Alkol neden yasaktır?

1.346 kez görüntülendi

Resim bulunamadı

Bu yasağın tek nedeni vardır: Allah (cc) alkolü “Aklı Kullanmaya Engel ” olduğu için yasaklamıştır. Ayrıca alkol, ne seviyede alınırsa alınsın hem sağlık hem toplum için sorun kaynağıdır!

“Siyasetçi Ali topuz Cumhuriyet Bayramı için 1957 tarihinde Beylerbeyi’ne Atatürk silueti yaptırır, kendisi de saatlerce çalışır, sonra akşamleyin şarap içer ve sarhoş olur. Arkadaşları ona Atatürk panosunu göstererek, ‘Bu kim?’ diye sorduklarında, Atatürk’ü bile tanıyamaz, cevap veremez.” (Ali Topuz, Değişimi Yaşamak, s. 172) 

Önce alkol yasağına yapılacak ilk itiraz ile konumuza başlayalım. “Ölçülü İçki İçmenin Sağlığa Faydası Yok. On Yıllara Ait Araştırma Bulgularının Analizi: Şarap, özellikle kırmızı şarap, sağlık yararları konusunda ün kazanmış olsa da, daha yeni araştırmalar ölçülü tüketimin bile sağlık sorunlarına neden olduğunu sonucuna ulaşmıştır.” (Roni Caryn Rabin, The New York Times, 4 Nisan 2023)

Artık, gerek dini gerek kültürel altyapısı en yaygın olan Batı toplamlarında bile alkol yasaklanmaya başlamıştır!

e-y35234646

“AB, Artan alkol tüketimine savaş açtı. AB sağlık komisyonu, avrupa birliği ülkelerinde alkol tüketiminin korkunç boyutlara ulaştığına dikkat çeken bir rapor hazırladı. Raporda alkolle mücadele için alkol satışı yaşının 18’e çıkarılması, sürücü ehliyeti alan gençlere alkol yasağı getirilmesi, reklamların sınırlandırılması gibi tavsiyelerde bulunuyor. Avrupa birliği sağlık komisyonu, Avrupa’daki artan alkol tüketimine dikkat çekerek, çocukların, gençlerin ve hamilelerin alkol tehlikesine karşı korunması gerektiğini açıkladı. Komisyonun sağlık komiseri Markos Kyprianou’nun konuyla ilgili hazırladığı “strateji belgesi”nde alkol satışı yaşının 18’e çıkarılması, sürücü ehliyetini yeni alan gençlere alkol yasağı getirilmesi, otobüs ve kamyon sürücülerine “sıfır tolerans” tanınması, televizyon ve sinemalarda alkol reklamlarının sınırlandırılması gibi öneriler yer alıyor.” (Basından, 26.10.2006)

 “Alkole de ‘ölüm’ yazısı! İngiltere’de, alkollü içeceklerin üzerine de sigara paketlerinde olduğu gibi ”sağlık uyarılarının” yer alması zorunlu hale getirilecek. Hükümetin planı çerçevesinde, alkollü içeceğin üzerinde alkol miktarının yanı sıra hangi sürede ve miktarda içilirse ne tür hastalıklara yol açabileceğine dair bilgiler de yer alacak.” (Haber 7, 14 Nisan 2006)

“Alkol uyuşturucudan da tehlikeli. Bilim adamları, alkolün, kullanıcıya ve diğerlerine verdiği zararlar göz önünde tutulduğunda, uyuşturucudan bile daha tehlikeli olduğunu saptadı. İngiltere Bağımsız Bilimsel Uyuşturucu Komitesi ile Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nden bir grup bilim adamı, Çoklu Karar Verme Analizi (MCDA) diye adlandırılan bir teknik yardımıyla bu tür maddeleri, 9 kriter açısından kullanıcıya, 7 kriter açısından da diğerlerine verdiği zararları göz önüne alarak arz ettikleri tehlikeye göre sıraladı. Bu tür maddelerin kullanıcıya zararları arasında uyuşturucuya bağlı ölüm oranları, sağlığa ve sosyal ilişkilere etkileri gibi kriterlere yer veren bilim adamları, diğerlerine verdiği zararları ise suç, aile içi çatışma, ekonomik bedel, çevresel hasar gibi ölçütler açısından değerlendirdi.Elde ettikleri verilere göre bu maddeleri 100 üstünden değerlendiren bilim adamları, en zararlı maddenin 72 puanla alkol olduğunu belirledi. 55 puanla ikinci sırada yer alan eroini, 54 puanla bir sentetik uyuşturucu türü olan ”crack”, 33 puanla kristal metamfetamin, 27 puanla kokain ve 26 puanla tütün ürünleri takip etti.” (NTV, 01 Kasım. 2010)

