Ebeveyn, Çocuk Eğitimi Üzerine

Muhafazakar ailelerinin çocukları ile ilgili en büyük yanlışı, buluğ çağına gelene kadar çocuğa hiç günah yazılmadığı düşüncesi ile onların dini eğitim, davranış, giyim konularına hiç dikkat etmemeleri ve çocukların tam isyan çağları olan ergenlik çağına gelince onlara sorumluluk yüklemeye başlamalarıdır. Temeli atılmadan yapılan bu bombardımanın sonucu zıtlaşma olması da kaçınılmazdır. Bu zıtlaşmada pes eden taraf da çoğu kez anne baba olmaktadır. Sonra da, ‘muhafazakar ailelerin çocukları neden bu halde?’ sorusu otomatikman gündeme gelmektedir. Çocuğun karakter eğitimi, tıpkı tuvalet eğitimi gibi, başta sorumluluk kazandırmak olmak üzere küçük yaştan itibaren başlanılması gereken bir eğitimdir ki 3 yaş civarında başlanmalıdır!

Anne baba çocuğuna şu bilinci aşılatsa yeter: “Oğlum/kızım, sen benim gözümde çok değerlisin ama, asıl önemli olan Allah’ın katındaki değerin!” Böylece aralarında hem sevgi bağı kurulur hem asıl hedefe odaklanılır!

Ertelenen sorumluluklarımız; Çocuk eğitimi! Baba işten gelir, “yorgunum.” der. Anne, ” ev işi yaptım, yorgunum.” der, çocuk zaten anneyi de dinlemez. Sonuç, aileden sıfır kilometre eğitimle okula gelir. Öğretmen, anne babanın evde vermesi gereken temel eğitimi vermekle mi uğraşsın, anlatmak zorunda olduğu dersi yetiştirmekle mi?

Çocuğun okul eğitimi ile ‘baba’ ilgilenmelidir! Çocuklarının eğitimi ile günde 5-10 dakika bile olsa ‘ilgilenemeyen’ babalar, okul bittikten sonra çocukları ile hayatları boyunca ‘uğraşmak’ zorunda kalacaklardır. İş, yorgunluk gibi mazeretler babalık ‘mesleğini’ göz ardı etmeyi gerektirmemelidir! 

Anne babaların, “Ben çektim, evladım çekmesin” anlayışının, hem kendilerine hem evlatlarına ‘ömür boyu’ neler çektireceğini bir bilseler !!! 

Çocuklara sevgi ile sorumluluk kazandırılmalı ve tüm bunlar belli bir disiplin (plan) içerisinde uygulanmalıdır.

“Gençler, saygısızlık etmeyi, büyüklere laf yetiştirmeyi, özgürlük ya da zeka alameti zannediyor. Televizyon, bilgisayar ve çevre de çocuklarımızı bizden uzaklaştırmaktadır. Hiçbir şeyden memnun olmayan, şükretmeyi bilmeyen, bencil, haz/zevk merkezli yaşayan ve merhametsiz bir nesil yetiştiriliyor.

Çocuklara ezber konusunda o kadar yükleniyorlar ki, çocuklar kısa süre sonra kurslara gitmekten vazgeçiyorlar. Saygılı olsunlar diye baskı yapıldıkça bağımlı ve korkak oluyorlar. Özgüvenleri gelişsin diye müdahale etmedikçe de saygısız olmaktadırlar. Korkak olmasınlar diye serbest bıraktıkça söz dinlemez oluyorlar! Ne ifrat ne tefrit arayı bulmak zorundayız!

Anne babalar çocukları ile birlikte namaz kılsalar, güzel ahlakı uygulamalı gösterseler, çocuklara nezaketi, güzel konuşmayı, öfke kontrolünü, sabrı, kısacası dinimizin adab-ı muaşeretini, nezaket kurallarını yaşayarak öğretseler sorun kalmayacak! Zor değil sadece adım adım!

Çocuk ahlak kurallarını ailede öğrenir, sokakla yaşar, okulla pekiştirir.

Çocuklara ne çok korumacı olmalı ne de çok serbest bırakmalı! Ama maşallah günümüzde aileler iki hatayı da bir arada yapıyorlar… Çocukları hayata hazırlamalı, onlara sorumluluk verilmeli! Çocukların arkasını topladıkça onların büyüdüğünü asla göremeyeceksiniz !

