Ebeveyn Eğitimi

Muhafazakar ailelerinin çocukları ile ilgili en büyük yanlışı: Buluğ çağına gelene kadar çocuğa hiç günah yazılmadığı düşüncesi ile çocukların dini eğitim, davranış, giyim konularına hiç dikkat etmeyen anne babalar, çocukların tam isyan çağları olan ergenlik çağında onlara sorumluluk yüklemeye kalktıklarında, zıtlaşma kaçınılmaz olmaktadır. Bu zıtlaşmada pes eden tarafta hep anne baba oluyor. Sonra da muhafazakar ailelerin çocukları neden bu halde, sorusu otomatikman gündeme gelmektedir. Çocuk eğitimi, tıpkı tuvalet eğitimi gibi , başta sorumluluk kazandırmak olmak üzere küçük yaştan itibaren başlanılması gereken bir eğitimdir.

Anne baba çocuğuna şu bilinci aşılatsa yeter: “Oğlum/kızım, sen benim gözümde çok değerlisin ama, asıl önemli olan Allah’ın katındaki değerin.” Böylece hem sevgi bağı kurulur hem, asıl hedef şaşmaz!

Çocuğun okul eğitimi ile ‘baba’ ilgilenmelidir! Çocuklarının eğitimi ile günde yarım saat ‘ilgilenemeyen’ babalar, okul bittikten sonra, çocukları ile hayatları boyunca ‘uğraşmak’ zorunda kalacaklardır. İş, yorgunluk; babalık ‘mesleğini’ göz ardı etmeyi gerektirmez! 

Anne babaların, “Ben çektim, evladım çekmesin” anlayışının, hem kendilerine hem evlatlarına ‘ömür boyu’ neler çektireceğini bir bilseler !!! 

Baba işten gelir, “yorgunum.” der. Anne, ” ev işi yaptım, yorgunum.” der, çocuk zaten anneyi de dinlemez. Sonuç, aileden sıfır kilometre eğitimle okula gelen çocuklar… Öğretmen, anne babanın evde vermesi gereken temel eğitimi vermekle mi uğraşsın, anlatmak zorunda olduğu dersi yetiştirmekle mi?

Çocuklara sevgi ile, sorumluluk kazandırılmalı ve tüm bunlar disiplin ( plan) içerisinde uygulanmalıdır.

“Gençler, saygısızlık etmeyi, büyüklere laf yetiştirmeyi, özgürlük ya da zeka alameti zannediyorlar. Televizyon, bilgisayar ve çevre de çocuklarımızı bizden aldı. Hiçbir şeyden memnun olmayan, şükretmeyi bilmeyen, bencil, haz-zevk merkezli yaşayan ve merhametsiz bir nesil yetişiyor. Okullarda, hasta ve engelli arkadaşları ile alay eden çocukları duyuyoruz. Çocuklara ahlâki konularda pratik çalışmalar yaptıralım; ibret alacakları yerlere götürelim.

Çocuklara ezber konusunda o kadar yükleniyorlar ki çocuklar kısa süre sonra kurslara gitmekten vazgeçiyorlar. Saygılı olsunlar diye baskı yaptık; bağımlı ve korkak oldular. Özgüvenleri gelişsin diye müdahale etmedik; saygısız oldular. Korkak olmasınlar diye serbest bıraktık; kimseyi dinlemez oldular.

Anne babalar çocukları ile birlikte namaz kılsalar, güzel ahlakı uygulamalı gösterseler, çocuklara; nezaketi, güzel konuşmayı, öfke kontrolünü, sabrı,… Kısacası dinimizin adâbı muaşeretini, Nezaket Kurslarını yaşayarak öğretseler…”

Çocuk ahlak kurallarını ailede görür, öğrenir ve uygular.

Çocuklara ne çok korumacı olmalı ne de çok serbest bırakmalıyız! Ama maşallah günümüzde aileler iki hatayı bir arada yapıyor.

Çocuğunuzu hayata hazırlayın, ona sorumluluk verin! Çocuğunuzun arkasını topladıkça onların büyüdüğünü asla göremeyeceksiniz !!! 

Çocuğu;
Okula başlayana dek aile, Okulda öğretmen, ergenlik çağında arkadaş çevresi yönlendirir!
Aile temeli sağlam atar, öğretmen devam ettirirse arkadaş çevresi bozamaz! Ama aile sadece giydirip yedirmeyi ebeveynlik kabul eder; onun her istediği yapılır ve çocuğa sorumluluk bilinci kazandırılmazsa, daha başta çocuk kaybedilir, geçmiş olsun…

Herkes aile sorumluluğundan kaçıyor! Eyyamcısı bar-pavyona, Cuma Müslüman’ı kahveye, Muhafazakarı cemaat sohbetlerine… Çocuklar; sanal alem ve arkadaş çevresine emanet (!)

