Deizm 5

Bu konu ile alakalı olarak, “Ateizm yanılgısı 2, Deizm 2-3-4-6, Deizm eleştirisi, Bilim yanılmaz mı?, Dinsiz ahlak olur mu?, İslami emirler ve hümanizm” adlı yazıları da tavsiye ederiz.
.
Son hurafe Deizm
Deizm bir modern hurafedir. (s. 7 ) Deizm batı kaynaklıdır, Batı patentlidir. Deizmin üzerinde ittifak edilmiş kesin bir tanımının olmayışını onun kaygan tabiatına yorabiliriz. (s. 8 ) Deizm sahte bir din kisvesidir. (s. 9 ) Deistler inkar etseler de deizm, kapitalist küreselleşmenin yeni dünya düzeni için uyarladığı din suretli bir dekordur. Deizm, kapitalist dünyaya biçilen manevi bir dekordur. Kof bir inanç paketidir. Gençlere, kendi köşesinden olup bitenleri seyretmek ile yetinen, yeni ama şirin bir tanrı sunulmuştur. Bu Tanrı bireyci, müsrif, ‘ben nesli’ için tasarlanmıştır. Bu tanrının dünyasında insanlar için helal ve harama riayet etme yükümlülüğü yoktur. Gençliğe güya sınırsız bir özgürlük vaat edilir, ancak bu özgürlük kapitalizmin envai çeşit markasından istediğini seçip tüketme özgürlüğüdür. Tanrının umursamadığı bir dünya, gencin niye umurunda olsun ki. (s. 10)
Yapılmak istenen şey, dindarlık adına işlenen tekil gayri ahlaki davranışları genelleştirmek ve böylece dinin kötü olduğu algısını yaymaktır. (s. 11 ) Ateistlerin neşrettikleri din karşıtı eserler kendini deist olarak tanıtan zümrelerin de besin kaynağıdır. Aralarındaki fark, tanrılı ve tanrısız olmadır. (s. 12 ) Deizmin tehlikelerine karşı halkımızı uyaracak çalışmanın aciliyetine inanan ve bu konuda teşviklerini esirgemeyen diyanet işleri başkanı profesör Dr Ali erbaş’a şükranlarımı arz ediyorum. (s. 13 ) Göbeklitepe’deki kalıntıları bizlere bir hakikati hatırlatıyor. İnsan daima bir yüce yaratıcı arama çabası içinde olmuştur. İnsan yaratıcıya daima ibadet etme ihtiyacı duydu, buna en taze kanıt olarak yaklaşık 12.000 yıl önce kurulan Göbeklitepe’yi verebiliriz. Din, bilinen en eski çağlardan beri hayatın hep merkezinde oldu ve olmaya devam edecektir. (s. 15 )
Tanrıya ve ilahiyata dair konuları tartışmak, Yunan filozoflarını tahminlerin ötesinde meşgul eden işlerin başında geliyordu. (s. 16 ) John Henry’nin tespiti ile ‘Din modern bilimin gelişiminde önemli rol oynamıştır.’ (s. 17 ) Din, toplumu kültürel hafızası ile buluşturmak gibi hayatı fonksiyonu icra eder. (s. 18 ) Bir kısım ateistler nezdinde de özünü dinden alan kültürel değerler pekala önemlidir. Allah’a iman salt bir inanma eylemi değildir. İrfan, bir arayıştır. İnsan, kendi varlığını sürdürme içgüdüsünü de beslediği için Allah’ı arar. Allah’a iman insanın kendi varlığına cevaptır. (s. 19 ) Allah, her an yeni bir yaratma faaliyeti içindedir (Rahmân, 29) İman, dengeli ve tevazu sahibi olmak, sınırını ve haddini bilmektir. Küfür, küstahlaşmaktır.
Putların illaki taştan olması gerekmiyor. Bugün insana zarar veren, tabiatı tahrip edenlerin parayı, mevkii, gücü, silahı vb. şeyleri putlaştırdıkları malumdur. Seküler çağda putun anlam ve kapsamı genişlemiş, çeşidi olağanüstü artmıştır. İnsan haddini aşmış ‘Tanrı öldü’ çığlıklarıyla yeryüzünde ilahlığa soyunmuştur. Deist telakkide olduğu gibi, artık yaratmayan bir ilahın yaratma sıfatını sahiplenme ve O’nu köşesine gönderme arzusu sekülerist ruhları sürekli kamçılamaktadır. İnsana ait ideolojilerin tamamı bencildir, güçlüden yanadır, eşitlik, adalet, özgürlük nakaratları keyfidir, kaypaktır. (s 21 ) Ahlaksız imanın kıymeti harbiyesi yoktur. Dini devreden çıkaran ahlak anlayışında menfaat hakimdir; menfaatin bittiği yerde sorumluluktan bahsetmek imkânsızdır. (s 22 ) Deizm batılıdır, kiliseye bir tepki hareketidir. Kur’an mesajı evrenseldir. Kur’an iyi ile kötüyü doğru ile yanlışı, ayıran bir hayat kılavuzudur. (s 23 ) Kur’an başka kitapların insanlarca tahrif edildiklerini ifade eder. (s 24 ) Tabiatta müslümandır. Ayetin gerçekleşecek olması, Allah’ın adalet ve rahmet sıfatları sebebiyledir. (s 25 ) Dini kurumların güçlü cazibe merkezleri haline gelmeleri ancak seküler dünyanın her türlü meydan okumasına karşı hazır ve donanımlı olmaları ile mümkündür. (s 28 )
