Ateist akıl!

1.631 kez görüntülendi

Resim bulunamadı

Konu ile alakalı, “Bilim yanılmaz mı?, Deizm, Ateizm Yanılgısı, Dinsiz ahlak olur mu?, Evrim, Allah’ın varlığının ispatı” başlıklı yazıları da öneririz.

Önce basında çıkan bir haber ile konumuza başlayalım: “Ateistler daha zeki çıktı”: 63 bilimsel çalışmadan 53’ü ateistlerin dindar insanlara oranla daha zeki olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, cinsiyet ve eğitim gibi diğer faktörler din ile zeka arasındaki ilişkiyi etkilemiyor. Çalışmayı yürüten 3 psikolog zekayı, “planlama, problem çözme, soyut düşünme, karışık düşünceleri algılama, çabuk öğrenme, tecrübeden ders çıkarma” kriterlerine göre tanımladı. (NTV, 14.08.2013; Sözcü, 15.5.2017; 1.2.2018; Habertürk, 13.8.2013) “Yine aynı bilim insanları sonucun kesin kabul etmenin ‘adil olmayacağını’ da açıkladı.” (Risale haber, 17 Mayıs 2017) “Araştırmayı yürüten ekip, analizin IQ testlerinden yapıldığını ve duygusal ile yaratıcı zekanın değerlendirmeye katılmadığına dikkati çekiyor. Dolayısıyla, ateistlerin dindarlardan daha zeki oldukları sonucunu kesin olarak kabul etmenin ‘adil olmayacağını’ vurguluyorlar.” (Aydınlık, 15.5.2017)

Haberden çıkan sonuç, demek ki biz yobazların suçu yok! Suç, genlerimizin geri zekalı olmasında imiş! Hemen itiraz etmeyin, klavuzunuz ateist Dawkins genlerin ‘bencil’ olduğunu kabul ediyor da zeka sorunu olduğunu neden kabul etmesin. Hem sizin de işinize gelmez mi bu ‘’teori’ Ama bu da bir ‘kader’ konusuna muhatap olmaktayız. ’Kötülük problemi! Baştan yeniden yazılmalı değil mi? Devam edelim. ‘Haber Sol’ 09.06.2017 tarihli haber: “Zeki insanlar açıklanamaz olguları (belirsizliği) bilim yolu ile açıklamaya meyilli, bunu yapabilecek kadar zeki, bunu yapamayan insanların ise dindarlığa meyilli” imiş! Zaten, “Yükselen İslamcı köktencilik, ve genel olarak dinci köktenciliğin nedeni, köktendincilerin ortalamadan daha fazla oranda daha fazla dincilik-artıran genine sahip olmaları ve daha az oranda zeka-artıran genlerine sahip olmaları” nedeni ile “Neden Müslümanların bilime daha az katkı yaptıklarını da” (Ellis, L., vd. The future of secularism: a biologically informed theory supplemented with cross-cultural evidence, Evolutionary Psychological Science, 2017)  açıklanabilmekte imiş. Oh be rahatladık… Şaka bir yana, haberde kullanılan dil ve ‘yükselen İslamcılık’ gibi kavramlar zaten haberin siyasi ve istihbarat çerçevesinde hazırlandığının ipuçlarını vermektedir. Ayrıca, diğer dinler için bu iddianın gerçek olabilme ihtimali varsa da, İslam için bu iddia asla söz konusu olamaz! Müslüman bilim öncülerinin bilime katkıları ortadadır. Bu konuda kaynakları ile  yazılarımıza bakılabilir.  Bu arada bilimi nasıl ideolojilerine alet ettikleri ve iddialarının ne kadar bilim dışı ve ön kabule dayandığının delillerini de ‘ateizm ve deizm ile alakalı yazılarımızda örnekleri ile’ bulabilirsiniz!

Ateistlerin ne kadar zeki olduklarına gelince, örnekler üzerinden gidelim ve kararı okuyucuya bırakalım.

Devlet eli ile ateizm propagandası bile yapılmış ama amacına ulaşamamıştır! “Rusya’da ‘militan tanrısızlar örgütü’ kurulmuştu.” (Nikita Kruşçev, Anılar, s. 107); “SSCB dönemimde ilkokul 4. sınıfta ‘Allah’sızlar kulübü’ okullarda kurulurdu.” (Enver Altaylı, Ruzi Nazar, s. 30); “Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni, işçilerin her türlü dinsel uyutmacadan kurtulması adına mücadele etmek için kurduk. Bizim propagandamız tamamen bilimsel, dahası materyalist dünya görüşü üzerindedir.” (Sosyalizmin Dine Bakışı, Rusça yayın yapan Novaya Zihn Dergisi Sayı: 28, 3 Aralık 1905); “Sovyetler Birliği döneminde Marxist ve Leninist dünya görüşünü “bilimsel ateizm” adıyla eğitim ve öğretimde zorunlu bir ders olarak okutulmuş ve dinin ortadan kalkması için yoğun mücadele verilmiştir. Dinî inançlar, kurumlar, ibadetler, törenler yasaklanmıştır.” (Aydın Topaloğlu, Ateizm ve Eleştirisi, s. 157) “70 yıllık ateizm uygulamasından sonra insanlar dine hasret kalmışlar.” (Salih Akdemir, Yörünge, 9-16 Ağustos 1992, 88. Sayı, s 10) Peki sonuç ne oldu, sosyalist bu devlet yıkılır yıkılmaz halk 100 yıl bile geçmeden dinlerine geri döndü! “75 yıl boyunca anaokulundan üniversitesine kadar bütün okullarda ateizm için beyin yıkayanlar, toplumun giderek kokuşması karşısında çareyi şimdi herkesin din eğitiminden geçirilmesinde buluyor.” (Yeni Yüzyıl, 12.01.1996) 

Aslında “Az felsefe insanı Tanrıtanımazlığa, derinlemesine felsefe de Tanrı’ya götürür.” Francis Bacon (Aliye Çınar, Deizm ve ateizm üzerine, s. 127; E. Gilson, ateizmin çıkmazı, s. 80; Nedim Cisr, İlim felsefe Kuran’ın ışığında, s. 150; Prof. Nihat Keklik, Filozofların özellikleri, I-B; Zakir Naik, Gençlerin inanç sorunları, s. 58) Zaten “Doğa bilimleri bardağından içilen ilk yudum insanı ateist yapar. Ama bardağın dibinde yaratıcı sizi beklemektedir!” Werner Heisenberg, Nobel ödüllü fizikçi  (Cüneyt Avcıkaya, Kolaycılığa kaçmanın adıdır deizm, s. 22) Lord Cliffen boşuna, ‘Derin düşündüğünüzde ilimler sizi Allah’ın varlığına kabule zorlar.” (Afif A. Tabbara, İlmin ışığında İslamiyet; Emin Arık, Deizm ve ateizm çıkmazı, s. 63) dememektedir. Gustave Flaubert ise “bilginin azı insanı dinden çıkarır çoğu ise dine geri döndürür.” demektedir. (Mehmet Akbulut, Tanrı Dersem Çık Allah Dersem Çıkma, s. 16) diyerek asıl meselenin yüzeysellikte kalmadan derinlemesine konuya hakim olabilmekte olduğuna işaret etmektedir!

Lawrence Krauss’un, ‘Hiç yoktan bir evren’ isimli  kitabında,  “Kainatın hiçlik’ten var olduğunun akla uygun olduğunu” iddia eder. Aslında onun hiçlik dediği, var olan bir şeydir. Ona göre hiç, ‘boş fakat önceden mevcut bir uzay’ şeklinde tanımlanır. Yani onun hiçlik kavramı aslında, mevcut olan bir şeye işaret eder. Yani ona göre hiçlik, fiziki bir şeyden oluşmuştur. (Hamza Andreas Tzortzis, Hakikatin izinde, Din bilim Ateizm, s. 131) 

Bilim, faili mechul (!): Bilim fiili (-n nasıl olduğunu) bize anlatır ama faili anlatmaz. Nasıl sorusuna cevap verir, neden ve kim sorusunu göz ardı eder. İngiliz fizikçi Paul  C. V. Davies, ‘Bilimle uğraşan hiçbir kimse, fizik kanunlarının nereden geldiğini hiç sormamaktadır.’ (Ergin Ögcem, Ateizmden deizme Antony Flew, Doktora tezi, s. 107) demektedir. Neden sormadığı ise ateistlerin cevaplaması gereken bir soru-n-dur!

Naturalist felsefeci Colin McGinn, “Maddenin, doğal seçilim yoluyla bir tür ‘tasarım sergilediğini’ söyler.” (Colin McGenn, The Mysterious Flame, s. 12)  Yaratanı reddedip, yaratılana ilahi sıfat yüklemek ancak ateist akılla mümkündür.

Dinsiz insan zaten olmaz, olamaz.  John R. Searle: “Materyalizm bir anlamda zamanımızın ‘dini’dir. Daha ziyade geleneksel dinlerde olduğu gibi, materyalizm, sorgulamaksızın kabul edilir. Materyalistler, tümüyle diğer materyalistler tarafından genel olarak kabul edilebilecek bir materyalizm versiyonu formüle edememişlerdir.” (Searle, Mind, s. 48) Phillip Johnson ise, ‘natüralizmin imana dayanarak kabul edilen bir dünya görüşü olduğunu’ söyler. (Kemal Batak, Naturalizm Çıkmazı, Dennett’ten Dawkins’e yeni ateizmin felsefi temelleri ve teistik eleştirisi, s. 81) Örneklerini aşağıda göreceğiz.

Evrim’in bilim değil inanç olduğunu evrim adlı yazımızda görmüştür, buradan devam edelim: “Bugünün ‘bilimi ile açıkça çelişse de’, davranışlarımızın birbiri ile etkileşen sayısız nöronlara dayandığını söylemek, kendimizi küçük düşürmez.” (Crick, Şaşırtan varsayım,  s. 289) “Uzun dönemde ‘getirilebilecek’ bilimsel kesinlik, bizi atalarımızın hurafelerinden kurtarabilir.” (Kemal Batak, Naturalizm Çıkmazı, Dennett’ten Dawkins’e yeni ateizmin felsefi temelleri ve teistik eleştirisi s. 285) Francis Crick, “bir neron destesinden başka bir şey olmadığımızı, ‘benlik, özgür irade, bilinçli anılarımız, üzüntülerimiz, neşelerimiz gibi pek çok zihinsel niteliğin aslında var olmadığını” iddia eder ve ‘Şaşırtan Varsayım’ isimli eserinde şöyle der: “Eninde sonunda beyni nasıl çalıştığını gerçek anlamda öğrendiğimizde, algılarımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımızın üst düzeyde yaklaşık bir açıklamasını yapabileceğiz.” (Şaşırtan varsayım, s. 284) “Proteinlerin ‘yeteneklerini’ öğrendiğimizde, bilincinde gizemli yanları yok olur.” (Şaşırtan varsayım, s. 285) Bu ifadelere göre bilinç bir yandan bizim için gizemini korurken öte yandan varlığını DNA, RNA ve proteinlere borçludur. “Az bir bilgi, iki varlığı (bilinç, beyin) bu derece kesin bir karşılıklı bağımlılığa sokmamıza nasıl izin verebilir?” (Kemal Batak, Naturalizm Çıkmazı, Dennett’ten Dawkins’e yeni ateizmin felsefi temelleri ve teistik eleştirisi, s. 115) “Örneğin kızamık ve yüksek ateş, belli bir korelasyona sahiptir. Ancak bu iki hadiseye virüs gibi bir diğer etkenin neden olması gibi, C lifleri ile üzüntü kaynaklı bir acıya ruhun ya da zihnin neden olduğunu düşünmemize engel olan nedir?” (Batak, s. 116) “Yol gösteren bir ‘ön fikriniz’ yoksa zorlu bir bilimsel araştırma programında başarıyla ilerleyemezsiniz. Bu düşüncelere sözcüğün geniş anlamında ‘inanıyorsunuz’dur. Ama bilimci için bunlar yalnızca geçici inançlardır.” (Şaşırtan varsayım, s.  285) “Materyalistler, yarı-dinsel imanla kendi görüşlerinin doğru olduğundan emin olsalar da, asla kendilerinin, diğer filozofların ve materyalistlerin tatmin olacağı bir materyalizm versiyonu geliştirebilmiş değillerdir.” Naturalist materyalizm, ‘yarı-dinsel bir imanla’ kendi görüşlerinin doğru olduğundan emindir. Dawkins, tanrının varlığını, Crick, ölümden sonraki yaşamı “bilimsel bir hipotez” gibi görmektedir. Doğada var olan her şeyin fiziksel ya da maddi olduğu iddiası olan fizikalizm ya da materyalizm, katı natüralizmin bir türüdür.” (Batak, s. 117, 119, 122) Dennett’in ifadesi ile, “her birimiz, binlerce farklı türde, trilyonlarca hücrenin bir araya toplanmış şekliyiz. İnsanı canlı yapan bireysel hücreler ki her biri zihinsiz bir mekanizmadır, çoğunlukla ‘otonom bir mikrorobottur’ ve bunlar bir maya hücresinden daha ‘bilinçli değildir.’ Yaşam ‘mucizeleri’ –  büyüme, kendini onarma, savunma, üreme- bütünüyle ‘şaşırtıcı karmaşık araçlar’ tarafından, fakat mucizevi değil, tamamlanmıştır. Her birimiz zihinsiz “robotlardan” yapıldık.” (Daniel C. Dennett, Sweet Dreams, s. 2-3) “Bizler yaşamkalım ‘makineleriyiz’, genler adıyla bilinen bencil moleküllerini körükörüne korumak için ‘programlanmış robot’ araçlarız.” (Dawkins, Bencil Gen, s. 5) Makineyi kim yaptı, kim programladı, robotu kim üretti, aracı kullanan kimdir? Soruları ateistler için önemsiz detyalardır sadece!

