“Papa ve İncil, Şiddet dini Hıristiyanlık, Batı medeniyeti, Şiddet karşısında İslam, Misyonerlik ve yetimler, Oryantalizm yanılgısı” başlıklı yazılarımızı tavsiye ederiz.
İslam düşmanı olanlar aslında “İçlerindeki çekememezlik yüzünden, Müslümanları, inandıktan sonra küfre döndürmek isterler.” (Bakara, 109); “Kitap ehlinden bir cemaat, sizi doğru yoldan saptırmak ister. Halbuki onlar ancak kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.” (Ali İmran, 69); “Ey kitap ehli, niçin hak olan yolu eğri göstermeye çalışıyorsunuz?” (Ali İmran, 99)
“Bazı Batılı yazar ve düşünürler, kasıtlı olarak veya iyice araştırıp incelemeden İslam’a ve onun yüce peygamberine karşı haksız isnatlarda bulunmayı adeta bir takıntı haline getirmişlerdir. İslam’ı ve Müslümanlığı önyargısız bir şekilde anlama gayreti göstermeden, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan Müslümanların hayat tarzlarını, davranışlarını ele alarak olumsuz bir kanaat sergiliyorlar. İslam’ın evrensel mesajını bir tarafa bırakarak, belli olaylar üzerinden giderek dinimizi karalamak istiyorlar. Bunun ardındaki sebep açıktır; Batı’da kiliseden koparak İslamiyet’e yönelen insanların sayısında küçümsenmeyecek ölçüde artışlar vardır. Bu artış kiliseyi tedirgin etmektedir. Son yıllarda Müslüman dünyasına ve özellikle de ülkemize yönelik misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaşmasındaki sebep bu panikten ileri gelmektedir. Bir sevgi ve barış dini olan İslam’ın imajını kanlı terör olaylarıyla zedeleyip, Hıristiyanlığın yıldızını parlatmaya çalışıyorlar.” (Mehmet Nuri Yılmaz, Hürriyet, 12.08.2005)
“Misyonerlik, Hıristiyanlığı yayma faaliyeti.” (Kerim Aytekin, Misyonerlere kanmayın, s. 13) “Misyoner ise, din yaymaya çalışan papazlara verilen addır.” (Alfred Bertholet, Wõrterbuch der Religionen, Stuttgart 1962, s. 362) “Latince missiodan gelen misyon sözlükte “görev ve yetki”, misyoner ise “görevli olan kişi” anlamına gelmektedir. İslâm ülkelerine yönelik yoğun misyonerlik faaliyetleri Batılı milletlerin sömürge faaliyetlerine paralel biçimde ortaya çıkmıştır. Misyonerler sömürge yönetimleriyle yakın ilişki içerisinde olmuşlar ve karşılıklı çıkar gözetmişlerdir. Günümüz misyon teknikleri arasında en dikkat çekici olanı “kültüre uyarlama” yöntemidir. Bu yöntemde hıristiyan mesajı ve değerlerinin yerel kültürler, şartlar, değerler ve öncelikler gözetilerek sunulması hedeflenir.” (DİA, misyonerlik maddesi)
Papa ll. John Paul 24 Aralık 1999’da Hıristiyan misyonerliğin hedeflerini şöyle açıklamıştır; “Birinci bin yılda Avrupa, ikinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı, üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hıristiyanlaştıralım.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 146) “İkinci Cihan harbinin sonunda itibaren Hristiyan misyonerleri Türkiye’deki faaliyetlerini hayli artırmışlardır.” (İspanyalı eski Katolik papaz Abdullah Tercüman (Anselmo Turmeda), Hristiyanlığa Reddiye, s. 6)
“Oryantalizm, yaptığı çalışmalarda bir yandan da misyonerlere doküman hazırlanmıştır.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 45) İslam düşmanı “Oryantalistlerin dini hedefleri de misyonerlik.” (M. Hamdi Zakzük, Oryantalizm veya Medeniyetler Hesaplaşması, s. 67) olmuştur. “Oryantalizm Müslümanları Hıristiyanlaştırma amacını da güder. Dinler arası diyalogdan amaç ise İslam’ı tanıma değil tanımlamadır. (İsmail Süphandağı, Batı ve İslam arasında Oryantalizm, s. 123, 124) “John Takle, Osmanlı Devleti içindeki gizli misyonerlere şöyle seslenir: ‘Onların kitabını, yani Kur’an’ı, dinlerine karşı kullanmanız gerekiyor Zira o Kur’an İslam’da en keskin silahtır. Kur’an’ın yeni bir şey getirmediğini ve içeriğinde yeni hükümler gibi görünen şeylerin doğru olmadığını insanlara göstermeliyiz.’ (J. M. Zwener, İslam and Missions, s. 217) Bu bakış açısı batı dünyasında çok uzun bir müddet İslamiyet’in yanlış bilinmesine, bu yüzden de İslam’a karşı kin duymasına neden olmuştur. Bu doğal olarak misyonerlik faaliyetlerinin bir sonucuydu. Profesör Edward Mead Earle’nin şu yorumu dikkat çekici bir tespittir: “İslam dünyasının, özellikle de Türklerin, Batı kamuoyunda yanlış tanınmasından misyonerler sorumludur. Amerika’da da, onlar bizlere, İslamiyet’i ve Müslümanları alay eder bir şekilde anlattılar.” (Earle, ‘Yakındoğu’da Amerikan misyoner grupları’ adlı makalesinden, s. 7) Misyonerlik, ‘ötekine’ -batılı olmayana- yönelik üstünlük mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Oryantalizm gibi misyonerlikte, sömürgeciliğin keşif koludur! Misyonerler elde ettikleri bilgilerle bir yandan Hıristiyanlığın yayılmasını amaçlarken öte yandan da, bağlı bulundukları ülkelerdeki siyasal kesimlere, elde ettikleri bilgileri iletiler. Misyonerliği ve oryantalizmi, dinsel ve siyasal emperyalizmin ta kendisi olarak göstermek ve doğu toplumlarına sızan Truva atı olarak görmek yanlış olmaz.” (Ömer Baharoğlu, Oryantalizm İslam ve Türkler, s. 50-51) “Yeni sömürgecilikte misyonerler ve onların açtıkları okullar önemli rol oynamaktadır.” (Mehmet Şevket Eygi, Abdullah Tercüman (Anselmo Turmeda), Hristiyanlığa Reddiye, s. 123) “Kiliseler başka ülkelerde okullar açmışlardır fakat okutulan derslerin kökeni misyonların temsil ettiği kilisenin inançlarına dayanmaktadır.” (Ali Ömer, Hristiyanlığı terk ederek İslamiyet’i kabul edişimin sebepleri, s. 25) Amerikalı protestan misyoner Everett P. Wheeler: “Biz Türkiye’de Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz. Türkler bizi istemeyebilir, ama oranın sahibi Türkler değil ki!” (Everett P. Wheeler, The Duty of the United States of America to American Citiens in Turkey, s. 3) demektedir.
“Misyonerlerin sömürgecilik yolunda yardımcı oldukları bilinmektedir.” (Abdullah Tercüman (Anselmo Turmeda), Hristiyanlığa Reddiye, s. 6) “Misyonerler aynı zamanda sömürgeciliğin de ajanlarıdırlar. Onlar sömürgeciliğin ajanları olarak milliyetçilik ideallerini yaydılar. Misyonerler Hıristiyanlığa ikna edilebilsinler diye, Müslümanların zihinlerinde İslam’ı lekelemeye yönelik hiçbir çabadan geri durmadılar. Bunlardan biri olan Samuel W. Zwemer, İslam’ı Hıristiyanlık için bir tehlike ve onun baş belası olarak görüyordu. “Biz ya galip gelmeliyiz ya da mağlup. Kökeni, tarihi ve şu anki yaklaşımı ile İslam anti Hristiyandır.” diyordu. Ona göre İslam, savaşlar çıkaran bir din, Hıristiyanlık ise, insanlığın en mükemmeli ve kötülüklerden ve ahlaksızlıklardan en uzak olan din idi. Duncan B. MacDonald, misyonerlik hedeflerine ulaşılması için en etkili yol, İslam’a doğrudan saldırmak değil fakat “yeni fikirlerin onun temellerini kemirmesini sağlamaktı” görüşündeydi. Misyonerlerin iki amacı olmuştur: Birincisi Müslümanları Hıristiyanlaştırmak ki bunda başarı sağlayamamışlardır. İkinci amaç Müslümanlar Hıristiyanlaştırılamıyorsa, o zaman ‘sekülerleştirilmeliydi.’ Bu sayede Müslümanlar sömürgesel yayılmaya ve sömürüye yönelik bir tehlike olmayacaklardı. Misyonerler ‘muhataplarına göre yöntem’ uygulamakta idiler. Afrikalılara, İslam Hıristiyanlık arasındaki bir buluşma noktası olarak Kitabı Mukaddes’i gösteriyorlardı. Araplar için batılılaşmanın ortaya çıkardığı ihtiyaçlar odak noktasını oluştururken, İngiltere’deki Müslüman öğrencilere sevgi, dostluk ve konukseverlik gösterilerek yalnızlıkları istismar ediliyordu. ‘İslam’dan dönenleri de şüphe ile’ yaklaşmışlardır.” (Asaf Hüseyin, Batının İslam’la Kavgası, s. 71-82)
