasım 2014)

“Bira kültürünün ‘mabedi.’ Alman halkı, karnaval ya da diğer adıyla faşing kutlamasında, 6 hafta sürecek olan bir ‘oruca’ hazırlanıyor. Hristiyanlar, Aschermittwoch (Kül Çarşambası) günü başlayan oruç döneminde, Paskalya Bayramı için hazırlık yapar. Her yıl 11’inci ayın 11’inde saat 11’i 11 geçe başlayan faşing şenliğinde 7’den 70’e herkes sokağa dökülür ve kendini karnavala verir. Kimisi geleneksel kıyafetlerle, kimisi ise abartılı makyajlar ve birbirinden ilginç kostümlere bürünüp sokağa dökülür. Faşingin önemli bir kuralı ise neşelenip eğlenmek. Bu nedenle ‘eksik etmedikleri kasa kasa biraları ile buluşup dostluklarını pekiştirirler’ ya da Wirtshaus dedikleri ve Türkiye’deki meyhaneleri andıran mekanlarda buluşur, şarkı söyleyip kafa bulurlar.” (Yalçın Bayer, Hürriyet, 16.11.2014) Dini kavramlar olan ‘mabed/ibadet edilen yer’ ve ‘oruç/yeme ve içmeden kaçınma’ kavramları ile bira festival reklamını da görmüş olduk!

“Kadınları hiçe sayan rezil anlayış. ‘O…pu’luk bir meslektir, ‘seks işçiliğidir’, para karşılığı yapılır. Ki bu da insanların ‘kendi tercihidir’, kendi gerçeğidir, kimsenin yargılama hakkı yoktur. Kimi milletvekili olur, kimi “o…pu” olur! Kimin daha ‘onurlu olduğu mesleğinden değil, kişiliğinden, tavırlarından, davranışlarından’ anlaşılır. ‘Herkesin ahlakı kendinedir.’ Kimse kimseyi yargılayıp, infaza kalkışamaz. ‘Evlenmeden hamile kalmak da bir tercihtir.’ O kadını ilgilendirir, seni değil. ‘Sen istemiyorsundur, kızlarını öyle yetiştirmezsin.’ Ayrıca kullandığınız bu “ilkel ahlak kırbacı”nın işe yarayacağını zannediyorsanız da yanılıyorsunuz.” (Ayşe Arman, Hürriyet, 16 Aralık 2014) Çok eleştirilecek yönü var yazının ama eşcinsellerin bile artık ‘onur yürüyüşü’ yaptığı günümüzde hangi kavrama el atsak elimizde kalmaktadır ne yazık ki!

 Zina/kuma. Siyasetin derin kulisinden yansıyan bilgilere göre, özellikle Doğu Karadenizde kadınlar, “nataşalardan” şikayetçilermiş. Zinaya hapis hükmünün gerekçesi, “nataşaları” önlemekmiş. İyi hoş da, ‘bunu Avrupa Birliğinin insanlarına nasıl anlatırsınız?’ AB’de insanlar evlenmeden birlikte yaşıyorlar. Eşcinseller bile evlenebiliyor. Onlara bu hüküm uygulanmayacak, sadece T.C. vatandaşları için mi geçerli olacak? Türkiye, AB’den tam üyelik görüşmeleri için tarih isterken, gerekçesi ‘Avrupalı olmak.’ Ama. Kendi insanlarına ‘Avrupalının insan haklarını, özgürlüğünü, saygınlığını’ tanımamak. Olur şey mi bu? El alemin orasına, burasına ceza uygulamaya kalkmak, ‘insanlık haklarına da aykırı.’ Yoksa ‘sevişmek insanlık hakkı değil mi? İnsanlarımız, bu coğrafyada hayvanlar kadar özgür olamayacaklar mı?’ (Güneri Civaoğlu, Milliyet, 2 Eylül 2004) Hayvanlarla özgürlük arasında nasıl bağ kurulabileceğini tabii Sayın Civaoğlu açıklamıyor. Ama eğer temelini evrim teorisinden alıyor ise, bu görüşün hem bilimsel temeli yoktur hem de ‘Sosyal Darwinizm’in dünyada ne katliamlara neden olduğunu herhalde kendisi de biliyordur! “ABD’nin en koyu Darwinistlerinden Steven Pinker ise, 1997 yılında bebeğini dünyaya getirdikten sonra çöp sepetine atarak Amerika’yı ayağa kaldıran liseli bir kızı, “bu, doğadaki diğer canlılarda da görülen ‘yavru eleme’ eğiliminin devamıdır” diyerek üstü kapalı savunmuş ve büyük tepki çekmişti.” (Mustafa Akyol, Zina, İnsanlar ve Hayvanlar, 17.9.2004) Bu zihniyete sahip Steven Pinker’ın adına bir de ‘Dinsiz ahlak olur mu?’ adlı yazımızda rastlayacak olmanızın sizi şaşırtmayacağına eminiz. Bu konuda detay için, ‘Evrim Teorisi’ adlı yazımıza da bakılabilir.

‘Tek gecelik ilişki neden sağlıklı?’ Yeni yapılan bir araştırmada tek gecelik ilişki yaşamanın faydası açıklandı. Tek gecelik ilişki yaşayan insanların kendisine olan güveni ciddi artış gösteriyor, özellikle de hiçbir bağı bulunmayan insanlar arasındaki ilişkiler kendine güveni oldukça arttırıyor. 371 ‘öğrencinin’ üzerinde gerçekleştirilen araştırmada, sosyoseksüel olarak sınırları olmayan ve normal seks yapan insanların pek çok pozitif etkiyle karşılaşacağı belirtildi. (Vatan, 29.12.2015)

İki haber aynı gazetede yanyana: “Şeyma Subaşı: Çok güzel değilim ama baktırırım.”;  “Burdur Milli eğitim müdür vekili Mahmut Bayram, Facebook’ta “Bir kadın evinden süslü çıkıp evine dönene kadar kaç erkeğin şehvetini tahrik etmişse o kadar erkekle zina yapmış gibidir.” Sonuç,  Burdur’da eylem yapılır, olay Meclis gündemine taşınır. (Posta, 16.10.2016) Artık dünyanın tersine döndüğü, baktırmanın normalleştirilirken, göz zinası uyarısının anormal karşılandığı bir dünyaya doğru gitmekteyiz…!

Kadın güzel yerlerinden ancak birini açmalıdır. Paris’te Dior, İtalya’da Kapicini moda evlerinde bir süre çalışan Güzel Sanatlar akademisi resim bölümü mezunu güzel modacı. “Hanımlar vücudunun güzel olan her tarafını birden göstermemelidir, kıyafetlerini de buna göre tercih etmelidir.” tezini ileri sürmektedir. “Çıplaklık o kadar aldı yürüdü ki, herkesi korkutuyor.  Birkaç yıla kadar bu öyle değildi, özellikle erkeklerin ‘biz hanımların güzel yerlerini görmek için yapamayacakları fedakarlık’ da yoktu, bugün ise erkeklerin ‘bu sorunu’ ortadan kalktı.” şeklinde konuşan 22 yaşındaki Tiraje Evci, “Bence bir hanım karşısımdaki erkeğe güzel görünmek için giyinir. Ama bunu yaparken her tarafını da açmamalıdır. Yalnız güzel yerlerinden birini açıp diğer taraflarını kapayan hanımlar erkekler tarafından daha çok ilgi görür. (Hürriyet, 5.8.1971)

“8 Mart 2016’da evlendiği “Yahudi bir iş adamı olan” (sosyola.com/avram-habib-kimdir) Avram Habib’ten 4 ay sonra 25 Temmuz 2016’da boşanan” (Milliyet, 24.07.201) Seda Akgül: “Kadınlar hemcinsleri için giyinir, erkekler için soyunurlar. Çin mutfağını çok seven Seda Akgül’le Dragon Restaurant’ta buluştuk. Sohbete yeni kitabı ‘Kişilik mi, Dişilik mi?’den başladık. Dişilik mi, kişilik mi? Ünlü bir düşünürün dediği gibi; “Erkekler gözüyle, kadınlar kulağıyla sever” Ama bu, seksapeli olan bir kadının kişiliğe ihtiyaç duymayacağı anlamına gelmez. Günün sonunda farkı yaratan ve bizi vazgeçilmez kılan özelliğimiz kişiliğimiz. Kadınlar, kadınlar için giyinir; erkekler içinse soyunurlar!” (Aynur Tartan, Hürriyet, 8 Aralık 2012)

Kadınlar için giyinir, erkekler için soyunurum. Gazeteci Ayşe Arman, Hürriyet Look’a moda, stil, alışveriş, giyinmek ve soyunmak üzerine konuştu. Ayşe Arman, “Ben kadınlar için giyinir, erkekler için soyunurum” diyen sessiz sinemanın müthiş vamplarından Mea West’le aynı fikirde olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bence zaten soyunmak giyinmekten daha eğlenceli.” Mae West; “Ben kadınlar için giyinir, erkekler için soyunurum”, diyordu. (Hürriyet, 25.10.2008) (Vamp: erkekleri baştan çıkaran kötü kadın.) “Yedi yaşından itibaren yetenek yarışmalarında dereceler alan, “Baby Mae” olarak ünlenen, 14’ünden itibaren vodvil tiyatrolarında sahne alan ve 85 yaşındayken, 1978 yapımı bir  filmde kocaları rolünde Tony Curtis, Walter Pidgeon, Timothy Dalton, Ringo Starr ve Alice Cooper ile oynayan” (Pelin Batu, Gazetepencere28 Temmuz 2024) Mae West, “1930’lu yıllarda, slat-sürtüklüğün politikası ve estetiğini yaratan, kadınların aşağılandığı rolleri sorgulayan. Püriten ahlakı eleştirirken eğlendiren ve kendisi ve kadınlar için “çapkınlık hakkı” isteyen!” (Melek Özman, Bianet, 8 Temmuz 2017) bir kadındır.

17 yaşındaki kızınız hamile kalırsa ne yaparsınız? “Annem” dizisindeki 17 yaşındaki kız, kendisinden yaşça büyük birinden hamile kalmış, ailesi de kızı sokağa atmak/ öldürmek/ kurda kuşa yem etmek yerine, çocuğu doğurmak isteyen kıza sahip çıkmış.“Vay be aferin aileye!” diyeceklerine, dizi, tepki almış. Hatta Yüksel Aytuğ, “Dizi tehlikeli sularda geziniyor, benden söylemesi” diye bir yazı yazmış. ‘Ahlakçılar’ yine iş başına! ‘Ben ilk 19 yaşında hamile kaldım.’ Tabii ki salaklık, hıyarlık ama aynı zamanda ‘müthiş bir çaresizlik.’ 6 yıldır birlikte olduğum lise aşkım, o zamanlar 22 yaşındaydı, o da en az benim kadar şaşkındı. Bir sabah ikimiz kös kös hastaneye gittik ve ‘ben kimselere haber vermeden kürtaj oldum.’ Uyandığımda yanımda ‘saçlarımı okşayan sevgilim’ vardı. O da benim gibi ağlıyordu. (Ayşe Arman, Hürriyet, 14 Aralık 2008) 

bekaret-hurriyet-2


yonlendirme-8

Amaç; Beatty 12.775 kadınla birlikte olmuş. (Habertürk, 4 Ocak 2010)  45 yaşındaki ünlü aktör Tom Sizemore, şimdiye kadar 2 bin kadınla birlikte olduğunu açıkladı. ( Milliyet, 20.03.06)

ozgurce-icki-fuhus-1

                                                                        medyayonl-1   

posta_161016

 

 (Hürriyet, 03 Ağustos 1971) Hippiler: Uyuşturucu, sapık ilişkiler ve kuralsızlıklara güzelleme; Aşk çocuğu! 

Yönlendirme!

“1969 yılı yeni yıla bir miras bıraktı. ‘Çıplaklık modası.’ Bu moda öyle yayıldı ki, açık saçık elbiseler görünce bunu rezalet sayanlar alıştı, ayıbı unuttu. Gençler şimdi birbirlerinin modeli elbiseleri kadın erkek ayırt etmeden giyiyorlar. Adı da ‘uniseks modası.’ Gençler kendilerini şöyle savunuyor: İlkçağlarda hepimiz yarı çıplaktık. 1970 yılının sıcak günlerinde gençler çırılçıplak dolaşacaklarını söylüyorlar. (Günaydın, 19 Ocak 1970); “Unisex kelimesi her iki cinsiyet için de uygun anlamına gelir. Bu kelime sadece isimler ve kıyafetler için kullanılmaz. Bunun dışında, unisex kelimesinin en yaygın kullanıldığı yerlerden biri belli başlı mekanların tuvaletleridir.” (Milliyet, 24.02.2022) 1970’den 2022’ye onlar yollarına devam ediyorlar. Bozulan, aşınan hep bizim kesim oluyor…!