Ayrıca ateistler, “Dindeki ibadetleri anlamsız görüyorlar ama çağdaşlık adı altında bir sürü ritüel (ruhçuluk vb.) uyduruyorlar.” (Prof. Cafer Karadaş, Ateist ve deistlere cevap, s. 63)  “Evrendeki her gelişmeyi zorunlu sebep sonuç ilişkisine bağlayan materyalistler, evrenin varlığa gelişi ve ilk canlının ortaya çıkışı söz konusu olduğunda bu tezlerini bir yana bırakıyorlar.” (Prof. Cağfer Karadaş, Kafama takılanlar 2, s. 65)  Evrenin tesadüfen oluştuğunu ileri süren materyalistler gündelik hayatlarında ise işlerini asla tesadüf/şansa bırakmamaları da kendi açmazlarından sadece birini oluşturmaktadır!

Eski Yunanlılarda, Hristiyanlarda, günümüz Ateistleri de ne yazık ki, “Allah’ı gereği gibi kavrayamadılar” (Hac, 74) Eski Yunanlılar Allah’ın yarattığı Meleklerini; Hristiyanlar Allah’ın Peygamberini; ateistler ise Allah’ın yarattığı doğayı Tanrı ilan ettiler!

Aslıdan deistler, ‘Kainat kitabını’ okuyup yaratıcıya ulaşırken İslam’a yaklaşmakta fakat vahyi reddederek İslam’dan uzaklaşmaktadırlar. Ateistler ise, ‘La İlahe’ derken İslam’a yaklaşırken, ‘illallah’ demedikleri için İslam’dan uzaklaşmaktadırlar. Yarım inanç ise insanı O’ndan ve cennetten etmektedir!

Ateistler durmadan değişken bir içeriğe sahip olan bilime kutsiyet izafe etmektedirler. Bilim sayesinde uzayda yolculuk yapılacağını iddia ederler, ölüme çare bulunacağını ümit eder ama bunları biz Müslümanlar miraç’la, cennette sonsuz yaşam ile ifade edince bizi gericilikle itham ediyorlar. Sonra onlara ‘Primitif dogmatik rudic’ desek kızarlar! İnsanların içinde vahşet duygusunun olduğunu ve bunun da hayvanların zamanla insana evrilmesinin bir kalıntısı olduğunu ileri sürülen evrimciler, insanın içindeki sonsuzluk, tatminsizlik, özlem gibi duyguların, cennetten kovulan atamızdan kalan, ana vatanımıza olan özlem olarak yorumlanmasına neden itiraz ederler acaba? Din karşıtı ateistler, materyalizmin dibi olan “bilimsel sosyalizm” ve “eşitlik” adı altında “sınıfsız bir toplum” sloganı ile yapılan piar çalışmalarıyla ulaşılmasını hedefledikleri “proletarya diktatörlüğü” ile yönetilen ülkelere güzellemeler yapanken, sıra Marks’ın sakalı değil Müslüman’ın sakalına; Che değil Şamil’e (Şeyh’inden Basayev’ine); Küba’nın Guayaberası değil (Kadın erkek için) tesettüre; (Mesela) İngilizce değil, Arapça’ya gelince neden kırmızı görmüş boğalara dönüşmektedirler?!

Dünyanın düz olduğunu ileri süren tefsircilerden hareketle İslam’a saldırmaya çalışan ateist arkadaşa bir hatırlatma: O tefsirlerin yazıldığı dönemde “bilimsel olarak” Batlamyus teorisi bilime hakim idi ve bilim, dünyanın düz olduğu kabul ediliyordu! Yani ateist arkadaş eleştirecekse bilime göre ayeti yorumlamaya çalışan İslam alimlerini değil, bilimin ne kadar oynak bir düzlemde olduğunu görüp bilimi eleştirmesi gerekir! Çünkü, dünyanın bilim adına düz olduğunun iddia edildiği o dönemlerde, Kur’an’dan hareketle dünyanın yuvarlak olduğunu ifade eden tefsir alimleri de mevcuttur! Detay, ‘Kur’an ve bilim’ adlı yazımızda! 

.

Bilimin bir gün ölümsüzlüğü bulacağına iddia eden ateistler, Nuh Aleyhisselam’ın 950 sene yaşadığına inanmıyor! “Allah, fakirlere ne için yardım etmiyor?” diye şikayet eden ateistler fakiri doyurmazken, fakirlere yardım etmeye çalışan yardım derneklerini de, irtica ile suçluyor. Materyalistler yaratıcıyı, dolayısı ile onun ezeli olduğunu kabul etmezler ama, artık sonradan ortaya çıktığı bilimsel ispat edilen maddenin ezeli olduğunu ilan edip ona yaratıcılık sıfatı yüklemeye devam ediyorlar. Bir zamanlar bilim dünyasının tek kıstası Newton yasaları idi. Aykırı bir görüş konuşulamaz, karşı çıkanlar bilim dünyasından aforoz edilirdi. İzafiyet, Kuantum, Big Bang ile artık Newton – tümden değilse de önemli oranda – tarihe karıştı. Makro alemden mikro aleme geçildikçe Newton fiziğinin iflasını daha iyi görüyoruz ki aslında, makro alemde de iflas ediyor, bilim ve felsefeden, uzayın artık sonsuz ve başlangıçsız olmadığına dek hayattan soyutlanıyor bu yaklaşım! Bizi bir Yaradan’ın var ettiğine inanmayan ateistler, uzaylıların genlerle oynayarak maymunları insanlaştırdığına inanıyorlar! Peki bu ateis arkadaşlara yüz puanlık soru: Uzaylıları, maymunları, genleri kim yarattı? 

Kur’an’ın dogma olduğunu iddia eden ateistler, evrim, Dawkins, Marx vb. söz konusu olduğunda bizden çok daha fazla dogmatik oluyorlar. Bir iki mizah ile konunun örneklerine geçelim: Ateist: “Yeşil yanınca yayalar, kırmızı yanınca sürücüler geçiyor. Boşuna bunları düzenleyen aramayın, işte nedenler; kırmızı ışık ve yeşil ışık!”
Karayolları genel müdürü: Kozmik enerji belanızı versin! Öpülen kurbağanın prense dönüşmesi ile doğal seleksiyonun “öptüğü” maymunun insana dönüşmesi aynı derecede bilimseldir!

Ateizm Derneği

1912’den kalma, eski ve güncelliğini yitirmiş bir  modeli kendini sembol kabul eden bu dernek üyeleri nasıl olurda savundukları  görüşlerin bilimsel olduğunu ileri sürebilir?

 O kadar akıllı (!) bir araya gelip, 4 sene küçük bir derneği idare edemiyorlar ama “koca evreni idare eden yok” iddiasını akıl ve bilim adına savunabiliyorlar!
Daha sonra Musevilerin derneklerinde şarkılar söyleyen Selin Özkohen (Kohen, İbranice kâhin demektir!) başkan seçilince dernek ekonomik ‘sıkıntılardan’  kurtulur!

Derneğin bir ilanı ve konuğu:

Ateizm Derneği’nin “Atatürk düşmanı” olduğu, derneğin “PKK’lılardan oluştuğunu” iddia edenleri haklı çıkarırcasına işler yapıldığını, dernekteki kişilerce, “DHKP-C militanlarını evine gönderilmekle” tehdit edildiği, “gigtv’de yaptığı yayından sonra, “sen ateizm derneğini Atatürkçü düşünce derneği mi yapacaksın?” denilerek hakaretlere uğradığını, ayrıca dernek yöneticilerden (kurduğu cast ajansında alıkoyduğu birçok kadının fotoğraflarını zorla erotik sitelere yükleyen ve sonra da “ülkemizde cinsellik tabu olmuş” diyen) Onur Romano’nun 6 kıza tecavüz edip birinin intiharına neden olduğunu ileri sürüp istifa eden Ahmet arkadaşın iddiaları doğru mu? Üzerinden o kadar zaman geçti hala tam tatmin edici bir cevap alamadık!

Ateizm derneğinde eleştirel düşünme ve sonuç:

Ateizmde değer (!) Onur Romano’nun istifa etmesi gerektiği gündeme getirilince dernek yöneticisi Ferial hanımın açıklaması:

6 Şubat 2023’te ülkemizde deprem olur. Depremden 3 gün sonrası ekran görüntüsü yukarıda  ve dernekte hiç bir faaliyet yok. Bu arada ise yardım eden dini vakıflara ise çamur atmaya devam etmektedirler. (9.2.2023) Bir hafta sonraki bir sorum ve sayfalarındaki o haftalık paylaşımlar ise aşağıdadır ve hala hiçbir yardım faaliyeti yoktur!

Konu hakkında, ‘Dinsiz ahlak olur mu?’ adlı yazımızı da tavsiye ederiz.

Ateist arkadaşlar hala  bildiğiniz gibi;

Binlerce inançlı akademisyen şimdiye kadar size tek laf etmemesini hoşgörü olarak görmeyipte kışkırttığınız bir tanesinin isyanını genele şamil kılmaları iç dünyaları hakkında epey bilgi vermektedir. İslam’a karşı provokatör paylaşımlardan hiç taviz vermezken araya bir de hoşgörü mesajı vermeleri de çelişkiler silsilelerine yeni bir halka eklemektedir sadece… Kurban yerine ağaç dikin diyenlerin ağaç dikme kampanyasını destekleme/beğenme sayısı dokuz! – rakamla; 9- 

 

ali-suat-1

Yukarıdaki fotoğraf ateist/natüralist akla güzel bir örnek: “Big bang gerçekleşti ve her şey, tesadüfen kendiliğinden oluştu.” Tabii o fincan nereden geldi, içine kahveyi kim koydu, kim düşürdü, ortaya çıkan eser resimdeki gibi cansız, hareketsiz, çoğalmayan, sessiz ve iki boyutlu mu, kim canlı cansız tüm varlığı birbiri ile düzen ve uyum içinde yaşamı devam ettirecek şekilde ayarladı?

Ateistler zaten işlerine gelen bilgiyi önceler, onaylar, kabul ederler: Ateist “Şengör, Big Bang gibi genel kabul gören bilimsel bir teoriyi, ateizmle uyumlu olmadığı gerekçesi ile reddetebilmektedir.” (A. Bilgili, Bilim ne değildir? s. 13) “Dawkins’in kuantum fiziği ile başı hoş değildir.” (Doç. A. Çınar, Deizm ve ateizm üzerine, s. 123) 

Resmini ben yaptım ama aslına (Hareket eden, konuşan, gören, kalbi atan) yaratan yok öyle mi? Bir de ateistin zekisi (!) bu! İkinci resimdeki, sağdakini para vererek alan ateist, soldakinin tesadüfen oluştuğuna inanıyor!

Bir evrimci, sizce, hangisinin sanat olduğunu savunurdu?

“Doğa yarattı, tabiat ana sundu, evren hediye etti.” gibi sözlerin mantıklı olma ve gerçekleşme olasılığı, yukarıdaki heykelin kendini yontabilmesi kadar rasyoneldir! Halbuki, her akıllı insanın kavrayabileceği gibi, “Kaya parçaları kendi kendine  heykel olma güç ve iradesine sahip değildir.” (Hacı Ali Şentürk, Ateizm sonuçsuz serüven, s.  155)

Evrimci natüralistler Allah’ı inkar edip sonra sahte tanrıcıklara (Doğa, tabiat ana) ilahi özellikler atfederler! “sneakertoast.com/trending/scary-nature-spt-fb” adlı sayfada, Allah yerine doğa/tabiat için kullanılan cümleler:

.

 Barkod sistemi her üründe var, görebilene!