“Misyonerlik, emperyalizmin mızrak ucudur.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 111) “Misyonerlik, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla değil sömürü amacıyla yapılmaktadır.” (Kerim Aytekin, Misyonerlere kanmayın, s. 146) “Hıristiyanlık aydınlanma sonrası sömürgecilikle bütünleşmiş ve sömürgeciliğin keşif kolu haline gelmiştir.” (İsmail Süphandağı, Batı ve İslam arasında Oryantalizm, s. 127; Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 37) “Misyonerler, sömürgeciliğin öncü kolu gibi çalışıyorlardı.” (Jack Goody, Avrupa’da İslam Damgası, s. 16) “İstila sancağının Hıristiyan olmayan ülkelere girişlerine rehberlik edenler papazlardır.” (Halil Halid, Hilal ve Haç Çekişmesi, s. 98) “Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iddialarını Amerika ve Avrupa’da kökleştirenler “Amerikan Bord” misyonerleridir.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 32) “Almanya Munster’de bulunan ilahiyat fakültesi, 1910 yılında Alman devletinden bir talepte bulunur. Okulumuzda misyonerlik bölümü açılsın. Talebinin gerekçesi şudur: Alman devletinin çağımızda sürdürdüğü sömürgeleştirme çabalarını başarılı kılmak.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 34) İngiliz “Pederlerin çalışmaları da, İngiltere’nin siyasi tedbirlerine bir hizmet maksadıyla gerçekleşiyordu.” (Halil Halid, Hilal ve Haç Çekişmesi, s. 106) “Misyonerler; ‘Muhammed’in Arabistan’ını şeytanın pençesinden kurtarmakla, Allah’ın oğlu şan kazanır.’ derler.” (İngiliz rahibi John R. Nott, The Evangelization of the World in this Generation, s. 145) “Hıristiyan misyonerler Avrupa’da emperyalizmi sürekliliğini teşvik eden büyük bir lobi idi.” (Philip G. Altbach, Gail P. Kelly, Sömürgecilik ve eğitim, s. 63) Nobel Barış ödülü sahibi Güney Afrikalı rahip Desmond Tutu: “Misyonerler geldiğinde bizim elimizde topraklarımız onların ellerinde İncilleri vardı, gözlerimiz bir kapayıp açtık ki ne görelim; bizim elimizde incirler onların elinde topraklarımız var.” (Adnan Şensoy, Ey misyonerler cevap verin, s. 25; Kerim Aytekin, Misyonerlere kanmayın, s. 147) “Misyonerlik her dönemde batı yayılmacılığının önemli bir aracı olmuştur. Şimdilerde Hıristiyan misyonerlerin Türkiye’ye yeni bir Haçlı seferi düzenlediğini görüp duruyoruz. Kim bu konuda halkı uyandırmak ve misyonerliğin oyunlarını bozmak çabasında ise o da bu ülkenin yurtseveridir.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 110) Amerika’nın ünlü misyoner örgütü ABCFM’in faaliyetlerini özetleyen 1880 tarihli Bartlett Raporu şöyle başlar: “Misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır.” (Samuel Colcord Bartlett, Historical Sketch of the Missionsof the American Board in Turkey, 1880, s. 1) “Ülke içinde Katolik kilisesi ile kanlı bıçaklı olan Fransız siyasetçiler, sömürge ülkelerinde kiliseyle ittifak halinde çalışmış, sömürgeleştirilen ülkedeki yerli halkın Fransız kültürü adaptasyonunda misyonerlerin büyük katkısı olacağını fark etmişlerdir.” (Derin Tarih, s. 31, sayı: 79, Ağustos 2019) “Akdeniz sahilindeki toplumların Hıristiyanlaştırma görevini üstlenen ‘Beyaz pederler’ teşkilatının kurucusu Cezayir başpiskoposu Fransız Charles Lavigerie şöyle der: “Cezayir, Fransa için verimli bir ülke olacak. İncil sayesinde medeniyetin ışıkları burada parlayacak.” (Ahmet Kavas, Afrika Misyonerleri Cemiyeti: Beyaz Babalar (Peres Blancs) s.15) Profesör Nikolay Ilminski, “Ortodoks dini Rus olmayanlarca kabul edildiğinde, bu onları Ruslara daha çok yakınlaştıracaktır.” (Philip G. Altbach, Gail P. Kelly, Sömürgecilik ve eğitim, s. 12) derken, John D. Rockefeller’in başdanışmanı Frederick T. Gates ise Mr. Rockefeller’e gönderdiği 1905 tarihli bir mektupta, Amerikan ihracatının hızlı gelişiminden bahsediyordu. Ona göre bu gelişme “yabancı beldeler, misyonerlerin öncülüğünde ticari açıdan zapturapt altına alınmasaydı söz konusu olmayacaktı.” (Philip G. Altbach, Gail P. Kelly, Sömürgecilik ve eğitim, s. 182) “Misyonerlerin hedefleri hem dini hem emperyalisttir. Misyonerlerden casusluk yapanlar olmuştur.