Oksidentalizm

Müslüman’a yakışan Kur’an’ın bakış açısı ile olayları değerlendirmektir. (M. Hamdi Zakzük, Oryantalizm veya Medeniyetler Hesaplaşması, s. 55) Bu konuda ana ekseni de, “Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten alıkoymasın.” (Maide, 7) ayeti oluşturmalıdır.
Dr. Mustafa es-Sıbaî: “Bizim, batılıların kültürünü araştıracağımız, onlardaki din, ilim ve medeniyeti tenkit edeceğimiz bir gün gelecektir. (M. Hamdi Zakzük, Oryantalizm veya Medeniyetler Hesaplaşması, s. 126)
Oksidentalizm Hintli Müslüman “Batı, değerler açığını ve çaresizliğini, güç gösterisi ile bastırmaya çalışır.” (Ömer Baharoğlu, s. 67) “Edward W. Lane, Doğuya dönük tasvirlerinde, “Doğulular aşırı bir cinsellik serbestisi ile ahlakı tehdit ediyor.” diyordu.” (Ömer Baharoğlu, s. 85)
“Oksidentalizm, medeniyetler tarihi yazımlında bir denge sağlamayı amaçlamaktadır, onda bir emperyalist hâkimiyet düşüncesi gözükmez.”(Hasan Hanefi, “Oryantalizmden Oksidentalizme”, Uluslararası Oryantalizm Sempozyumu, s. 80-82; Âlim Arlı, Oryantalizm, Oksidentalizm ve Şerif Mardin, s 60)
OKSİDENTALİZM
İki doğu iki batı
Oryantalizmin amacı hammadde, toprak ve iş gücüde dâhil hâkimiyet kurmaktır. Oksidentalizm amacı ‘ben’i önyargılardan kurtulmak ve ötekini aydınlatmaktır. Oryantalizm egoist ve ırkçıdır. Oksidentalizmde kendini müdafaa vardır. ( s. 8)
Oryantalizm ile önce sömürgecilik sonra zihinsel işgal amaçlanırken oksidentalizm ile bir özgüleşme hareketine girilir. Başlıktaki iki doğudan amaç gerçek doğu ile batının gözündeki doğudur. Batının işgaline ve sömürüsüne maruz kalmasaydı muhtemelen doğu ve batı diye iki kategoriden den bahsedilmezdi. İsmini bile kendisini ontolojik ötekileştiren batıdan almış doğu vardır. Oksidentalizm ise doğunun kendini bulma ve batıyı tanıma aracıdır. (s. 12-15)
ORYANTALİZM
Oryantalizm doğunun incelemesi ve elde edilen verilerin batının siyasi ve iktisadi amaçları için kullanılması, Avrupa merkezcilik ve ötekileştirmeyi bünyesinde barındırır. (s. 17)
Goody, kitabına ( Jack Goody, TheTtheft of History2006 s.1) verdiği ‘tarih hırsızlığı’ ismi ile batı tarafından tersyüz edilen bir tarihten bahseder. Goody, Avrupa’nın ilerlemesini sömürgeciliğe ve merkantalist ekonomiye borçlu olduğunu söyler (Goody, s.6) Bir Afrika atasözünde belirtildiği gibi: aslanlar kendi tarihçilerine sahip oluncaya kadar, avcılık öyküleri her zaman avcıyı yüceltecektir. Avrupa tarihi kendini yücelterek ve ön plana çıkararak okutur ve bunu doğuya kabul ettirmeye çalışır. ( s.18)
Kapitalizm ile dünya batı tarafından işgal edilir. Avrupa kendini tarihin ve dünyanın merkezinde konumlandırır, dünyanın geri kalanını da hakimiyeti altına almaya çalışır. ( s. 20) Avrupa bu sömürgecilik hareketini modernleştirme/medenileştirme söylemiyle yapar. Avrupa kendini evrensel değerlere sahip takdim eder. (Samir Amin, Avrupa-merkezcilik:bir ideolojinin eleştirisi çev. Mehmet Sert, s.15; İmmanuel Wallerstein, Avrupa Evrenselciliği: iktidarın retoriği çev. Sinan Önal,, s.40)
Avrupa bugünkü seviyesine sömürgecilikle gelmiş, günümüzde de kendisi dışında ki tüm toplumları küçümsemektedir.