Büyük şair Arif Nihat Asya  boşuna demiyor; “Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu. Ne olduysa hep bize azar, azar oldu.” (Abdulaziz Yılmaz, Entella, s. 74)

“Havva ana gibi güneşe uzanmayanları ayıplıyorlar.” (Okey, 18 Mayıs 1974); “Türkiye’ye getirilecek BMW motosikletlerin reklamı Almanya’da böyle yapılıyor: Düsseldorf Sanayi Fuarı’nda ilgi çekmek için motosikletin üzerine çıplak bir kadın yatırdılar.” (Tan, 27 Nisan 1984); “Eğitimden tıp hatta sekse kadar her alanda robot kullanılıyor. Onların teni deri değil metal diye, insanlardan ayrı tutmak haksızlık olur’ diyorlar. Robotlara bazı haklar verilmesi, aksi halde ‘ırk ayırımı’ sayılacağı ileri sürüldü. (Hürriyet, 22 Ekim 1978) “Gençleri, seks bunalımı anarşist yapıyor. Almanların yaptığı araştırmaya göre cinsel sorunu olan gençler aşırı uçlara itiliyor. Uzmanlar Türk anarşistlerini de incelediler; her yüz anarşistten 81’i seks sorunundan dertli. (Hürriyet, 20 Eylül 1978) Yasak dinlemiyor. Fransız J. Aubert, “Çıplaklık özgürlüktür. Güzel olan soyunur.” (Hürriyet, 05 Temmuz 1984) “Teknocu gelir hoş gelir. Tek amaçları içmek, dans etmek.” (Milliyet, 09 Eylül 2001) “Hanımefediler için, bu yaz mini şort giymek ‘mecburi’ oluyor.” (Okey, 14 Mart 1975) “Eşcinseller özgürlük çağrısı yaptı.” (Sabah, 11 Mart 1987) “Bu bunaltıcı sıcaklarda elbiselerimiz sırtımıza o kadar yük oluyor ki, insanın Almanya’daki çıplaklar cemiyeti üyelerine gıda edeceği geliyor adeta.  7 Gün Dergisi’nin doktoru Ali Rıdvan bey okuyuculara tavsiye ediyor: Giyinmenin en mükemmeli kapanmakta değil açılmakta olmalıdır ve zaten ‘böyle olacaktır!’ Giyinmek bir ihtiyaçtır fakat gene de hiç şüphe yok ki, asıl olan giyinmemektir. ‘Giyinmek’ binlerce senelik bir tedbirle doğuşlarında çıplak yaşamak için mevcut olan ‘yetenekleri eksiltmektedir.’ Giyinme işinde kadının erkeğe göre büyük şansı vardır. Kışın titretici günlerinde mini mini ayağında şeffaf bir ipek çorap ve güvercin kanadından yapılmış görülmez bir ayakkabıyla gezen ve gene tülden eteğinin bütün boşlukları, ‘rüzgarın vücudunu istediği kadar beslemesine imkan veren çağdaş kadının’ şu hareketini, içimizde kaç ‘babayiğit’ taklit edebilir.” (7 Gün, sayı 23, 15 Ağustos 1933, s. 15-16)

Ve sonuç: “Anne ve babalar çocuklarını cinsi sapıklardan korumalı. “Çocukların tenha yerlerde dolaşmalarına izin vermemeli.” (Akşam, 22 Haziran 1962); “Cinsel hastalıklarda artış var. Profesör Kenan Karabay, çapkınlık yapan erkeklerin çok dikkatli olmaları gerektiğini söyledi.” (Tan, 03 Mayıs 1984) 

Medya çocuklarımızı elimizden alıyor! Netflix’teki bir diziye (Cuties) göre 11 yaşındaki bir Müslüman kızın ‘kendini keşfetme’ yolu: Eve, kültüre isyan; Cinselliğini ön plana çıkarmak! (21.8.2020) Netflix’in ‘Minnoşlar’ adlı filmine tepki yağıyor. Tanıtım afişindeki görselde çocukları metalaştırdığı ve pedofiliye özendirdiği gerekçesiyle eleştirilerin hedefi oldu. 11 Yaşındaki kız çocukları Twerk isimli dansı yaparken görüldü. Netflix de filme +18 ibaresi koyunca hem dünyadan hem türkiyeden büyük eleştiri aldı. (Yeni Şafak, 22.8.2020) TV8’de yayınlanan programın yasaklanmasını eleştirenler sizce Netflix’e bir tepki vermişler midir? Asla!

‘Mor Çatı’ adlı siteden bir yazı: “İlişkin güvenli mi? Flört şiddeti, flörtün yeni yeni başladığı ‘13’-23 yaş döneminde ‘romantik ilişkilerde yaşanan şiddete’ işaret ediyor. Flört Şiddeti Nedir? Flört şiddeti, sevgilinin sana karşı fiziksel, cinsel, psikolojik, sosyal ve dijital şiddet içeren davranışlarda bulunmasıdır. Flört şiddeti, bitmiş ya da sürmekte olan heteroseksüel ya da ‘homoseksüel’ ilişkilerde ortaya çıkabilir. Cinsel flört şiddeti nedir? Cinsel flört şiddeti, sevgilinin seni cinsel birliktelik veya yakınlık yaşamak için zorlaması, cinsellik konusunda “hayır”ı kabul etmemesidir. ‘Sevgilinin istemediğin halde seni öpmesi ve sana dokunması’, sen ‘alkol veya madde etkisi altındayken’ ya da ‘bilincin yerinde değilken’ seninle cinsel birliktelik kurması, ‘cinsel birliktelik sırasında, öncesinde veya sonrasında sana karşı küçümseyici ve kaba bir tutum’ sergilemesi, ‘doğum kontrol yöntemlerini kullanmaması veya senin kullanmana izin vermemesi’ cinsel şiddet örnekleridir.” (https://morcati.org.tr/flort-siddeti-3/) Feminist bu örgüte göre demek ki 13 yaşında cinsellik değil de, cinsellik sırasında doğum kontrolü kullanmamak suç?!

Evli kadının flörtü. Evet! Evet! Evli kadınlar da flört eder. Niye etmesin? Kadın-erkek fark etmez, hepimiz beğenilmek isteriz. Birdenbire özgüvenimiz yerine gelir, hayata bakışımız değişir. “Mutluyum” deriz, “İyi ki varım” deriz. (Ayşe Arman, Hürriyet, 20.6.2007)

Aşağıdaki haberleri okuyan bir genç ne mesaj çıkarır sizce? Fahişelik hiç bu kadar övülmemiştir herhalde! ‘Ünlü mü olmak, kazanmak mı istiyorsun, Soyun!’ Sonra uyuşturucudan ölsen de merak etme, yerin ‘hemen’ doldurulur!          

Soyunan ‘hep’ kazanıyor. Burası Roma. Ünlü keman virtüözü manken olarak defileye çıkmayı kabul etmiş ve üzerine de Mona Lisalı ilginç bir kıyafet giymiş ama podyumda yürürken yüzüne bakan bile yok, çünkü gözler arkadan gelen çamaşırlı güzelde. (Star, 26 Nisan 1992) Hayatı ‘tek gecelik kaçamakla’ değişti: “Instagram hesabından yaptığı paylaşımları takipçilerinden ‘tam not alan’ model, sık sık ‘cesur pozlarını’ paylaşan.” (Medyatava, 25 Temmuz 2024) İngiliz D. Rose’un hayatı Kylie Jenner’in eski sevgilisi Tyga ile yaşadığı tek gecelik ilişki ile tamamen değişti, genç kız şimdilerde herkes tarafından ‘tanınıyor.’ (Vatan, 4 Kasım 2017) Sahneye tül elbise ile çıkan Gülşen göz kamaştırdı. (Haberler, 16 Oca 2022) 2 yıllık evliliklerinde 10 farklı kişiyle birlikte oldular poliamori yani çok sevgililiği yaşayan Laura ve Mike Leonard çifti, 2 yıllık evlilikleri süresince 10 farklı kişiyle birlikte oldu. İkili ‘Bu durumun evliliklerini güçlendirdiğini’ söylüyor, Laura, ‘diğer bir kişiyle seks yapmak bizi ‘aldatan kişiler yapmaz’, bu durum birbirimizi ‘hiç kıskanmıyoruz demek değil.’ Zaman zaman kıskanıyoruz ancak ‘bu çok normal.’ derken Mike’da, ‘Laura ile ‘harika bir evliliğimiz var’, çok eşli olmak birbirimize sadık kalmamızı garanti ediyor.’ (Hürriyet, 8.11.2017) Mesajlara dikkat: Aldatma değil, güçlendiriyor, normal, harika, sadık!

Cinsel bir obje olarak Batıda kadının değeri; Sadece bir rakam!

Amaç belli aslında. Kadın,  kullanılıp atılan, sadece rakamsal değer biçilen cinsel meta olmalı idi! “45 yaşındaki ünlü aktör Tom Sizemore, şimdiye kadar 2.000 kadınla birlikte olduğunu açıkladı.” (Milliyet, 20.03.06) Tek kadınla yetinmediler. Bonnie and Clyde filmleri ile hafızalara kazınan 72 yaşındaki Beaty’nin hayatını anlatan kitapta aktörün hayatı boyunca 12.775 kadınla beraber olduğu öne sürüldü. (Hürriyet, 6.1.2010; Habertürk, 4 Ocak 2010) “Ünlü aktör Mickey Rourke, İngiltere’de geçirdiği bir hafta sonunda tek gecede 14 kadınla birlikte olduğunu itiraf etti.” (15 Haziran 2010) 4000 kişi ile yatmış. İngiliz rock grubu The Rolling Stones’un solisti Mick Jagger’in hayatının anlatıldığı ‘Mick, sex and rock&Roll’ adlı kitap bugün Fransa’da piyasaya çıkıyor. Amerikalı gazeteci, yazdığı kitaba göre Mick biseksüel ve seks bağımlısı. Bugüne kadar kadın erkek 4.000 kişi ile birlikte olmuş. (4 Temmuz 2012) Charlie 5.000 kadınla yatmış. Birlikte olduğu kadınların sayısını açıklamayı marifet sayan ünlüler kervanına aktör Charlie Sheen katıldı. Sheen, 5.000 kadınla yattım. dedi. Gazete diğer isimler ve beraber oldukları kadın sayılarını vererek habere devam ediyor: 20.000, 10.000, 3.000, 1300… (Hürriyet, 9.1.2016) “Teoman; Haydi kızlar bana gidiyoruz. Rock müziğin usta ismi Teoman, geçen gece Etiler’de bulunan bir mekân çıkışı objektiflere yansıdı. Türk rock müziğinin efsane isimlerinden Teoman önceki akşam bir mekan çıkışı iki kadınla görüntülendi. Yanında bulunan kadınlara “Haydi kızlar bana gidiyoruz. Arkadaki araçla gelin” diyen 50 yaşındaki şarkıcı, daha sonra arkadaşının kullandığı araca yönelerek mekandan uzaklaştı. Teoman’ın gömleğinin önünü açık bir şekilde partiyi terk etmesi dikkat çekti. (Mynet, 23.12.2017)

‘Allah yok, din yalan’ karikatürü ile bilinen Bahadır Baruter’in eşi, “Sokakta donarak ölenlerin olduğu bir dünya.” (Mine Söğüt, Cumhuriyet, 20 Ocak 2021) diyerek sokaklara dikkat çekerken, bu yazısından sadece bir buçuk ay sonra, ‘Baba evini derhal terk edin kızlar. Bazen sokaklar o baba evinden çok daha güvenlidir.’ (Mine Söğüt, Cumhuriyet 5 Mart 2021) diye yazmakta idi!

Yeşilçam ünlülerinin ‘ortak görüşü soyunmak.’ Soyunmak bir bakıma ‘şart.’ Soyunmadan bir şeyler yapabilmek için çok uğraştığını ama olmadığını söyleyen Ahu Tuğba, ‘soyunmak bir bakıma şart, Avrupa’da da Amerika’da da bu böyle, bizim çarşaf giyecek halimiz yok’ diyor. Yalnız sanatçı ‘soyunmanın manevi açıdan kendisini yıktığını da’ sözlerine ekliyor. Soyunmak şansı artırır. Oyunculuğunu ‘damga’ filminde ispatladığını belirten yaprak Özdemiroğlu ‘ama sadece soyunmak yetmez, üstüne ‘bir şeyler de’ eklemeli, yeteneği göstermeli’ diyor. Sinema ve sahne dünyamızın ünlü isimleri, soyunmanın şansı artıracağını ama salt çıplaklığın belli bir yerde tutunabilmek için yetmediğini söylüyor. (Güneş, 1 Mayıs 1985)  Çıplaklık kesin, yetenek de olsa iyi olur…

 Soyundular yıldız oldular, şöhretin bedeli: Zenginleri parmağı ile oynatan Ahu Tuğba. (Bulvar, 11 Temmuz 1983) Soyundular yıldız oldular. Müjde Ar’ın çıplak posterleri. Aşk-ı Memnu dizisi tanınmasını sağladı. Ancak şöhretin doruğuna güzel vücudunu gösteren kolonya reklamı sayesinde çıktı. (Bulvar, 19 Şubat 1983) Soyunarak şöhret oldular. ‘Şöhret yönetmenin yatağından geçiyor.’ Şinay Düdek: Piyasadakilerin çoğu sanatçı değil, gazete bile okumuyorlar. (Habertürk 8.5.2000) Soyunarak şöhrete kavuşan ünlüler. Ünlü isimlerin şöhret basamakları nasıl çıktığını biliyor musunuz? İlk rollerinde soyunarak şöhrete kavuşan ünlü isimleri duyduğunuzda şaşıracaksınız. (Posta, 3 Nisan 2017) Nuri Alço; “Hani eskiden ‘yönetmenin yatağından geçmek’ diye bir şey vardı ya; şimdi bırak yönetmeni, oyuncular set işçilerinin yatağından geçiyor; onlarla olmadan bir şey olmuyor artık.” (Posta. 11 Ekim 2015) Asıl şimdi şöhretin yolu yataktan geçiyor. Yeşilçam’ın efsane ismi Ahu Tuğba’dan tartışma yaratacak açıklamalar: ‘Bizi suçlarlar ama şimdiki sektör daha kirli’. Ünlü oyuncu, ‘Herkes kendi eteğinin altındaki pisliğe baksın’ diyor.” (Takvim, 15.12.2011) Kadınlığım sömürüldü. Hollywood yıldızı Charlize Theron, oyunculuk kariyerinin başlarında rolleri için ne giyineceği üzerinde hiçbir kontrolünün olmadığını ve kendisinden filmlerde daha ‘seksi’ ve daha ‘arzulanır’ şekilde görünmesi sağlayacak kıyafetler giymesinin istendiğini açıkladı. (Milliyet, 28 Eylül 2022) Yatak odası: “Eskiden oyuncu olmak isteyen genç kızların, rejisörün yatak odasından geçmeleri gerektiği lafı dolaşırdı ortada. Şimdi pek duyulmuyor. Ne oldu dersiniz? Artık gerekmiyor mu? Değil. Sadece yatak odasından geçme işi sıradan bir olay haline geldi. Lafı edilmeye değmez. Üstüne üstlük yatak odaları çeşitlendi. Yelpaze genişledi. Patronun yatak odası. Yapımcının yatak odası. Genel müdürün yatak odası. Şefin yatak odası… Bu liste uzar gider. Ortada akıllara durgunluk verecek ses, yetenek, zeka, şu bu yoksa -ki bazen olsa bile aynı yoldan geçmeleri gerekiyor- sadece genç, güzel ve de ünlü olmaya meraklı iseler, bildiğimiz kızlara dönüşmek ‘mecburiyetindeler.’ Başka ‘seçenekleri yok.’ Bunun karşılığıysa, bir magazin dergisinde birkaç kare fotoğraf, çekimi bir türlü başlayamayan bir dizide rol, piyasaya hiç çıkmayacak olan bir albüm sözü… Öyle çok şey duyuyorum görüyorum ki, bir şey yapamıyorum, bari iki satır laf edeyim dedim. Sanki utanması gerekenler utanacaklar. Utanması gerekenin hangi taraf olduğunu da bilmiyorum.” (Pakize Suda, Hürriyet, 9 Nisan 2002) “Bu ülkede sanatçı yoktur, zenginlere peşkeş çekilmiş et parçası olan mankenler ve şarkıcılar vardır!” (Okan Bayülgen, Twitter, 23.01.2024) Sadece günümüzde değil, 1900’lü yıllarda da meşhur olmak için aynı yollardan geçmek gerekiyordu! “Şu da bir gerçek ki, sahne yalnız müzik birikimi ve sesi olan sanatçıları bağrına basmıyor. Gözü ve gönlü oyalayan, işveli, cilveli de olmayı gerektiriyor. Akile Artun değil solist, solist-altları kadar bile tanınmamıştır. Bunun başlıca sebebi, içkili gazinolarda okumayı sürekli reddetmesi, sadece hayır dernekleri yararına içkisiz yerlerde sahneye çıkması ve ayrıca da çok mazbut bir aile hayatı olup adının hiçbir skandala karışmamasıdır.” (Sermet Sami Uysal, Baki kalan bu kubbede, s. 256, 399)