Bugün din dendiğinde halkın kültürel değerleri ile özdeşleşen bir yapı anlaşılmaktadır. (s. 29) Gençleri şüphe sevk eden amiller dindarların yaşam tarzlarının sebep oldukları hayal kırıklıkları, hikmetleri anlatmadan dini emirleri yapmaya zorlama, sözde din bilim çatışması. (s. 30) gibi konulardır. Ergenlik dönemi, gençlerin arayış ve sorgulama dönemleri şüphe ataklarının yoğun olduğu dönemlerdir. Vahşi kapitalizm, deizmi sevimli, şirin bir imaj olarak sunar. (s. 32) Kimi genç için moda veya trend olan neyse, hayatta odur. Çağdaş ilkel insan, kendi ihtiyaç nesneleri dışında her şeye karşı kayıtsızdır. (s. 33) Deizm, pozitivisstir. (s. 34) İnsan hayatı piyasanın istekleri ve borsanın düşmesi için hiçe sayılıp harcanmaktadır. Savaşların mağdurları hiçbir zaman seçkinci kapitalist zenginler olmamıştır. Savaş, güçlünün bekası için zorynlu görülen topraklar üzerinde gerçekleşir. (s. 35)
Deizmin tanrısı, ilk yaratma ile sınırlıdır. (s. 36) Tabiatın kendisi tanrının varlığını ortaya koymaktadır. Deistler yayımladıkları bildirgede, laik devlet, seküler toplum idealine de vurgu yaparlar: Kamusal alanda, fundamentalist üniforma giyim tarzları yasaklanmalıdır. Devlet otoritesi insanların cinsel yönelim, istek ve arzularını dinsel dogmalarıyla baskılamamalıdır. (s. 37)
Özgürlük talebinde bulunan bildiri sahiplerinin farklı yaşam tarzlarına hoşgörülü olmamak şeklindeki tavırları, dogmalaştırdığı motto ve savları etrafında bağnaz bir yapıya dönüşme ihtimalinde barındırır. ‘Kutsalımız yoktur’ derken, laik, seküler, deizm, deist ve benzeri kavramların gerçekte yerli deistlerin kutsal ve dokunulmazları olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. (s. 38)
Siyaset, ekonomi ve din, bu üçlü arazide birbirlerine muhtaçtır. (s. 39 ) Piyasanın ütopyacı vizyonu, büyüleyici bir din-inanç sistemi sunuyor. Pek çok zeki insan bu piyasa ilkelerine tapmaktadır. (s. 43 ) Piyasa fikrine, tanrıya iman eder gibi dindarca bir tutumla inanmaktadır. (s. 44 ) İngiliz filozof Simon Critchley; ‘liberalizm, zayıf bir deistik tanrıdır. Liberallerin istediği, dünyaya müdahale etmeyen bir tanrıdır.’ der. (s. 48 ) Küresel zengin elitler, dev bütçeli teknoloji yatırımları ile insanı kontrol altında tutmanın formüllerini arıyorlar. Psikiyatr N. Mustafa Merter; Eğer acil tedbirler alınmazsa gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil, zevkperest, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz. (s. 49) Hazzın peşinden koşmayı özgürlük sayan bir gençlik var. (s. 50 ) Anlam haritası tarumar edilen, algısı uyuşturulan genç, kendi kültüründen utanç duymaya, başka kültürlere özenmeye başlar. Dijital üretimin ilk hedef kitlesi, gençliktir. Aynı kalemden çıktığı çok belli olan sorular, genç dimağları şüphe ve inkârcılığa sevk etmek amacıyla her yerlere serpiştirilir. (s. 53 ) Gençlere, egosunu şişirecek, sade, yalın ama çerçevesi belirsiz idealler aşılanır, ‘başarıya koş, rekabet prangalarından kurtul, özgür ol, çağdaş ol, içindeki sesi dinle, hayatını yaşa, hazzı tat, zevklerine dil uzattırma, anı yaşa.’ Genç, ait olduğu kültür ile içinde eğitildiği ama ne olduğu belirsiz popüler kültür arasında sürekli gider gelir. Ailesiyle ve ait olduğu çevre ile iletişim zorluğu sonucu genç,
sıkıntılıdır. Cinselliğin pazara dökülmesi ile birlikte ar, edep ve utanmanın sıradanlaşması, haram helal kavramlarının buharlaşması apayrı bir sorundur.