Avrupa, zamanı, mekanı ve tarihin akışını, kendini merkeze alarak tanımlamıştır. ( s. 21-38)
Zaman:
Miladi takvim dünyada ortak kullanılan hale gelmiştir. Hâlbuki Müslümanların hicri takvimi vardır, Afrika’nında, Çin’in de vardır.
Mekan:
İngiltere sömürgeyle ilerleyip baskın hale gelince, zaman Londra’nın Greenwich kasabasından geçtiği söylenen hayali başlangıç meridyenine göre şekillenmeye başlamıştır. Böylece Britanya kendisini merkeze koymuş oldu. Asya ise doğu kabul edildi, hâlbuki dünya yuvarlaktır, bir merkez tayin etmek değildir.
Avrupa devleti bakış ‘yakın doğu’ sözü ile doğu Avrupa’yı kast ederken bile bu mekâna olan sahiplenmeyi açıkça ifade etmektedir. Avrupa için, dünya kaynakları kıt, kendi ihtiyaçları sonsuz olduğu için dünyayı sürekli bir savaş mekânı olarak görür. Yayılma ve sömürgecilik bu mantığa göre doğal ve meşru kabul edilir. Avrupa’nın bir görevi de dünyanın geri kalanına medeniyet aktarmaktır. Bunun sonucu olarak Avrupa kendini insanlıktan alacaklı konuma getirmektedir.
Avrupa için kendisinin ilk defa gittiği her coğrafya birer ‘keşif’tir. Coğrafi keşifler sözüde Avrupa merkezli bir bakış açısının ürünüdür.
Sömürgeci Avrupa başlangıçta üstünlüklerini dine dayandırıyordu. Zamanla bu ırkçılığa kaydı günümüzde de kültür ırkçılığı şeklinde devam etmektedir. Kapitalist yayılma ırkçıdır, sömürgecidir, kimlikleri de tahrip eder. Batı dışı her türlü bilim, düşünce yok sayılmıştır. Bu mümkün olmasa bilim insanlarının ismi değiştirilmiştir. İbni Sina’nın adı Avicenna, el-Kindi Alkindius, İbni Rüşt, Averros olarak değiştirildi.
Eğer Avrupalılık jeolojik kriterlere göre tanımlanıyorsa Avrupa Kıtası kıtalığa terfi ettirilmiş bir bölgedir.
Tarih:
Tarihte Avrupa merkezi sıralanmıştır. İlk çağ batı roma yıkılmasıyla, orta çağ Bizans’ın yıkılmasıyla yeniçağ Fransız ihtilaliyle ilişkilendirir. Halbuki Avrupa tarihi insanlık tarihinde bir sapma olasılığından başka bir şey değildir.