Güzellik müsabakasından beyaz perdeye. Günümüzün tanınmış sinema ve tiyatro artistlerinin pek çoğu güzellik yarışmalarına girmişlerdir. (Ses Dergisi, 16 Aralık 1961) Moda evleri iç gıdıklayan kıyafetler peşinde. Bilhassa ‘İngiliz moda yaratıcılarının bu konuda daha büyük bir serbestlik içinde hareket ettiği’ görülmektedir. Belin altına kadar açık bir kıyafet ile el örgüsü yünden hazırlanmış ve vücuda tamamen yapışan bir pantolon-kazak en fazla ilgi görenler oldu. (Akşam, 12 Şubat 1965) Sinemada yeni bir yol, çıplaklık. ‘Soyunmayan yıldıza artık rol verilmiyor.’ (Vatan, 11 Temmuz 1965) ‘Rahatça’ soyunacağız. Amansız bir çıplaklık yarışına girişen dörtlerden kimin yarışı kazanacağı henüz belli değil. (Hürriyet, 3 Eylül 1966) Ayaklar. Güzel bir çift ayak, güzel bir çift bacakla birlikte olursa bütün gözleri çeker. (Hafta, 28 Ekim 1949) Güzel bacaklar. Yeni yeni parlamaya başlayan her yıldız namzedi, reklam için çektirdiği resimlerin çoğunda bacaklarını göstermeye ‘mecburdur.’ Hele bu bacaklar güzel olursa. (Yıldız Dergisi, 10 haziran 1950) Memleketimizde ilk defa yapılan bir yarışma: Dans ve bacak yarışması. (Cumhuriyet, 6.9.1925) 3. sayfadan 1. Sayfaya. İngiliz model V. Blows İngiltere’de 3. sayfa güzelliği yapıyordu, verdiği yeni pozlar onu adeta terfi ettirdi, üstünü çıkardığı ‘hem masum hem baştan çıkaran’ pozları ile ülkesinde 1. sayfaya ‘yükseldi.’ Pornocuydu, en büyük yıldız oldu. (Milliyet, 25 Nis 2010) “Pornodan zirveye. 19 yaşındayken girdiği porno sektöründe kısa sürede isim yapan S. Grey, sektörde kazandığı ‘bir dolu ödülden’ sonra Hollywood’a transfer oldu. (Habertürk, 09.05.2010)

Aşk gözlerde başlar, ayaklarda biter. Ünlü olmanın en kötü yanı. Ünlü olmanın kötü yanları sorulur ya habire, kimseden duymadık ama galiba ‘en başta uyuşturucu kullanma zorunluluğu’ geliyor. Evet galiba zamanla ‘böyle bir zorunluluk’ hasıl oluyor baksanıza. (Pakize Suda, Habertürk, 27 Ocak 2013)

Posta gazetesinin kültür hizmeti: Nasıl porno yıldızı oldular? A. B.: “Çok genç yaştan beri porno seyrediyorum. İlk filminde çok heyecanlıydım ama kameralara bakınca eski düşüncelerim aklıma geldi ve işte buraya kadar geldim. Annem ve babam ben 2 yaşındayken ‘boşanmış.’ Babam gitmiş, annem zaten bir ‘uyuşturucu bağımlısı.’ Okulda ponpon kızdım. ‘14 yaşında’ bekaretimi kaybettim.” C.C. Bu sektörde çalıştığım için birçok arkadaş kaybettim. B.O. Annem, erkek arkadaşı -yani babam- uğruna evden kaçmış. Biyolojik babam beni hiç istemedi. Zaten annemle babam hiç evlenmedi. (Posta, 17 Ekim 2010) Bu arada, nedense porno sektöründe çalışanlarının tamamı mutlaka ‘yıldız’ oluyor! Hiç karakter oyuncusu çıkmıyor içlerinden!

Eva sevmediği adamın yanında yatmak zorunda. Sahne artisti Eva’nın sahne kabiliyeti daha genç yaşta kendisini göstermeye başlamıştı, geçirdiği hareketli hayat bu kabiliyetin erken inkişaf etmesinin başlıca sebeplerinden biriydi. Londra, Eva’nın sahne hayatında olsun aşk hayatında olsun birinci derecede rol oynayan şehirdir. (Hayat dergisi, 11 Eylül 1959) Sahne kabiliyetinin gelişmesinin sebebi hareketli hayatmış! 

Şok eden itiraf. Tecavüz sahnesi gerçekti. İtalyan yönetmen Barnardo Bertolucci, 1972 yapımı ‘Last Tango in Paris’ filmindeki tartışılan tecavüz sahnesinin gerçek olduğunu itiraf etti. 76 yaşındaki yönetmen, ABD’li aktör Marlon Brando ile bir olup tartışmalı tecavüz sahnesinin çekimini son ana kadar kadın başrol oyuncusu Maria Schneider’den sakladıklarını itiraf etti. Bernardo Bertolucci, “Maria’nın o sahnelerde bir oyuncu gibi değil, genç bir kız gibi davranmasını istedim. Aşağılanmasını ve acı çekmesini istiyordum. O sahneler gerçekti” dedi. 1972 yılında film çekildiğinde henüz 19 yaşında olan Schneider, pornografik bir sahnede oynayacağından haberi olmadığını, ancak senaryoda olmayan bu sahneyi yazan Brando tarafından zorlandığını açıklamıştı. (İnternet Haber, 06 Aralık 2016)

Ebru Şallı’dan 30 yaş cesareti. (Milliyet, 12.06.2008) Cesaret ne, Evli ve çocuk annesi manken üstsüz pozlarıyla ‘profesyonellik dersi’ vermiş. Milliyet’tin 15.01.07 tarihli haberinin başlığı ise,  ‘Playboyun soyamadığı Türk kızı.’ Resimlerin hepsinde ‘Soyunmayan bu kızımız’ ‘mayolu!’ 

ODTU’lü bazı öğrenciler “Kadın bedeninin politikleştirilmesine karşı” sloganıyla para karşılığında soyundukları bir internet sitesi açtılar. (7.8.2022) Beden politikleşmesin, ama metalaştırılsın öyle mi? Okumuşu bu kadar!

MeToo’dan vazgeçtiler. Hollywood yapımcısı Harvey Weinstein’ın avukatları, tecavüz, cinsel taciz ve saldırıyla suçlanan müvekkiline suçlamalar yönelten kadınlarla 25 milyon dolar tazminat karşılığında anlaşmaya vardı. Karar, tepkilere ve hayal kırıklığına neden oldu. (Hürriyet, 13 Aralık 2019)

Ve tüm bu yönlendirmelere rağmen aslında gerçek olan ne?

Yakılacak fotoğraflar. Sinema ve sahnelerin ünlü yıldızları bugünkü şöhretlerine kavuşmadan önce bol bol soyunmuşlardı. Bu pozlar için bin pişman olduklarını söyleyen yıldızlar, bugün milyonlar harcayıp onları yoketmek istiyorlar. “Bunlar yakılacak fotoğraflar” diyorlar.  Bu konuda en gerçekçi konuşan yıldız olan N.D.  şöyle diyor: “Eski fotoğraflarım beni sıkıyor. O günün şartları içinde soyunmadan şöhret yolunu açmak mümkün değildi. (Sabah, 14.2.1986)

Bu pozlar onları pişman etti. (Hürriyet, 22 Şubat 2010) Playboy’a verdiği pozlar pişman etti; H. Berry’nin pişman olduğu pozlar; ‘Çıplak sahnede oynamak istemiyorum’ dedim, merhamet etmediler. Acemiliğimden faydalandılar. Bir döneme damgasını vuran bir filmin iki oyuncusu, yönetmen ve yapımcı tarafından kandırıldıklarını ve çıplak olarak kamera karşısına geçmeye zorlandıklarını ileri sürerek tazminat davası açtı. İlk bakışta bu ‘sinema dünyasında benzerlerine rastlanan bir olay’ gibi görünüyor. Ama burada asıl dikkat çekici olan, iki oyuncunun bütün bunları filmin çekiminden tam 55 yıl sonra yapmış olması. (Hürriyet, 20 Ocak 2023) Ayşe’nin pişman olduğu pozlar. (Hürriyet, 22 Şubat 2007) Ünlülerin pişman oldukları pozlar. Çoğu ünlü isim kariyerinin ilk dönemlerinde çektirdiği resimleri görmek dahi istemiyor. Ünlüler ‘işlerinin doğası gereği’ zamanlarının büyük bir bölümünü objektif karşısında poz vererek geçirirler. Ancak çoğu, kariyerinin ilk döneminde çektirdiği bazı fotoğrafları hatırlamak dahi istemez. (İnternet Haber, 04 Şubat 2015); “E.G. katıldığı “Aramızda Kalsın” programında gençlik döneminde verdiği pozlardan dolayı pişmanlığını şu sözlerle anlattı: O pozlar pişman etti. Türkiye’nin böyle olacağını bilseydim öyle pozlar vermezdim. Cami de yapsan çeşme de yaptırsan o pozlar dönüp dönüp önüne geliyor. Şimdiki aklım olsaydı çıplak poz vermezdim. (Sabah, 20.11.2012); Esquire dergisinin yeni sayısında “Kadınlar için 10 soru 10 cevap” bölümüne konuk oldu ve yaşadığı en büyük pişmanlığı itiraf etti. C. Ateş; “İlk meşhur olduğum zamanlarda verdiğim pozlar, şimdilerde çok başımı ağrıtıyor. Ailemin tüm uyarılarına rağmen onları dinlememiştim. Keşke dinleseydim, çok pişmanım” (ATV, 19.07.2011) F.T. psikolojik tedavi gördüğünü açıkladı. Yıllar önce verdiği pozları internetten kaldırmaları için anlaştığı bilgisayar uzmanlarının kendisini taciz ettiğini ve senet imzalattığını ancak davadan beraat etmeleri üzerine baygınlık geçirdiğini anlatan oyuncu… (Vatan, 16.6.2017)

Hande Ataizi: Genç oyunculara ‘soyunmayın derim. Yıllardır ‘oyunculukta kural olmaz, soyunmam-sevişmem diyen gitsin başka iş yapsın’ diyen güzel oyuncu, bu fikrinin değiştiğini de söyledi. Ataizi, “Bize konservatuvarda böyle öğretilmişti. ‘Siz oyuncusunuz’ dediler. Ama maalesef Türkiye’de bu sahneler amacı dışında kullanılıyor. Şimdi genç bir oyuncu bana sorarsa bu tür sahneleri kabul etmemelerini tavsiye ederim” dedi. (En son Haber, 28 Kasım 2011) T. K.: “Hayat görüşüm değişti. 30 yaşındayım. Hayat görüşüm değişti. Maneviyatım gelişti diyelim.” dedi. 2 yıl önce 200 bin TL alıp bir mayo firmasının tanıtımını yapan T. K. ”Artık 500 bin TL teklif edilse de bikiniyle poz vermem.” (Posta, 22.5.2012) C. Ateş şimdi cici kız. Kötü kız imajını sildim diyen Ateş, eski dizilerdeki ‘cüretkar sahneleri’ hatırlatanlara ayar verdi. Öpüşme olmadan da çok güzel giden projeler var. (16 Eylül 2012) S. Can: Bir daha çıplak poz vermeyeceğim. (Haber Aktüel, 16.06.2007) N. Sultan: Çıplak pozlarımdan pişmanım. (Habertürk, 29.11.2008) Soyunmazsan asla iş bulamazsın diye tehdit etti. Mila Kunis, verdiği bir röportajda ‘nesnelleştirildiğini ve tıpkı bir eşya gibi muamele gördüğünü’ söyledi. ‘Kariyerim boyunca aşağılandığım. Ötekileştirildiğim, az maaş aldığım, fikirlerimin umursanmadığı durumlar yaşadım. Ve bütün bunlar yalnızca cinsiyetim yüzünden oldu’ dedi. Eğer bir kadın sinema sektöründe başarılı olacaksa erkeklerin kurallarıyla oynamak zorundadır diye düşündüm. Ve daha da kötüsü bu oyuna alet oldum. Ancak yaşlandıkça ve bu sektörde deneyim kazandıkça anladım ki bu ‘saçmalık.’ (Milliyet, 05.11.2016)

Basında kadın vücuduna istismara dair haberlerde kullanılan kelimelerden bazıları: Her biri sanat eseri; Tuval kadınlar. (Vatan, 29.4.2008) Çıplaklık sanatı (29.4.2008) Saklamaya kıyamazsınız; Şık iç çamaşırlar. (Hürriyet, 8 Mayıs 2007) Dekolte giyme sanatı (Hürriyet, 24 Mayıs 2008) Bunlar çıplaklık değil sanat (Hürriyet, 3.10.2008) Okumak için değil bakmak için (Hürriyet, kelebek eki) İşte çıplak güzellik (Hürriyet, 6 Kasım 2008) Bu kadar mı güzel olur, sadece iki parçalık bir giysiyle artık güzel görünmek çok kolay (Hürriyet, 15 Mayıs 2008) Muhteşem dekoltesiyle göz doldurdu. Derin dekolteli bir elbise bu kadar mı yakışır? (Vatan, 23.5.2009) Cemile’den cesur sahne (Habertürk, 15.11.2011) Cesur Sertap (Vatan, 4.8.2010) Eski sevgiliden cesur pozlar, Haber içeriğinde cesurdan kasıt açıkça yazılır: ‘Seksi pozlar’ (Milliyet, 17 Ekim 2009) Seksi şarkıcıdan nefes kesen pozlar! (Vatan, 27.2.2018) 

Sanatta ahlak meselesi. Sanat her şeyden evvel, bütün ahlaki düzen ve kuruluşların ‘dışında, bağımsız’ bünyeli bir faaliyettir. Meşhur romancı Tolstoy, ahlakperestlikte çok mütaasıp idi. Sözde ahlakperestler, güzelliği hissedemediği için yasak etmeye kalkışanlar, ‘çıplaklığı müstehcenliğin bir unsuru kabul ettiklerinden bu konunun dünya sanatı üzerine etkisini bir türlü anlamıyorlar. En görülen özelliği sevgi ve hayranlık olan bir faaliyet ihtiras, şehvete yer verse de ahlak mefhumuna dolayısıyla uymuş bulunur. ‘Hakiki sanat, hangi konuyu ele alırsa alsın onu temizler, yükseltir, asil’ kılar. ‘Ahlaksız veya müstehcen eser çıplak kadın veya ihtiras sahnesini tasvir eden eser değil, kötü olan eserdir.’ Topluma zararlı olması nedeniyle yok edilmesi ve ahlaksız ilan edilmesi lazımdır. Buna karşılık işçiliği mükemmel eser, konusu ne olursa olsun ahlakidir. (Nurullah Berk, Yeni Gün Dergisi, sayı: 17, 1 Temmuz 1939, s. 20-21) Özetle; Sanat, ahlakın dışındadır. Tolstoy dahi ahlakperesttir, sanattan anlamaz, çıplaklık müstehcenlik (ahlaksızlık) değildir, ahlaksız eser kötü eserdir, mükemmel eser ne olursa olsun ahlakidir, içeriği ihtiras ve şehvette olsa, içeriğinde sevgi olan şey ahlakidir. Kısaca, sanat; temiz, yükseklik, asalet ve ahlakidir. Görüldüğü gibi, İslam’ı tabu ilan edenler, kendilerine yeni tabular icat ettiklerinin farkında bile değildirler.