“Kırmızı şarap ilaç değil! Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Kalp Damar Hastalıklarını Önleme Projesi Türkiye Koordinatörü ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Görenek, kırmızı şarabın kesinlikle bir kalp ilacı olmadığını söyledi. Doç. Dr. Görenek, şöyle konuştu:     “Son yıllarda koroner arter hastalarına sanki bir ilaçmış gibi kırmızı şarap tavsiye edildiğine sıklıkla tanık oluyoruz. Kırmızı şarabın koroner arter hastalıklarında koruyucu etkisinin olabileceği yönünde bazı çalışmalar mevcut. Bu faydanın içerdiği alkolden mi yoksa üzümden mi kaynaklandığı, direk olarak şaraba kırmızı rengi veren madde ya da antioksidanlar mı ilişkili olduğu tam olarak ortaya konamamıştır. Kırmızı şarap kesinlikle bir kalp ilacı değildir. Bu bakımdan bugünkü kanıta dayalı tıpta koroner kalp hastalarına rutin olarak önerilmesi doğru değildir. Çünkü elimizde hastalara tavsiye edeceğimiz kadar güçlü, kesin bilgiler yok. Hatta belli bir seviyenin üzerinde kalp hastalarına zararlı olabilmektedir. Kırmızı şarap kurtarıcı değildir. Kalp hastaların bu konuda çok hassas olmaları gerektiğini bildiren Doç. Dr. Görenek, hastaların kırmızı şarabı bir ilaç veya kurtarıcı olarak görmemeleri gerektiğini kaydetti.  Doç. Dr. Görenek, alkolün kalori değerinin yüksekliğinden dolayı kilo aldırıcı etkilerinin, kalp damarlarının tıkanmasını artırabileceği, ani ölümlere sebep olabileceğinin unutulmaması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:”Bu bakımdan, alkol tüketmeyen, ya da alkolü bırakabilecek bir kalp hastasının kırmızı şaraba başlamaması gereklidir. Çünkü bu şarabın olumlu etkileri henüz genel tıp çevreleri tarafından kabul görmemiştir. Hele hastaların bağımlı olmalarına kesinlikle müsaade edilmemelidir.” (Milliyet, 12 Ağustos 2005)

Şarap, insanı  eder  harap! Şarap, üzüm suyundan elde edilen alkollü bir içecektir. Üzüm suyunda bulunan mayalar, fermentasyon adı verilen bir işlemle alkol ve karbondioksit gazı açığa çıkarırlar ve şarap oluşur. Şarapta yüzde 10-14 arası alkol vardır. Şarap bilindiği üzere aklı, şuuru etkilemek sûretiyle sarhoşluk veren ve sağlığa zararları olan bir içkidir.

Fransızlar fazla şarap tüketiyor. Şarabın sağlığa yararlı olduğu görüşünü savunanların dayanak noktası Fransız toplumundaki bir gözlemdir. Fransızlar kalp damar hastalığı açısından risk olarak kabul edilen yağdan (doymuş yağlar) zengin bir diyetleri olmalarına rağmen, İngilizler’e oranla daha az kalp damar hastalığına yakalanmakta ve daha az kalp krizi geçirmektedirler. Fransızlar’ın daha fazla şarap tükettiğini savunan bazı bilim adamları, aradaki Fransız toplumu lehine farkın, şarap tüketimin Fransız toplumunda daha fazla olmasından kaynaklandığını savunmaktadırlar. Oysa Fransızlar’ın daha az kalp hastalığına yakalanmalarının sebebinin şarap olduğu görüşü, dünyanın önde gelen otoriteleri arasında kabul görmemektedir. Kalp hastalıkları konusunda tüm dünyadaki uzmanların referans olarak kabul ettikleri Amerikan Kalp Vakfı (AmericanHeartAssociation) kesinlikle şarap içmeyi tavsiye etmemektedir. (www.americanheart.org/presenter.jhtml?identifier=4422)