İnternetin beyinde yarattığı anlık hazlarla tutku ve bağımlılığın kapısını aralar. (s. 56) Hazzın gecikmesi ile sabrı tükenen genç, risk almaya hazırdır. Düşünce, anlam ve idrakin yerini anlık haz tavrı alır. Gencin gündelik fikir alışverişi kısacık soru ve cevapların etrafında döner. Genç biri için bir kitap yazabilecek soruların, kısa bir iki cümlelik cevabını arar. (s. 57) Sade bir dil kullanmak, müjdeyi esas alan bir eğitim vermek, gençleri yetiştirmenin temel ilkeleri olmalıdır. (s. 58) Din karşıtlığının ivme kazanmasının altında yatan sebeplerden biri de, 11 Eylül olayları ile din kisveli köktenci şiddetin tırmanmasıdır. Dine muhalefet bakımından ateist duruşla deist duruş arasında bir fark yoktur. (s. 60) Ahundov,‘insanlar doğanın sırlarını kavrayabilselerdi, dinlere ihtiyaç duymazlardı. Evren, kendi kendine var olan bir bütündür. (s. 61) Yaratan da evrenin kendisidir.’ Din, kişinin toplum, tabiat ve Allah ile olan ilişkilerinin sınırını ve seviyesini tayin eder. (s. 62-63)
Deizmin babası olarak anılan Lord Herbert, ölüm döşeğinde iken İrlanda başpiskoposunu çağırır. Deist olanların sayısının giderek arttığı söylemi, kasıtlı bir algı operasyonun parçasıdır ve dolayısıyla bir mittir. (s. 65) Yerli kültürlerin, modern kültürün genişlemiş bilincine cevap verememesi göz ardı edilmemelidir. (s. 67)
Kapitalizmin pompalandığı dezmi bir ölçü ilan etmek, gençliği de günah keçisi ilan etmek insaflı bir yaklaşım olmayacaktır. Deizmin görevi, genç hayatların alanına sızıp onları çekip çevirmeye elverişli konuma getirecek sarsıntılar meydana getirmektir. Kapitalizm, sürekli üreterek kendini ayakta tutar. Kişinin neyi ne kadar sıklıkla tüketeceğini belirleyen kapitalizm aynı zamanda, ona neye, nasıl ve ne kadar inanacağını da empoze eder. (s. 68 ) Modern birey, sürekli hareket halindedir. (s. 69 )
Kişinin neyi ne kadar sıklıkla tüketeceğini belirleyen kapitalizm aynı zamanda ona neye, nasıl ve ne kadar inanacağını da empoze eder. (s. 68) Modern birey sürekli hareket halindedir. (s. 69) Deizmin vahye değil, doğaya ve akla dayandığını ileri sürülür ve savrulmalarının sabit limanları yoktur. (s. 70) Y. Nuri Öztürk: Zavallı deistler, keşke Kur’an’ı tanımış olsalardı.( Öztürk, deizm, s. 49) Kendimizi merkezi alarak Kur’an’a görüş ve davranışlarımızı destekler anlamlar yüklemeye çalışıyoruz. (s. 77) Radikal anlayış, insani tecrübe ve birikimi elinin tersiyle itmekle kalmamış, Müslüman toplumun birlik ve ahengini de tarihsiz bir biçimde tarumar etmiştir. (s. 78) Günümüz gençliği sorgulamadan kabullenmemektedir. Sahip olduğu birikim ve kabiliyeti toplumsal hayatın gerçek bildikleri ile örtüştürebilen, gerçek hayattan örneklerle buluşturabilen kişilere ihtiyaç vardır. (s. 79) David Silverman, “İnananlar dinlerin kurbanıdır.” der. Ateizmin ruhsal çöküşe yuvarlaması, muhtemel akıbetlerden yalnızca biridir. Kapitalizm, doğrudan Nefse hitap ederek insanlığı zevk-haz alma gibi şeylerle kendisine bağımlı kılar. (s. 81) Neoliberalizmin özgürlük vurgusunu gerçekte, bireyin kapitalizmin sunduğu ürün seçenekleri içinden herhangi birini seçme özgürlüğü olduğunu bilmede yarar vardır. (s. 82) Tek tip deizm yoktur, üzerinde ittifak edilen bir deizm tanımı da yoktur. (s. 85) Deizm, tanrının evreni yaratıp daha sonra kendi haline terk ettiğini savunan öğretidir. İlk deistler dini tamamen reddetmemiştir. (s. 86) Deizm etiketi yiyenler genellikle kendilerini hür düşünce taraftarı bir Hıristiyan olarak tanıtmayı yeğlemişlerdir. (s. 89) Bazı deistler de tanrının evrene müdahalesini kabul eder. (s. 90) Her dönemde farklı bir deizm tanımı vardı. (s. 91) Deistler zamanla neoliberalizmin evrensel hedefleri ile de buluşarak kendini ölümsüz kılma hedefine soyunmuştur. Aydınlanma ideolojileri ile aynı kulvarda yürüyen deizmin bir din mi, felsefi ekol mu, mezhep mi, ideolojik yapı mı olduğuna dair tartışmalar hala sürmektedir. (s. 92) Tarih boyunca insan zihnini kurcalayan en temel sorulardan biri de, Allah, kainat, evren ve insan arasındaki ilişkinin mahiyeti olmuştur. (s. 99 )
