Siyer Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru

4 yıl önce
Siyer Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru

Peygamberimize öğrenmek amacıyla soru sorulduğu gibi bunu, sıkıştırma, zorda bırakma ve suçlamak amacıyla da sorular sorulmuştur. Sorular, soranın ilgisini ve kapasitesini de yansıtır.( s. 11) Sorulara, farklı insanların başka cevapları da olacaktır. ( s. 11) Her sorunun birden çok cevabı olabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir. Verilen cevaplar, yazara ait bakış açısını da göstermektedir. ( s. 13)

Hz Muhammed’in hayatını öğrenmenin ne faydası vardır?
Peygamberimizin tebliğ ettiği mesajın anlaşılabilmesi için hayatının öğrenilmesi zorunludur. Peygamber’in hayatını öğrenmeye, dinin pratiği açısından da ihtiyaç duyulmaktadır. Bugün mesajın pratiğini, Hazreti peygamberin hayatının öğrenerek, Kuran’dan yararlanarak mümkündür ( s. 16) Peygamberimizin hayatı sadece dini pratikler için değil, ahlak içinde örnektir. Allah’ın vahiy doğrultusunda elçisinin İslam’ı tedricilik ilkesine göre tebliğ ettiğini hatta muhataplarının durumunu dikkate alarak, konuşmalarında farklı yönlere vurgu yaptığını dikkate aldığımızda, katı, şekilci bir yaklaşımın günümüzde bir karşılığının olmayacağı anlaşılır. ( s. 17) Mekanizmasının sürekliliği ve canlılık tutulması gerektiği gerekmektedir. ( s. 19)

Hz Hatice ile evliliğinden peygamberliğine kadar geçen süre ile ilgili rivayetler neden azdır?
Hz Peygamberin peygamberliğinden hicretine kadar, Mekke’de Müslüman olanların sayısı çok azdı. Allah’ın elçisi çocukluğunda meydana geldiği söylenen bir takım mucizevî hallerin genellikle isnat ve sıhhat açısından sorunlu olduğunu ifade etmek gerekir. Peygamber olmadığı ve tanınmadığı için, Hz Peygamberin faaliyetlerinin kaydedilmesini gerektirecek bir sebep ortada bulunmamaktaydı. ( s. 20) Tek bir kişinin perspektifinden değil farklı açılardan yapılan çalışmaları incelemek, onları okumak, değerlendirmek, buna göre bir bakış açısı oluşturmak ve bir kanaate sahip olmak daha sağlıklı olur. ( s. 21)

Hz Peygamber döneminden kalma yazılı bir metin var mıdır?
Kuranı Kerim’in tamamı Hz Peygamber döneminde kaleme alınmıştır. ( s. 24) Hz Peygamber kendisine gelen vahiy yazdırmıştır. Buna çok önem vermesi, yazıyı Araplar arasında yaygınlaştırılmıştır. Allah’ın elçisi aynı zamanda yaptığı anlaşmaları, emanları (Bir kimseye, mal ve can güvenliğinin emniyet/güven altında olduğunu bildirmek) yazdırmıştır. İslam’a davet mektupları vardır. Ama ne yazık ki bunların çoğu, Moğol saldırısı, Haçlı Seferleri gibi nedenlerle yok olmuştur. İlk yazılı metinlerin bir kısmı yazarları tarafından, ezberlenmek üzere yazılıyordu. Bu durumda metin ezberledikten sonra saklanmasına gerek duyulmuyordu. ( s. 25) Hz Peygamber nâzil olan vahyin tamamının yazılmasına rağmen, bu metinler, Hz Ebubekir döneminde kitap haline getirilmiştir ve bu yazılı metinler önemini kaybetmiştir. Hz Osman, kıraat ile ilgili bazı farklılıklar barındıran kişisel mushaflardan kaynaklanan ihtilaflara son vermek istemiştir. Bu gelişmeler yazılı metinlerin kaybolmasının sebepleri arasında zikredilebilir. Arapların kültürlerini ve geleneklerini sözlü kültür çerçevesinde, hafızalarında koruduklarını unutmamalıyız. ( s. 26)