“Şarabın kalp krizi riskini azalttığını gösteren ilmi bir delil yok. Amerikan Kalp Vakfı beslenme komitesi üyesi olan Columbia Üniversitesi’nden Prof. Ira Goldberg, şarap içmenin kalp krizini azalttığını gösteren hiçbir kabul edilebilir bilimsel veri olmadığını, bunun yerine kalp krizi riskini azaltmak için bilimsel olarak ispatlanmış kolesterol ve tansiyonu düşürmek için kilo verilmesi ve yeterli spor yapılması gibi tedbirlerin alınmasını önermektedir. Goldberg “şarap veya herhangi başka bir içki içmenin klasik metodların yerine geçemeyeceğini” bildirmektedir. Goldberg Fransızlar’da kalp damar hastalığının daha az görülmesinin şarap içmekten değil taze meyve, sebze ve daha az oranda süt ürünleriyle beslenmeye bağlı olabileceğini ifade etmektedir. Ayrıca kalp damar hastalıklarının oluşumunda genetik özelliklerin rol oynadığı bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçektir. Dolayısıyla Fransızlar’da kalp damar hastalığı ve kalp krizi riskinin İngilizler’e oranla daha düşük olmasının sebebi genetik olabilir. Zaten dünyada şarap yalnız Fransa’da içilmemektedir. İtalya’da şarap daha fazla içilmektedir. Kaldı ki dünyanın her tarafında şarap tüketilmektedir. Bu mantıkla dünyanın her yerinde aynı etkinin gözlenmesi gerekirdi. Oysa gerçek farklıdır.

Şarap, kalp damarını korumuyor

Fransızlar’da İngiliz toplumuna oranla daha fazla şarap tüketildiği için kalp damar hastalığına yakalandığını ortaya koyan hiçbir bilimsel çalışma yoktur. Bu varsayım bilimsel bir gerçek değil olsa olsa şarapçıların bir temennisidir. Şarapla ilgili haberlerde dikkat edilirse özellikle kırmızı şarabın içinde antioksidan maddeler olduğu ve bu maddelerin iyi kolesterolde artmaya neden olduğu ve özellikle kalp damarlarını koruduğu ileri sürülmektedir. Ancak vitamin E gibi antioksidanlarla yapılan çalışmalarda kalp damarlarını koruyucu etki gösterilememiştir.  Kaldı ki şarapta bulunan antioksidanlar fazlasıyla fermente olmamış olan üzüm suyundan, üstelik şarabın getireceği hiçbir tehlike olmadan rahatlıkla alınabilmektedir. Amerikan Kalp Vakfı’nın bu görüşleri İngiliz Kalp Vakfı tarafından da desteklenmektedir. Bristol Üniversitesi Kimyasal Patoloji bölümü bilim adamları günlük alınan üzüm suyunun (kötü kolesterol LDL kolesterol okside edici etkisinin daha az) kalp hastalıklarına koruyucu etkisinin daha fazla bulunduğunu göstermişlerdir. Amerikan Kalp Vakfı (AKV) bilim adamları iyi kolesterolü yükseltmek için bunun yerine çok daha etkili olan düzenli spor yapma veya “Niacin” adı verilen ilacı almayı böylece şarabın zararlarından korunmayı tavsiye etmektedir.

Şarap propagandasına dikkat!

Son zamanlarda basında “şarabın insan sağlığına yararları”, “günde 1-2 kadeh şarap kalp krizi riskini azaltıyor”, “kırmızı şarap kalp krizi riskini azaltıyor” başlıklı haberlerle yoğun bir şarap propagandası yapılmaktadır. Oysa şarap her şeyden önce alkollü bir içecektir. Alkolün insan sağlığına olan olumsuz etkileri yalnızca modern tıbbın verileri ışığında değil binlerce yıldır bilinen bir gerçektir. Ancak bu yoğun şarap propagandası taşıyan haberlere dikkat edildiğinde, şarabın “güya” insan sağlığına yararlı olduğu, özellikle kırmızı şarabın kalp krizi riskini azaltıcı etkisi varmış gibi iddiaların bilimsel araştırmalara dayandığı ve sanki ispatlanmış bilimsel bir gerçekmiş gibi topluma lanse edildiği görülmektedir. Oysa konuyu biraz derinlemesine araştırınca bunun bir aldatmaca olduğu açıkça görülmektedir.