Seküler iklim, modern bireyin zihni ile kalbi arasındaki iletişim hattını da koparmış ve onu aklın insafına terk etmiştir. Bu akıl bireyi maddi, fiziksel olanın daha doğrusu görünür ve hissedilir olanın dar ve kısır dünyasına hapsetmektedir. (s. 100) Ortaçağ Avrupa’sında bilim yoktu. (s. 103) Fransa’da kızlarının resmi evlenme 12, nişanlanma yaşı 7 idi. (s. 104) Luther, 1510’lu yıllarda Roma’ya geldiğinde Papa’nın pislik kokan şehri onda büyük hayal kırıklığı yaratır. (s. 105) 1000’li yıllardan itibaren pagan inançları Hıristiyanlaştırılmıştır. (s. 106) Kendilerini özgür ruhlar olarak tanıtan şahsiyetlerin kendi masumiyetleri tartışılmalıydı. Kumar, gayri meşru ilişkiler, hizmetçilere kötü muamele ve dedikodu gibi gayri ahlaki tutum gibi. (s. 108) Voltaire, Fransız akademisinde boş olan bir koltuğa talip olduğunda, kiliseye olan muhalefetini örtbas etmek amacıyla kilise yönetiminden sorumlu Boyer’e mektup yazacaktır: Ben iyi bir yurttaş ve iyi bir Katoliğim. Ancak bu, akademideki boş koltuğa oturmasına yetmez. (s. 110) Mason localarının liberalleşme girilmiş bir din yaratma çabaları derslerinde işine gelmiştir. (s. 111) Bir saatçı için saat neyse, doğa için de tanrı odur. Deizmin doğal din vurgusunun temelinde, yukarıda da söylediğimiz gibi, Yunan filozoflarının tanrıyı doğada arama çabalarının yattığını görmek gerekir. (s. 116 )
Aristo’ya göre, tabii cisimleri harekete geçiren güç, ‘ilk muharrik’tir. Bu ilk muharrik ile deistik anlayışta evreni yaratarak varlığın yaratılma sürecini başlatan ve sonrasında köşesine çekilen Tanrı arasında benzerlik dikkat çekicidir. (s. 117) Epikürcülerin tanrısı, deistlerin tanrısı… Her iki anlayışta da bir tanrı vardır ama insanlarla aralarındaki iletişim hattı kopuktur. (s. 118) Hümanizm, yeni bir insanı oluşturma çabasıydı. (s. 124 ) Aydınlanma hümanizmi insanı, her şeyin ölçüsü kılar. (s. 126) İtalyan hümanist ressam, şair ve filozofu Albert: Herkes biliyor ki, bütün papazlar en üst derecede para hırslısıdır. (s. 129 ) der. Roger Bacon’ın “felsefe Müslümanlardan alınmıştır.” sözünü nakleden tarihçi Niall Ferguson, Avrupa’nın üretimini ortaçağ İslam dünyasına borçlu olduğunu ifade eder. (Niall Ferguson, Uygarlık; Batı ve ötekiler, s. 76) İslam medeniyeti batılı akla büyük ilham kaynağı olmuştur. Endülüs medeniyeti, Batı medeniyetinin gelişimine katkı sağlamıştır. ( M. Aydın, siyasetin aynasında kültür ve medeniyet, s. 309)
Avustralyalı yazar Jonathan Lyons, ‘Hikmet evi’ isimli eserinde Arapların batı medeniyetini nasıl dönüştürdüğünü örneklerle anlatır. Kopernik’in Nasiruddin et-Tusi ve İbnu’ş-Şâtır gibi (ö. 1375) Müslüman alimlerden ilham aldığını söyleyen Lyons, eserini Bath’lı Adelard’ın şu tarihi sözleri ile noktalar: Şüphesiz Tanrı evrene hükmediyor, fakat biz doğayı araştırabiliriz ve bunu yapmalıyız. Bunu bize öğreten Araplardır. (Jonathan Lyons, The House of Wisdom, s. 201)
Luther’in Katolik kilisesinin temsilcilerini doğrudan hedef alan sözlerinden: Tek çarem krallarla prenslerin güç kullanması, silahlanması, bütün dünyayı zehirleyen bu kötü insanlara saldırması ve bu oyuna, sözde değil silahla, bir son vermesidir. Papalar, kardinaller ve piskoposlar… Niçin elinizi onların kanı ile yıkamıyoruz? (s. 133 ) Reform tepeden tırnağa ruhban sınıfının ıslahını da kapsıyordu.(s. 134 ) Kilise mevkilerini rüşvetle dağıtıyor, oturduğu makamı kirli siyaset ve entrikalara alet ediyordu. (s. 135) İngiliz deistlerin asıl derdi Hıristiyanlık değil, ruhban sınıfıydı.(s. 138) Kilise eleştirisi zamanla sert, koyu bir din inkarına dönüşecektir. Kilisenin engizisyon geçmişi bu tablodan sorumludur.(s. 139)
Kitap yasaklama ve yakma olayları, bilhassa Katolik Roma kilisesi’nin tarihinin de bir parçasıdır. (s. 140) Kilise, Kopernik’in kitabını piyasaya çıktıktan 72 yıl sonra 1616 yılında yasaklar. Bruno, 1600 yılında yakılarak idam edilir.(s. 141) Bruno’ya göre İsa: tanrının cisimleşmiş hali değildi. Luther’e göre İsrailoğullarının başına geçen Yeşu, olduğu yerde sabit durmayı güneşe değil dünyaya emretmiştir.(s. 142)
Newton için Teslis, İncil’in tek tanrıcılığından kopuş demekti. Deist anlayış ihtimalini ortadan kaldırmak için Newton, evrende ‘ilahi eylem’ anlayışını tesis etmiştir.(s. 143) Kitab-ı mukaddes’te tanrının tek bir adı (Yahveh/ Yehova) vardır ama farklı sıfatlarla da anılır. Baba, çoban, Kaya, eğitmen sıfatları vardır.(s. 145) İsa, kilisenin başıydı; kilise onun bedeniydi.(s. 146) Papalık ve papazlar haklarında akıl almaz aşağılayıcı hikayeler anlatılıyordu. Para karşılığında dini görevlerini satın alan piskoposlar, akraba ve yakın arkadaş ayrıcalığı yapan papalar, herkesle yatan rahipler, aylak keşişler vb. (s. 147) Bugün yeni gibi görünen fikir ve akımların kökleri tarihin derinliklerindedir.(s. 149) Trevor-Roper, Rönesans’ın Katolik, aydınlanmanın Protestan olduğunu söyler. (s. 150) İlerleme ve gelişme gibi görülen süreçlerin hem aydınlık hem karanlık tarafları vardır. Rönesans, gerçekte, sadece pagan dininin yeniden canlandırılmasıdır. İspanyol kültür tarihçisi Teofilo F. Ruiz “bilimin en çok gelişmesini sağlayan insanlar ile cadıların yok edilmelerinde suç ortağı olan insanlar aynı kişilerdi.”(s. 152-153 ) der. Cadılık, itikadî sapma ile, aynı sınıfta değerlendiriliyordu.