Kız babalarına…!
Çocuğunuza dini emirleri zorla değil, sevdirerek/ikna ederek yaptırın. Günümüz gençleri hiç baskıya gelmiyor ve özgüvenleri – buna patavatsızlık ta denilebilir – çok fazla! Benim Çocuğumun başına gelmez, olmaz denilen her kötü olay, başına gelenlerin beklediği bişi olmadığı gibi sizin de başınıza gelebilir. Ebeveyn olmak çocuğun yemi/suyunu temin etmek değildir, kanaviçe gibi ilmik ilmik çocuğu örmek, yetiştirebilmektir; emektir, ilgilenmektir… Çocuklarımızı sokaktaki arkadaşları, TV/Kore dizileri ve internet yetiştiriyor, ipi bi an önce ele alın… Amerika da orta ve lise öğrencileri arasında anket yapılır: “Neden karşı cinsle arkadaşlık ediyorsunuz?” Kızlar: “Kendimi onlara daha iyi ifade edebiliyorum.” Erkekler:”Cinsel duygularımı tatmin için.” Lisede din öğretmeni anlatıyor. Kız, erkeğin kucağına oturuyor, hoca uyarınca, “Ne var bunda hocam, o arkadaşım, olayı niçin illâ cinselliğe bağlıyorsunuz?” Hoca, ‘Ona, “Kızım sen olayı bir kız gibi değerlendiriyorsun, halbuki karşındaki bir erkek.” diyemedim’ diyor… Erkekler tüm kadınlarda bir tek şeyi, kadınlar tek bir erkekte her şeyi isterler, unutmayın babişkolar…

İmam hatip liselerinde tahminimizin çok ötesinde bir “Kore dizisi” ve “K-Pop”, yani Güney Kore pop müziği etkisi var. “Çocuğun hayatından K-Drama’yı çıkarırsanız, bu maddi bir boşluk değil manevi bir boşluk oluyor. O manevi boşluğu ne dolduracak? İnanç mı? Yoksa yerli ve milli müzik mi… Osmanlı dizileri mi? Hayır araştırmada verilen cevaplarda şu ilginç sonuç çıkıyor:  “Bu boşluğu ancak K-Pop’la doldurabilirim…” Yani BTS ile… (Sümeyye Asa’nın ‘Güney Kore popüler kültürünün (Hallyu) İmam Hatip Lisesi öğrencilerine etkisi üzerine bir alan araştırması’ adlı yüksek lisans tezinden)

Ertelenen sorumluluklarımız; Çocuk eğitimi!

Çocuklarımız söylediklerimizi değil yaptıklarımızı örnek alır! İzlediğimiz diziler çocukların kimliğini oluşturur. Çocuklarımız; eserlerimizdir!

Anne baba yeme içme ve giyinmeyi karşılamak dışında, “dersler nasıl, çalıştın mı?” bizim zamanımızda imkan yoktu” türü sıradan ve işe yaramayan cümleler ile hala çocuk eğitildiğini zannediyor, ne yazık ki… Çocuk eğitimi doğduğu anda başlar ve 3 yaş civarı temelleri atılır. Ondan sonrası sadece üstüne bina etmek kalır. Daha başta temelsiz bina kurmaya başlıyor ve ilk hatalarımızı yapıyoruz.  Çocuğa küçük yaşlarda sorumluluk bilinci kazandırmadan asla başarılı olamayız. Hele ergenlik çağında eğer çocuklarla daha özel ilgilenmezsek, kendileri ile aynı dönemden geçen yaştaşları ile zamanını daha çok geçirmekte, o kuralsız-savrulma dönemlerinde kendileri gibi cahil ve idealden uzak bu çevre çocuklarımızı eğitmekte (!) yıllarımızı harcayıp büyüttüğümüz çocuklar bir anda bambaşka bir karakter kazanmaktadırlar! Sigara içme ile başlayan, ağzı küfre alışmış, namaz gibi ibadetlerden uzak bir nesil nasıl türedi zannediyoruz? Hepsi bizim hatamız ve ceremesini de “ömür boyu” çekeceğiz! Çözüm: “her gün” en az 5-10 dakika bile olsa çocuğunuzla kaliteli zaman geçirin, onlarla samimi konuşun, bol bol kitap okutturun, internet-arkadaş çevresini kontrol altında tutun…

Beden bizim, kafa formatlı! Hardware (donanım) bizim, software (yazılım) başkasına ait! İnternet ile nefes alan, sosyal medya ile kişilik oluşturan, moda ile şekillenen yeni sürüme, gençlik adı veriliyor. Öğrenci kaleye topu atıyor, top öğretmene sertçe çarpıyor. Öğrencinin tepkisi: “Tüh, gol olmadı.” Çocukların zihinleri boş; hatayı kabul etme veya kendinden başkasını düşünme vd. fobları hiç açılmamış.