Çocuğu; Okula başlayana dek aile, okulda öğretmen, ergenlik çağında arkadaş çevresi yönlendirir! Aile temeli sağlam atar, okul devam ettirirse arkadaş çevresi bozamaz! Ama aile sadece giydirip yedirmeyi ebeveynlik kabul eder; onun her istediği yapılır ve çocuğa sorumluluk bilinci kazandırılmazsa, daha başta çocuk kaybedilmiş olunur!

Herkes aile sorumluluğundan kaçıyor! Eyyamcısı bar-pavyona, cuma Müslüman’ı kahveye, muhafazakarı cemaat sohbetlerine… Çocuklar; sanal âlem ve arkadaş çevresine emanet!

Kız babalarına! Çocuğunuza dini emirleri zorla değil, sevdirerek/ikna ederek yaptırın. Günümüz gençleri hiç baskıya gelmiyor ve özgüvenleri – buna patavatsızlık da denilebilir – çok fazla! ‘Benim çocuğumun başına gelmez, olmaz!’ denilen her kötü olay, başına gelenlerin beklediği bir şey olmadığı gibi, sizin de başınıza gelebilir. Ebeveyn olmak çocuğun yemeğini/suyunu temin etmek değildir, kanaviçe gibi ilmik ilmik çocuğu örmek, yetiştirmek gerekir; emektir, ilgidir… Çocuklarımızı sokaktaki arkadaşları, TV/Kore dizileri ve internet yetiştiriyor… Amerika da orta ve lise öğrencileri arasında anket yapılır: “Neden karşı cinsle arkadaşlık ediyorsunuz?” Cevaplar: Kızlar: “Kendimi onlara daha iyi ifade edebiliyorum.” Erkekler: “Cinsel duygularımı tatmin için!” Lisede din öğretmeni olan arkadaşım anlatıyor. Kız, erkeğin kucağına oturuyor, hoca uyarınca, “Ne var bunda hocam, o arkadaşım, olayı niçin illâ cinselliğe bağlıyorsunuz?” Hoca, “Ona, ‘Kızım sen olayı bir kız gibi değerlendiriyorsun, halbuki karşındaki bir erkek.’ diyemedim.” diyor… Erkekler tüm kadınlarda bir tek şeyi, kadınlar tek bir erkekte her şeyi ister…

İmam hatip okullarında tahminimizin çok ötesinde bir “Kore dizisi” ve “K-Pop”, yani Güney Kore pop müziği etkisi var. “Çocuğun hayatından K-Drama’yı çıkarırsanız, bu maddi bir boşluk değil manevi bir boşluk oluyor. O manevi boşluğu ne dolduracak? İnanç mı? Yoksa yerli ve milli müzik mi? Osmanlı dizileri mi? Hayır! Araştırmada verilen cevaplarda şu ilginç sonuç çıkıyor:  “Bu boşluğu ancak K-Pop’la doldurabilirim.” Yani BTS ile… (Sümeyye Asa’nın ‘Güney Kore popüler kültürünün (Hallyu) İmam Hatip Lisesi öğrencilerine etkisi üzerine bir alan araştırması’ adlı yüksek lisans tezinden, Basından, 8 Aralık 2021)

Çocuklarımız söylediklerimizi değil yaptıklarımızı örnek alır! İzlediğimiz diziler çocukların kimliğini oluşturur. Çocuklarımız; eserlerimizdir!

Anne babalar, yeme, içme ve giyinmeyi karşılamak dışında, “dersler nasıl, çalıştın mı?, bizim zamanımızda bu imkanlar yoktu” türü sıradan ve işe yaramayan cümleler ile hâlâ çocuk eğitildiğini zannediyor! Çocuk eğitimi, onun doğduğu andan itibaren başlar ve 3 yaş civarı asıl temelleri atılır. Ondan sonrası sadece üstüne bina etmek kalır. Aileler daha başta temelsiz bina yapmaya başlıyor.  Çocuklara küçük yaşlarda sorumluluk bilinci kazandırmadan asla başarılı olunamaz. Hele ergenlik çağında eğer çocuklarla daha özel ilgilenilmezse, kendileri ile aynı dönemden geçen yaşdaşları ile zamanını daha çok geçirmekte, o kuralsız/savrulma dönemlerinde kendileri gibi cahil ve idealden uzak bu çevre çocukları eğitmekte ve yıllarca emekle büyütülen çocuklar bir anda bambaşka bir karaktere bürünmektedirler! Sigara içme ile başlayan, küfre alışmış, namaz gibi ibadetlerden uzak bir nesil nasıl türedi ki? Eğer acil hatalardan dönülmezse bu çocuklarla ömür boyu uğraşılacaktır! Çözüm, “Her gün” en az 5-10 dakika bile olsa çocukla kaliteli zaman geçirmek, onlarla samimi konuşmak, beraberce bol bol kitap okuyup, interneti ve arkadaş çevresini kontrol altında tutmaktan geçmektedir.