Üzüm suyu kalbi koruyor !

“Doç. Dr. Aysun Çetin, ”Üzüm suyu mu? Şarap mı?” konusundaki tartışmaları sonlandırdı.   Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aysun Çetin, serbest radikaller, antioksidanlar, kanser biyokimyası, kök hücre biyolojisi, fitoterapi ve anti-aging konularında yaptığı bilimsel çalışmalar sonucunda yazdığı ”İyileştirir, güzelleştirir: üzüm” isimli kitabında üzümün faydalarını anlattı. Bilimsel çalışmalarıyla 2004 yılında Türk Hematoloji Derneği Genç Araştırmacı Ödülü, 2008 ve 2010 yıllarında ise Gevher Nesibe Bilimsel Araştırma Teşvik Ödülü’nü kazanan Çetin, kitabında ”güzellik, gençlik ve sağlık iksiri olarak nitelendirilen üzümün insan hayatındaki önemini” ele aldı.Çetin, son yıllarda şarabın özellikle kalp hastaları için çok faydalı olduğu yönündeki görüşlerin arttığına işaret ederek, ”Üzüm suyu mu? Şarap mı?” konusundaki tartışmalara kitabında yer verdiğini belirtti. Yapılan bilimsel çalışmalarla faydaları açık bir şekilde ortaya konan üzümün bilinen en önemli özelliğinin ”doğal antioksidan olarak kansere karşı koruyuculuğu olduğunu” vurgulayan Çetin, üzümün kabuğunda, çekirdeğinde ve suyunda bulunan ”resveratrol” maddesinin kanserin pek çok safhasında durdurucu etkiye sahip olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını dile getirdi. Bazı araştırmacıların kırmızı şarabın kalp hastalıklarından koruyucu bir içecek olduğunu ileri sürdüklerini anımsatan Aysun Çetin, şunları söyledi: ”Bazı araştırmacılar, kırmızı şarabın kalp hastalıklarından koruduğunu söyleseler de, pek çok araştırmacı farklı sonuçlara ulaşmıştır. “Gerçekte kalp-damar hastalıklarından koruyucu etkiye sahip olan şarap değil, üzüm suyudur.” Mor üzüm suyunda bulunan flavonoid madde miktarı litrede 500 miligramdan fazladır. Üzüm suyu, şarap ve etil alkolden arındırılmış şaraba göre çok daha yararlı bulunmuş ve tüm yararlı etkilerin üzüm suyunda bolca bulunan polifenolik bileşiklere ait olduğu gösterilmiştir. Üstelik son yıllarda yapılan birçok araştırma ile az miktarda bile olsa alkolün insan vücudu için son derece zararlı olduğu kanıtlanmıştır.”  (NTV, 22 Aralık 2010)

Bira  kanser  nedeni

“Biranın akciğer kanserine yakalanma riskini artırdığı ortaya çıktı. 1980’li ve 1990’lı yıllarda elde edilen veriler ışığında yapılan araştırmaya göre, haftada 6 adet ya da daha fazla bira içen kişilerin akciğer kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre yüzde 20 ila 50 oranında artıyor. Bira içen, ancak evinde düzenli olarak meyve ve sebze tüketenlerde ise bu oran azalıyor.    Şarap içmenin ise akciğer kanserine yakalanma riskini erkeklerde yüzde 40, kadınlarda yüzde 70 oranında azalttığını belirten araştırmacılar, bunun, bira ve şarabın farklı maddeler içermesine ve şarap içenlerin genellikle daha sağlıklı yaşam biçiminin olmasına bağlı olabileceğini savundular. McGill Üniversitesi’nden araştırmacıların, araştırmaya katılanların tütün alışkanlığı hakkında kesin bilgi edinmeleri sayesinde, tütüne bağlı akciğer kanserinin gelişimine neden olan faktörleri alkol tüketiminin neden olduğu faktörlerden ayrı tutmayı başardıkları ve bu sonuca ulaştıkları belirtildi. Alkol kullananların genellikle sigara da içtiğini söyleyen araştırmacılardan Andrea Benedetti, alkol ve akciğer kanseri konusunda daha önce yapılan araştırmalarda karşılaşılan en önemli sorunun tütünün oynadığı rolü belirlemek olduğunu ifade etti.”  (Hürriyet, 13 Nisan 2006)