Çocuğu kim eğitirse, ona saygı duyar! Anne baba eğitirse onlara, arkadaş çevresi, parti, cemaat, okul, ideoloji… eğitirse onlara!

Aile içi (eşler ve çocuklar arası) eğitim/iletişimi kaybettik, ortada ne ulus devlet kaldı ne ümmet.

Çocuklarınızı ihmal etmeyin ilgilenin sevin onlara zaman harcayın: Kaç okul müdüründen duydum kendisi birçok öğrencisinin başarısının altına imza atarken “müdürlükle uğraştığım için çocuklarımı ihmal ettim” dediğini…Ünlü bir İslam aliminin (E.M.) oğlu dinsiz olur. Sebep olarak açıkladığı cümle önemlidir “babam o kadar çok ilim ile uğraşıyordu ki bizi hep İhmal ediyordu” Küçük de olsa bir İslami cemaatin önderi olan bir gazete (M.K.) sahibinin kızı uyuşturucu kullandığı için vefat eder babanın açıklaması “Davamla o kadar çok ilgileniyordum ki, onu ihmal ettim” Osmanlı’nın son dönemlerinin ünlü bir İslam aleminin (A.C.) oğlu da Hristiyan olur. Ne yazık ki çocuğunun değerlendirmesi ile ilgili bir veriye uğraşamadım ama emin olun söylediği şey yukarıdakilerin de farksızdır! Özet, Peygamberimiz kadar dava lideri olamayız ama çocukları ile nasıl ilgilendiğini araştıralım…

Sorumsuz, isyankâr ve yaşam boyu derdini çekeceğiniz evlat nasıl yetiştirilir? Baba: İşten geldim Yorgunum deyip evde otorite olmazsa çocuğun eğitim işini anneye devrederse Anne: yemeğini yedirmek için televizyonun önüne Her seferinde çocuğu koyar ailede verilecek eğitimi ertelerse Ebeveyn, ben çektim çocuğum çekmesin diye her istediğini yaparsa size Müjde ömür boyu uğraşacağız kocaman bir sorun yumağınız oldu.

Evli bir erkeğin 3 işi vardır: ‘mesleği, kocalık, babalık.’ Sadece mesleğini iş edinen, koca ve baba olamaz.

Eğitim ‘ailede başlar’, okulda devam eder, çevre ile şekillenir! Ama günümüzde okulda başlıyor, çevre ile bozuluyor.

EĞİTİMDEN HABERSİZ AİLELER VE SORUN YUMAĞI TOPLUM Eğitim anne karnında başlar, Anne kucağında çimlenir, Aile içinde filiz verir, okulla büyümesi, yeşermesi desteklenir! Bizde, hepsi dışarıdan bekleniyor! İmam Hatip dini eğitimi verir, askerde kuralları öğrenir, evlenince sorumluluk alır…! Dolayısı ile görevini yapmayan aileler, topluma sorun yumaklarını yollamak dışında bir şey yapmamaktadır. Tabii bunu ahiret boyutu da vardır ki, bu tür aileler için çetin geçecektir!

“Sosyal medya ve oyunlar” vasıtasıyla çocuklar şiddet ve cinselliği öğreniyor! Çocukları aile değil sosyal medya şekillendiriyor. Anne baba ile haftada 2 kez birlikte fiziksel teması da içeren etkinlik yapması, arkadaş ortamının seçimi önemli. Gençlik Spor merkezi etkinlikleri ve (mesela) ilim yayma cemiyeti, İHH etütlerine katılım tavsiye edilir. Çocukların internet ve telefon kullanımı sınırlandırılmalıdır. Ebeyen koruması konulabilir. 

 

ÇOCUK  EĞİTİMİ

1- Ailelerin içine düştüğü en büyük yanılgı, 6-7 yaşına dek çocukların birer birey oldukları, ” Aslında kişiliklerinin % 80’ini ” bu yaşa dek oturttuklarının farkında olmamalarıdır. ‘Çocuk, bir şey anlamaz’ dediğimiz yaşlar aslında çocuk kişiliğinin oluşma ve oturma çağlarıdır ki bu yaşlar en çok ihmal edilen, eğitimin göz ardı edildiği, çocukların TV önünde, disiplin- kural konulmadan büyütüldüğü çağlardır.