Sorumsuz, isyankar ve yaşam boyu derdini çekeceğiniz evlat nasıl yetiştirilir? Baba: ‘İşten geldim, yorgunum’ deyip evde otorite olmazsa, çocuğun eğitim işini anneye devrederse. Anne: ‘yemeğini yedirmek için’ televizyonun önüne her seferinde çocuğu koyar ve ailede, verilecek eğitimi ertelerse! Ebeveyn, ‘ben çektim çocuğum çekmesin’ diye her istediğini yaparsa, size müjde, ömür boyu uğraşacağız kocaman bir sorun yumağınız oluştu.

Beden bizim, kafa formatlı! Hardware (donanım) bizim, software (yazılım) başkasına ait! İnternet ile nefes alan, sosyal medya ile kişilik oluşturan, moda ile şekillenen yeni sürüme, gençlik adı verilmektedir. Öğrenci kaleye topu atıyor, top öğretmene sertçe çarpıyor. Öğrencinin tepkisi: “Tüh, gol olmadı!” Top hocanın başının yanından geçip duvara çarpıyor. Çocuk:” Sana çarpöadı ki?!” Çocukların zihinleri boş; hatayı kabul etme veya kendinden başkasını düşünme fobları hiç açılmamış. Odaklanma, takip yetileri gelişmemiş. En önemli nedenlerden biri de sağlıksız beslenme, hazır gıdalar, kimyasal/GDO’şu besinler.

Çocuğu kim eğitirse, ona saygı duyar! Anne baba eğitirse onlara, arkadaş çevresi, parti, grup, okul, ideoloji eğitirse onlara!

Aile içi (eşler ve çocuklar arası) eğitim/iletişimi kaybettik, ortada ne ulus devlet kaldı ne ümmet.

Çocuklarınızı ihmal etmeyin, ilgilenin sevin onlara zaman harcayın! Kaç okul müdüründen duydum, kendisi birçok öğrencisinin başarısının altına imza atarken, “müdürlükle uğraştığım için çocuklarımı ihmal ettim” cümlesini…! Ünlü bir İslam aliminin (E.M.) oğlu dinsiz olur. Sebep olarak açıkladığı cümle çok önemlidir “Babam o kadar çok ilim ile uğraşıyordu ki, bizi hep ihmal ediyordu!” Küçük de olsa bir İslami cemaatin gazete sahibinin (M.K.) kızı uyuşturucu kullandığı için vefat eder. Baba: “Davamla o kadar çok ilgileniyordum ki, onu ihmal ettim!” Osmanlı’nın son dönemlerinin ünlü bir İslam aliminin (A.C.) torunu da Hristiyan olur. Ne yazık ki bu çocuğunun değerlendirmesi ile ilgili bir veriye uğraşamadım ama emin olun söyleyeceği şey yukarıdakilerin farksız olacaktır! Özet, Peygamberimiz kadar dava sahibi olamayız ama O (sav) hem devlet yönetti hem aile!

Evli bir erkeğin 3 mesleği vardır: ‘Ekmek kazandığı işi, kocalık ve babalık görevleri.’ Sadece mesleğini iş edinenden, eş ve baba olamaz!

Eğitim ‘ailede başlar’, okulda devam eder, çevre ile şekillenir! Ama günümüzde okulda başlıyor, çevre ile bozuluyor.

Eğitimden habersiz aileler ve sorun yumağı toplum. Eğitim anne karnında başlar, anne kucağında çimlenir, aile içinde filiz verir, okulda da büyümesi, yeşermesi desteklenir! Bizde, hepsi dışarıdan bekleniyor! İmam Hatip dini eğitimi verecek, askerde kuralları öğrenecek, evlenince sorumluluk kazanacak! Dolayısı ile görevini yapmayan aileler, topluma sorun yumakları üretmek dışında bir şey yapmamaktadır. Tabii bunu ahiret boyutu da vardır ki, bu tür aileler için çetin geçecektir!