Emniyet istatistiği: Trafik kazalarının %61’i, Genel suçların %85’i, Tecavüzlerin % 50’si, Eşini dövenlerin %70’i, İşe gitmeyenlerin %60’ı, Cinayetlerin %85’i, Şiddet olaylarının %50’si, Genel tutuklamaların %50’si, Akıl hastanelerine yatanların %40’ı içki yüzünden olmaktadır.

“Cinayetlerin yüzde 85’i alkollüyken işleniyor. Son dönemde alkollü içki bulunan mekanlarda meydana gelen cinayet ve yaralama olaylarında büyük artış görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verileri de bunu kanıtlıyor. İstatistiklere göre dünyada işlenen her 100 cinayetten 85’i, intiharların yüzde 90’ı boşanmaların yüzde 80’i ve aile içi şiddet olayları ile trafik kazalarının yüzde 70’inin sebebi alkol. Türkiye’de 9-17 yaş arası öğrencilerin yüzde 16’sının devamlı sigara, yüzde 13’ünün devamlı alkol, yüzde 2,9’unun ise devamlı uyuşturucu kullandığına dikkat çeken Yeşilay Genel Başkanı Mustafa Necati Özfatura, gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak tutulması için ailelere büyük görev düştüğünü vurguluyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Bağımlılık Araştırma Merkezi Bağımlılık Psikiyatri Uzmanı Dr. Zeki Yüncü, alkol ve uyuşturucu maddelerin beyindeki kontrol merkezini devre dışı bıraktığına dikkat çekerek, “Bu durumda insan, olumsuz davranışları daha dürtüsel, sonunda ne olacağını hesap etmeden yapabiliyor.” diyor. Bazı kişilerin, mutlu veya kederli olduklarında alkol aldıklarını anlatan Yüncü, ‘duygu durumunu düzenlemek’ amacıyla bu yola başvurmanın yanlış olduğunu dile getiriyor. Yeşilay Başkanı Özfatura da alkolün yol açtığı 60’tan fazla hastalık olduğuna değinirken, “Türkiye’de 1930’da kişi başına düşen alkol miktarı 1 litreyken 2004’te 20 lt’ye çıktı. İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre kanında 1,5 gr alkol olanın hiç bulunmayana göre trafikte kaza yapma riski 24, 2 gr bulunanın ise 60 kat daha fazla.” bilgisini veriyor. Bu yükselişe rağmen Yeşilay ve diğer kurumların çalışmalarıyla Türkiye’de alkol kullanımının düşme trendinde olduğunu aktaran Özfatura, “Bir belediye başkanı veya kaymakam kanuni bir tedbir alınca, hemen ‘Kırmızı sokak yapılıyor’ diye haberler çıkıyor. Oysa bunların dinî konularla ilgisi yok. Konuyu hemen o tarafa çekip tedbirleri etkisizleştirmek istiyorlar.” diye konuşuyor. Özfatura, çocuk ve gençlerin alkol, sigara ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak tutulması için öncelikle anne ve babalara büyük görev düştüğünü vurguluyor: “Aileler, eğitime ayırdıkları paranın iki katını alkol ve sigaraya harcıyor. Çocuk ve gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak tutulması için anne ve babaların, ‘İçme evladım’ demesi yeterli değil. Önce kendileri kullanmayarak örnek olmalı. Çocuk ve gençlerle ilgilenilmeli, sevgi gösterilmeli.” DSÖ’nün Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30’dan fazla ülkede yaptığı araştırmaya göre dünyada işlenen cinayetlerin yüzde 85’i, boşanmaların yüzde 80’i, aile içi şiddet olaylarının yüzde 70’i, mala yönelik suçların yüzde 77’si, tecavüz suçlarının yüzde 50’si, intihar ve intihara teşebbüslerin yüzde 90’ı, trafik kazalarının ise yüzde 70’i alkolden kaynaklanıyor.” (Risale Haber, 13 Mart 2010)