2- Çocuk ne kadar küçük yaştan itibaren ” Aile içinde konulan ve anne babanın da uyguladığı kurallar ” içinde yaşamayı öğrenirse hem çocuk hem aile daha mutlu ve huzurlu olur. Özellikle annenin koyduğu otoriteden kaçıp babaya sığınan, veya tersi olan, veya dede-nine tarafından nazlanan, her istedikleri yapılan çocuklar gerek eğitim gerek hayatta doyumsuz, her istediğini elde etmek isteyen, kurallara uymayan mutsuz insanlar olup çıkmaktadırlar.

3- Anaokulu eğitimi çok önemlidir. Özel veya resmi mutlaka çocuklar bu okul-kreşlere gönderilmelidir.

4- “Çocuktur, bu kadar kural koymaya gerek yok.” yaklaşımı gerek çocuk gerek aile için gelecekte büyük sorunlara neden olmaktadır. Her yaşın, eğitim ve uyulması gereken kuralları vardır.

 5- Anne baba olmak bir meslektir! Okumalı, özellikle bu konuya zaman ayrılmalıdır. Sadece besleme, giydirme, harçlık ile, çocuk sahibi olunur ama  anne baba olunmaz.

6- PC ve TV’ler çocuk eğitiminde yardımcı olmaktan çık zrarlı içeriğe sahip olur hale gelmiştir. Bunlar mutlaka kısıtlanmalı ve gözetim altında tutulmalıdır.

7- Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk duygusu kazandırılmalıdır. Örneğin, yatağını toplama görevi annenin değil çocuğun görevi olmalıdır.

8- Çocukların gelişimini tamamlamada en büyük rol modeller anne ve babalardır. Bunlar  unutulmamalıdır ki anne ve babadan öğrenilen davranışlar ,ahlaki değerler,zihinsel ve duygusal gelişim kişilik gelişimini sağlamada en büyük etkendir.

9- Çocuklarla verimli ve etkin zaman geçirmeye dikkat edilmelidir. Beraber oynanabilecek eğitsel oyunlarla ilgili kitaplar mevcut,bunlar okunabilir.

10- Evde demokratik bir ortam sağlanmalıdır. Alınan kararlarda çocuğa da söz hakkı verilmelidir ki hem kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilme gücüne sahip olmalılar hem de özgüveni sağlaması sağlanır.

11- ‘Bu nedir?’sorusunun sorulduğu yaş dönemlerinde soruların cevapları geçiştirilmemelidir. Gerçekçi ve çok fazla bilgiye girmeden sorulan sorunun cevabı kadar bilgi verilmelidir. Fazla ayrıntıya girmeye gerek yoktur. Eğer bu dönem başarılı geçirilmezse ileri ki yaş dönemlerinde ‘Girişkenliğe Karşı Suçluluk’ aşamasında tıkanıklara neden olunabilir. Daha sonrasında anlamadığını neden öğretmenine sormuyor ya da neden meraklı değil, araştırmayı sevmiyor benim çocuğum dediğimizde bunun kökenini anne-babalar kendilerinde bulmalıdır.

12- Anne-baba tutumları çocuğun gelişiminde önemli bir olgu olduğu için hiçbir tutum tek başına  tamamen etkilidir diyemeyiz. Dört  başlık altında olan ” ilgisizlik, otoriter, yetkin, çocuğun aile üzerinde  daha baskın olduğu bir tutum ” çeşidi olmak üzere dördünden hangisi yaşanılan durumu daha başarılı çözecekse o uygulanmalıdır.

13- Anne-baba çocuğunu sürekli kontrol altında tuttuğunu hissettirmese bile uzaktan takip halinde olmalıdır. Örneğin, arkadaşlarını tanımalıdır. Kimlerle, ne zaman,nerede,neler yaparak zaman geçiriyor.

14- Çocuğun birey olduğunu hissettirmenin bir yolu da etkin bir şekilde dinlendiğini hissettirmeliyiz. İçerik ve duygu yansıtması yapılarak

 

 

Ergenlik dönemi ve özellikleri

Ergenlik çağı belirgin ve hızlı bedensel, ruhsal ve toplumsal gelişimlerin görüldüğü, çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Bu sürenin başlangıç, süre ve sonlanımı sosyal, kültürel ve bireysel olgunlaşma düzeyi ile ilgili olup İnsan hayatındaki en önemli gelişim dönemidir.