Ve işte Türk müziğinin en büyükleri: Zeki Müren, Bülent Ersoy… B.B. 16 yaşında. Brigitte Bardol, ‘seks tanrıçası’ olmadan önce tek bir şey düşünüyordu, dansözlük. (Hey dergisi, sayı: 17, 1.3.1982)

13 ile 15 yaşındaki iki küçük fahişe polisin başına dert oldu. 13 yaşındaki B.G. Mahmut Çaltık tarafından iğfal edildikten sonra fahişelikte ‘karar kılmıştır.’ B.G. gibi fahişeliği ‘meslek edinen’ 15 yaşındaki Ö.Ş. ile tanışmıştır. (Günaydın, 25 Haziran 1969) 13 ve 15 yaşındaki kızlar ‘karar kılıp meslek edinebiliyorlar.’ Neyi? Fahişeliği!

Küçük fahişeler. Hayat çocukları. İğrense de korksa da o piyasanın ‘alıcılarına’ muhtaçtı yaşamak için. Bu yaşta posası çıkmış halde bir kulüpten ötekine dolaşan M.T.’nin suçu neydi? Sevgiliden ne anladığına gelince, “gezsek tozsak derdim, öyle sevişme falan bilmiyordum.” diyordu.”Ne bileyim televizyonlarda gazetelerde gördüğüm gibi”… 14 yaşındaki H.L. “Bu aleme geldiğinde daha regl olmamıştım.” Bu kadar küçükken böylesine hırpalanan bir bedeni yok saymak…” (Nokta dergisi, sayı: 30, 2.8.1987) Sonra genelevlerdeki kadın dramlarını gündeme getiren bizlere seküler kesimin tepkisi; ‘Onlar isteyerek bu işi yapıyor’ şeklinde olmaktadır!

“Cumhuriyet gazetesi güzellik yarışmalarının toplumda ‘kadını dönüştürmenin bir sembolü ve aracı olmasının öneminin farkında olarak’ düzenleme işini üzerine almıştır. 1925 yılında güzel bacak yarışmalarıyla başlayan süreç güzellik yarışmalarıyla devam etmiştir. Cumhuriyet’in 1925 yılında düzenlenen güzel bacak yarışmasına 4, 1929 güzellik yarışmasına 125, 1930 güzellik yarışmasına 42, 1931 güzellik yarışmasına 71, 1932 güzellik yarışmasına 50 ve 1933 güzellik yarışmasına ise 28 aday katılmıştır. Bu ‘yarışmaları milli bir mesele olarak gören gazete’ yarışmaya katılan adayların milli bir görevi yerine getirdiklerini ileri sürmüştür. Güzelliğin yeni bir milli vazife sahası olarak belirlenmesi, Yunanlıların, Fransızların vb. güzelleri varken bizim neden yok düşüncesi ‘Batılılaşma yolunda atılan Batı karşısında yarışılan sahalardan biri’ olmuştur. 1929 yılı güzellik yarışmaları, ‘milliyetçi bir anlayışla Türk kadının dünyanın diğer uygar kadınlarından geri olmadığı’ ve ‘cumhuriyetin Osmanlı Devleti ile zihnen de koptuğunun bir ispatı’ olarak düşünülmüştür.” (Mehmet Gündüz, Cumhuriyet Gazetesinin Düzenlediği Güzellik Yarışmaları, Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, Yıl: 2022, Sayı: 41, s. 75; Filiz Yıldız, Türkiye’de İlk Güzellik Yarışmaları ve Basının Öncü Rolü, Etkileşim Dergisi, ÜÜİF, Yıl 2, Sayı 4, Ekim 2019, s. 72)

Cumhuriyet ilk güzel bacak yarışmasını 1925 yılında yapar ama katılım çok az olmuştur: “Evvelki akşam güzel bacak müsabakasına/yarışmasına dört hanım iştirak etmiştir. Memleketimizde ilk defa icra edilen bu müsabakaya baldırlarının güzelliğinden çok emin ve mağrur/gururlu dört hanım iştirak etmiştir. Müsabakaya bu kadar az hanımın iştirak etmesi, İstanbul’da güzel bacak ve baldırların azlığından değil fakat böyle bir müsabakanın pek yeni olduğu için iştirak ‘cesaretini’ her güzel baldır sahibinin gösterememesidir. Gerçi ‘son zamanlarda elbiselerin diz kapaklarına kadar kısalan etekleri hergün herkesin görmesinden dolayı herkesi bir bacak müsabakasının hakemi’ yaptırmaktadır. Ama ortaya müsabaka sözü girince, ‘utanma duygusu fazlaca olanların cesaretinin kırılması’ pek tabidir.” (Cumhuriyet, 6 Eylül 1925) Gazete daha sonra güzellik yarışması da düzenler. “Cumhuriyetin güzellik yarışması esas ve şartları. Yarışmanın şekli: Yarışmaya her ‘namuslu’ Türk kızı katılabilir. Irk, din ve mezhep farkı aranmaz, yalnız ‘en az 15 yaşında olmaları’ şarttır.” (İstanbul Cumhuriyet Matbaası, 1929) Güzellik müsabakamız. Gönderilen resimler nasıl olmalıdır? Bugün resmini dercettiğimiz hanım kız, Ankara’dan Ümit Hanımdır. Ümit hanım resminde de görüldüğü üzere ‘15 yaşına henüz girmiş’ bir hanım kızdır. (Cumhuriyet, 31.3.1929) Bir sonraki yarışmaya katılımı artırmak için gazete adeta yalvarır: “Güzeller! Size hitap ediyoruz. Müsabakanın sonu yaklaşıyor. Paris’te Avrupalı hemşireleriniz ve Şili’de ‘bütün dünyanın güzelleri arasında Türkiye’yi temsil etmek gibi bir şerefi’ beğenmiyor musunuz? 20.000 liraya zor yapabileceğiniz bu seyahatleri yirmi para sarf etmeden yapmak dta hoşunuza gitmiyor mu? Alacağınız muhtelif kıymetli hediyeleri bir tarafa bırakalım. Şili’de birinci gelene verilecek yarım milyon Frank mükafatı da az mı buluyorsunuz? ‘Bu müsabakaya girmemek, her güzel Türk kızı için kendi nefsine karşı işlenmiş bir günah’ olur. Güzeller, bu günahı işlemeyiniz!” (Cumhuriyet, 8 Aralık 1930) Görüldüğü gibi “ahlak, günah” kavramlarının içleri de ters çevrilmiştir daha o yıllarda!

Cumhuriyet gazetesi yarışma sonrası görevini yerine getirmenin mutluluğu içinde şu haberi yapar: “Yarışmamız hakkında bir Alman gazetesi ne diyor? Ancak Cumhuriyet’in bu müsabakası sayesindedir ki, Türkiye’de ‘harem hayatının tamamen maziye gömüldüğü’ kesin şekilde ispat edilmiştir.” Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi Feriha Tevfik: “Bazıları aleyhimde konuşuyor. ‘Güzel olmadığımı’ iddia ediyor. Ben böyle düşünenleri haksız buluyorum. Memleketin en yüksek şahsiyetleri bir araya gelmiş ve bir seçim yapmışlardır. Demek ki, bu şahısların seçim zevkleri de yokmuş ki, beni seçmişler demek olur bu. Böyle şey düşünülemez.” (Resimli Ay Dergisi, Ekim 1929) ‘13 yaşında iken’ yarışmayı kazanan (https://medium.com/t%C3%BCrkiye/i%CC%87lk-g%C3%BCzellik-krali%C3%A7emiz-feriha-tevfik-bd29864bf4e2) Feriha hanım 1964 yılında, “Güzellik Yarışmalarına karşıyım.” diyor ve Yarışmaların ‘eski ciddiyet ve önemini kaybettiğinden’ yakınıyordu. Yarışmanın asıl amacından saptığı” düşünüyordu. Ona göre asıl amaç; “kendimizi bütün dünyaya tanıtmak ve hakkımızda ‘sağlam ve köklü bilgiler vermek’ olmalıydı.” (Mardin Haber, 09 Kas 2020)  Görüldüğü gibi Türkiye güzeli seçilmiş ve ülkesinde güzelliği tescillenen genç kızlara yurt dışında da modern Türk kadınını tanıtma görevi verilmişti. ‘Türk ırkının güzelliğini’ ve ‘modern Türk kadınının Batılı kadınlar kadar güzel ve medeni olduğunu’ dünyaya gösterme fırsatı olarak görülen güzellik yarışmaları kutsanmakta, genç kızlara yarışmaya katılmaları çağrısı yapılarak bunun milli bir görev olduğu hatırlatılmaktadır. (Filiz Yıldız, s. 84)

Başka bir gazete olan Vakit de “güzel bacak yarışması” düzenler. “Ama ‘memlekette “bacak uzmanı’ yoktur. Üstelik ‘herkesin zevki’ başkadır. Güzellik ve bu arada güzel bacak yarışmaları da düzenlemeye pek meraklı olan Amerikalılar, ideal bacak ölçülerini yoğun bir çalışma sonucu saptamışlardır.” (Vatan, 8.12.2011) ve bu kriterler esas alınarak şu şartlar ileri sürülür: Gazetede ilan edilen yarışmaya iştirak koşulları arasında; bacak bileğinin kalınlığı, baldır kalınlığı, diz kapağının kalınlığı, ayrıca bilekten dize, dizden bele kadar uzunluğunun ölçülerek yazılması, etekleri en az dört-beş parmak yukarıda olmak üzere çoraplı ya da çorapsız iki adet bacak fotoğrafının zarfa konularak gönderilecektir. (Vakit, 2 Kanunisani 1931) Birinciliği 34 sıra no’lu Nevzat H. Adlı bir hanım kazanır. Nevzat Hanım’ın Foto Süreyya’da bacak bacak üstüne atmış olduğu halde çekilmiş fotoğrafı birinci sayfadan kullanılır. (Vakit, 30 Mart 1931) Kadın modernleşmesinin en ateşli savunucularından olan Falih Rıfkı bile gazetelerin kadın bedeni üzerinden satış yapma çabasını sert bir dille eleştirir. Falih Rıfkı, “Doğrusunu isterseniz bütün bu sinema, kadın, spor sayfalarında ‘estetikten başka ve daha üstün’ olarak, okuyucuları iştahlandırmak gibi bir kasıt vardır. Fakat belki bir de faydası olacak; gazetelerimiz aça aça kadında artık erkeği meraklandırır hiçbir esrar bırakmayacaktır.” (Hakimiyet-i Milliye, 30 Kanunisani 1931)

“Bayan Bacak’a özel gece. Bir zamanlar bacaklarının güzelliğiyle adını duyuran ve ünlü sanatçı Berkant’la dillere destan aşk yaşayan Serpil Örümcer, uzun bir süre çöpten topladığı kağıtları satarak geçimini sağladı. Örümcer, 1967’de Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği güzellik yarışmasında birinci olduğunda ‘henüz 14 yaşında’ydı.” (Hürriyet, 11 Ocak 2009) Halbuki gazete yarışma sonucu ilanında onu ‘17 yaşında’ diye tanıtmıştı! “Bayan Bacak lakabıyla maruf Serpil Örümcer, İstanbul’da bulunan bir kiliseyi temizleyerek hayatta kalmaya çalışıyor. “Bir lokma ekmeğe muhtacım” diyen Örümcer haftada iki gün kiliseye gelenleri karşılıyor ve temizlik yapıyor.” (Hürriyet, 18.2.2010)

Best Model Türkiye 2020 yarışmasında skandal yaşandı. Birinci seçilen Melisa Irmak’ın ‘15 yaşında’ olduğu öğrenildi. (Aykırı, 29 Ekim 2020) “Duman grubunun solisti Kaan Tangöze ile ‘aşk yaşayan’ Kıvılcım Ural: 16 yaşındayken Kaan Tangöze ile birlikte oldum.” (Posta, 20 Aralık 2017) 16’lık Aleyna’ya 30 yaşında sevgili.16 yaşında olduğu için içkili kulüplerde sahneye çıkması yasaklanan popçu Aleyna Tilki, 30 yaşındaki aranjör Emrah Karaduman ile ‘aşk’ yaşıyor. (Posta, 10.12.2016) 18 yaşından küçük olan Aleyna ile “aşk yaşadığı ama evlenmediği için” Emrah arkadaş hapse atılmaz. Bade İşçil: Mahsun ile ilişkimiz ben 15, o ise 30 yaşındayken başladı. O benim hayatıma giren ilk erkekti. İlişkimiz tam 7 yıl sürdü. ’Biz evli olsak ve hamileyken sancılarım tutsa beni hastaneye kim götürecek?’diye düşündüm ve ayrıldım.” (Habertürk, 03.04.2017) Bilindiği gibi, “Türkiye’de erken yaşta rızaya dayalı cinsi münasebete ceza verilemez. Fakat bu evlilik yoluyla meydana geldiğinde 8-10 yılı bulan hapis cezası verilmektedir.” (Gerçek Hayat, 211.2019)