Dawkins, ‘Yarasa radarının bir mühendisi hayranlıktan serseme döndürecek bir başarıya eriştiği biliniyor.’ (Kör Saatçi, s. 28) derken, bunu tanrıya değil, ‘doğal seleksiyona ve doğal seçilimin kör sürecine’ bağlamaktadır. (Alper Bilgili, Bilim ne değildir?, s. 165, 172)

Ateizm; aklın yüz karasıdır. Tesadüfen oluşmuş bir teknolojik ürün gördünüz mü? İmkânsız mı? Ama kendisine bakılarak taklit edilenler için, ‘üreticisi yok’ diyebiliyor ateist, natüralistler. Radardan uçak sanayisine, boya üretiminden inşaata ‘Biyomimetik’ ilmi de ateistleri yalanlamaktadır!

.

                         Evrim ağacında mantık aramak!

Doğru şartları sağlayan kim? Yıllarca o şartları ve sonraki milyarlarca hücre arasındaki uyum ve diğer (Çevre, besin, koruma, yeme, büyüme vb) ortamları aynı oran ve şekilde devamlı işleten kim? Tek yetişkin insan bile, doğup büyüyene dek birçok özel aşamalardan geçerek hayat bulabiliyorken, milyonlarca çeşiti ile her türünden bitki, hayvan ve insanları “bir arada” ve “uyum içinde” bir sağlayan olmadan yaşayabildiğine hangi “inanç” sizleri iman ettiriyor, inandırıyor; söyletiyor! Tek hücreden bir insana geçişin her aşaması ayrı şartlara bağlı iken, aynı insandan farklı cins var etmek ve bunları birbirleri ile uyum içinde ve binlerce yıl boyunca devam ettirmek nasıl bir “doğru şartlar” silsilesini gerektirir? Bir de bunu diğer hayvan türleri için tek tek ve birbirleri ile uyum halinde devam ettirildiğini düşünün ve bir de buna bitkileri ve tüm bunlarla düzen içinde işleyen akılsız varlıkları (gezegenlerin uyumundan su döngüsüne, atomlardan fiziksel-biyolojik kanunlara dek) ekleyin ve başa dönüp her birisinin birbirleri ile uyumunu ve bunun milyonlarca seneyi bulan zaman süresince bunun devam ettiğini düşünün! Tek hücreyi bu teknoloji çağında oluşturamayanların, o hücrenin insana dönüşümünü, ‘zaman tanrı’larına bağlamaları da yine ve sadece “’iman’ ile açıklanabilir!  

Kur’an’a hakaret ettiği için bir kızın fareye dönüştüğüne inanan cahil Müslüman’la, farenin insana dönüştüğünü iddia eden pozitivist evrimci ateist arasında hiçbir fark yoktur! Kur’an’daki, insanın maymuna dönüştüğü ‘benzetmesini’ (Bakara, 66) beğenmeyen ateistler, maymunun insana dönüştüğünü iddiasını, bilimsel kabul etmektedirler.

Vahiyden uzak akıl insanın geçmişini maymun ve doğal seleksiyon ve tesadüf adlı ilahlara bağlar. Geleceğin komünal topluma evrildiğine inanır. (Marx ve materyalist ideolojisi) Tüm evrenin hiçlikten ve nedensiz çıktığını kabul eden bu materyalist kesim, iş gökten koç indirmeye gelince ise bunu bilime aykırı bulur!

.

Kasap eti manavdan alıyor di mi? 634 kâfir de beğenmiş ki, genel zeka seviyelerini tespit edebilmemiz  için bedava anket yapmışta oldular, kendilerine müteşekkiriz!

Aşağıdaki Fatih Nadi arkadaşa cevabı peşin verelim, diğer paylaşımlar zaten her şeyi açıklıyor: “Sivas’ın Akıncılar ilçesinde, insanların “Allah razı olsun” demelerinin kendisini mutlu ettiğini belirterek 14 yılda 8 bin 500 ağaç diken ve 20 bin ağaç dikmeyi hedefleyen 70 yaşındaki Selim Petek’in hikayesini çok konuşuldu. Haberin servis edilmesinin ardından birçok kişi Petek’e teşekkür etti.” (İnternet Haber, 08.06.2020)

“Istakoz pişirilmeyi anlatan ki ve bunun videosunu paylaşan (28.08.2021) -ki istakoz canlı canlı kaynar suya atılır ve öyle pişirilir- Fatih Altaylı, “Kurban kesmeyin, hayvanlara eziyet etmeyin” dedikten sonra (26.06.2023) aynı videosunda, “Ben de tatilde boğa güreşlerini izlemeye gideceğim” demektedir. Aşağıdakiler ateist değildir ama paradoks ortada:


   

Kurban kesen İŞİD’çi ama köfteci Ramiz dayının sponsorluğu ‘caiz’ öyle mi?

.

“Kendini ateist olarak tanımlayanlar arasında Tanrı inancını kesin olarak reddedenlerin oranı %8.8; kendini Dindar olarak niteleyen gençlerin arasında düzenli beş vakit namaz kılmanın oranı yüzde 28.6; ‘ateist gençler arasında’ cuma namazı kılanların oranı %42.9; oruç tutanların oranı %58.6’dır.” (SEKAM, Türkiye’de gençlik, 2016, s. 98, 101) “Yapılan iki araştırma, ateistlerin dahi dua ettiklerini göstermiştir.” (International Herald Tribüne, 18 Temmuz 1991)

.

Dua nedir, nasıl yapılır bilmez, bilimden de habersiz ama ateist!

-Dua nasıl yapılmalıdır sorusuna cevap için, ‘Kader’ adlı yazımıza; Dua ve bilim için ‘İslami emir ve yasaklar ve hümanizm’ adlı yazımıza bakılabilir-

 -Deprem sonrası sosyal medya paylaşımlarından- 

Bu yorumlar, deprem sonrası enzakdan çıkarılan çocuktan ötürü, Allah’a hamd edenlere karşı çıkan ateistlere aittir. Enkaz başında uğraşan da bizim takımdan IHH ekipleri. Masa başında akıl verenler de klavye ateistleri! Çocuğa anlatır gibi ateistlere sıfırdan anlatalım: Allah – Haşa- kullarına, “malzemeden çal, kalitesiz malzeme kullan, kolonları kes” dese, yorumlar haklı olabilirdi. Ama Kur’an’ın emirlerinin (114 sureden sadece II. Suredeki aklı kullanma ile ilgili ayetleri sıralarsak; Bakara, 44; 73, 75, -76, 170, -171,179, 197, 242, 269, 282) tersine biri aklını kullanmaz, daha az para ile daha çok kâr elde etmek için malzemeden çal, “Aklını kullan, kul hakkına dikkat et” türü ilahi emirleri görmezden gel; Heyelan bölgesine, dere yatağına bina yap, sonra ‘rabbi’ suçla! Bu hem cehalet göstergesi hem asıl suçluyu görmemek veya gizlemek amaçlı bir yaklaşım tarzıdır. Sonra da ateistler, ‘Müslümanlar haklarını aramıyor, ahirete havale ediyor’ diye yine bizi suçlarlar! Aklı veren, vicdanı içimize yerleştiren Rabbimizi unutup, dünyaya materyalist bakanların sonu zaten, depremzedelerden de kötü olacaktır.

Arapça dil kuralı gereği ki Fransızca’da da bu böyledir, kadın erkek karışık bir topluluğa hitap edilirken, erkek sığası/kipi kullanılır. Yani; erkeklerden de bahseden ayetler + 80!
Not: Kuran’da erkek suresi yoktur ama Nisa/kadınlar, Ali İmran, Mücadele, Mümtehine, gibi kadın adları taşıyan sureler vardır! Ayrıca kadının ana-eş olması bu arkadaşı neden germiş acaba, ayrı bir inceleme konusu! Malum, feminist geçinen tüm dernekler aile, anne adını duyunca geriliyor… Devamı, ‘İslam’da kadın hakları’ adlı yazımızda. 

Maddenin ezeli ve ebedi -Başlangıcı ve sonu yoktur- diyen materyalizme bilim cevap veriyor,

Evrenin başlangıcı ve sonu var: Big-Bang, Entropi ve Big Crunch

Materyalist felsefeci George Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı kitabının 156. sayfasında mealen, “Evren eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde sonsuz bir varlık tarafından ‘belli bir anda ve yoktan’ var edilmiş olması gerekirdi.” demektedir ki haklıda idi! Ve bilim ilerleyerek kendisinin materyalist olmasına neden olan temel iddiasını yerle bir etti.

Önce ayetlere bakalım: “O, yaratan, ‘yoktan’ var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur.” (Haşr, 24); “O inkar edenler görmüyorlar mı ki, başlangıçta göklerle yer, birbiriyle ‘bitişik iken’ Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?” (Enbiya, 30) İbn Abbas’tan rivayete göre, yer ve gökler her ikisi bitişik tek kütle iken Yüce Allah bunları birbirinden ayırdı. Ka’b (ö. 32/652), Dahhâk (ö. 105/723), H. Basrî (ö. 110/728), Said b. Cübeyr (ö. 95/714), Ata (ö. 115/733) gibi ilk devrin önde gelenleri de bu görüşü benimsemişlerdir. Bunlara göre, bölünüp ayrılma, kütlenin ortalarında yer alan hava gücüyle meydana gelmiştir. Ka’b ise, ayrılmanın bir rüzgâr sebebiyle olduğunu söyler. Tefsirinde tabiat ve gökbilimlerine yer veren Râzî (ö. 606/1210) daha çok bu görüşü benimser. (Taberî İbn Cerîr, Câmiu’l-Beyân ‘an Te’vî’l-Kur’an, M. el-Bâbî el-Helebî, XVII/17-18; Kurtûbî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, XI/187-188; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’anı’l-Azîm, III/176-177)

Peki bilim ne diyor?: Yapılan araştırmalar, evrenin bir noktanın patlaması sonucu ortaya çıktığını gösteriyor. Araştırmalar, “Bu ‘tek nokta’nın, ‘sıfır hacme’ ve ‘sonsuz yoğunluğa’ sahip olması gerektiğini gösteriyor.”  (Cüneyt Avcıkaya, Kolaycılığa kaçmanın adıdır deizm, s. 48; Yunus Kalkan, Big Bang teorisi’nin teistik deliller açısından değeri, yüksek lisans tezi, 2005, s. 34); “Tek noktanın, ‘sıfır hacme ve sonsuz yoğunluğa sahip’ olması zorunluluğuna getirir. Bilim, yokluk kavramını ancak sıfır hacimdeki nokta ifadesi ile tarif eder. Bu İslami literatürde, ‘yaratma’ demektir.” (Metin Aydın, Ateizm Yanılgısı, s. 33); “Big Bang ile kainatın ‘yok veya yok hükmünde bir noktadan’ meydana geldiği dile getirilmektedir.” (Hacı Ali Şentürk, Ateizm sonuçsuz serüven, s. 146, 205)  ” Büyük patlama adı verilen teori, evrenin yaklaşık 13 milyar yıl önce ‘bir sıfır noktasından’ büyük bir patlama sonucu başladığı ve gittikçe genişleyerek büyüdüğünü ortaya koymaktadır.”  (Prof. Doktor Soner Duman, Allah’ım sorularım var, s. 23); “Evren, neredeyse ‘yokluğa yakın bir noktadan’ oluşmuştur.” (B. Erdem, Teistik argümanlar, s. 13); “Başlangıçta tüm hammadde ‘çok küçük noktanın’ içindeydi. Evren, 13.8 milyar yıl önce ‘leblebiden küçük noktanın’ içindeydi, bu noktada kütle çekimi kuvveti diğerlerinden ayrıldı sonra güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet birbirinden ayrılır. Evren sürekli ‘genişlemektedir.’ Yıldızlarla ilgili süreçlerde bedenimizin yapı taşları olan karbon oksijen gibi atomlardan oluşmuştur.” (Caner Taslaman, Neden Müslüman’ım ? s. 38-39, 260); “Evrendeki bütün madde ve enerji hayal bile edemeyeceğimiz bir yoğunluk ve sıcaklığı olan ‘küçücük bir bölgede’ toplanmış olmalıydı; yeterince geriye gidebilseydik şimdi büyük patlama dediğimiz, her şeyin başladığı zamana ulaşırdık.” (Stephen Hawking, Büyük Tasarım, s. 106); “Çok uzun bir süre için ne atomlar vardı, ne de atomların içinde yüzebilecekleri bir evren. ‘Hiçbir şey yoktu. Hiçbir yerde hiçbir şey’ yoktu.” (Bill Bryson, Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi, s. 2); “Evren, 10-43 saniyede ‘bitişiktir.’ Bu, bir Saniye’nin milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinin, onda biri demektir! Kâinat bu zaman aralığında yaratılmaya başlanmıştır.” (Hacı Ali Şentürk, Ateizm, Sonuçsuz Serüven, s.  233)   

“Biz göğü ‘büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) ‘genişletici’yiz.” (Zariyat, 47) Arapça’da, v-s-a  (genişlemek) kökeninden türeyen, Vâsi’un kelimesi ‘geniş’ anlamındadır. Mûsiuûn kelimesi de bu kelimeden türemiş, ‘genişleten ‘ anlamındadır. İbn-i Zeyd, Zeccac, İbn-i Kesir, Fahreddin Razi, Ebussuud Efendi, Mukatil b. Süleyman, el-Firuzabadi, el-Taberani ve İbn Cerir Taberi, Elmalı Hamdi Yazır ve Ebu Suud Efendi’nin Kuran tefsirinde de bu kelime aynı anlamda geçer. “Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur; her biri ‘bir yörüngede’ yüzüp gidiyor.” (Enbiya, 33) Yörüngeler bilimsel olarak 17. yüzyılda ispat edilmiştir. Rahman 5. Ayetle, Enbiya 33. ayet bir arada okununca; Bir hesaba (Kur’an’da geçen kelime ‘HüSBan’ aynen Türkçeye de geçmiştir: HeSaP) göre hareket eden ve yüzen Ay ve Güneş (ve gece gündüzün yaşandığı dünya) bir yörüngede yüzerler! “Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız.” (Enbiya, 104); “Dağlar darmadağın olup ufalandığı.” (Vakıa, 5; Zümer Suresi 68) zaman ise kıyamet kopacaktır.