Hz Muhammed diye birini yaşamadığını savunanlar var. Hz Muhammed’in yaşadığına dair tarihsel kayıt, yazılı bir metin yok diyenlere ne cevap verebiliriz?
Efsanelerin mevcudiyeti tarihi bir kişiliğin varlığını inkar etmeyi gerektirmediği gibi yaşamamış bir kişinin kurgulanması ve onun etrafında bir din oluşturulması da imkânsızdır. Hz Muhammed’in yaşadığı dönemden günümüze kalan en sağlam metin Kuran’ı Kerim’dir. (s. 32) Hz Peygamberin hayatı ile ilgili nakledilen bilgiler de bazı farklılıklar söz konusu olabilir. Bu her tarihi kişilik için söz konusudur. (Mesela, günümüzün en önde gelen şahsiyetlerinden biri hakkında, ” Ateist, deist, agnostik, samimi Müslüman ve hatta tarikat ehli ” yorumu yapılabilmektedir. Vefatından az bir zaman geçmiştir ve tüm bu tanımlar aynı kişi için yapılmaktadır! ) Hz Peygamber’in vefatına çok yakın dönemlerde yazılmış eserler de onun hakkında bilgiler mevcuttur. Süryani, Ermeni ve Bizans yazarların eserleri bunlardandır. Müslümanlar karşı karşıya kaldıkları sorunları çözmeye çalışırlarken, hem Kuranı Kerim’den hem de Hz Peygamberin uygulamalarından yararlanma ihtiyacı hissetmişlerdir. Allah resulü hakkındaki bilgilerin sonraki nesillere aktarılmasını sağlayacak ilk adımların daha çok, Müslümanların kendi ihtiyaçlarını gidermek üzere atıldığını görüyoruz. İlk zamanlarda, Hz Peygamberin hayatı ile ilgili bilgiler ihtiva eden rivayetler Allah resulü hayattayken başlamış, onun vefatından hemen sonra hızlanarak devam etmiştir.  (s. 34) Tabiîn dönemi alimlerinden bazı kimselerin Allah Resulü’nün savaşlarını konu alan özel eserler yazdıklarını da biliyoruz. (s. 35)

Aynı olayla ilgili farklı rivayetler hadisler bulunmaktadır
Bunlar ravilerin zaaflarından veya kayıt sürecindeki sorunlardan kaynaklanan farklılıklardır. Aynı olay hakkında, farklı raviler tarafından rivayet edilenler arasında farklılıklar olmasını garipsememek gerekir.Öte yandan, bir olayı anlatan ravilerin ilginç gördükleri hususlara işaret etmeleri bir anlatım farklılığını beraberinde getirmektedir. Çünkü rivayetin şekil alması, o rivayetin oluşum süreci ile ilgilidir. (s. 37) Günümüzde herhangi bir olaya şahit olan insanların anlatımları arasında karşılaştığımız farklılıklar siyerle ilgili rivayetler için de söz konusudur. (s. 38) Hicret yılının takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi Hz Ömer döneminde gerçekleşmiştir. Daha önce meydana gelen olaylar, resmi takvim başlangıcına göre tarihlendirilince, bundan kaynaklı olarak da bazı farklılıkların ortaya çıktığı görülmektedir. Birçok ravi,  anlatmak istediği konuya yoğunlaşırken ayrıntıları önemsemeyebilir. Hz Peygamber hakkında sahip olunan bilgilerin diğer birçok tarihi kişilik hakkına sahip olunan ile karşılaştırıldığında, daha fazla olduğunu da unutmamak gerekir. (s. 39)

Hz Muhammed ile ilgili her geçen gün yeni kitaplar ortaya çıkmaktadır.
Hz peygamberin vefatından sonra, hayatı hakkında büyük ölçüde sözlü gelenek içerisinde ortaya çıkan ve kısa süre sonra yazılı gelenekle nakledilen rivayetler çeşitli kitaplarda ve risalelerin içinde günümüze kadar gelmiştir. Ancak bu bilgilerin ciddi bir incelemeye tabi tutulmadan ve yeniden teklif edilmeden okuyucu tarafından anlaşılması zordur. İlk Siyer eserleri daha çok hazreti peygamber dönemi savaşlarla ilgili yazılmıştır. (s. 40) İnsanların ilgileri, merakları, sordukları sorular zaman içerisinde değişiklik gösterebilmektedir. Bu durum biraz ihtiyaçlarla, insanların ilgileri ile alakalıdır. (s. 41) Hz Peygamberin her dönemde o günün dili ve gündemi çerçevesinde insanlara anlatılması gerekir. (s. 42)