Endüstrileşme yolunda atılan her adımın, sekülerliğin hanesine bir kazanç olarak yazıldığını söyleyebiliriz.(s. 154 ) İlk deistler, Hristiyan kimliklerini her vesile ile vurgulama ihtiyacı duymuşlardı.(s. 158) Reform hareketi ile bilim, dinden ve ahlaktan bağımsız hale gelir.(s. 159) Liberalistlerin istediği dünyaya müdahale etmeyen bir tanrıdır.(s. 160)
Dinin gerçek manada bir tartışma, bir çatışma konusu olmasının Luther’in reform hareketi ile başladığını söylemek gerekir.(s. 161) Tek başına tanrının öfkesini dindirmek gücü bulunmayan insan, günah ve hatalarını İsa’nın kılavuzluğu ile telafi etme şansına kavuşur. Dünya şehrini denetlemede kilise gibi kral da yetkilidir, çünkü tacını ona Tanrı vermiştir.(s. 163) Lutheryanlığı seçen prens, Katolik kiliselerine ve mallarına el koyuyordu. Katolikler ve Protestanlar arasındaki savaşlarda Avrupa nüfusu 1/3 oranında erir. Dinsizler genel manada din kavramına itiraz etmiyor ama Kilisenin elinde Hristiyanlığın hakiki özünü yitirdiğini savunuyorlardı.(s. 165 )
Modern bilim, hümanizme, rasyonalizme, materyalizme, pozitivizme yaslanır.
Modern bilim tabiatın işleyişini, ardında yatan ilahi sırrı, hikmet ve hakikatleri görmezlikten gelir. Modern bilim bir ideolojiye dönüşür. Mantıkçı pozitivizm anlayışta duyularla ölçülemeyen Tanrı, metafizik, ahlak ve tarih hakkındaki sorular bir anlamda yoksundur.(s. 169) Bilimsel ateizme göre kusursuz bir işleyişe sahip bu fiziksel dünyanın bir tanrıya ihtiyacı yoktur. (s. 170) Bilimin verileri ile ispatlanamayan yoktur. Marx’a göre, Hristiyanlık ezen ve ezilen sınıfların varlığını meşrulaştırmıştır. Ezenlere ezmeyi bir hak olarak tanımış. (s. 171) Materyalist bilimde insanlık, nesnelerin kör dünyasına tabii kılınır.(s. 172) dipnot işaretlenmiş anlamadım
Richard Dawkins militan ateist tavrını Darwinizm ile meşrulaşır. Tasarımcının ya da ruhun olduğu hissini, Darwin’i okuduğunda tamamen kaybettiğini söyler Dawkins.(s. 173)
Flew, tanrıyı yeniden keşfetmesini inanca değil, aklın muhakeme yolculuğuna bağlar. (s. 175 ) “Evreni araştıran, evrendeki düzenin ardındaki sırrı merak eden kimse tanrıyı muhakkak bulurdu.” (A. Flew, Yanılmışım Tanrı varmış, s. 97).
Flew, evrim teorisinin tabiatta olan biteni açıklamadığına kanaat getirir. Ateist ve deistlerin aynı ideallerde buluşmuş olmaları sürpriz değildir.(s. 176) Deizm ile teizm arasında tek ortak nokta Tanrıdır. Ateizm ile deizm, dinin inkarında ve rasyonel bir toplumun inşasında buluşur.(s. 177) Bacon’ın (ö.1626) ifade ettiği üzere, Doğa tanrının kendisini açığa çıkardığı iki kitaptan biriydi; diğeri ise vahiy kitabıydı.(s. 189)
Richard Dawkins, Kör Saatçi (Blind Watcmaker) adlı kitabını yazar. Doğal seleksiyonla işleyen bu evrimsel düzeni, kusursuz işleyen bir saatin dişlerine benzetir.(s. 191 )
Kilise, Tanrı ile Hristiyan topluluk arasında aracılık yapan bir kurumdu. Luther’in öncülüğünde İncil’in otoritesi ön plana çıkaracaktır. Aydınlanma dönemi ile birlikte de incil ağır eleştirilere maruz kalacaktır. İncil’in yerine akıl talip olacak. Deyistlerin rehberleri ise akıldır, vahiy dininin yerinde olması gereken doğal dindir. İsviçre’li reformist Pierre Viret Deist kavramını ilk telaffuz eden kişidir.(s. 194) ve İncil’i eleştiren kişileri kastetmektedir.(s. 195)
İrlandalı felsefeci John Toland’ın neye inandığı, bir ateist mi deist mi olduğunu tam olarak bilinmiyordu.(s. 196 ) Deizm Temel ilkelerini Herbert, Deizmin sistematiğini kurgulayan ise Matthew Tindal olmuştur.(s. 201) Herbert, bu hayattan sonra bir ceza ve mükafat olacaktır.(s. 202) der. Herbert’in dini vahiy ve asli günahı reddeden bir rasyonel dindir.(s. 203) Deist eğilimli isimler aralarında bir fikir birliği yoktur. Günümüzde Deistlerinden Chuck Clendenen; “iki deist aynı düşünmez, çoğu modern deist de ilk deistlerin inandıklarına inanmaz.” der. (s. 206- 207) Thomas Paine, “Hristiyanlık kılıçla kurulmuştur. Kutsal kitap insanlara sadece zalimlik ve cinayet öğretmiştir.”(T. Paine, Akıl Çağı, s. 216-217) Testis, tek tanrı inancını zayıflatmıştır . Hristiyanlık denilen bu şey kadar tanrıyı aşağılayan bir başkası daha yoktur. Tevrat ve İncil’in masalları insanda ancak aşağılık duygusu uyandırır.(T. Paine, Akıl Çağı,s. 219-24) Tanrının egemenliğinin varlığı, kilisenin de gerçek ve var olması ile yakından alakalıdır. Yetkisini doğrudan İsa’dan aldığını iddia eden kilise, siyasi entrikalara da bulaşınca toplumdaki hizipleşme ve bölünmenin baş sorumlularından biri olup çıkmıştı.