“Eğer Planck süresi içinde (evrenin başlangıcından sadece 10 üzeri eksi 43 saniye sonra) genişleme ve çökme kuvvetlerinin oranında 10 üzeri 55’te 1 kadar küçük bir farklılaşma olsaydı, ya genişleme çok hızlı olacak ve evrende galaksiler oluşmayacaktı, ya da daha yavaş genişleme yüzünden sonunda çok hızlı bir çöküş vuku bulacaktı.” (A.H. Guth, ‘Inflationary Universe’, Physics Reviewd, 23, 1981, s. 348)

Big Crunch: Büyük Çöküş: Bilim adamları evrenin kütlesi yeterli miktara ulaştığında, çekim kuvvetleri nedeni ile bu genişlemenin duracağını ve bunun evrenin kendi içine çökmeye, büzülmeye başlamasına sebep olacağını bildirmektedirler. (Philip Ball, “Black Crunch Jams Universal Cycle”, Nature, 23 AralIk 2002; Dr. David Whitehouse,“Universe is ‘doomed to collapse’”, BBC News Online,22.10.2002, http://news.bbc.co.uk/1/hi/sci/tech/2346907.stm; Mark Schwartz, “Cosmic ‘big crunch’ could trigger an early demise of our universe”, Stanford Report, 25 Eylül 2002) “Herşey bir protondan bile küçük bir nokta şeklinde küçülecek. Aşama aşama negatif hale gelen kara enerji, evrenin dengesinin değişmesine sebep olacak ve büzülüp çökecek.” (Mark Schwartz, “Cosmic ‘big crunch’ could trigger an early demise of our universe”, Stanford Report, 25 Eylül 2002)

Evet, bilim Kur’an’ın dediklerine gelmekte, ‘’yok’tan yaratılmadan ‘genişleme’ye ve sonunda ‘kıyamet’e işaret etmektedir. Patlama yıkım getirir; Big Bang düzen ise getirmiştir. Entropik prensibi gereği, kontrol edilmeyen süreç kaosa meyillidir; düzen ve genişleme ise evrende devam ediyor.

Bir iki bilimsel adım atıp bir metali  havada tutmaya “Bilim” denir ve internette önce bu örnek verilirken; o  metalin milyarlarca kat büyüğü, milyonlarca yıldır aynı yörüngede döndüreni, üzerinde yürüyen, sürünen, uçan, yüzeni ile milyonlarca çeşit canlıyı binlerce senedir bir arada yaşatanı inkar etmeyi rasyonalizm ilan edeceksiniz, öyle mi?!

evrimcikim-denir-1

Her canlıyı meydana getiren kendine özel bir çalışan sisteme sahiptir. Birçok parçadan oluşur ve tümü birbiri ile uyum içinde çalışır. Aynı tür canlıların hepsinin çalışma sisteminin aynı olması ve farklı birçok canlı türünde de kendi içlerinde benzer durumun geçerli olması ve bir de tüm canlı-cansız varlıkların birbiriyle dengeli ve uyumlu bir şekilde yaşamı devam ettirmesi artık aklı başında olanlara bir mesaj vermeli değil midir?

Prof Dr Güner Sönmez: “Bir iki cümle sarfetmek için; beyin, omurilik, sinirler, diyafram, akciğerler, ses telleri, dil, dudaklar kusursuz bir uyumla seferber olur.”  Ve ateist o cümleyi şöyle kurar: “Düzenleyen yok, tesadüf!”

“Bir düşünsenize; 13 milyar yıl önce yaratıyorsunuz, bekliyorsunuz bekliyorsunuz yaklaşık 9 milyar yıl sonra güneş sistemi oluşuyor, sonra dünya oluşuyor, sonra yine bekliyorsunuz birkaç milyar yıl daha geçiyor çok hücreli canlılar ortaya çıkıyor, kambriyen Geliyor geliyor yine bekliyorsunuz maymunlar iki ayaküstünde yürümeye başlıyorlar, evrimleşiyorlar. 200 bin yıl önce atamız homo sapiens ortaya çıkıyor. Yine bekliyorsunuz mağara döneminde insanlar birbirini yiyor, yamyamlık var. Buraya kadar hiç bir müdahale yok geliyor geliyor 2000 yıl önce gökten vahiy iniyor. Böyle bir şeyin olmayacağı zaten belli.” Kerem Cankoçak

“İnsanın üzerinden, henüz anılmaya değer bir şey olmadan önce uzun dönemden (dehrden) bir süre geçmemiş miydi?” (İnsan, 1) Ateist akademisyen hem Kur’an’da var olan bir dönemi ifade ediyor hem de sonra ateizme çıkarım yapıyor, bu da ateistlere mahsus bir özellik tabii! Ayrıca bu akademisyen ama daha ‘yaratıcının yarattığı zaman ile sınırlandırılamayacağını’ bilmiyor! Zaman biz insanlar için söz konusudur. Allah (cc) için MÖ 2453  veya İsa’dan sonra 2453 diye bir zamanlama söz konusu değildir!  Yazarı kitabın içinde, Bill Gates’i Windows’da, ressamı resminde arayan; sonsuz olanı sonlu olan yarattığına sığdırmaya çalışan ey ateist akıl, hem zaman da Big bang ile başlamadı mı? Nerden baksan bu ifadeler tutarsız ve mantıksızlık içermektedir ki bu ateist kesim bir de Kur’an’da çelişki aramaktadırlar!


Okan Bayülgen’im ‘Uykusuzlar Kulübü’ adlı programına katılan Prof. Kerem Cankoçak, “Madde, evren, yıldız, gezegen, canlı, bilinç kendiliğinden oluşur” derken, kendiliğinden oluşmayan “50 soruda Maddenin evrimi “adlı kitabının reklamını yapmakta idi!

Yerlisi, yabancısı aynı, bilim var; ilim, idrak, tefekkür yok!

Kısaca; Zamanı yaratan Allah’ı zamanla sınırlandırmaya çalışan akla (!) ateist aklı denir!  

“Zaman, büyük patlama ile başlamıştır.” (Hamza Andreas Tzortzis, Hakikatin izinde, Din bilim Ateizm, s. 146) “Evrende geçerli olan kuralları belirleyen zaten tanrının kendisidir ve tanrının kendi kurallarını mahkum olduğunu zannetmek, onu hiç tanımamaktan kaynaklanan bir hata olur. ‘Big Bang teorisi ile artık, maddenin yanı sıra uzay ve zamanında bir başlangıcı olduğu’ sonucuna varılmaktadır.” (Selçuk Kütük, Ateizm Yanılgısı, s. 102, 146) “Big Bang göstermiştir ki, zaman dediğimiz kavram evrenin var olması ile başlamıştır.” (Alper Bilgili, Bilim ne değildir?,  s. 109) “İzafiyet Teorisi bizi mutlak zaman düşüncelerini terk etmeye zorlar, uzay ve zaman birbirine bitişik ve kopmaz biçimde bağlıdır.” (Fritjof Capra, Batı düşüncesinde dönüm noktası, s. 95)  Descartes, ‘Tanrı zamanla sınırlı değildir çünkü zamanı da yaratan O’dur.’ derken bizim şimdi prof olmuş ateistlerimiz bunu anlamamakta ısrar etmektedirler! 

“Herşey kodlardan oluşmaktadır hatta benim sitem bile” diye ‘kodland’ reklamı yaparken, evrenin kodlayıcısı olabileceğini düşünemeyen evrimci rasyonal pozitivist Çağrı Mert Bakırcı

Dün dündür diyen ateist akıl!

 ateist-akil_2                                                                                                                                                                                      Atehöst’e teşekkürler

Evreni oluşturan şeyler, bilinçli olmayan yasalar (Nükleer kuvvet, zayıf kuvvet, çekim kuvveti ve elektromanyetik kuvvet) sayesinde var olur. Evreni oluşmasına neden olan bu yasalarda bilinç yoktur. Bilinci olmayan bu yasaların bilinçli ve düzenli/uyumlu bir sistemi var ediyor olabilmesi bu yasaların bir bilinç tarafından tasarlandığını kanıtlar.

Bir kopya düşünelim ki, kopyalayanlar profesör ordusundan oluşuyor ve yıllar süren, milyonlarca dolarlık çalışma sonucu,  aslının yerini asla tutamayan bir kopyayı ancak yapabiliyorlar. (Allah’ın varlığının ispatı adlı yazımızda örnekler mevcut) Bunun aslının tasarım ve yaratıcısının olmadığını ileri sürmek ancak ateizmin bir psikolojik bir ruh hali olduğunu kanıtlar. “Ateizm, bilimsel değil, psikolojiktir.” (Fred Hoyle, Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, s. 130) “Tanrı’ya inancın önündeki engeller rasyonel değil, genel anlamda, psikolojiktir.” (Paul C. Vitz, Ateizmin Psikolojisi; Alıntı: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2013/1 , Cilt 2, Sayı 2, Sayfa 133) 

ateistler-akil-1-4

“Bilgisizler, dediler ki: “Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?” Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.” (Bakara, 118)

Türk ateist ancak cennet ehline, o da ahirette gözükecek Yaradan’ı bu dünyada görmek istemektedir. Pardon ama O (cc) gözükse veya senle chat yapsa “imtihan” denen şeyin bir anlamı kalır mı? Cevaplarını önceden gördüğün şeye imtihan denebilir mi? Forumun yöneticisi var da bu kainatın  yok mu? 

turkate-2-1-1

Allah ve dolayısı ile ahret inancı endişe değil huzur kaynağıdır! (İslami emirler ve hümanizm adlı yazımıza bakılabilir) Ayrıca, özelde İslam hayatın hayatın hangi tadını almaya engel olmaktadır? İnsana zararlı olanlar dışında da İslam zaten hiçbir şeyi yasaklamamıştır!  Allah’ın olmadığını iddia eden hangi materyalist toplum ayakta kalmıştır? İşte SSCB, işte Varşova paktı ülkeleri işte Küba! 

tanriyoksa-kafanagoretakil-1

“Ateist teori açısından bakınca, yok olup gideceğimiz bir hayat niçin alabildiğince pervasızca yaşamayacaksınız ki?” (Ömer Faruk Korkmaz, Sorun Kalmasın, s. 328)


turkateistler-hurriyet_020213

.

iftiravegercekler-cimizdekiory-1

Oruç ile alay eden ateist kesim oruç (!) tutuyor!