Günümüzdeki İbadetlerin ve hukuku ait birçok düzenlemelerin geçmişte mevcut olduğu iddia edilmektedir.
Hiçbir toplumda, inanç ve değerlerin tamamen batıl olmasını düşünülemez. (s. 58) Hz Peygamber bulunduğu ortamdaki durumun, tevhid akidesine uygun olanları muhafaza olanlarını muhafaza etmiş, bir kısmını geliştirmiş, geri kalanları da reddetmiştir. İslam olumlu gelenekleri kabul edip geliştirmiş, olumsuz olanlara kaldırarak yerine daha iyilerini getirmiş ya da mevcut olanları ıslah etmiştir. İslam inancına göre gerçek din, Hz Adem’den son Peygamber Hz Muhammed’e kadar bildirilen dinin tek olduğunu kabul eder. (s. 55) İslam insan onuruna aykırı ve ayrımcı olan hacdaki uygulamaları kaldırmıştır. İslam’ın getirdiği en önemli şey, ibadetlerin Allah’a has kılınmasıdır. (s. 57) Tevhid inancına aykırı unsurlar ayıklandı gibi, zulme, baskıya ve sömürüye sebep olan adetlerde ortadan kaldırılmıştır. (s. 58) Bu konuya açıklık getiren, ‘İslam tüm dinlerin özüdür’ adlı yazıyı tavsiye ederiz.

Hz Muhammed’in doğumu ile ilgili anlatılan olaylar doğru mudur?
Kaynaklarda Hazreti peygamberin doğumu ile ilgili anlatılanların önemli bir kısmı, Allah Resulü’nün hayatını anlatan ilk kaynaklarda yer almayıp daha sonraları yazılan eserlerden nakledilmiştir. (s. 78)

Hz Muhammed’in Yahudilere karşı takındığı tavır. Onları tek tek Medine’den kovması nasıl değerlendirilmelidir?
Hz Peygamber Medine’ye gittiği zaman nüfusun yaklaşık 40-45 Yahudi’ydi. Medine’ye gider gitmez yaptığı nüfus sayımında Müslümanların sayısının 1500 kişi olduğu tespit edilmiştir. O sırada Medine’de yaklaşık %40 civarında müşrik de vardı. Hz Peygamberin hicretinden önce burada bulunan müşriklerin ve Yahudilerin birbirleriyle rekabet üzerine bir siyasi etkileri vardı. Bir araya gelmek üzere Bir güç oluşturmak ve Medine dışındaki rakiplerine karşı bir tavır ortaya koymak gibi bir siyaset güdememişlerdi. Bunu hazreti peygamber gerçekleştirmiştir. Hz Peygamberin en önemli özelliklerinden birisi, hangi dine mensup olursa olsun insanlarla yaptığı anlaşmalarda, verdiğin sözlerde, söylediklerine uyması konusunda hassasiyet göstermesidir. Allah resulü bunu buna özen gösterirken aynı zamanda muhataplarında da aynı şeyi istemiştir. ( s. 206) Medine sözleşmesi sadece taraflar arasında kararlaştırılmış olan siyasi bir sözleşme değil aynı zamanda, farklı dini grupların Medine’de bir arada yaşayabilmeleri için ortam hazırlayan bir sözleşme olarak yazıldığı dönemden çok ileride bir belgedir. O dönemden sonra İslam tarihinde kurulmuş olan bütün devletlerde, Müslümanlarla gayrimüslimlerle bir arada, birbirlerinin alanlarına müdahale etmeden yaşama kültürü geliştirmişlerdir. Hz Peygamber Medine’de ki Yahudilerden anlaşmalara ihanet eden 3 kabileyi cezalandırmıştır ( s. 20) Bunlardan kaynukaoğullarını ve  Nadiroğullarının Medine’den sürmüş, Kureyza oğllarını ise, Hendek Savaşı sırasında düşmanla işbirliği yaparak, onların Medine’ye girişini izin vermek suretiyle büyük bir tehlikeye sebep oldukları, teslim olma tekliflerini de reddettikten sonra, Sa’d bin Muaz’ın hakemliğini teklif etmeleri üzerine, Hz. Peygamberimiz bu hakemliği kabul etmiş, onun hakimliğinde verdiği cezayı da kendilerine uygulanmıştır. ( s. 208) Hz Peygamber, anlaşmalara uyduğu sürece insanların haklarını korumuş ve onları mağdur etmemiştir. ( s. 209)