Her 10 vakadan 7’si. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30 ülkede yapılan araştırmasında kadına şiddet olaylarının yüzde 70, tecavüzlerin yüzde 50, cinayetlerin yüzde 85’inde en etkili unsurun alkol olduğu tespitine varılıyor. DSÖ’nün şiddet ve alkol ilişkisini açığa çıkaran raporuna göre; ABD’de fiziksel şiddete maruz kalan kurbanların yüzde 55’i eşlerinin şiddet uyguladığı esnada akollü olduğunu saptıyor. Bu oran İngiltere ve Galler’de yüzde 32 seviyesinde. Avustralya’da eş cinayetlerinin yüzde 36’sı alkollü halde işleniyor. G.Afrika’da kadınların yüzde 65’i, eşlerinin şiddet esnasında sarhoş olduğunu söylüyor. Rapor, Hindistan, Uganda, Vietnam, Zimbabve’de alkol kullanan eş ile e şe uygulanan şiddet arasında güçlü bir bağlantı kurulduğunu belirtiyor. Nerede şiddet orada alkol. BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin verilerine göre Finlandiya’da cinayetlerin yüzde 65’i alkolle ilişkili. Tüm ölümlerin ise yüzde 75’inin ana etkeni alkol. İsveç’te ise bütün cinayetlerin yaklaşık yarısının alkolle ilişkili olduğu kaydediliyor. Birleşik Krallık Alkol Çalışmaları Enstitüsü’nün çalışmasına göre ise, İngiltere ve Galler’de şiddet suçlarının yüzde 47’si içki etkisi altında işlendi. İrlanda’da aile içi şiddet vakalarının yüzde 59,6’sının kaynağı alkol illeti. İskoçya’daki şiddet suçlarının arka planında yüzde 63 oranında içki var. Avustralya Ulusal Suç Enstitüsü’nün 2000-2006 arası işlenen eş cinayetleri araştırmasına göre faillerin yüzde 44’ü alkollüydü.  (Basından, 03 Mart 2019)

“Alkol ve sigaranın korkunç yüzü. İngiltere’de yapılan ve sonuçları the lancet dergisinde yayınlanan bir araştırmada, sağlığa zararlı maddelerin tehlikesi, topluma verdikleri gerçek zarara göre yeniden derecelendirildi. araştırmada alkol ve tütün topluma en çok zararlı 10 madde arasında yeraldı.araştırmayı yapan bristol üniversitesinden profesör david nutt ve arkadaşları, herhangi bir uyuştucunun topluma verdiği zararı derecelendirmek için üç ölçüt belirledi …sıralamada alkol en zararlı 5. madde belirlenirken, tütün 9. oldu…araştırmacılar, bu sonuçlar üzerine alkol ve tütünün ilaçların kötüye kullanımı yasası dışında tutulmasının keyfi olduğunu savundular. nutt ve arkadaşları, bu sonuçlar üzerine “alkol ve tütünün “ilaçların kötüye kullanımı yasası dışında tutulmasının keyfi olduğunu” savundular. nutt, “bütün uyuşturucular tehlikelidir. hatta insanların bildiği ve sevdiği ve hergün kullandığı uyuşturucular bile” dedi ve insanların tehlikeler konusunda bilinçlendirilmesi için daha fazla eğitim verilmesi gerektiğini söyledi.” (Basından, 23 Mart 2007)

“Kanserin sebeplerinden biri de alkol. Dünya kamuoyunda şarabın sağlık için yararlı olduğu yönünde genel bir düşünce olduğunu hatırlatan Dr. Boyle, “Bu yanlış, her şarap bardağı, kanser riskini yüzde 7 oranında artırıyor. Alkollü her içecek aynı oranda kanser riskine sebep oluyor.” dedi.Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), sigara ve tütün ürünleri, fiziksel aktivite eksikliği ve obezite ile birlikte alkolü de kanserin en büyük sebepleri arasında gösterdi.Kanserin küresel bir sorun haline gelmeye başladığını dile getiren Dr. Boyle, sigara ve tütün ürünlerinin yanı sıra şarabın da alkol içerdiğini ve kansere sebep olduğunu ifade etti.” (Basından, 08 Nisan 2007)