Avrupa kavramı ideolojik bir kavramdır. Avrupa’nın sosyolojik olarak tek geçerli anlamı ise kapitalizmdir. ( s. 38) Avrupa tarihinde ötekileştirme daima var olmuştur. Tales’e dayandırılarak Sokrates’in: “üç şey için şansa teşekkür ederim… Yunanlıyım barbar değilim. ” sözünden ( s. 42) Darwinin evrim teorisi temelli Türkleri ve Aborjinleri ilkel vahşi kabul etmesine, Marx’ın İngiltere’nin Hindistan’ı işgalini onaylamasına dek her türlü Avrupa merkezli düşüncelerin aslında sömürülenleri insan kategorisine katmadığını göstermektedir. Önce Dinsel sonra Irkçı Ötekileştirme 20.yüzyılda ideolojik bir boyut kazanmıştır. Kısaca Avrupa tarihi ötekileştirerek sömürme tarihidir. Avrupa ötekini gözlemden daha çok hayal ile tasvir eder ( s. 45). Bu hayalin temelini korku, hedefini sömürü belirler. 17. YY eserlerini inceleyen Montesquieu, 18 YY.’da ‘ Doğu desptizmini’ ilan etmekte ( s 60), batılı ressamlar hiç görmedikleri ( Oliver Kontny, Oryantalizm ve Ataerkillik Üzerine, Doğu-Batı, 20/121-136) haremin birçok resmini yapmakta idi. ( s. 45)
“Avrupa’da Arapların tarihi esas olarak ya Arapça bilmeyen tarihçiler tarafından, ya da tarih bilmeyen Arap uzmanları tarafından yazılmıştır.” ( Bernard Lewis, İslam Oriantalism and history, s.16)
Oryantalizm temeli “bilgi birikimi” ile “güç” arasındaki ilişkidir. ( s. 47)
Mısırı İngiltere adına 25 yıl yöneten Lord Cromer :” doğulular yalancıdırlar. İngiliz ırkının doğruluk ve asaletine ters düşerler. “(Said, Oryantalizm, S.62) derken Shotat ve Stam : “ bizim “ulus”umuz, onların “kabileleri” bizim “ din”imiz onların “hurafeleri”, bizim “kültür”ümüz, onların “folkrolu”, bizim “sanat”ımız, onların “el işleri”,bizim ”miting”lerimiz, onların “ayaklanmaları”, bizim ”savunma”mız, onların “terorizmi” vardır (Ella Shotat, Robert Stam, Unthinking Eurocentrism s.2) demektedir.
“Doğulular tek kelime ile Anglo-Sakson ırkını açıklığına, doğruluğuna ve asaletine ters düşerler. “ (Edward Said, Oryantalizm s.62)
Batının gözünde doğu tuhaftır, anlaşılmazdır ama batı onu anlayacak kalıplarda bulmuştur: “Biz diğer kültürleri, onların tuhaflıklarını anlaşılabilir kılabilecek önceden var olan bir kural ya da söylev içine yerleştirerek anlıyoruz. ( B. Turner, Oryantalizm, Kapitalizm ve İslam, s.108)
Doğu hayali bir ötekidir, batı olmayandır. Oryantalistler dini, ilmi, ekonomik ve siyasi sebeplerle öteki olan doğuyu araştırırlar:
Eğer onların dini “yanlış” ise, o halde bizim “doğru” olan dinimize girmeleri gerekir. Doğulu kendi kendini yönetmekten caizdir; o halde yönetilmesi gerekir. Yönetilmesi için de güzel metot “böl-parçala-yönet’tir. Bölebilmek için ise bilmek gerektirmektedir. Farklılıklara odaklanılır, körüklenir, ülke parçalandıktan sonra sömürülmeye başlanır. Doğu zenginlik kaynağıdır; fakat bu Doğulunun elinde zayi olan bir zenginliktir. Doğu, Avrupa için hammadde ve Pazar anlamına gelir her ikisi için de Oryantalist çalışma zorunludur. ( s. 53) Tabi ki Avrupalılar Ahi teşkilatından, kervansaraylardan, Endülüs medeniyetinden, Osmanlı hoşgörüsünden… Habersizdirler (!)