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 74, 75) “Misyonerlik bugün tamamen siyasal bir saldırıya dönüşmüştür. Psikolojik harp vasıtası olarak kullanılmaktadır.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 15) “Misyonerlerin amacı ülkemizi bölmektir. Bu amaç için inançta büyük bir hasar oluşturmaya çalışırlar.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 7) “Misyonerler ‘Türkiye’de silahsız Haçlı seferi yapıyoruz” demektedirler.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s.10) “1889-1896 Ermeni isyanları, misyonerlerin eseriydi. 1905 Yemen isyanını, İngiliz misyonerler hazırlamıştı. Kiliselerde insanlara soylarını araştırmaları söylenmekte, kiliseleri ziyaret için giden insanlara dahi ‘Siz Rum’sunuz, Ermeni’siniz, Sırp’sınız’ propagandası yapılmaktadır. Misyonerler Kürt ve Alevi gruplarını öncelikli hedef seçmişlerdir.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 41) “Misyonerlik, siyasi hedefler gütmektedir. Kürtlere ve Alevilere ‘Siz zorla Müslüman yapıldınız’ propagandası yapılmaktadır.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 130) “Alevi dedesi olan Hıdır Bulut: “Bana devletin yıllar önce Ermenilere uyguladığı bir kıyım olduğunu, şimdi de devletin Alevileri, ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğünü, benim desteğim ile Türkiye’yi kurtaracaklarını söylediler. Peygamberimize dil uzattılar.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 57) demektedir. Müslüman iken Hıristiyan olan ve Tarsus Protestan kilisesi pastörlüğüne kadar yükselen İlker Çınar, “Beni düşünmeye sevk eden şey, misyonerlik kisvesi altında bölücülük yapılmasıydı. Bunlar kimseyi sevmiyor, seviyor görünüyor. Sevgiyi, bizi yok etmek için kullanıyorlar.” (29.01.2005, Flash TV) diye itiraflarda bulunmuştur. Kısaca “Misyoner faaliyetler uzandıkları yere mutluluktan çok sorun taşırlar.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 132- 133)
“Papaz Calhon Simon, “İslam Birliği, Arap halkların Avrupa’nın egemenliğinden kurtulmalarına yardımcı olmaktadır. Onun için misyonerlik bu hareketlerin önlenmesinde büyük bir etken olmuştur. Çünkü misyonerlik, Avrupalıları cazip bir aydınlık içinde göstermeye çalışmaktadır.” demektedir. Misyonerlik, aynı zamanda Müslümanların sömürülmekte olduğu ülkelerde, emperyalizmin çıkarları için tehlike oluşturmalarını da önlemeye çalışmaktadır. Misyonerler, eğitim yolu ile yabancı egemenliğine karşı çıkmayan doğulu kişilikler yetiştirmeye çalışmaktadır. Misyonerliğin Müslümanları yıpratmaya çalışması, onları Hıristiyanlığa çağırmak ve Hıristiyan olmaları için direkt çalışmak şeklinde değildir. Her şeyden önce, İslam’ı ve Müslümanları çirkin göstermeye çalışırlar.” (Muhammed el-Behiy, İslami düşüncede oryantalist etki, s. 225) Amerikalı misyoner Henry Jesups, “Misyonerlik, Müslümanları uygarlaşmaya çalışacaktır.” demektedir. (Muhammed el-Behiy, İslami düşüncede oryantalist etki, s. 223, 225-226)