Ünlü manken Burcu Çağrı 19 yaşında 14 sevgili değiştirdi. (Milliyet, 9.11.2000) Sakıncasını anlayamadık. Kimi 16’lık kızların yarışmacı olmasına karşı çıkarken kimi de ne var bunda dedi. 20’ye yakın kadının, Elit Model Look yarışmasını ateşli ateşli protesto etmesi moda çevrelerini karıştırdı. Mankenler ikiye bölündü. Kimi 16’lık kızların yarışmacı olmasına karşı çıkarken, kimi de “Ne var bunda” dedi. Brezilya’da ise bu şarltlarda yarışma yasakladı. (Sabah, 20.7.2001) Güzellik yarışmasında taciz tartışması. İngiltere’de 18 yaşından küçük kızların güzellik yarışmasına katılması tepkiye yol açtı, çocuk hakları koruma derneği başkanı yarışmaya katılan 24 adayın 16 yaşından küçük olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: ‘Çocukların bu tür yarışmalarla tacize açık hale getirilmesi kabul edilemez. Henüz 15-16 yaşında bir genç kız kendini beğendirmek için seksi pozlar vermemeli, seksi dar giysiler, dekolte kıyafetlerle çocukların yarışma için verdiği pozlar kabul edilemez.’ (Star Kıbrıs, 28.5.2009) Herkes elit model. Türkiye nüfusunun 33 milyonu kadın ve ‘bu kadınların yaklaşık 6 binde biri güzellik yarışması için başvurdu.’ 16-25 yaş arası genç kızlar yarışacak. (Milliyet. 10.7.2001) Ve işte yeni lolitalar. Elit model look 2001 birincisi 17 yaşındaki Müjde Uzman, Kalamış ‘lisesi son sınıf’ öğrencisi. (Milliyet, 20.07.2001) Haydi gençler japonya’ya gidiyoruz. Yılın genç kızı yarışmasına mektup yağmaya başladı. Şartlar: Haziran 1982’de ‘15 yaşından küçük 20 yaşından büyük olmamak.’ (Hey dergisi, sayı: 33, 21 Haziran 1982) Charlie’nin meleğine özendi ve şöhret oldu. Teri Copley 16 yaşında artist olmayı kafasına koydu, sonra da şöhrete giden yolda hızla ilerlemek için ‘elinden geleni yaptı.’ Bugün Hollywood’un aranan oyuncuları arasında. (Hey dergisi, sayı: 31, 7 Haziran 1982) Fulya Eroğlu Türkiye güzeli oldu. Güneş gazetesinin düzenlediği güzellik yarışmasını 17 yaşındaki lise öğrencisi kazandı. (Günaydın, 6 Mayıs 1985) Londra erkek moda haftası ilkbahar yaz 2018 sezonunda cesur, cesaret vurgusu yapıyor. Onlar Londra’nın ‘en cesur’ erkekleri. ‘Cinsiyetsiz, şablonsuz, klişeden uzak ve ön yargısız.’ İşte Londra Erkek Moda Haftası’nın en cesur erkekleri. Özgürlük kadar, özgünlük de Londra merkezli tasarımcıların kimliklerinde büyük harflerle yazılı. (Vogue, 13 Haziran 2017) 

Tabii nugünlere bir anda gelmediğimiz görülmektedir: Toplumu yönlendirme, kavramların (Cinsiyetsiz nesil, cesaret, mini normal, giyinmek yadırganacak durum, çıplaklık mecbur; bakire, ahlak takıntı, lisede sarmaş dolaş olup öpüşme, içki alemi vd.) içini boşaltmayı amaçlayan haberler ve sonuç ortada…!

Mini etekliler uzun etekli yadırgadı. (Hürriyet, 24 Ocak 1967) Soyunmak ayıplığını kaybetti. Giymek hayret verici oluyor. (Günaydın, 19 Ocak 1970) Gençler yeni bir dans icat etti ve adını deve güreşi koydu. Gerçek aşkı tutmak istiyorsanız her gece mutlaka deve güreşi yapın. (Saklambaç, 23 Şubat 1971) Gençleri bunaltan söz: Yasak! (Saklambaç, 3 Mart 1972)

Şimdiki liseliler ‘harika.’  Haber fotoğraflarında ‘sarmaş dolaş ve öpüşürken dans eden’ liselilerin görüntüleri verilmektedir. (Sabah, 18 Haziran 1991) Genç kızlar ve kadınlar artık ciddiye almıyor. Bekaret önemli değil. (Milliyet 27 Mayıs 1991) Oscar’ı bırak güzellere bak. (Vatan, 06.03.2018) Gençlik sevişmek istiyor. Gençliğin bakirelik takıntısı yok. (Cumhuriyet, 4 Mayıs 1992) Yaz müjdesi. Hanımefendiler için bu yaz mini şort giymek ‘mecburi’ oluyor. (Okey, 14 Mart 1975) ‘Çıplaklığı özgürce’ yaşayacağınız yerler. Bu çıplaklık bildiğini çıplaklık değil, buralarda çıplak olursunuz çünkü söz konusu olan ya sanat sağlık ya da ruhsal aydınlanmadır. Hatta öyle yerler vardır ki, buralarda ‘sadece özgür olduğunuzu kanıtlamak için’ soyunuyorsunuz, eğer bu yer bir kaplıcaysa doğa ile bir arada olmak için soyunuyorsunuz. (Vatan, 1.7.2009) Mini etek geri geldi. ‘Bacaklarınızı göstermeye’ hazırlanın. (Milliyet, 25 Kasım 1981) Bekar hanımlar, aşığınızı evli beyler içinden seçip rahat edin. ‘Bekar erkekler bencildir, size söküklerini diktirip pantolonlarını ütületir’ diyen ve İngiltere’de satış rekoru kıran bir kitabın tavsiyesi bu. (Saklambaç, 3 Mayıs 1969) Çapkınlık yaparken fena yakalandılar. Yaramaz kız kardeşler. Liseli 2 kız kardeş, anne ve babalarının gece akraba ziyaretine gitmelerin fırsat bilip erkek arkadaşlarını eve aldılar. İçkiler içildi danslar edildi, yatak odasına geçildi. Yaramaz kız kardeşlerle sevgilileri aşk gecesinin heyecanına dalınca sokak kapısının çalındığını fark etmediler. (Sabah, 12 Şubat 1986) İştah açan erkekler. (Hürriyet, 14.7.1990) Hızlı ye hızlı yaşa. (Milliyet, 4.1.1997) Teknocu gelir hoş gelir. Tek amaçları ‘içmek’, güzel müzik dinleyip dans etmek olan gençler trene bindi! Ankara Garı’nda başlayan çılgın eğlence İstanbul’a doğru yol aldı. (Milliyet, 9 Eylül 2001) 68’lerin hippileri, 80’lerin kaybolmuş kuşağı ve 90’ların rockerlarının ardından gençler kendine alternatif arıyor. Hayat felsefeleri ve giyim tarzlarıyla dikkat çeken alternatif gençlik, hip hop’tan neo punk’a, dark queen’den neo hippie’ye birçok yeni akımla ‘kimlik arayışına’ girdi. ‘Sıradışı işlerle’ uğraşan ve hayatlarını ‘günü gününe yaşayan’ gençler, dinledikleri müzikler ve taktıkları aksesuarlarla dikkat çekiyor. Kendilerini hip hop akımının birer üyesi olarak nitelendiren 16 yaşındaki Nili, Celal ve Umut, öğrenci olmalarının dışında zamanlarını sokakta dolaşarak, kendi tabirleriyle “tek atmak” ve “graffiti yapmak”la geçiriyor. Bol pantolonlar ve değişik aksesuarlarla dolaşan gençler, duvarlara lakapları olan “Bela”, “Green” ve “Virüs” yazıyor. Gençlerin büyük zevki ‘agresif’ paten yapmak. (Milliyet, 28.3.1998) Gotik dalga dalga geliyor. Yazımıza başlamadan önce belirtmek istiyoruz ki sadece siyahları giyip, saçları aykırı kestirmek, piercing ve dövme yaptırmakla, hatta “Anne ben gotik oldum” demekle gotik olunmuyor. Ayrıca “Eyvah çocuğum gotik oldu” gibi bir yakarışa da gerek yok. Çünkü gotizm, kendi içinde bir geçmişi olan ve insanların kendilerini ifade edebildikleri başlı başına ‘bir kültür.’ Gotikler; Fetish, Cybertech, Glitter, Antique gibi farklı tarzlara ayrılıyor. (Hürriyet, 3 Temmuz 2009)

İlginç araştırma! İlk randevuda seks yanlış değil! ABD’deki Iowa Üniversitesi’nin araştırmasına göre, kadınların Bay Doğru’yu bulabilmeleri için eski tavsiyelerden vazgeçmesi gerekiyor. (NTV, 21.09.2911) Adapazarı Cumhuriyet Mahallesinde bulunan bir sitenin önündeki yeşil alanda ağaç altında kız arkadaşıyla ‘samimi şekilde oturan’ M.E.’ye, site yöneticisi müdahale etti. M.E. yöneticiye sopa ile saldırdı Mahalle sakinleri sitenin karşısında bulunan parkta gençlerin sık sık buluşarak ‘uyuşturucu madde içtiklerini ve uygunsuz davranışlarda bulunduklarını’ öne sürdü. (Hürriyet, 6 Haziran 2008) Halka göre: Uyuşturucu kullanıp uygunsuz davranış sergiliyorlar; gazeteye göre: gençler samimi oturuyor.

 

Modern hayat ve kadın

Yukarıda yazdığımız gibi, Mor çatı adlı feminist dernek bile flört aşamasında kadınların birçok tacize uğradığını itiraf etmektedir. Flörte biraz daha yakından bakalım.

Flörtle evlenenler boşanıyor: Flört ederek evlenenlerle ilgili yapılan bir araştırma çok şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Herken, flörtle evlenenlerin boşanmaya daha yatkın olduklarını söyledi. Doç. Dr. Hasan Herken, şöyle konuştu: “En çok gördüğümüz yanlışlıklardan biri, birçok erkek evlenecek yaşlarda eş mi arıyor, anne mi arıyor belli değil. Bunun farkına varamamış. Flörtle evlenenler daha serbestliği benimsemiştir. Genelde bunlar boşanmaya yatkındırlar. Önceleri, romantik ortamda çok güzel ‘rol oynanıyor.’ Ancak evlendikten sonra evin içine girildiğinde güzel elbiseler kalkıyor. Romantizmden uzaklaşmaya başlanıyor ve roller bitip, gerçekler başlıyor.” (Hürriyet, 14 Mart 2008) Reuters’in haberine göre, ABD’deki 10 şehirde yaklaşık 1000 kadına yapılan anketten ilginç sonuçlar çıktı: Evlilik öncesi uzun ilişki çiftlerin ebedi uyumunu artırmıyor, tersine bozuyor. Yıllarca flört ettikten sonra evlenip kısa sürede boşananlara göre evlilik öncesinin uzun sürmesi, tarafların evliliğe hiç sır bırakmayacak kadar birbirini tanımasına yol açıyor. Keşfedecek bir şeyin kalmadığı evlilikler de macerasız, sıkıcı oluyor ve problemlerin öne çıkmasına neden oluyor. Dolayısıyla ‘görücü usulünden kopuş’ ve kentlerde yaşanan uzun flörtler sonrası kurulan yeni evlilik müessesesi, sanılanın aksine giderek kısalıyor. (Aktüel, Sayı:24, Aralık, 2005) Kadınların en büyük pişmanlığı! İngiltere’de bir internet sitesinin yaptığı ankete göre kadınların yüzde 72’si 20’li yaşlarda flört ettiği erkeklerin en az biri konusunda pişman, yüzde 77’si ise “Keşke hayatımda hiç bir gecelik aşk yaşamasaydım” diye hayıflanıyor.  Kadınların yüzde 30’u sarhoş oldukları bir akşam tanımadıkları bir adamla birlikte olmaktan utanç duyduğunu itiraf ediyor; yüzde 61’i ise ‘kazandığından daha fazlasını’ harcıyor. (Habertürk, 06.02.2013) ‘Evlilik veya nişandan önce birlikte yaşamak boşanmaları artırıyor.’ Benzer nitelikteki önceki çalışmalarla tutarlı olacak şekilde  (Barna Group, “Majority of Americans now believe in cohabitation,” Barna, June 14, 2016) ABD’de yapılan güncel bir araştırma, nişan veya nikahtan önce birlikte yaşamanın boşanmaları artırdığını gösteriyor. Araştırmacılar raporlarının sonunda ise şunun altını çiziyorlar: ‘Evlenmeden önce birlikte yaşamanın şansınızı artıracağı yutturmacasına inanmayın. Evlilikten önce birlikte yaşamanın evliliğin istikrarını artırabileceğini gösteren neredeyse hiçbir kanıt yok.’’(ifstudies.org/ifs-admin/resources/reports/cohabitationreportapr2023-final.pdf)

Batılılaşma meme kanserini artırıyor: Meme kanseri modern toplumlarda daha sık görülüyor. Hastalık, gelişmiş toplumlarda, gelişmekte olan ve gelişmemiş toplumlara oranla daha fazla. (tvmsnbc, 16 Ekim. 2009) Yüksek topuk boşu boşuna mı? İngiliz uzmanların araştırma sonucu: Kadınlar topuklu giyerek kendilerini güzel hissedebilir, ancak erkekler kimin topuklu kimin düz ayakkabı giydiğini fark etmiyor, algılamıyor. (23 Eylül 2010) Tehlike: Alman tıp uzmanları G-string kullanımıyla doğru orantılı olarak artan tehlikeye dikkat çekti. “Mümkün olduğunca giymeyin. Jinekolojik sorunlarda artış oluyor. (Vatan, 31.12.2008) ‘G-string’deki tehlike: Uzmanlara göre g-stringlerin arkasındaki ip şeklindeki bölüm, anal bölgeye ait mikropların vajinaya ve idrar yollarına taşınmasına neden olabiliyor! Dar pantolonla sentetik kumaşlı bir g-string birleştiğinde, hijyen sorunlarının yaşanma ihtimali de artıyor. Sürtünmeye bağlı olarak vajinal bölgede terlemeye ve ısı artışına sebep olan bu ikili, yanma, batma hissi, kaşıntı, mantar gibi şikayetler yaşamamıza neden olabiliyor. (Vatan, 01 Haziran 2010) Sağlıklı bronzluk yoktur: Cilt hastalıkları uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melisa Eczacıbaşı, “Deri ne kadar bronz ise o kadar hasarlıdır. Ayrıca deri kanserleri, deri yaşlanması ve lekelerin başlıca nedeni ise aslında güneş.” (Posta, 15 Mayıs 2010) Düşük bel’e ‘zararlıdır’ uyarısı konulsun. Dr. Şule Çivitci: Modacıların insanların hem psikolojik sağlığını hem de bedensel sağlıklarını göz önünde bulundurmaları bir toplumsal sorumluktur. dedi. (Vatan, 31.10.2008) Oral Seks Bilindiği Kadar Masum ve Tehlikesiz Değil! Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, “Oral seks gırtlak, ağız, dil ve bademcik kanserine yol açabiliyor.” (30 Eylül 2016) Oral seks kanser yapıyor. (Hürriyet, 11 Mayıs 2007) “Oral Seksle Bağlantılı Gırtlak Kanseri Salgını” (Hürriyet, 2 Kasım 2023) “Oral seks, ABD ve Birleşik Krallık’ta artan gırtlak kanseri vakalarının tetikleyicisi” (T24, 27 Nisan 2023) Kadınların her gün aldığı 515 kimyasal: Bionsen adlı bir deodorant markasının yaptığı araştırmaya göre kadınlar allıktan deodoranta birçok şekilde 515 kimyasala maruz kalıyor. Mesela kozmetik dünyasında saç jeli, şampuan ve vücut losyonu gibi birçok üründe kullanılan paraben son zamanlarda göğüs kanserine yol açtığı iddiasıyla bir sürü tartışmanın konusu olmuştu. (Ntvmsnbc, 02 Aralık 2009) Kozmetik ürünlerdeki kanser riski: Kozmetik ve cilt bakım ürünleri kanser de dâhil olmak üzere birçok hastalığa neden olabilir. (Hürriyet, 16 Ekim 2014) Rujda kanser riski: Evet, ruj; kanser, kısırlık ve böbrek yetmezliğine yol açıyor. Parlak ruj kanserojen çıktı. Erken ergenliğe sebep oluyor. Kurşun dudaklı kadınlar. En tehlikeli ağır metallerden kurşunun da kozmetik yapımında kullanıldığı söyleniyor. (Hürriyet, 22 Ekim 2014) Makyaj yapan bir kadın ömrü boyunca 3 kilo ruj yiyor. (Hürriyet, 10.3.2018) Brezilya fönü kanser yapıyor. (Sabah, 06.02.2014)  Topuklu ayakkabı kemikleri bozuyor: Topuklu giymek, 40’lı yaşlardan sonra ayak kemiğinde çıkıntı yaratıyor. (Sabah, 23 Mayıs 2008) Topuklu ayakkabı felç yaptı. (Karar, 06.04.2015)