Ergenlik dönemi yaklaşık olarak 12- 20 yaşlar arasındadır. Burada da kişiye özgü farklılıklar olabileceği unutulmamalıdır. Bir çocuk için bu dönem 11 yaşında başlayabilirken bir diğer çocuk için 13 yaş başlama yaşı olabilir.

Ergenlik bireyin kendisi olmayı öğrendiği, kendisini tanıma ve tanımlama becerisini kazandığı, kendisine toplumsal bir değer ve rol biçtiği oldukça çalkantılı bir dönemdir. Bu dönemde bedendeki hormonal faaliyetlerin en üst düzeyde olduğunu da bilmek gerekir. Bunu bilmek önemlidir. Çünkü o zaman çocuğumuzun ani gelişen öfke patlamalarını, kararsızlıklarını, çelişkilerini, yoğun güvensizlik duygularını ya da aşırı güven duygularını, herkese ve her şeye karşı olan isyanını, kırılganlığını, ağlama nöbetlerini, sık sık değişen arkadaşlarını, bunalımlarını daha kolaylıkla anlamak mümkün olabilir.

Çocuğumuz gelişmektedir ve inanılmaz bir hızla hormon üretmektedir. Henüz düzene girmeyen bu üretim faaliyetleri sırasında ise ani iniş çıkışlar olabilmektedir. Ergenlik tek kelimeyle aslında “Karmaşa” demektir. Bu karmaşayla başa çıkmak için de biz yetişkinlerin doğru modeller olmamız ve son derece sakin, sabırlı davranmayı becerebilmemiz gerekir.

Bir konuyu çok net olarak açıklamak gerekiyor. Ergenlikte karmaşalar ve çatışmalar yaşanması çok normaldir. Çocukluğun sakin, düzenli ve çocuksu ruh halinden artık bir yetişkin olma dönemine girilirken bazı taşların yerinden oynaması ve bazı değerlerin yerini bulması olması gereken bir sürecin sancılı adımlarıdır.  Bizler bu adımlar sırasında yol gösterici, yönlendirici olmak durumundayız. Çocuklarımız kendi kişiliklerini ve deneyimlerini oluştururken yardımcı olmak açısından dönemin özelliklerini de bilmek gerekiyor.

Ergenlerin en hassas olduğu nokta güç kullanarak hükmedilmeye çalışılmasıdır. Ergen anne ve babalarından büyüdüğünü kabul etmelerini ne bu konuda tutarlı davranmalarını bekler. Böyle durumlarda ergen kendini anlaşılmamış ve engellenmiş hisseder. Bu dönem yoğun bir eleştirme, inceleme, karşılaştırma dönemidir. Kardeşler arası çatışma yaşar. Kardeşlerinden kendilerini anlamalarını büyüdüklerini fark ederek saygı göstermelerini beklerler. Anne babalar ergenlik döneminde çocuklarının kendilerinden uzaklaştıklarını hissederler ve üzülürler. Aslında ebeveynlerine her zamankinden daha fazla bağlıdır.

Başarı ergenlik döneminde düşebilir. Nedeni dağılan bilgiyi toparlayamamak, ders çalışmak için gerekli motivasyonu sağlayamamaktır. Sürekli hayal kurmaktan, kendilerini verememekten şikâyet ederler. Ancak nedenini anlayamazlar. Ergenler ilgi odağı olmaktan hoşlanırlar. Ergenler heyecanlı ve acelecidirler. Öğretmenlerde kişilik ve bilgi birikimine dikkat ederler.

Ergenlik döneminde bir genç neler yaşıyor;

Ergenlik döneminin özellikleri

 Ergen kendine yol çizme, amacını belirleme, cinsel kimliğini kazanma, sosyal ilişkilerini düzene koyma çabası içerisindedir. Benlik kavramı ve benlik sınırları değişkendir. “Ben kimim ” sorusunu sık sorar. İçinde bulunduğu sosyal kurum ve olguları sorgular. Ülke sorunları, din, milliyet, iş vb. konularda araştırma ve hassasiyet içine girer. Kimlik bunalımı içindeki genci düzenli hayat sıkar, ona yetmez. Başkasına benzemekten nefret eder ama başkaları gibide farkında olmadan davranır. Ne kendisi ne de başkası olamayan genç tepkiseldir, ani çıkışlar da bulunur. Sabırsız, sinirli, saldırgan ve nankör tutumlar geliştirebilir ve bu nedenle çevresiyle özellikle ailesi ve okulu ile zaman çatışma içine girebilir. Bu çatışma ortamından bir an önce çıkması gereken gencin gerçekleştirmesi gereken yetişkinlere özgü hedefleri vardır.