Oryantalizm terimi 1973 kaldırılmış yerine insanları ürkütmeyecek bir kelime bulunmuştur: Modernleşme (s. 55)
Oryantalizmi ilk defa kiliseye bağlı rahipler başlatmıştır. Bunların arasında Fransız rahip Gerard de Oraliac (940-1003) ve Emevi himayesinde yaşayan Hıristiyan âlim Yuhanna ed-Dimaşki ( Jhon of Damascus) sayılabilir. ( s. 56)
Modern oryantalist akım Napolyon’un 1798’de Mısır’ı işgali ile başlar. Bundan sonra 150 yıl boyunca oryantalizm İngiltere ve Fransa’nın hâkimiyetine geçer. 2. Dünya savaşından sonra ABD hakim güç olur. ( Ahmet Bedir, Marife dergisi, 3/189-218)
Haçlı seferleri ile istenen sonuç elde edilemeyince İslam’ı araştırma ihtiyacı doğar. İlk Oryantalistlere göre Doğu= İslam, Müslüman= Arap idi. Kendini her zaman öteki ile ifade eden kilise, önce paganlar sonra İslam’ı hedefe yerleştirir. Amaç ötekinin yanlışlarını ortaya koymaktır, bunun yolu ise onu tanımaktan geçmekte idi. Zamanla Osmanlı İstanbul’u fethedince Müslüman= Türk şekline dönüşür. Aydınlanma çağı ile Kilise gücünü kaybeder ve Avrupa kendini bir medeniyet olarak sunmaya başlar. ( s. 59)
Sömürgecilik Oryantalizmin birikimlerinden istifade etmiştir. ( s. 61) Napolyon’un Mısır seferi kalemin kılıçla ittifakını gösteren bir seferdir.( Yücel Bulut, Oryantalizmin kısa tarihi, s. 102) Bu sefere Napolyon İslam düşmanları ile savaşmak için çıkmıştır. (!)
II. Dünya savaşından sonra İslam dünyasında bağımsızlık hareketleri başlamış, sahaya yeni giren ABD ve Rusya bu yeni ortama uygun roller oynamaya çalışmışlardır. ( s. 63)
OKSİDENTALİZM
Oksidentalizm doğunun özgürleşme hareketleri ile ortaya çıkmış, Fransızca ‘ occident’ kelimesinden türemiştir. Türkçe ‘Batı bilimi’ şeklinde tercüme edilebilecek bu kavramın garbiyat veya istiğrab kavramı ile de ifade edilebilir. ( s. 65)
Oryantalizmin ve batının bir hüneri de Doğu’yu modernleştirmesi, şekilsel olarak Batılılaştırmasıdır.Oksidentalizm, batılı gözlükleri bir kenara bırakarak doğululaştırılmışlıktan kurtulmalı ve öncelikle Doğu’yu çalışmalı ve kendi saf ‘ben’ini ortaya koymalıdır. ( s. 72) Batıyı çalışmadan önce biz, birbirimizi bir daha tanımalıyız ve batılıların batı üzerine yaptıkları çalışmalar oksidentalizm kavramı içeriğine girmemektedir. ( s. 75) Batı bir coğrafyadan daha çok bir yaşam tarzıdır. ( s. 76) Oksidentalizm batıya hakim olmaya çalışmaktan çok bir denge kurma çalışmasıdır. ( s. 79) Batılı değerlerin dünyaya dayatılması, sonuç olarak doğunun sömürülmesine neden olmuştur. ( s. 80 ) Oryantalizm bilgiyi iktidar olmak, sömürmek için kullanmıştır. Afrika bir anda yamyam ilan edilmiş ( Ali Şeriati, Medeniyet ve modernizm, s. 35) medenileşmesi için önce işgal edilmesi sonra Avrupa kuralları ile yönetilmesi şart koşulmuştur. Tabii karşılık olarak işgal, sömürü doğal bir sonuç olarak karşımız çıkmakta idi (!)