“Alkol kanseri tetikliyor! İngiltere’de yapılan bir araştırma, her gün az da olsa şarap ya da bira içmenin bağırsak kanserine yakalanma riskini artırdığını ortaya koydu. Kanser Araştırma Enstitüsünden Profesör Tim Key ve ekibinin yaptığı araştırma, günde 2 büyük kadeh şarap ya da 2 bardak bira içmenin bağırsak kanserine yakalanma riskini yaklaşık yüzde 25 artırdığını gösterdi. Her gün bir kadeh şarap ya da bir bardak bira içenlerinse hastalığa yakalanma riskinin yüzde 10 arttığı ortaya çıktı.Key, Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan açıklamasında, “Araştırmalar çok açık şekilde ne kadar alkol alınırsa bağırsak kanserine yakalanma riskinin o kadar arttığını gösteriyor” dedi.”Riskin artışı çok önemli değil, ancak insanların alkol tüketimini sınırlandırarak başta bağırsak kanseri olmak üzere bazı kanser türlerine yakalanma riskini azaltabileceklerini anlaması gerek” diye konuştu. International Journal of Cancer dergisinde yayımlanan ve 6 yıl süren araştırmaya, 10 Avrupa ülkesinden 1800’ü bağırsak kanserine yakalanmış 478 bin kişi katıldı.” (Hürriyet, 31 Temmuz 2007)

“Kadına şiddetin baş sebebi alkol! Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşik Krallık Alkol Çalışmaları Enstitüsü, Ulusal Alkol Kötüye Kullanımı ve Alkolizm Enstitüsü, Avustralya Ulusal Suç Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşların hazırladıkları araştırma sonuçları, bütün dünyada her 10 kadına şiddet olayının 7’sinin alkol sebebiyle kayıtlara geçtiğini yansıtıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Türkiye dahil 30 ülkede yaptığı araştırmanın sonuçları oldukça çarpıcı. DSÖ’ye göre; kadına şiddet olaylarının yüzde 70’i alkol kaynaklı. Tecavüz olaylarının yüzde 50’si, cinayet vakalarının yüzde 85’inde başlıca unsur alkol. DSÖ raporunda yer alan verilere göre, ABD’deki şiddet uygulayan eşlerin yüzde 55’inin alkollü olduğu vurgulanıyor. İrlanda’da aile içi şiddet vakalarının yüzde 59,6’sında ve İskoçya’daki şiddet suçlarının yüzde 63’ünde yine içki var. Fals-Stewart’ın yaptığı araştırmaya göre, kadına yönelik şiddetin en güçlü tetikleyicisi içki. 2003’te gerçekleştirilen araştırma, erkeğin kadına fiziksel şiddet uygulama ihtimalinin alkol alındığı günlerde 18 kat daha fazla arttığına vurgu yapıyor. Cumhuriyet Tıp Dergisi’nde yayınlanan “Kadına Yönelik Farklı Eş Şiddeti Tiplerini Etkileyen Psikososyal Faktörler” araştırmasında da çarpıcı sonuçlar yer alıyor. Edirne’de eşlerinden şiddet gören 306 kadın arasında yapılan araştırma, şiddet gören kadınların şiddetin nedenleri arasında ilk sırada içkiyi belirtiyor. Saygın tıp dergisi Lancet’in 26 yıllık kapsamlı araştırmasının sonuçlarına göre, her yıl alkol kaynaklı 2 milyon 800 bin insan hayatını kaybediyor. Cambridge Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalara göre; haftada tüketilen 5 birimlik alkol felç riskini yüzde 14 artırıyor. Ölümcül hipertansiyon riski yüzde 24, kalp yetmezliği riski yüzde 9, aort anevrizması riski yüzde 15 yükseliyor. Özellikle 15-49 yaş arasındaki kişilerde ölüm ve sakatlıkların temel sebeplerinden biri alkol.” (Haber 7, 26.01.2023)

 

     Alkolün zararları

 

.

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz


Yukarı Çık