Yetişkinlere özgü bu hedef ve davranışları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1)      Her iki cinsiyetten akranlarla yeni ve daha olgun ilişkiler kurma,

2)      Cinsiyetine uygun sosyal rollerle özdeşleşme, Yetişkin bir erkek ya da kadın cinsel kimliğini kazanma,

3)      Kendine özgü bir kişilik yapısı geliştirme

4)      Kendi bedenini kabullenme,

5)      Ana-baba ve diğer yetişkinlerden duygusal olarak bağımsızlaşma,

6)      Kendine uygun mesleği belirleme ve bu mesleğe yönelme.

7)      Toplumsal sorumluluk kazanmayı arzu etme ve buna ulaşma,

8)      Kabul edilen içsel bir ahlak sistemi kazanma.

Bir ergenin davranışlarının önemli bir kısmının altında yatan itici güç bu hedeflerden gelmektedir.

        Ergenlik dönemi sorunları

 Kendi hedeflerine yönelen genç, karşısında aynı zamanda dev gibi engelleri de beraberinde görür. Üstelik bu engeller en yakınından anne babasından, öğretmenlerinden, akrabalarından, sosyal çevreden ve dahası kendi benliğinden gelecektir. Genç bu engelleri aşmak için büyük bir mücadeleye girer: Evde, okulda sokakta, kendi içinde… Genç kızlar süslenecek, makyaj yapacak, erkekler konuşmalarını ve davranışlarını değiştirecek, güç gösterilerinde bulunacak, sözleriyle ve davranışlarıyla ben varım, büyüdüm artık yetişkin oldum diyecek. Bunu anlatmak için gerekirse asileşecek hırçınlaşacak. Bizler yetişkinler olarak gençlerin bu olgunlaşma çabalarını görebilir ve anlayabilirsek gençlerimizle yaşayacağımız olası sorunların önüne geçmiş oluruz. Aksi takdirde genç ailesinden uzaklaşıp, koşulsuz kabul gördüğü, kontrolsüz akran gruplarına yaklaşacaktır. Birçok genç sigara, alkol gibi zararlı maddelerle bu kontrolsüz akran gruplarında tanışır. Gençler bu grupların baskısını üzerinde çok hisseder,  aidiyet duygularının da verdiği etkiyle toplumsal değerleri yok sayabilir.

Ergenlik dönemindeki gençler kendi kişilik yapılarına göre birçok sorunlarla karşılaşır. Genç çevresiyle ve kendisiyle çatışma içine girer. Gerek ergenlik dönemi gerek diğer gelişim dönemlerinde meydana çıkan sorunların bazıları çok daha fazla karmaşık olabilir. Bu sorunlar: hastalıklar, genetik aktarımlar, çevresel faktörler gibi durumlardan meydana gelebilir.

Ancak birçok olağan durumlarda ana sebep dönemsel kaynaklı sorunlardır. Ergenlik döneminin de kendine özgü sorunları vardır.

       Ergenlik Döneminde Ailelerin Sıkça Karşılaştığı Bazı Sorunlar ve Çözüm Önerileri:

1.       Oğlum/Kızım gittikçe söz dinlemez oluyor

Çocukluktan yetişkinliğe geçmeye çalışan gençlerimizin bunu başarabilmesi için doğal olarak kendi başına hareket etmeyi öğrenmesi, kendi kararlarını vermesi gerekecektir. Kendine has karakter oluşumunu gerçekleştirebilmesi için böyle davranması doğal olarak gereklidir. Bunun aksi aslında sorundur. Gençlerimizin bu durumuna anlayış göstermeli onların fikirlerine değer vermeli artık bir yetişkin gibi görüp onların sözlerine ve kararlarına saygı duymalıyız. Tabii ki anne baba olarak bazı haklı endişelerimiz olacaktır, gerektiği zaman kendi fikirlerimizi ve koruyuculuğumuzu çocuğumuzun kabul edeceği bir tarzda belirtmeliyiz. Bazı kurallar onlara da açıklanarak beraber konulmalı, kuralların gerekliliği üzerine fikir tartışması şeklinde karşılıklı konuşmalar yapmalıyız. Hiçbir zaman, haklı da olsak, kendi düşüncelerimizi baskı yolu ile kabul ettirmeye kalkmamalıyız. Baskı yolu seçildiğinde genç ya içe kapanacak ya da aileden uzaklaşıp kendisine uygun akran gruplarına katılacaktır