“Haçlı Seferleri’nin hüsranla sonuçlanması sonucu farklı bir metot izlemeye karar veren Hristiyanlar misyonerkik faaliyetlerine başlarlar.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 37) “Kilise haçlı ruhunu hiç kaybetmedi denirse aşırı bir ifade kullanılmamış olur.” (Hilal ve Haç Çekişmesi, Halil Halid, s. 52) ABD’li misyonerler ABCFM, Pliny Fisk ve Levi Parsons’a 1 Aralık 1833 tarihli talimat mektubu ile şu görevi veriyordu: “Bu mukaddes ve vadedilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferi ile geri alınacaktır.” (Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika/19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okullar, s. 33) “Aziz Augustine’e göre ise tanrı, sadece eski Ahit’te değil, yeni Ahit’te de şiddeti tercih etmektedir.” (Şiddet karşısında İslam, DİB, s. 68) “Aziz Augustine, haklı zulüm teorisinden bahsetmiş, insanların kurtuluşu erdirilmeleri için onlara baskı uygulanabileceğini söylemiştir.” (Alan Kreider, Violence and Mission in the Fourth and Fifth Centuries, Lessons for Tuday, 129)
“Missionary Counacil Sekreteri William Caton: Hıristiyan’ın Müslüman’a ilk mesajı doktrin değil sevgi olmalıdır.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 54) der. “Misyonerlik konusunda eğitim gören Protestanlara genellikle, ‘Müslümanlara İsa’yı anlat; Muhammed’e saldırma’ kuralı öğretilir.” (Eildert Mulder, De Koran zet me aan het denken, Trouw, 24.3.2014) “İnançları bilmek, değişim önermenin ve değişim ışığı görmenin ilk şartıdır. Çalışmalarda İslam’ın benimsenmiş olarak gösterilmesi gerekiyor. Bu bir Hıristiyan’ın İslam’ı kabulü anlamında değildir. İslam’dan nefret edilebilir. Fakat İslam’ın değiştirilmesi, reforme edilmesi halinde daha sevileceği düşüncesinin empoze edilmesi gereklidir.” (Harry Dorman, Towards Understanding İslam, s. 125) “Müslümanların en büyük ilgi ve endişesi, Allah’ın en büyük olduğu konusu olmamalıdır. Hıristiyanlaşmayı şart koşmuyoruz fakat din değiştirme konusunda Müslümanların müsamahalı olmalarını istiyoruz.” (Misyoner Prof. Kenneth Cragg, The Call of the Minaret (Minarenin çağrısı), s. 107) “İsa mutlaka Allah’ın oğludur demekten kaçınmalı ki onlara yaklaşmak mümkün olunca istenildiği şekilde propaganda yapılabilsin. Misyonerlerin güvercinler gibi masum olmaları gerekir fakat bu, onların yılanlar gibi kurnaz olmasına engel teşkil etmez.” (Trımıngtlam, İslam’ın Ethiopia, London 1948, Charles R. Watlson, İslam and Miss ions, London 1949, s. 53) “Müslümanlara sevgi ile yaklaşınız. Hz. Muhammed’i yalanlamayınız. Hz. İsa için Allah’ın oğludur demeyiniz. Çünkü Müslümanlar bunu kabul etmezler. Daha çok onların kendi milletiyle ve dinî değerleriyle alâkâlarını kesmeye ya da zayıflatmaya çalışınız.” derler. (Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, s. 37) Misyoner Rahip Samuel Zwemer’in sözleri oldukça açık seçik olsa gerek: “Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. Başka yollar deneyelim. İslam ülkelerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hıristiyan adetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlakını aşılayalım. Müslümanları o hale getirelim ki, isimleri Müslüman olduğu halde giyinişleriyle, davranışlarıyla, akıl ve hisleri ile tamamen bir Hıristiyana benzesinler. Günü geldiğinde onları toptan vaftiz edebiliriz.” (Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, s. 42; Rahip Samuel Zwemer tarafından misyonerlere yönelik bir konferans da söylemi, İlkadım Dergisi, Mayıs 2004; Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 73; Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 44, 47, 76) “Hıristiyan dünyası, Haçlı seferleri ile elde edemediği bu ülkeyi kültür emperyalizmi ile ele geçirmeye çalışmaktadır.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 93) Misyoner papaz Geo Harris; “Bir Müslüman’ı Hıristiyan yapmak için onu zorla, dininden şüpheye düşür. Senin dinin çağa uymuyor de, onun geçmişi ile irtibatını kopar.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 64) demektedir. Misyonerler “Gayelerine ulaşabilmek için çeşitli kimliklere de bürünmektedirler.