oruclaalayedenler-oruc-tutuyor-1

Bakara suresine adını veren ‘Bakara’ kelimesi, ‘İnek’ anlamına gelir. Kurban olarak kesilmesi emredilen (Bakara, 67-71) inek üzerinden Allah’a isyana yolculuk günümüz ateistleri gibi aynı inekten hareketlede Yahudiler onu bir put yapıp ona tapmışlardı. (Araf, 148)

birgun_imamkenkomunistoldu

İnek sadece bir hayvan adı değildir! O aslında nankörlüğün alameti, verilen nimetlerin değerini anlamamanın simgesidir. Yahudileşme yolunda, vahyi terk edip dünyaya meyledenlerin işareti, ilahi vahiyden uzaklaşıp sahte ilahlara tapmanın sembolüdür. 
İnek, vicdanın sesinin bastırılmasını temsil eder. O inek nefsi ilah edinmenin ve şeytanın vesvesesinin dünyadaki maddeleşmiş halidir, iyilikten anlamamanın, kibrin ve azgınlığın adıdır. O inek ölmemiş; Hinduizm veya Hıristiyanlık adı altında, vahyi reddedip yerine sahte putlar edinenler şeklinde aramızda yaşamaya devam etmektedir! Bu Bakara’nın yani ineğin Musa aleyhisselam tarafından kesilmesi aslında putların; kutsallaştırıp taptıklarının kendi elleriyle kesilip yok edilmesi demektir. Yoksa olay tek başına kesilen bir hayvan değildir ve bu ad boşuna bu sureye verilmemiştir! Onu sadece bir hayvan adı olarak anlamak, zaten, Kur’an ruhunu anlamamaktır ve anlamadığını inkar eden de aslında cahilliğini itiraf etmektedir! İşin ilginci oryantalist bir Hıristiyan olan Riccoldo, “vahiyden kaynaklanan bir metinde bulunması uygun olmayan, bazı surelerin hayvan adı taşıması gibi hususların, Kuran’ın vahiy kaynaklı olmadığının delili” olarak ileri sürmüş.” (Batı İslam Arkeolojisinin Algısı, Prof. Dr. Fuat Aydın, s. 51) olmasıdır!  İslam’ın ruhunu anlamayan imam (!) ile Hıristiyan oryantalist kafa aynı; imam (!) oryantalist kadar İslam’a uzak, yabancı, ama emekli olana dek ‘namaz kıldırma meurur’ olarak görev yapmış! Tabii bu iki kafadaşa, Oxford kelimesinin ‘öküz geçidi, kalesi’ anlamına geldiğini hatırlatıp, biri Marxist diğeri Hristiyan iki oryantalistten alıntı yapıp konuyu sonlandıralım: “Marksist Robinson bile ‘Mahomet’ isimli kitabının girişinde, “Bir inkarcı olmasına rağmen yine de Hz Muhammed’in peygamberliğini takdir etmemeye hakkının olmadığını” belirtmektedir.” (Selahattin Sönmezsoy, Kur’an ve Oryantalistler, s. 144); “Arberry, “Ben Müslüman değilim, ancak İslamiyeti anlamak isteyen her insan Kur’an adı verilen kitabı hafife almaya veya onun hakkında cahilce hükümler yürütmeye yeltenmemelidir. O insanlığın en büyük abideleri arasında sayılır.” (Selahattin Sönmezsoy, Kurân ve Oryantalistler, s. 219) demektedir. Aydınlanma geçiren Maskar’a arkadaş utanır mı bilinmez! 

Yazarı kitapta, Bill Gates’i Windows’da, ressamı resimde arayan, gördüğü, sonsuz olanı sonlu olan yaratılana sığdırmaya çalışan ama bu arada  maddeye tanrısal özellikler veren ate akıl!

Bu da deist geçinen ama sitesindeki tüm uzantılarını ateist sitelere yönlendiren bir deist arkadaştan;
.

empirist-arkadas-1

ateail-1-2-3-1

Olmayan uzaylılara inan ama DNA’nın şifresinin tesadüfen oluştuğunu iddia et!

Ateistler bu tür paylaşımlarla güya Müslümanlar ile alay etmektedirler

Kur’an’da değil her cümle, her kelime veya her harf bir nedenle o kitapta bulunur ve bir hikmeti vardır. (“Kur’an ve bilim” adlı sayfamıza bakılabilir.) Bu ayet tek başına bile, ateistlerin iddiasının aksine bilimsel bir mucizedir: Hurmada bulunan oksitosin maddesi modern tıpta doğumu kolaylaştırıcı bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Oksitosin, doğumu kolaylaştırıcı etkisi nedeniyle pek çok kaynakta “rapid birth” yani “hızlı doğum” ifadesiyle tanımlanmaktadır. Peki, ateistler bundan etkilenir mi? Kim bilir?!

Ateist ve evrimciler bi de bize “bilim dışı, dogmatik” derler -Primitif toplumlarda eğitim spontanedir-

Doktora öğrencisi Pelin D. Çolak’tan pozitivist, rasyonel ve realist bir açıklama: “Madde nasıl ortaya çıktı, henüz bunun fiziki açıdan çok temellendirilmiş bir yanıtı yok. Ama bunun ileride olmayacağı anlamına gelmiyor.” Bu açıklama tıp doçenti sayın Sayın’ın açıklamasını hatırlattı: “Hiç bir fosil bulunmasa bile bu evrim kuramını çökertmez. Varsayalım ki henüz hiç bir fosil bulamadı. Bu tüm ara canlıların, doğaya karıştığını gösterir. Diyelim ki tüm fosiller fos çıktı ! Bu bile evrim kuramını çökertmez.” (Ümit Sayın, “Uçtu Uçtu Dinozor Uçtu”, Bilim ve Ütopya, Kasım 1998)  Eğer pozitivizm bu ise, o zaman biz de, ‘dünya aslında düz, sadece yüz sene sonra deliller bulunacak’ deyip işin içinden çıkalım.

Psikolojik danışmanlık okuyan öğrencilerin dersine, ders öğretmenleri misafir bir evrimci akademisyeni misafir eder. Akademisyen öğrencilere bilimsel (!) açıklamalarda bulunur: “Tekerlek nasıl evrildi ise insanlıkta öyle evrimleşmiştir.” Öğrencilerden (Cemil M.) biri kalkar, ‘Hocam, tekerlek ‘kendi kendine mi’ evrildi?’ diye sorar! Tabii cevap vermek (!) yerine hemen konuyu değiştirir evrimci hoca…

Stanley Miller 1953 yılında bir deney (Miller-Urey Deneyi) yapar ve ilkel atmosferide bazı aminoasitlerin sentezlenebileceğini gösterdiğini ileri sürer. Ama deneyini yaparken ortamı (soğuk deney ile) sonuç alacağı şekilde kendisi ‘ayarlamıştır’!

                                                                      

Turan Dursun’da nasıl ateist olduğunu şu şekilde anlatır: Bir gün eline bir süpürge alır ve su dolu kovaya daldırır, duvara sürter, duvarda şekiller belirir: Yüzyıl Dergisi, Yıl 1, 1990, sayı 6: “Allah’a inanıyordum. Ancak ‘deneyimler yaptım’ kendi kendime. Su dolu kovanın içine süpürgeyi batırıp duvara sürdüm. Şekiller bir ‘rastlantı.’ Dünya’nın oluşumu da öyle olmasın? Bu arada o da (Allah) tümden silindi.” Bu ‘bilimsel deney’ sonunda ‘Acaba evrende böyle tesadüf sonucu oluşamaz mı’ diye düşünür ve ateist olur empirist arkadaş. İyi de, o kova, o su, o süpürge, onları bir araya getiren bir el ve akıl ve irade olmasa o şekil oluşur mu idi? diye ‘düşünemedi’ tabii! “Ne de az düşünürsünüz?” (Mü’min, 58)

Yaptıklarının, deneylerinin aslında yaratıcıya işaret ettiğinden habersiz bu iki empirist arkadaşlar kendilerini rasyonalist, pozitivist, determinist, septik sayarlar ama bizi de yobaz, bilim düşmanı hatta usdışıcı bir irrasyonel olarak görürler.

Ey ateist arkadaş, Kozmik enerji, tesadüf tanrısı ve evrim el ele verdiler, şans eseri sanata hayat verip, maymun torunu olan sana görüntü ve tatlı atom bileşenleri sundular. Evrene bir pozitif enerji göndermeye ne dersin, hadi yogaya…

Ülker napoliten çikolatasını düşünelim: Dışında naylon bir ambalaj vardır. Ambalajın içinde bir kutu, kutunun içinde 8 adet çikolata bulunur. Bu çikolataların her biri de ayrı ayrı kâğıttan ambalaj içinde bulunur.  Elimize bir de bir mandalina alalım:

Çikolatayı kutusunu sallarsak ondan ses gelecektir, ambalaj aşamasında israf edilmiştir. Ambalajı çıkarılmadan çikolata yenmez.  Önce en dıştaki naylon, sonra kutu sonra her çikolatanın kendi özel ambalajı açılmalıdır. Her ambalaj tabiat için bir çöptür, plastik olanları daha geç olmak üzere tabiat tarafından yıllar içinde eritilebilecektir! Günde yenecek bir çikolatanın yıllar içinde ağız-diş sağlığından sindirim sistemine dek insan için birçok zararı olduğu aşikardır. Ayrıca çikolatayı toprağa gömsek hiçbir zaman bir çikolata ağacı elde edemeyiz. Gelelim mandalinaya: Salladığımızda içinden ses gelmez, sıfır hata ile ambalajlanmıştır. Mandalinanın ambalajını soyunca tabiatta çöp oluşturmaz, aksine geri dönüşümlü olarak büyük bir mekanizmanın küçük bir parçası olduğunu ispat eder şekilde kabuk hemen çürür ve geri dönüşüm olarak sıfırdan görevini yapmaya yeniden başlar. Mandalinanın dış ambalajı- kabuğu- soyulunca her dilimi için özel olan ambalajını soymaya gerek yoktur. Her dilim ambalajı ile tüketilebilmektedir! Günde yenen bir mandalina sağlığa yararlıdır, vücud savunmasını güçlendirir. İçinden çıkan her çekirdek zamanla birer mandalina fabrikasına dönüşür. “Tesadüf ve doğal seleksiyon”  ile ancak bunlar mümkün olabilmektedir zaten! Evrim adlı yazımıza bakılabilir!

Çikolatayı çok seven biri gitse, çikolatanın fabrikasını incelese, birçok girdi, elektrik, çöp, atık ile karşılaşacaktır. Onları göz ardı edip çikolatayı çok seven bu arkadaş, fabrikanın duvarına yapışsa, sarılsa, öpse ve “Sana teşekkür ederim, ne kadar güzel şeyler üretiyorsun!” dese, bunu görenler o kişi için ne düşünürler acaba? “Bu adam ya zekâ özürlü ya komiklik yapıyor.” derler, adamı ya tımarhaneye sokarlar ya da ona gülerler. Aynı şey mandalina seven içinde söz konusudur. Bu kişi de mandalina ağacına gidip gözlemlese görecektir ki fabrikanın artığı gibi enerjiden çöpe hiçbir sorun bu ağaç için söz konusu değildir. Yıpranan parçalar direk geri dönüşüm mekanizmasında kullanıma hazır hale gelmektedir. Bu kişi ağaca yaklaşıp ona sarılsa ve “Sen ne kadar harika bir ağaçsın, ne güzel mandalinalar yapıyorsun, sana helal olsun.” dese dışarıdan sizce nasıl algılanır? Mandalina ağacı akıl ve irade sahibi değildir, sadece kendisine kodlanan görevi yerine getirir: Çamuru güneş ile birleştirip kendine kodlanan görev ne ise; mandalina tohumu/çipi çamuru mandalina, elma çipi aynı çamuru elma, limon çipi limon, biber çipi aynı çamuru bibere dönüştürür; ayrı renk, tat, koku, şekil, ambalajla! Kısaca, çikolata ürününü beğenen binasına, tuğlasına değil sahibine teşekkür etmelidir. Mandalinayı beğenen de ağacına değil onun amirine (Yaradan’ına) teşekkür etmelidir. Özetle; Tabiat ana yaratmaz, bahşetmez, hediye etmez! Doğa/toprak ana yoktur. Her ağaç, su, taş, hayvan; kısaca canlı cansız her “yaratılan” bir araya gelerek kendilerine kodlanan görevleri yerine getirirler. Bu görevler o kadar uyumlu, dengeli ve ahenk içinde işler ki, bazı körler bu uyum ve dengeyi aşıp, kanunları koyan ve uygulatanları göremez. Tıpkı fabrikayı kuran ve işleteni değil de fabrika binasına takılı kalanlar gibi!

 

İnsan ürünleri bir kesikle çalışmaz hale gelirken, Yaradanın ürünleri bir kesikten hayat bulmaktadır!

Ateistin teslis inancına göre bu çiçek; Kozmik enerji, tabiat ana ve bencil gen üçlemesinin harika bir hediyesidir.

Bir uçak düşünelim. Her tarafı açık, altında üstünde, sağında solunda oturabiliyor, yüzebiliyor, koşabiliyor, her türlü spor hareketlerini yapılabiliyor. Sizin dışınızda da milyarlarca canlı, bitki, hayvan birbirleriyle uyum içinde hayatlarına devam ediyor. Hem de her biri birbiri ile ilişkili ve uyum içinde, aynı ortamda ve ilişki ağı içinde bu yaşam devam etmektedir. Bu uçak hem kendi etrafında dönüyor, hem de hedefine yakıtsız, motorsuz, pilotsuz uçuyor. İşte bu uçak, kozmik enerjinin tesadüf tanrısının teknik desteği ile inşa edilmiştir! Evrim teorisine bir de bu açıdan bakın isterseniz!