Dışarıda giyilen ayakkabı: İngiliz ve Amerikalı uzmanlar, dışarıda giyilen ayakkabı ile evde dolaşmanın ciddi sağlık problemlerine yol açabileceği uyarısında bulundu. ABD’deki Arizona Üniversitesi uzmanları tarafından yürütülen araştırmaya göre, günlük kullanılan sıradan bir ayakkabının dış yüzeyinde yaklaşık 421 bin, içindeyse 2 bin 887 bakteri tespit edildi. Uzmanlar, bunlar arasında iç organların fonksiyonlarını yitirmesine ya da enfeksiyona neden olabilen çok sayıda tehlikeli bakteri bulunduğuna dikkati çekti. Araştırma, temizlenen ayakkabıların ise insan sağlığı için daha az risk oluşturduğunu gösterdi. Arizona Üniversitesi Laboratuvar Sorumlusu Jonathan Sexton, bakterilerin haftalarca yaşayabildiklerine işaret ederek “Ayakkabılarınızı evde giydiğinizde, gün içinde üstüne bastığınız her şeyi eve getirmiş oluyorsunuz” dedi. (Star, 11.04.2018) Evde ayakkabıları çıkarmak zayıflatıyor. (Hürriyet, 23.5.2018)

İlk görüşte aşk yok, cinsellik ve ego var: İskoçya’da yapılan yeni bir araştırmaya göre çiftler arasındaki “ilk bakış”ın romantizmle hiç ilgisi yok; insan, o ilk bakışta kendisini çekici bulan kişiyi çekici buluyor, o kadar. Bir başka deyişle ilk bakışta aşk yok, sadece seks ve egoyu tatmin etmek var. Aberdeen Üniversitesi Yüz Araştırmaları Laboratuvarı’ndan Ben Jones, “Bu, bir tür narsist eylem gibi görünüyor. Birine gülümseyip göz teması kurarsanız, daha çekici oluyorsunuz” dedi. Araştırmanın sonuçları, İngiliz Kraliyet Derneği Araştırmaları dergisinde yayımlandı. (Hürriyet, 21 Ekim 2014)

Modern Hayatta  kadının başlıca sorunları, toplumsal roller, ekonomik bağımsızlık ve cinsellik noktasında yoğunlaşmaktadır. Kadında kimlik bunalımına yol açabilecek güçlü bir rol karmaşası gündeme getirilmektedir. (Cihan Aktaş, Sistem İçinde Kadın, s. 84-89; Devrim ve Kadın, s. 109-110; Peyami Safa, Kadın Aşk Aile, s. 13-14) Sanayi devriminden sonra modern kadın ‘ekonomik bağımsızlık arzusunun etkisiyle paranın, lüksün, modanın, kısaca tüketiciliğin esareti altına’ girmiştir. Modern kadın, tercihini hayati ihtiyaçları doğrultusunda değil, daha çok geçici arzular doğrultusunda kullanmıştır. Örneğin, film ve dizilerde aktörlerin parayı nasıl kazandıkları değil, nasıl harcadıkları ve nasıl eğlendikleri üzerinde durulur. (Abdülkerim Bahadır, Günümüz Kitle-İletişim Araçlarının Ruhsal ve Toplumsal Hayatımız Üzerindeki Olumsuz Etkileri ve Korunma Yolları, s. 485-491) Böyle bir ekonomik statüye ulaşma arzusu, çoğu kadını evin dışında çalışmaya iter. Ancak, böyle bir tercih, çalışan kadın için birçok sorunu (İşten kaynaklanan stres ve bunalım, Sosyal ilişkilerde gerileme ve kopma, Aile-içi sorumluluklarda zayıflama, Aile bireyleri arasında tahammülsüzlük ve ferdileşme tehlikesi, çocuklarında ise, Saldırganlık, Ebeveyne yönelik aşırı bağımlılık, Bedensel ve ruhsal gerileme, Anti-sosyal davranışlar geliştirme vb.) beraberinde getirir. (Ö. Güray, S. Koray, Çalışan ve Çalışmayan Annelerin 4-6 Yaşındaki Çocuklarında Ruh Sağlığı, s. 105-108)

Estetik kaygıların ağındaki bu genç kızlar, yemek yiyemez hale gelirler. Anoreksiya olanlar, ‘Çirkin yaşamaktansa, hiç yaşamamak daha iyidir’ diyerek, ölümü tercih edebiliyorlar’ (Aksam, 06 Ağustos 2002) İnce kalmak uğruna aç kalmaya son! Gösteri dünyasının ünlü güzelleri, sonunda isyan bayrağını çektiler ve yeni bir akım başlattılar. Yuvarlak hatlar yeniden moda oldu. (Milliyet, 05.05.2006) Antalya’da kendisini taciz eden adamı, ‘Silikon taktırmak istiyorum, Ö.D. paramı ödesin af edeyim’ deyip davadan vaz geçen Olga Tyurine. (Posta, 7.2.2007) Ekstra işinde seksi olmak çok önemli. Özellikle de sadece erkeklerin katıldığı bayiler toplantılarında. Ebru’yu sadece zevkle dinliyorlar ama o sahnede iken hayal kuramıyorlar. Öyle veya böyle sahnede seksi, estetikli göğüsleri işe yarıyor. (Aykut Işıklar, Tercüman, 04.09.2003) Lolita  ihtilali: Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16-17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent’te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: “14-15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor”muş.  Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:  “Genç nüfusta müthiş bir ‘uyanma’ var” diyor. 17-18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: ‘Batı’da ergenlik yaşı 16-17’den 11-12’ye geriledi. Amerika’da 10 yaşa kadar düştü.’ Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık. Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri “psiko-seksüel uyarımın artması.” Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması. Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. (Can Dündar, Milliyet, 17 Temmuz 2003) Rus kızları ‘işte kazanmak için’ kaval kemiklerini 15 santim uzatmak istiyor. (Hürriyet, 6 Temmuz 2008) 

Çağdaş olduğu iddia edilen hayat tarzında kadınlar, kendilerinin dış görünüşleri ile değer kazanacakları konusunda ikna edilmiş bulunmaktadırlar. ‘Bilgi, görgü, zeka’dan önce uzay çağının, 21. yüzyılının kadınının  değeri sarı (bazen kızıl) saçlarla dolaşan; ikide bir değişen vücut ölçüleri, daralıp bollaşan, bazen yırtık, bazen sökük ama daima modacılarla kumaş tröstlerinin anlaşması ile, çoğu da  cinsel tercihini tuhaf şekilde yapan kreasyoncularca hazırlanmış moda elbiselerini  giyinen; kendince karar vermesine izin verilmeyen makyaj, giyim, hatta hayat tarzına, yaşam tarzına (ki dinin tanımı da budur; Din, yaşam tarzının adıdır) başkalarının karar verdiği, evlendiği kocasının yanında yüzünde salatalık maskesi, saçlarında bigudi  ile dolaşan ve kocası ile yatağa bu halde girerken sabah evden çıkarken, kocasından ayrılırken makyaj yapıp süslenen, kokular sürünen bir kadın ne kadar hayatında hür  ve doğru karar verebilme hakkına sahip olabilir ki?! Her çağdaş kadın aynı şeyi yapsa, eşinin yanında savaş boyalarını sürünmüş gibi dolaşırken dışarıya çıkarken süslense, eşlerinin; hayat arkadaşlarının gözü hanımından uzaklaşıp dışarıya kaymaz mı? Öyle ya eşine değil de dışarıdaki insanlara güzel gözükmek için süslenen kadın, eşini ne kadar kendine bağlayabilir? Kocası da, tıpkı kendi eşi gibi, eşi için süslenmeyen, başkaları için ‘farkında olmadan süslenen’ diğer kadınlara ilgi duysa, aynı şeyi başka erkek kendi eşine karşı hissetse, toplumda aile, ahlak ne hale gelir? Flörtle başlayıp, aşkla alevlenen, evlilikle sonuçlanan evliliklerin ihanet, boşanmalarla sonuçlanmasının sebebi olarak bu yanlış yaşam tarzlarını görmek gerekmez mi? Hata aslında ne kadın ne de erkektedir. Asıl yanlış, iki cinse de modern hayat adı altında, bünyemize ters olan bu yaşam tarzını dikte ettirenlerdedir! İslam’da ise kadın dışarıda örtünür, çekiciliğini evde eşine saklar. Tabii ki aynı durum erkek içinde söz konusudur!

Moda diye insanlık sömürülüp açıkça alaya alınmaktadır! “Etekler ‘yine’ uzadı.” (Asrın kadını, sayı:1, Haziran 1944) Mini etek ‘geri’ geliyor. Moda’da ‘eskiye’ dönüş. (Günaydın, 14 Ekim 1979) Piyasaya Müjde. Etek boyu kısalıyor. (Akşam, 23 Şubat 2012) Kadın modasında ‘1930’a dönülüyor.’ (Günaydın, 14 Ekim 1974) Bir garip moda ki… Modanın ana hedefi, kadını olduğundan daha güzel yapmaktır. Moda son yıllarda kadını gittikçe soyar, dekolte yakalar, mini etekler, kadın vücudunu çeşitli şekillerde teşhir eden binbir çeşit iç gıcıklayıcı elbiselerle açarken şimdi de bu çıplaklığın çeşit çeşit mücevherlerle ‘daha dekoratif’ bir hale getirilmesi yolunda gayret harcanmaya başlanmıştır. (Hürriyet, 25 Şubat 1969)

  Hem şikayet edip hem giyinmeye zorunlu hissetmek! Zorlayan kim, ne?

 

 

Moda diye insanlık sömürülüp açıkça alaya alınıyor! “Etekler ‘yine’ uzadı.” (Asrın kadını, sayı:1, Haziran 1944)

Bizde olsa…!

‘İtalya’da Vitruvio Pollione Lisesi Müdürü Angelo Bernardini, okulda düşük bel pantolon giyilmesini yasakladı. Bernardini, tangaların kotun dışına çıkmasını terbiyesizce olarak nitelendirdi. (Yeni Şafak, 13.10.2004) ‘ABD’de New Jersey’in Wildwood sahilinde “saggy pants” olarak adlandırılan düşük bel pantolonların giyilmesi yasaklandı. (Habertük, 12.08.2013) Düşük bel yasaklandı. İtalya Napoli’de düşük bel giymek yasaklanır ve para cezası getirildi. (26 Ekim 2010) ‘İngiltere’ Wimbledon Tenis Turnuvası’nda devrim gibi kural değişiklikleri yapıldı. Turnuvada ayrıca bayan tenisçilerin göğüs dekolteli kıyafet ve seksi külot giymeleri de yasaklandı. Turnuvanın yeni hakemi Andrew Jarret, “Firmalar sponsoru oldukları tenisçiler için değişik kıyafetler hazırlayıp, ilgi çekmek istiyorlar. Haklılar ama biz de bu kuralları uygulamakta kararlıyız” dedi. (Milliyet, 28 Haziran 2006) Dünyanın en ince telefonunu’ ürettiklerini iddia eden ‘Kazam Tornado’ markasının reklam filmi İngiltere’de yasaklandı. İngiliz Reklam Standartları Otoritesi tarafından yapılan açıklamada, telefon reklamının ciddi seviyede ‘müstehcenlik’ içerdiği ve bunun suç olduğu ifade edildi. Daha önce de bu tip içerikli reklamlara, etik olmaması nedeniyle yasak getiren kuruluş, markanın kadın istismarı yaptığını ve içerikle alakalı olmayan çekimlerde bulunduğunu söyledi. Otorite, özellikle bazı yakın çekimlerin tamamen amacından sapmış olduğuna dikkat çekti. (Vatan, 26.02.2015) ‘Japon’ havayolu firmalarından Skymark Airlines’in, hosteslerinin mini etek giyeceğini açıklaması tepki çekti. Japonya Kabin Görevlileri Federasyonu ‘Kadınları bu şekilde reklam amaçlı kullanmak onları bir eşya gibi görmektir’ dedi. Federasyonun internet sitesinde de hosteslerin o kadar kısa etekle rahat çalışamayacağını, cinsel tacize uğrayabileceği belirtildi. (Milliyet, 12.03.2014)