2.       Benim yap dediğimi inadına yapmıyor.

Yukarıdaki açıklamaların çoğu bu soru içinde geçerlidir. Gençlerin içindeki bağımsız yetişkin olma duygularının etkisiyle genç yapılması gereken en doğal şeyleri bile sadece kendisine yap denildiği için yapmayacaktır. Hâlbuki böyle bir emir verilmese, karışılmasa kendisi zaten yapacaktır. Böyle bir durumda sabretmek, yapılması gereken şeyi kendiliğinden yapmasını beklemek zıtlaşmamak en doğru hareket olacaktır. Genç zaman içinde kendi gelişimini tamamlayarak bu konudaki hassasiyetini bırakacaktır.

3.       İstemediğim kişilerle arkadaşlık yapıyor.

Bu sorunun temelinde oğlunuz ya da kızınızla şimdiye kadarki iletişim tarzınız yatıyor olabilir. Aileler bazen çocuklarının büyüdüğünü zamanında fark edemez ve onlara hala küçük çocuk gibi davranmaya farkında olmadan devam ederler. Her zaman Yapıp yapmaması gereken şeyleri söyler, seçimlerinde fazla müdahaleci olurlar, çocuklarının fikirlerini ciddiye alıp dinlemezler. Otorite altında boğulan genç sonunda,  isyan edip, kendisi gibi ailesine isyan bayrağı açmış, ailesiyle bağları kopmuş, anne babalara göre -kontrolden çıkmış- gençlerle arkadaşlık etmeye başlar. Bu durum karşısında çocuğunuzu acele karşınıza almalı ve konuşmalısınız, fikirlerini öğrenin bundan böyle nasıl olması gerektiğine beraberce karar verin, nasihat tarzı konuşmalardan kaçınarak onunla arkadaş ilişkisi kurmaya çalışın. Sorunu yinede çözemiyorsanız, size yardım edebilecek bir uzmana beraberce gidebilirsiniz.

4.       Gittikçe bizden uzaklaşıyor.

Gençler kendilerini olduğu gibi kabul eden, sevgi, saygı gösteren, desteğini her zaman kendisinden esirgemeyen bir aileye ihtiyaç duyarlar. Eleştiren, nasihat eden, desteğini bazı şartlara bağlayan, aile tutumlarına karşı aşırı tepkili olurlar. Davranışları yargılanan, çevresindekiler tarafından sürekli eleştirilen gençler, büyüklerinin kendisini anlamadıklarını düşünerek onlardan uzaklaşır. Kendisini içinde rahat edeceği, anlayış ve hoşgörü bulabileceği çevresindeki en yakın gruba yöneltir. Sığınacağı başka limanlar arar.

Herhangi bir grupta yer bulamayan gençlerde ise psikolojik bozukluklar oluşmaya başlar. Aile olarak gençlerimizle ilgilenmeli davranışlarını ancak çok gerektiğinde onları kırmayarak değerlendirmeli her zaman ailenin değerli bir üyesi olduklarını gençlerimize sık göstermeliyiz. İlerlemiş durumlarda uzman desteği önemlidir.  Unutmayalım ki yalnızlık ve anlaşılamama duygusu gençleri intihara yönelten en önemli sebeplerdendir.

5.       Sigara vb zararlı maddeleri kullanıyor.

Bunun birçok sebepleri olabilir. En başta gelen sebebi; yasak olan bir şeyi yapıyor olmanın verdiği, gençlere özgü haz duygusu. Bir başka önemli sebep bizim toplumumuzda olan ‘’sigarayı büyükler içer’’ şeklinde ki yargı. Gençler de büyük olmaya çalıştığına göre sigara içerse yetişkinlere özgü olan davranışı yapmış olmanın verdiği büyüklük duygusunu gerçekleştirmiş olacaktır. Sigara ve zararlı alışkanlıklara karşı mücadele, ergenlik döneminden önce çocuğunuzu bu konuda bilinçlendirmekle başlar, çocukluk döneminde bu konuda iyi örnek olmalısınız ve çocuğunuza zararlı alışkanlıkların kötülüğü konusunda bilinçlendirici konuşmalar yapmalısınız. Ergenlik döneminde yapılacak en etkili davranış, daha sigara vb alışkanlıklara başlamadan ona bu konuda bir yasaklama olduğunu hissettirmemektir. Kızınıza ya da oğlunuza değer verip onu bir yetişkin gibi algılar ve bunu onlara hissettirebilirseniz büyük bir ihtimalle böyle bir alışkanlığı edinmeyecektir, başlamışsa bile sizin yapıcı tutumlarınızla bırakabilir. Bu konuda yapılacak en kötü davranış onları bu konuda baskı altına almak olacaktır.

