Her doğan kendi rızkı ile mi doğar?

Evet, her doğan kendi rızkı ile doğar, her kulun kendi rızkı vardır ama onun o rızkını bir başkası; sömürü, rüşvet, yolsuzluk ile çalmaz, çaldırmazsa!
İnsanlar sömürmediği takdirde yeryüzünde açlık diye bir şey söz konusu olmaz, hele israf ve lüks kalksa yeter de artar bile. (Osman Nuri Topbaş, Aklın cinneti Deizm, s. 18)
Herkesin rızkını adil bir şekilde aldığı sistemin adı İslam’dır: Zekat, sadaka, fitre, kurban, kul hakkı, komşu hakkı, cemaatle namaz, hac gibi ibadetler ile zengin-fakir arasındaki uçurumun ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Ayrıca “ Oku “ emri , “ Beşikten mezara dek ilim öğrenme “ yönlendirmeleri ,” Cuma namazı bitince rızık aramak için dağılma “ tavsiyesi, “ Öyle ise bir işi bitirince diğerine yönel “ emri ile pısırıklık ve tembelliğin hoş görülmemesi ,” iki günü eşit olan ziyandadır ” gibi hadisler , helal kazancın emredilmesi , karaborsa ,faizin yasaklanması vb hep bizleri alnımıza yazılan rızkı bulmaya ve onu çaldırmamaya yönelik ayet ve hadis meallerinden oluşan hükümler topluluğudur.
Allah rızkı vermiştir ama insanlara düşen, onu aramak, bulmak ve çoluk çocuğumuzun rızkını başkasına kaptırmamaktır. Bu da bir dini emir, görevdir.
Hud Suresi, 6. ayet: “Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı Allah’a aittir.” Rızk yaratma, gönderme ve verme Allah’a aittir. Ancak rızkın adil bir biçimde dağıtılmasına insanlara bırakmıştır. Mutlu biri yaşam, ilahi prensiplerin uygulanmasına bağlanmıştır. (Abdülcelil Candan, Kur’an okurken zihne takılan ayetler, s. 252 )
Avrupa ülkeleri domates fiyatlarını düşürmemek için tonlarcasını denize dökerken, bir zamanlar sömürdükleri ülkeler açlığın pençesinde kıvranmaktadırlar.
Geri kalmış yoksul ülkeler, hep yeraltı ve yer üstü zenginlikleri, hürriyet ve idealleri günümüz ileri (!) ülkelerince sömürülmüş ülkelerdir. Afrika, Güney Amerika, İslam ülkeleri satılmış idarecilere boyun eğen, köle diye satılan, her türlü zenginlikleri sömürülen ülkelerdir. Allah (cc) Afrika’ya yer altı madenleri en bol kıta olarak yaratmıştır ama çıkarmak, işletmek, onu korumak insanlara aittir, zaten bu da bir imtihan vesilesidir. Emperyalist ülke başka kıtadan gelir, ülkeyi veya liderini ele geçirir, ülke halkını işçi olarak çalıştırıp sonra da cüzi ücret karşılığı asıl geliri ülkesine gönderirse burada yaratıcı değil, yaratılandır mesul.
“Beyaz adam her şeylerine el koydu. Canlarına, mallarına, namuslarına…Milyonlarca insanı katletti. Ne çocuk dinledi ne de kadın! Yüzlerce yıl süren bir vahşetin, soykırımın mimarı oldu! Hayatlarını çaldı. Bedenlerini çaldı. Baharatlarını, madenlerini, topraklarını…Altınlarını, petrollerini…Sularını…Her şeylerini! Aç, sefil bıraktı. Köle pazarlarında alıp sattı. Kolunu, parmağını, ayağını kesti… Kendi vahşiliklerini gizlemek için filmler yapıp, kurbanları vahşi ilan etti. Siyah adam yamyam! Çizgi filmlere bile konu edildi. Ortada bir kazan, altında ateş, içinde az sonra yenilecek insan! Kazanın başında siyah adam! Beyaz adam dillerini de çaldı. Fransa’nın nüfusu altmış sekiz milyon. Ülke dışında yüz kırk milyon insan Fransızca konuşuyor. Nerede? Tabii ki sömürgelerinde. ‘Ötekileri’ ben ötekileştirmedim. Fransız beyaz adam, siyah adamın üzerine basarak elde ettiği refahı bilmek istemiyor. Sahip olduğu her şeyin ama her şeyin sömürülen ‘ötekine’ ait olduğunu kabul etmek istemiyor. Azıcığını bile ‘ötekiyle’ paylaşmak istemiyor. Beyaz olduğu için kendisini birinci sınıf zannediyor. Utanmaz, arsız ve pişkin! Siyah adam özgürlüğüne kavuştuğu gün, sömürüye başkaldırdığı gün, kendinden yöneticileri başa getirdiği gün Afrika kıtası dünyanın parlayan yıldızı olacak.” (Turgay Güler, Akşam, 4.6.2023)
Kısaca Allah her şeyi adil bir şekilde dağıtmıştır! Ama zalim olan (Müstekbir) sömürücüler kadar, mazlum durumuna düşen (Müstazaf) sömürge milletler ayağa kalkmalı ve hakkı olanı kaptırmamalıdır. Özetle; rızık konusu; Allah ile kulu arasındaki bir konu değil, var olan ve verilen rızığın emperyalizm ile sömürülen, hak ile batılın arasındaki savaşın doğal sonuçlarından sadece bir tanesidir. Burada kimse yaratıcıyı suçlayamaz. İşin ilginci bu tür eleştiri yapanlar da hakları sömürenlerin yerli uzantılarından başkaları olmamaktadır, ne ilginç tesadüf (!) değil mi?
“Meşhur iktisatçı Dr. Colin Clark, ‘Dünyanın besin kaynakları yirmi sekiz milyar insanı rahat besleyecek durumdadır.’ demektedir. Dünyadaki kıtlık, kaynakların yetersizliğinden değil, insanların ihmalleri ve düşüncesizliklerinden ileri gelmektedir.” (Metin Aydın, Ateizm Yanılgısı, s. 303) “Nankörlere, ‘Allah’ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın’ dendiğinde, Allah’ın doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız, derler.” (Yasin, 47) Allah o görevi biz insanlara vermiştir; yapacağımız işlere göre de, cennet cehennemi bizzat biz kazanacağız.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.