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 74) Pavlus Korintlilere yazdığı birinci mektubunda metodunu şöyle anlatmaktadır: “Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ancak daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için Yahudilere Yahudi gibi davrandım. Kutsal Yasanın (Musa Şeriatı) altında olmadığım halde Yasa altındakileri kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım. Mesih’in yasası altında olan birisi olarak, ‘Yasa’ya sahip olmayanları kazanmak için ‘Yasa’ya sahip değilmişim gibi davrandım. Güçsüzleri kazanmak için güçsüzlerle güçsüz oldum. Ne yapıp ne edip bazılarını kurtarmak için herkesle bir şey oldum.” (1 Kor. 9/19-22) Misyoner James E. Dittes, The Muslim World dergisindeki The Christion mission and Turkish İslam başlıklı makalesinde; “Misyonerlerin Türkler arasına girerek onların senpatilerini kazandıktan sonra dini telkinde bulunmaları, Türk kültür hayatında köklü değişiklikler yapmak için sabırla çalışmaları” önerilmiştir. (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 97)
“Misyonerler her çeşit vasıtayı kullanırlar.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 37) “İnsanlara, Hıristiyan misyoner olarak yaklaşmazlar. Muhatapların dinleri ve gelenekleri konusunda gerçekleri çarpıtıp, insanların çeşitli ihtiyaç ve zaaflarını iyi kullanırlar.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 118) Doktora öğrencisi olarak Amerika’da bulunmus ilahiyat fakültesi ögretim üyesi Mustafa Köylü, Türkmenistan’in içme suyu bulma problemi yasanan Gözleve kentinde misyonerlerin oradaki bir caminin bahçesine oturarak halkın Hristiyan olması karşılığında kuyu açabileceklerini söylediklerine sahit olmustur. (Turan, Ömer, “Avrasya Cografyasinda Misyonerlik Faaliyetleri”, Avrasya Etüdleri sy.16. 1999 s. 25) “Senegal’e giden misyoner heyet, gıda yardımı yapacağı her aileden bu yardıma karşılık bir çocuklarını vermesini şart koşarlar.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 40)
Maraş Depremden 6 gün sonra, 12.02.2023 tarihinde İngiliz misyonerler Kahramanmaraş’ta Saçaklızade ilköğretim okulunda idiler ve Yasin-i Şerifi görünce; ‘No Kur’an’ diyorlardı. Sitelerini de 2 gün önce Yeni Zelanda üzerinden açmışlardı!
“Misyoner faaliyetleri aynı zamanda kültür emperyalizmin bir uzantısı durumundadır.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 94) Louis Massignon, 1965’te Vatikan’da misyonerlere şu mesajı verir; “Müslümanların her şeyini bozduk ve yok ettik. Dinleri, inançları, ahlakları, dine bağlılıkları ve insani duyguları yok oldu.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 44) “E. Dittes’e göre de modern Türkiye’de İslam’ın bütünleştirici bir merkez olmak hizmetini göremeyecek kadar hırpalanmıştır.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 97) Misyonerlere göre “Sekülarizm Müslümanlar için bir nimettir.” (Wilfred Cantwell Smith, Modern Çağda İslam, s. 281) ve amaç onları dinlerinden soğutup emperyal isteklerine karşı gelmeyecek kıvama getirebilmektir. Günümüzde bunu kısmen de olsa başarmışlardır. “28 Şubat sürecinin toplumda yol açtığı psikolojik yıkım, misyonerlerin ekmeğine yağ sürmüştür.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 111) Artık “Fatihlerin torunları, şimdi çocuklarının ruhunu haçlıların kültürüne teslim etmek emeliyle, çan kapılarında sıra bekliyor.” (Nurettin Topçu, Büyük Fetih, İstanbul 1962, s. 12)
“İnanç turizmi uğruna, dini ve milli değerleri misyonerliğe zemin hazırlayıcı bir hale getirilmemelidir.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 50) Bu satırları yazan bizzat ben, Anadolu’nun en muhafazakâr illlerinden birinin meydanında ‘İnanç turizmi’ ile uğraştığını söyleyen iki misyonerle tartışmıştım!