6.       Ne kadar özgürlük tanımalıyım?

Gençlerin bağımsız davranmaya ihtiyaçları vardır. Bu konuda oğlunuz ya da kızınızla konuşup sınırları ve kuralları beraber koymalısınız. Yerine getirmesi gereken sorumlulukları, aile düzeni, toplum kuralları gibi konularda beraberce değerlendirmeler yapıp sınırları çizebilirsiniz. Katı kuralların zararları olduğu kadar kuralsızlığın, sınırsızlığında zararları vardır. Aşırı serbestlik, kişiliği daha oturmamış ve hayat tecrübesi olmayan gencimizin geri dönüşü olmayan yanlışlara sürüklenmesine sebep olabilir. Bu konuda uzman kişilerin görüşünü almak, sorun çıkmamış olsa dahi önemlidir. Ergenler birçok davranış ve giyim modeli denerler ve daha sonra kendi davranış ve buna bağlı olarak ta giyim tarzlarını oluştururlar. Özellikle baskı altında tutulan gençlerde,  çeşitli vesilelerle baskı ortamından kurtulduktan sonra birçok olumsuz davranış ortaya çıkar.

7.       Karşı cinsle arkadaşlığını nasıl karşılamalıyım?

Ergenin önemli hedeflerinden birisi de yetişkin erkek ya da kadın cinsel kimliğini sağlıklı bir şekilde kazanabilmektir. Bunun gerçekleşebilmesi için,  kız-erkek arkadaşlığı önemlidir. Ancak özgürlük konusunda olduğu gibi bu konunun da kuralları ve sınırları beraberce belirlenmelidir. Kurallar belirlenirken içinde bulunulan çevrede dikkate alınmalıdır. Çocukluk çağından başlayarak bu konuda eğitim verilmeli genç kendi sorumluluğunu taşıyabilmelidir.  Bu konuda baskı altına alınan gençler farkında olmadan bu konulara karşı daha hassas ve ilgili olurlar,  bunun sonucunda da istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir.

    Anne-babaların genel davranışları nasıl olmalı?

Eleştiri nasihat gibi yöntemler ters etki yapar. Nasihat yerine aktif dinleyici olmak gerekir. Gencin duygularını anlayabilmek, sevinç ve üzüntülerinden haberdar olmak, duygularını paylaşmak gerekir. Gence emir vermek yerine fikir vermek daha yapıcıdır. Tehdit, baskı gibi yöntemler isyana, yalana, evden kaçmaya yöneltir. Esnek, sabırlı ve sevgi dolu büyükler bu dönemde gençlerin vazgeçilmez ihtiyacıdır. Sevgi ve güven dolu bakış, güler yüz, tatlı söz gencin en büyük ihtiyacıdır.

      Anne babalara düşen görevler

 Gençlerdeki başarısızlık yerine, başarıyı; olumsuz davranışlar yerine, olumlu davranışları görün. İstenmeyen davranışlarını abartmayın, genellemeyin, onları direk suçlamayın, kızmayın ve en önemlisi başkaları ile kıyaslamayın. Aile ile ilgili karar alınacağı zaman gençlerinde fikrini alın. Konuşmalarınızda korkutma ve tehditten uzak durunuz. Bu dönemde gençleri özellikle ortam- kültüre uygun sanat ve spora yönlendirin. Sevginizi çocuklarınız arasında eşit dağıtın. Çocuklarımızı geleceğin yetişkinleri olarak görün. Büyüdüklerini kabul edin ve onlara güvendiğinizi her zaman hissettirin.

           Ergenler bu dönemde yetişkinlere, anne- babalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaçlarını asilikleriyle, hırçınlıklarıyla, bedenleriyle haykırırlar. Onlara yardım etmeli ama belli etmemeliyiz, öğüt vermeli ancak bunu fark ettirmemeliyiz,  destek olmalı ama göstermemeliyiz.  Ergenlik dönemi sorunları ne kadar yoğun olursa olsun, gençler olumlu desteklenirse, dönemin sonlarında kendiliğinden, çoğunlukla geçer.

 

 

 

0-6 ve 6-12 YAŞ ÇOCUK EĞİTİMİ ve   AİLE, EŞLER ARASI İLETİŞİM

Yakında


Yukarı Çık