(s. 214) Akıl yalnızca tek bir tanrının varlığını kabul eder.(s. 218) İngiliz deistleri Newtoncu felsefeyi savunuyorlardı.(s. 220 ) İngiltere’nin deizmin anavatanı olduğunu ve buradan kıta avrupa’sına yayıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.(s. 221) Kendilerine philosophe diyen bir grup Fransız toplumu yeniden rasyonel temeller üzerine inşa etmek isterler. Rasyonalist ve deist idiler, doğanın ve aklın otoritesine inanmışlardı. (s. 222) “Aydınlanma, temelini İngiltere’ye, derinleşmesine Almanya’ya, söylemeni ve itici gücünü Fransa’ya borçludur.” (Ewald, Fransız aydınlanma felsefesi, s. 17, 20 ) Voltaire, güneşin batışını seyrettiği bir gün kendini tutamayıp “sana inanıyorum, sana inanıyorum ey güçlü Tanrı, sana inanıyorum” diye haykırır. Mösyo oğula ( İsa) ve anası Madam’a (Meryem) gelince, bu farklı bir hikaye. (P. Blom, A Wicked Company, s. 89 ) diye devam eder. Voltaire, ateizmi toplum için bir tehlike, ateisti bir canavar kabul eder. Dünyayı ateistlerden kurtarmayı kendine bir görev olarak belirler. (s. 226) Whitehead, “Newton’un fiziği, Solomonun özdeyişlerini ve İncil’in baplarının yerini almıştı.” der. (Whitehead, Düşüncenin Serüvenleri, s. 97) Deizm, ateizme değilse bile, agnostizme kapı aralayan bir duraktır.(s. 229)
Matbaaların yayılması ile birlikte, Avrupa’nın hemen her yerinde geniş bir yazma, okuma ve tartışma kültürü oluşur. (s. 230 ) Kilisenin dokunulmaz ve tartışılmaz kategorisine dahil edip kutsal kitaplarda onayladığı bilim teorileri, birer birer çürümeye yüz tutar. (s. 231 ) Ünlü Alman edebiyatçı Heinrich Heine; Deist bilinen Goethe’nin panteist özelliğinin ağır bastığını iddia eder. (s. 232 ) Tarihsel İsa, İncil’in İsa’sı kesinlikle değildir. (s. 233 ) Amerikalı tarihçi ve yazar Herbert M. Morais, Deizmin üç temel önermesinin olduğunu söyler. Yüce varlık tasavvur eder, insanlar erdemli bir hayat sürmelidir ve ruhun ölümsüzlüğü. Amerika’nın kurucularının bir kısmının deist fikirlere sahip olduğu iddia edilir. (s. 234 ) Deizmin asıl vatanın Avrupa, özelde ise İngiltere olduğunu söylemeliyiz. (s. 236 ) Elihu Palmer deizmi toplumun üst sınıfları arasında da yaymak için iki deist gazete çıkarır, bu gazeteler aboneler ücretlerini zamanında ve gerektiği gibi ödememesi nedeni ile uzun ömürlü olmaz. (s. 237 ) Thomas Paine, tanrının fiziksel olarak doğada, manevi olarak da insanın ruhunda yaşadığını söyler. (s. 239 ) Jose Rizal, “Adam/ insan İsa, Tanrı İsa’dan daha büyüktür.” der. (s. 243 ) Günümüz deizmi 17. ve 18. asır deizminden farklıdır. Deizm, rasyonel, bilimsel ve deneysel araştırma metotlarının tamamını sahiplenme ve kullanma ile övünür. Deistler Hıristiyan toplumunda Müslümanlar, Yahudiler ve ateistlerle aynı kategoride değerlendirilmişlerdir. Tek tip deizm ve tek tip deist yoktur. Tek bir deizm tanımı hiçbir zaman olmadı. İlk deisler Hristiyanlığı aslı, saf, özgün, bozulmamış haline yeniden döndürme iddiası içinde olmuşlardı. (s. 244 ) Klasik deistler ile modern deistler arasındaki en belirgin farklılıklardan biri, ilk deistlerin deizmi bir doğal din kabul etmeleri, modern deistlerin ise deizmin bir din olduğunu reddetmeleridir. Onlara göre deizm, aynı zamanda din karşılıklıdır. Modern deizm, kapitalizmin neoliberal ikliminde din hasımlığının sembol akımlarından biridir. (s. 245 ) Lord Herbert, Tanrının dualara cevap verdiğine inanırdı. Modernizmin tanrısı ise, dualara cevap vermez. Modern deizmin dünyasında insanlar sessiz hapishanenin mahkumlarıdır. Çığlıklarını duyan bir Tanrı yoktur. (s. 246 ) Deizm, Ateizm ile dini reddetmede buluşmuştur. (s. 251 ) Deistlere göre akıl, doğrunun ve yanlışın yeğeni yargıcıdır. Dinlerin hepsi insan üretimidir. (s. 252 ) “Hıristiyanlığa karşı öfke ile doldum çünkü aralarındaki en saygısız en zorba din o.” (Yazar yok, Memoirs of a Deist, London 1824, s. 40) İnsan kendi kaderini öğrenmek için kutsal kitabı değil, tabiat kitabını okumalıdır. Tabiatı dikkatlice okuduğunda insan kendisinin tabiatın hiyerarşik düzen basamağının en tepesinde yer alan bir hayvan olduğunu anlayacaktır. Yapması gereken tek şey akletme özgürlüğünü kullanmaktır.(Yazar yok, Bible-Scraps with Notes bu a Deist, London 1834s. 23) Deist sadece tabiatta ve onun tanrısına inandığımı söyler. Vahiy dinlerinden birine inanan kimse tanrıya değil, onları üreten insanların iddialarına inanmıştır. (Deizm.com/images/leaflet, erişim 02.11.2019 ) Yaratma gücüne hala sahip bir tanrının niçin yaratmayı durdurduğu konusu deizmde çok net değildir. Tanrının evreni kendi haline, tabiatı da akla ziyan insan eylemlerine terketmesi mükemmellik fikrini sarsmaktadır. Deizmde Tanrıyı temsil eden doğadır. Bu bakımdan doğa tabir caizse tanrının kendisidir. (s. 254 )