Akılsız ve şuursuz hayvanlara kamuflajı, arıya arada boşluk bırakmayacak şekilde petekleri, kuşa mühendislik harikası yuvayı yapmayı öğreten doğal seleksiyon ve bencil gen’lere sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz! 

ateist-akil-5                                                                                          Evrende tesadüfe tesadüf edilmez

Newton yasalarına göre evren mekanik bir makine gibi işlemekte, otomatik ardarda gelen ve tahmin edilebilir ihtimaller üzerine çalışmakta idi. Ama artık izafiyet teorisi var. İki madde (mesela A ile B maddeleri) etkileşime geçince illa C maddesi ortaya çıkacak diye bir zorunluluk yoktur! C, D, E şıkları söz konusudur. İşin daha ilginci, ortaya çıkabilecek olan bu şıklardan her birisi de başka bir madde ile (mesela F) ile etkileşime girince ortaya çıkma olasılığı olan alternatifler bir kat daha fazla artmakta (mesela G, H, I gibi) ve bu döngü her defasında,  varlıkların etkileşiminde orantılı olarak artmakta ve bu durumda da, alternatif tahminlerini her aşamada daha da zorlaşmaktadır. Ama evren tüm bu ‘kaos görünümüne’ rağmen tıkır tıkır işlemeye devam etmektedir. Çünkü, her bir ihtimali bilen ve bunları ayarlayarak evreni yöneten ‘Malik’ ve ‘Rab’ olan Allah (cc) her an evrene müdahil olmaktadır: “Allah her an iş üzerinde, her an yaratma halindedir!” (Rahman, 29) Ve’l-hamdü l’illahi Rabbim alemin..

Fransız komünist partisi eski sekreteri Roger Garaudy.

 

 

 Ateistlere sorular

Aklın ürünü bilim-teknoloji kullanılarak canlı türlerinden ozona; savaşlardan sömürüye dünyayı hızla sona hazırlanıyor! Tabiatın dengesi bozuldu, nükleer ve teknik buluşlar insan neslini her yönü ile tehdit etmeye devam ediyor. Bilim neden ürettikleri ile hızla her şeyi tüketiyor?! Aklın ürünü olmayan (!) doğa, insandan önce uyum içinde bir bütün olarak tıkır tıkır işliyordu. Sonunda tabiat ana mı insanı cezalandıracak, kozmik enerji mi belamızı verecek?

Ateist ideolojiler neden hep baskıcı, totaliter ve zalimdir? Emekçi (!) devletlerde neden işçiler az bir ücret ile çalışır? Komünizmin doğduğu merkezler olan Almanya, Fransa vb. ülkeler neden kapitalizmin merkezi konumundadırlar? Emekçiler (!) dünyayı sömüren bu ülkelerden neden devrim yapmazlar? Ateist kuzey Avrupa ülkelerinde neden uyuşturucu kullanımı, tecavüz ve intihar çok yaygındır? Neden Afrika ülkeleri hala, medeniyetin beşiği olan ve demokrasi ihraç etmekle meşhur ülkelerce sömürülmektedir? Kapitalizmin en son teknoloji ürünleri neden gittikçe daha az ömürlü oluyor? BM’nin yaraya merhem olduğu bir zulüm, IMF’nin kalkındırdığı bir ülke var mıdır? Kürtajdan eşcinselliğe neden hep olumsuz fikirler gündemde tutulmaktadır? Neden devamlı aile kurumu modern hayatın hedefindedir? Din savaşları mı yoksa komünist-kapitalist ve faşist nedenli savaşlar mı daha fazla insan kaybına neden olmuştur? İnsan hakları sadece beyaz ırktan olan batılılara ait bir özellik midir? Sarı ırkı sömüren, siyah ırkı köleleştiren, kızılderili ırkı yok eden hangi dinin temsilcileridir? Şoförsüz araçlar son teknoloji ürünü de, motorsuz, pilotsuz, benzinsiz, her tarafı açık olan dev uzay gemisi olan dünyamız değil midir?! Bilim ve felsefe gibi iki pozitivist akım neden her seferinde bir önceki teorinin yanlışlığını kanıtlayabilerek ancak ilerleyebiliyor? Bu, bilimin kutsanmaması gerektiğinin kanıtı değil midir?

Namazı küçümseyip meditasyona yöneliyor, hurafeye karşı çıkıp astrolojiden medet umuyor, tanrıyı inkar edip kozmik enerji/tesadüfü ilah ediniyor, akıllı tasarımı inkar edip akılsız maddelere akıllı sıfatı yakıştırıyor, peygamber ve evliya kavramını reddedip siyasetçi terörist veya bilim adamlarından azizler devşiriyor, öncesiz ve sonsuz evren teoriniz big bang ve termodinamiğin 2. yasası ile yerle yeksan oluyor, yaratıcıyı reddedip yaratılana yaratıcı özellikleri veriyor, bu evrenin yaratıcısı olmadığını iddia edip çoklu evren teorisini ileri sürerek topuğunuza sıkıyorsunuz. Bu çelişkilr yumağından ne zaman çıkmayı düşünüyorsunuz?

Seküler rasyonalistin din ve ritüelleri: Tanrı: Doğa; Kutsal kitap: Bilimsel (kabul adilen) eserler; Peygamber: İdeolojik, pozitivist veya medyatik idol; İlahi: Klasik veya enstrümantel müzik; İbadet: Yoga, Feng şui, diyet; Sünnet: Moda akımı; Putu: Lider, futbol takımı; Kutsal su: Şarap vb.; Tapınak: AVM, stadyum, konser salonu; Kısaca, aşağıda da görüleceği gibi dinsiz toplum yoktur!

Ateizm bir inançtır! Evrimi savunurları: Ne fosil kayıtlarının onları yalanlaması ne de DNA’nın şifresinin bulunması onların evrimi savunmalarına engel olmuştur! ‘Evren Ezeli ebedi’dir’ derler: Big Bang teorisi ve entropi yasası gerekli cevabı bilimsel bazda verdiği halde, görmezden gelirler! Komünizm yani dinsiz bir hayatın olacağını ileri sürdüler: Ne Göbeklitepe’deki kazılar ne de yıkılan komünist SSCB’den sonra ortaya çıkan devletlerdeki dini uyanış bunu doğruladı! Ne tarih, ne bilim, ne psikoloji ateizmi doğrulamadığı halde, bir inanç olduğu için hala savunucuları bulunmaktadır.

Naturalizm, “Her şey doğadır ve sonsuzdan beri vardır” şeklinde özetlenebilecek bir teoridir! Ama bilim evrenin 13.8 milyar yıl önce ortaya çıktığını söylüyor. Yani hem madde hem de zamanın bir başlangıcı vardır!  O halde, evreni yaratan, evrenin için de olamayacağı gibi, zamanın da bir başlangıcı olduğuna göre zamanın da için de olamaz! Hassas ayar problemi de, ateistlerin önünde büyük bir problemdir. Yaşamın ortaya çıkma ihtimali hemen hemen imkânsızdır. Yerçekimi sabiti, kozmik sabit hep belli değerlere sahiptir!

Ateist ve deistlerin anlamadığı temel sorun; Sebepler (Termodinamikten çekim yasalarına, genlerden atomlara) ilah (Yöneten, yaratan, akıl, irade sahibi) değildir. Aracıları, vasıtaları aşıp amaca, asıla ulaşmaktır marifet!

Dinsiz toplum olmaz ve imkansızdır!

“İnsanlar siyasi otoriteleri ilahlaştırmaktadır.” (Hacı Ali Şentürk, Ateizm, Sonuçsuz Serüven, s. 160) 

“Marxizm’in kendisi de zaman içerisinde bir din haline gelmiş, taraftarlarınca kutsallaştırılıp yayılmaya çalışılmıştır. Önde gelenleri de tanrılaştırılmıştır. Dinsizlik, sorgulanmasına dahi izin verilmeden fetiş (put) durumuna getirilmiştir.” (Aydın Topaloğlu, Ateizm ve Eleştirisi, s. 142) “Marx, İsa ya da Muhammed düzeyinde ‘dini’ bir önder olarak düşünülmelidir.” (R. Heilbroner, Inescaoable Marx, s. 134)

Dini reddeden toplumlar, kendi ideolojilerini bir din haline getirirler: “Marksizm’in kendisi de ‘inanmaya’ çağırmakta, ikna yolu ile değil, baskı ve şiddet kullanarak kutsallaştırmaya layık gördüğü şeyi, insanların da kutsallaştırması istemektedir. Kendisi, devleti tanrılaştırmak ve ona tapmaya çağırmaktadır. Bilim mihrabında secdeye çağırmaktadır. Politbüro’ya bir kutsallık ve itibar elbisesi giydirilmektedir.  Bunlar bir avuç kapitalist tekelcinin karşıtı ‘tekelcilerdir.’  Kapitalizmin politbürosu, sermaye sahipleri; Komünizmin sermayedarı, politbüro’dur! Fark sadece bu kadar.” (Muhammed el-Behiy, İslami düşüncede oryantalist etki, 153-158)

“Hayatının sonşlarına doğru “68 neslinin oportünist” diyen ve daha sonra siyasal bilgiler fakültesi sosyalist fikir kulübünden ihraç edilecek olan Sadun Aren’e, zamanında devrimciler ‘mürşit’ gözü ile bakarlardı.” (Turan Feyizoğlu, Mahir, s. 136); “68 neslinin devrimcilerinden Muharrem Kılıç, sosyalizm için çalışmak bizim için ‘ibadet düzeyinde bir militanlıktı’ demektedir.” (Turhan Feyizoğlu, FKF, s. 125); Sendikacılar, TİP lideri  M. Ali Aybar’a ‘Allah’ derlerdi. ‘Kıble’ Sovyetlerdi. TKP ulaşılmaz bir yapı olarak ‘kutsanırdı.’ İsmail Bilen çevresince ‘tapılan biri’ idi. (Naciye Babalık, Türkiye komünist partisi’nin sönümlenmesi, s. 74, 114, 133, 221); Köylere TİP’ni anlatmak için çıktıklarında devrimci gençler imamı taklit edip abdest alıp namaz kılarken (Gün Zileli, Yarılma, s. 226), şehirlerde ise fakültenin küçücük mescitlerine girip, içeridekileri dövüp mescidin içini tahrip etmekte idiler: 9 Aralık 1970 tarihinde ODTÜ’de Deniz Gezmiş’in liderliğini yaptığı bir grup, mescidi basar ve ‘namaz kılan öğrencileri döver’ Mescitteki eşyalar saldırganlar tarafından tahrip edilir. (Emin Demirel, Terör, s. 918);  Yusuf Küpeli: “Kahrolsun Rusya” diye bağırmayız, buna da izin vermeyiz, biz komünistiz.” (Turhan Feyzioğlu, Mahir, s. 117); “Dört savaşçı daha ‘devrimcilerin cennetinde’ onlara katılıyor.” (Jean Cormier, Che Guevara, s. 157); Ateist ve komünist SSCB’nin lideri Kruşçev, Komünist parti kimliğine bakışını söyle tanımlar: “Partili komünist benim ‘kardeşim’ sayılırdı, hatta ‘ondan üstündü’ Büyük mücadelemize olan ortak ‘inancımıza görünmez bağlar ile’ bağlıydık birbirimize. Komünizmin kurulması benim için ‘kutsal’ bir şeydi, komünist harekete katılan her kez benim için bir ‘aziz’ idi.” (Nikita Kruşçev, Anılar, s. 84); “Polo, ‘Che’ye tapınmayı bir din’ gibi sürdüren bir topluluğun başı iken,” (Jean Cormier, Che Guevara, s. 160); Che, yandaşları tarafından ‘gerilla İsa Mesih’ diye anılan. (Jean Cormier, Che Guevara, s. 424) biri idi. 