Hz Peygamber, barış Peygamberi olduğu halde Medine’de birçok savaş meydana gelmiştir.
Hz Peygamber, Müşrikler kendisine ve Müslümanlara herhangi bir baskı yapmadıkları ve onları memleketlerinden ayrılmak zorunda bırakmadıkları halde onlara saldırmış ya da savaş açmış değildir. Allah Resulü ve Müslümanlar kendilerine yapılan haksızlıklarla mücadele etmeyi bir hak olarak görmüşlerdir. ( s. 213) Hz Peygamberin imkan bulunması halinde İslam’ı tebliğ yerine silah kullanmayı ve savaşmayı tercih etmemiştir. Fakat Müslümanların maruz kaldığı sıkıntılar sebebiyle ya da İslam’a yönelik imha edici tavırlarından dolayı zaman zaman savaşlara girmek zorunda kalmıştır. Hz Peygamberin giriştiği savaşlarda mutlaka savaş hukukunun, savaş ahlakının ve savaş stratejisinin önemsendiğini, bunlar çerçevesinde adımlar atıldığını unutmamalıyız. ( s. 214) Cihat, Allah kelamının insanlara ulaştırılmasında önündeki engellerin kaldırılması faaliyetidir. Cihat Allah rızası için gerçekleştirilmesi gereken bir ibadettir ve tek yöntemi savaş değildir. ( s. 215) Konuyu daha detaylı ele aldığımız, ‘ İslam barış dinidir’  ve ‘İslam savaş hukuku’ adlı yazıları tavsiye ederiz.

İslam dönemindeki savaşlar ganimet elde etmek amacıyla yapılmış olamaz mı?
İslam’da elde edilen ganimetlerin dörtte biri gaziler arasında dağıtılır. Beşte biri ise Kuranı Kerim’de ifade edilen çerçevede dağıtılırdı. (Enfal, 41) Detay için: ‘Kuran’da çelişki yoktur’, ‘Oryantalistlerin Kuran ve peygamber hakkındaki iddialarına cevaplar’ ve ‘Alman- ingiliz oryantalistler adlı yazıları tavsiye ederiz.’ Allah rızasına uygun olarak girişilen bir savaşta düşman ile karşılaşıldığında öncelikli olarak muhatabın Müslüman olması için teklifte bulunulur. Müslüman olmayı kabul etmezlerse bu durumda kendisine itaat etmesi teklif edilir, kabul ederse üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi beklenir. Buna da razı olunmazsa ve çatışma meydana gelirse, ele geçirilenlere ancak bundan sonra, ganimet olarak el konulur. Cihat, Allah kelamının insanlara ulaştırılması için ortaya çıkan engelleri ortadan kaldırma yöntemidir. Savaşarak olabileceği gibi savaşmadan da yapılabilir. Hz Peygamber Cihat’ın en güzel örneğini savaşa izin verildikten sonra meydana gelen çatışmalarda göstermiştir. ( s. 218) Konuyu daha detaylı ele aldığımız, ‘ İslam barış dinidir’  ve ‘İslam savaş hukuku’ adlı yazıları tavsiye ederiz.

Hayber ve civarındaki Yahudiler Hz Muhammed’e ne yapmışlardı? Haber’deki Yahudiler Medine’ye karşı oluşturulan ittifakın içinde yer alırlar. Hayber’de ki Yahudiler Hz Peygamber’e karşı düşmanlık yapmaktan geri durmuyorlardı. Nitekim Ebu Rafi bin Ebi’l-Hukayk, çevredeki müşrik Araplardan adamlarla irtibat kurarak, Hz Peygamber’e karşı savaşmak için onları organize ediyordu. ( s. 240) Yahudi reislerinden Sellam b. Mişkem’in karısı Zeynep bint Harise, Hz Peygamber’e zehirli bir koyun ikram eder ve onu zehirlemek ister. Hz Peygamber anlaşma ve barış seçeneğini muhataplarına karşı her zaman bir tercih sebebi olarak sunmuş ancak, ihaneti ve Müslümanların güvenliğini tehlikeye atan hareketlere de asla izin vermemiştir. ( s. 241)

Prof. Adnan Demircan, Siyer Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru 

Siyer Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru Konusuna Ait Etiketler

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz


Yukarı Çık