ABD’de, Michigan eyaletinde düşük bel pantolonlarda popo gözükürse 3 aya kadar hapis cezası verilecek. (Hürriyet, 29 Haziran 2008) ABD’de düşük belli pantolon giymek yasaklandı. İç çamaşırını gösterenler, para ve hapis cezasına çarptırılabilecek. Delcambre Kasabası’nın Belediye Başkanı Carol Broussard, kasaba yönetiminin aldığı karara aykırı davranarak, iç çamaşırını gösterenlerin 500 dolar para ve 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılabileceğini belirtti. (Hürriyet, 13.06.2007) İngiltere’nin Staffordshire bölgesinde bulunan Trentham Lisesi, erkek öğrencilerin ve öğretmenlerin ‘dikkatini dağıttığı’ gerekçesiyle kız öğrencilerin kısa etek giymesini yasakladı. (Milliyet, 4.7.2015) Kraliçe’den mini etek baskısı. Kraliyet at yarışlarına omuz ve göbeği açıkta bırakan, göğüs dekolteli, askısız kıyafet giyen kadın alınmayacak. (Vatan, 15.06.2008)  Amerika’da bir iç giyim firmasının büyük beden sütyen reklamı müstehcen bulunup televizyonda yayınlanması yasaklandı. (Vatan, 26 Nisan 2010) Yakında Amerika’da gösterime girecek filmin afişi sansür kuruluna takıldı ve yasaklandı. (Vatan, 17.09.2008) Dünya yatırım devi USB, çalışanları için kıyafet yönetmeliği hazırladı. Ten rengi iç çamaşır, dar mini… giyilmesin. (14 Ocak 2011) Okuldaki yasak ilişki velileri ayağa kaldırdı. ABD’de lise öğrencisi Myranda Garber okul müdürüyle sekreterini öpüşürken görünce olayı cep telefonuyla görüntüledi. İnternete sızan video yüzünden veliler ayaklandı. (Milliyet, 27.04.2012) ABD’de katalog çekimleri için bikinili poz veren öğretmenin işine son verildi. (Milliyet, 10 Mayıs 2013) 300 erkekle yattı; göreve devam! Kocasını 300 erkekle aldatan kadın ‘görevde.’ İngilizce öğretmeni Y.Y. “Şebnem Berrak A.” takma ismiyle “Çıplak Tenimin Hafızası” adlı bir kitap yazarak, kocası A.Ç.Y.’yi, internet ortamında tanıştığı 300 erkekle aldattığını iddia etmişti. Daha sonra “deşifre” olan Y., görev yaptığı okuldan uzaklaştırmıştı. (Habertürk, 21 Mayıs 2009) ABD, sex bataklığına sürüklenebilecek gençleri evlilik öncesi ilişkiden korumak için yılda 117.000.000 dolar harcıyor, önümüzdeki yıl bu para 135.000.000 dolara yükseltilecek. (Vatan,  09.09.2003)  Grammy’yi yayınlayan CBS, ödül törenine katılacakları uyardı: Lütfen kalça ve göğüslerinizi örten kıyafet giyin. Aşırı dekolte sorun teşkil ediyor. (Habertürk, 8 Şubat 2013) İtalya’nın güneyindeki Amalfi kıyısında yer alan bölgeye tatil yapmaya gelenlerin, plaj dışındaki herhangi bir yerde bikiniyle veya açık kıyafetlere dolaşması yasaklandı. Bölgenin belediye başkanı Francesco Benincasa yeni yönetmeliği, “Bölgemizin kaliteli imajını korumak için bu yasayı koymamız gerekliydi, aksi takdirde ortaya çok çirkin ve edepsiz görüntüler çıkıyordu.” sözleriyle savundu. Aynı uygulamayı ilk olarak 2010 yılında yine İtalya’daki Castellammare di Stabio beldesi başlattı. (Akşam, 3 Temmuz 2013) Alanya’da sadece plajlarda değil kentin içinde de mayoyla dolaşan turistler belediye meclisinde tartışma konusu oldu. (Star,9 Eylül 2008)

Sapıklık
Almanya’nın  frankfurt  üniversite kliniği sex bilimi bölümü direktörü Pr. Dr. Volkmar  Sigusch “İnsanların çok yakın bir zamanda partner olarak ev hayvanları ile evleneceklerini” iddia etti. Köpeklere isim veriliyor, berbere götürülüyor, doktordan randevu alınıyor, psikologa götürülüyor veya miras bile bırakılıyor. Köpeklerle ne zaman  evlenilebileceği konusunda ise Sigusch “En çok 10 yıla yakın bir zamanda bunun gerçekleşebileceğini” savunuyor.” (Hürriyet, 08.06.2005) Avustralya’lı bir kadın (Jodi Rose) Fransa’nın güneyindeki ‘Pont du Diable’ adlı köprü ile evlendi. (Hürriyet, 2 Temmuz 2013) İngiltere’de bir kadın (Amanda Rodgers) köpeği ile evlendi. (Milliyet, 14.03.2014) İsrail’de bir ingiliz kadını (Sharon Tendler ) 15 yıl önce “ilk görüşte aşık olduğu” yunusla evlendi. (Milliyet, 1.1.2006) Koreli Lee Jın-gyu yastığı ile evlendi. (Cumhuriyet, 10.03.2010) Fransa’da bir kadın (Erika Le Tour) Eyfel kulesi ile evlendi. (Habertürk, 5.6.2008)  7 yıldır gayrimeşru bir ilişki yaşayan ve terk edilen 48 yaşındaki İngiliz Barbarella Buchner isimli kadın, aradığı mutluluğu ve sevgiyi insanlarda bulamayınca iki kedisiyle evlendiğini açıkladı. (Yeni Akit, 25.12.2014) Kuzey İrlanda’lı kadın köpeği ile evlendi. (Son Dakika, 11.10.2017) 50 yıl sonra robotla evlilik yasal olacak. (Vatan, 13.11.2008)  Avustralya’da bir adam robotla evlendi. (Cumhuriyet, 9 Ocak 2022)

Us Department of Justice 2000 verilerine göre, Amerika’da her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğramaktadır. 2003 yılı İngiltere Suç Araştırması verilerine göre de 754 bin kadın en az bir kere tecavüze uğramış ve İngiltere’de her gün 167 kadının tecavüze uğradığı belgelenmiş durumdadır. Rakamlar geçen birkaç yıl içinde eksilmedi, daha da arttı. (16.04.08) AB’de yaklaşık 2 evliliğe karşı bir boşanma yaşanırken, çocukların üçte biri evlilik dışı ilişkiden doğuyor. Avrupa’da kişi başına yıllık 11 litre saf alkol düşüyor, bu da 220 litre biraya denk geliyor.  Eurostat’ın verilerine göre, 2004 yılında 4.8 milyon bebeğin yüzde 31.6’sı evlilik dışı ilişkiden doğdu. Birlik ortalamasında çocuklu ailelerin yüzde 13’ünde anne ya da babadan biri bulunmazken, bu oranın en yüksek çıktığı ülkeler yüzde 24’le İngiltere, yüzde 18’le Belçika, yüzde 16’yla Danimarka ve Almanya şeklinde sıralanmaktadır. Avrupa’da alkole başlama yaşı ortalama 14.6, İtalya’da ise 12.2’ye inmiş durumda. (14.06.06) “Almanya’da alkole başlama yaşı 14.5’a düştü” (DW, 12.9.2009) İngiltere’de okullarda artan şiddet eğitim tarihinde bir ilki başlattı. Olayları önlemek üzere harekete geçen polis 400 okulun koridorlarında devriye gezmeye başladı. Polis koruması altında öğretim veren okullar listesinde az sayıda ilkokulun da bulunduğu belirtilen haberlerde, bazı okullarda küçük de olsa karakolun bile kurulduğu kaydedildi. (Yeni Şafak, 29.10.2006) İngiltere’deki Darlington kasabasının kasabı, içeriye giren müşterileri görünce gözlerine inanamadı. Bir adam, elindeki tasmaya bağlı dört ayak üzerinde sürünen kadınla alışverişe gelmişti. Kasap, bu garip çifti polise ihbar etti. Polisin soruşturması, Kaotian adlı sado-mazo tarikatı ortaya çıkardı. Ama müritler erişkin, ilişkilerin de gönüllü olması, polisin elini kolunu bağladı. (Milliyet, 25 Ağustos 2006) Danimarka’da kadınlar arasında yapılan bir araştırma, kadınların yüzde 52’sinin eşlerini aldattığını ortaya koydu. Woman dergisi tarafından yapılan araştırmaya 15-35 yaş arasında 5 bin kadın katıldı. (Milliyet, 5 Eylül 2006) Almanya’da çocuk pornosuna karşı tarihin en büyük operasyonu yapıldı. 26 bin sapık içinde öğretmenlerin de bulunması bomba etkisi yarattı. Aralarında rahipler, öğretmenler, hatta polislerin bile bulunduğu şebekenin, internet üzerinde 38 ayrı “çocuk pornosu grubu” oluşturdukları ve resim ile videoları bu gruplar üzerinden yaydıkları vurgulandı. (Vatan, 28.09.2003) ‘9 yaşındaki’ Alec Greven  ‘çapkınlık’ kitabını yazdı. (Vatan, 11.12.2008) 1996’da ABD’de benzer bir yarışmada çocuk güzeli seçilen J. Ramsey (6 yaşında), bir sapık tarafından tecavüz edilip öldürüldü. ABD’de bu tip yarışmalar yasaklandı. (Akşam, 21.12.2006) Julia Lira 7 yaşında olmasına rağmen Brezilya’nın Rio ketinde ‘samba kraliçesi’ seçildi. (Hürriyet, 16.02.2010) Geçtiğimiz günlerde “Vanity Fair” dergisi için verdiği pozlarla bir anda tartışma konusu olan 15 yaşındaki yıldız Miley Cyrus’a ahlaksız teklif geldi. Playboy’un patronu 82 yaşındaki Hugh Hefner Miley’e 18 yaşına bastığı gün dergi için soyunmasını teklif etti. (Vatan, 11 Mayıs 2008) Eli şu an kalçalarımda. İngiltere lideri Cameron, milletvekili Robert Syms’i partiten atınca eşi Cameron’dan intikamını fotoğraf ile aldı. Altına, ‘Çocuklarımın babasını kovan adamın elleri kalçamda’ diye yazdı. (12 Ekim 2013)

Şiddet

ABD’nin Korkunç ‘Suç’ İstatistikleri. Ülkede günde bin 900 ve yılda 683 bin kadına tecavüz ediliyor. Buna göre ABD’de her 8 kadından biri tecavüze uğruyor. (Milliyet, 31 Ara 2017) Amerika demek tecavüz, cinayet ve insanlıktan çıkmak demek. Ulusal Mahremiyet ve Cinsel Şiddet Araştırması, ABD’de 22 milyondan fazla kadının hayatında en az bir kez tecavüze uğradığını ortaya çıkardı. (Yeni Söz, 14 Mar 2016) Beş Amerikalı kadından biri cinsel saldırı kurbanı. Araştırmaya göre, önceki bir yıl içinde Amerika’da 1 milyonu aşkın kadın tecavüze uğradığını bildirdi. (BBC, 15.12.2011) Cinsiyet eşitliğinde zirvedeki İskandinav ülkelerinde tecavüz oranları korkutucu seviyede. (Euronews, 4 Nis 2019) İskandinav ülkesi bunu tartışıyor: Tecavüz oranları neden bu kadar yüksek. (ABC gazetesi, 10 Ekim 2020) İskandinav ülkelerinde cinsel taciz vakaları günden güne artıyor. Dünyada cinsiyet eşitliği açısından ilk sıralarda yer aldığı düşünülen İskandinav ülkelerinde cinsel taciz ve tecavüz vakaları dikkati çekiyor. (AA, 12.10.2021) İsveç’te 2018 yılında tecavüzün yasal tanımının ‘rıza olmaksızın seks’ şeklinde değiştirilmesinin ardından savcıların şiddet tehdidi, kullanımı ya da zorlama olup olmadığını kanıtlamasına gerek kalmazken, tecavüzden mahkumiyet de yüzde 75 oranında arttı. (Sputniknews, 03 22.06.2020)

Sosyete şiddete doymuyor: ‘Eşim dövüyor’ diyen tanınmışlar zincirine işadamı C. H.’ın eşi de katıldı. (31 Ocak 2010) D. S. , H. Ş.den ayrılık nedenini dayak olarak açıkladı. (Haberler, 19 Kasım 2008) Koca dayağı kadın CEO’ya kendi derneğini kurduruyor. (Hürriyet, 08.04.2007) Demet Akalın 4 yıllık sevgilisinden dayak yüzünden ayrılmış. (Hürriyet, 29 Ekim 2008) Deniz Akkaya: Sevgililerimden yediğim dayağı hep gizledim. (Hürriyet,14 Kasım 2005) Alara Uzan eşi Cem uzan’ın içki içip kendini dövdüğünü söyleyip boşanma davası açtı. (Milliyet, 30.12.2009) Manken Tuğba Özay sevgilisi Akın büyükoğlu’ndan Richmond SPA Otel’de dayak yedi. (Posta, 11.5.2007) Eşinden ve sevgilisinden şiddet gören ünlü isimler. (Akşam, 2 Kasım 2018)

Avrupa Konseyi’nde Fransız Milletvekili Jean Guy Branger tarafından hazırlanan “Avrupa’da kadınların maruz kaldığı ev içi şiddet” adlı bir rapor gündeme gelmişti. Raporda dehşete düşürücü rakamlar vardı. Mesela Avrupa’da her 7 kadından 1’i ya zorla cinsel ilişkiye zorlanıyor, ya da tecavüze uğruyor. Fransa’da yılda 72 kadın, ev içinde yediği sert dayaktan ölüyor. Almanya’da bir yılda kocası tarafından öldürülen kadın sayısı 300. Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi hiçbir ekonomik sorunu olmayan ülkelerde şiddete bağlı kadın ölümleri de hayli fazla. Fransa’da çeşitli şekillerde şiddete maruz kalan kadınların oranı %95. Çek kadınlarının yüzde 38’i şiddet görüyor, Litvanya’daki kadınların yüzde 42,4’ü fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor, Portekiz’de kadınların yüzde 52,8’i eşlerinin şiddet uyguladığını belirtiyor. Sadece Avrupa mı böyle? ABD’de her yıl 4 bin kadın dövülerek yaşamını yitiriyor, yılda 4 milyon kadın da eşinden dayak yiyor. (Yeni Şafak, 8.03.2004)  Her 15 saniyede bir kadın dayak yerken, her 6 dakikada 1 kadına tecavüz ediliyor. Yine ABD’de kız çocuklarının aile bireyleri tarafından istismar oranı yüzde 35 ile yüzde 46 arasında. Kanada’da kadınların yüzde 51’i, 16 yaşına gelene kadar en az bir kere fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor (2004 Yılı raporu) Alman Milletvekili Claudia Roth, Almanya’daki kadınların yüzde 40’ının şiddete maruz kaldığını söyledi. (Hürriyet, 08.02.2007) Avrupalı  kadınların dörtte biri şiddet kurbanı. (Ntvmsnbc, 07 Mart 2007)