“Sosyal medya ve oyunlar” vasıtasıyla çocuklar şiddet ve cinselliği öğreniyor! Çocukları aile değil artık sosyal medya şekillendiriyor. Çocuğun anne baba ile haftada iki kez birlikte fiziksel teması da içeren etkinlik yapması ve arkadaş ortamının seçimi önemli. Gençlik Spor merkezi etkinlikleri ve (mesela) ilim yayma cemiyeti, İHH etütlerine katılım tavsiye edilir. Çocukların internet ve telefon kullanımı da sınırlandırılmalıdır. En azından ebeveyn koruması eklenebilir. 

Çocuk  eğitimi üzerine

Ailelerin içine düştüğü en büyük yanılgı, 6-7 yaşına dek çocukların birer birey oldukları, ” kişiliklerinin % 80’ini” bu yaşa dek oturttuklarının farkında olamamalarıdır. ‘Çocuktur, bir şey anlamaz’ dediğimiz yaşlar aslında çocuk kişiliğinin oluşma ve oturma evreleridir ki, bu yaşlar en çok ihmal edilen, eğitimin göz ardı edildiği, çocukların TV başında, tabletle, disiplin- kural konulmadan büyütüldüğü çağlardır. Çocuk ne kadar küçük yaştan itibaren “Aile içinde konulan ve anne babanın da uyguladığı kurallar” içinde yaşamayı öğrenirse, hem çocuk hem aile o kadar mutlu ve huzurlu olur. Özellikle annenin koyduğu otoriteden kaçıp babaya sığınan, veya tersi olan, veya dede-nine tarafından çokça nazlanan, her istedikleri yapılan çocuklar gerek eğitim gerekse hayatta doyumsuz, her istediğini elde etmek isteyen, kurallara uymayan mutsuz insanlar olup çıkarlar. Akademik başarı için anaokulu eğitimi çok önemlidir. Özel veya resmi mutlaka çocuklar bu okul-kreşlere gönderilmelidir. Hele sınıf öğretmeni, çocuğun başarısının anahtarıdır, iyi ‘seçilmelidir!’ “Çocuktur, bu kadar kural koymaya gerek yok.” yaklaşımı gerek çocuk gerek aile için gelecekte büyük sorunlara neden olmaktadır. Her yaşın, eğitimi ve uyulması gereken kuralları vardır.  Anne baba olmak bir meslektir! Okumalı, bu konuya zaman ayırılmalıdır. Sadece besleme, giydirme, maddi ihtiyaçlarının karşılanması ile çocuk sahibi olunur ama  anne baba olunamaz. Küçük yaşlardan itibaren sorumluluk duygusu kazandırılmalıdır. Örneğin, yatağını toplama görevi annenin değil çocuğun görevi olmalıdır. Yemekten sonra tabağını mutfağa götürmek gibi küçük adımlarla bu yola girilmelidir. Çocuklarla verimli ve etkin zaman geçirmeye dikkat edilmelidir. Beraber oynanabilecek eğitsel oyunlarla ilgili kitaplar mevcut, bunlar okunabilir. ‘Bu nedir?’ sorusunun sorulduğu yaş dönemlerinde soruların cevapları geçiştirilmemelidir. Gerçekçi ve çok fazla bilgiye girmeden sorulan sorunun cevabı kadar bilgi verilmelidir. Fazla ayrıntıya girmeye gerek yoktur. Eğer bu dönem başarılı geçirilmezse ilerideki yaş dönemlerinde ‘Girişkenliğe karşı suçluluk’ aşamasında tıkanıklara neden olabilir. Daha sonra da,  ‘anlamadığını neden öğretmenine sormuyor?’ ya da ‘neden meraklı değil, araştırmayı sevmiyor benim çocuğum?’ diye serzenişe hakkı olmaz ebeveynlerin. Anne-baba çocuğunu sürekli kontrol altında tuttuğunu hissettirmese bile uzaktan takip halinde olmalıdır. Örneğin, arkadaşlarını tanımalıdır. Kimlerle, ne zaman, nerede, neler yaparak zaman geçiriyor bilmelidir. Çocuğun birey olduğunu hissettirmenin bir yolu da etkin bir şekilde dinlendiğini hissettirilmesidir. İçerik ve duygu yansıtması yapılmalıdır.