“Bir süreden beri misyonerler, broşürlerle halkımızı Hıristiyanlaştırmaya çalışmaktadırlar.” (Doç. Dr. Osman Cilacı, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri, s. 59) Aşağıda, sadece bana yollanan kitap ve broşürler gözükmektedir.
Raymond Caotier: “İslam’ın misyoneri, ruhban sınıfı ve teşkilatlı propagandası yoktur.” (Thomas Carlyle, Peygamber Kahraman Muhammed, s. 18) ve ayrıca “Bir Müslüman bir Batı ülkesinde kendi dinini anlatırken, İslâm’ı yaymaya çalışırken Hz. Musa ve Hz. İsa’ya dil uzatmaz, uzatamaz. Yahudilerin ve Hıristiyanların Ehl-i Kitap olduklarını görmezden gelemez. Oysa “misyoner kafalı” bazı Hıristiyanların, her fırsatta, Hz. Peygamber’le ilgili neler söyledikleri biliniyor. Müslümanlarca malumudur: Hz. Peygamber ve İslâm’la ilgili “üretilmekte olan” yalanların, iftiraların hepsi bir araya getirilecek olsa, orta büyüklükte bir kitap değil, orta büyüklükte bir kütüphane olur” (Mehmet S. Aydın, Varoluş Yolunda, s. 301)
“Misyonerlik tebliğ değildir çünkü hem amaçları hem de araçları meşru ve masum değildir. Misyonerlerin amacı Hıristiyan devletlere daha kolay sömürecekleri ülkeler ve topluluklar kazandırmaktır. Zaten bugün geri kalmış ülkelerde Hıristiyanlaştırmış olanlar da, batılı ve beyaz seçkin topluluklara eşit olamamış, her bakımdan ikinci sınıf insan muamelesi görmüşlerdir.” (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 117, 118) Kural olarak “Misyonerlik faaliyetlerinde bulunan doktora gereken kendisinin ilk önce misyoner sonra doktor olduğunu hiçbir zaman unutmamasıdır.” (Y.Urulgiray, Misyonerlik faaliyetleri, s. 35) demektedirler. “İslam’daki tebliğ ve irşat çabalarının temel amacı, İslami öğretilerin insanlara duyurulmasıdır. Oysa Hıristiyan misyonerliğinde ‘ne yapıp edip’ insanların kazanılması amaçlanmaktadır. Hıristiyanlar tarih boyunca gittikleri yörelerde sadece Hıristiyan mesajlarını duyurmayı değil, onların Hıristiyanlaştırmayı hedeflemişlerdir. Hıristiyan güçler insanları hızla asimile etmeyi dini bir görev addetmişlerdir. Çeşitli baskılarla yöre hakları hızla Hıristiyanlaştırılmıştır. (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 124) “Kilise, İslam’da olduğu gibi ‘isteyen kabul etsin isteyen inkar etsin’ deyip insanları serbest bırakmamış, kendi prensiplerini kabul etmek istemeyen insanlara şiddet uygulamış, itirazlarını hayatlarıyla ödetmiştir.” (Kerim Aytekin, Misyonerlere kanmayın, s. 146) ‘Biz Almanya’da cami açmıyor muyuz, elbette Hıristiyanlarda burada kilise açacak’ şeklinde bir düşünce asla doğru değildir. Müslümanlar Almanya’da Protestan Katolik savaşını fışkırtmıyor. Hangi Almanın kanında Amerikan, Fransız, Rus kanı var araştırmıyor. (Adnan Odabaş, Dikkat misyoner geliyor, s. 72-73) “Bizde misyonerlik teşkilatına benzer kuruluşlar olsa ve ‘Hıristiyan ülkelerine sızmak’ isteseydi, o zaman Hıristiyan aleminin yaygarasını bir görmeliydiniz.” (S. Ayverdi, Misyonerlik karşısında Türkiye, s 178)