28 AB ülkesinden, 18-72 yaş arası 42.000 kadın ile yapılan araştırma bugüne kadar bu konuda hem AB’de hem de dünyada yapılmış en geniş ve derin araştırma: Kadına şiddetin en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla Danimarka (yüzde 52), Hollanda (yüzde 45), Fransa (yüzde 44). AB ortalaması ise yüzde 33. FRA’nın Direktörü Morten Kjaerum rapor ile ilgili olarak, Yayınlanan raporun AB ülkelerinde kadına yönelik şiddetin ne derece yaygın olduğunu göstermenin yanında, devletlerinin bu konuyu ne derece az raporladıklarını ve gündem dışı tuttuklarını da kanıtlamaktadır.’’ diye konuştu. Rapordaki istatistiklere göre Avrupa’da her 10 kadından biri 15 yaşından itibaren cinsel şiddete maruz kalırken, her 20 kadından biri tecavüze uğramış. Her 5 kadından biri ise eski veya şu an birlikte olduğu eşinden cinsel ve fiziksel şiddet görmüş. Verilere göre kadınların sadece yüzde 14’ü eşlerinden, yüzde 13’ü ise yabancılardan gördükleri şiddeti ilgili makamlara bildirmişler.  (Milli Gazete, 6 Mart 2014)

Eğitimli kadınlar da şiddet mağduru: İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü’nce, üniversite öğrencisi ve mezunu kadınlarla yapılan bir araştırma, katılımcıların büyük bir bölümünün cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığını ortaya koydu. İlk sırada sevgililer var: Araştırma, sanılanın aksine, cinsel şiddet eylemlerinin yabancılar değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Buna göre, saldırganların yüzde 95’inden fazlası tanıdık. Çalışmaya göre, ‘ilk sırada sevgili’ düzeyindeki erkek arkadaş, ikincisi sırada nişanlılık ve sözlülük ilişkisi geliyor. Üçüncü sırada ise ensest ilişki türleri var. (Hürriyet, 12.06.2003) Devamına, ‘Dinsiz ahlak olur mu?’ adlı yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Güzelleşme adına. Güzellik uğruna her türlü yöntemi deneyen kadınların son gözdesi fetus kök hücreleri oldu. İngiliz Daily Mail gazetesi ’barbarca’ olarak nitelendirdiği bu yöntemi ve bu uygulamayı gerçekleştirilen klinikleri ele aldı. Güzellik klinikleri fetusları, geri kalmış ülkelerden bağış yoluyla elde edildiği belirtilen, ancak gerçekte uluslararası kaçakçılık şebekelerinin karıştığı kirli yöntemlerle buluyor. Bebek fetusundan bir parçayı başta yüzleri olmak üzere vücutlarına enjekte ettiren kadınlar yöntemin barbarlığından hiç rahatsız olmuyor. Bu insanların tek hedefi güzellik ve gençlik. Bu klinikler insanlara bu hayallerini gerçekleştirmeyi vaad ederek milyonlarca dolarlık bir sektör haline geldi. (Milliyet, 8 Ağustos 2006) David Beckham ve eşi güzelliklerini kuş pislikleri ile yapılan kreme borçlu. (9 Ekim 2008) Başta Hollywood’un yakışıklı yıldızlarından Tom Cruise olmak üzere birçok ünlü, yılların yüzlerine kondurduğu izleri silmek için seansı 180 sterline, yani yaklaşık 650 TL’ye yüzlerine bülbül dışkısı sürdürüyorlar. (Vatan, 22.04.2014) Dünyaca ünlü isimlerin güzellik sırları ”yok artık” dedirtti. Madonna verdiği bir röportajda kendi idrarını düzenli olarak içtiğini itiraf etti. (Haber 3, 23 Eylül 2022)

Evlilik: Bekar erkekler daha çabuk bunuyor. Karolisnka Enstitüsü araştırma sonucu. (31 Temmuz 2008) Bekâr erkekler daha genç ölüyor. ABD ulusal istatistik enstitüsü. (Sabah, 25.08.2001)

Uyanış

İngiltere’de yapılan bir araştırma, iyi bir eğitim alıp iş hayatına atılan kadınların parlak bir kariyer yerine evinde oturup şakin bir yaşam sürmenin hayalini kurduğunu ortaya çıkardı. Kadın dergisi New Woman’ın anketine katılanların yüzde 61’i mutlu bir evlilik yapmanın, sakin bir kasabaya yerleşerek evinin kadını olmanın hayalini kuruyor. Üçte ikisinden fazlası “parayı erkek kazanmalı” diyor. Kadınların önemli bir bölümü ise kariyerin o kadar da önemli olmadığını düşünüyor. Ulusal aile ve ebeveyn enstitüsü’nden vicki shotbot bu araştırmayı “modern kadının uyanışı” olarak görüyor. (Vatan, 11.03.2005)

Ev işi, fark: Kadınlar erkekler kadar seksi düşünmüyor. Kadınlarla ev işi üzerine yapılan anketten ilginç sonuçlar çıktı. İngiltere’de, 2 bin kadının katıldığı araştırmaya göre; kadınların yüzde 40’ı ev işi yapmayı seksten daha tatmin edici buluyor. Kadınların yüzde 64’ü, ev işi yapmaktan dolayı mutlu olduklarını söylüyor. Yüzde 45’i ise, “Eşimle seks yapmaya temizlikten az vakit ayırabilirim” diyor. (Habertürk, 25 Nisan 2006) Belçika’da bulunan Leuven Üniversitesi profesörleri tarafından yapılan araştırmaya göre cinsellik hormonu testosteronun yükselmesi erkeğin karar verme mekanizmasını altüst ediyor. Araştırmada bir grup öğrenciye konusu finans olan bir oyunun öncesinde iç çamaşırlı kadın fotoğrafları gösterildi. Bu grubun diğerlerine oranla oyunda başarısız oldukları ve doğru karar vermekte zorlandıkları gözlendi. Erkeklerdeki bu tepkilerin kadınlarda görülmediği belirtildi. (Habertürk, 20.04.2006)

Ne yapmalı? Gaziosmanpaşa Belediyesi, boşanma oranlarını azaltmak için evlilik danışmanı aldı: Çalışmayan bir kadının özel durumlar haricinde (hastalık, gece çocuk bakmak vb) sabah eşinden önce kalkıp eşinin ihtiyaçlarını (kahvaltı, kıyafet vb) hazırlamaması, işe güler yüzle uğurlamaması durumunda bir süre sonra eşi tarafından ‘sürekli uyuyan, tembel, hiçbir işe yaramayan, para yiyici’ olarak algılanabilmektedir. Problemin çözümünde konuşmak ama asla vıdı-vıdı yapmamak gerekir. Yaşadığınız problem o anda çözülecek diye bir kural yoktur. Dengeli anlayış sergileyen, istikrarlı, sevecen, çekici, gizemli bir kadının erkekler peşinden koşar. ‘Ben buyum. İşine gelirse’ diyen kadını, her erkek eninde sonunda aldatır. Çünkü ilişkinizi restleşme düzeyine indirmişsiniz demektir. Rest çekmek pokerde olur. Poker ise kumar oyunudur. Başarılı bir iletişimle çözülmeyecek aldatılma problemi yoktur. Yeter ki eşimizin algıladığı dilden konuşalım. Bilinmesi gereken en önemli gerçek, mükemmel kadın mutsuz kadındır. Evli olan ve hayatında mükemmel olmayı seçen kadın, iş hayatının dışında iyi bir anne, iyi bir iş hedefi ile adeta kendi ile savaşır bir duruma gelmektedir. (Vatan, 25.12.11)

“1952 yılında Hugh Hefner denilen adam Playboy denilen ilk porno dergisini çıkarttığında, Amerikan toplumu bile ayaklanmıştı. Kamyoncular şimdikilere göre mütevazı sayılabilecek yarı çıplak bir kadın resmini kamyonlarına astıklarında, Amerika’da yer yerinden oynamıştı. Kiliseler Birliği, Aile Dernekleri, Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Senatörler tepki göstermişti. Peki şimdi? Yılın belli günlerinde, kendi aralarında sözleşip, metroya çırılçıplak biniyorlar. Alışveriş merkezleri, çırılçıplak, anadan üryan bir şekilde geliyor, ücretsiz ayakkabı veriyor diye, soyunup, çarşıya pazara, ücretsiz girmek müzeye çırılçıplak geliyorlar. Canlı yayında soyunmak; medenilik. Canlı yayında konuk bayana sarkıntılık yapmak; moda. En mahrem yerlerinin görünmesi; frikik. Masum gibi başlayan her hareket, en sonunda kutsallarımızla savaşan 7 başlı ejderhaya dönüyor.” (Münir Arıkan, Altınoluk,  sayı: 304, Haziran, 2011)

“Değer veren insan karısını teşhir etmez”  Yeşim Salkım (Kanal1, Magazin1, 03.01.2009) Sunucu manken İpek Tenolcay: “Mini etek giyip, ince çorapla geziyorsan başkalarıyla flört ediyorsundur. İltifatlar, bakışmalar aldatma değil midir? ” (Milliyet, 11.01.2003)

Erkeklerin aşk hayatlarıyla ilgili en büyük pişmanlığı daha fazla kadınla sevişmemek olurken, kadınlar ise geçmişte yanlış erkeklerle seviştikleri için mutsuzluk yaşıyor. Kadınların en büyük pişmanlıklarından bir tanesi ise ilk cinsel tecrübelerini yanlış bir insanla yaşamış olmak. Ayrıca birini aldatmak ve geçmişte bir ilişkiye çok hızlı başlamak da diğer pişmanlıkları. Erkekler ise kadınların tam aksine kız arkadaşlarını daha hızlı yatağa atmadıkları için pişmanlık duyuyor. Yine erkekler için en büyük pişmanlıklardan biri de cinsel anlamda daha çok macera yaşamamış olmak. Çalışma 25 bin kişi üzerinde yapıldı. Archives of Sexual Behaviour, isimli dergide yayınlanan araştırmaya göre kadınların yüzde 56’sı spontan biçimde seks yaptığı için pişman. Ve bunların yaklaşık olarak çeyreği bekaretini kaybettiği için pişman. (Hürriyet, 28 Kasım 2013)

Sonuç

Kapitalizm pek çok toplumda kadın bedenini popüler kültür ve araçları (moda, müzik, sinema, kitle iletişim araçları, dizi, tiyatro gibi) vasıtasıyla idealize ettiği güzellik, seksilik, incelik ve uzunluk (boyluluk), bakımlılık gibi pek çok bedeni unsuru, bireylerin çoğu için hayatta var olmanın amacı haline getirmiştir. Tüketim kültürünün buyrukları çevresinde kadın bedeni için standardize edilen beden ölçüleri, güzellik idealleri nerdeyse toplumsal ve fizyolojik yaşamın bir parçası olarak sunulmaktadır. Kadın bedeninin her bölgesinin erojen bir alan şeklinde temsil edilmesi adına sürekli bir enformasyon oluşturulmaktadır. Kadınlar için yaratılan yaşam tarzına göre, kadın sürekli cazibesini yitirmemeli ve çevresindekilere bu cazibeli haliyle hayranlık uyandırmalıdır. Beden imajı ve bedene yapılan birçok müdahale, tüketim toplumu ve tüketim kültürünün en büyük yaratıcısı ve yararlanıcısı olan Batılı kapitalizm olgusundan bağımsız değildir. Tüketim toplumunda tüketim arzuları ve istekleri ihtiyaçmış gibi algılandığı veya algılattırıldığı söylenebilir.  Beden; bugün güzelleştirilerek, yüceltilerek, özgürleştirilerek bir arzu -özellikle cinsel arzu- nesnesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Çünkü tüketim kültürünün var olmasını istediği ideal birey bedeni; sürekli yenilenen ve modanın peşinde koşan, sadece yaşayacağı bir tek yaşamı olduğunu ve bu yaşamını da yaşadığı dünyada cennete çevirerek hiçbir zevki ıskalamayan veya her hoşnutluk veren şeyleri deneyimlemenin bilincinde olan kişi olarak tanımlanmakta veya kabul görmektedir. (Prof. Dr. Rıfat bilgin,  Tüketim kültüründe kadın bedeninin cinsel kurgu olarak konumlandırılması ve sunumu, The Journal of Academic Social Science Studies, Number: 36, p. 309-329, Summer II 2015, s. 327)

Yaratılan süper kadın imajı ile de; hem anne, hem eş, hem çalışan kadın, hem de güzel olmayı bilen kadın rolü benimsetilmiştir. (Nesrin Kula Demir, Zehra Yiğit, Reklam fotoğraflarında kadın bedeninin değişimi, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume, 8/6 Spring 2013, s. 471)

Kadın, Batı tarzı hayat ile beraber statünün doğrudan kendi bedenleri ve zihinleri üzerinde odaklandığını görmüşlerdir. 1940’lı yıllarda idealize edilen kadınların kafa yapısından ziyade güzellik olarak gündeme gelir. 1950-1970 arası dönem moda ‘herkes böyle giyindiği için giyilmesi gereken kıyafetler’ olarak sunulurken, 1980‟den sonra moda ‘başkaldırının sembolü’ olarak gösterilmektedir. (Fatma Karabıyık Barbarosoğlu,  Moda ve Zihniyet, s. 111, 164, 170)

Televizyonda, reklamlarda, sokaklarda ve billboardlarda, reklamını yaptıkları ürünler daha çok arka planda kalıyorken, ön planda kadın vücudunun ve cinselliğin olması, ahlaki değerlerimize de oldukça ters düşmekte. Satılan ürünlerde, belirlenen hedef kitlesini etkilemek için bedenlerini kullandırmaları, kendilerini cinsel obje olarak gösterenlere karşı çıkmamalarını anlamak gerçekten de zor. (Yeni Akit, 9.12.2014)

Prof. Dr. Hatice Arpaguş, “Kadını özgürleştiren feminist söylemlerin, kadını bir meta haline getirdiğini” ifade ediyor. “Kadının özgürleşmesi ve bedenine hakim olması meselesi, bir süre sonra bedenin para ve mevki için sergilenmesi gibi durumlara dönüşüyor. Mesela araba tanıtımında kadının reklam aracı olarak kullanılmasıyla arabanın modeli arasında bir bağlantı kurma ihtimali yoktur. Böyle bir durumda kadının özgürleşmesi veya bedeninin özgürce kullanmasından bahsedilebilir mi?” diyor ve İslam’ın başörtüsü konusunda ortaya koyduğu kriterlerin kadını meta olmaktan alıkoyduğuna dikkat çekiyor, örtünün kadının beden ve kimliğinin sömürülmesine engel olduğunu fakat modern dünya karşısında bu konuda zorluklar yaşandığını anlatıyor. (Kübra Sönmezışık, Reklamın Özgür Kölesi Kadın, Bilimevi Kadın dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2017, Sayı 3) 

Leave a comment