Ergenlik dönemi ve özellikleri

Ergenlik çağı belirgin ve hızlı, bedensel, ruhsal ve toplumsal gelişimlerin görüldüğü, çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Bu sürenin başlangıç, süre ve sonlanması sosyal, kültürel ve bireysel olgunlaşma düzeyi ile ilgili olup insan hayatındaki en önemli gelişim dönemidir. Ergenlik dönemi yaklaşık olarak 12- 20 yaşlar arasındadır. Burada da kişiye özgü farklılıklar olabileceği unutulmamalıdır. Bir çocuk için bu dönem 11 yaşında başlayabilirken bir diğer çocuk için 13 yaş başlama yaşı olabilir. Ergenlik yaşının doğal olmayan gıdalarla beraber hızla düştüğü de unutulmamalıdır! Ergenlik, bireyin kendisi olmayı öğrendiği, kendisini tanıma ve tanımlama becerisini kazandığı, kendisine toplumsal bir değer ve rol biçtiği oldukça çalkantılı bir dönemdir. Bu dönemde bedendeki hormonal faaliyetlerin en üst düzeyde olduğu da bilinmelidir. Bu dönem, çocuğumuzun ani gelişen öfke patlamaları, kararsızlıkları, çelişkileri, yoğun güvensizlik duyguları ya da aşırı güven duyguları, herkese ve her şeye karşı olan isyanı, kırılganlığı, ağlama nöbetleri, sık sık değişen arkadaşları, bunalımları ile anlamak mümkün olabilir. Çocuk gelişmektedir ve inanılmaz bir hızla hormon üretmektedir. Henüz düzene girmeyen bu üretim faaliyetleri sırasında ise ani iniş çıkışlar olabilmektedir. Ergenlik tek kelimeyle aslında “karmaşa” demektir. Bu karmaşayla başa çıkmak için de yetişkinlerin doğru modeller olması ve son derece sakin, sabırlı davranmayı becerebilmesi gerekmektedir. Bir konuyu çok net olarak açıklamak gerekiyor. Ergenlikte karmaşalar ve çatışmalar yaşanması çok normaldir. Çocukluğun sakin, düzenli ve çocuksu ruh halinden artık bir yetişkin olma dönemine girilirken bazı taşların yerinden oynaması ve bazı değerlerin yerini bulması sancılı bir süreçtir.  Aile bu süreçte yol gösterici, yönlendirici konumda olmalıdır. “Ergenlerin en hassas olduğu nokta, güç kullanarak hükmedilmeye çalışılmasıdır. Ergen, anne ve babalarından büyüdüğünü kabul etmelerini ve bu konuda tutarlı davranmalarını bekler.” Böyle durumlarda ergen kendini anlaşılmamış ve engellenmiş hisseder. Bu dönem yoğun bir eleştirme, inceleme, karşılaştırma dönemidir. Kardeşler arası çatışma yaşanır. Anne babalar ergenlik döneminde çocuklarının kendilerinden uzaklaştıklarını hissederler ve üzülürler. Aslında ebeveynlerine her zamankinden daha fazla bağlıdır. Başarı ergenlik döneminde düşebilir. Nedeni dağılan bilgiyi toparlayamamak, ders çalışmak için gerekli motivasyonu sağlayamamaktır. Sürekli hayal kurmaktan, kendilerini verememekten şikayet ederler. Ancak nedenini anlayamazlar. Ergenler, ilgi odağı olmaktan hoşlanırlar, heyecanlı ve acelecidirler. Öğretmenlerde kişilik ve bilgi birikimine dikkat ederler.

Ergen, kendine yol çizme, amacını belirleme, cinsel kimliğini kazanma, sosyal ilişkilerini düzene koyma çabası içerisindedir. Benlik kavramı ve benlik sınırları değişkendir. “Ben kimim?” sorusunu sık sorarlar. İçinde bulunduğu sosyal kurum ve olguları sorgular, ülke sorunları, din, milliyet, iş vb. konularda araştırma ve hassasiyet içine girerler. Kimlik bunalımı içindeki genci düzenli hayat sıkar, bu hayat ona yetmez. Başkasına benzemekten nefret eder ama farkında olmadan başkaları gibi de davranır. Ne kendisi ne de başkası olamayan genç tepkiseldir, ani çıkışlarda bulunur. Sabırsız, sinirli, saldırgan ve nankör tutumlar geliştirebilir ve bu nedenle çevresiyle özellikle ailesi ve okulu ile zaman zaman çatışma içine girebilir. 