Peki, gerçekte olan nedir? İslam karşıtı oryantalistlerin alıntıları ile cevaplayalım: “Bernard Levis: Peygamber hayatında büyük işler yapmıştı. Arabistan’ın putperest kavmine yeni bir din getirmişti. Edward Gibbon: Muhammed’in yetenekleri, bizim nazarımızda takdir edilmiştir. Ama başarısı, Belki de hayranlığımızı çok daha fazla çekmiştir. Onun başarısı, ölümünden sonra devletleri paramparça olan İskender ve Timur’la da kıyaslanacak gibi değildir. O, fikirleri peşi sıra terk edilen Lenin gibi de değildir. Lipidus: Hz Muhammed’in açık tebliğinin ilk yılları hayal kırıcıydı. Tebliği neredeyse toptan bir muhalefetle karşılaştı. Bernard Lewis: Başlangıçta pek az taraf kazandı. Bunlar da fakir tabakadandı. Hz Muhammed, Platon gibi antik Yunan medeniyetinin beşiğinde doğmamıştır. İskender’in askeri başarısı, için de yetiştiği topluma bağlanabilir. Napolyon, Fransız Devriminin çocuğudur. Lenin, zaten kendisi olmadan önce var olmuş bir hareketin önderidir. Nebi’nin içinden çıktı toplum kadar iptidai, donuk ve yeniliğe kapalı olanını bulamayacaksınız. Michael Hart: Dinsel ve din dışı etkilerin bu emsalsiz karışımı Muhammed’in, insanlık tarihindeki en etkin kişi unvanını hak ettiğine inanmama yol açmaktadır.” (Altay Can Meriç, Peygamberliğin ispatı, s. 396-406) Montgomery Watt: O, olumsuz şartlara rağmen çoğu kere hata yapma şansı olmaksızın, ama daima erişeceğinden emin olarak hedefine doğru ilerlemişti. (What, Muhammed Medine’de, s. 105) “Napolyon, Fransız Devriminin çocuğudur. Lenin, zaten kendisi olmadan önce var olmuş bir hareketin önderidir. Onun başarısı, ölümünden sonra devletleri paramparça olan İskender ve Timur’la da kıyaslanacak gibi değildir. O, fikirleri peşi sıra terk edilen Lenin gibi de değildir. (Meriç, s. 399, 403) Komünistler Lenin ve Stalin’i birer kutsal kişiliğe yükseltirler. (Operatör Doktor Mehmet Ali Derman, Çürütme (reddiye), s. 65) Lenin: “Marxizm her zaman doğrudur.” (Fulya Gürses, Hasan Basri Gürses, Dünya’da ve Türkiye’de gençlik, s. 44)

Komünistler Lenin ve Stalin’i birer kutsal kişiliğe yükseltirler. (Operatör Doktor Mehmet Ali Derman, Çürütme (reddiye), s. 65) 

Lenin: “Marxizm her zaman doğrudur.” (Fulya Gürses, Hasan Basri Gürses, Dünya’da ve Türkiye’de gençlik, s. 44)

“İslami açıdan sizin en çok sevip hürmet ettiğiniz şey, sizin tapındığınız şeydir. Bu bir ideoloji, lider, aileden bir fert hatta kendiniz olabilir. Allah’a ibadet etmiyorsak, başka bir şeye tapıyoruzdur. Kendi nefsimize, arzularımıza veya gelip geçici maddi varlıklara. Kur’an, Allah’ı Rab kabul etmezsek, birçok efendilere köle olacağımızı bizlere gösterir.” (Hamza Andreas Tzortzis, Hakikatin izinde, Din bilim Ateizm, s. 409, 415-416) “Peygamber övüp salavat ve selam getirmek nasıl oluyor da peygamberi tanrılaştırma olarak algılanabiliyor? Bazı yalancıları tapu ve totemleştiren ateistler aslında hazreti Resul aleyhisselam’ı kıskanıyorlar.” (Molla Musa Celali, Ateist İtirazlara Cevaplar, s. 128)     

 

“Karl Marx komünist ihtilali’nin sanayi gelişiminden dolayı İngiltere veya Almanya’da olacağını düşünmüştü. Lakin bu ihtilal Rusya’da meydana gelmiştir.” (İbrahim Çoban, Ateizm ve Deizm Eleştirisi, s. 221) ve o devlette tüm baskılara rağmen 100 sene bile yaşamamıştır.

‘Gençleri dininden eden video’ diye reklamı yapılan videoya  Murat Kökten kardeşimizin videosu ve sitemizden yazılardan oluşan cevaplar:   

Ateist fizikçi Leonard Susskind’in kozmolojik sabit hakkındaki soruya verdiği cevap:  “Kozmolojik sabit o kadar hassas ki bu değer, çok çok küçük bir oynama yapmaya kalksanız burada olmazdık. Bunun ‘sebebi bilinmiyor’, ‘evreni ne yarattı’ ise (Kim yarattı demeyi sevmiyorum) Neyse, kim yarattıysa çok çok hassas bir sabite yaratmış. Kimse hala sebebini bilmiyor. Bildiğimiz tek şey; eğer bu kuvvet biraz daha güçlü olsaydı, galaksiler yok olurdu… Varlığımız olmayacaktı” 

     Kadın bedenini teşhir ve istismarını “özgürlük olarak nitelendiren ateist kafa!  

                                                                               

Devrimci ve evrimci sol ve biz yobazlar

68 nesli başta İslam karşıtı sosyalist kesim, “Biz Amerikan filosunu ülkeden kovarken, siz yobazlar hala dogmatik düşünceleri savunuyorsunuz” derler. İnsanın kınadığı şeyi başına gelmeden ölmezmiş.  Aynı kesim, Amerikan emperyalizmine karşı iken, kendilerini kullanan İngiliz emperyalizmine hizmet ettiklerinin hiçbir zaman farkında olamadılar, darbe olduğu zamanlar hepsi Avrupa’daki ‘kürkçü’ dükkânlarına kaçtılar. Askeri hapishaneden, ‘herkesin haberi olduğu halde’ tünel kazarak kaçabildiler (!), arananlar listesinde adı yazılı iken kimliğini verdiği polis tarafından serbest bırakılabildiler! Ama hiçbir zaman bu kesim bunlardan bir ders çıkarmadı, hala maşa olarak İngilizlerce kullanılıyorlar! İslami kesimi dogmatik olarak nitelendirilenler, ‘geçmişte’ hiçbir zaman bilimsel olarak ispat edilemeyen evrim’i bir inanç gibi savunmakta; ‘günümüzdeki’ tek evren olgusuna alternatif olarak ileri sürdükleri ‘paralel evren, çoklu evren’ teorileri ile çelişkiye düşmekte, ‘gelecekte’ dinsiz bir toplum olacağı beklentisi ile, ütopik bir hayal dünyasında yaşamaya devam etmektedirler.

Bizler ‘cinler vardır, bizden farklı bir boyuttalar’ derken bunu kabul etmeyen ve bilim dışı ilan eden ateistler, şimdi paralel evren teorisini savunuyorlar.

‘Sigara içmek yasaktır’ yazısı, sigara içene ceza verebilir mi? O yasayı çıkaranlar ancak o hükmü uygulamaya gücü yetenlerdir! Ama ateistler, tabiat kuralları dedikleri şeylerin ‘yaratıcı ve uygulayıcı’ olduğunu ileri sürüyorlar. “Tabiat yarattı, doğanın hediyesi” vb.

Bilim sadece, yaratılmışlar arasındaki ilişkinin matematiğe dökülüp kategorize edilmesinden ibarettir. Yaratılanı anlama çabasıdır.

Saygı karşılıklıdır! Hindistan’a gitse ortalıkta et yiyecek cesareti kendinde bulamayacak modern sekülerler, Türkiye’de, oruç tutanların (gözü önünde yemek yiyen) kendilerine saygı gösterilmesini bekliyorlar.

Ateist diyor ki, ‘İslam köleliği kaldırdı ise Müslümanlar neden köle ticareti yaptı?’ Bu soruyu, namaz kılmayan, içki içen, zina eden vd. ama kendine sorulduğunda, ”Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen insanların çevresinde çoğunlukta olduğunu gören birisi sormaktadır!

“Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, Cennet-i alâ meyhane midir?” Ömer hayyam’ın şiirinden hareketle biz Müslümanları tahkir etmeye çalışan İslam karşıtlarının kendileri  aslında ahireti meyhaneye gibi algılamaktadırlar. Can Yücel’in mezarı ve Cihat Tamer’in Ferhan Şeysoy’un cenazesindeki konuşmaları:

Materyalist bir ideolojiyi savunan ateist terörist PKK lideri Öçalan ve Hz Muhammed: Abdullah Öçalan “Konuştuğu zaman herkes alkışlardı, bir odaya girdiğinde herkes ayağa kalkardı, bir karar aldığında hiç kimseye karşı çıkmaz ya da sorular sormazdı.” (Aliza Marcus, Kan ve inanç, PKK ve Kürt hareketi, s. 355); Hz Muhammed: “Acemlerin birbirlerini yücelterek kalktıkları gibi siz de ayağa kalkmayın.” (Ebu Davud, Edep 153), “Hıristiyanların Meryem oğlunu (İsa’yı) övmekte aşırı gittikleri gibi siz de beni övmede aşırılık göstermeyin. Şüphesiz ki ben Allah’ın kuluyum. Onun için bana ‘Allah’ın kulu ve resûlü’ deyin.” (Buhârî, Enbiyâ, 48) Sahabe Peygamberimize “ey Allah’ın resulü bu Allah’ın vahyimi yoksa sizin görüşünüz mü?” diye sorarlar, Peygamberimizin “Bu benim görüşüm” demesi üzerine sahabi de kendi görüşlerini ifade eder ve bu istişareler sonunda ortak bir sonuca ulaşılırdı. (Zeynî Dahlan, es-Sîretu’n-nebeviye, 1/196) Bir de ateistler bizi bağnaz, tutucu, dogmatik, eleştirel düşünmeyen kişiler olarak eleştirir!

Materyalist beddua: Ey Ateist arkadaş, revizyonist ilan edilen bir oportünist olasın, Komprador olasın da gosist ilan edilesin, Konformist bir lümpen olasın da tabiat ana seni ıslak tuvalet terliği ile dövsün, kozmik enerji seni çarpsın, bencil genler senin kuyruğunu düşürmesin, big bang patlamasaydı da içinde kalaydın, paralel evrenlere gelesin, leninizm ile maoizm arasında kalasında başına liberalizm düşsün, komünist Çin’de sendikasız işçi olasın, yükselen burcun keçi burcu olsun, birana su katsınlar, votkan sahte alkolden yapılsın, peygamberin Darwin, Marx, Mao ve azizlerin olan deniz ve Che, kutsal kitabın Dad Kapital ve kırmızı kitap belanı versin, kapitalist gardırobun sosyalist sloganlara gelsin, ışıklar içinde uyuyasın. 

KPSS’de sorular aynı çıkmış (2022) ve bu ihtimaller kanununa göre imkansızmış! İyi de ey evrimi savunan arkadaş! Siz sonsuz sayıdaki ihtimal dışı olasılığı evrim adına onaylıyorsunuz, sizin bakış açınıza göre bu soruların örtüşme ihtimali çok normal olmalı değil mi idi? İşinize gelmeyince evrimsel mantığı neden reddediyorsunuz?! Yok eğer, “Bu kadar tesadüf olması imkansız, biri bunu ayarladı” diyorsanız, bu bakış açısını evrende olan kurallara neden uygulamıyorsunuz? 

Rabbimin yarattığı her şey geri dönüşümlü ve faydalı! Mısırın püskülünden kirazın sapı ve limonun kabuğuna dek, hepsi sağlığa yararlı! Allah’ın yarattıklarının atıkları otomatik geri dönüşümlü! Peki bilimde gelinen zirveye rağmen ya insanların yaptıkları ve atıkları?

Ateizm ve ilmi ahlak!

Kulaklığının kablosu birbirine dolanırken, bir insan vücudundaki toplam 160.000 km uzunluğundaki damarları birbirine karıştırmadan dağıtanı inkar edene ateist denir!

Ey ateist deist arkadaş, dünyaya bu son için mi geldik? Tüm yaşadıklarımız, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz sonunda pis, değersiz toprak olup yok olmak için mi? Sonsuz bir mutluluk ihtimali, daha insani, vicdani ve akli değil midir?! 

Ateizmde intihara övgü: Chamfort’un intihar felsefesi: Koyu bir nihilist olan Chamfort’a göre yaşamak bir hastalıktır. Ölümse ilaçtır. Krallar ve papazlar, intihar öğretisini yasaklayarak, köleliğimizin devamını sağlamak istemiştir.” 13 Nisan 1794’te kafasına sıktığı kurşun, gözünü parçalamakla birlikte onu öldürmeyince, boğazını keserek intihar etmiştir.
Marquis de Sade: Ateisttir. Yegâne ahlaki pusulası doğadır. Onun gözünde insan bir böcekten farksızdır. Ve doğa hayatı ölümle besler. O nedenle cinayet iyidir, toplu cinayet en iyisidir. (John Attarin, “Dostoyevsky vs. the Marquis de Sade”, Modern Age, Güz 2014) O, şiddete, suça, ölüme ve hazza kışkırtır. Edebiyatında/sanatında bunları yüceltir. Ne kadar aykırı ve sapıkça olursa olsun, her türlü arzuyu sınırsızlaştırır. (Georges Minois, İntiharın Tarihi, İstemli Ölüm Karşısında Batı Toplumu, çev: Nermin Acar s. 291) Arthur Schopenhauer: Schopenhaeur’a göre hayat bir çeşit hatadır. Var olmak dayanılmaz bir ıstıraptır. O yüzden ölümü doğuma yeğ tutar: “Hiç doğmamış olmak, doğmuş olmaktan çok daha iyidir.” (Arthur Schopenhauer, On the Suffering of the World [1850](Londra: Penguin, 2004) s. 21) der. Michel Foucault: 1979 yılında, Fransa’nın ilk gay dergisi Le Gai Pied’in ilk sayısına intihar üzerine bir yazı yazar. “intihardan daha güzel, daha derin düşünülmeyi hak eden başka bir tutum olamaz. Hayatımız boyunca intiharımız üzerinde çalışmalıyız.” der. (Michel Foucault, “Passion According to Werner Schroeter”, Foucault Live: Collected Interviews 1961-1984 içinde, ed. Sylvére Lotringer (New York: Semiotext[e], 1996) s. 313, 314) “Bir tıp doktoru, Dawkins’e yazdığı bir mektupta şöyle demektedir: “Neden hepimiz intihar etmiyoruz? Dünya görüşünüz öğrencilere ve pek çok insana sahiden bu izlenimi veriyor. Size göre hepimiz bir hiç sayesinde, tesadüfen birleştik ve yine bir hiçe döneceğiz. Bir efsaneye inanmak, size inanmaktan iyidir, çok daha iyidir. Ayrıca, sizin dünya görüşünüz insanları endişeye, uyuşturucu bağımlılığına, şiddete, nihilizme, hedonizme, Frankenstein bilimine ve 3. Dünya Savaşı’na sürükler, dünyada cehennemi yaşatır.” (Aliye Çınar, Deizm ve ateizm üzerine, s. 103)   

Ateist arkadaş! Bizler aynı malzeme ile birbirine benzeyen ancak birkaç çeşit ürün ortaya çıkarabiliyorken; Milyarlarca çeşit bitki, hayvan, insanı sadece karbon, azot, fosfor, kükürt, hidrojen ve oksijenden; her birinin renk, desen, karakter, kodlamalarını diğerinden farklı ama hepsini de birbiriyle uyumlu bir ilişkiler yumağı içinde yaşayacak şekilde üretip, yaşamlarının devamını sağlayacak bir ortamı oluşturan kimdir?