Victor Davis Hanson, ” Şaşırtıcı olan batının erken çağlarda, iletişimin zor ve seyahat etmenin maliyetli olduğu dönemlerde Arapları ve islam dünyasını yanlış anlaması değil; internetin, jetlerin , öğrenci değişimlerinin, televizyonun olduğu bu dönemde doğunun batıyı basmakalıp yargılarla bakmaya devam etmesidir.” ( Occidentalism, The False West) derken kibir ve yapılan sömürülerinin hala fark edilmediği açıkça görülmektedir. Halbuki yazar, aynı batının, doğuyu olduğu gibi görmekten ve farklı yansıtmaktan kaçınmasını es geçmekte ve halen yüzyıllar öncesinin oryantalist gözlemlerini ve yazımını kendine delil ve dayanak kabul edebilmektedir! ( s. 81) Ve daha da tuhafı eksik yanlışlarını görmeden başkalarını suçlama kibrini fark edememektedir.
Oksidentalizm ile yapılması gereken , doğulu kimliğin ortaya konmasıdır. Bunun için de batılı değerlerden hareket edilmemelidir. Doğu ortaya çıktığında batı öteki değil, diğeri olacaktır. ( s. 82)
Murat Ağarı, yeni bir çağ sınıflaması önerir: Eskiçağ: Hz Adem’in yaratılışı ve tarihim başlangıcı,Yeniçağ:Hz Muhammed’in doğumu ve peygamberliği, Yakınçağ: 2. Viyana Kuşatması ( Marife dergisi, 3/419)
OKSİDENTALİZMİN TARİHİ
Oksidentalizmin temeli modernleşmeye tepki ve sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanırken kullandıklarına dayanır. Batı Müslüman ülkelere dini temelle bakarken diğer doğu (Cin Japonya….vs ) Milliyetçilik temeli bakar .(s.98) ” Nasıl Avrupalıların başkalılarını çözümlemeye hakları varsa, Başkalarının da batıyı çözümlemeye hakları vardır.” (Samir Amin, Avrupa-merkezcilik, s.125 ) Oksidentalizm başlangıcı Müslümanların 756 yılında emeli devletinin başladığı iddia edilir (s.99) Oksidentalizmin İslam dünyasındaki ilk temsilcileri Afgani, Abduh, Seyyid Kutub, Raci El Faruki, Seyid Hüseyin Nasr, Reşit Rıza… sayıla bilir. Oksidentalizm bağımsızlık mücadeleleri ile paralellik gösterir, bu mücadele ikinci dünya savaşında başlamıştır. (s.105)
HASAN HANEFİ
– Oksidentalizme Giriş kitabından-
Hanefi, İslam mirasının kabul edilmesinin yanında, dışarıdan gelen faydalı bilgilerin de alınmasını savunur bu alınan bilgilerin bir süzgeçten geçirilmesini savurur. Hanefi ,batılılaşmanın sebebini , işgalci güçlerin yaşam tarzlarını işgal ettikleri ülkelere götürmelerine bağlar. İslam ülkeleri bağımsızlaşmıştır ama işgalciler kültürleriyle beraber tekrar geri dönmüş, zihinleri işgal etmiştir. Bize düşen kimliğimize sahip çıkarken, dışarıdan faydalı olanları almaktır Oryantalizm saldırı, Oksidentalizm nefsi müdafaadır. Oryantalizm, beni ötekinin aynasında görmek iken, Oksidentalizmde ben bendir, öteki de ötekidir (s. 111) Oksidentalizm, Batı’yı uyarırken, Doğu’yu da uyandırma gayreti içindedir. Sadece askeri değil, ekonomik ve kültürel işgalden de kurtulunması gerekmektedir. Amaç Batı’yı tekrar kendi sınırlarına döndürmektir. Oryantalizm, dünya kültürü adı altında kendi kültürünü çevreye yaymıştır. Oksidentalizm kültürler arası bir dengeyi savunur. Coğrai keşlifler kavramına da karşı çıkan Hanefi, Avrupa keşfetmeden