Bu çatışma ortamından bir an önce çıkması gereken gencin gerçekleştirmesi gereken yetişkinlere özgü hedefleri vardır: Her iki cinsiyetten akranlarla yeni ve daha olgun ilişkiler kurma, cinsiyetine uygun sosyal rollerle özdeşleşme, yetişkin bir erkek ya da kadın cinsel kimliğini kazanma, kendine özgü bir kişilik yapısı geliştirme, kendi bedenini kabullenme, ana-baba ve diğer yetişkinlerden duygusal olarak bağımsızlaşma, kendine uygun mesleği belirleme ve bu mesleğe yönelme, toplumsal sorumluluk kazanmayı arzu etme ve buna ulaşma, kabul edilen içsel bir ahlak sistemi kazanma. Bir ergenin davranışlarının önemli bir kısmının altında yatan itici güç bu hedeflerden gelmektedir.

Ergenlik dönemi sorunları: Kendi hedeflerine yönelen genç, karşısında aynı zamanda dev gibi engelleri de beraberinde görür. Üstelik bu engeller en yakınından, anne babasından, öğretmenlerinden, akrabalarından, sosyal çevreden ve dahası kendi benliğinden gelmektedir. Genç bu engelleri aşmak için büyük bir mücadeleye girerler. Evde, okulda sokakta, kendi içinde. Genç kızlar süslenecek, makyaj yapacak, erkekler konuşmalarını ve davranışlarını değiştirecek, güç gösterilerinde bulunacak, sözleriyle ve davranışlarıyla ‘ben varım, büyüdüm, artık yetişkin oldum’ diyecektir. Bunu anlatmak için gerekirse asileşecek hırçınlaşacaktır. Yetişkinler gençlerin bu olgunlaşma çabalarını görebilir ve anlayabilirse gençlerle yaşanacak olası sorunların önüne geçilmiş olunur. Aksi takdirde genç ailesinden uzaklaşıp, koşulsuz kabul gördüğü, kontrolsüz akran gruplarına yaklaşır. Birçok genç, sigara, alkol gibi zararlı maddelerle bu kontrolsüz akran gruplarında tanışır. Gençler bu grupların baskısını üzerinde çok hisseder. Genç bu dönemde aidiyet duygularının da verdiği etkiyle, toplumsal değerleri yok sayabilir.

Ergenlik Döneminde Ailelerin Sıkça Karşılaştığı Bazı Sorunlar ve Çözüm Önerileri:

Oğlum/Kızım gittikçe söz dinlemez oluyor: Çocukluktan yetişkinliğe geçmeye çalışan gençlerimizin bunu başarabilmesi için doğal olarak kendi başına hareket etmeyi öğrenmesi, kendi kararlarını vermesi gerekecektir. Kendine has karakter oluşumunu gerçekleştirebilmesi için böyle davranması doğal olarak gereklidir. Bunun aksi aslında sorundur. Gençlerimizin bu durumuna anlayış göstermeli onların fikirlerine değer vermeli artık bir yetişkin gibi görüp onların sözlerine ve kararlarına saygı duymalıyız. Tabii ki anne baba olarak bazı haklı endişelerimiz olacaktır, gerektiği zaman kendi fikirlerimizi ve koruyuculuğumuzu çocuğumuzun kabul edeceği bir tarzda belirtmeliyiz. Bazı kurallar onlara da açıklanarak beraber konulmalı, kuralların gerekliliği üzerine fikir tartışması şeklinde karşılıklı konuşmalar yapmalıyız. Hiçbir zaman, haklı da olsak, kendi düşüncelerimizi baskı yolu ile kabul ettirmeye kalkmamalıyız. Baskı yolu seçildiğinde genç ya içe kapanacak ya da aileden uzaklaşıp kendisine uygun akran gruplarına katılacaktır

Benim yap dediğimi inadına yapmıyor: Yukarıdaki açıklamaların çoğu bu soru içinde geçerlidir. Gençlerin içindeki bağımsız yetişkin olma duygularının etkisiyle genç yapılması gereken en doğal şeyleri bile sadece kendisine ‘yap’ denildiği için yapmayacaktır. Halbuki böyle bir emir verilmese, karışılmasa kendisi zaten yapacaktır. Böyle bir durumda sabretmek, yapılması gereken şeyi kendiliğinden yapmasını beklemek, zıtlaşmamak en doğru hareket olacaktır. Genç zaman içinde kendi gelişimini tamamlayarak bu konudaki hassasiyetini bırakacaktır.