Biri toprak, su ve güneşten bu – ve benzerlerini- yapabilirken, başka bir güç ve irade sahibi bir akıl ise bu mekanizmaya sadece minik bir tohum ekleyerek neler meydana getir-t-iyor! “Hiç düşünmez misiniz?” (Enam, 50, 80; Hud, 30; Müminun, 68, 85; Saffat, 155; Ali imran, 65)

Tesla Bot olarak da bilinen Optimus, bir robotik insansı. Ben buna bakıp Allah’ın ilmini kudretine görüyorum. Ateist ise ona bakarak bilimi tanrılaştırıp tanrı’yı inkar ediyor! 

Evrimci ateist akıl! Kas: Kendini tamir edebilme özelliğine sahip, zarar gördüğünde alarm verir. Ama bu özellikleri olmayan fiber kablo ‘teknoloji ürünü’ iken kaslar kendiliğinden oluşmuştur!

Ateistler, ‘bilimde sorgulanamayan hiçbir şey yoktur’ dedikleri halde, bilimsel olarak ispat edilemeyen evrimi ve lgbt’yi sorgulayanları ‘adeta tekfir’ etmektedirler.
Parlak zekalı ateistler: Ateist Dennett, ateistleri ”parlak zekalı” olarak tanımlamaktadır. (Armstrong, Tanrısızsız ahlak, s. 27) İddia: ‘Ateistler parlak zekalıdır.’ Kaynak; Ateist Dennett! Dennett parlak zekalıdır çünkü ateisttir. Palak zekalılar ateist olduğuna göre ateizm doğal olarak doğrudur!

Ateist kafa: Ateistler bir taraftan İslami fetihleri ganimet güdüsü ile açıklamaya çalışırken bir taraftan da müellifi-i kulübe devlet tarafından yapılan yardımları Müslüman olmaları için verilen rüşvet diye yorumlamaktadırlar! Müslüman’ın amacı para ise neden dağıtsınlar, dağıtıyorsa canı pahasına kazandığı bu parayı neden Müslüman olmayanlara versinler? Demek ki ortada maddi menfaat, para, ganimet hırsı, dünyalık diye bir şey yok! Ayrıca, ateist kesimin idollerinden “Che, kamyona, ölülerin yanına mümkün olduğunca çok ganimet yüklerken.” (Jean Cormier, Che Guevara, s. 158) Müslümanlar “savaş halinde iken yendikleri düşmanların mallarına el koymayıp ne yapacaktı? Mesela, teröristlerle savaşmışız, onların hakkından gelmişiz. Ama onların bizi öldürmek için kullandıkları aletleri, ceplerindeki paraları, sakladıkları silahları almayacakmışız ki, biz oradan gittikten sonra arkadaşları onlara alsın, bizi öldürmeye, öldürmek için finansman arayışlarına devam etsin.  Mantık bu yani.”  (Ahmet Bayraktar, Ateizmus 1, s.184) Sanki böyle yapsak, ateistler ‘daha çok’ eleştirmeyecek…! Bu konuda, ‘Savaş esnasında uyulması gereken kurallar’ adlı yazımızdaki ‘Ganimet iddiası’ ara başlıklı yazıyı da tavsiye ederiz.

Ateist akıl: Eskiden ateistler evrenin ezeli ve mekanik bir şeklinde çalıştığını ileri sürerlerdi. Son yüzyılda ise kaos teorisini, izafiyet ve kuantum teorilerinden hareketle ileri sürmeye başladılar. Halbuki aslında ateistler evrende kaos değil, sadece insanların zihinlerinin çözemeyeceği kadar karmaşık alternatifler zincirinin sonunda, yine bir düzenin ‘ettirildiğini’ itiraf edememektedirler sadece.

Dünyada metres adı altında kullanılıp attıkları kadınlara aldırmayan veya genelevde çalışan zavallı kadınları ‘seks işçisi’ adı altında onaylayan materyalistler, ahiretteki huri kavramı üzerinden İslam’a saldırmaya çalışmaktadırlar!

Bakteri insana dönüşür dersen bilimsel evrimci, çamur insana; asa yılana dönüşür dersen dogmatist dinci olursun!

Ağır sanayi devrimi nasıl yerine kodlama yapay zeka devrimine bıraktıysa, ateistlerin de mekanik evren modeli, evrenin kodlama ile ayakta durduğu gerçeği ile çökmüştür.

Teknoloji ürünü bilmem kaç pikselli kameralar güneşi gözün gördüğü netlikte çekemezken, gözün tesadüf ürünü olduğunu kabul eden ateistler, gözden daha düşük pikselli olan kameralara teknoloji ürünü demektedirler.

Saatin mekaniğini bulanı alkışlayan ateist kafa; biyolojik saat olan uyuma ve acıkmadan, sinir sistemi gibi alarm mekanizmasına veya refleks ve içgüdü konularına neden hiç kafa yormaz acaba? 

Eskiden insanlar mimaride geliştikçe yaratıcının  büyük bir mimar olduğunu düşündüler ve ona ‘Ulu Mimar’ adı dedilerdi. Daha sonra bilim geliştikçe mekanik evren görüşü  bilime hakim oldu ve tanrı bu çarkı yaratan ve döndüren olarak tarif edildi. İzafiyet ve kuantum teorisi enerji aleminde yaşadığımız görününce O’na ‘kozmik enerji’ adı  verildi. Şimdi evrenin kodlama ile ayakta durduğu anlaşılınca bakalım Yaradan’a seküler kesim ne isim verecek? 

Pozitivist rasyonel bilimci ateist arkadaş; İnsan doğmadan önce anne karnında yaşamıyor muydu? 

Uzaylıya inanan ama Yaradan’ı reddeden Efe arkadaş ahirette dirilince 🙂

Benzetme, mecaz, edebi sanatları bile anlamaktan aciz sanatsever ateist arkadaşlar…

SSCB’nin Afganistan’ı işgalini, Türkiye’den Artvin, Kars ve Ardahan’ı istemesini, Kafkasları, Türkî cumhuriyetleri kim işgal etmesini, Ermenileri kışkırtmasını, II. Dünya savaşında Almanya ile kim anlaşması sonra saldırınca Hitler’le savaşmasnı, Çekoslovakya’yı işgalini, Bosna savaşındaki rolünü ve evn son günümüzde Kuzey Kore, Küba, Laos, Çin’i Komünist yoldaşımız bilmiyor demek ki…!

Ateist Prof Ali Nesin: “Çok şaşırtıcı bir evrende yaşıyoruz. Bahsedilen sayılar, bulduğumuz kurallar, efendim belli ki mantığı var, belli ki bir düzeni var, o düzen olmasa biz de olmazdık zaten. Daha da şaşırtıcı şeyler var, fiziği bırakalım felsefe yapalım: Maddenin varlığı, madde nasıl olabiliyor, hep mi vardı madde? Nasıl bir şey hep olabilir? Hep olmak ne demektir, yani bu nereye kadar gidiyor ve durduk yere madde nasıl olabiliyor? Bu evrenin sonu neresi, nasıl sonsuz bir şey olabilir? Biz nereden geldik? Tüm bunlar ilginç sorular. Ama bunun sonucunda da Allah’ın varlığı çıkmaz, sadece ‘bir şeyi’ bilmiyoruz. Yani bu düzen nasıl olmuş, bu dünya nasıl olmuş, bu evren nasıl olmuş, madde nerden gelmiş?… Bilmiyoruz! Diyorum ki, gerçekten de bir Allah olması lazım diyorum yani olması lazım, nasıl mümkün böyle bir şey? Ben de diyorum ama, yani inanmıyorum.” (Twitter, 24 Ocak 2024: https://twitter.com/i/status/1750161667151798646) “O, düşündü taşındı, ölçtü biçti. Kahrolası, ne biçim ölçtü biçti! Sonra kahrolası ne biçim ölçtü biçti! Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda sırtını dönüp gitti ve kibrine yenildi… Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.” (Müddessir, 18-29)

Köşeye sıkışan evrimciler, evrimin en temel özelliğini de reddetmeye başladılar. En son örnek evrim ağacı kurucusu Çağrı Mert Bakırcı! Halbuki evrim; tüm canlı türlerin ortak atadan oluşması değil mi idi?!

Ateizmin yeni tanımı: “olabileceği” gibi, zanni bilgilerden hareketle kesin sonuçlara ulaşmaya ateizm denir.

“İnsanlar cehenneme gireceğine göre Allah niçin onları yaratmıştır?” diyen ateistler hem cehenneme gireceklerini hissedip vicdanları rahatsız oluyor hem de inanmadıkları (!) yaratıcının inanmadıkları ahiretini sorgulamakla çelişkiye düşüyorlar!

Peygamberimiz makam ve dünyalık için mi peygamberliğini ilan etmişti?
Peygamberimiz Hz. Hatice ile evlenmeden önce ticaretle uğraşıp belli bir ekonomik seviyeye gelmiş bir tüccar idi. Hazreti Hatice ile evlendikten sonra ekonomik durumu daha da arttı ama peygamberliğini ilandan sonra sadece malını mülkünü değil zamanına, emeğini, bedenini, ruhunu, arkadaşlarını davası yoluna feda etti. Kendisine İslam davasından vazgeçmesi karşılığında para, makam, kadın teklif edildi, elinin tersiyle itti, tüm akrabalarını, arkadaşlarını, doğup büyüdüğü şehri, tüm tanıdıklarını davası için karşısına aldı! Sadece Mekke’de 13 yıl hep işkence, zulüm, baskı, hakaret ile geçti! Evini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Medine’de yine rahat bırakılmadı. Sonunda Mekke’yi fethedince ise, hayatının son yıllarında krallar gibi yaşamak yerine yeniden Medine’ye dönerek, içinde eşya bulunmayan tek kişilik odasında yaşamaya devam etti!

Evrimciler “Tabiatta mücadele var” diyerek arka planda binlerce senedir devam eden doğal dengeyi göz ardı ederken, şimdi de “evrende kaos var” diyerek yüz binlerce senedir devam eden düzeni görememekte ısrar etmektedirler. 

Ateist, Allah’ın evreni yaratırken kullandığı dili (Bilimi) araştırmayı kutsallaştırıp, o dili Yaratanı inkar eden kimseye verilen addır.

Ateizm diye bir şey yoktur! Ateistlerinde tanrısı vardır. Adı farklı olabilir; Bazen doğa, bazen gen, bazen evrim, bazen zaman, bazen kozmik enerji. Ama kesin olan tek bir şey var ki, o da tanrısız hiçbir insan yoktur!

Ateist, “beni dünyada yaratıp sonra cezalandıracak bir tanrıya inanmıyorum.” diyor. Ben de, “beni yaratıp sonra cennete koyacağını umduğum bir yaratıcıya inanıyorum.” diyorum. Aradaki fark neden? Çünkü ateist, vicdanının yaptıklarından dolayı kendisini rahatsız ettiğinden dolayı huzursuzluk duyup isyan bayrağı çekmektedir…
30 küsur senedir ateizm üzerine araştırma yaparım. İnsanlar genellikle 3 nedenden dolayı ateist oluyorlar: Ya çocukluğunda geçirdiği bir tramvayı atlatamama ya anne babası veya çevreden aldığı ateist yönlendirme veya kendi nefsinin istediği şekilde yaşama arzusu. 

Ateist arkadaşa 3 soru: “Big Bang’i kim tetikledi? Cansızdan nasıl canlı oluştu? Canlı nasıl irade, akıl, vicdan, duygu sahibi oldu?

Çoklu Evren teorisine ileri süren ateistler, Kur’an’ın ilk ayeti ‘alemler’in rabbi diye başlıyor! E haydi namaza  🙂

.


Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz


Yukarı Çık