önce sanki o toprakalrda hayat yokmuş, Avrupa keşfedince tarih başlamış anlayışının yanlış olduğunu savunur. Bu Avrupa dışı halkların medeniyetlerinin inkar anlamına gelmektedir. (s. 112) sanki Avrupa dışı halkların varlığıAvrupa tarafından bilinmelerine bağlıdır. Oksidentalizm, inceleenken inceleyen olma biliminin adıdır. ( s. 113) Batı ilmi bir amaç değil, kendi amacımız için bir araç olmalıdır der, Hanefi. Oksidentalizm yeni bir ilim değildir çünkü batı ile ilişkilerimiz eskiye dayanır. İslam modeli dialog üzerinden, batı modeli çatışma üzerindne bir değerlendirmedir. Dialog önce Yunan kültürünün çevirileri ile sonra Endülüs Emevi devleti vasıtası ile gerçekleşmiştir. İslam öğretmen olduğu dönemde avrupa onun öğrencisi idi. Avrupa artık modern çağın sonuna gelmiştir.İslam ikinci altın çağının eşiğindedir, gelecek sadece islam’ın olacaktır. ( Hasan Hanefi, Mukaddime fi ilmi- istiğrab, From Orientalism to Occidentalism )
IAN BURUMA- AVISHAI MARGALIT
Oksidentalizmi batı düşmanlığı olarak görürler. “Batı’nın düşmanlarınca insanlık dışı resmedilmesi” olarak tanımlanır Oksidentalizm. ( Garbiyatçılık, s. 12 ) Bu mantık ile oryantalizm de doğunun düşmanca tanımlanması mı olmaktadır acaba?
1942 yılında Kyoto şehrindeki sempozyumla Oksidentalizmin başladığını iddia eder bu iki yazar, halbuki bu sempozyumda batıya değil, batı kültürünün emperyalist hedeflerine karşı çıkılmıştı. ( s. 117)
Medeniyet götürmek – Rudyard Kipling’in deyimi ile – ” beyaz adamın yükü ” ise, dünyanın geri kalanı batıdan o yükü sırtından indirmesini rica edecektir. ( s. 118)
Ian Buruma- Avishai Margalit adlı iki yazara göre İslam radikalizmi ile Nazi Almanya’sı arasında bir fark yoktur. ( Eiki Furumizo, East Meets West and West Meets East, Review of Communication, 2005, s. 133 )
İsrail, batının orta doğudaki ileri karakoludur. ( Jiri Schneider, Israel, biu.ac.il, 6 Mart 2010, s. 7)
OKSİDENTALİZM
Oksidentalizm henüz bir kimlik arayışındadır. Akademik anlamda ve devlet destekli bir çalışma alanı olmalıdır. ( s. 140)
Bilim kimsenin tekelinde değildir. Kültürler arası ortak bir üründür. Bilim devamlı gelişen bir disiplindir. Hiç kimse tek başına bir disiplin ortaya koyamaz, farklı katkılar mutlaka gereklidir. ( Kılıç, Marife, 3/ 123-134) Hiç kimse ötekini ortaya koyduklarının üstünü örtmeye çalışmamalıdır.(s. 144)
Oksidentalizm, Ben’i ortaya koyacak, Batı’nın gözlüklerini çıkaracak, hem kendi toplumuna hem de batı toplumuna kendi gözlükleriyle bakacaktır ve sonuçta kendini tanımanın özgüveni ile görevini daha doğru şekilde yerine getirecektir.
Oryantalizm avrupa merkezci ve ötekileştirmecidir. Doğunun oryantalizme cevabı ise Oksidentalizmindir. Oksidentalizmin ben’ini kaybetmiş/ bulmaya çalışan medeniyetlerin söylemidir. ( s. 159)
Avrupanın bilimsel hegemonyasından kurtulmak için politikayı siyasileştirmek, ekonomiyi iktisatlaştırmak, sosyolojiyi ictimaileştirmek gerekmektedir ki bu ben’imizi ortaya koymanın en güzel yoludur. ( s. 162)
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.