İstemediğim kişilerle arkadaşlık yapıyor: Bu sorunun temelinde oğlunuz ya da kızınızla şimdiye kadarki iletişim tarzınız yatıyor olabilir. Aileler bazen çocuklarının büyüdüğünü zamanında fark edemez ve onlara hâlâ küçük çocuk gibi davranmaya farkında olmadan devam eder. Her zaman yapıp yapmaması gereken şeyleri söyler, seçimlerinde fazla müdahaleci olurlar ve çocuklarının fikirlerini ciddiye alıp dinlemezler. Otorite altında boğulan genç sonunda,  isyan edip, kendisi gibi ailesine isyan bayrağı açmış, ailesiyle bağlarını koparmış, anne babalara göre -kontrolden çıkmış- gençlerle arkadaşlık etmeye başlarlar. Bu durum karşısında çocuğunuzu acele karşınıza almalı ve konuşmalısınız. Fikirlerini öğrenmeli bundan böyle nasıl olması gerektiğine beraberce karar verilmeli, nasihat tarzı konuşmalardan kaçınarak onunla arkadaş ilişkisi kurmaya çalışılmalıdır. Sorunu yine de çözemiyorsanız, size yardım edebilecek bir uzmana beraberce gidilmelidir.

Gittikçe bizden uzaklaşıyor: Gençler kendilerini olduğu gibi kabul eden, sevgi, saygı gösteren, desteğini her zaman kendisinden esirgemeyen bir aileye ihtiyaç duyarlar. Eleştiren, nasihat eden, desteğini bazı şartlara bağlayan aile tutumlarına karşı aşırı tepkili olurlar. Davranışları yargılanan, çevresindekiler tarafından sürekli eleştirilen gençler, büyüklerinin kendisini anlamadıklarını düşünerek onlardan uzaklaşır. Kendisini, içinde rahat edeceği, anlayış ve hoşgörü bulabileceği çevresindeki en yakın gruba yöneltir. Sığınacağı başka limanlar arar. Herhangi bir grupta yer bulamayan gençlerde ise psikolojik bozukluklar oluşmaya başlar. Aile olarak gençlerle ilgilenmeli, davranışlarını ancak çok gerektiğinde ve onları kırmayarak değerlendirilmeli, her zaman ailenin değerli bir üyesi olduklarını gençlere sık sık hissettirilmelidir.

Sigara vb zararlı maddeleri kullanıyor: Bunun birçok sebepleri olabilir. En başta gelen sebebi; yasak olan bir şeyi yapıyor olmanın verdiği gençlere özgü haz duygusudur. Bir başka önemli sebep, bizim toplumumuzda olan ‘’sigarayı büyükler içer’’ şeklinde ki yargıdır. Gençler de, büyük olmaya çalıştığına göre sigara içerse yetişkinlere özgü olan davranışı yapmış olmanın verdiği büyüklük duygusunu gerçekleştirmiş olacaktır. Sigara ve zararlı alışkanlıklara karşı mücadele, ergenlik döneminden önce çocuğunuzu bu konuda bilinçlendirmekle başlar, çocukluk döneminde bu konuda iyi örnek olunur ve çocuğa zararlı alışkanlıkların kötülüğü konusunda bilinçlendirici konuşmalar yapılırsa bu sorun büyük oranda aşılır. Ergenlik döneminde yapılacak en etkili davranış, daha sigara türü alışkanlıklara başlamadan ona bu konuda bir yasaklama olduğunu hissettirmemektir. Ona değer verip onu bir yetişkin gibi algılar ve bu onlara hissettirilebilirse büyük bir ihtimalle böyle bir alışkanlığı edinilmeyecek, başlamışsa bile ailenin yapıcı tutumları bırakılmasında etkili olacaktır. Bu konuda yapılacak en kötü davranış, onları bu konuda baskı altına almak olacaktır.

Ne kadar özgürlük tanımalıyım? Gençlerin bağımsız davranmaya ihtiyaçları vardır. Bu konuda çocukla konuşup sınırları ve kuralları beraber çizmelidir. Yerine getirilmesi gereken sorumluluklar, aile düzeni, toplum kuralları gibi konularda beraberce değerlendirmeler yapıp sınırları çizilmelidir. Katı kuralların zararları olduğu kadar kuralsızlığın, sınırsızlığın da zararları vardır. Aşırı serbestlik, kişiliği daha oturmamış ve hayat tecrübesi olmayan gencin geri dönüşü olmayan yanlışlara sürüklenmesine sebep olabilir. Bu konuda uzman kişilerin görüşünü almak, sorun çıkmamış olsa dahi önemlidir. Ergenler birçok davranış ve giyim modelini denerler ve daha sonra kendi davranış ve buna bağlı olarak da giyim tarzlarını oluştururlar. Özellikle baskı altında tutulan gençlerde,  çeşitli vesilelerle baskı ortamından kurtulduktan sonra birçok olumsuz davranış ortaya çıkabilmektedir.