Deistin ‘var yok’ tanrısı ile ateizmin ‘mutlak yok’ tanrısı arasında fark neredeyse yok mesabesindedir. Günümüz insanına yol gösterecek temel referans çerçevesi hümanizmin ve liberalizmin ideal ve değerleri ile doldurulurken din bu çerçevenin dışında tutulmuştur. Bu tabloda deizmin tanrısı olabilecek en ideal tanrıdır. (s. 255 )
Deizmin tanrısı varlığı sembolik bir tanrıdır. Dinin özü yüzeysellik ve şekilcilik ile örtüldüğünde, ahlak ile dinin birbirinin terk etmesi kaçınılmazdır. İnsanın sığınma dayanma ve dua etme ihtiyacı görmezlikten gelinmektedir.(s. 256) Zina konusunda deistin cevabı:” iki taraf anlaşmışsa bunda bir beis yok.”( Francis Gastrell, The Principles of Deism, s.45) Deist zihniyetin ahlak anlayışında insanlar arasında yeryüzü kuralları geçerlidir, semavi kurallar değil.(s. 263) Ahlak kurallarını belirleyen otorite ise ortak akıldır. Deistler akla sonsuz güven duyarlar ama sınırlı ve dar oluşundan haberleri yoktur. (s. 264) Deizmin papazları deizmin bir din olmadığını söyleyeceklerdir, peki o zaman, niye onu ‘tabii din’ diye öve öve dünya ile dalga geçiyorlar? Deizm gerçekte, cezai yaptırımları olmayan bir dindir.(s. 267) Bu anlayış sahipleri hayatlarını ahireti akla getirmeksizin yaşarlar, yanlış bir tanrı algısına dayanan deizme uyan en iyi karşılık müşrikliktir. Deizmin günlük pratikler bakımından ateizmden farklı olmadığı özellikle vurgulanır.(s. 271) Deizmin merkezine tanrıyı yerleştirilmiş gibi gözükse de gerçekte merkezde insanın kendisi ve arzuları vardır.
Deistik anlayışta özgürlük ve kendine özgüven sürekli olarak teşvik edilir. (s. 273 )
Modernizm, parasız olanın hayallerine ulaşmasını imkansız görür. Deistin iki seçeneği vardır, ya ateist olacaksın ya da tek tanrılı tek din olan İslam ile karşılaşman gerekiyor.(s. 274) Modernizm, Tanrısız ve dinsiz bir yeryüzü toplumunu oluşturma çabası içindedir.(s. 275) Ateist Botton, seküler toplum ahlak sözcüğünden bile korkar hale gelmiştir.(Alain de Botton, ateistler için din, s. 15) iddiasında bulunur. Sekülerlerin mükemmele ulaşma arzusu o kadar arttı ki finansal büyümeler ve tıbbi araştırmalar birkaç yıl daha sürdürürse cennetin bu dünyada var edilebileceğini hayal etmeye başladılar. (s. 277) Botton, seküler dünyanın yoksun olduğu dua ve dini merasimlerin aynı zamanda bir ruhsal terapi olduğu kanaatindedir. (de Button, Ateistler İçin Din, s. 192-193) Müzeler, üniversiteler inancın azalmasının neden olduğu boşlukları doldurmayı vaat eder. (de Button, Ateistler İçin Din, s. 200-202)
Botton, kendi din ve kiliselerini kurma teşebbüslerine bir örnek olarak, akıl sağlığını zaman zaman yitiren, hayalci ve eksantrik olarak tanımladığı Fransız sosyolog Auguste Comte’ı verir.(s. 279) Kendisine büyük rahip diyen Comte, adını kendisinin verdiği ‘felsefe ayı’nda ölür. Deizm, Ahlak kurallarının vahiyle belirlenmesine karşı çıkar. (s. 280) Gençlerin Deizme yönelmelerinin üç sebebi vardır. Birinci sebep İslam dininin bilimle çatıştığı, ikinci sebep şiddeti ve yasakları öne çıkaran yasa dışı örgütler, son sebep de dünyevileşme arzusunun giderek yaygınlaşmasıdır. Gençler ibadetlerin, emir ve yasakların zorunlu olması mecburiyetinden hoşnut değildir.(s. 281) “De ki, ilkten yaratan da yaratmayı tekrar eden de Allah’tır.” (Yunus, 34) Allah nankörü, bozguncuyu, hak yiyeni, zalimlik yapanı cezalandırır. Allah ilahi adalet gereği, suçluya hak ettiği cezayı kesecektir. Bu cezalandırma bir intikam veya öç alma değil, kişiyi ıslah, toplum düzenini tesis ve adaleti yerine getirme anlamı taşır. Eğer suçlu pişman olur ve samimi biçimde tevbe ederse, Allah azizdir, affedicidir. (Fatır, 28) Akıl insan zihninin ürettiği bir bilgidir. Tek bir akıl yoktur, tasavvurlarını bilgi kültür ve tecrübe tabanından beslenerek kurgular.(s. 285) Vahyin bir rolü de, Allah hakkındaki eksik, kusurlu, yanlış tasavvurları düzeltmek, imkansızsa iptal etmektir. Materyalist ideolojide bilim bir kılıfa yani bilimciliğe yem edilmiştir. Genç Müslüman beyinlerin sınırsız kapitalist üretim ile oluşturulmasında deizmin teskin edici rolü göz ardı edilmemelidir.(s. 286- 287) “O, her an yaratma halindedir.” ( Rahman, 29) Modern deizmin liberal değerler üzerinden bir çıkış yolu bulma çabası dikkatlerden kaçmamalıdır.(s. 289 ) Liberalizm, vahşi kapitalizmin sevimli Truva atıdır. Liberalizm yerli kültürleri, kendi popüler kültürü lehine gevşetip aşındırırken, liberalizmin tüm yıkıcı güç ve potansiyelini aile ve onu ayakta tutan değerler üzerine odaklanması, cinsel dürtülerinin gölgesinde sınırları aşan, biyolojik sorumlulukları kulak ardı eden, sorumsuz bir hayatı vaad etmesi asla bir tesadüf değildir. Liberalizm, kişinin kulağına sıklıkla özgürlük şarkıları mırıldanır. Akılcı olmakla övünen ama aklını başkalarının tasarrufuna teslim eden ruhsuz, tepkisiz, gamsız, lakayt bireylere dönüşmeleri kaçınılmazdır.(s. 290)
Özgürleşme projesi gencin kulağına önyargılı önermeler fısıldar. Mesela, dinin bir yanılsama ve hezeyan olduğunu gibi. Modernlik adına illa bir ilah aranıyorsa, deizmin sessiz tanrısını işaret eder. Bu Tanrı insana sınırlar çizmez, onun zevklerine karışmaz.(s. 291) Ateizmin sert, sevimsiz bir itici karakteri 19. ve 20. yüzyılların dinsiz, ateist ideolojilerinin yol açtığı yıkım hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Bu çerçevede deizmin dinin etki ve gücünü aşındırmada, aktif rol üstlenmiş olması bir tesadüf değildir. Küresel medya kâr ve çıkar amaçlı bir güç olmanın ötesinde, güçlü bir tahakküm ve algı aracı olarak da işlev görmektedir. En bariz örnek, asılsız İslamofobi mitini yayanlar, İslam ve Müslümanları karalamalarıdır. (s. 293)
Başka konularda aranan tarafsızlık, her nedense özellikle İslam ve Müslümanlar olduğunda rahatlıkla göz ardı edilebilmektedir. Kimlik olarak Hıristiyan olan ama İsa’yı bir tanrı olarak görmeyen duruşu batıda, özellikle genç nüfus arasında giderek yaygınlık kazandığı bilinmektedir.(s. 294) Bugün internet ve sosyal medyada din merkezli tartışmalarının sayısında büyük bir artış var. ‘Tanrı öldü’ diyenler teker teker ölmekte, bu dünyadan göçmektedir; dinin tezahür etmediği bir sosyal hayat hiç var olmadı.(s. 295 )
Hedef kapitalizmin tüketim mantığını özümsemiş bir gençlik inşaatı ise deizm epeyce yarayışlıdır. Kulaktan dolma bilgilerle inşa edilen inanç, ustalıkla sorulan sorular karşısında ciddi biçimde tökezlemektedir.(s. 296) Geneli yansıtmayan bazı olumsuz tekil örneklerin gençler için kaçışa bir mazeret teşkil ettiği görülmektedir. Deizm bir Tanrı inancının gölgesinde, dinden arınmış yeni bir yaşam kültürüdür.(s. 297) Bir gencimiz; medyadaki din tartışmalarının benim dine ısınmama değil, ondan uzaklaşmama sebep oldu. Enam suresinin 116. ayetinin yolunu aydınlattığını vurgular. Ben bir gencin inanç ıstırabını bir yaşlıdan daha fazla tadıp yaşadığına inanıyorum. Deist olduğunu söylemekte bir sakınca görmeyen gençlerin deizmle ilgili bir şey bilmediklerini itiraf etmeleri de ilginçtir. Deizmle bir farklılık kazandıkları inancındadırlar. Bir genç şunu söyler; deizmin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum, merak da etmiyorum. Kendimi deist olarak tanıtmaya başladığım günden beri nedense, ailemin ve çevremin odak noktası oluverdim. Bir genç olarak yaptıklarımdan dolayı beni yargılanmayacak bir tanrının varlığı düşüncesine, en azından sıcak bakıyorum. Bu yeni kimlikle, modern dünyanın talepleri ile daha çok uyumlu olduğumu düşünüyorum. Allah inancım var ve bu şimdilik yetiyor. Ona bu tercihin isabetli bir tercih olduğunu hissettirecek pek çok dayanağı (medya, moda, internet, sosyal medya vb.) vardır. (s. 299) Deizmi, ait olunan dinden tamamen kopmadan özgürlükler vadisinde gezinme tercihi olarak görmek de mümkündür.(s. 300 ) Gençler, çevrelerinde şahit oldukları ahlaki zaaf ve tutarsızlıkları kendi durumlarını meşru kılan bir gerekçe olarak kullanırken, din istismarına ise öfke ve nefret duymaktadırlar. Deizm gençler için; içerdeki boşluğu beyaz yalanlarla dolduran, hazcılığı ve bireysel çıkarları onaylayan şirin bir yaşam tarzıdır. Deizm, neo-liberalizm elinde dini etkisiz ve işlevsiz kılacak bir yeni ideolojisidir. İçi tamtakır olsa da dışı gençler için cilalanmıştır. Deizm, inanmadan, ait olmadan yaşama tercihinin sembol kavramıdır.(s. 301)
İslam hakkında klasik oryantalist ithamlar aynen tekrar edilmiş o kadar dünya deistler birliği.
Prof. Adnan Bülent Baloğlu, Son hurafe Deizm
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.