Karşı cinsle arkadaşlığını nasıl karşılamalıyım? Ergenin önemli hedeflerinden birisi de yetişkin erkek ya da kadın cinsel kimliğini sağlıklı bir şekilde kazanabilmektir. Bunun gerçekleşebilmesi için,  kız-erkek arkadaşlığı önemlidir. Ancak özgürlük konusunda olduğu gibi bu konunun da kuralları ve sınırları beraberce belirlenmelidir. Kurallar belirlenirken içinde bulunulan çevrede dikkate alınmalıdır. Çocukluk çağından başlayarak bu konuda eğitim verilmeli genç kendi sorumluluğunu taşıyabilmelidir.  Bu konuda baskı altına alınan gençler farkında olmadan bu konulara karşı daha hassas ve ilgili olabilirler,  bunun sonucunda da istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir.

Anne-babaların genel davranışları nasıl olmalıdır? Eleştiri, nasihat gibi yöntemler ters etki yapar. Nasihat yerine aktif dinleyici olmak gerekir. Gencin duygularını anlayabilmek, sevinç ve üzüntülerinden haberdar olmak, duygularını paylaşmak gerekir. Gence emir vermek yerine fikir vermek daha yapıcıdır. Tehdit, baskı gibi yöntemler isyana, yalana, evden kaçmaya yöneltir. Esnek, sabırlı ve sevgi dolu büyükler bu dönemde gençlerin vazgeçilmez ihtiyacıdır. Sevgi ve güven dolu bakış, güler yüz, tatlı söz gencin en büyük ihtiyacıdır.

Anne babalara düşen görevler: Gençlerdeki başarısızlık yerine, başarıyı; olumsuz davranışlar yerine olumlu davranışları görmelidir. İstenmeyen davranışlarını abartmamak, genellememek, onları direk suçlamamak, kızmamak ve en önemlisi başkaları ile kıyaslamamak gerekir. Aile ile ilgili karar alınacağı zaman gençlerin de fikri alınmalıdır. Bu dönemde gençleri özellikle ortam/kültüre uygun sanat ve spora yönlendirmelidir. Sevgi çocuklar arasında eşit dağıtılmalıdır. Çocuklar geleceğin yetişkinleri olarak görülmelidir. Büyüdükleri kabul edilmeli ve onlara güvenildiği her zaman hissettirilmelidir. Ergenler bu dönemde yetişkinlere, anne- babalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaçlarını asilikleriyle, hırçınlıklarıyla, bedenleriyle haykırırlar. Onlara yardım etmeli ama belli etmemelidir. Öğüt vermeli ancak bunu fark ettirmemeli,  destek olmalı ama göstermemelidir.  Ergenlik dönemi sorunları ne kadar yoğun olursa olsun, gençler olumlu desteklenirse, dönemin sonlarında kendiliğinden, çoğunlukla bu sorunlar geçecektir.

Son söz babında; Ergenlik öncesi “ödül ceza sistemi”; ergenlik döneminde “duygu sömürüsü, ben dili kullanımı; ‘sen suçlusun değil, senin böyle yapman beni çok üzüyor,’ gibi.” metotlar kullanılmalıdır. Çocukların kişilik eğitim yaşı 3-4’te başlar. Eğer bunu geçirdiyseniz ergenlik çağından önceki son 2 seneye kadar telafi için vaktiniz vardır. Ama ne yazık ki, günümüzde anne babalar ‘nasılsa ergenliğe girmedi, hevesi ne alsın’ diye çocuklara her türlü özgürlüğü sağlıyor. Ergenlik yani isyan çağına girdiğinde ise, bir anda ibadetler, giyim, davranış çocuklardan talep edilmeye başlanıyor. Bu da tabii ki ters tepiyor! Yapılması gereken, çocuklara ergenlik öncesi altyapının hazırlanması; ibadetler kadar ibadetlerin amaçları, gayeleri, maksatlarının da iyice özümsetilmesi gereklidir!

 

0-6 ve 6-12 YAŞ ÇOCUK EĞİTİMİ ve   AİLE, EŞLER ARASI İLETİŞİM

Yakında

Leave a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir